So, basically we have public leaders, public officials who are out of control; they are writing bills that are unintelligible, and out of these bills are going to come maybe 40,000 pages of regulations, total complexity, which has a dramatically negative impact on our life. If you're a veteran coming back from Iraq or Vietnam you face a blizzard of paperwork to get your benefits; if you're trying to get a small business loan, you face a blizzard of paperwork.
Belli ki kontrol dışına çıkmış liderlerimiz ve kamu görevlilerimiz var. Anlaşılmaz faturalar yazıyorlar. Ve o faturalardan belki 40.000 sayfa tamamen karma karışık, hayatımıza olumsuz etkisi olan düzenlemeler çıkıyor. Irak'dan veya Vietnam'dan gelen eski bir askerseniz, imtiyazlarınızı almak için bir dünya kağıt işiyle uğraşıyorsunuz. Küçük çaplı bir iş kredisi almaya çalışıyorsanız, yine bir dünya kağıt işiyle karşılaşıyorsunuz.
What are we going to do about it? I define simplicity as a means to achieving clarity, transparency and empathy, building humanity into communications. I've been simplifying things for 30 years. I come out of the advertising and design business. My focus is understanding you people, and how you interact with the government to get your benefits, how you interact with corporations to decide whom you're going to do business with, and how you view brands.
Bu konuda ne yapacağız? Ben "sadeliği", netliğe, şeffaflığa ve empatiye, -iletişimde insanlığı inşa etme- olarak tanımlıyorum. 30 yıldır sadeleştiriyorum. Reklamcılık ve dizayn işlerinden geliyorum. Benim odak noktam sizleri anlamak, menfaatinizi korumak için hükümet ile nasıl ilişkiye girdiğinizi, kiminle iş yapacağınıza karar vermek için şirketler ile nasıl ilişkiye girdiğinizi, ve markaları nasıl gördüğünüzü anlamak.
So, very quickly, when President Obama said, "I don't see why we can't have a one-page, plain English consumer credit agreement." So, I locked myself in a room, figured out the content, organized the document, and wrote it in plain English. I've had this checked by the two top consumer credit lawyers in the country. This is a real thing. Now, I went one step further and said, "Why do we have to stick with the stodgy lawyers and just have a paper document? Let's go online."
Başkan Obama dedi ki: "Neden bir sayfalık, sade bir İngilizce ile hazırlanmış tüketici kredisi anlaşması yapamadığımızı anlayamıyorum." Ben de kendimi bir odaya kilitledim, içeriği buldum, belgeyi hazırladım ve sade bir İngilizce ile yazdım. Ve de belgeyi ülkenin ileri gelen iki tüketici kredisi hukukçusuna kontrol ettirdim. Bu gerçek bir belgedir. Bir adım daha ileri gittim ve dedim ki, "Neden bu sıkıcı hukukçulara takılıp kaldık ve neden sadece kağıt belgeler var? Her şey online olsun."
And many people might need help in computation. Working with the Harvard Business School, you'll see this example when you talk about minimum payment: If you spent 62 dollars for a meal, the longer you take to pay out that loan, you see, over a period of time using the minimum payment it's 99 dollars and 17 cents. How about that? Do you think your bank is going to show that to people? But it's going to work. It's more effective than just computational aids. And what about terms like "over the limit"? Perhaps a stealth thing. Define it in context. Tell people what it means.
Bazı insanların hesaplama için yardıma ihtiyacı olabilir. Harvard Business School ile çalışırsanız, minimum ödeme konusunda bu örnek ile karşılaşırsınız. Bir yemek için 62 dolar harcadığınızda, eğer ödeme sürenizi uzatırsanız, bir süre sonra mimimum ödeme miktarının 99 dolar 17 sent olduğunu görürsünüz. Buna ne dersiniz? Sizce bankanız bunu insanlara gösterecek midir? Ama bu işe yarayacaktır. Hesaba dayalı yardımlardan daha etkindir. "Limit fazlası" gibi terimlere ne demeli? Belki biraz gizli bir şey. Durum içinde açıklayın. İnsanlara ne demek
When you put it in plain English, you almost force the institution to give the people a way, a default out of that, and not put themselves at risk. Plain English is about changing the content. And one of the things I'm most proud of is this agreement for IBM. It's a grid, it's a calendar. At such and such a date, IBM has responsibilities, you have responsibilities. Received very favorably by business.
olduğunu söyleyin. Bunu sade İngilizceye yerleştirdiğinizde insanlara bir yol bulmaları, insanları o durumdan kurtarabilecek ve kendilerini riske atmayacakları bir yol bulmaları için kurumları zorluyorsunuz. Sade İngilizce içeriği değiştirmek ile ilgilidir. Ve en gurur duyduğum şeylerden biri IBM için yapılan bu anlaşma. Bu bir kılavuz, düzenleme. IBM'in de sorumlulukları var sizin de sorumluluğunuz var. İş dünyasında memnuniyetle karşılandı.
And there is some good news to report today. Each year, one in 10 taxpayers receives a notice from the IRS. There are 200 million letters that go out. Running through this typical letter that they had, I ran it through my simplicity lab, it's pretty unintelligible. All the parts of the document in red are not intelligible. We looked at doing over 1,000 letters that cover 70 percent of their transactions in plain English. They have been tested in the laboratory. When I run it through my lab, this heat-mapping shows everything is intelligible. And the IRS has introduced the program.
Ve bugün belirtmemiz için bazı iyi haberler var. Her yıl 10 vergi mükellefinden birine IRS (Milli Vergi Bürosu)'ten bir uyarı geliyor. Gönderilen 200 milyon mektup var. Ellerinde bulunan bu tipik mektuplar oradan oraya yollanıyor, ben de sadelik laboratuvarımda inceledim, oldukça anlaşılamaz durumda. Belgenin kırmızı ile gözüken bölümleri anlaşılamayacak şekilde. IRS'in sade İngilizce ile hazırlanmış 1000 mektubunu inceledik yüzde 70'e tekabül ediyor. Laboratuvarda test edildiler. Ve ben bu belgeleri laboratuvarımda incelediğimde bu ısı-haritası her şeyin anlaşılır olduğunu gösteriyor. Ve IRS programın kullanımını hayata geçirdi.
(Applause)
(Alkışlar)
There are a couple of things going on right now that I want to bring to your attention. There is a lot of discussion now about a consumer financial protection agency, how to mandate simplicity. We see all this complexity. It's incumbent upon us, and this organization, I believe, to make clarity, transparency and empathy a national priority. There is no way that we should allow government to communicate the way they communicate. There is no way we should do business with companies that have agreements with stealth provisions and that are unintelligible.
Sizlerin dikkatine sunmak istediğim şimdilerde gerçekleşmekte olan bir kaç şey var . Şu anda tüketiciyi finansal açıdan koruma ajansı hakkında ve sadeliğin nasıl uygulanması gerektiği konusunda bir çok tartışma var. Biz bunların hepsini karmaşıklık olarak görüyoruz. Netlik, şeffaflık ve empatiyi ulusal bir öncelik haline getirmek bence, bizim ve bu organizasyonun görevidir. Hükümetlere şu andaki gibi iletişim kurmalarına izin vermemize imkan yok. Anlaşılamayan ve gizli hükümleri olan anlaşmalar yapan şirketlerle iş yapmamıza imkan yok.
So, how are we going to change the world? Make clarity, transparency and simplicity a national priority. I thank you.
Öyleyse, dünyayı nasıl değiştireceğiz? Netlik, şeffaflık ve sadelik ulusal önceliğimiz. Teşekkür Ederim.
(Applause)
(Alkışlar)