When we think of Nepal, we tend to think of the snow-capped mountains of the Himalayas, the crystal-clear still waters of its alpine lakes, or the huge expanse of its grasslands. What some of us may not realize is that in the Himalayan foothills, where the climate is much warmer and the landscape much greener, there lives a great diversity of wildlife, including the one-horned rhinoceros, the Asian elephant and the Bengal tiger. But unfortunately, these animals are under constant threat from poachers who hunt and kill them for their body parts. To stop the killing of these animals, battalions of soldiers and rangers are sent to protect Nepal's national parks, but that is not an easy task, because these soldiers have to patrol thousands of hectares of forests on foot or elephant backs. It is also risky for these soldiers when they get into gunfights with poachers, and therefore Nepal is always looking for new ways to help with protecting the forests and wildlife.
Nepal'i düşündüğümüzde, Himalayalar'ın karla kaplı dağları aklımıza gelir, dağ göllerinin kristal berraklığındaki suları ya da uçsuz bucaksız çayırları. Bazılarımızın fark etmediği şudur, Himalaya Dağı eteklerinde, havanın daha ılıman ve tabiatın daha yeşil olduğu yerlerde, muazzam çeşitlilikte bir yabani hayat vardır, tek boynuzlu gergadanlar, Asya fili ve Bengal kaplanı dahil. Ancak ne yazık ki, bu hayvanlar kaçak avcılar yüzünden sürekli tehdit altındadırlar, onları bedenlerinin parçaları için avlayıp öldüren. Bu hayvanların öldürülmesini durdurmak için, taburlarca asker ve muhafız gönderilir Nepal'in milli parklarına, ancak bu kolay bir görev değildir, çünkü bu askerler binlerce hektar alanı gezmek zorundadırlar, ya yürüyerek ya da fil sırtında. Bu iş askerler için de risklidir, kaçak avcılarla silahlı çatışmaya girdiklerinde ve bu sebeple Nepal her daim yeni yollar aramaktadır korumak için, ormanları ve vahşi hayatı.
Well recently, Nepal acquired a new tool in the fight against wildlife crime, and these are drones, or more specifically, conservation drones. For about a year now, my colleagues and I have been building drones for Nepal and training the park protection personnel on the use of these drones. Not only does a drone give you a bird's-eye view of the landscape, but it also allows you to capture detailed, high-resolution images of objects on the ground. This, for example, is a pair of rhinoceros taking a cooling bath on a hot summer day in the lowlands of Nepal. Now we believe that drones have tremendous potential, not only for combating wildlife crime, but also for monitoring the health of these wildlife populations.
Yakın zaman önce, Nepal yeni bir araç edindi, yabani hayata karşı suçlarla savaşmak için ve bunlar insansız hava araçları (İHA) ya da daha özel adıyla konservasyon (yabani hayatı koruma) insansız hava araçları. Hemen hemen bir yıldır, çalışma arkadaşlarım ve ben Nepal için insansız hava araçları yapıyoruz ve park koruma personelini eğitiyoruz bu araçları kullanma konusunda. Bir insansız hava aracı size sadece manzaranın kuş bakışı görüntüsünü sağlamaz, aynı zamanda size yerdeki objelerin detaylı, yüksek çözünürlüklü görüntülerini de verir. Örneğin, bu bir çift gergedan, sıcak bir yaz gününde serinlemek için suya giren, Nepal'in ovalarında. Artık biliyoruz ki, insansız hava araçları inanılmaz bir potansiyele sahip, sadece yabani hayat suçları ile savaşmak için değil, aynı zamanda bu vahşi yaşam popülasyonunun sağlığını gözlemlemek için.
So what is a drone? Well, the kind of drone I'm talking about is simply a model aircraft fitted with an autopilot system, and this autopilot unit contains a tiny computer, a GPS, a compass, a barometric altimeter and a few other sensors. Now a drone like this is meant to carry a useful payload, such as a video camera or a photographic camera. It also requires a software that allows the user to program a mission, to tell the drone where to go.
O zaman insansız hava aracı nedir? Yani, bahsettiğim insansız hava aracı kabaca bir uçaktır, otopilot sistemi yerleştirilmiş ve bu otopilot küçük bir bilgisayar içerir, bir küresel konumlandırma sistemi, bir pusula, bir barometrik yükseklik ölçer ve birkaç sensör. Bunun gibi bir insansız hava aracı işe yarar yükleri taşımak içindir, video kamera gibi ya da fotografik kamera. Aynı zamanda, kullanıcının misyonu programlayabilmesi için bir yazılım da gerektirir, insansız hava aracına nereye gideceğini söylemek için.
Now people I talk to are often surprised when they hear that these are the only four components that make a conservation drone, but they are even more surprised when I tell them how affordable these components are. The facts is, a conservation drone doesn't cost very much more than a good laptop computer or a decent pair of binoculars.
Konuştuğum insanlar genelde şaşırıyorlar, bir konservasyon insansız hava aracını oluşturan dört bileşenin sadece bunlar olduğunu duyduklarında, ama şuna daha da çok şaşırıyorlar, bu bileşenlerin ne denli düşük maliyetli olduğunu onlara söylediğimde. Aslında, bir konservasyon insansız hava aracı daha fazla maliyetli değildir, iyi bir dizüstü bilgisayardan ya da iyi bir çift dürbünden.
So now that you've built your own conservation drone, you probably want to go fly it, but how does one fly a drone? Well, actually, you don't, because the drone flies itself. All you have to do is to program a mission to tell the drone where to fly. But you simply do that by clicking on a few way points on the Google Maps interface using the open-source software. Those missions could be as simple as just a few way points, or they could be slightly longer and more complicated, to fly along a river system. Sometimes, we fly the drone in a lawnmower-type pattern and take pictures of that area, and those pictures can be processed to produce a map of that forest. Other researchers might want to fly the drone along the boundaries of a forest to watch out for poachers or people who might be trying to enter the forest illegally.
Artık kendi konservasyon insansız hava aracınızı yaptığınıza göre, muhtemelen gidip uçurmak istiiyorsunuz, ancak insansız hava aracı nasıl uçurulur? Yani, aslında, uçurmazsınız, çünkü insansız hava araçları kendileri uçarlar. Tek yapmanız gereken misyonu programlamaktır, insansız hava aracına nereye uçacağını söylemek için. Ancak bunu basit bir şekilde Google Maps arayüzünde birkaç ara noktaya tıklayarak yaparsınız, açık kaynak kodlu yazılım kullanarak. Bu görevler sadece birkaç ara nokta kadar basit olabilir ya da az daha uzun ve daha karmaşık olabilir, akarsu sistemi boyunca uçmak için. Bazen, insansız hava aracını çim biçme tipi motifle uçururuz ve o alanın resimlerini çekeriz ve bu resimler o ormanın haritasını ortaya çıkarmak için proses edilebilir. Başka araştırmacılar, insansız hava aracını ormanın sınırları boyunca uçurmak isteyebilirler, kaçak avcıları ya da insanları görmek için, ormana yasa dışı olarak girmeye çalışan.
Now whatever your mission is, once you've programmed it, you simply upload it to the autopilot system, bring your drone to the field, and launch it simply by tossing it in the air. And often we'll go about this mission taking pictures or videos along the way, and usually at that point, we will go grab ourselves a cup of coffee, sit back, and relax for the next few minutes, although some of us sit back and panic for the next few minutes worrying that the drone will not return. Usually it does, and when it does, it even lands automatically.
Şimdi misyonunuz ne olursa olsun, onu bir kez programladığınızda, basitçe otopilot sistemine yüklersiniz, insansız hava aracını sahaya getirirsiniz ve yalnızca havaya fırlatarak uçurursunuz. Ve genelde bu misyonu bu sırada fotoğraflar veya videolar çekerek gerçekleştiririz ve genelde bu sırada, gidip kendimize bir fincan kahve alırız, arkamıza yaslanıp birkaç dakikalığına rahatlarız, ancak bazılarımızsa oturup birkaç dakikalığına panikler, insansız hava aracı dönmeyecek diye endişelenerek. O ise genelde döner ve döndüğü zaman da, otomatik olarak iner.
So what can we do with a conservation drone? Well, when we built our first prototype drone, our main objective was to fly it over a remote rainforest in North Sumatra, Indonesia, to look for the nest of a species of great ape known as the orangutan. The reason we wanted to do that was because we needed to know how many individuals of this species are still left in that forest. Now the traditional method of surveying for orangutans is to walk the forest on foot carrying heavy equipment and to use a pair of binoculars to look up in the treetops where you might find an orangutan or its nest. Now as you can imagine, that is a very time-consuming, labor-intensive, and costly process, so we were hoping that drones could significantly reduce the cost of surveying for orangutan populations in Indonesia and elsewhere in Southeast Asia. So we were very excited when we captured our first pair of orangutan nests on camera. And this is it; this is the first ever picture of orangutan nests taken with a drone. Since then we have taken pictures of dozens of these nests from around various parts of Southeast Asia, and we're now working with computer scientists to develop algorithms that can automatically count the number of nests from the thousands of photos we've collected so far.
O zaman konservasyon insansız hava aracı ile ne yapabiliriz? Yani, ilk prototip insansız hava aracını yaptığımızda, ana hedefimiz onu Kuzey Sumatra, Endonezya'daki ücra bir yağmur ormanı üzerinde uçurmaktı, orangutan adıyla bilinen büyük bir maymun türünün yuvasını bulmak için. Bunu yapmak istememizin sebebi ise o ormanda hâlâ bu türden kaç bireyin kaldığını bilmek istememizdi. Bakın orangutan araştırması yapmanın geleneksel metodu ormanda yürümektir, ağır ekipman taşıyarak ve ağaç tepelerine bakmak için bir çift dürbün kullanmaktır, ki bir orangutan ya da yuvasını bulabilesiniz. Şimdi takdir edersiniz ki, bu çok zaman alıcı, yoğun emek gerektiren ve maliyetli bir süreç, bu yüzden umut ediyoruz ki, insansız hava araçları Endonezya'daki ve Güneydoğu Asya'da herhangi bir yerdeki orangutan populasyonunun araştırma maliyetlerini önemli oranda düşürecek. Sonunda ilk orangutan yuvasını kamerada görüntülediğimizde çok heyecanlıydık. Ve işte bu; bu, bir insansız hava aracıyla çekilen ilk fotoğraf. O zamandan beri, bu yuvalar gibi düzinelerce fotoğraf çektik, Güneydoğu Asya'nın çeşitli yerlerinde ve şimdi bilgisayar bilimcileriyle çalışıyoruz, şimdiye kadar topladığımız binlerce fotoğraftan yuva sayısını otomatik olarak hesaplayacak algoritmalar geliştirmek için.
But nests are not the only objects these drones can detect. This is a wild orangutan happily feeding on top of a palm tree, seemingly oblivious to our drone that was flying overhead, not once but several times. We've also taken pictures of other animals including forest buffalos in Gabon, elephants, and even turtle nests.
Ancak yuvalar bu insansız hava araçlarının keşfedebildiği, tek obje değil. Bu bir yabani orangutan, palmiye ağacının tepesinde mutlu bir şekilde besleniyor, belli ki habersiz, tepesinde uçan insansız hava aracından bir kere değil, birkaç kere. Başka hayvanların da fotoğrafını çektik, Gabon'da orman bufalolarını, filleri ve kaplumbağa yuvalarını bile.
But besides taking pictures of just the animals themselves, we also take pictures of the habitats these animals live in, because we want to keep track of the health of these habitats. Sometimes, we zoom out a little and look at other things that might be happening in the landscape. This is an oil palm plantation in Sumatra. Now oil palm is a major driver of deforestation in that part of the world, so we wanted to use this new drone technology to keep track of the spread of these plantations in Southeast Asia. But drones could also be used to keep track of illegal logging activities. This is a recently logged forest, again in Sumatra. You could even still see the processed wooden planks left on the ground.
Ancak, sadece hayvanların fotoğraflarını çekmenin yanında, bu hayvanların yaşadıkları habitatların resimlerini de çekeriz, çünkü bu habitatların durumunu takip etmek istiyoruz. Bazen, biraz uzaklaşıp tabiatta olması muhtemel diğer şeylere bakarız. Bu, Sumatra'da bir palmiye yağı plantasyonu. Palmiye yağı ormanların yok edilmesinde büyük bir etken, dünyanın bu bölgesinde, bu yüzden bu yeni insansız hava aracı teknolojisini kullanmak istedik, bu plantasyonların yayılmasını takip etmek için, Güneydoğu Asya'da. Ama insansız hava araçları yasadışı ağaç kesme faaliyetlerini takip etmek için de kullanılabilir. Bu yakın zamanda ağaçları kesilmiş olan bir orman, yine Sumatra'da. Yerde bırakılan işlenmiş keresteleri dahi hâlâ görebilirsiniz.
But perhaps the most exciting part about taking pictures from the air is we could later stitch these pictures together using special software to create a map of the entire landscape, and this map gives us crucial information for monitoring land use change, to let us know where and when plantations might be expanding, where forests might be contracting, or where fires might be breaking out. Aerial images could also be processed to produce three-dimensional computer models of forests. Now these models are not just visually appealing, but they are also geometrically accurate, which means researchers can now measure the distance between trees, calculate surface area, the volume of vegetation, and so on, all of which are important information for monitoring the health of these forests. Recently, we've also begun experimenting with thermal imaging cameras. Now these cameras can detect heat-emitting objects from the ground, and therefore they are very useful for detecting poachers or their campfires at night.
Ancak belki de havadan resim çekmenin en heyecanlı yanı, sonra bu resimleri özel bir yazılım kullanarak birleştirebiliyoruz, tüm alanın haritasını yaratmak için ve bu harita bize hayati bilgiler veriyor, alan kullanımındaki değişimleri izlemek için, plantasyonların nerede ve ne zaman genişlediğini, ormanların nerede küçüldüğünü ya da yangınların nerede çıktığını bize bildirmek için. Havadan görüntüler, ormanların üç boyutlu bilgisayar modellerini üretmek için de kullanılabilir. Bu modeller sadece görsel olarak çekici değil, aynı zamanda geometrik olarak doğrular, bu demek ki, araştırmacılar artık ağaçlar arasındaki mesafeyi ölçebilir, yüzey alanını, vejetasyon hacmini vb. hesaplayabilir, bunların hepsi önemli bilgilerdir, bu ormanların sağlığını izlemek için. Yakın zaman önce, termal görüntüleme kameraları ile de deneysel çalışmalar yapmaya başladık. Bu kameralar, yerden ısı yayan objeleri saptayabiliyorlar ve bu yüzden kaçak avcıları veya geceleri onların kamp ateşlerini saptamak için çok faydalılar.
So I've told you quite a lot about what conservation drones are, how you might operate one of these drones, and what a drone could do for you. I will now tell you where conservation drones are being used around the world. We built our first prototype drones in Switzerland. We brought a few of these to Indonesia for the first few test flights. Since then, we've been building drones for our collaborators from around the world, and these include fellow biologists and partners from major conservation organizations.
Böylece size konservasyon insansız hava aracının ne olduğu, bu insansız hava araçlarından birini nasıl kullanabileceğiniz ve bir insansız hava aracının ne işinize yarayabileceği konusunda epeyce bilgi verdim. Şimdi size konservasyon insansız hava araçlarının dünyanın neresinde kullanıldığını söyleyeceğim. İlk prototip insansız hava aracını İsviçre'de yaptık. Bunlardan birkaçını Endonezya'ya getirdik, ilk uçuş testleri için. O zamandan beri, insansız hava aracı yapıyoruz, dünyanın her yanındaki işbirliği içinde olduklarımız için ve bunlar arasında biyologlar var ve de önemli konservasyon organizasyonlarından ortaklar.
Perhaps the best and most rewarding part about working with these collaborators is the feedback they give us on how to improve our drones. Building drones for us is a constant work in progress. We are constantly trying to improve them in terms of their range, their ruggedness, and the amount of payload they can carry. We also work with collaborators to discover new ways of using these drones. For example, camera traps are a common tool used by biologists to take pictures of shy animals hiding in the forests, but these are motion-activated cameras, so they snap a picture every time an animal crosses their path. But the problem with camera traps is that the researcher has to go back to the forest every so often to retrieve those images, and that takes a lot of time, especially if there are dozens or hundreds of these cameras placed in the forest. Now a drone could be designed to perform the task much more efficiently. This drone, carrying a special sensor, could be flown over the forest and remotely download these images from wi-fi–enabled cameras.
Bu işbirliği içinde olduklarımızla çalışmanın belki de en önemli ve değerli yanı, insansız hava araçlarımızı nasıl daha iyi hale getireceğimiz konusunda bize verdikleri geribildirimler. Bizim için insansız hava aracı yapmak, sürekli devam eden bir çalışma. Onları sürekli daha iyi hale getirmeye çalışıyoruz, menzil, dayanıklılık ve taşıyabildikleri yük miktarı açısından. Aynı zamanda işbirliği yaptıklarımızla, bu insansız hava araçlarını kullanmanın yeni yollarını bulmak için çalışıyoruz. Örneğin, kamera tuzakları yaygın bir araçtır, biyologlar tarafından ormanda saklanan utangaç hayvanların resimlerini çekmek için kullanılır, ancak bunlar hareketle aktif olan kameralardır, bu yüzden bir hayvan ne zaman yolundan geçerse resim çeker. Ancak kamera tuzaklarındaki sorun, araştırmacının arada bir bu görüntüleri elde etmek üzere ormana gitmek zorunda olmasıdır ve bu çok zamanını alır, özellikle de ormana bu kameralardan onlarca ya da yüzlerce yerleştirilmişse. Bu görevi çok daha etkin biçimde yerine getirmek üzere bir insansız hava aracı tasarlanabilir. Bu İHA, özel bir sensör taşıyarak, orman üzerinde uçurulabilir ve kablosuz ağ etkinleştirilmiş kameralardan bu görüntüleri uzaktan yükleyebilir.
Radio collars are another tool that's commonly used by biologists. Now these collars are put onto animals. They transmit a radio signal which allows the researcher to track the movements of these animals across the landscape. But the traditional way of tracking animals is pretty ridiculous, because it requires the researcher to be walking on the ground carrying a huge and cumbersome radio antenna, not unlike those old TV antennae we used to have on our rooftops. Some of us still do. A drone could be used to do the same job much more efficiently. Why not equip a drone with a scanning radio receiver, fly that over the forest canopy in a certain pattern which would allow the user or the operator to triangulate the location of these radio-collared animals remotely without having to step foot in the forest.
Radyo tasmaları başka bir araç, biyologlar tarafından yaygın olarak kullanılan. Bu tasmalar hayvanlara takılıyor. Bunlar, araştırmacının bu hayvanların tabiattaki hareketlerini izlemesini sağlayan radyo sinyalleri yayarlar. Ancak geleneksel hayvan izleme yolları oldukça gülünç, çünkü araştırmacının alanda kocaman ve ağır bir radyo anteni taşıyarak yürümesini gerektirir, eskiden çatılarınızda olan eski TV antenlerinden farklı değil. Bunlara hâlâ sahip olanlarımız var. Bir insansız hava aracı aynı işi daha etkin şekilde yapmak üzere kullanılabilir. Neden bir insansız hava aracını tarayıcı bir radyo alıcısı ile donatıp, ormanın tepesinde belli şekillerde uçurmayalım, ki bu kullanıcı ya da operatörün bu radyo tasmalı hayvanların alanını uzaktan, ayağını ormana basmadan nirengi yapmasını sağlar.
A third and perhaps most exciting way of using these drones is to fly them to a really remote, never-explored-before rainforest somewhere hidden in the tropics, and parachute down a tiny spy microphone that would allow us to eavesdrop on the calls of mammals, birds, amphibians, the Yeti, the Sasquatch, Bigfoot, whatever. That would give us biologists a pretty good idea of what animals might be living in those forests.
Bu araçların, üçüncü ve belki de en heyecan verici kullanım şekli, bunları gerçekten ücra, tropikal bölgenin bir yerlerinde saklı, daha önce keşfedilmemiş yağmur ormanına uçurmak ve küçük bir casus mikrofonu aşağı sarkıtmak, ki bu bize seslerini dinlememizi sağlar, memelilerin, kuşların, amfibilerin, Yeti'nin, Sasquatch'ın, Koca Ayak'ın, her neyse. Bu, biz biyologlara bu ormanlarda hangi hayvanların yaşıyor olabileceği hakkında oldukça iyi fikir verir.
And finally, I would like to show you the latest version of our conservation drone. The MAJA drone has a wingspan of about two meters. It weighs only about two kilograms, but it can carry half its weight. It is a fully autonomous system. During its mission, it can even transmit a live video feed back to a ground station laptop, which allows the user to see what the drone is seeing in real time. It carries a variety of sensors, and the photo quality of some of these sensors can be as high as one to two centimeters per pixel. This drone can stay in the air for 40 to 60 minutes, which gives it a range of up to 50 kilometers. That is quite sufficient for most of our conservation applications.
Ve son olarak, size konservasyon insansız hava aracının son versiyonunu göstermek istiyorum. MAJA insansız hava aracı iki metre kadar kanat açıklığına sahip. Sadece iki kilogram kadar ağırlığı var, ama kendi ağırlığının yarısı kadarını taşıyabiliyor. Tamamen otonom bir sistem. Görevi sırasında, yer istasyonundaki dizüstü bilgisayara canlı video geribildirimi sağlayabiliyor, ki bu kullanıcıya insansız hava aracının gerçek zamanlı olarak ne gördüğünü gösteriyor. Pek çok çeşit sensör taşıyor ve bu sensörlerin fotoğraf kalitesi, piksel başına bir ila iki santimetre kadar çok olabiliyor. Bu insansız hava aracı havada 40 ila 60 dakika kadar kalabiliyor, ki bu da ona 50 kilometre kadar bir alan verir. Bu, çoğu konservasyon uygulamamız için oldukça yeterli.
Now, conservation drones began as a crazy idea from two biologists who are just deeply passionate about this technology. And we believe, strongly believe, that drones can and will be a game changer for conservation research and applications. We've had our fair share of skeptics and critics who thought that we were just fooling around with toy planes. And in a way, they are right. I mean, let's be honest, drones are the ultimate toys for boys. But at the same time, we've also gotten to know many wonderful colleagues and collaborators who share our vision and see the potential of conservation drones. To us, it is obvious that conservation biologists and practitioners should make full use of every available tool, including drones, in our fight to save the last remaining forests and wildlife of this planet.
Bakın, konservasyon insansız hava araçları bu teknolojiye oldukça fazla tutkulu olan iki biyoloğun çılgın fikri olarak başladı. Ve inanıyoruz ki, kalpten inanıyoruz ki, bu insansız hava araçları, konservasyon araştırma ve uygulamalarında oyunun kurallarını değiştirebilir ve değiştirecektir. Oyuncak uçaklarla zaman harcadığımızı düşünen şüpheciler ve tenkitçiler konusunda bize düşen payı aldık. Ve bir yönden de haklılar. Demek istediğim, dürüst olalım ki, insansız hava araçları erkekler için oyuncakta son nokta. Ancak aynı zamanda, vizyonumuzu paylaşan ve konservasyon insansız hava araçlarının potansiyelini gören birçok harika meslektaş ve işbirliği yapanları tanıdık. Bize kalırsa, konservasyon biyologlarının ve çalışanlarının var olan her türlü aracı kullanmaları gerektiği aşikâr, insansız hava araçları da dahil, bu gezegende son kalan ormanları ve yaban hayatını kurtarmak için yaptığımız savaşta.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış)