Do you worry about what is going to kill you? Heart disease, cancer, a car accident? Most of us worry about things we can't control, like war, terrorism, the tragic earthquake that just occurred in Haiti. But what really threatens humanity? A few years ago, Professor Vaclav Smil tried to calculate the probability of sudden disasters large enough to change history. He called these, "massively fatal discontinuities," meaning that they could kill up to 100 million people in the next 50 years. He looked at the odds of another world war, of a massive volcanic eruption, even of an asteroid hitting the Earth. But he placed the likelihood of one such event above all others at close to 100 percent, and that is a severe flu pandemic. Now, you might think of flu as just a really bad cold, but it can be a death sentence. Every year, 36,000 people in the United States die of seasonal flu. In the developing world, the data is much sketchier but the death toll is almost certainly higher. You know, the problem is if this virus occasionally mutates so dramatically, it essentially is a new virus and then we get a pandemic.
Sizi neyin öldüreceğinden endişe eder misiniz? Kalp hastalığı, kanser, araba kazası? Pek çoğumuz kontrol edemeyeceğimiz savaş, terörizm, Haiti'deki trajik deprem gibi şeylerden endişe duyarız. Ama insanlığı gerçekten tehdit eden nedir? Bir kaç yıl önce, Prof. Vaclav Smil tarihi değiştirmeye yetecek büyüklükte ani felaketlerin olasılık hesabını yapmaya çalıştı. Bunlara "ağır öldürücü devamsızlıklar" adını verdi, yani bunların önümüzdeki 50 yıl içinde 100 milyon kişiyi öldürebileceğini düşündü. Yeni bir dünya savaşı olasılığını düşündü, büyük bir volkanik patlamanın, hatta bir asteroid'in dünyaya çarpabileceğini. Ama bütün bunların en tepesine olasılığı en yüksek ihtimal ile yerleştirdiği yani yaklaşık %100 ihtimal verdiği şiddetli bir grip salgınıydı. Siz grip için şunu düşünebilirsiniz; kötü bir soğuk algınlığı. Ama grip bir ölüm fermanı da olabilir. USA'da her sene 36.000 kişi mevsimsel gripten dolayı hayatını kaybediyor. Gelişen ülkelerde veriler çok daha tuhaf ama ölüm yüzdesi kesinlikle daha yüksek. Problem bu virüsün ara sıra çok çarpıcı bir şekilde mutasyona uğrayıp, aslında yeni bir virüs haline gelmesi. Böyle durumlarda pandemiler oluşuyor
In 1918, a new virus appeared that killed some 50 to 100 million people. It spread like wildfire and some died within hours of developing symptoms. Are we safer today? Well, we seem to have dodged the deadly pandemic this year that most of us feared, but this threat could reappear at any time. The good news is that we're at a moment in time when science, technology, globalization is converging to create an unprecedented possibility: the possibility to make history by preventing infectious diseases that still account for one-fifth of all deaths and countless misery on Earth. We can do this. We're already preventing millions of deaths with existing vaccines, and if we get these to more people, we can certainly save more lives. But with new or better vaccines for malaria, TB, HIV, pneumonia, diarrhea, flu, we could end suffering that has been on the Earth since the beginning of time.
1918'de ortaya çıkan yeni bir virüs kontrolsüz bir yangın gibi yayılıp dünyada 50-100 milyon kişinin ölümüne neden oldu. Bazıları belirtilerin ortaya çıkmasından saatler sonra öldüler. Bugün güvende miyiz? Bu sene hepimizi korkutan öldürücü pandemiden sıyırmış gibi duruyoruz, ama bu tehlike her an tekrar kapımızı çalabilir. İyi haber ise tarihte şu an bilim, teknoloji globalleşmenin birbirine yaklaşıp daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, bütün ölümlerin beşte biri ve dünyada emsalsiz acılara yol açan enfeksiyon hastalıklarının önlenebilmesi için beraber çalıştıkları bir süreç yaşamaktayız. Bunu başarabiliriz. Var olan aşılar ile zaten milyonlarca ölüme şu an dahi engel oluyoruz. Ve bunları insanlara daha da çok ulaştırabilirsek, daha çok yaşam kurtaracağız. Ama yeni veya daha iyi sıtma, TBC, HIV, pnömoni, diyare grip aşıları ile dünya üzerindeki zamanın başlangıcından beri var olan bütün bu acılara bir son da verebiliriz.
So, I'm here to trumpet vaccines for you. But first, I have to explain why they're important because vaccines, the power of them, is really like a whisper. When they work, they can make history, but after a while you can barely hear them. Now, some of us are old enough to have a small, circular scar on our arms from an inoculation we received as children. But when was the last time you worried about smallpox, a disease that killed half a billion people last century and no longer is with us? Or polio? How many of you remember the iron lung? We don't see scenes like this anymore because of vaccines.
Size aşıların ilanı için buradayım. Ama önce, size neden önemli olduklarını anlatmalıyım. Çünkü bu aşılar, aşıların gücü aslında bir fısıltı gibi. Aşılar işe yaradıklarında tarih yazarlar, ama bir süre sonra, isimlerini bile nadiren duyarsınız. Aramızda bazılarımız kollarında yuvarlak yara izleri olacak kadar yaşlılar, bu izler çocukken aldıkları bir aşılamanın izi. Çiçek hastalığı, geçen yüzyılda yarım milyardan fazla insanın ölümüne neden oldu ve artık aramızda yok, bu konuda en son ne zaman endişelendiniz? Yada çocuk felci -- kaçınız demir akciğeri anımsıyor? Artık böyle sahnelere şahit olmuyoruz çünkü aşılar var.
Now, it's interesting because there are 30-odd diseases that can be treated with vaccines now, but we're still threatened by things like HIV and flu. Why is that? Well, here's the dirty little secret. Until recently, we haven't had to know exactly how a vaccine worked. We knew they worked through old-fashioned trial and error. You took a pathogen, you modified it, you injected it into a person or an animal and you saw what happened. This worked well for most pathogens, somewhat well for crafty bugs like flu, but not at all for HIV, for which humans have no natural immunity.
Bilirsiniz, aslında 30 kadar tuhaf hastalığı aşı ile tedavi edebiliyoruz ama ilginç olan hali hazırda HIV ve grip gibi şeyler ile tehdit ediliyor olmamız. Bu neden? İşte bu işin küçük ve kirli muamması. Yakın zaman dek, aslında bir aşının nasıl çalıştığını bilmemiz gerekmiyordu. Eski model deneme yanılma yolu ile çalışıp çalışmadıklarına bakıyorduk. Bir patojeni alıp, modifiye edersiniz, bir hayvan veya insana enjekte eder, onlara ne olduğuna bakarsınız. Bu yol patojenlerin çoğunda işe yarar, grip gibi kurnaz böceklerin bir kısmında da, ama insanların doğal bağışıklığının hiç olmadığı HIV de asla....
So let's explore how vaccines work. They basically create a cache of weapons for your immune system which you can deploy when needed. Now, when you get a viral infection, what normally happens is it takes days or weeks for your body to fight back at full strength, and that might be too late. When you're pre-immunized, what happens is you have forces in your body pre-trained to recognize and defeat specific foes. So that's really how vaccines work. Now, let's take a look at a video that we're debuting at TED, for the first time, on how an effective HIV vaccine might work.
O zaman aşılar nasıl çalışır bakalım. Basit olarak bağışıklık sisteminizde gerektiğinde aktive olacak bir silah zulası yaratırlar. Yani viral bir enfeksiyona yakalandığınızda normalde bir kaç gün veya haftada vücudunuz buna karşı tüm gücüyle savaşmaya başlar ve bu çok geç olabilir. Önceden bağışıklandıysanız, bu vücudunuzdaki bu spesifik düşmanı hemen tanıyacak şekilde bir ön eğitim alan bir takım güçlere sahip olursunuz. Yani aşılar böyle çalışır. Şimdi videoya bakalım, bunu topluma ilk defa burada yani TED'de duyuruyoruz, başarılı bir HIV aşısı nasıl çalışabilir?
(Music)
(müzik)
Narrator: A vaccine trains the body in advance how to recognize and neutralize a specific invader. After HIV penetrates the body's mucosal barriers, it infects immune cells to replicate. The invader draws the attention of the immune system's front-line troops. Dendritic cells, or macrophages, capture the virus and display pieces of it. Memory cells generated by the HIV vaccine are activated when they learn HIV is present from the front-line troops. These memory cells immediately deploy the exact weapons needed. Memory B cells turn into plasma cells, which produce wave after wave of the specific antibodies that latch onto HIV to prevent it from infecting cells, while squadrons of killer T cells seek out and destroy cells that are already HIV infected. The virus is defeated. Without a vaccine, these responses would have taken more than a week. By that time, the battle against HIV would already have been lost.
Bir aşı vücudunuza spesifik bir saldırganı nasıl tanıyacağınız ve nötralize edeceğiniz konusunda eğitim verir. HIV vücudun mukoza bariyerini geçtikten sonra immun hücreleri etkileyerek çoğalmaya başlar. Saldırgan bağışıklık sisteminizin ilk askeri birliklerinin dikkatini çeker. Dentritik hücreler veya makrofajlar, virüsü ele geçirip, yüzeylerinde parçalarını teşhir eder. HIV aşısı ile oluşturulan bellek hücreler ön askeri birliklerde HIV olduğunu öğrendiklerinde aktive olurlar. Bu bellek hücreler hemen tam olarak gerekli olan silahları harekete geçirirler. Bellek B hücreler plazma hücrelerine dönüşür, ve üst üste spesifik antikorları salgılamaya başlarlar, bu antikorlar HIV'e yapışır ve öldürücü T hücre birlikleri HIV ile enfekte olmuş hücreleri arayıp imha ederken, yeni hücrelerin enfekte olması da engellenmiş olur. Virüs yenilir. Aşı olmadığında ise, bu cevapların oluşması bir haftadan uzun zaman alıyor. O zamana dek zaten HIV'e karşı verilen savaş çoktan kaybedilmiş oluyor.
Seth Berkley: Really cool video, isn't it? The antibodies you just saw in this video, in action, are the ones that make most vaccines work. So the real question then is: How do we ensure that your body makes the exact ones that we need to protect against flu and HIV? The principal challenge for both of these viruses is that they're always changing. So let's take a look at the flu virus. In this rendering of the flu virus, these different colored spikes are what it uses to infect you. And also, what the antibodies use is a handle to essentially grab and neutralize the virus. When these mutate, they change their shape, and the antibodies don't know what they're looking at anymore. So that's why every year you can catch a slightly different strain of flu. It's also why in the spring, we have to make a best guess at which three strains are going to prevail the next year, put those into a single vaccine and rush those into production for the fall.
Çok havalı bir video, değil mi? Bu videoda iş başında gördüğünüz antikorlar çoğu aşının işe yaramasını sağlayan antikorlar. Yani buradaki asıl soru şu; Vücudumuzda tam olarak HIV veya grip için gerekli olan antikorların yapılmasını nasıl sağlayacağız? Bu iki virüs için de en temel sıkıntımız onların sürekli değişiyor olması. Grip virüsüne göz atalım. Grip virüsü bu görüntüsünde var olan bu değişik renkteki çıkıntılar sayesinde sizi enfekte ediyor. Ve ayrıca antikorların da bunları yakalamak ve virüsü nötralize etmek için bu tutmaçlara ihtiyacı var. Bunlarda bir mutasyon olduğunda şekilleri değişiyor ve antikorlar artık neyi aradıklarını bilemez hale geliyorlar. Bu sebeple de her sene bir parça daha farklı bir grip virüsu suşuna yakalanıyorsunuz. Yine bu sebeple bahar aylarında bir sonraki sene hangi yeni üç suşun bir sene sonrasında hüküm süreceğini tahmin edip, bunları tek bir şırınganın içine yerleştirip sonbahardaki üretime yetiştirmemiz gerekiyor.
Even worse, the most common influenza -- influenza A -- also infects animals that live in close proximity to humans, and they can recombine in those particular animals. In addition, wild aquatic birds carry all known strains of influenza. So, you've got this situation: In 2003, we had an H5N1 virus that jumped from birds into humans in a few isolated cases with an apparent mortality rate of 70 percent. Now luckily, that particular virus, although very scary at the time, did not transmit from person to person very easily. This year's H1N1 threat was actually a human, avian, swine mixture that arose in Mexico. It was easily transmitted, but, luckily, was pretty mild. And so, in a sense, our luck is holding out, but you know, another wild bird could fly over at anytime.
Daha da kötüsü, en sık görülen grip olan Influenza A insanlarla yakın ilişki içindeki hayvanları da enfekte ediyor ve bunlar bu belirli hayvan gruplarında yeniden birleşebiliyorlar. Ek olarak, vahşi su kuşları influenzanın bilinen bütün suşlarını taşıyorlar. Yani şöyle bir durum oluyor, 2003'de H5N1 virüsü vardı ve bu virüs kuşlardan insanlara atlayarak, bir kaç özel durumda mortalite oranı %70'e varan aşikar durumlara neden oldu. Şanslıydık ki bu özel virüs o dönemde çok korku yaratmış olsa da, insandan insana çok daha kolay bulaşmıyordu. Bu seneki H1N1 tehditi ise aslında insan-kuş-domuz karışımıydı ve Mexico'da ortaya çıktı. Çok kolay bulaşıyor olmasına rağmen şansımıza orta derecede güçlüydü. Yani bir açıdan şansımız gerçekten yaver gidiyor, ama her an tepemizden başka bir kuş uçabilir.
Now let's take a look at HIV. As variable as flu is, HIV makes flu look like the Rock of Gibraltar. The virus that causes AIDS is the trickiest pathogen scientists have ever confronted. It mutates furiously, it has decoys to evade the immune system, it attacks the very cells that are trying to fight it and it quickly hides itself in your genome. Here's a slide looking at the genetic variation of flu and comparing that to HIV, a much wilder target. In the video a moment ago, you saw fleets of new viruses launching from infected cells. Now realize that in a recently infected person, there are millions of these ships; each one is just slightly different. Finding a weapon that recognizes and sinks all of them makes the job that much harder.
Şimdi de HIV virüsüne bakalım. Grip virüsü kadar değişken ama grip virüsü HIV'e kıyasla Cebelitarık kayası gibi duruyor. AIDS'e sebep olan bu virüs bilim adamlarının şimdiye dek karşılaştıkları en düzenbaz patojen. Çılgın gibi mutasyona uğruyor. Bağışıklık sistemini aldatacak hileler yapıyor. Kendisi ile bizzat savaşacak olan hücrelere saldırıyor. Ve kendisini de çabucak genlerinize saklıyor. Bu slide'da grip virüsünün genetik bir çeşidine bakıyorsunuz ve bunu HIV ile kıyasladığınızda çok daha vahşi bir hedef görüyorsunuz. Bir dakika önceki videoda enfekte hücrelerden yayılan yeni virüs filoları gördünüz. Yeni enfekte olmuş birinde bu gemilerden milyonlarcasının olduğunu ve her birinin de bir parça daha farklı olduğunu düşünün Bunların hepsini tanıyacak ve bertaraf edecek bir silah bulabilmek işimizi çok daha zorlaştırıyor.
Now, in the 27 years since HIV was identified as the cause of AIDS, we've developed more drugs to treat HIV than all other viruses put together. These drugs aren't cures, but they represent a huge triumph of science because they take away the automatic death sentence from a diagnosis of HIV, at least for those who can access them. The vaccine effort though is really quite different. Large companies moved away from it because they thought the science was so difficult and vaccines were seen as poor business. Many thought that it was just impossible to make an AIDS vaccine, but today, evidence tells us otherwise.
HIV'in AIDS'in etkeni olduğunun ortaya konmasından sonra geçen bu 27 senede tüm diğer virüslerin toplamından daha fazla sayıda HIV'i tedavi edecek ilaç geliştirdik. Bu ilaçlar şifa sağlamıyor ama yine de büyük bilimsel zaferlere örnekler, çünkü HIV tanısının konmasından sonraki otomatik ölüm fermanını, en azından bu ilaçları alanlar için, ortadan kaldırma konusunda başarılılar. Aşı çabasıysa aslında biraz daha farklı. Büyük firmalar bilimin çok zor olduğu ve aşıların da büyük ticari başarı getirmediği düşüncesiyle aşı çalışmalarından uzaklaştılar. Hatta bir çoğu AIDS için bir aşı yapmanın imkansız olduğunu düşündü, ama bugün yeni bilgiler tam tersini söylüyor.
In September, we had surprising but exciting findings from a clinical trial that took place in Thailand. For the first time, we saw an AIDS vaccine work in humans -- albeit, quite modestly -- and that particular vaccine was made almost a decade ago. Newer concepts and early testing now show even greater promise in the best of our animal models. But in the past few months, researchers have also isolated several new broadly neutralizing antibodies from the blood of an HIV infected individual. Now, what does this mean? We saw earlier that HIV is highly variable, that a broad neutralizing antibody latches on and disables multiple variations of the virus. If you take these and you put them in the best of our monkey models, they provide full protection from infection. In addition, these researchers found a new site on HIV where the antibodies can grab onto, and what's so special about this spot is that it changes very little as the virus mutates. It's like, as many times as the virus changes its clothes, it's still wearing the same socks, and now our job is to make sure we get the body to really hate those socks.
Eylül ayında, Tayland'da yapılan klinik bir deneyden şaşırtıcı ve heyecan verici bilgiler sağladık. İlk defa AIDS aşısının insanlarda işe yaradığını gözlemledik, oldukça mütevaziydi ama olsun. Bu spesifik aşı yaklaşık 10 yıl öncesinde yapılmış olan bir aşıydı. Yeni konseptler ve erken deneyler şu an hayvan modelleri üstünde çok daha büyük başarı vaad ediyorlar. Geçen bir iki ay içinde, araştırmacılar enfekte birinin kanından pek çok yeni ve yok edici antikoru aşikar şekilde izole etmeyi de başardılar. Bu ne demek oluyor? Daha önceden HIV'in değişken olduğunu, ve geniş bir nötralize edici antikorun üzerine tutunup virüsün çeşitli varyasyonlarını etkisizleştirdiğini biliyorduk. Bunları alıp maymun modellerinizden en iyilerine koyarsanız, enfeksiyona tamamen koruma sağlamış olursunuz. Ek olarak, bu araştırmacılar HIV'in üzerinde antikorların tutunabileceği yeni bir bölge de buldular. Bu bölge ile çok özel olan şey ise virüsun mutasyonu sırasında bu bölgenin çok az değişmesi. Yani virüs kıyafetlerini ne kadar sıkça değiştirse de, hala aynı çorapları giymeye devam ediyor, ve bizim işimiz de insan vücudunu bu çoraplardan nefret eder hale getirmek.
So what we've got is a situation. The Thai results tell us we can make an AIDS vaccine, and the antibody findings tell us how we might do that. This strategy, working backwards from an antibody to create a vaccine candidate, has never been done before in vaccine research. It's called retro-vaccinology, and its implications extend way beyond that of just HIV. So think of it this way. We've got these new antibodies we've identified, and we know that they latch onto many, many variations of the virus. We know that they have to latch onto a specific part, so if we can figure out the precise structure of that part, present that through a vaccine, what we hope is we can prompt your immune system to make these matching antibodies. And that would create a universal HIV vaccine. Now, it sounds easier than it is because the structure actually looks more like this blue antibody diagram attached to its yellow binding site, and as you can imagine, these three-dimensional structures are much harder to work on. And if you guys have ideas to help us solve this, we'd love to hear about it.
Yani yeni bir durumumuz var. Thai sonuçları bize, AIDS için bir aşı yapabileceğimizi söylüyor. Ve antikor bulguları da bunu nasıl yapacağımızı anlatıyor. Bu yeni strateji, yani geriye doğru işleyen antikordan aşı adayı geliştirme tekniği, daha önce aşı araştırmalarında hiç yapılmamıştı. Buna retro(geriye doğru)-aşılama deniliyor ve aslında sadece HIV'den çok daha fazlasını içeriyor. Şöyle düşünün. Tanımladığımız yeni antikorlarımız var, ve bunlar virüsün pek çok ayrı varyasyonunun üstüne de tutunabiliyor. Çok özel bir kısıma tutunmaları gerektiğini de biliyoruz, yani bu çok özel kısmın yapısını tam olarak şekillendirebilirsek ve bunu bir aşı ile verebilirsek, bağışıklık sisteminizi uyarıp bunlara uygun antikorlar yapmalarını sağlayabilmeyi umud ediyoruz. Ve bu da evrensel bir HIV aşısı yaratmış olmamız demek. Kulağa aslında olduğundan daha kolay geliyor, çünkü bu yapı aslında sarı bağlanma bölgesine bağlı olan şu mavi antikorun şekline benziyor. Ve hayal edebildiğiniz üzre, bu üç boyutlu yapılar üstünde çalışması çok zor olan yapılar. Bunu çözmek için fikri olan birileri varsa da onu dinlemekten mutluluk duyarız.
But, you know, the research that has occurred from HIV now has really helped with innovation with other diseases. So for instance, a biotechnology company has now found broadly neutralizing antibodies to influenza, as well as a new antibody target on the flu virus. They're currently making a cocktail -- an antibody cocktail -- that can be used to treat severe, overwhelming cases of flu. In the longer term, what they can do is use these tools of retro-vaccinology to make a preventive flu vaccine. Now, retro-vaccinology is just one technique within the ambit of so-called rational vaccine design.
Aslında HIV hakkında yapılmaya başlayan çalışmalar, şimdi pek çok hastalık için de yenilik getirmiş durumda. Örneğin bioteknoloji firmalarından birisi influenzaya karşı nötralize edici olduğu kadar grip virüsünü de hedef alan yeni bir antikor buldu. Şu anda şiddetli ve savaşılamaz grip vakalarını tedavi edebilmek için yeni bir kokteyl hazırlamakla meşguller. Uzun vadede yapabilecekleri şey ise bu retro-aşılama araçları ile gribe karşı koruyucu bir aşı olacak. Akılcı aşı dizaynı denilen alanın içinde retro-aşılama kullanılan tekniklerden sadece birisi.
Let me give you another example. We talked about before the H and N spikes on the surface of the flu virus. Notice these other, smaller protuberances. These are largely hidden from the immune system. Now it turns out that these spots also don't change much when the virus mutates. If you can cripple these with specific antibodies, you could cripple all versions of the flu. So far, animal tests indicate that such a vaccine could prevent severe disease, although you might get a mild case. So if this works in humans, what we're talking about is a universal flu vaccine, one that doesn't need to change every year and would remove the threat of death. We really could think of flu, then, as just a bad cold.
Size bir örnek daha vereyim. Az önce sizinle grip virüsünün üstündeki H ve M çıkıntılarından bahsetmiştik. Şimdi bu diğer daha küçük kabartılara bakın. Bunlar genellikle bağışıklık sisteminden saklanırlar. Şimdi ortaya çıkan şeyse bunların virüs mutasyonu ile de değişmedikleri. Bunları spesifik antikorlar ile zayıflatırsanız, grip virüsünün bütün çeşitlerini de elimine etmiş olursunuz. Şimdiye kadar yapılan hayvan testleri böyle bir aşının ılımlı derecede bir hastalık geçirebilseniz de şiddetli geçebilecek vakaların önünü aldığını gösteriyor. Yani bu insanlarda çalışırsa, biz şu anda evrensel bir grip aşısından bahsediyoruz demektir; her sene değişmek zorunda kalmayacak ve ölüm tehditini ortadan kaldıracak bir aşı. İşte o zaman grip için "sadece kötü bir soğukalgınlığı" olarak bahsedebiliriz.
Of course, the best vaccine imaginable is only valuable to the extent we get it to everyone who needs it. So to do that, we have to combine smart vaccine design with smart production methods and, of course, smart delivery methods. So I want you to think back a few months ago. In June, the World Health Organization declared the first global flu pandemic in 41 years. The U.S. government promised 150 million doses of vaccine by October 15th for the flu peak. Vaccines were promised to developing countries. Hundreds of millions of dollars were spent and flowed to accelerating vaccine manufacturing. So what happened?
Elbette, hayal edilebilecek en iyi aşı ancak onu ihtiyaç duyan herkese ulaştırabilmemiz durumunda değerli hale gelecek. Bunu başarmak için de akıllı aşı dizaynını akıllı üretim metodları ile birleştirmemiz gerekiyor, ve elbette, akıllı dağıtım metodlarıyla da. Şimdi bir kaç ay öncesini düşünmenizi istiyorum. Haziran'da Dünya Sağlık Örgütü 41 yıl içinde ilk evrensel grip pandemisinin yaşanacağını bildirdi. Amerika hükümeti de grip salgını için 150 milyon doz aşıyı Ekim ayının 15'inden önce hazır edeceğine söz verdi. Bu aşıları gelişmekte olan ülkelere vermeye söz verdiler. Yüzlerce milyon dolar harcanarak aşı üretiminde mevcut akışın hızlanması sağlandı. Peki ne oldu?
Well, we first figured out how to make flu vaccines, how to produce them, in the early 1940s. It was a slow, cumbersome process that depended on chicken eggs, millions of living chicken eggs. Viruses only grow in living things, and so it turned out that, for flu, chicken eggs worked really well. For most strains, you could get one to two doses of vaccine per egg. Luckily for us, we live in an era of breathtaking biomedical advances. So today, we get our flu vaccines from ... chicken eggs, (Laughter) hundreds of millions of chicken eggs. Almost nothing has changed. The system is reliable but the problem is you never know how well a strain is going to grow. This year's swine flu strain grew very poorly in early production: basically .6 doses per egg. So, here's an alarming thought. What if that wild bird flies by again? You could see an avian strain that would infect the poultry flocks, and then we would have no eggs for our vaccines. So, Dan [Barber], if you want billions of chicken pellets for your fish farm, I know where to get them. So right now, the world can produce about 350 million doses of flu vaccine for the three strains, and we can up that to about 1.2 billion doses if we want to target a single variant like swine flu. But this assumes that our factories are humming because, in 2004, the U.S. supply was cut in half by contamination at one single plant. And the process still takes more than half a year.
İlk defa grip aşılarını nasıl yapacağımızı, bunları nasıl üretime sokacağımızı 1940'ların başında bulduk. Çok yavaş giden hantal bir işlemdi ve tavuk yumurtalarına bağımlıydı, milyonlarca canlı tavuk yumurtası. Virüsler sadece canlı şeylerin içinde yaşar ve grip için de tavuk yumurtalarının son derece yaralı olduğu ortaya çıkmış oldu. Suşların çoğu için yumurta başına bir veya iki doz kadar aşı elde ediliyordu. Çok şanslıyız ki, nefes kesici biomedikal gelişmeler devrinde yaşıyoruz. Yani bugün, bizler grip aşılarımızı... ...hala tavuk yumurtaları... (kahkahalar) yüzlerce milyon tavuk yumurtası. Yani, neredeyse hiç bir şey değişmedi. Sistem, bilirsiniz, güvenilir bir sistem. Ama sorun şu ki bir suşun ne kadar iyi gelişeceğini tam olarak bilemiyoruz. Bu senenin domuz gribi suşu ilk üretimlerde çok az üredi, yani yumurta başına sadece 6 doz. Ve işte telaşlandıran bir düşünce. Şu vahşi kuş ya yeniden buralarda uçarsa? Yeni bir kuş suşunun kümes hayvanlarını etkilediğini ve aşılar için hiç yumurtamız kalmadığını düşünün. Yani, Dan Barber, eğer istiyorsan balık çiftliklerinde kullanmak için milyarlarca tavuk topu var, ve nereden alabileceğini biliyorum. Şu anda dünya 3 suşluk bir grip aşısından senede yaklaşık 350 milyon doz üretmeyi başarabiliyor. Ve bunu da yaklaşık 12 milyar doza çıkarabiliriz, özellikle domuz virüsü gibi tek bir çeşit suş için üretecek olursak... Ama bu düşünce fabrikalarımızın da tam gaz çalışması durumunda geçerli, çünkü 2004'de tek bir fabrikanın kontamine olmasıyla ABD miktarı yarı yarıya azalmıştı. Ve üretim İşlem de hala yarım seneden uzun sürüyor.
So are we better prepared than we were in 1918? Well, with the new technologies emerging now, I hope we can say definitively, "Yes." Imagine we could produce enough flu vaccine for everyone in the entire world for less than half of what we're currently spending now in the United States. With a range of new technologies, we could. Here's an example: A company I'm engaged with has found a specific piece of the H spike of flu that sparks the immune system. If you lop this off and attach it to the tail of a different bacterium, which creates a vigorous immune response, they've created a very powerful flu fighter. This vaccine is so small it can be grown in a common bacteria, E. coli. Now, as you know, bacteria reproduce quickly -- it's like making yogurt -- and so we could produce enough swine origin flu for the entire world in a few factories, in a few weeks, with no eggs, for a fraction of the cost of current methods.
Yani 1918'de olduğumuzdan daha mı hazırlıklıyız? Bu yeni teknolojilerin doğuşu ile aslında kesinlikle "evet" demeyi umud ediyorum. Şu an tüm dünyadaki herkes için yetecek miktarda grip aşısını, Amerika'da aptığımız harcamanın yarısı maliyetinde üretebildiğimizi hayal edin. Yeni teknolojilerin menzilinde, bunu yapabiliriz. Bir örnek. Benim bağlı olduğum bir şirket, bağışıklık sistemini de uyaran, grip virüsünün H çıkıntısına ait spesifik bir parçayı buldu. Eğer bunu keserseniz ve çok güçlü bağışık yanıt oluşturan farklı bir bakterinin kuyruk kısmına eklerseniz, çok güçlü bir grip savaşcısı yaratmış olursunuz. Bu aşı o kadar küçük ki, E.coli gibi sıradan bakterilerin içinde de büyütülebilir. Bildiğiniz gibi bakteriler çok hızlı ürüyorlar. Bu yoğurt yapmak gibi. Yani şu an kullanılan metodların maliyetinin küçük bir kısmı ile bir kaç hafta içinde, bir kaç fabrikada, bütün dünyaya yetecek miktarda aşıyı, hemde hiç yumurta kullanmadan üretmek mümkün.
(Applause)
(alkışlar)
So here's a comparison of several of these new vaccine technologies. And, aside from the radically increased production and huge cost savings -- for example, the E. coli method I just talked about -- look at the time saved: this would be lives saved. The developing world, mostly left out of the current response, sees the potential of these alternate technologies and they're leapfrogging the West. India, Mexico and others are already making experimental flu vaccines, and they may be the first place we see these vaccines in use. Because these technologies are so efficient and relatively cheap, billions of people can have access to lifesaving vaccines if we can figure out how to deliver them.
Bu çok çeşitli yeni aşı teknikleri ile ilgili bir kıyaslama. Ve radikal olarak artmış olan üretimin yanı sıra ve tabii ki maliyetten edilen karın, az önce bahsettiğim E.coli yönteminde olduğu gibi kazanılan zaman bir bakın--bu kurtarılan hayatlar demek. Gelişmekte olan dünya ise çoğunlukla güncel yansımaların haricinde tutuldukları halde bu alternatif teknolojilerin potansiyelini görüyor ve Batı ile birdirbir oynuyor. Hindistan, Meksiko ve diğerleri deneysel grip aşıları yapmaya başladılar ve bu aşıların da ilk defa yerlerde kullanıldığını göreceğiz. Çünkü bu yeni teknolojiler göreceli ucuz oldukları kadar son derece etkililer, eğer nasıl dağıtacağımızı bulursak milyarlarca insanın bu hayat kurtaran aşılara ulaşması mümkün.
Now think of where this leads us. New infectious diseases appear or reappear every few years. Some day, perhaps soon, we'll have a virus that is going to threaten all of us. Will we be quick enough to react before millions die? Luckily, this year's flu was relatively mild. I say, "luckily" in part because virtually no one in the developing world was vaccinated. So if we have the political and financial foresight to sustain our investments, we will master these and new tools of vaccinology, and with these tools we can produce enough vaccine for everyone at low cost and ensure healthy productive lives. No longer must flu have to kill half a million people a year. No longer does AIDS need to kill two million a year. No longer do the poor and vulnerable need to be threatened by infectious diseases, or indeed, anybody. Instead of having Vaclav Smil's "massively fatal discontinuity" of life, we can ensure the continuity of life. What the world needs now are these new vaccines, and we can make it happen.
Bunların bizi götürdüğü yere bakın. Her yıl yada bir kaç yılda bir yeni bir enfeksiyon hastalığı oluşup yok oluyor. Bir gün, muhtemelen de yakın, hepimizi birdeb tehdit eden bir virüse sahip olacağız. Milyonlar ölmeden önce yeteri kadar hızlı hareket edebilecek miyiz? Şansımıza bu seneki virüs saldırgan değildi. Bu "şanslıyız" kısmını gelişmekte olan dünyada hiç kimse aşılanmamış olduğu için söylüyorum. Eğer politik ve finansal öngörü ile yatırımlarımızı desteklersek, bütün bunlara ve aşılama için yeni teknolojik araçlara hükmedebiliriz. Ve bu araçlar ile, herkes için ucuza mal edebileceğimiz miktarda aşı yaparak sağlıklı ve üretken yaşamları garanti altına alabiliriz. Artık grip virüsü senede yarım milyon kişiyi öldürmemeli. AIDS de aynı şekilde senede 2 milyon kişiyi öldürmemeli. Artık fakir ve savunmasız kişiler , yada aslında hiç kimse, bir enfeksiyon hastalığı ile tehdit edilmemeli. Vaclav Smil'in öngördüğü şekilde hayata ait "ağır öldürücü devamsızlıklar"ı yerine hayatın devamlılığını garanti altına almalıyız. Şu anda dünyanın bu yeni aşılara ihtiyacı var ve bizler bunu başarabiliriz.
Thank you very much.
Çok teşekkürler.
(Applause)
(alkışlar)
Chris Anderson: Thank you. (Applause) Thank you. So, the science is changing. In your mind, Seth -- I mean, you must dream about this -- what is the kind of time scale on, let's start with HIV, for a game-changing vaccine that's actually out there and usable?
CA: Teşekkürler (alkışlar) Teşekkürler Yani, bilim değişiyor. Aklında, Seth--yani bu konuda bir hayalin vardır-- aklındaki zaman skalası nedir yani önce HIV için dersek, raflarda duran ve kullanılabilen ve oyunu değiştiren bir aşı için?
SB: The game change can come at any time, because the problem we have now is we've shown we can get a vaccine to work in humans; we just need a better one. And with these types of antibodies, we know humans can make them. So, if we can figure out how to do that, then we have the vaccine, and what's interesting is there already is some evidence that we're beginning to crack that problem. So, the challenge is full speed ahead.
SB: Oyun her an değişebilir çünkü şu anki sorunumuz, insanlarda işe yarayan bir aşının varlığını gördük ama şimdi daha iyisine ihtiyacımız var. Ve bu tip antikorlarla, artık insanların da bunu yapabileceğini biliyoruz. Eğer bunu yapmanın yolunu bulursak aşıyı bulmuşuz demektir. Ve ilginç olan aslında problemi de çözmeye başladığımıza dair bir takım bulgularımız da mevcut. yani zorluk tam gaz ileriye gitmekte.
CA: In your gut, do you think it's probably going to be at least another five years?
CA: İçten söylersen, bir beş yıl daha alacak diye düşünüyor musun?
SB: You know, everybody says it's 10 years, but it's been 10 years every 10 years. So I hate to put a timeline on scientific innovation, but the investments that have occurred are now paying dividends.
SB: Malum herkes 10 yıl diyor, ama son 10 yıldır her sene 10 yıldan bahsediliyor. Bu sebeple de bilimsel buluşlar için belirli bir zaman belirtmekten hiç hoşlanmıyorum ama yapılan yatırımlar artık karşılığını veriyor.
CA: And that's the same with universal flu vaccine, the same kind of thing?
CA: Ve bu evrensel grip aşısı için de geçerli, aynı çeşitte bir şey değil mi?
SB: I think flu is different. I think what happened with flu is we've got a bunch -- I just showed some of this -- a bunch of really cool and useful technologies that are ready to go now. They look good. The problem has been that, what we did is we invested in traditional technologies because that's what we were comfortable with. You also can use adjuvants, which are chemicals you mix. That's what Europe is doing, so we could have diluted out our supply of flu and made more available, but, going back to what Michael Specter said, the anti-vaccine crowd didn't really want that to happen.
SB: Bence grip biraz daha farklı. Grip ile ilgili aslında bir deste dolusu--bir kaç tanesinden bahsettim-- gerçekten son derece klas ve kullanışlı yeni teknolojiler artık kullanıma hazır. Gayet iyi gözüküyorlar. Aslında şimdiye kadar olan şey güvenilir oldukları ve kendimizi rahat hissettirdikleri için geleneksel teknolojilere yatırım yapmış olmamızdan kaynaklanıyor. Adjuvanlar da kullanabilirsiniz, bunlar karıştırdığımız kimyasallar. Şu anda Avrupa'nın yaptığı da bu, elimizdeki grip miktarını sulandırıp daha fazlasını hazır hale getirebilirdik ama bugün Michael Specter'ın dediklerine geri dönersek aşı karşıtı kalabalık bunun olmasını pek istemedi.
CA: And malaria's even further behind?
CA: Ya sıtma, daha da mı arkada kaldı?
SB: No, malaria, there is a candidate that actually showed efficacy in an earlier trial and is currently in phase three trials now. It probably isn't the perfect vaccine, but it's moving along.
SB: Hayır, sıtma için bir adayımız var ilk deneylerinde başarılı olduğu ispatlandı ve şu anda faz üç çalışmalara başlanmış durumda. En mükemmel aşı değil ama ilerleme kaydediyor.
CA: Seth, most of us do work where every month, we produce something; we get that kind of gratification. You've been slaving away at this for more than a decade, and I salute you and your colleagues for what you do. The world needs people like you. Thank you.
CA: Seth, bizler her ay çalıştığımız yerlerde bilirsin birşeyler üretiyoruz ve bundan dolayı da bir tür memnuniyet duyuyoruz. Sen bu konuda 10 yıldan fazladır köle gibi çalışıyorsun, bu yüzden seni ve tüm meslektaşlarını selamlıyorum. Dünyanın senin gibi insanlara ihtiyacı var. Teşekkür ederim.
SB: Thank you.
SB: Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)