Ichthyology, the study of fishes. It looks like a big, boring word, but it's actually quite exciting, because ichthyology is the only "ology" with "YOLO" in it.
İhtiyoloji, yani balık bilimi. Kocaman, sıkıcı bir kelime gibi duruyor ama aslında epey heyecan vericidir. Çünkü ihtiyoloji içinde "YOLO" olan tek "oloji"dir.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Now, to the cool kids in the audience, you already know, YOLO stands for "you only live once," and because I only have one life, I'm going to spend it doing what I always dreamt of doing: seeing the hidden wonders of the world and discovering new species. And that's what I get to do.
Seyirciler arasındaki havalı çocuklar YOLO'nun "bir tek hayatın var" anlamına geldiğini zaten biliyorlar. Sadece tek bir hayatım olduğu için o hayatı, her zaman hayalini kurduğum şeyi yaparak geçireceğim: Dünyanın saklı kalmış harikalarını görerek ve yeni türler keşfederek. Yaptığım şey de bu.
Now, in recent years, I really focused on caves for finding new species. And it turns out, there's lots of new cavefish species out there. You just have to know where to look, and to maybe be a little thin.
Son yıllarda, yeni türler bulmak için mağaralara odaklandım. Görünüşe göre, çok fazla yeni mağara balığı türü varmış. Sadece nereye bakmanız gerektiğini bilmeniz ve belki biraz da zayıf olmanız gerekiyor.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Now, cavefishes can tell me a lot about biology and geology. They can tell me how the landmasses around them have changed and moved by being stuck in these little holes, and they can tell me about the evolution of sight, by being blind.
Mağara balıkları bana biyoloji ve jeoloji hakkında bir sürü şey anlatabilir. Bu küçük deliklerde sıkışıp kalmaları etraflarındaki büyük kara parçalarının nasıl değişmiş ve hareket etmiş olduğunu; kör olmaları da görme yeteneğinin evrimini anlatabilir.
Now, fish have eyes that are essentially the same as ours. All vertebrates do, and each time a fish species starts to adapt to this dark, cold, cave environment, over many, many generations, they lose their eyes and their eyesight until the end up like an eyeless cavefish like this one here. Now, each cavefish species has evolved in a slightly different way, and each one has a unique geological and biological story to tell us, and that's why it's so exciting when we find a new species.
Balıkların da esasen aynı bizim gibi gözleri var. Bütün omurgalıların da öyle ve ne zaman bir balık türü bu karanlık, soğuk mağara ortamına uyum sağlamaya başlasa, bir sürü nesilden sonra buradaki gibi gözsüz bir mağara balığı olana dek gözlerini ve görme yetilerini kaybediyorlar. Her mağara balığı birbirinden biraz farklı bir şekilde evrimleşmiş. Her birinin bize anlattığı eşsiz bir jeolojik ve biyolojik hikâye var. Yeni bir tür bulduğumuzda çok heyecanlanmamızın nedeni de bu.
So this is a new species we described, from southern Indiana. We named it Amblyopsis hoosieri, the Hoosier cavefish.
Bu, Güney Indiana'dan, tanımladığımız yeni bir tür. Ona Amblyopsis hoosieri ismini verdik, Hoosier mağara balığı.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Its closest relatives are cavefishes in Kentucky, in the Mammoth Cave system. And they start to diverge when the Ohio River split them a few million years ago. And in that time they developed these subtle differences in the genetic architecture behind their blindness. There's this gene called rhodopsin that's super-critical for sight. We have it, and these species have it too, except one species has lost all function in that gene, and the other one maintains it. So this sets up this beautiful natural experiment where we can look at the genes behind our vision, and at the very roots of how we can see.
En yakın akrabaları, Kentucky'deki Mamut Mağarası sistemindeki mağara balıkları. Birkaç milyon yıl önce Ohio Nehri onları ayırdığında birbirlerinden uzaklaşmaya başlamışlar. Bu süre zarfında, körlüklerinin arka planındaki genetik mimariyi oluşturan bu küçük farklılıkları geliştirmişler. Görme yetisi için çok önemli olan rodopsin denen bir gen var. Bizde bu gen var, bu türlerde de öyle. Fakat bir türde bu gen tüm işlevini kaybetmişken, diğerinde bu korunmuş. Bu durum bize, görme yetimizin arkasındaki genlere bakabileceğimiz ve nasıl görebildiğimizin köklerine inebileceğimiz çok güzel, doğal bir deney ortamı sunuyor.
But the genes in these cavefishes can also tell us about deep geological time, maybe no more so than in this species here. This is a new species we described from Madagascar that we named Typhleotris mararybe. That means "big sickness" in Malagasy, for how sick we got trying to collect this species. Now, believe it or not, swimming around sinkholes full of dead things and cave full of bat poop isn't the smartest thing you could be doing with your life, but YOLO.
Ama bu mağara balıklarındaki genler aynı zamanda bize derin jeolojik zaman hakkında da bilgi veriyor. Belki en çok da burada gördüğünüz tür. Bu Madagaskar'da tanımladığımız, Typhleotris mararybe ismini verdiğimiz yeni bir tür. Malgaşça'da "büyük hastalık" anlamına geliyor. Bu türü toplamaya çalışırken çok hasta olduğumuz için bu adı verdik. İster inanın ister inanmayın, bir sürü ölü şeyle dolu obruklarda ve yarasa dışkısıyla dolu mağaralarda yüzmek hayatınızda yapacağınız en akıllıca şey değil ama YOLO (bir tek hayatın var).
(Laughter)
(Kahkahalar)
Now, I love this species despite the fact that it tried to kill us, and that's because this species in Madagascar, its closest relatives are 6,000 kilometers away, cavefishes in Australia. Now, there's no way a three-inch-long freshwater cavefish can swim across the Indian Ocean, so what we found when we compared the DNA of these species is that they've been separated for more than 100 million years, or about the time that the southern continents were last together. So in fact, these species didn't move at all. It's the continents that moved them. And so they give us, through their DNA, this precise model and measure of how to date and time these ancient geological events.
Bizi öldürmeye çalışmış olmasına rağmen bu türü seviyorum, çünkü Madagaskar'daki bu türün en yakın akrabaları 6.000 kilometre uzaklıkta, Avustralya'daki mağara balıkları. 7,5 santimlik bir tatlı su mağara balığının Hint Okyanusu'nu yüzerek geçmesinin imkânı yok. Bu türlerin DNA'larını karşılaştırdığımızda bunların 100 milyon yıldan fazladır, yani yaklaşık olarak güney kıtalarının bir arada oldukları dönemden beri ayrı olduklarını keşfettik. Yani aslında bu türler yerinden ayrılmamışlar. Onları ayıran kıtaların hareketi olmuş. DNA'ları yoluyla bize, bu çok eski jeolojik olayları nasıl zamanlandıracağımız konusunda kesin bir model ve ölçü veriyorlar.
Now, this species here is so new I'm not even allowed to tell you its name yet, but I can tell you it's a new species from Mexico, and it's probably already extinct. It's probably extinct because the only known cave system it's from was destroyed when a dam was built nearby. Unfortunately for cavefishes, their groundwater habitat is also our main source of drinking water.
Burada gördüğünüz çok yeni bir tür. Hatta henüz size ismini bile söyleme yetkim yok. Ama Meksika'dan, muhtemelen çoktan nesli tükenmiş yeni bir tür olduğunu söyleyebilirim. Nesli muhtemelen tükenmiş, çünkü onun yaşadığı bilinen tek mağara sistemi, yakına kurulan bir baraj yüzünden yıkılmış. Maalesef, mağara balıklarının doğal ortamı olan yer altı suları, aynı zamanda bizim de ana içme suyu kaynağımız.
Now, we actually don't know this species' closest relative, yet. It doesn't appear to be anything else in Mexico, so maybe it's something in Cuba, or Florida, or India. But whatever it is, it might tell us something new about the geology of the Caribbean, or the biology of how to better diagnose certain types of blindness. But I hope we discover this species before it goes extinct too.
Bu türün en yakın akrabalarını henüz bilmiyoruz. Meksika'daki başka bir türmüş gibi durmuyor, belki Küba'daki, Florida'daki ya da Hindistan'daki bir türdür. Ama her neyse, bize Karayipler'in jeolojisiyle veya körlüğün bazı türlerinin nasıl daha iyi teşhis edileceğinin biyolojisiyle ilgili yeni bir şeyler anlatabilir. Ama umarım bu türleri soyları tükenmeden keşfedebiliriz.
And I'm going to spend my one life as an ichthyologist trying to discover and save these humble little blind cavefishes that can tell us so much about the geology of the planet and the biology of how we see.
Ben bu tek hayatımı bir ihtiyolog olarak, bize gezegenin jeolojisi ve nasıl gördüğümüzün biyolojisi hakkında çok fazla şey anlatan bu sıradan, küçük kör mağara balıklarını keşfederek ve kurtararak geçireceğim.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)