Now, a few years back, I was having a barbecue with friends and family. As usual, we talked about the weather, the good food or TV shows to watch. So nothing out of the ordinary until one attendee casually mentioned that he and his wife hadn't had sex in a long time. As you can imagine, what followed was an awkward silence. Until a six-year-old boy attending the barbecue with his parents blurted out that his parents had lots of sex and he could hear them all the time. And then the barbecue continued as if nothing had happened.
Bir kaç yıl önce, arkadaşlarım ve ailemle mangal yapıyorduk. Her zamanki gibi havadan, lezzetli yemekten ve izlenecek TV programlarından konuştuk. Hiçbir şey olağan dışı değildi. Ta ki bir misafirin rahat bir şekilde uzun zamandır karısı ile seks yapmadıklarından bahsedene kadar. Tahmin edebileceğiniz üzere sonrasında garip bir sessizlik oldu. Ta ki ailesiyle mangala gelmiş altı yaşındaki bir çocuğun ebeveynlerinin çok fazla seks yaptığını ve sürekli onları duyduğunu ağzından kaçırana kadar. Sonrasında da hiçbir şey olmamış gibi mangal devam etti.
Now, when I'm not having barbecues, I am researching how people interact with each other and how that transfers to their interactions with technologies, so not all too surprisingly, after this very unique social interaction at the barbecue, I was left wondering why we, the audience, were so greatly ignoring what the adult so openly shared with us that evening. So why the silence and then the laughter at the boy's comment? Well, both of them were breaking a social rule: never talk about sex, money or politics at a dinner table. We assume that an adult knows this rule and sticks to it. So when such expectations are broken, we sanction the offender accordingly -- in our case, with ignorance. When a child, however, breaks such a rule, we attribute this to their naive understanding of our social manners and up to a certain age at least, do not openly sanction them for it.
Mangal yapmadığım zamanlarda insanların birbiriyle nasıl etkileşime girdiklerini ve bunun teknolojiyle etkileşimlerine nasıl aktardığını araştırıyorum. Tam beklenildiği gibi mangaldaki bu çok eşsiz sosyal etkileşimden sonra biz seyircilerin o akşam o yetişkinin açık bir şekilde bizimle paylaştığı şeyi neden fazlasıyla görmezden geldiğimizi düşünmeye bırakıldım. Çocuğun yorumuna neden önce sessiz kalınıp sonrasında da kahkaha atıldı? İkisi de sosyal kuralı yıkmıştı: Yemek masasında para, siyaset ve cinsellikle ilgili asla konuşma. Bir yetişkinin bunu bildiğini ve bağlı kaldığını varsayarız. Böyle beklentiler yıkıldığında suçluyu bu doğrultuda cezalandırırız. Bizim durumumuzda görmezden gelmeyle. Bir çocuk böyle bir kuralı yıktığında bunu çocukların sosyal davranışlardaki tecrübesiz anlayışlarına yorarız. En azından belli bir yaşa kadar bunun için onları alenen cezalandırmayız.
Clearly, there is no official rule book for socially appropriate behaviors or even socially accepted dinner topics. In fact, our social norms are usually unwritten codes of conduct, and they change over time as we as a society change and learn. Less than a year ago, for instance, it was considered impolite not to shake hands when introducing yourself to someone. A few months and the worldwide spread of the coronavirus later and shaking hands may be something to be frowned upon and maybe even a thing of the past.
Toplumsal açıdan kabul edilmiş yemek konuları ve sosyal açıdan uygun davranışların resmi bir kural kitabı yok. Aslında toplumsal normlarımız genellikle geleneksel davranış kurallarıdır. Toplum olarak biz öğrendikçe ve değiştikçe zamanla değişirler. Örnek olarak, bir yıldan az bir süre önce Kendini birine tanıtırken tokalaşmamanın kabalık olduğu düşünülürdü. Bir kaç ay içinde koronavirüsün dünya çapındaki yayılışı sonrasında tokalaşmak karşı çıkılan bir şey ve hatta geçmişten bir şey olabilir.
The way we learn these social rules then is mostly by social rewards and social punishments. Now, as social animals, we aim for social approval and want to avoid other's disapproval. So we act in a way that is socially accepted and present ourselves in a socially desirable way to others. So we want to be seen as an individual that is smart, successful, sporty and active, creative, empathic and possibly all that at once. Now, through social media, our strive for social approval, and with it, our need for self-presentation and perfection has skyrocketed.
Bu toplumsal kuralları öğrenme şeklimiz genelde toplumsal ödül ve cezalardandır. Sosyal hayvanlar olarak, toplumsal onay hedefliyoruz ve diğerlerinin reddetmesinden kaçınmak istiyoruz. Toplumsal yönden kabul edilir şekilde davranırız. Kendimizi, diğerlerine toplumsal yönden istenen şekilde sunarız. Bir birey olarak şöyle görülmek istiyoruz: Akıllı, başarılı, sportif, enerjik, yaratıcı ve empatik. Mümkünse hepsini aynı anda istiyoruz. Sosyal medya ile birlikte, toplumsal onay için gayretimiz, onunla birlikte de benlik sunumu ve mükemmellik ihtiyacımız hızla yükseldi.
Clearly, there is a flip side to all of this. In any social interaction, we do not only look for others' approval, but we also constantly fear other's disapproval when we cannot live up to their expectations. Just consider an adult with incontinence problems or a drug addiction. If he or she had to talk to a health care professional, what would you expect to find? Or if a soldier returned from combat and had to talk about their fears or problems, do you think they would open up easily?
Açık bir biçimde, tüm bunların bir de diğer tarafı var. Herhangi bir sosyal etkileşimde sadece diğerlerinin onayını aramıyoruz. Ayrıca diğerlerinin beklentilerini karşılayamadığımızda onların reddetmesinden sürekli endişe ediyoruz. İdrar kaçırma problemi veya madde bağımlılığı olan bir yetişkin düşünün. O kadın veya erkek bir sağlıkçıyla konuşmak zorunda olsaydı ne bulmayı beklerdiniz? Bir asker savaştan döndüğünde korkuları ve problemleri hakkında konuşmak zorunda olsaydı sizce kolayca içini dökebilir miydi?
A team of USC researchers examined just that. So they looked at the data from the US Army. Traditionally, soldiers had to be interviewed by a human health care professional when returning from combat to check if everything is OK. Now, interestingly, the researchers found that soldiers hardly reported any problems after their returns. Surely many of them were truly fine, but the researchers also suspected that many soldiers did not dare to share their problems openly. After all, soldiers are trained to be strong and brave individuals that learn not to show any weaknesses. So openly admitting to have health problems, to have trouble sleeping or to have nightmares is not something easy to do for soldiers. The question then ultimately becomes how can we help individuals open up more easily and worry less about the judgment of others? Well, remember what I said earlier. We expect social evaluation in any social interaction. So how about we remove the social from the interaction? This is exactly what the team in the US did. In fact, they developed a virtual interviewer called SimSensei.
Amerikalı araştırmacılardan oluşan bir ekip tam da bunu inceledi. Amerikan ordusunun verisine baktılar. Geleneksel olarak askerler savaştan döndüklerinde her şeyin yolunda olup olmadığının kontrolünü sağlamak için insan sağlığı uzmanı ile görüştürülmeleri gerekir. İlginç şekilde, araştırmacılar askerlerin döndükten sonra herhangi bir problemden neredeyse hiç bahsetmediğini keşfetti. Çoğunun iyi olduğu kesindi. Ancak araştırmacılar çoğu askerin problemlerini açıkça paylaşmaya cesaret edemediklerinden de şüphelendiler. Sonuçta askerler zayıflıklarını göstermemeyi öğrenen güçlü ve cesur bireyler olmak için eğitilirler. Sağlık problemlerinin olduğunu, uyku sorunu yaşadığını veya kabuslar gördüğünü açıkça kabul etmek askerler için hiç kolay bir şey değil. Nihayetinde soru şuna geliyor: Bireylere daha kolay içini dökmeleri ve diğerlerinin yargılamasını daha az dert etmeleri konusunda nasıl yardım edebiliriz? Daha öncesinde söylediğim şeyi hatırlayın. Herhangi bir toplumsal etkileşimde toplumsal değerlendirme bekleriz. Değerlendirmeden toplumsallığı çıkartmaya ne dersiniz? Bu tam olarak Amerika’daki ekibin yaptığı şey. Hatta Simsensei denilen sanal bir görüşmeci kurdular.
So SimSensei is a digital avatar that has a humanlike appearance and can interact with clients through natural conversations. Now, when returning from combat, soldiers were now interviewed by the digital avatar instead of that human health care professional. And what happened? Well, once SimSensei was introduced, soldiers reported more health problems, like having nightmares or trouble sleeping. So machines can help remove the social from the equation and help people open up more easily.
Simsensei insansı görünüşü olan ve hastalarla doğal muhabbetlerle etkileşime girebilen dijital bir avatar. Askerler savaştan döndüklerinde insan sağlığı uzmanı yerine dijital avatarla görüştürülüyorlar. Ne oldu? Simsensei tanıtıldığında askerler kabus görme ve uyuma zorluğu gibi daha çok sağlık problemlerinden bahsetti. Makineler denklemden toplumsallığı çıkartmaya yardım edebilir ve insanların içini daha kolay dökmesine yardım eder.
But careful, not all machines are created equal. Considering the tremendous advancements in technologies like computer graphics or natural language processing, machines have become increasingly humanlike. The question then ultimately becomes, which rules do we apply in these interactions? Do we still apply social rules when we interact with humanlike machines? So do we start to worry about social judgment again? This is exactly what I examine in my research.
Ancak her makinenin eşit yaratılmadığına dikkat edin. Bilgisayar grafikleri veya doğal dil işlemi gibi teknolojideki şahane gelişmeleri değerlendirince makineler gitgide insanımsı bir hâl aldı. Nihayetinde soru şuna geliyor: Bu etkileşimlerde hangi kurallara başvuruyoruz? İnsanımsı makinelerle etkileşimdeyken hala toplumsal kurallara mı başvuruyoruz? Toplumsal yargılama konusunda yeniden kaygılanmaya mı başlıyoruz? Araştırmamda incelediğim şey tam olarak bu.
Together with colleagues, we have developed a series of chatbots. These chatbots were programmed to simulate text-based conversations and they were designed to be either very social and humanlike or very functional and machine-like. So, for instance, our humanlike bots use so-called speed disfluencies and social language cues, like these "ohos", "ahas", "hmms" we humans love to use in our conversations to signal our presence to conversation partners. In contrast, our machine-like bots lacked such social cues and simply kept to the talking points. Since we were interested in how much people would open up in these different conversations, we ask participants a number of questions, which gradually grew more and more personal, up to the point where we would ask participants to share possibly very delicate information about themselves.
Meslektaşlarla birlikte, bir dizi sohbet robotları geliştirdik. Sohbet robotları metin tabanlı konuşmaları taklit etmeye programlandı. Ayrıca bu sohbet robotları ya çok sosyal ve insanımsı ya da çok işlevsel ve makine gibi olmaları için tasarlandı. Örnek olarak, insanımsı robotlarımız sözde hız akıcısızlıklarını ve “ooo”, “oh” ve “hım” gibi sosyal dil işaretlerini kullanır. Bizler konuşma partnerlerine duruşumuzun sinyalini vermek için konuşmalarımızda böyle şeyleri kullanmaya bayılırız. Bunun aksine, makine gibi olan robotlarımızdan böyle sosyal işaretleri çıkardık ve konuşma konularına bağladı kaldı. Bu farklı konuşmalarda insanların içini ne kadar dökeceğiyle ilgilendiğimiz için kendileriyle ilgili çok hassas bilgiyi paylaşmalarını isteyerek katılımcılara git gide daha da kişiselleşen sorular soruyoruz.
Now, considering the findings from prior research, such as the one from the US Army before, we expected that people would apply more social rules in their interactions with these humanlike bots and act accordingly. So what did we find? Well, exactly that. So participants interacting with our humanlike bots were more concerned about social evaluation and as a result of this social apprehension, they also gave more socially desirable responses.
Öncesinde Amerikan ordusunda yapılan eski araştırmanın bulguları düşünüldüğünde bireylerin insanımsı robotlarla etkileşimlerinde toplumsal kurallara daha fazla başvurup ona göre davranacaklarını düşündük. Peki ne bulduk? Tam olarak da onu. İnsanımsı robotlarımızla etkileşime giren katılımcılar toplumsal değerlendirme konusunda daha endişeliydiler. Bu toplumsal endişeden dolayı da daha çok toplumsal olarak istenen cevaplar verdiler.
Let me give you an example. One of the most delicate questions that we asked participants was the number of prior sex partners they had had. When interacting with our humanlike bot, men reported to have significantly more prior sex partners and women reported to have significantly less than those men and women interacting with our mechanistic bot. So what does this all tell us? Well, first, men want to look good by having more prior sex partners and women by having less. Clearly, this already says a lot about what the different sexes consider socially desirable and how our expectations in society still differ across genders. But this opens up a whole new topic that I will better leave for other experts to discuss.
Bir örnek vereceğim. Katılımcılara sorduğumuz en hassas sorulardan biri geçmişteki cinsel partnerlerinin sayısını sormamızdı. İnsansı robotumuzla etkileşimdeyken, mekanik robotumuzla etkileşime geçen kadın ve erkeklere kıyasla erkekler bariz bir şekilde daha fazla, kadınlar ise belirgin bir şekilde daha az cinsel partneri olduğunu söyledi. Tüm bunlar bize ne anlatıyor? Birincisi, erkekler eskiden daha fazla cinsel partneri olmasıyla ve kadınlarda daha az olmasıyla iyi görünmek istiyor. Toplumsal olarak istenen şeyde farklı cinsiyetlerin ne düşündükleri ve toplumda beklentilerimizin cinsiyetler arasında hâlâ nasıl değiştiğiyle ilgili zaten bir çok şeyi söylüyor. Ancak bu yepyeni bir konuyu açtığı için diğer uzmanların tartışmasına bırakmam daha iyi olur.
Second, and maybe more importantly, from a consumer psychology perspective. People open up more easily when they interact with machines that are apparently just that -- machines. Today, a lot of sweat, money and tears is put into making machines basically indistinguishable from us. Now, this research can show that sometimes letting a machine be a machine is actually a good thing.
İkincisi ve belki de daha önemlisi tüketici psikolojisi bakış açısından. Görünürde sadece makine oldukları için insanlar makinelerle etkileşimdeyken kolayca içini döküyor. Bugünlerde çok fazla ter, para ve gözyaşı temelde bizlerden ayırt edilemez makineler yapmak için dökülüyor. Bu araştırma, bazen bir makinenin bir makine olmasına izin vermenin aslında iyi bir şey olduğun gösterebilir ki bu da beni üçüncü konuma getiriyor.
Which brings me to my third point. These machine interactions have been highly criticized at times. So you may have heard that Siri, Alexa or others make your kids rude or impolite. Hopefully, this research can show you a great upside of these machine interactions. In times of social media and our constant hunt for the next “like,” machines can give us grownups -- help us find that inner child again and give our constant need for self-presentation and perfection a time-out. For once, we do not need to worry if the number of prior sex partners is too high or too low, and instead it is OK to simply be who we are.
Bu makine etkileşimleri zaman zaman oldukça eleştirildi. Siri, Alexa ve diğerlerinin çocuklarınızı kabalaştırdığını duymuş olabilirsiniz. Umarım bu araştırma size bu gibi makine etkileşimlerinin büyük bir avantajını gösterebilir. Sosyal medya ve bir sonraki beğeni için daimi arayışımızın zamanlarında makineler biz yetişkinlere içimizdeki çocuğu yeniden bulup öz sunumu ve mükemmelliğe olan daimi ihtiyacımıza bir ara verir. Bu sefer, geçmişteki cinsel partnerlerin sayısının çok fazla ya da az olmasından endişe etmemize gerek yok. Bunun yerine, sadece olduğumuz kişiyi olmak sorun değil.
Ultimately, then, I think that these machines can remind us of a central element of what makes a good conversation partner: being nonjudgmental. so the next time you might encounter a unique social situation like mine at the barbecue, try to be less judgmental when another person openly shares their thoughts, feelings and problems with you. Many machines do this already, and maybe so should we.
Sonuçta bu makinelerin konuşma partnerini iyi yapan şeyin asıl unsurunu bize hatırlatabileceğini düşünüyorum: Yargılayıcı olmamak. Gelecek sefer sende benim mangalda karşılaştığım gibi eşsiz bir sosyal durumla karşılaşabilirsin. Başka biri seninle duygu, düşünce ve problemlerini paylaştığında daha az yargılayıcı olmaya çalış. Çoğu makine bunu zaten yapıyor. Belki de bizde öyle yapmalıyız.
Thank you very much.
Çok teşekkür ederim.