I want to ask you all to consider for a second the very simple fact that, by far, most of what we know about the universe comes to us from light. We can stand on the Earth and look up at the night sky and see stars with our bare eyes. The Sun burns our peripheral vision. We see light reflected off the Moon. And in the time since Galileo pointed that rudimentary telescope at the celestial bodies, the known universe has come to us through light, across vast eras in cosmic history. And with all of our modern telescopes, we've been able to collect this stunning silent movie of the universe -- these series of snapshots that go all the way back to the Big Bang.
Hepinizden çok basit bir olguyu sadece bir saniyeliğine değerlendirmenizi istiyorum, evren hakkında öğrendiğimiz birçok şey açık ara ışıktan geliyor. Dünya yüzeyinde durabilir ve gece gökyüzüne bakıp çıplak gözle yıldızları görebiliriz. Güneş, çevresel görüşümüzü yakar, Ay'dan yansıyan ışığı görürüz, Galileo'nun o ilkel teleskobu gök cisimlerine doğrulttuğu zamandan beri, bilinen evren kozmik tarihte uçsuz bucaksız çağlar boyunca bize ışık yoluyla göründü. Ve modern teleskoplarımız sayesinde, evrenin bu hayret verici sessiz filmini toplayabiliyoruz -- Büyük Patlama'ya kadar uzanan bir dizi enstantane.
And yet, the universe is not a silent movie because the universe isn't silent. I'd like to convince you that the universe has a soundtrack and that soundtrack is played on space itself, because space can wobble like a drum. It can ring out a kind of recording throughout the universe of some of the most dramatic events as they unfold. Now we'd like to be able to add to a kind of glorious visual composition that we have of the universe -- a sonic composition. And while we've never heard the sounds from space, we really should, in the next few years, start to turn up the volume on what's going on out there.
Fakat, evren bir sessiz film değildir, çünkü evren sessiz değildir. Sizi temin ederim ki evrenin bir film müziği var, ve bu müzik uzayın kendi içinde çalınmaktadır. Çünkü uzay bir davul gibi titrer. Evrenin her yerinde en çarpıcı olaylar göz önüne serildikçe, bunlar bir ses kaydı gibi ötebilir. Şimdi evrenin var olan muhteşem bir çeşit görsel kompozisyonuna ses dalgalarından oluşan bir bestesini de ekleyebilmek isteriz. Ve uzaydan gelen sesleri hiç duymamamıza rağmen gelecek birkaç yılda, bunları duymalıyız, orada neler olup bittiğiyle alakalı olarak ses düğmesini açmaya başlamalıyız.
So in this ambition to capture songs from the universe, we turn our focus to black holes and the promise they have, because black holes can bang on space-time like mallets on a drum and have a very characteristic song, which I'd like to play for you -- some of our predictions for what that song will be like. Now black holes are dark against a dark sky. We can't see them directly. They're not brought to us with light, at least not directly. We can see them indirectly, because black holes wreak havoc on their environment. They destroy stars around them. They churn up debris in their surroundings. But they won't come to us directly through light. We might one day see a shadow a black hole can cast on a very bright background, but we haven't yet. And yet black holes may be heard even if they're not seen, and that's because they bang on space-time like a drum.
Evrenden şarkılar yakalama yolundaki tutkumuzda, odak noktamızı kara deliklere ve bize vaadettiklerine çevirelim, çünkü kara delikler, bir davula vuran tokmak gibi uzay-zamana çarpar ve onların çok kendilerine özgü bir şarkıları vardır, bu şarkının nasıl olacağına dair tahminlerimizden bazılarını size çalmak isterim. Kara delikler koyu bir gökyüzünde karanlıktır. Doğrudan onları göremeyiz. Bize ışıkla gelmezler, en azından doğrudan. Onları dolaylı olarak görebiliriz, çünkü kara delikler etraflarında hasara yol açar. Çevrelerindeki yıldızları yok ederler. Etraflarındaki enkazı alt üst ederler. Ama bize doğrudan ışık yoluyla ulaşmazlar. Bir gün bir gölge görebiliriz bir kara deliğin gölgesi çok parlak bir arka plana düşebilir ama bu henüz olmadı. Yine de görülemeseler bile kara delikleri duyabiliriz ve uzay-zamana bir davul gibi çarptıklarından oluyor bu.
Now we owe the idea that space can ring like a drum to Albert Einstein -- to whom we owe so much. Einstein realized that if space were empty, if the universe were empty, it would be like this picture, except for maybe without the helpful grid drawn on it. But if we were freely falling through the space, even without this helpful grid, we might be able to paint it ourselves, because we would notice that we traveled along straight lines, undeflected straight paths through the universe. Einstein also realized -- and this is the real meat of the matter -- that if you put energy or mass in the universe, it would curve space, and a freely falling object would pass by, let's say, the Sun and it would be deflected along the natural curves in the space. It was Einstein's great general theory of relativity. Now even light will be bent by those paths. And you can be bent so much that you're caught in orbit around the Sun, as the Earth is, or the Moon around the Earth. These are the natural curves in space.
Uzayın bir davul gibi çınlayabileceği fikri için çok şey borçlu olduğumuz Albert Einstein'a minnettarız. Einstein şunu farketti, uzay boş olsaydı, evren boş olsaydı, bu resim gibi olurdu, üzerine eklenmiş yardımcı kılavuz çizgiler hariç belki de. Ama bu yardımcı kılavuz çizgiler olmadan da uzayda serbestçe düşüyor olsaydık, bunları kendimiz de boyayabilirdik, çünkü evrenin her yerinde düz çizgiler boyunca, yolundan sapmayan düz yollarda yolculuk yaptığımızı farkederdik. Einstein şunu da farketti -- ve bu maddenin gerçek özüdür -- evrene enerji veya kütle koyarsanız, uzayı eğebilirsiniz. Ve serbest düşen bir cisim, diyelim ki güneş geçiyor ve uzaydaki doğal eğriler boyunca yolundan sapacaktır. Bu Einstein'in meşhur genel izafiyet teorisi oldu. Hatta ışık bile bu yollar tarafından eğilecektir. O kadar eğilebilirsiniz ki Güneşin etrafındaki yörüngeye takılırsınız, tıpkı Dünya gibi, veya Dünyanın etrafındaki Ay gibi. Bunlar uzaydaki doğal kıvrımlardır.
What Einstein did not realize was that, if you took our Sun and you crushed it down to six kilometers -- so you took a million times the mass of the Earth and you crushed it to six kilometers across, you would make a black hole, an object so dense that if light veered too close, it would never escape -- a dark shadow against the universe. It wasn't Einstein who realized this, it was Karl Schwarzschild who was a German Jew in World War I -- joined the German army already an accomplished scientist, working on the Russian front. I like to imagine Schwarzschild in the war in the trenches calculating ballistic trajectories for cannon fire, and then, in between, calculating Einstein's equations -- as you do in the trenches. And he was reading Einstein's recently published general theory of relativity, and he was thrilled by this theory. And he quickly surmised an exact mathematical solution that described something very extraordinary: curves so strong that space would rain down into them, space itself would curve like a waterfall flowing down the throat of a hole. And even light could not escape this current. Light would be dragged down the hole as everything else would be, and all that would be left would be a shadow.
Einstein'in farkedemediği şuydu, Güneşimizi alıp onun çapını 6 kilometreye düşürene kadar kadar ezseydiniz -- böylece Dünyanın kütlesinin bir milyon katı kadar kütleyi alıp onu 6 kilometre çapına düşürene kadar ezseydiniz, bir kara delik yapardınız, o kadar yoğun bir cisim olurdu ki ışık dahi çok yaklaşsa, asla kaçamazdı -- evrene karşı koyu bir gölge olurdu. Bunu farkeden Einstein değildi. O kişi Karl Schwarzchild idi kendisi 1. Dünya Savaşı'nda bir Alman Yahudisi idi -- Alman Ordusu'na katıldığında zaten başarılı bir bilim adamıydı, Rus cephesinde çalışıyordu. Schwarzchild'ı savaşta siperlerde topçu ateşinin balistik yörüngelerini hesaplarken hayal etmek isterim, ve sonra, arada, Einstein'ın denklemlerini hesaplarken -- siperlerde yaptığınız üzere. Ve Einstein'ın yakınlarda yayınlanmış genel izafiyet teorisini okuyordu, ve bu teoriden etkilenmişti. Ve çabucak sıradışı bir şeyi tanımlayan eksiksiz bir matematiksel çözüm tahmin etti: eğriler o kadar güçlü ki uzay yağmur gibi üzerlerine yağdığında, uzayın kendisi bir şelale gibi kıvrılıp bir deliğin boğazından aşağı doğru akabilirdi. Ve bu akımdan ışık bile kaçamazdı. Işık da tıpkı diğer her şey gibi delikten aşağı doğru sürüklenebilir, ve geride kalan tek şey bir gölge olurdu.
Now he wrote to Einstein, and he said, "As you will see, the war has been kind to me enough. Despite the heavy gunfire, I've been able to get away from it all and walk through the land of your ideas." And Einstein was very impressed with his exact solution, and I should hope also the dedication of the scientist. This is the hardworking scientist under harsh conditions. And he took Schwarzschild's idea to the Prussian Academy of Sciences the next week. But Einstein always thought black holes were a mathematical oddity. He did not believe they existed in nature. He thought nature would protect us from their formation. It was decades before the term "black hole" was coined and people realized that black holes are real astrophysical objects -- in fact they're the death state of very massive stars that collapse catastrophically at the end of their lifetime.
Einstein'a yazdığında ona şöyle dedi, "Göreceğin gibi, savaş bana yeterince nazik davrandı, ağır top ateşine rağmen. Bütün bunlardan kaçabildim ve senin fikirlerinin yurdunda ilerleyebildim." Ve Einstein bu eksiksiz çözümden çok etkilenmişti, ve bilim adamının kendini adamışlığından da etkilendiğini ummalıyım. Zor koşullar altındaki çalışkan bir bilim adamıdır bu. Ve ertesi hafta Schwarzchild'ın fikrini Prusya Bilimler Akademisi'ne götürdü. Fakat Einstein daima kara deliklerin matematiksel bir gariplik olduğunu düşündü. Onların doğada var olduklarına inanmadı. Doğanın onların oluşumundan bizi koruyacağını düşündü. Kara delik teriminin uydurulması için on yıllar gerekmişti ve insanlar kara deliklerin gerçek astrofiziksel cisimler olduklarını farketti -- gerçekte onlar ömürlerinin sonunda feci şekilde çöken çok büyük yıldızların ölüm evreleridir.
Now our Sun will not collapse to a black hole. It's actually not massive enough. But if we did a little thought experiment -- as Einstein was very fond of doing -- we could imagine putting the Sun crushed down to six kilometers, and putting a tiny little Earth around it in orbit, maybe 30 kilometers outside of the black-hole sun. And it would be self-illuminated, because now the Sun's gone, we have no other source of light -- so let's make our little Earth self-illuminated. And you would realize you could put the Earth in a happy orbit even 30 km outside of this crushed black hole. This crushed black hole actually would fit inside Manhattan, more or less. It might spill off into the Hudson a little bit before it destroyed the Earth. But basically that's what we're talking about. We're talking about an object that you could crush down to half the square area of Manhattan.
Bizim güneşimiz bir kara deliğe dönüşmeyecek. Aslında yeteri kadar büyük değil. Ama küçük bir düşünce deneyi yapsaydık -- Einstein'ın yapmaktan çok hoşlandığı gibi -- altı kilometre çapındaki Güneşi, ve etrafındaki yörüngeye mini minicik bir dünyayı, kara delik güneşinden 30 km öteye yerleştirdiğimizi hayal edebilirdik. Ve bu kendinden ışıklı olurdu, çünkü şimdi Güneş de gittiğine göre, başka bir ışık kaynağımız kalmadı -- o yüzden minik dünyamızı kendinden ışıklı yapalım. Ve Dünyamızı ezilmiş bu kara deliğin 30 km yakınında bile mutlu bir yörüngeye yerleştirebildiğinizi farkedebilirsiniz. Bu ezilmiş kara delik aslında aşağı yukarı Manhattan'ın içine sığabilir. Dünyayı mahvetmeden önce birazcık Hudson Nehri'nin içine dökülebilir. Her neyse temelde bahsettiğimiz şey bu. Manhattan'ın yüzölçümünün yarısı kadar bir alana küçültebileceğiniz bir cisimden bahsediyoruz.
So we move this Earth very close -- 30 kilometers outside -- and we notice it's perfectly fine orbiting around the black hole. There's a sort of myth that black holes devour everything in the universe, but you actually have to get very close to fall in. But what's very impressive is that, from our vantage point, we can always see the Earth. It cannot hide behind the black hole. The light from the Earth, some of it falls in, but some of it gets lensed around and brought back to us. So you can't hide anything behind a black hole. If this were Battlestar Galactica and you're fighting the Cylons, don't hide behind the black hole. They can see you.
O halde bu dünyayı çok yaklaştıralım -- 30 km yakınına -- ve kara deliğin etrafındaki yörüngede kusursuzca dolaştığını farkederiz. Kara deliklerin evrendeki her şeyi yuttuğuna dair bir efsane vardır, ama onun içine düşmeniz için çok fazla yaklaşmanız gerekir. Fakat asıl etkileyici olan ise, bulunduğumuz pozisyondan, Dünyayı her zaman görebilmemizdir. Kara deliğin arkasına saklanamaz. Dünyadan yansıyan ışığın bir kısmı deliğe düşer, fakat bir kısmı da mercek etrafından dönerek bize tekrar ulaşır. Bu yüzden bir kara deliğin arkasına hiçbir şey saklayamazsınız. Eğer Battlestar Galactica'da olsaydı bu durum, ve Saylonlar ile savaşsaydınız kara deliğin arkasına saklanmayın derim. Sizi görebilirler.
Now, our Sun will not collapse to a black hole -- it's not massive enough -- but there are tens of thousands of black holes in our galaxy. And if one were to eclipse the Milky Way, this is what it would look like. We would see a shadow of that black hole against the hundred billion stars in the Milky Way Galaxy and its luminous dust lanes. And if we were to fall towards this black hole, we would see all of that light lensed around it, and we could even start to cross into that shadow and really not notice that anything dramatic had happened. It would be bad if we tried to fire our rockets and get out of there because we couldn't, anymore than light can escape.
Güneşimiz bir kara deliğe dönüşmeyecek; o kadar ağır değil, fakat galaksimizde onbinlerce kara delik mevcut. Ve Samanyolu'nun ışığını karartsaydık eğer, böyle bir şeye benzeyecekti. Samanyolu Galaksisi ve parlak tozlu kollarındaki yüz milyarlarca yıldıza karşı o kara deliğin gölgesinin düştüğünü görürdük. Ve eğer bu kara deliğin önüne düşseydik, bütün ışığın mercek etrafında döndüğünü görürdük, ve hatta o gölgenin içinden geçmeye başlayıp herhangi etkileyici bir şeyin olup olmadığını bile farkedemezdik. Roketlerimizi ateşleyip oradan kurtulmaya çalışmak kötü olurdu çünkü bunu yapamazdık, ışığın kaçamayacağı gibi.
But even though the black hole is dark from the outside, it's not dark on the inside, because all of the light from the galaxy can fall in behind us. And even though, due to a relativistic effect known as time dilation, our clocks would seem to slow down relative to galactic time, it would look as though the evolution of the galaxy had been sped up and shot at us, right before we were crushed to death by the black hole. It would be like a near-death experience where you see the light at the end of the tunnel, but it's a total death experience. (Laughter) And there's no way of telling anybody about the light at the end of the tunnel.
Ama kara delik dışarıdan karanlık da olsa, içeriden karanık değildir, çünkü galaksinin bütün ışığı arkamıza düşebilir. Zaman genleşmesi diye bilinen izafi bir etki nedeniyle olsa bile, galaktik zamana göre saatlerimiz yavaşlıyor gibi görünebilirdi, galaksinin evriminin hızlandırılıp bizi vurması gibi görünüyor olabilirdi, kara delik tarafından ezilip ölüme mahkum edilmeden hemen önce. Tünelin sonundaki ışığı gördüğünüz yakın ölüm deneyimi gibi olurdu bu, ama tabii tam bir ölüm deneyimi. (Gülüşmeler) Ve kimseyle tünelin sonundaki ışık hakkında konuşmanın da bir yolu yok.
Now we've never seen a shadow like this of a black hole, but black holes can be heard, even if they're not seen. Imagine now taking an astrophysically realistic situation -- imagine two black holes that have lived a long life together. Maybe they started as stars and collapsed to two black holes -- each one 10 times the mass of the Sun. So now we're going to crush them down to 60 kilometers across. They can be spinning hundreds of times a second. At the end of their lives, they're going around each other very near the speed of light. So they're crossing thousands of kilometers in a fraction of a second, and as they do so, they not only curve space, but they leave behind in their wake a ringing of space, an actual wave on space-time. Space squeezes and stretches as it emanates out from these black holes banging on the universe. And they travel out into the cosmos at the speed of light.
Biz böylesi bir kara deliğin gölgesini hiç görmedik, ama kara delikler duyulabilir, görülemeseler bile. Şimdi astrofiziksel gerçekçi bir durumu ele aldığımızı farzedin-- iki kara deliğin beraber uzun bir hayat yaşadıklarını hayal edin. Belki de onlar hayata yıldız olarak başladı ve iki kara deliğe dönüştüler -- her biri Güneşin kütlesinin 10 katı olmalı. O halde bunların çapını 60 km.'ye düşürene dek ezeceğiz. Saniyede yüzlerce kez dönebilirler. Ömürlerinin sonunda, ışık hızına çok yakın bir hızda birbirlerinin etrafında gidiyorlar. Dolayısıyla göz açıp kapayıncaya kadar binlerce kilometreyi katediyorlar. Ve böyle yaparlarken, sadece uzayı eğmezler, fakat arkalarında öten bir uzay da bırakırlar, uzay-zamanda gerçek bir dalga. Uzay bu kara deliklerden dışarı çıkarken sıkışır ve gerinir evrene vurmaya başlar. Ve onlar ışık hızında evrene doğru yolculuk yapar.
This computer simulation is due to a relativity group at NASA Goddard. It took almost 30 years for anyone in the world to crack this problem. This was one of the groups. It shows two black holes in orbit around each other, again, with these helpfully painted curves. And if you can see -- it's kind of faint -- but if you can see the red waves emanating out, those are the gravitational waves. They're literally the sounds of space ringing, and they will travel out from these black holes at the speed of light as they ring down and coalesce to one spinning, quiet black hole at the end of the day. If you were standing near enough, your ear would resonate with the squeezing and stretching of space. You would literally hear the sound. Now of course, your head would be squeezed and stretched unhelpfully, so you might have trouble understanding what's going on. But I'd like to play for you the sound that we predict.
Bu bilgisayar simülasyonu NASA Goddard'daki bir izafiyet grubundan kaynaklanmaktadır. Bu soruna çare bulmak dünya üzerindeki herkesin neredeyse 30 yılını aldı. Bu, gruplardan bir tanesiydi. Yine, bu yardımcı renkli eğrilerle birbirleri etrafında yörüngede olan iki kara deliği gösteriyor. Ve eğer görebilirseniz -- biraz soluk gibi -- ama kırmızı dalgaların dışarı çıktığını görebilirseniz, bunlar yerçekimsel dalgalardır. Onlar tam olarak öten uzayın sesidir, ve günün sonunda birleşerek ve sesleri azalarak tek bir dönen, sessiz kara deliğe indirgenirken bu kara deliklerden ışık hızında dışarı çıkacak. Eğer buraya yeterince yakın dursaydınız, kulağınız sıkışan ve gerinen uzay yüzünden çınlayabilirdi. Tam olarak o sesi duyardınız. Şimdi tabii ki, kafanız rahatsız edici şekilde sıkışmış ve gergin olacak, böylece neler olup bittiğini anlamakta güçlük çekebilirsiniz. Fakat size tahmin ettiğimiz sesi çalmak isterim.
This is from my group -- a slightly less glamorous computer modeling. Imagine a lighter black hole falling into a very heavy black hole. The sound you're hearing is the light black hole banging on space each time it gets close. If it gets far away, it's a little too quiet. But it comes in like a mallet, and it literally cracks space, wobbling it like a drum. And we can predict what the sound will be. We know that, as it falls in, it gets faster and it gets louder. And eventually, we're going to hear the little guy just fall into the bigger guy. (Thumping) Then it's gone. Now I've never heard it that loud -- it's actually more dramatic. At home it sounds kind of anticlimactic. It's sort of like ding, ding, ding.
Bu benim grubumdan -- biraz daha az çekici bir bilgisayar modellemesi. Çok ağır bir kara deliğin içine düşen daha hafif bir kara delik düşünün. İşittiğiniz ses, hafif olan kara deliğin her yaklaştığında uzaya vuruşudur. O eğer uzaklaşırsa, biraz fazla sessizleşir. Ama o bir tokmak gibi gelir, ve tam olarak uzayı çatlatır, onu bir davul gibi titretir. Ve biz sesin ne olacağını tahmin edebiliriz. Şunu biliyoruz ki, o düştükçe, daha da hızlanır ve sesi de artar. Ve sonunda, küçük adamın büyük adamın içine düştüğünü duyacağız. (Güm sesi) Ardından o gitti. Onun bu kadar gürültülü olduğunu hiç duymamıştım -- aslında böyle daha çarpıcı. Evde dinlediğimde sesi daha az etkileyici oluyor. Ding, ding, ding gibi bir şey oluyor.
This is another sound from my group. No, I'm not showing you any images, because black holes don't leave behind helpful trails of ink, and space is not painted, showing you the curves. But if you were to float by in space on a space holiday and you heard this, you want to get moving. (Laughter) Want to get away from the sound. Both black holes are moving. Both black holes are getting closer together. In this case, they're both wobbling quite a lot. And then they're going to merge. (Thumping) Now it's gone. Now that chirp is very characteristic of black holes merging -- that it chirps up at the end. Now that's our prediction for what we'll see.
Bu da grubumdan başka bir ses. Hayır, size herhangi bir görüntü göstermiyorum, çünkü kara delikler arkalarında yardımcı mürekkep izi bırakmaz, ve uzay da boyalı olmadığına göre, size eğrileri gösteriyorum. Ama bir uzay tatilinde boşlukta yüzüyor olsaydınız ve bunu duysaydınız, hareketlenirdiniz. (Gülüşmeler) Sesten uzaklaşmak isterdiniz. Her iki kara delik de hareket ediyor. Her iki kara delik de birbirlerine daha da yaklaşıyor. Bu durumda, her ikisi de oldukça sallanıyor. Ve sonra kaynaşacaklar. (Güm sesi) Hayır o gitti. Şimdi o cıvıltı kaynaşan kara deliklerin bir özelliğidir -- sonunda cıvıldarlar. Şimdi bu ne göreceğimize dair bizim tahminimizdir.
Luckily we're at this safe distance in Long Beach, California. And surely, somewhere in the universe two black holes have merged. And surely, the space around us is ringing after traveling maybe a million light years, or a million years, at the speed of light to get to us. But the sound is too quiet for any of us to ever hear. There are very industrious experiments being built on Earth -- one called LIGO -- which will detect deviations in the squeezing and stretching of space at less than the fraction of a nucleus of an atom over four kilometers. It's a remarkably ambitious experiment, and it's going to be at advanced sensitivity within the next few years -- to pick this up. There's also a mission proposed for space, which hopefully will launch in the next ten years, called LISA. And LISA will be able to see super-massive black holes -- black holes millions or billions of times the mass of the Sun.
Ne şanslıyız ki Long Beach, California'da güvenli bir mesafedeyiz. Ve kuşkusuz, evrenin bir yerinde iki kara delik kaynaşmış bulunmaktadır. Ve kuşkusuz, etrafımızdaki uzay çınlıyor bize ulaşması için gereken ışık hızında, belki de bir milyon ışık yılı veya bir milyon yıl yolculuk ettikten sonra. Fakat ses herhangi birimizin duyabilmesi için fazla sessiz. Yeryüzünde çok faal deneyler yapılmış bulunmaktadır -- bir tanesine LIGO denmektedir -- ki bu, dört kilometrelik alanda bir atomun çekirdek kısmının daha azında bulunan uzayın sıkışma ve gerinmesindeki sapmaları algılayacak. Bu son derece iddialı bir deneydir, ve gelecek birkaç yıl içinde gelişmiş hassasiyete de sahip olacak -- demin bahsedileni yakalayacak. Uzay için önerilen bir görev de bulunmakta, LISA denilen, inşallah önümüzdeki on yıl içinde bu başlatılacak. Ve LISA süper kütleli kara delikleri de görebilecek -- Güneşin kütlesinin milyonlarca veya milyarlarca katı kadar büyüklükte kara delikleri.
In this Hubble image, we see two galaxies. They look like they're frozen in some embrace. And each one probably harbors a super-massive black hole at its core. But they're not frozen; they're actually merging. These two black holes are colliding, and they will merge over a billion-year time scale. It's beyond our human perception to pick up a song of that duration. But LISA could see the final stages of two super-massive black holes earlier in the universe's history, the last 15 minutes before they fall together. And it's not just black holes, but it's also any big disturbance in the universe -- and the biggest of them all is the Big Bang. When that expression was coined, it was derisive -- like, "Oh, who would believe in a Big Bang?" But now it actually might be more technically accurate because it might bang. It might make a sound.
Bu Hubble görüntüsünde, iki tane galaksi görüyoruz. Bazı yönden donmuş gibi görünüyorlar. Ve her biri büyük olasılıkla merkezinde süper kütleli bir kara delik barındırır. Fakat onlar donmuş değil, aslında kaynaşıyorlar. Bu iki kara delik çarpışıyor, ve bir milyar yıllık bir zaman ölçeğinde kaynaşacaklar. O uzunlukta bir şarkıyı yakalamak insan algısının ötesindedir. Fakat LISA evrenin daha erken tarihindeki süper kütleli iki kara deliğin son evrelerini görebilir, birlikte düşmeden önceki son 15 dakikalarını. Ve sadece kara delikler de değil, aynı zamanda evrendeki herhangi büyük bir karışıklık bu -- ve hepsinin en büyüğü de Büyük Patlama. Bu ifade icat edildiğinde, komikti -- "Ay, kim Büyük Patlama'ya inanır ki?" gibi. Ama şimdi o aslında, teknik açıdan daha doğru olabilir, çünkü o patlayabilir; bir ses çıkartabilir.
This animation from my friends at Proton Studios shows looking at the Big Bang from the outside. We don't ever want to do that actually. We want to be inside the universe because there's no such thing as standing outside the universe. So imagine you're inside the Big Bang. It's everywhere, it's all around you, and the space is wobbling chaotically. Fourteen billion years pass and this song is still ringing all around us. Galaxies form, and generations of stars form in those galaxies, and around one star, at least one star, is a habitable planet. And here we are frantically building these experiments, doing these calculations, writing these computer codes.
Proton Stüdyoları'ndan arkadaşlarımın bu animasyonu Büyük Patlama'ya dışarıdan bakışı gösteriyor. Gerçekte bunu hiç yapmak istemeyiz; evrenin içinde olmak isteriz, evrenin dışında duran diye bir şey yoktur çünkü. O halde Büyük Patlama'nın içinde olduğunuzu düşünün. Bu her yerde, sizin etrafınızda, ve uzay da düzensizce titriyor, 14 milyar yıl geçse bile bu şarkı hala tüm çevremizde çınlamaktadır. Galaksiler meydana gelir, ve nesiller boyu yıldızlar bu galaksilerde oluşur. Ve bir yıldızın etrafında, en azından tek birinin, yaşanabilir bir gezegen bulunur. Ve işte buradayız çılgınca bu deneyleri yapıyoruz, bu hesaplamaları yapıyoruz, bilgisayar kodlarını yazıyoruz.
Imagine a billion years ago, two black holes collided. That song has been ringing through space for all that time. We weren't even here. It gets closer and closer -- 40,000 years ago, we're still doing cave paintings. It's like hurry, build your instruments. It's getting closer and closer, and in 20 ... whatever year it will be when our detectors are finally at advanced sensitivity -- we'll build them, we'll turn on the machines and, bang, we'll catch it -- the first song from space. If it was the Big Bang we were going to pick up, it would sound like this. (Static) It's a terrible sound. It's literally the definition of noise. It's white noise; it's such a chaotic ringing. But it's around us everywhere, presumably, if it hasn't been wiped out by some other process in the universe. And if we pick it up, it will be music to our ears because it will be the quiet echo of that moment of our creation, of our observable universe.
Bir milyar yıl önce, iki kara deliğin çarpıştığını düşünün. Bu şarkı bütün bu zaman boyunca uzayda çınlamaktadır. Biz burada bile değildik. Yaklaşır, daha da yaklaşır -- 40,000 yıl önce biz hala mağara resimleri yapıyorduk. Çabuk olun araçlarınızı kurun gibi bir şeydi bu. Yaklaşır, yaklaşır ve 20 ... hangi yıl olursa olsun dedektörlerimiz nihayet gelişmiş hassasiyete ulaştığında -- onları kuracağız, makineleri çalıştıracağız ve işte, onu yakalayacağız -- uzaydan gelen ilk şarkıyı. Yakalayacağımız Büyük Patlama olsaydı eğer, bunun gibi ses çıkarırdı. (Durağan) Korkunç bir ses bu. Kelimenin tam anlamıyla gürültünün tanımı. Radyo paraziti gibi, öylesine düzensiz bir çınlama ki. Ama muhtemelen etrafımızdaki her yerde bu, tabii evrendeki başka bir işlem tarafından silinip yok olmadıysa. Ve biz onu alabilirsek, kulaklarımıza müzik gibi gelecek, çünkü gözlemlenebilir evrenin, yaradılışımızın o anındaki sessiz yankı olacaktır bu.
So within the next few years, we'll be able to turn up the soundtrack a little bit, render the universe in audio. But if we detect those earliest moments, it'll bring us that much closer to an understanding of the Big Bang, which brings us that much closer to asking some of the hardest, most elusive, questions. If we run the movie of our universe backwards, we know that there was a Big Bang in our past, and we might even hear the cacophonous sound of it, but was our Big Bang the only Big Bang? I mean we have to ask, has it happened before? Will it happen again? I mean, in the spirit of rising to TED's challenge to reignite wonder, we can ask questions, at least for this last minute, that honestly might evade us forever.
Bu nedenle önümüzdeki birkaç yıl içinde, müziğin sesini biraz daha açabileceğiz, evreni ses haline getirebileceğiz. Ama biz o ilk anları tespit edebilirsek eğer, bu bizi Büyük Patlama'yı anlamaya daha fazla yaklaştıracak, ki bu da bizi o zor, en zor soruların bazılarını sormaya çok daha fazla yaklaştıracaktır. Evrenin filmini geriye doğru sararsak eğer, geçmişimizde bir Büyük Patlama'nın olduğunu biliyoruz ve hatta onun kakafonik sesini de duyarız, fakat bizim Büyük Patlamamız eşsiz miydi? Yani şunu sormalıyız, bu daha önce de olmuş muydu? Tekrar olacak mı? Yani, merak ateşini yeniden tutuşturmak için TED'in yaptığı mücadeleye çağrı adına en azından bu son dakikada bizi sonsuza dek kurtaracak sorular sorabiliriz.
But we have to ask: Is it possible that our universe is just a plume off of some greater history? Or, is it possible that we're just a branch off of a multiverse -- each branch with its own Big Bang in its past -- maybe some of them with black holes playing drums, maybe some without -- maybe some with sentient life, and maybe some without -- not in our past, not in our future, but somehow fundamentally connected to us? So we have to wonder, if there is a multiverse, in some other patch of that multiverse, are there creatures? Here's my multiverse creatures. Are there other creatures in the multiverse, wondering about us and wondering about their own origins? And if they are, I can imagine them as we are, calculating, writing computer code, building instruments, trying to detect that faintest sound of their origins and wondering who else is out there.
Fakat şunu sormalıyız: Bizim evrenimizin daha büyük başka bir tarihin sadece kalıntısı olması mümkün müdür? Veya, bizim çoklu bir evrenin sadece bir kolu olmamız mümkün müdür -- her bir kolun geçmişinde kendi Büyük Patlamasına sahip olduğu -- belki de bazılarının davul çalan kara delikleri vardı, belki bazıları bundan yoksundu -- belki bazılarında duygulu yaşamlar vardı, bazılarında yoktu -- geçmişimizde değil, geleceğimizde de değil, ama bir şekilde temelde bize bağlı? O yüzden şunu merak etmeliyiz, eğer bir çoklu evren varsa, oranın başka bir yamasında yaratıklar var mıdır? İşte benim çoklu evren yaratıklarım. Çoklu evrende bizi merak eden, ve kendi kökenlerini merak eden başka yaratıklar var mıdır? Eğer öylelerse, onları kendimiz gibi hayal ediyorum, hesaplayan, bilgisayar kodları yazan, araç-gereç üreten, kökenlerine dair en zayıf sesi bile tespit etmeye çalışan ve ve orada başka kimlerin olduğunu merak eden.
Thank you. Thank you.
Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)