His reign marked the beginning of one of history’s greatest empires and the end of one of its first republics. Was Rome’s first emperor a visionary leader who guaranteed his civilization’s place in history or a tyrant who destroyed its core values? Find out in History versus Augustus.
Hükümdarlığı tarihteki en büyük imparatorluklardan birinin başlangıcı ve ilk cumhuriyetlerden birinin sonu oldu. Roma'nın ilk imparatoru uygarlığının tarihteki yerini garantiye alan öngörülü bir lider mi yoksa uygarlığının en temel değerlerini yok eden bir tiran mıydı? Tarih Augustus'a karşı ile öğrenin.
Order, order. The defendant today is Gaius Octavius?
Sessizlik! Sessizlik! Bugünkü davalı Gaius Octavius mu?
Gaius Julius Caesar/Augustus...
Gaius Julius Caesar/Augustus...
Do we have the wrong guy?
Yanlış adam mı bu?
No, your Honor. Gaius Octavius, born in 63 BCE, was the grand-nephew of Julius Caesar. He became Gaius Julius Caesar upon being named his great-uncle’s adoptive son and heir. And he gained the title Augustus in 27 BCE when the Senate granted him additional honors.
Hayır, Sayın Yargıç. M.Ö. 63'te doğan Gaius Octavius, Jül Sezar'ın yeğeniydi. Jül Sezar onu evlat edindi ve varisi olarak Gaius Julius Caesar adını aldı. Roma Senatosu M.Ö. 27 yılında ona Augustus ünvanını verdi.
You mean when he established sole authority and became emperor of Rome.
Tüm yetkileri kendinde topladığı ve İmparator olduğu zamandan bahsediyorsun.
Is that bad? Didn’t every place have some king or emperor back then?
Bu kötü mü? O zamanlarda her yerde kral ve imparatorlar yok muydu zaten?
Actually, your Honor, the Roman people had overthrown their kings centuries before to establish a republic, a government meant to serve the people, not the privilege of a ruling family. And it was Octavius who destroyed this tradition.
Aslında, Sayın Yargıç Romalılar o zamandan yüzlerce yıl önce krallarını devirmişti. Amaçları cumhuriyeti kurmaktı. Hükûmetin halkı yöneten aileye değil, halka hizmet etmesini istiyorlardı. Ve Octavius bu geleneği yok etti.
Octavius was a model public servant. At 16, he was elected to the College of Pontiffs that supervised religious worship. He fought for Rome in Hispania alongside his great-uncle Caesar and took up the responsibility of avenging Caesar’s death when the corrupt oligarchs in the Senate betrayed and murdered him.
Octavius, halka hizmet eden örnek bir kişiydi. 16 yaşındayken dini bir kurul olan Pontifler Koleji'ne seçildi. Roma için amcası Jül Sezar'la birlikte Hispanya'da savaştı. Ve Senato'daki yozlaşmış yöneticilerin Sezar'a ihanet etmesi ve öldürmesinin intikamını alma sorumluluğunu üstlendi.
Caesar had been a power-hungry tyrant who tried to make himself a king while consorting with his Egyptian queen Cleopatra. After his death, Octavius joined his general Mark Antony in starting a civil war that tore Rome apart, then stabbed his ally in the back to increase his own power.
Sezar kral olmaya çalışan, güce aşık bir tirandı. Ve Mısır Kraliçesi Kleopatrasıyla keyfine bakıyordu. Sezar'ın ölümünden sonra Octavius, general Mark Antony'ye katıldı ve Roma'yı bölmek için iç savaş başlattı. Sonra da kendi gücünü arttırmak için müttefekini sırtından bıçakladı.
Antony was a fool. He waged a disastrous campaign in Parthia and plotted to turn Roman territories into personal kingdoms for himself and Cleopatra.
Antony bir aptaldı. Parthia'da korkunç bir sefer başlattı ve Roma topraklarını kendisi ve Kleopatra'nın krallığına çevirmeye çalıştı.
Isn’t that what Caesar had been accused of?
Bunu Sezar'ın yaptığı söylenmiyor muydu?
Well...
Yani...
So Octavius destroyed Antony for trying to become a king and then became one himself?
Yani Octavius Antony'yi kral olmak istediği için yok etti sonra da kendisi mi kral oldu?
That’s right. You can see the megalomania even in his adopted title – "The Illustrious One."
Bu doğru. Megalomanlığını kendisine "şanlı" ünvanını vermesinden anlayabilirsiniz.
That was a religious honorific. And Augustus didn’t seek power for his own sake. As winner of the civil war and commander of the most troops, it was his duty to restore law and order to Rome so that other factions didn’t continue fighting.
Bu dini bir ünvandı. Ve Augustus gücü kendisi için istemiyordu. İç savaşın galibi ve çoğu askeri birliğin kumandanı olarak diğer grupların savaşmaya devam etmesini engellemek ve Roma'daki kanun ve düzeni sağlamak onun göreviydi.
He didn’t restore the law - he made it subordinate to him!
Kanunu sağlamadı. Kanunu kendi emri altına aldı.
Not true. Augustus worked to restore the Senate’s prestige, improved food security for the lower classes, and relinquished control of the army when he resigned his consul post.
Bu doğru değil. Augustus, Senato'nun prestij kazanması için çalıştı, alt sınıflar için gıda güvenliğini iyileştirdi ve konsüllük görevinden istifa ettiğinde ordu üzerindeki gücünden de feragat etti.
Mere optics. He used his military influence and personal wealth to stack the Senate in his favor, while retaining the powers of a tribune and the right to celebrate military triumphs. He kept control of provinces with the most legions. And if that wasn’t enough, he assumed the consul position twice more to promote his grandchildren. He was clearly trying to establish a dynasty.
Sadece görünüşte. Senato'yu kendi lehine çevirmek için askeri gücünü ve kişisel servetini kullandı. Bu arada kendisine tribün yetkileri ve askeri zaferleri kutlama hakkı verdi. Şehirlerin ve çoğu lejyonun kontrolünü elinde tuttu. Bu da yetmiyormuş gibi, konsül yetkilerini torunlarının yararına kullandı. Açık şekilde, bir hanedan kurmaya çalışıyordu.
But what did he do with all that power?
Peki bu kadar gücü nasıl kullandı?
Glad you asked, your Honor. Augustus’s accomplishments were almost too many to name. He established consistent taxation for all provinces, ending private exploitation by local tax officials. He personally financed a network of roads and employed couriers so news and troops could travel easily throughout the realm. And it was under Augustus that many of Rome’s famous public buildings were constructed. The writers of the time were nearly unanimous in praising his rule.
Sorduğunuza sevindim, Sayın Yargıç. Augustus'un başarıları neredeyse sayılamayacak kadar çoktur. Tüm şehirlere istikrarlı bir vergilendirme sistemi getirerek yerel vergi memurlarının vergileri suistimal etmesini engelledi. Yol ağlarının maliyetini kendisi karşıladı ve ulaklar tuttu böylece haberciler ve askeri birlikler ülke içinde kolayca yolculuk edebildiler. Augustus'un hükümdarlığında Roma'daki ünlü kamu binalarının çoğu inşa edildi. Zamanın yazarları onun hükümdarlığını övmekte adeta birlik olmuştu.
Did the writers have any other choice? Augustus exiled plenty of people on vague charges, including Ovid, one of Rome’s greatest poets. And you forgot to mention the intrusive laws regarding citizens’ personal lives – punishing adultery, restricting marriage between social classes, even penalties for remaining unmarried.
Yazarların başka şansı mı vardı ki? Augustus birçok insanı belirsiz suçlamalarla sürgüne gönderdi, Roma'nın en büyük şairlerinden olan Ovid de buna dâhildi. Ayrıca, vatandaşların kişisel hayatına müdahale eden kanunları unuttun. Zina, cezalandırılıyordu. Sosyal sınıflar arasında evlilik kısıtlanmıştı. Evlenmeyenler için bile cezalar vardı.
He was trying to improve the citizenry and instill discipline. And he succeeded. His legacy speaks for itself: 40 years of internal stability, a professional army that expanded Rome’s frontiers in all directions, and a government still remembered as a model of civic virtue.
İnsanları geliştirmeye ve disiplin kurmaya çalışıyordu. Ve başardı da. Mirası her şeyi anlatıyor: 40 yıl süren iç istikrar, Roma sınırlarını her yönde genişleten profesyonel bir ordu ve sivil erdem için bir model olmasıyla hatırlanan bir hükûmet.
His legacy was an empire that would go on to wage endless conquest until it collapsed, and a tradition of military autocracy. Any time a dictator in a general’s uniform commits atrocities while claiming to act on behalf of "the people," we have Augustus Caesar to thank.
Mirası, yıkıldığı tarihe kadar sayısız savaş açan bir imparatorluk ve askeri otokrasi geleneğiydi. Ne zaman "halkın" yararını gözettiğini söyleyen, general üniforması içinde bir diktatör görsek Augustus Sezar'a teşekkür etmemiz gerekir.
So you’re saying Augustus was a good emperor, and you’re saying there’s no such thing?
Yani sen Augustus'un iyi bir imparator olduğunu, sen de böyle bir şeyin söz konusu olmadığını söylüyorsun?
We’re used to celebrating historical leaders for their achievements and victories. But to ask whether an individual should have such power in the first place is to put history itself on trial.
Tarihi liderleri başarı ve zaferleriyle kutlamaya alışkınız. Ama bir bireyin bu kadar güce sahip olma hakkını sorgulamak tarihin kendisini hakim karşısına çıkarmaktır.