We grew up interacting with the physical objects around us. There are an enormous number of them that we use every day. Unlike most of our computing devices, these objects are much more fun to use. When you talk about objects, one other thing automatically comes attached to that thing, and that is gestures: how we manipulate these objects, how we use these objects in everyday life. We use gestures not only to interact with these objects, but we also use them to interact with each other. A gesture of "Namaste!", maybe, to respect someone, or maybe, in India I don't need to teach a kid that this means "four runs" in cricket. It comes as a part of our everyday learning.
Hepimiz çevremizdeki nesnelerle etkileşimde bulunarak büyüdük. Çok büyük bir kısmını günlük yaşantımızda kullanıyoruz. Birçok bilgi-işlem cihazımızın aksine, bu nesneleri kullanmak çok daha zevkli. Nesneler hakkında konuştuğunuz zaman, bir başka şey de bunun yanında otomatik olarak gelir, ki o da jestlerdir: nesneleri nasıl manipüle ettiğimiz, günlük yaşantımızda nasıl kullandığımız. Jestleri sadece bu nesnelerle etkileşim için değil, onları kendi aralarında etkileşime sokmak için de kullanırız. "Namaste!" jesti, belki birisine saygı göstermek, ya da belki -- Hindistan'da bir çocuğa bunun krikette "4 koşu" demek olduğunu öğretmeme gerek yoktur. Bu günlük öğrenmenin bir parçası olarak gelir.
So, I am very interested, from the beginning, how our knowledge about everyday objects and gestures, and how we use these objects, can be leveraged to our interactions with the digital world. Rather than using a keyboard and mouse, why can I not use my computer in the same way that I interact in the physical world?
Başından beri, bir konuyla ilgileniyorum -- Yaşantımızdaki günlük objeler ve jestler hakkındaki bilgimizin, ve onları kullanma biçimimizin dijital dünyayla olan etkileşimimize nasıl uyarlanabilir... Klavye ve fare kullanmak yerine, neden bilgisayarımı fiziksel dünyayla
So, I started this exploration around eight years back, and it literally started with a mouse on my desk. Rather than using it for my computer, I actually opened it. Most of you might be aware that, in those days, the mouse used to come with a ball inside, and there were two rollers that actually guide the computer where the ball is moving, and, accordingly, where the mouse is moving. So, I was interested in these two rollers, and I actually wanted more, so I borrowed another mouse from a friend -- never returned to him -- and I now had four rollers. Interestingly, what I did with these rollers is, basically, I took them off of these mouses and then put them in one line. It had some strings and pulleys and some springs. What I got is basically a gesture-interface device that actually acts as a motion-sensing device made for two dollars. So, here, whatever movement I do in my physical world is actually replicated inside the digital world just using this small device that I made, around eight years back, in 2000.
etkileşim kurduğum şekilde kullanamayayım? Bu yolculuğa 8 yıl önce başladım, ve gerçekten de masamın üstündeki fare ile başladı. Onu bilgisayarımla kullanmak yerine, onun içini açtım. Çoğunuz bilirsiniz, o zamanlar, farelerin içinde bir top olurdu, ve iki tane tekerlek vardı ki bunlar bilgisayara topun ve ona uyumlu olarak farenin nereye gittiğini iletirlerdi. Her neyse, bu tekerlekler benim ilgimi çekti, ve daha fazlasını istedim, dolayısıyla arkadaşımdan bir fare daha ödünç aldım -- ona hiç geri vermedim -- böylece dört tane tekerleğim oldu. İlginç olan, basit bir şekilde, bu tekerlekleri farelerden çıkarttım ve onları bir çizgi üzerine monte ettim. Düzenekte birkaç iplik, makara ve yay da vardı. Yaptığım şey temel olarak iki dolarlık el hareketlerini algılayan bir hareket arayüzü cihazıydı. Ve, işte, yaklaşık sekiz yıl önce, 2000'de yaptığım sadece küçük bir alet ile fiziksel dünyada yaptığım her hareket dijital dünyada taklit ediliyor.
Because I was interested in integrating these two worlds, I thought of sticky notes. I thought, "Why can I not connect the normal interface of a physical sticky note to the digital world?" A message written on a sticky note to my mom, on paper, can come to an SMS, or maybe a meeting reminder automatically syncs with my digital calendar -- a to-do list that automatically syncs with you. But you can also search in the digital world, or maybe you can write a query, saying, "What is Dr. Smith's address?" and this small system actually prints it out -- so it actually acts like a paper input-output system, just made out of paper.
Bu iki dünyayı birleştirmekle ilgilendiğimden, yapışkan notları düşündüm. Ve kendime sordum, "Neden fiziksel bir yapışkan not arayüzünü dijital dünyaya bağlayamayayım?" Kağıt üzerinde anneme yazılmış bir not bir SMS haline gelebilir, yahut bir toplantı hatırlatması dijital takvimimle otomatik olarak senkronize olabilir -- sizinle otomatik olarak senkronize olan bir yapılacaklar listesi. Ama dijital dünyada aynı zamanda arama da yapabilirsiniz, ya da "Dr. Smith'in adresi nedir?" gibi bir sorgu yapabilirsiniz. ve bu küçük sistem gerçekten sonucu bastırır -- kısacası sistem yalnızca kağıttan yapılmış bir kağıt girdi-çıktı sistemi gibi davranır
In another exploration, I thought of making a pen that can draw in three dimensions. So, I implemented this pen that can help designers and architects not only think in three dimensions, but they can actually draw, so that it's more intuitive to use that way.
Bir başka deneme olarak, üç boyutlu çizebilen bir kalem yapmayı düşündüm. Ve, mimarlara ve tasarımcılara sadece üç boyutlu düşünmeyi değil gerçekten üç boyutlu çizmeyi sağlayacak, ve bu şekilde daha sezgisel bir kullanımı olacak kalemi gerçeğe dönüştürdüm.
Then I thought, "Why not make a Google Map, but in the physical world?" Rather than typing a keyword to find something, I put my objects on top of it. If I put a boarding pass, it will show me where the flight gate is. A coffee cup will show where you can find more coffee, or where you can trash the cup.
Sonra düşündüm, "Neden Google'ın haritaları fiziksel dünyada uygulanmasın?" Bir şeyi bulmak için anahtar kelime yazmak yerine, üzerine çeşitli eşyalarımı koydum. Uçak biletimi koyarsam, bana uçuş kapısının nerede olduğunu gösterecek. Bir fincan size nerelerde daha fazla kahve bulabileceğinizi, ya da fincanı nereye atabileceğinizi gösterecek.
So, these were some of the earlier explorations I did because the goal was to connect these two worlds seamlessly. Among all these experiments, there was one thing in common: I was trying to bring a part of the physical world to the digital world. I was taking some part of the objects, or any of the intuitiveness of real life, and bringing them to the digital world, because the goal was to make our computing interfaces more intuitive.
Bunlar önceden yaptığım bazı deneylerdi çünkü amacım iki dünyayı sorunsuz şekilde bağlamaktı. Bütün bu deneyler arasında bir şey ortaktı: fiziksel dünyadan bir parçayı dijital dünyaya taşımaya çalışıyordum. Ya nesnelerin bir parçasını, ya da gerçek hayata dair bir sezgiyi alıp bunları dijital dünyaya taşıyordum, çünkü amaç bilgi-işlem arayüzlerini daha sezgisel yapmaktı.
But then I realized that we humans are not actually interested in computing. What we are interested in is information. We want to know about things. We want to know about dynamic things going around.
Fakat sonra farkettim ki, biz insanlar aslında bilgisayarlarla çok ilgilenmiyorduk. Bizim ilgilendiğimiz şey bilgiydi. Eşya hakkındaki herşeyi bilmek istiyorduk. Etrafımızda olan bitenden haberdar olmak istiyorduk.
So I thought, around last year -- in the beginning of the last year -- I started thinking, "Why can I not take this approach in the reverse way?" Maybe, "How about I take my digital world and paint the physical world with that digital information?" Because pixels are actually, right now, confined in these rectangular devices that fit in our pockets. Why can I not remove this confine and take that to my everyday objects, everyday life so that I don't need to learn the new language for interacting with those pixels?
Ve geçen sene -- geçen senenin başında -- düşünmeye başladım, "Neden bu yaklaşımı tersten ele alamayım?" Ya da, "Dijital dünyamı alıp, fiziksel dünyamı onun dijital bilgisiyle bezersem nasıl olur?" An itibariyle, pikseller cebimize sığmakta olan dikdörtgen cihazların içinde sınırlı durumdalar. Neden bu sınırı kaldırmayayım da her gün kullandığım şeyleri, günlük hayatımı bu pikselleri kullanabilmek için yeni bir dil öğrenmeme gerek kalmasın?
So, in order to realize this dream, I actually thought of putting a big-size projector on my head. I think that's why this is called a head-mounted projector, isn't it? I took it very literally, and took my bike helmet, put a little cut over there so that the projector actually fits nicely. So now, what I can do -- I can augment the world around me with this digital information.
Ve, bu hayali hayata geçirmek için kafama büyük ebatlı bir projektör koymayı bile düşündüm. Sanırım bundan dolayı başa bağlı projektör deniliyor, değil mi? Bunu kelime anlamıyla anladım, ve bisiklet kaskımı aldım, projektörün daha iyi oturması için tepesini kestim. Sonrasında, ne yapabilirim -- Etrafımdaki dünyayı bu dijital veriyle genişletebilirim.
But later, I realized that I actually wanted to interact with those digital pixels, also. So I put a small camera over there that acts as a digital eye. Later, we moved to a much better, consumer-oriented pendant version of that, that many of you now know as the SixthSense device.
Ama sonra, Fark ettim ki o piksellerle aynı zamanda oynamayı da istiyordum. Ve oraya küçük bir kamera koydum, diijital göz görevi yapsın diye. Ardından, çok daha fazla yol katettik, tüketicye yönelik boyuna askılı hali, çoğunuzun AltıncıHis cihazı diye bildiği şey.
But the most interesting thing about this particular technology is that you can carry your digital world with you wherever you go. You can start using any surface, any wall around you, as an interface. The camera is actually tracking all your gestures. Whatever you're doing with your hands, it's understanding that gesture. And, actually, if you see, there are some color markers that in the beginning version we are using with it. You can start painting on any wall. You stop by a wall, and start painting on that wall. But we are not only tracking one finger, here. We are giving you the freedom of using all of both of your hands, so you can actually use both of your hands to zoom into or zoom out of a map just by pinching all present. The camera is actually doing -- just, getting all the images -- is doing the edge recognition and also the color recognition and so many other small algorithms are going on inside. So, technically, it's a little bit complex, but it gives you an output which is more intuitive to use, in some sense.
Fakat bu özel teknolojinin en ilginç yanı onu nereye giderseniz gidin yanınızda götürüyor olmanızdır. Etrafınızdaki bütün yüzeyleri ve duvarları arayüz olarak kullanmaya başlayabilirsiniz. Kamera bütün hareketlerinizi takip ediyor. Ellerinizle ne yaparsanız yapın, yaptığınız hareketi anlıyor. Ve aslında, görüyorsanız, ilk versiyonla beraber kullandığımız renkli kalemler de var. Herhangi bir duvarda resim yapabilirsiniz. Bir duvarda durup, üzerinde resim yapmaya başlayabilirsiniz. Ama burada sadece bir parmağı takip ertmiyoruz. Size iki elinizi de kullanma özgürlüğünü veriyoruz, öyle ki iki elinizi de bir harita üzerinde yaklaşmak veya uzaklaşmak için bir çimdik hareketi ile kullanabilirsiniz. Kameranın yaptığı işe gelirsek -- sadece, tüm resimleri alıyor -- köşe ve renk teşhisini yapıyor ve ve içindeki birçok küçük algoritmaya göre işliyor. Yani, teknik olarak, bu biraz karmaşık, ama bir anlamda size kullanması daha sezgisel olan bir çıktı veriyor.
But I'm more excited that you can actually take it outside. Rather than getting your camera out of your pocket, you can just do the gesture of taking a photo, and it takes a photo for you.
Ama ben onu dışarı çıkarabilmeniz konusunda heyecanlıyım. Cebinizden bir kamera çıkarmak yerine, sadece bir fotoğraf çekme hareketi yapabilirsiniz ve o da sizin için fotoğrafı çeker.
(Applause)
(Alkışlar)
Thank you. And later I can find a wall, anywhere, and start browsing those photos or maybe, "OK, I want to modify this photo a little bit and send it as an email to a friend." So, we are looking for an era where computing will actually merge with the physical world. And, of course, if you don't have any surface, you can start using your palm for simple operations. Here, I'm dialing a phone number just using my hand. The camera is actually not only understanding your hand movements, but, interestingly, is also able to understand what objects you are holding in your hand.
Teşekkürler. Ve sonra herhangi bir yerde, bir duvar bulabilirim ve bu fotoğraflarda gezinebilirim ve belki, "Tamam, bu fotoğrafı biraz değiştirmek ve bir arkadaşıma e-posta olarak göndermek istiyorum" Yani, biz bilgi-işlemin fiziksel dünya ile birleşeceği bir çağ arıyoruz. Ve, tabi, eğer hiç yüzeyiniz yoksa, basit işlemler için avucunuzu kullanmaya başlayabilirsiniz. Burada, sadece elimi kullanarak, bir telefon numarası çeviriyorum. Kamera sadece sizin el hareketlerinizi anlamakla kalmıyor, ama, ilginç olarak elinizde hangi nesneleri tuttuğunuzu da anlayabiliyor.
For example, in this case, the book cover is matched with so many thousands, or maybe millions of books online, and checking out which book it is. Once it has that information, it finds out more reviews about that, or maybe New York Times has a sound overview on that, so you can actually hear, on a physical book, a review as sound.
Burada gerçekte yaptığımız şey -- örneğin, bu durumda, kitabın kapağı binlerce belki milyonlarca kitap ile internetten karşılaştırılıyor, ve hangi kitap olduğu bulunuyor. Bu bilgiye sahip olduğu zaman, onun hakkındaki eleştirileri buluyor, veya belki New York Times'in sesli bir tenkiti vardır, öyleyse fiziksel bir kitap üzerine yazılmış bir eleştiriyi sesli olarak dinleyebilirsiniz.
(Video) Famous talk at Harvard University --
("Harvard Üniversitesi'ndeki ünlü konuşma")
This was Obama's visit last week to MIT.
Bu Obama'nın MIT'ye geçen hafta yaptığı ziyaretti.
(Video) And particularly I want to thank two outstanding MIT --
("... ve özellikle 2 sıradışı MIT üyesine teşekkür etmek istiyorum ...")
Pranav Mistry: So, I was seeing the live [video] of his talk, outside, on just a newspaper. Your newspaper will show you live weather information rather than having it updated. You have to check your computer in order to do that, right?
Yani, bu canlı videoy, dışarıda, sadece bir gazete üzerinde seyredebiliyordum. Gazeteniz size canlı hava durumunu gösterecek onu güncellemek için bilgisayarınızı kontrol etmek zorunda kalmayacaksınız, değil mi?
(Applause)
(Alkışlar)
When I'm going back, I can just use my boarding pass to check how much my flight has been delayed, because at that particular time, I'm not feeling like opening my iPhone, and checking out a particular icon. And I think this technology will not only change the way --
Geri dönerken, uçuşumun ne kadar gecikmeli olduğunu öğrenmek için sadece uçak biletimi kullanabilirim, çünkü o anda, iPhone'umu açmak ve özel bir ikona tıklamak istemiyor olabilirim. Ve bence bu teknoloji sadece onla değil --
(Laughter)
Evet. (Kahkahalar)
Yes. It will change the way we interact with people, also, not only the physical world. The fun part is, I'm going to the Boston metro, and playing a pong game inside the train on the ground, right?
Sadece fiziksel dünya ile değil, insanlar ile olan etkileşimimizi de değiştirecektir. Komik olan, Boston metrosuna gidiyorum, ve trenin içerisinde bir pong oyunu oynuyorum,
(Laughter)
yerde, tamam mı? (Kahkahalar)
And I think the imagination is the only limit of what you can think of when this kind of technology merges with real life.
Ve bence bu tip bir teknoloji gerçek dünya ile birleşeceği zaman düşünebileceğiniz şeylerin tek sınırı hayal gücüdür.
But many of you argue, actually, that all of our work is not only about physical objects. We actually do lots of accounting and paper editing and all those kinds of things; what about that? And many of you are excited about the next-generation tablet computers to come out in the market.
Ama çoğunuz, yaptığımız çoğu iş fiziksel nesnelerle ilgili değil diyebilirsiniz. Aslında bir çok muhasebe hesabı ve döküman işleme vb şeyler yapıyoruz; onlar ne olacak? Ve birçoğunuz gelecek nesil tablet bilgisayarların piyasaya çıkması konusunda heyecanlısınızdır.
So, rather than waiting for that, I actually made my own, just using a piece of paper. So, what I did here is remove the camera -- All the webcam cameras have a microphone inside the camera. I removed the microphone from that, and then just pinched that -- like I just made a clip out of the microphone -- and clipped that to a piece of paper, any paper that you found around. So now the sound of the touch is getting me when exactly I'm touching the paper. But the camera is actually tracking where my fingers are moving.
Yani, bunu beklemek yerine, ben sadece bir parça kağıt kullanarak, kendiminkini yaptım. Burada yaptığım kamerayı çıkarmak -- Ve tüm web kameralarının içinde bir mikrofon olur. Ondan da mikrofonu çıkarttım, ve onu parmaklarımın arasına aldım -- mikrofondan bir ataş yapmış gibi -- ve bunu bir kağıt parçasına, etraftaki herhangi bir kağıda tutturdum. Yani dokunmanın sesi tam da dokunduğum zaman geliyor. Ama kamera aslında benim ellerimin hareket ettiği yerleri takip ediyor.
You can of course watch movies.
Tabi film de seyredebilirsiniz.
(Video) Good afternoon. My name is Russell, and I am a Wilderness Explorer in Tribe 54."
("İyi günlerç Benim adım Russell ...") (".. ve ben 54cü kavimdeki Vahşi Dünya Araştırmacısıyım.")
PM: And you can of course play games.
Ve tabi oyun da oynayabilirsiniz.
(Car engine)
(Araba motoru)
Here, the camera is actually understanding how you're holding the paper and playing a car-racing game.
Burada, kamera aslında kağıdı nasıl tuttuğunuz anlıyor ve bir araba yarışı oyunu oynuyorsunuz.
(Applause)
(Alkışlar)
Many of you already must have thought, OK, you can browse. Yeah. Of course you can browse to any websites or you can do all sorts of computing on a piece of paper wherever you need it. So, more interestingly, I'm interested in how we can take that in a more dynamic way. When I come back to my desk, I can just pinch that information back to my desktop so I can use my full-size computer.
Birçoğunuz düşünmüş olmalı, tabi, gezebilirsiniz. Evet. Tabi ki tüm sitelere girebilirsiniz. veya nerede ihtiyacınız olursa olsun her türlü işlemi kağıt üzerinde yapabilirsiniz. Yani, daha ilginci, bunu nasıl daha dinamik bir şekilde yapabileceğimizle ilgileniyorum. Masama geri gelince bu bilgiyi basitçe masaüstüme geri atabiliyorum ki tam-boy bilgisayarımı kullanabileyim.
(Applause)
(Alkışlar)
And why only computers? We can just play with papers. Paper world is interesting to play with. Here, I'm taking a part of a document, and putting over here a second part from a second place, and I'm actually modifying the information that I have over there. Yeah. And I say, "OK, this looks nice, let me print it out, that thing." So I now have a print-out of that thing. So the workflow is more intuitive, the way we used to do it maybe 20 years back, rather than now switching between these two worlds.
Ve neden sadece bilgisayarlar? Sadece kağıtlarla oynayabiliriz. Kağıt Dünyası'nda oynamak ilginçtir. Burada, bir dökümanın bir parçasını alıyorum ve buraya yukarıya ikinci bir yerden ikinci bir parça -- ve buradaki bilgiyi gerçekten değiştiriyorum. Evet. Ve diyorum "Tamam, bu güzel oldu, şimdi bunun çıktısını alayım." Yani bende şimdi bunu bir çıktısı var, ve şimdi -- Bu iki dünya arasında gidip gelmektense iş akışı 20 yıl daha evvel yaptığımızdan daha sezgisel hale geliyor.
So, as a last thought, I think that integrating information to everyday objects will not only help us to get rid of the digital divide, the gap between these two worlds, but will also help us, in some way, to stay human, to be more connected to our physical world. And it will actually help us not end up being machines sitting in front of other machines.
Öyleyse, son düşünce olarak, Bence günlük nesnelerle bilgiyi bütünleştirmek, sadece dijital ayrımdan, iki dünya arasındaki boşluktan kurtulmamıza değil bunun yanında, bir şekilde, fiziksel dünyamıza daha bağlı olmamıza ve insan kalmamıza yardımcı edecek. Ve aslında, bizim başka makinelerin karşısında oturan makineler olmamızı engelleyecektir.
That's all. Thank you.
Hepsi bu. Teşekkürler.
(Applause)
(Alkışlar)
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkışlar)
Chris Anderson: So, Pranav, first of all, you're a genius. This is incredible, really. What are you doing with this? Is there a company being planned? Or is this research forever, or what?
Chris Anderson: Yani, Pranav, birincisi, sen bir dahisin. Bu inanılmaz, gerçekten. Bununla ne yapıyorsun? Planlarında bir şirket var mı? Veya bu sonsuza dek araştırma mıdır, nedir ?
Pranav Mistry: So, there are lots of companies, sponsor companies of Media Lab interested in taking this ahead in one or another way. Companies like mobile-phone operators want to take this in a different way than the NGOs in India, thinking, "Why can we only have 'Sixth Sense'? We should have a 'Fifth Sense' for missing-sense people who cannot speak. This technology can be used for them to speak out in a different way maybe a speaker system."
Pranav Mistry: Yani, bir sürü şirket var -- MIT Media Lab'in sponsor şirketleri -- bunu bir veya diğer şekilde ileri götürmek istiyorlar. Cep Telefon İşletmecileri gibi şirketler "Neden sadece 'AltıncıHis' sahibi olabiliyoruz", duyusu eksik olan konuşamayan insanlar için "Beşinci Duyu" sahibi olmalıyız diyen Hindistan'daki STK'lardan farklı bir şekilde ilerletmek istiyorlar. Bu teknoloji o engellilerin farklı bir şekilde konuşmaları için kullanılabilir, belki bir hoparlör sistemi ile."
CA: What are your own plans? Are you staying at MIT, or are you going to do something with this?
CA: Senin kendi planların nedir? MIT'de mi kalıyorsun, veya bununla alakalı bir iş mi yapacaksın ?
PM: I'm trying to make this more available to people so that anyone can develop their own SixthSense device, because the hardware is actually not that hard to manufacture or hard to make your own. We will provide all the open source software for them, maybe starting next month.
PM: Ben herkesin kendi AltıncıHis cihazını geliştirebilmesi için, bu teknolojiyi insanlara daha erişilebilir yapmaya çalışıyorum, çünkü donanımın üretilmesi veya sizin kendinizin yapmanız bile o kadar zor değil. Bunlar için tüm açık kaynak yazılımını, belki önümüzdeki aydan itibaren, sağlıyor olacağız.
CA: Open source? Wow.
CA: Açık kaynak? Vay canına.
(Applause)
(Alkışlar)
CA: Are you going to come back to India with some of this, at some point?
CA: Bir noktada bunun bir kısmı ile Hindistan'a geri gelecek misin?
PM: Yeah. Yes, yes, of course.
PM: Evet. Evet, evet, tabi.
CA: What are your plans? MIT? India? How are you going to split your time going forward?
CA: Planların nedir? MIT mi? Hindistan mı? İleride zamanını nasıl ikiye ayıracaksın ?
PM: There is a lot of energy here. Lots of learning. All of this work that you have seen is all about my learning in India. And now, if you see, it's more about the cost-effectiveness: this system costs you $300 compared to the $20,000 surface tables, or anything like that. Or maybe even the $2 mouse gesture system at that time was costing around $5,000? I showed that, at a conference, to President Abdul Kalam, at that time, and then he said, "OK, we should use this in Bhabha Atomic Research Centre for some use of that." So I'm excited about how I can bring the technology to the masses rather than just keeping that technology in the lab environment.
PM: Burada çok fazla bir enerji var. Çok fazla öğrenme. Bu gördüğünüz işin tamamı benim Hindistan'daki öğrenimimle ilgilidir. Ve şimdi, eğer fiyat-yararlılığı açısından da : bu sistem size 300 dolara mal oluyor 20,000 dolarlık "Surface" masaları vb ile karşılaştırırsak çok etkili. Veya hatta 2 dolarlık fare hareket sistemi ki o zamanlar 5,000 dolar civarında tutuyordu ? Biz, aslında ben, bir konferansta başkan Abdul Kalam'a bunu gösterdik ve kendisi dedi ki "Pekala, bunu Bhabha Atomik Araştırmalar Merkezinde pratik amaçlar için kullanmalıyız." Yani, teknolojiyi sadece deneysel ortamlarda tutmak yerine kalabalıklara nasıl getirebileceğim konusunda heyecanlıyım.
(Applause)
(Alkışlar)
CA: Based on the people we've seen at TED, I would say you're truly one of the two or three best inventors in the world right now. It's an honor to have you at TED. Thank you so much. That's fantastic.
TED'de gördüğüm insanlara bakınca, sana söyleyebilirim ki, kesinlikle dünyadaki en iyi iki ya da üç mucitten birisin. Seni TED'de ağırlamak bir şerefti. Çok teşekkürler. Bu harika.
(Applause)
(Alkışlar)