If you ask evolutionary biologists when did humans become humans, some of them will say that, well, at some point we started standing on our feet, became biped and became the masters of our environment. Others will say that because our brain started growing much bigger, that we were able to have much more complex cognitive processes. And others might argue that it's because we developed language that allowed us to evolve as a species. Interestingly, those three phenomena are all connected. We are not sure how or in which order, but they are all linked with the change of shape of a little bone in the back of your neck that changed the angle between our head and our body. That means we were able to stand upright but also for our brain to evolve in the back and for our voice box to grow from seven centimeters for primates to 11 and up to 17 centimetres for humans.
Evrimci biyologlara, insanların ne zaman insanlaşmaya başladıklarını sorarsanız içlerinden bazıları şunu söylecektir. Belli bir noktada ayaklarımızın üstünde durmaya başladık, iki ayaklılar sınıfına geçtik ve çevremizin efendileri olduk. Diğerleri de, beynimizin daha çok büyümeye başladığını, böylelikle daha karmaşık bilişsel sürece sahip olabildiğimizi söyler. Kalan diğerleri de, bizi bir tür olarak evrimleştiren bir dil geliştirdiğimizi söyler. İlginçtir ki, bu üç fenomenin hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Bunun nasıl ya da hangi sırayla olduğundan emin değiliz ama hepsi boynumuzun arkasındaki vücudumuzla başımız arasındaki açıyı değiştiren küçük bir kemiğin şeklindeki değişimle bağlantılıdır. Bu, dik durabilme kabiliyetine sahip olduğumuz ve bununla birlikte beynimizin arka tarafta gelişmesi ve gırtlak boyutumuzun maymunlarda yedi santimden on bir santime, insanlarda ise 17 santime kadar büyümesi demek.
And this is called the descent of the larynx. And the larynx is the site of your voice. When baby humans are born today, their larynx is not descended yet. That only happens at about three months old. So, metaphorically, each of us here has relived the evolution of our whole species. And talking about babies, when you were starting to develop in your mother's womb, the first sensation that you had coming from the outside world, at only three weeks old, when you were about the size of a shrimp, were through the tactile sensation coming from the vibrations of your mother's voice.
Bu larinksin alçalması olarak adlandırılır. Larinks sesinize ait olan bölgedir. Bebekler doğdukları zaman, onların larinksi henüz alçalmamıştır. Bu ancak 3 aylık bir süreden sonra meydana gelir. Mecazi olarak, buradaki her birimiz tüm türümüzün evrimini yeniden yaşadı. Bebeklerden bahsetmişken anne rahminde gelişmeye başladığınızda, bir karides büyüklüğünde, daha 3 haftalıkken dış dünyadan gelen yaşadığınız ilk his, annenizin ses titreşiminden gelen dokunma hissidir.
So, as we can see, the human voice is quite meaningful and important at the level of the species, at the level of the society -- this is how we communicate and create bonds, and at the personal and interpersonal levels -- with our voice, we share much more than words and data, we share basically who we are. And our voice is indistinguishable from how other people see us. It is a mask that we wear in society. But our relationship with our own voice is far from obvious. We rarely use our voice for ourselves; we use it as a gift to give to others. It is how we touch each other. It's a dialectical grooming.
Gördüğümüz gibi, insan sesi oldukça anlamlı ve önemli. Hem türlerin düzeyinde, hem de toplum düzeyinde bu iletişime geçme ve bağ kurma yöntemimiz, hem kişisel, hem de karşılıklı olarak. Kendi sesimizle, bilgi ve kelimelerden daha fazlasını paylaşırız, aslında kim olduğumuzu paylaşırız. Sesimiz, insanların bizi nasıl gördüğünün ayrılmaz bir parçasıdır. Toplum içinde giydiğimiz bir maskedir. Ama kendi sesimizle olan ilişkimiz çok karmaşıktır. Sesimizi nadiren kendimiz için kullanırız, başkalarına bir hediye olarak kullanırız. O, birbirimize dokunma şeklimizdir, diyalektik bir hazırlıktır.
But what do we think about our own voice? So please raise your hand if you don't like the sound of your voice when you hear it on a recording machine.
Peki kendi sesimiz hakkında ne düşünüyoruz? Eğer ses kayıt cihazından gelen sesinizi beğenmiyorsanız lütfen ellerinizi kaldırın.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Yeah, thank you, indeed, most people report not liking the sound of their voice recording. So what does that mean? Let's try to understand that in the next 10 minutes. I'm a researcher at the MIT Media Lab, part of the Opera of the Future group, and my research focuses on the relationship people have with their own voice and with the voices of others. I study what we can learn from listening to voices, from the various fields, from neurology to biology, cognitive sciences, linguistics. In our group we create tools and experiences to help people gain a better applied understanding of their voice in order to reduce the biases, to become better listeners, to create more healthy relationships or just to understand themselves better.
Evet, çok teşekkür ederim. Çoğu insan kendi ses kaydını beğenmediğini belirtiyor. Peki bu ne anlama geliyor? Önümüzdeki 10 dakikada bunu anlamaya çalışalım. Ben, MIT Media Laboratuvarı Geleceğin Operası grup bölümünde bir araştırmacıyım. Benim araştırmam insanların kendi sesleri ve başkalarının sesleri ile ilişkisi üzerine odaklı. Farklı bölümlerden sesleri dinleyerek neler öğrenebileceğimiz üzerine çalışıyorum. Nörolojiden biyolojiye bilişsel bilimden dil bilimine kadar. Takımımızda, araç ve deneyimler oluşturarak insanların kendi seslerini daha iyi anlamalarına, ön yargılarını yıkmalarına, daha iyi dinleyiciler olmalarına daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına ya da sadece kendilerini daha iyi anlamalarına yardım ediyoruz.
And this really has to come with a holistic approach on the voice. Because, think about all the applications and implications that the voice may have, as we discover more about it. Your voice is a very complex phenomenon. It requires a synchronization of more than 100 muscles in your body. And by listening to the voice, we can understand possible failures of what happens inside. For example: listening to very specific types of turbulences and nonlinearity of the voice can help predict very early stages of Parkinson's, just through a phone call. Listening to the breathlessness of the voice can help detect heart disease. And we also know that the changes of tempo inside individual words is a very good marker of depression.
Ve bu ancak sese bütüncül bir yaklaşımla mümkün olabilir. Çünkü, her seferinde daha çok keşfettiğimiz sesin içerebileceği bütün uygulama ve imaları düşünün. Sesiniz çok karmaşık bir fenomen. Vücudunuzdaki 100'den fazla kasın senkronizasyonunu gerektirir. Ve sesi dinleyerek, içimizde olanlarla ilgili olası sorunları anlayabiliriz. Örnek verecek olursam: Sesin, spesifik türdeki türbülans ve düzgünsüzlüklerini dinlemek, Parkinson hastalığına erken teşhis koymada yardımcı olabilir. Sadece bir telefon görüşmesiyle hem de. Sesin nefes düzeyini dinlemek kalp hastalığı teşhisinde yardımcı olur. Tekil kelimelerin telaffuzundaki tempo değişimlerinin depresyonun ciddi bir işareti olduğunu biliyoruz.
Your voice is also very linked with your hormone levels. Third parties listening to female voices were able to very accurately place the speaker on their menstrual cycle. Just with acoustic information. And now with technology listening to us all the time, Alexa from Amazon Echo might be able to predict if you're pregnant even before you know it. So think about --
Sesinizin aynı zamanda hormon seviyenizle ciddi bir bağlantısı vardır. Üçüncü kişiler, kadın seslerini dinleyerek onların adet döneminde olduklarını hassas bir şekilde tahmin etmişlerdir. Sadece akustik veri ile hem de. Aynı zamanda şimdiki teknolojiyle bizi dinleyerek Amazon Echo'dan Alexa senin bile haberin olmadan önce, hamile olduğunu tahmin edebilir. Düşünün --
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Think about the ethical implications of that. Your voice is also very linked to how you create relationships. You have a different voice for every person you talk to. If I take a little snippet of your voice and I analyze it, I can know whether you're talking to your mother, to your brother, your friend or your boss. We can also use, as a predictor, the vocal posture. Meaning, how you decide to place your voice when you talk to someone. And you vocal posture, when you talk to your spouse, can help predict not only if, but also when you will divorce.
Bunun etik kullanımını düşünün. Sesiniz, ilişki kurma şekliniz ile de çok bağlantılıdır. Her konuştuğunuz kişi için farklı bir ses yapısına sahipsiniz. Eğer sesinizden küçük bir parça alıp analiz etsem; annenizle mi, kardeşinizle mi, arkadaşınızla mı, yoksa patronunuzla mı konuştuğunuzu bilebilirim. Aynı zamanda ses tavrınızı, bir kâhin olarak da kullanabiliriz. Biriyle konuştuğunuzda sesinizi nasıl kullanacağınıza karar vermek, yani ses tavrınız, eşinizle konuştuğunuzda ne zaman boşanacağınızı tahmin etmeye yardım edebilir.
So there is a lot to learn from listening to voices. And I believe this has to start with understanding that we have more than one voice. So, I'm going to talk about three voices that most of us posses, in a model of what I call the mask. So when you look at the mask, what you see is a projection of a character. Let's call that your outward voice. This is also the most classic way to think about the voice, it's a way of projecting yourself in the world. The mechanism for this projection is well understood. Your lungs contract your diaphragm and that creates a self-sustained vibration of your vocal fold, that creates a sound. And then the way you open and close the cavities in you mouth, your vocal tract is going to transform the sound.
O yüzden, sesleri dinleyerek öğrenilecek çok şey var. İnanıyorum ki, birden fazla sese sahip olduğumuzun farkına vararak bunu yapabiliriz. Şimdi, kullandığımız üç sesten bahsedeceğim, "maske" adını verdiğim model üzerinden. Bir maskeye baktığınızda gördüğünüz, bir karakterin yansımasıdır. Buna dış sesiniz diyelim. Bu, ses hakkında düşünmenin en klasik yoludur. Kendinizi dünyaya ifade etmenin yolu. Bu yaklaşımın mekanizması, kolayca anlaşılır. Akciğerleriniz diyaframa baskı uygular ve o da gırtlağınızda bir titreşim başlatır, bu da sesi oluşturur. Ağzınızı açıp kapattığınızda da, ses konuşmaya dönüşür.
So everyone has the same mechanism. But voices are quite unique. It's because very subtle differences in size, physiology, in hormone levels are going to make very subtle differences in your outward voice. And your brain is very good at picking up those subtle differences from other people's outward voices. In our lab, we are working on teaching machines to understand those subtle differences. And we use deep learning to create a real-time speaker identification system to help raise awareness on the use of the shared vocal space -- so who talks and who never talks during meetings -- to increase group intelligence.
Yani herkesin mekanizması aynıdır. Ama sesler fazlasıyla benzersizdir. Çünkü ölçülerinizdeki, fizyolojinizdeki, hormonlarınızdaki minik farklar dış sesinizde pek çok minik farklar yaratacaktır. Ve beyin, diğer insanların dış seslerinde bu farkları yakalamakta ustadır. Laboratuvarımızda, makinalara bu farkları anlamalarını öğretiyoruz. Ve gerçek zamanlı konuşmacı tanıma sistemini oluşturmak için, derinlemesine öğrenmeyi kullanıyoruz. Ortak konuşma alanı bilincini arttırmak için-- toplantılarda kim konuşuyor, kim konuşmuyor ve grup aklını arttırmak için.
And one of the difficulties with that is that your voice is also not static. We already said that it changes with every person you talk to but it also changes generally throughout your life. At the beginning and at the end of the journey, male and female voices are very similar. It's very hard to distinguish the voice of a very young girl from the voice of a very young boy. But in between, your voice becomes a marker of your fluid identity. Generally, for male voices there's a big change at puberty. And then for female voices, there is a change at each pregnancy and a big change at menopause. So all of that is the voice other people hear when you talk. So why is it that we're so unfamiliar with it? Why is it that it's not the voice that we hear? So, let's think about it.
Bununla ilgili zorluklardan birisi sesin statik olmaması. Her konuştuğumuz kişiye göre değişiyor demiştik, ama hayatımız boyunca da değişiyor. Yolculuğumuzun başında ve sonunda erkek ve dişi sesleri çok benzerdir. Küçük bir kızın sesini küçük bir oğlanın sesinden ayırmak çok zordur. Ama bunların arasında, sesiniz akışkan kimliğinizin belirleyicisi olur. Genellikle, ergenlik döneminde erkek seslerinde büyük değişiklik olur. Kadın seslerine gelirsek, her hamilelikte değişir ve her menapozda büyük değişiklik olur. Bunların hepsi konuştuğunuzda diğerlerinin duyduğu sestir. Öyleyse bize neden bu kadar yabancı gelir? Neden bu, duyduğumuz seslerden farklıdır? O zaman bunu bir düşünelim.
When you wear a mask, you actually don't see the mask. And when you try to observe it, what you will see is inside of the mask. And that's your inward voice. So to understand why it's different, let's try to understand the mechanism of perception of this inward voice. Because your body has many ways of filtering it differently from the outward voice. So to perceive this voice, it first has to travel to your ears. And your outward voice travels through the air while your inward voice travels through your bones. This is called bone conduction. Because of this, your inward voice is going to sound in a lower register and also more musically harmonical than your outward voice. Once it travels there, it has to access your inner ear. And there's this other mechanism taking place here. It's a mechanical filter, it's a little partition that comes and protects your inner ear each time you produce a sound. So it also reduces what you hear. And then there is a third filter, it's a biological filter. Your cochlea -- it's a part of your inner ear that processes the sound -- is made out of living cells. And those living cells are going to trigger differently according to how often they hear the sound. It's a habituation effect. So because of this, as your voice is the sound you hear the most in your life, you actually hear it less than other sounds.
Bir maske taktığınızda maskeyi göremezsiniz. Ve görmeye çalıştığınızda, maskenin içini görürsünüz. İşte bu, sizin kendi sesinizdir. Öyleyse, neden farklı olduğunu anlamak için kendi sesimizi algılamanın mekanizmasını anlamaya çalışalım. Çünkü bedeninizin, bunu dış seslerden farklı filtre etmesinin pek çok yolu vardır. Yani bu sesi duymak için önce kulaklarınıza ulaşmalıdır. Bunun için dış sesiniz havada hareket eder, bu esnada iç sesiniz de kemiklerinizde yol alır. Buna kemik iletimi denir. Bu yüzden, iç sesiniz, dış sesinize göre daha düşük seviyeli ve aynı zamanda, daha armonik ses verir. Buradan yol alır ve iç kulağınıza ulaşır. Burada yeni bir mekanizma devreye girer. Bu bir mekanik filtredir. Her konuştuğunuzda, iç kulağınızı koruyan bir bölünmedir. Tabii bu duyduklarımızı da azaltır. Ve üçüncü bir filtre daha vardır, biyolojik filtre. Koklea -- iç kulağınızın, sesi işleyen bölümü, canlı hücrelerden oluşmuştur. Ve bu canlı hücreler, sesi duyma sıklığına bağlı olarak farklı tepki verirler. Bu, alışma etkisidir. Tabii bu yüzden, sesiniz, hayatınız boyunca en sık duyduğunuz ses olduğundan onu diğer seslerden daha düşük duyarsınız.
Finally, we have a fourth filter. It's a neurological filter. Neurologists found out recently that when you open your mouth to create a sound, your own auditory cortex shuts down. So you hear your voice but your brain actually never listens to the sound of your voice. Well, evolutionarily that might make sense, because we know cognitively what we are going to sound like so maybe we don't need to spend energy analyzing the signal. And this is called a corollary discharge and it happens for every motion that your body does. The exact definition of a corollary discharge is a copy of a motor command that is sent by the brain. This copy doesn't create any motion itself but instead is sent to other regions of the brain to inform them of the impending motion. And for the voice, this corollary discharge also has a different name. It is your inner voice.
Son olarak, dördüncü bir filtremiz var. Nörolojik filtre. Nörologlar yakın zamanda, konuşmak için ağzınızı açtığınızda işitme korteksinizin kapandığını keşfettiler. Bu yüzden, sesinizi duyarsınız ama beyniniz aslında sesinizi hiç dinlemez. Evet, bunun evrimsel bir anlamı olabilir, çünkü sesimizin nasıl çıkacağını sezgisel olarak bildiğimiz için, sinyali analiz etmek için enerji harcamayı belki gereksiz buluyoruz. Buna, doğal çıkarım denir ve bu vücudunuzun yaptığı her harekette olur. Doğal çıkarımın tam anlamı, beyin tarafından gönderilen bir motor komutunun kopyalanmasıdır. Bu komut, herhangi bir hareket üretmez, ancak bunun yerine beynin diğer bölümlerine yaklaşan hareketin bilgisi gönderilir. Ve ses için, bu doğal çıkarım farklı bir ad alır: Bu iç sesinizdir.
So let's recapitulate. We have the mask, the outward voice, the inside of the mask, your inward voice, and then you have your inner voice. And I like to see this one as the puppeteer that holds the strings of the whole system. Your inner voice is the one you hear when you read a text silently, when you rehearse for an important conversation. Sometimes is hard to turn it off, it's really hard to look at the text written in your native language, without having this inner voice read it. It's also the voice that refuse to stop singing the stupid song you have in your head.
Şimdi yeniden anlaşalım. Bir maskemiz var: Dış(sal) sesiniz, maskenin iç yüzü: Kendi sesiniz ve iç sesiniz. Ve bu, bir kukla oynatıcısı gibi tüm sistemin iplerini elinde tutuyor. İç sesinizi, bir metni sessizce okurken duyarsınız ya da bir konuşmanın provasını yaparken. Bazen bunu susturmak çok zordur. Ana dilinizde yazılmış bir metne bakarken, iç sesinizin onu okumaması gerçekten zordur. Aklınıza takılan aptal şarkıyı söylemeye devam eden de bu sestir.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And for some people it's actually impossible to control it. And that's the case of schizophrenic patients, who have auditory hallucinations. Who can't distinguish at all between voices coming from inside and outside their head. So in our lab, we are also working on small devices to help those people make those distinctions and know if a voice is internal or external.
Hatta bazı kimseler için bunu kontrol etmek, gerçekten imkânsızdır. Ve şizofreni hastalarının ses halüsinasyonları yaşamasının sebebi budur. Kafalarının içinden gelen seslerle, dışından gelenleri ayırt edemezler. Bu yüzden, laboratuvarımızda bu kişilerin bu ayrımları yapıp bir sesin iç ses mi, dış ses mi olduğunu anlamalarına yardımcı olacak küçük cihazlar üzerinde çalışıyoruz.
You can also think about the inner voice as the voice that speaks in your dream. This inner voice can take many forms. And in your dreams, you actually unleash the potential of this inner voice. That's another work we are doing in our lab: trying to access this inner voice in dreams. So even if you can't always control it, the inner voice -- you can always engage with it through dialogue, through inner dialogues. And you can even see this inner voice as the missing link between thought and actions.
Rüyalarınızda konuşan sesinizin de iç sesiniz olduğunu düşünebiliriz. İç ses, pek çok şekle girebilir. Ve rüyalarınızda, iç sesinizin potansiyelini açığa çıkartırsınız. Bu da laboratuvarımızda yaptığımız başka bir çalışma: Rüyalardaki bu iç sese ulaşmaya çalışıyoruz. Yani, iç sesinizi her zaman kontrol edemeseniz de her zaman bağlantıya geçebilirsiniz, diyalogla, iç diyaloglarla. Ve hatta iç sesinizi fikirler ve faaliyetler arasındaki kayıp bağlantı olarak da görebilirsiniz.
So I hope I've left you with a better appreciation, a new appreciation of all of your voices and the role it plays inside and outside of you -- as your voice is a very critical determinant of what makes you humans and of how you interact with the world.
Evet umarım ki sizden, sesinizi daha iyi idrak etmenizi sağlayarak ayrılıyorum, tüm seslerinizi ve içinizde ve dışınızda oynadığı rolü, çünkü sesiniz, sizi insan yapan şeyin ve dünyayla etkileşim biçiminizin çok kritik bir belirleyicisi.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)