I call myself a body architect. I trained in classical ballet and have a background in architecture and fashion. As a body architect, I fascinate with the human body and explore how I can transform it.
Ben kendime vücut mimarı diyorum. Klasik bale eğitimi aldım ve mimari ve moda geçmişim var. Bir vücut mimarı olarak, insan vücudu beni büyülüyor ve onu nasıl değiştirebileceğimin yollarını arıyorum.
I worked at Philips Electronics in the far-future design research lab, looking 20 years into the future. I explored the human skin, and how technology can transform the body. I worked on concepts like an electronic tattoo, which is augmented by touch, or dresses that blushed and shivered with light. I started my own experiments. These were the low-tech approaches to the high-tech conversations I was having. These are Q-tips stuck to my roommate with wig glue.
Philips Elektronik'in bundan 20 yıl sonrasıyla ilgilenen, uzak gelecek tasarlama araştırma laboratuvarında çalıştım. İnsan derisini ve teknolojinin insan vücudunu nasıl değiştirebileceğini araştırdım. Dokunmayla çalışan elektronik dövme veya ışıkla kızaran ya da dalgalanan giysiler gibi konseptlerde çalıştım. Kendi deneylerimi yaptım. Bunlar yaptığım yüksek teknoloji söyleşilerine düşük teknolojili girişimlerimdi. Bunlar, oda arkadaşıma peruk yapıştırıcısıyla yapıştırdığım kulak çubukları.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
I started a collaboration with a friend of mine, Bart Hess -- he doesn't normally look like this -- and we used ourselves as models. We transformed our apartments into our laboratories, and worked in a very spontaneous and immediate way. We were creating visual imagery provoking human evolution.
Bart Hess adındaki bir arkadaşımla çalışmaya başladım -- kendisi normalde böyle gözükmüyor -- kendimizi model olarak kullandık. Apartman dairelerimizi laboratuvar olarak kullandık. spontane ve anlık çalıştık. İnsan evrimi ile çakışan görsel imgeler yaratıyorduk.
Whilst I was at Philips, we discussed this idea of a maybe technology, something that wasn't either switched on or off, but in between. A maybe that could take the form of a gas or a liquid. And I became obsessed with this idea of blurring the perimeter of the body, so you couldn't see where the skin ended and the near environment started. I set up my studio in the red-light district and obsessively wrapped myself in plumbing tubing, and found a way to redefine the skin and create this dynamic textile. I was introduced to Robyn, the Swedish pop star, and she was also exploring how technology coexists with raw human emotion. And she talked about how technology with these new feathers, this new face paint, this punk, the way that we identify with the world, and we made this music video.
Ben Philips'teyken açıp kapatılan değil de arada bir şey olan bir teknoloji fikrini tartıştık. Belki de gaz ya da sıvı şeklini alabilirdi. Bu sıralarda vücudun sınırlarını bulandırıp derinin nerede bitip yakın çevrenin nerede başladığının anlaşılamadığı bir tasarıyla takıntılı hale geldim. Red-light bölgesinde stüdyomu kurdum ve takıntılı olarak kendimi tesisat borularıyla sarmaya başladım, ve bu dinamik dokuyla deriyi yeniden tanımlamanın bir yolunu buldum. İşveçli pop yıldızı Robyn'le tanıştırıldım, o da teknolojinin nasıl insanların katıksız hisleriyle birlikte var olabileceğini araştırıyordu. O da bu yeni tüylerle, bu yeni yüz boyasıyla, bu akımla, dünyayı nasıl tanımladığımızla ilgili konuştuk ve bu klibi çektik.
I'm fascinated with the idea of what happens when you merge biology with technology, and I remember reading about this idea of being able to reprogram biology, in the future, away from disease and aging. And I thought about this concept of, imagine if we could reprogram our own body odor, modify and biologically enhance it, and how would that change the way that we communicate with each other? Or the way that we attract sexual partners? And would we revert back to being more like animals, more primal modes of communication? I worked with a synthetic biologist, and I created a swallowable perfume, which is a cosmetic pill that you eat and the fragrance comes out through the skin's surface when you perspire. It completely blows apart the way that perfume is, and provides a whole new format. It's perfume coming from the inside out. It redefines the role of skin, and our bodies become an atomizer.
Biyolojiyle teknolojiyi birleştirince neler olacağı fikri beni büyülüyor ve ileride biyolojiyi hastalıklardan ve yaşlanmadan arıncak şekilde programlamayla ilgili bir şeyler okuduğumu hatırlıyorum. Bunun üzerine düşündüm, vücut kokumuzu yeniden programlayıp değiştirip biyolojik olarak zenginleştirme ve bunun birbirimizle iletişimimizi nasıl değiştireceği hakkında. Veya cinsel partnerlerimizi cezbetmemizi nasıl değiştireceği hakkında. Birer hayvan gibi olmaya nasıl geri dönüp iletişimimizin daha içgüdüsel hale geleceği hakkında. Bir sentetik biyologla çalıştım ve temelinde içebildiğiniz bir hap olan yutulabilir bir parfüm geliştirdim. Bununla, terlediğinizde vücudunuzdan dışarıya hoş bir koku salınıyor. Bu parfüm konseptini temelden değiştirip yeni bir format yaratıyor. İçeriden dışarıya salınan bir parfüm. Derinin işlevini yeniden tanımlıyor ve vücudumuz bir parfüm spreyi haline geliyor.
I've learned that there's no boundaries, and if I look at the evolution of my work i can see threads and connections that make sense. But when I look towards the future, the next project is completely unknown and wide open. I feel like I have all these ideas existing embedded inside of me, and it's these conversations and these experiences that connect these ideas, and they kind of instinctively come out.
Sınırlar olmadığını gördüm, benim çalışmalarımın evrimine bakınca anlamlı bağlantılar görüyorum. Ancak geleceğe bakınca bir dahaki projem bir bilinmez ve tamamen açık. Bu fikirlerin içimde bir yerlerde var olduğunu hissediyorum, bu konuşmalar ve deneyimler, bu fikirleri birbirine bağlıyor ve içgüdüsel olarak dışarı çıkıyorlar.
As a body architect, I've created this limitless and boundless platform for me to discover whatever I want. And I feel like I've just got started.
Bir vücut mimarı olarak, ne istersem keşfedebileceğim bu sınırsız platformu oluşturdum. Ve sanki daha yeni başlıyormuşum gibi hissediyorum.
So here's to another day at the office.
Bu ofisimde herhangi bir gün.
(Laughter) (Applause)
(Gülüşmeler) (Alkış)
Thank you!
Teşekkür ederim!
Thank you!
Teşekkür ederim!