I want to talk to you about something kind of big. We'll start here. Sixty-five million years ago --
Bugün sizlerle konuşmak istediğim bir konu var. Oldukça geniş bir konu. Şöyle başlayalım. 65 milyon yıl önce
(Laughter)
dinazorlar çok kötü bir gün geçirdi.
the dinosaurs had a bad day.
(Kahkaha)
(Laughter)
9.6 km genişliğinde kocaman bir kaya kütlesi,
A chunk of rock six miles across, moving something like 50 times the speed of a rifle bullet, slammed into the Earth. It released its energy all at once, and it was an explosion that was mind-numbing. If you took every nuclear weapon ever built at the height of the Cold War, lumped them together, and blew them up at the same time, that would be one one-millionth of the energy released at that moment. The dinosaurs had a really bad day. OK?
bir tüfekten çıkan kurşunun 50 katında bir hızla Dünya'ya çarptı. Bir anda tüm enerjisini açığa çıkardı ve akıllara durgunluk verecek bir patlama yarattı. Bugüne kadar, Soğuk Savaş'ın en hararetli zamanlarında üretilen tüm nükleer silahları toplasanız, hepsini bir kenara yığıp aynı anda havaya uçursanız, o zaman ortaya çıkan enerjinin yalnızca milyonda birini elde edersiniz. İşte dinazorlar, gerçekten de berbat bir gün geçirmişti. Değil mi?
Now, a six-mile-wide rock is very large. We all live here in Boulder. If you look out your window and see Longs Peak -- you're probably familiar with it -- now, scoop up Longs Peak and put it out in space. Take ... Meeker, Mt. Meeker. Lump that in there, and put that in space as well. And Mt. Everest. And K2. And the Indian peaks. Then you're starting to get an idea of how much rock we're talking about, OK? We know it was that big because of the impact it had and the crater it left. It hit in what we now know as Yucatan, the Gulf of Mexico. You can see here, there's the Yucatan Peninsula, if you recognize Cozumel off the east coast there. Here is how big of a crater was left. It was huge.
Yani, 9.6 km genişliğinde bir kaya oldukça büyüktür. Hepimiz burada, Boulder'de yaşıyoruz. Pencereden dışarı baktığınızda, artık aşina olduğunuz Long's Peak Dağı'nı görebilirsiniz. Şimdi Long's Peak'i alıp uzaya yerleştirelim. Meeker Dağı'nı da alalım ve onu da uzaya koyalım. Ardından Everest'i, K2'yi ve Indian Peaks'i ekleyelim. İşte o zaman ne kadar büyük bir kayadan bahsettiğimi daha iyi anlayabilirsiniz. Bu kadar büyük olduğunu, yarattığı etkiden ve bıraktığı kraterden anlıyoruz. Göktaşı, Meksika Körfezi'nde Yucatan olarak bildiğimiz bölgeye düştü. Burada gördüğünüz gibi, Yucatan Yarımadası burası. Cozumel de, farkettiyseniz hemen doğu yakasında. Yarattığı çukur, işte bu büyüklükte.
To give you a sense of the scale ... there you go. The scale here is 50 miles on top, a hundred kilometers on the bottom. This thing was 300 kilometers across -- 200 miles -- an enormous crater that excavated out vast amounts of earth that splashed around the globe and set fires all over the planet, threw up enough dust to block out the sun. It wiped out 75 percent of all species on Earth. Now, not all asteroids are that big.
Dev gibi. Size ölçek hakkında fikir vermesi açısından, şöyle diyebiliriz. Üst tarafı 80, alt tarafı da 100 km.'ydi. Genişliği 300 km, yani 200 mil olan bu göktaşı, yeryüzünü delip geçerek gezegenin dört bir yanına, muazzam büyüklükte parçalar sıçrattı ve her yerde yangınlara neden oldu; güneşi kesecek kadar toz bulutu yarattı. Yeryüzündeki türlerin yüzde 75'ini silip süpürdü. Ama asteroidlerin hepsi bu kadar büyük değil.
Some of them are smaller. Here is one that came in over the United States in October of 1992. It came in on a Friday night. Why is that important? Because back then, video cameras were just starting to become popular, and parents would bring them to their kids' football games to film their kids playing football. And since this came in on a Friday, they were able to get this great footage of this thing breaking up as it came in over West Virginia, Maryland, Pennsylvania and New Jersey until it did that to a car in New York.
Bazıları çok daha küçük. Bu gördüğünüz, 1992'nin Ekim ayında ABD'ye düşenlerden biri. Bir Cuma akşamı düştü. Bu detay neden önemli peki? Çünkü o zamanlar, video kameralar yeni yeni rağbet görüyordu ve aileler kameralarını alıp çocuklarını futbol maçındayken kaydedebiliyordu. Göktaşı da Cuma günü düştüğü için, bu muhteşem görüntüyü alabilmişlerdi; tam da Batı Virginia, Maryland, Pennsylvania ve New Jersey üzerinden geçerken. Ta ki, New York'taki bir arabayı bu hale getirene kadar.
(Laughter)
(Kahkaha)
Now, this is not a 200-mile-wide crater, but then again, you can see the rock, which is sitting right here, about the size of a football, that hit that car and did that damage. Now, this thing was probably about the size of a school bus when it first came in. It broke up through atmospheric pressure, it crumbled, and then the pieces fell apart and did some damage. Now, you wouldn't want that falling on your foot or your head, because it would do that to it. That would be bad. But it won't wipe out, you know, all life on Earth, so that's fine.
Bu, 321 km genişliğinde bir krater değil tabii ama yine de hemen orada duran kaya parçasını görebilirsiniz. Arabaya çarpıp bu zararı veren, bir futbol topu büyüklüğündeki bir kaya. Muhtemelen taş, ilk başta bir okul otobüsü büyüklüğündeydi. Sonrasında, atmosfer basıncıyla parçalandı, ufalandı ve etrafa dağılan küçük parçaları da bir miktar hasar yarattı. Bunun ayağınıza düşmesini istemezsiniz tabii, ya da başınıza... Ne de olsa, bu da bir olasılık. Ama kötü bir olasılık. Yine de, biliyoruz ki, yeryüzündeki tüm canlı yaşamına
But it turns out, you don't need something six miles across to do a lot of damage. There is a median point between tiny rock and gigantic rock, and in fact, if any of you have ever been to near Winslow, Arizona, there is a crater in the desert there that is so iconic that it is actually called "Meteor Crater." To give you a sense of scale, this is about a mile wide. If you look up at the top, that's a parking lot, and those are recreational vehicles right there. So it's about a mile across, 600 feet deep. The object that formed this was probably about 30 to 50 yards across, so roughly the size of Macky Auditorium here. It came in at speeds that were tremendous, slammed into the ground, blew up, and exploded with the energy of roughly a 20-megaton nuclear bomb -- a very hefty bomb. This was 50,000 years ago, so it may have wiped out a few buffalo or antelope, or something like that out in the desert, but it probably would not have caused global devastation.
son vermeyecektir. Bu iyi birşey. Ancak diğer taraftan da, 9.6 km'lik birşeyin büyük zararlar vermesine de pek ihtiyacımız yok. Ufak bir kayayla dev bir kaya arasında hassas bir nokta var. Winslow, Arizona yakınlarına gittiyseniz çöldeki krateri biliyorsunuzdur. O kadar büyüktür ki, ona, "Meteor Krateri" denmiştir. Gözünüzde canlandırmanız için, yaklaşık 1.6 km genişliğindedir. Resmin üst tarafındaki alan ise, bir park alanı ve park yerindekiler de karavanlar. Bu, yaklaşık 1.6 km genişliğinde ve 183 metre derinliğinde bir çukur. Bu çukuru yaratan şey de, yaklaşık 27 ila 45 metre genişliğindeydi; yani neredeyse buradaki Mackey Oditoryumu kadar. Muazzam bir hızla ilerleyerek yeryüzüne çarptı, infilak etti ve neredeyse 20 megatonluk bir nükleer bombanın yarattığı enerjiyle, böylesine ağır bir bombanın etkisiyle patladı. Bu, 50 bin yıl önceydi ve muhtemelen o zaman birkaç bizonu veya antilopu ortadan kaldırdı veya çöldeki diğer hayvan türlerinin bir bölümünü... Ama yine de, küresel tahribata
It turns out that these things don't have to hit the ground
neden olacak boyutta değildi.
to do a lot of damage. Now, in 1908, over Siberia, near the Tunguska region -- for those of you who are Dan Aykroyd fans and saw "Ghostbusters," when he talked about the greatest cross-dimensional rift since the Siberia blast of 1909, where he got the date wrong, but that's OK.
Ancak bunların, büyük zararlar vermesi için mutlaka yeryüzüne çarpması gerekmiyor. Örneğin, 1908 yılında Sibirya'nın Tunguska bölgesi yakınlarından bir örnek... Dan Aykroyd hayranıysanız ve "Hayalet Avcıları"nı izlediyseniz, "1909'daki Sibirya patlamasından sonraki en büyük boyutlararası patlama" dediği yeri hatırlarsınız. İşte burada tarihi tutturamamıştır ama sorun değil tabii ki.
(Laughter)
Yıl 1908'di. Bana uyar. Bununla yaşayabilirim.
It was 1908. That's fine. I can live with that.
(Kahkaha)
(Laughter)
Another rock came into the Earth's atmosphere and this one blew up above the ground, several miles up above the surface of the Earth. The heat from the explosion set fire to the forest below it, and then the shock wave came down and knocked down trees for hundreds of square miles. This did a huge amount of damage. And again, this was a rock probably roughly the size of this auditorium that we're sitting in. In Meteor Crater, it was made of metal, and metal is much tougher, so it made it to the ground. The one over Tunguska was probably made of rock, and that's much more crumbly, so it blew up in the air.
Tunguska olayında da, kaya atmosfere girmiş ve yeryüzünün kilometrelerce üstünde, havada patlamıştı. Patlamanın ısısıyla birlikte karadaki ağaçlar yanmış ve ardından gelen şok dalgası, yüzlerce metrekareye yayılan ağaçları olduğu gibi devirmişti. Çok büyük bir hasar oluşmuştu. Bu kaya, neredeyse içinde bulunduğumuz oditoryum kadar genişti. Meteor Krateri, içerdiği metal elementlerin ağırlığıyla birlikte, yeryüzüne ulaşmıştı. Tunguska'daki, çok büyük ihtimalle kaya ağırlıklıydı ve kolay ufalanan bir yapıdaydı.
Either way, these are tremendous explosions -- 20 megatons. Now, when these things blow up, they're not going to do global ecological damage. They're not going to do something like the dinosaur killer did. They're just not big enough. But they will do global economic damage, because they don't have to hit, necessarily, to do this kind of damage. They don't have to do global devastation. If one of these things were to hit pretty much anywhere, it would cause a panic. But if it came over a city, an important city -- not that any city is more important than others, but some of them we depend on more on the global economic basis -- that could do a huge amount of damage to us as a civilization. So, now that I've scared the crap out of you --
Bu nedenle de havada patladı. Her iki şekilde de, bunlar, 20 megatonluk dev patlamalardı. Yine de, buna benzer patlamalar, küresel çapta bir ekolojik zarar verecek düzeyde değiller. En azından "dinazor katili"nin verdiği zarar kadar olmayacaktır. Çünkü yeterince büyük değiller. Ama küresel ekonomiye zarar verecekleri kesin çünkü bu tür bir hasar yaratmak için mutlaka çarpmaları gerekmiyor. Küresel bir tahribat yaratmaları da gerekmiyor. Bunlara benzer bir göktaşı herhangi bir yere çarpsa, paniğe neden olurdu. Ama eğer bir şehrin, hele ki önemli bir şehrin -bir şehir diğerinden daha üstün olduğu için söylemiyorum; sadece bazılarına, küresel ekonomi açısından daha fazla bel bağladığımız için belirtiyorum- üzerine düşse, uygarlık düzeyinde hepimiz etkileniriz.
Şimdi, herkesin ödünü kopardığıma göre...
(Laughter)
(Kahkaha)
what can we do about this? This is a potential threat. Let me note that we have not had a giant impact like the dinosaur killer for 65 million years. They're very rare. The smaller ones happen more often, but probably on the order of a millennium, every few centuries or every few thousand years. But it's still something to be aware of. Well, what do we do about them? The first thing we have to do is find them. This is an image of an asteroid that passed us in 2009. It's right here. But you can see that it's extremely faint. I don't know if you can see that in the back row. These are just stars.
Bu konuda ne yapabileceğimizi düşünebiliriz, değil mi? Bu, potansiyel bir tehdit. Şunu belirtmeden geçmeyeyim: 65 milyon yıl boyunca "dinazor katili" gibi başka bir patlama yaşamadık. Bunlar çok nadir olur. Daha küçükleri çok daha sık olur ama bu da, muhtemelen bin yıllık aralıklarla, ya da birkaç asırda, birkaç bin yılda bir olur. Yine de bu gerçeğin farkında olmamız gerekir. Peki, bu konuda ne yapmalıyız? İlk iş, onları bulmak olmalıdır. Bu, 2009 yılında hemen yanımızdan geçen bir asteroid. Tam şurada. Çok belli belirsiz. Görüp görmediğinizi bilemiyorum ama hemen arka sırada. Bunlar yıldızlar.
This is a rock that was about 30 yards across, so roughly the size of the ones that blew up over Tunguska and hit Arizona 50,000 years ago. These things are faint. They're hard to see, and the sky is really big. We have to find these things first. Well, the good news is, we're looking for them. NASA has devoted money to this; the National Science Foundation and other countries are interested in doing this. We're building telescopes that are looking for the threat.
Bu da, 27 metre genişliğinde bir kaya; yani Tunguska üzerinde patlayan ve 50 bin yıl önce Arizona'yı vuranla aynı boyutta. Bunlar çok siliktir. Görmesi çok zordur ve gökyüzü de oldukça büyük zaten. Öncelikle bunları bulmamız gerekir. İyi haber şu: Onları arıyoruz. NASA buna fon ayırmış durumda. ABD Ulusal Bilim Vakfı ve bazı ülkeler bu konuda oldukça hevesli. Tehditleri aramaya yarayan
That's a great first step. But what's the second step? The second step is if we see one heading toward us, we have to stop it. What do we do? You've probably heard about the asteroid Apophis. If you haven't yet, you will. If you've heard about the Mayan 2012 apocalypse, you're going to hear about Apophis, because you're keyed in to all the doomsday networks, anyway.
özel teleskoplar üretiyoruz. İlk adım için bu harika ama bir sonraki adım nedir? İkincisi de, artık bize doğru gelen bir kayayı görüyoruz ve bunu durdurmamız gerekiyor. Ne yapabiliriz? Birçoğunuz Apophis adlı asteroidi duymuşsunuzdur. Duymadıysanız, şimdi öğreneceksiniz. 2012 yılındaki Maya kıyametini duyduysanız, Apophis'i de öğrenmiş olacaksınız çünkü çoğunuz, kıyamet günü senaryolarının
(Laughter)
çoktan içine düşmüş durumdasınız.
Apophis is an asteroid that was discovered in 2004. It's roughly 250 [meters] across, so it's pretty big -- bigger than a football stadium. And it's going to pass by the Earth in April of 2029. And it's going to pass us so close that it's actually going to come underneath our weather satellites. The Earth's gravity is going to bend the orbit of this thing so much that if it's just right, if it passes through this region of space, this kidney-bean-shaped region called the keyhole, the Earth's gravity will bend it just enough that seven years later, on April 13 -- which is a Friday, I'll note -- in the year 2036 --
Apophis, 2004 yılında keşfedilmiş bir asteroid. Genişliği, yaklaşık 250 metre, yani oldukça büyük. Örneğin, bir futbol stadyumundan daha büyük ve 2029 yılında Dünya'nın yanından geçeceği biliniyor. O kadar yakın geçecek ki, hava durumu uydularımızın hemen altından dolanacak. Dünya'daki yerçekimi, bu kayanın yörüngesini öylesine bükecek ki, uzayın, bu "anahtar deliği" adı verilen, fasulye şeklindeki bu bölgesinden geçmesi durumunda, Dünya'daki yerçekimi onu öylesine eğecek ki, sadece yedi yıl sonra, hatta tam da Cuma gününe denk gelen
(Laughter)
13 Nisan 2036'da...
you can't plan that kind of stuff --
-böyle bir rastlantıyı planlaması bile çok zor-
(Laughter)
Apophis bize çarpacak.
Apophis is going to hit us. And it's 250 meters across, so it would do unbelievable damage. The good news is that the odds of it actually passing through this keyhole and hitting us next go-around are one in a million, roughly -- very, very low odds. So I personally am not lying awake at night worrying about this at all. I don't think Apophis is a problem. In fact, Apophis is a blessing in disguise, because it woke us up to the dangers of these things. This thing was discovered just a few years ago and could hit us a few years from now. It won't, but it gives us a chance to study these kinds of asteroids.
250 metre genişliğindeki bu göktaşı, inanılmaz bir zarar verecek. Ama iyi haber şu ki, böyle birşeyin bu "anahtar deliği"nden geçerek, sonrasında bize çarpma olasılığı milyonda bir; yani çok çok düşük bir ihtimal. Ben, şahsen bunu düşünerek uykusuz geceler geçirmiyorum. Apophis'i bir sorun olarak da görmüyorum. Aslında Apophis, bizim için gizli bir lütuf çünkü o, benzer tehlikelere karşı gözümüzü açtı. Bu göktaşı, birkaç yıl önce keşfedildi ve bundan birkaç yıl sonra bize çarpabilirdi. Artık çarpmayacak ama bize,
We didn't really necessarily understand these keyholes, and now we do, and it turns out that's really important, because how do you stop an asteroid like this? Well, let me ask you: What happens if you're standing in the road and a car's headed for you? What do you do? You do this. Right? Move, and the car goes past you. But we can't move the Earth, at least not easily, but we can move a small asteroid.
bu tür asteroidler üzerinde çalışma fırsatı verdi. Bu "anahtar delikleri"ni tam olarak anlayamıyorduk ama şimdi anlıyoruz ve bunun, çok önemli bir adım olduğunu gördük. Aksi takdirde böyle bir asteroidi nasıl durdurursunuz ki? Şimdi size soruyorum: yolun ortasında dikilseniz ve bir araba size doğru gelse... Ne yapardınız? Kenara çekilirdiniz. Değil mi? Hareket ederdiniz ve araba yanınızdan geçerdi. Ama biz Dünya'yı yerinden oynatamayız, en azından zahmetsizce... Ama küçük bir asteroidi oynatabiliriz.
And it turns out, we've even done it. In the year 2005, NASA launched a probe called Deep Impact, which slammed a piece of itself into the nucleus of a comet. Comets are very much like asteroids. The purpose wasn't to push it out of the way; the purpose was to make a crater to excavate the material and see what was underneath the surface of this comet, which we learned quite a bit about. We did move the comet a little tiny bit -- not very much, but that wasn't the point. However, think about this: This thing is orbiting the Sun at 10, 20 miles per second. We shot a space probe at it and hit it, OK? Imagine how hard that must be, and we did it. That means we can do it again. If we see an asteroid that's coming toward us, headed right for us, and we have two years to go? Boom! We hit it. You know, if you watch the movies --
Aslında bunu çoktan yapmışız bile. 2005 yılında NASA, Deep Impact (Derin Darbe) adlı bir keşif aracı fırlattı. Bu aracın bir parçası da, kendini kuyruklı yıldızın çekirdeğine yerleştirdi. Kuyruklu yıldızlar da asteroidlere benzer. Buradaki amaç, onun rotasını değiştirmek değildi. Amaç, kuyruklu yıldızın yüzeyinde bir çukur açarak derinlerdeki materyali ortaya çıkarmaktı. Bunu da biraz başardık galiba. Kuyruklu yıldızı biraz olsun hareket ettirebildik, çok değil ama hedef de bu değildi zaten. Ama şu açıdan bakın. Bu kuyruklu yıldız, güneşin yörüngesinde saniyede 32 km hızla dönüyordu. Biz de ona bir uzay aracı fırlatıp üzerine yerleştirdik. Ne kadar zor olduğunu bir düşünün ve biz bunu başardık. Yani, bunu bir kez daha yapabiliriz. Bize doğru yaklaşan bir göktaşı gördüğümüzde, tam da üstümüze geliyorsa ve önümüzde iki yıl varsa, bam! Onu patlatırız. Aslında filmlerde gördüğünüz gibi,
(Laughter)
neden nükleer silah kullanmadığımızı
you might think: Why don't we use a nuclear weapon? Well, you can try that, but the problem is timing. Shoot a nuclear weapon at this thing, you have to blow it up within a few milliseconds of tolerance, or else you'll miss it. And there are a lot of other problems with that; it's very hard to do. But just hitting something? That's pretty easy. I think even NASA can do that, and proved that they can.
düşünebilirsiniz. Bunu deneyebiliriz tabii ama burada önemli olan zamanlama. Kuyruklu yıldızı nükleer silahla vurabilirsiniz ama bunu, birkaç mili saniye toleransla patlatmanız gerekir; aksi takdirde ıskalarsınız. Başka birçok sorun da var tabii. Bir kere çok zor bir iş. Ama birşeyi vurmak... O çok kolay. NASA'nın bile bunu yapabileceğini düşünüyorum,
(Laughter)
hatta yapabildiklerini de kanıtladılar bile.
The problem is, if you hit this asteroid, you've changed the orbit, you measure the orbit, then you find out, oh yeah, we just pushed it into a keyhole, and now it's going to hit us in three years. Well, my opinion is: fine! It's not hitting us in six months -- that's good.
Asıl sorun şu: Bir asteroidi vurdunuz ve asteroidin yörüngesini değiştirdiniz. Yörüngeyi hesapladığınızda, bir baktınız ki, onu çoktan "anahtar deliği"ne sokmuşsunuz ve bu durumda bize çarpması için sadece üç yıl kalmış. Bence hava yine hoş. En azından altı ay içinde bize çarpmayacak. Bu iyi.
Now we have three years to do something else. And you can hit it again. That's kind of ham-fisted; you might just push it into a third keyhole or whatever, so you don't do that. And this is the part -- it's the part I just love.
Şimdi başka bir çözüm için üç yılımız var demek. Onu yeniden vurabilirsiniz ama bu, biraz sakarlık olur. Bunu yapmamak için, onu, üçüncü bir anahtar deliğine ya da başka bir rotaya yönlendirirsiniz. En sevdiğim bölüm de bu işte. (Kahkaha)
(Laughter)
Kocaman, maço bir "Rrrrrrr BAM!" efektiyle
After the big macho "Grr ... bam! We're gonna hit this thing in the face," then we bring in the velvet gloves.
"yüzüne okkalı bir yumruk" indirdikten hemen sonra büyük bir merhametle yaklaşırsınız.
(Laughter)
(Kahkaha)
There's a group of scientists and engineers and astronauts, and they call themselves The B612 Foundation. For those of you who've read "The Little Prince," you understand that reference, I hope -- the little prince lived on an asteroid called B612. These are smart guys -- men and women -- astronauts, like I said, engineers. Rusty Schweickart, who was an Apollo 9 astronaut, is on this. Dan Durda, my friend who made this image, works here at Southwest Research Institute in Boulder, on Walnut Street. He created this image for this. He's actually one of the astronomers who works for them. If we see an asteroid that's going to hit the Earth and we have enough time, we can hit it to move it into a better orbit.
Bir grup bilim insanı, mühendis ve astronot, kendilerine, "B612 Foundation" adını verdiler. "Küçük Prens"i okumuş olanların bu göndermeyi anlayacaklarını umuyorum. Küçük prensin yaşadığı asteroidin adı B162'ydi. Bunlar, daha önce de söylediğim gibi, birbirinden zeki, kadın ve erkek astronotlar, mühendisler. Apollo 9 astronotlarından biri olan Schweickart da bu grubun içinde. Bu görüntüyü alan arkadaşım Dan Durda da Boulder'daki Walnut Street'te yer alan Southwest Araştırma Enstitüsü'nde çalışıyor. Bu görüntüyü bu amaçla aldı ve enstitü için çalışan astronomlardan biri. Dünya'ya çarpmak üzere olan bir göktaşı gördüğümüzde, yeterli zamanımız varsa, onu, daha iyi bir yörüngeye oturtmak için vurabiliriz. Ama ardından, bir veya iki tonluk bir
But then what we do is launch a probe that has to weigh a ton or two. It doesn't have to be huge -- a couple of tons, not that big -- and you park it near the asteroid. You don't land on it, because these things are tumbling end over end. It's very hard to land on them. Instead you get near it. The gravity of the asteroid pulls on the probe, and the probe has a couple of tons of mass. It has a little tiny bit of gravity, but it's enough that it can pull the asteroid, and you have your rocket set up -- you can barely see it here, but there's rocket plumes -- and these guys are connected by their own gravity, and if you move the probe very slowly -- very, very gently, you can very easily finesse that rock into a safe orbit. You can even put in orbit around the Earth where we could mine it, although that's a whole other thing; I won't go into that.
uzay aracı fırlatmamız gerekir. Çok büyük olmak zorunda değil -birkaç tonluk ufak birşey- ve sonrasında bunu götaşının yakınında park etmemiz gerekir. Üzerine iniş yapamazsınız çünkü başaşağı devrilebilirler. Tam üstüne inmek zor iş. Onun yerine, ona yanaşırsınız. Göktaşının yerçekimi, uzay aracını kendine çeker ve zaten aracın da birkaç tonluk kütlesi vardır. Yerçekimi çok güçlü olmasa da, asteroidi çekecek kadar yeterlidir. Sonra, roketlerinizi hazırlarsınız -burada zor da olsa roket dumanlarını görebilirsiniz. Bunlar, kendi yerçekimleriyle bağlanırlar ve siz de uzay aracını çok yavaşça, usulca hareket ettirirseniz, büyük bir ustalıkla göktaşını güvenli bir yörüngeye oturtabilirsiniz. Hatta onu, Dünya'nın yörüngesine bile oturtup mayın çıkarabiliriz. Tabii bu, bambaşka bir konu. Oraya girmeyeceğim bile.
(Laughter)
(Kahkaha)
But we'd be rich!
Ama zengin olurduk!
(Laughter)
(Kahkaha)
So think about this, right? There are these giant rocks flying out there, and they're hitting us, and they're doing damage to us. But we've figured out how to do this, and all the pieces are in place to do this. We have astronomers with telescopes, looking for them. We have very, very smart people, who are concerned about this and figuring out how to fix the problem, and we have the technology to do this. This probe actually can't use chemical rockets. Chemical rockets provide too much thrust, too much push. The probe would just shoot away.
Bunu bir düşünün derim. Yukarılarda bir yerde uçuşan kayalar var ve bunlar, bize çarparak büyük zararlar veriyorlar ama biz de artık ne yapmamız gerektiğini biliyoruz; bunun için elimizde her şey var. Onları teleskoplarla arayan astronomlarımız var. Bu konuyla ilgilenen ve soruna yönelik çözümler geliştiren çok ama çok zeki insanlarımız var. Ve bunu yapacak teknolojimiz de var. Bu uzay aracı kimyasal roketler kullanamaz. Kimyasal roketler büyük bir itiş gücü yaratarak uzay aracının dengesini bozabilirler.
We invented something called an ion drive, which is a very, very, very low-thrust engine. It generates the force a piece of paper would have on your hand -- incredibly light, but it can run for months and years, providing that very gentle push. If anybody here is a fan of the original "Star Trek," they ran across an alien ship that had an ion drive, and Spock said, "They're very technically sophisticated. They're a hundred years ahead of us with this drive." Yeah, we have an ion drive now. We don't have the Enterprise, but we've got an ion drive now.
Biz de, iyon motoru adı verilen, çok ama çok hafif itiş gücü olan düşük basınçlı bir motor geliştirdik. Bir kağıdın elinizde yarattığı baskı kadar bir güç uyguluyor; çok hafif. Nazik itiş gerçekleştiğinde de, aylarca, hatta yıllarca çalışabiliyor. Bu salonda orijinal "Star Trek" hayranı varsa, onlar bilir. İyon motoru olan, uzaylıların kullandığı bir uzay aracının peşindediler ve Spock şöyle der: "Çok gelişmiş teknolojileri var. Bu motorla, bizim yüz yıl önümüzdeler" Yaşasın! Artık bizim de iyon motorumuz var. Bizim "Atılgan"ımız, Enterprise adında bir gemimiz yok belki
(Laughter)
ama artık iyon motorlarımız var.
(Applause)
(Alkış)
Spock.
Spock.
(Laughter) So ... That's the difference -- that's the difference between us and the dinosaurs. This happened to them. It doesn't have to happen to us. The difference between the dinosaurs and us is that we have a space program and we can vote, and so we can change our future.
(Kahkaha) İşte... İnsanlar ve dinazorlar arasındaki fark da bu. Onların başına gelen, bizim de başımıza gelmek zorunda değil. Dinazorlarla aramızdaki fark şu: Bizim uzay programlarımız var ve oy kullanabiliyoruz; yani, geleceğimizi değiştirebiliyoruz.
(Laughter)
(Kahkaha)
We have the ability to change our future. Sixty-five million years from now, we don't have to have our bones collecting dust in a museum. Thank you very much.
Geleceğimizi şekillendirebilme becerimiz var. Bundan 65 milyon yıl sonra, kemiklerimizi, bir müzede toz tutarken görmek zorunda kalmayacağız.
(Applause)
Çok teşekkür ederim.