I was on a long road trip this summer, and I was having a wonderful time listening to the amazing Isabel Wilkerson's "The Warmth of Other Suns." It documents six million black folks fleeing the South from 1915 to 1970 looking for a respite from all the brutality and trying to get to a better opportunity up North, and it was filled with stories of the resilience and the brilliance of African-Americans, and it was also really hard to hear all the stories of the horrors and the humility, and all the humiliations. It was especially hard to hear about the beatings and the burnings and the lynchings of black men. And I said, "You know, this is a little deep. I need a break. I'm going to turn on the radio." I turned it on, and there it was: Ferguson, Missouri, Michael Brown, 18-year-old black man, unarmed, shot by a white police officer, laid on the ground dead, blood running for four hours while his grandmother and little children and his neighbors watched in horror, and I thought, here it is again. This violence, this brutality against black men has been going on for centuries. I mean, it's the same story. It's just different names. It could have been Amadou Diallo. It could have been Sean Bell. It could have been Oscar Grant. It could have been Trayvon Martin.
Bu yaz uzun bir yolculuk yaptım ve Isabel Wilkerson'ın harika eseri "The Warmth of Other Suns" (Başka Güneşlerin Sıcaklığı)'ını dinlerken mükemmel zaman geçirdim. 1915 ile 1970 arasında altı milyon siyahinin güneyden kaçışını, tüm zulümden sonra bir soluklanma ve kuzeyde daha iyi olanaklar elde etmeye çalışmalarını yazıya dökmüştü. Afrikalı Amerikanların dirençli ve parlak hikâyeleriyle doluydu ve aynı zamanda tüm dehşet verici hikâyeleri, tevazuyu ve aşağılamaları duymak oldukça zordu. Özellikle de dayaklar, yakmalar ve siyahi insanların linç edilmesi. Dedim ki, "Bilirsin bu biraz derin. Ara vermem gerek. Radyoyu açacağım." Radyoyu açtım ve işte ordaydı: Ferguson, Missouri, Michael Brown, 18 yaşındaki siyah adam, silahsız, beyaz polis tarafından vurulmuş, kendinden geçmiş hâlde dört saattir kanı akıyordu. Büyükannesi, küçük çocukları ve komşuları korku içinde izliyorlardı. Düşündüm ki, yine aynı şey. Siyahilere karşı bu şiddet, vahşet yüzyıllardır devam ediyor. Demek istediğim, aynı hikâye. Yalnızca farklı isimlerle. Amadou Diallo olabilirdi. Sean Bell olabilirdi. Oscar Grant olabilirdi. Trayvon Martin olabilirdi.
This violence, this brutality, is really something that's part of our national psyche. It's part of our collective history. What are we going to do about it? You know that part of us that still crosses the street, locks the doors, clutches the purses, when we see young black men? That part.
Bu şiddet, bu vahşet gerçekten bizim milli ruhumuzun bir parçası. Ortak tarihimizin bir parçası. Bununla ilgili ne yapacağız? Bilirsiniz bir kısmımız hâlen genç siyahi adamlar gördüğünde, yolun karşısına geçiyor, kapıları kilitliyor, çantasını kontrol ediyor, değil mi? O kısım.
I mean, I know we're not shooting people down in the street, but I'm saying that the same stereotypes and prejudices that fuel those kinds of tragic incidents are in us. We've been schooled in them as well. I believe that we can stop these types of incidents, these Fergusons from happening, by looking within and being willing to change ourselves.
Yani, sokakta insanları vurmadığımızı biliyorum ama içimizde bu tür olayları ateşlemeye neden olan ön yargılar ve klişelerinde aynı şey olduğunu söylüyorum. Bu şekilde bir eğitim aldık. İnanıyorum ki bu tür vakaları, bu Ferguson olaylarını, içinden bakarak ve kendimizi değiştirmek isteyerek durdurabiliriz.
So I have a call to action for you. There are three things that I want to offer us today to think about as ways to stop Ferguson from happening again; three things that I think will help us reform our images of young black men; three things that I'm hoping will not only protect them but will open the world so that they can thrive. Can you imagine that? Can you imagine our country embracing young black men, seeing them as part of our future, giving them that kind of openness, that kind of grace we give to people we love? How much better would our lives be? How much better would our country be?
Sizi harekete geçmeye çağırıyorum. Ferguson'un tekrar yaşanmamasını düşünmemiz adına bugün bize üç şey önermek istiyorum; siyahiler hakkında görüşlerimizi düzeltmek için bize yardımcı olabilecek üç şey. Sadece onların korunmasını değil aynı zamanda dünyaya açılarak gelişebileceklerini umduğum üç şey. Bunu hayal edebiliyor musunuz? Ülkemizin genç siyahileri kucakladığını, geleceğin parçası olarak görüldüklerini, bu şeffaflığın verildiğini, sevdiğimiz insanlara bu lütfu vermeyi hayal edebiliyor musunuz? Hayatlarımız ne kadar daha iyi olurdu? Ülkemiz ne kadar kadar iyi olurdu?
Let me just start with number one. We gotta get out of denial. Stop trying to be good people. We need real people. You know, I do a lot of diversity work, and people will come up to me at the beginning of the workshop. They're like, "Oh, Ms. Diversity Lady, we're so glad you're here" -- (Laughter) -- "but we don't have a biased bone in our body." And I'm like, "Really? Because I do this work every day, and I see all my biases."
Bir numara ile başlayayım. İnkar etmeyi bırakmalıyız. İyi insan olmaya çalışmayı durdurmalıyız. Gerçek insanlara ihtiyacımız var. Birçok farklılık çalışması yaptım, insanlar seminerin başında gelip diyecekler ki; "Bayan Farklılık, burada olduğunuz için çok memnunuz" -- (Kahkahalar) -- "ama vücudumuzda ön yargılı kemik yok" Diyorum ki, "Gerçekten mi? Çünkü her gün bu işi yapıyorum ve bütün ön yargılarımı görüyorum."
I mean, not too long ago, I was on a plane and I heard the voice of a woman pilot coming over the P.A. system, and I was just so excited, so thrilled. I was like, "Yes, women, we are rocking it. We are now in the stratosphere." It was all good, and then it started getting turbulent and bumpy, and I was like, "I hope she can drive." (Laughter) I know. Right. But it's not even like I knew that was a bias until I was coming back on the other leg and there's always a guy driving and it's often turbulent and bumpy, and I've never questioned the confidence of the male driver. The pilot is good. Now, here's the problem. If you ask me explicitly, I would say, "Female pilot: awesome." But it appears that when things get funky and a little troublesome, a little risky, I lean on a bias that I didn't even know that I had. You know, fast-moving planes in the sky, I want a guy. That's my default. Men are my default. Who is your default? Who do you trust? Who are you afraid of? Who do you implicitly feel connected to? Who do you run away from?
Çok uzun zaman önce değil, uçaktaydım ve P.A. sisteminden gelen bir kadın pilotun sesini duydum; çok heyecanlandım ve etkilendim. Dedim ki, "Evet, kadınlar, harikayız. Şimdi stratosferdeyiz." Her şey iyiydi ve sonra türbülans ve sarsıntı başladı. Dedim ki, "Umarım kullanabiliyordur." (Kahkahalar) Biliyorum. Doğru. Ama bunun bir ön yargı olduğunu bilmiyordum. Bunu epey çalkantılı ve türbülanslı başka bir yolculukta erkek bir pilot varken ve onun güvenini sorgulamadığımda anladım. Pilot iyidir. Şimdi burada bir sorun var. Eğer bana açıkça sorarsanız, derim ki: "Kadın pilot: Müthiş." Ama görünen o ki, işler dehşet verici, birazcık riskli ve zahmetli olduğunda var olduğunu bile bilmediğim bir ön yargıya eğildim. Gökyüzünde hızlı giden uçaklarda, bir erkek olsun isterim. Bu benim varsayılanım. Erkekler benim varsayılanım. Sizin varsayılanınız kim? Kime güvenirsiniz? Kimden korkarsınız? Kime gizli olarak bağlı hissediyorsunuz? Kimden kaçarsınız?
I'm going to tell you what we have learned. The implicit association test, which measures unconscious bias, you can go online and take it. Five million people have taken it. Turns out, our default is white. We like white people. We prefer white. What do I mean by that? When people are shown images of black men and white men, we are more quickly able to associate that picture with a positive word, that white person with a positive word, than we are when we are trying to associate positive with a black face, and vice versa. When we see a black face, it is easier for us to connect black with negative than it is white with negative. Seventy percent of white people taking that test prefer white. Fifty percent of black people taking that test prefer white. You see, we were all outside when the contamination came down.
Size öğrendiklerimizi anlatacağım. Bilinçsiz ön yargıyı ölçen gizli çağrıştırma testini, internete girip yapabilirsiniz. Beş milyon insan yaptı. Ortaya çıktı ki, bizim varsayımımız beyaz. Beyaz insanları seviyoruz. Beyazı tercih ediyoruz. Ne demek mi istiyorum? İnsanlara beyaz ve siyah adam resimleri gösterildiğinde, beyaz kişiye söylenen olumlu bir sözcüğü, siyah kişiye söylenen olumlu sözcükten, daha hızlı bir şekilde resimle ilişkilendiriyoruz ya da tam tersi. Siyah bir yüz gördüğümüzde, siyahı olumsuzlukla ilişkilendirmek beyazı olumsuzlukla ilişkilendirmekten daha kolay. Testi yapan beyaz insanların %70'i beyazı tercih ediyor. Testi yapan siyah insanların %50'si beyazı tercih ediyor. Görüyorsunuz, bu kire hepimiz maruz kalmışız.
What do we do about the fact that our brain automatically associates? You know, one of the things that you probably are thinking about, and you're probably like, you know what, I'm just going to double down on my color blindness. Yes, I'm going to recommit to that. I'm going to suggest to you, no. We've gone about as far as we can go trying to make a difference trying to not see color. The problem was never that we saw color. It was what we did when we saw the color. It's a false ideal. And while we're busy pretending not to see, we are not being aware of the ways in which racial difference is changing people's possibilities, that's keeping them from thriving, and sometimes it's causing them an early death.
Beynimizin otomatik olarak eşleştirmesi gerçeğiyle ilgili ne yapıyoruz? Biliyorsunuz ki, muhtemelen düşündüğünüz, tahmin ettiğiniz bir şey olan, renk körlüğüm üzerinde duracağım. Evet, buna yeniden değineceğim. Size önerecek miyim, hayır. Renkleri görmeyerek farklılık yaratmaya çalışmakta epey yol katettik. Sorun renkleri görmemiz asla değildi. Renkleri gördüğümüzde yaptıklarımızdı. Bu yanlış bir ideal. Biz, hangi ırksal farklılığın insanların olanaklarını değiştirdiğini fark etmediğimizi görmezden gelmekle meşgulken, bu onları gelişmekten alıkoyuyor ve bazen onların erken ölümüne sebep oluyor.
So in fact, what the scientists are telling us is, no way. Don't even think about color blindness. In fact, what they're suggesting is, stare at awesome black people. (Laughter) Look at them directly in their faces and memorize them, because when we look at awesome folks who are black, it helps to dissociate the association that happens automatically in our brain. Why do you think I'm showing you these beautiful black men behind me? There were so many, I had to cut them. Okay, so here's the thing: I'm trying to reset your automatic associations about who black men are. I'm trying to remind you that young black men grow up to be amazing human beings who have changed our lives and made them better.
Yani aslında bilim insanlarının bize anlattığı şey, asla olmaz. Renk körlüğünü düşünmeyin bile. Aslında bize önerdikleri, müthiş siyah insanlara dik dik bakmak. (Kahkahalar) Onların yüzlerine bakın ve hatırlayın, çünkü siyah olan müthiş halka baktığımıza bu beynimizde otomatikman gerçekleşen ilişkinin bozulmasını kolaylaştırıyor. Sizce neden arkamda bu güzel siyah erkekleri gösteriyorum? O kadar çoktu ki, onları kesmek zorunda kaldım. Tamam, şöyle ki, siyah insanlar hakkındaki otomatik ayrıştırmanızı sıfırlamaya çalışıyorum. Size genç siyahilerin, inanılmaz insanlar olarak büyüdüklerini ve hayatımızı değiştirip güzelleştirdiklerini hatırlatmaya çalışıyorum.
So here's the thing. The other possibility in science, and it's only temporarily changing our automatic assumptions, but one thing we know is that if you take a white person who is odious that you know, and stick it up next to a person of color, a black person, who is fabulous, then that sometimes actually causes us to disassociate too. So think Jeffrey Dahmer and Colin Powell. Just stare at them, right? (Laughter) But these are the things. So go looking for your bias. Please, please, just get out of denial and go looking for disconfirming data that will prove that in fact your old stereotypes are wrong.
Burada başka bir şey var. Bilimdeki bir başka imkân, sadece geçici olarak otomatik varsayımlarımızı değiştiriyor ama sizde nefret uyandıran tanıdığınız iğrenç beyaz bir insanı alıp mükemmel siyahi bir insanın yanına koyarsanız, bazen gerçekten de ayrışmamıza neden olur. Jeffrey Dahmer ve Colin Powell'ı düşünün. Hayretle bakıyorsunuz, değil mi? (Kahkahalar) Ama bu şeyler. Ön yargılarınızı arıyorsunuz. Lütfen, lütfen inkâr etmeyin ve doğrulanmayan verilere bakın. Bu gerçekte eski kalıplarınızın yanlış olduğunu kanıtlayacak.
Okay, so that's number one: number two, what I'm going to say is move toward young black men instead of away from them. It's not the hardest thing to do, but it's also one of these things where you have to be conscious and intentional about it. You know, I was in a Wall Street area one time several years ago when I was with a colleague of mine, and she's really wonderful and she does diversity work with me and she's a woman of color, she's Korean. And we were outside, it was late at night, and we were sort of wondering where we were going, we were lost. And I saw this person across the street, and I was thinking, "Oh great, black guy." I was going toward him without even thinking about it. And she was like, "Oh, that's interesting." The guy across the street, he was a black guy. I think black guys generally know where they're going. I don't know why exactly I think that, but that's what I think. So she was saying, "Oh, you were going, 'Yay, a black guy'?" She said, "I was going, 'Ooh, a black guy.'" Other direction. Same need, same guy, same clothes, same time, same street, different reaction. And she said, "I feel so bad. I'm a diversity consultant. I did the black guy thing. I'm a woman of color. Oh my God!" And I said, "You know what? Please. We really need to relax about this." I mean, you've got to realize I go way back with black guys. (Laughter) My dad is a black guy. You see what I'm saying? I've got a 6'5" black guy son. I was married to a black guy. My black guy thing is so wide and so deep that I can pretty much sort and figure out who that black guy is, and he was my black guy. He said, "Yes, ladies, I know where you're going. I'll take you there."
Tamam, bu bir numaraydı. İki numara, siyahilerden uzaklaşmak yerine onlara doğru yürüyün diyeceğim. Bunu yapmak çok zor değil ama bilinçli ve kasıtlı olarak yapmanız gereken şeylerden biri. Bir keresinde birkaç yıl önce, Wall Street bölgesinde bir meslektaşımlaydım. O gerçekten müthiş biri. Beraber çeşitlilik üzerine çalışıyorduk ve o renkli bir kadın, Koreli. Dışarıdaydık ve gece geç bir saatti, nereye gittiğimizi bilmiyorduk, kaybolmuştuk. Karşı caddede onu gördüm ve düşündüm ki "Müthiş, siyah adam." Ona doğru düşünmeden yürüdüm. İş arkadaşım, "Bu çok ilginç" der gibiydi. Karşı caddedeki o adam, siyahiydi. Bence siyahi adamlar genelde nereye gittiklerini bilirler. Neden tam olarak böyle düşünüyorum bilmiyorum. İş arkadaşım dedi ki, "Yaşasın siyah adam mı dedin?" O ise, "Aa! Siyah adam" demiş. Diğer yönde. Aynı ihtiyaç, aynı adam, aynı kıyafetler, aynı zaman, aynı cadde, farklı tepki. "Çok kötü hissettim. Ben bir çeşitlilik danışmanıyım. Siyahi adam tribi yaptım. Ben renkli bir insanım. Aman Tanrım!" dedi. Dedim ki, "Ne var biliyor musun? Lütfen. Gerçekten rahatlamaya ihtiyacımız var." Yani siyahilerle uzun bir geçmişim olduğunu anlamalısın. (Kahkahalar) Babam siyahi bir adam. Ne diyorum görüyor musunuz? 195 cm boyunda siyahi bir oğlum var. Siyahi bir adamla evlendim. Siyahi adamın kim olduğunu anlayabilmek için siyahi görüşüm oldukça geniş ve derin ve o benim siyahi adamımdı. Dedi ki, "Evet hanımlar nereye gittiğinizi biliyorum. Sizi oraya götüreceğim."
You know, biases are the stories we make up about people before we know who they actually are. But how are we going to know who they are when we've been told to avoid and be afraid of them? So I'm going to tell you to walk toward your discomfort. And I'm not asking you to take any crazy risks. I'm saying, just do an inventory, expand your social and professional circles. Who's in your circle? Who's missing? How many authentic relationships do you have with young black people, folks, men, women? Or any other major difference from who you are and how you roll, so to speak? Because, you know what? Just look around your periphery. There may be somebody at work, in your classroom, in your house of worship, somewhere, there's some black young guy there. And you're nice. You say hi. I'm saying go deeper, closer, further, and build the kinds of relationships, the kinds of friendships that actually cause you to see the holistic person and to really go against the stereotypes. I know some of you are out there,
Ön yargılar, insanlar hakkında onların gerçekte kim olduklarını bilmeden önce uydurduğumuz hikâyelerdir. Ama bize onlardan korkmamız ve kaçınmamız gerektiği anlatılırken onların kim olduğunu nasıl bileceğiz? Sıkıntınızın üstüne gitmenizi söyleyeceğim. Aptalca bir riske girmenizi istemiyorum. Diyorum ki, bir envanter yapın, sosyal ve profesyonel dairenizi genişletin. Daireniz içinde kim var? Kim eksik? Siyahi gençlerle, erkeklerle, kadınlarla kaç tane özgün ilişkiniz var? Tabiri caizse, olduğun kişiden ve nasıl davrandığından önemli oranda farkı var mı? Çünkü, biliyor musunuz? Sadece etrafınıza bir bakın. İş yeri veya sınıfınızda biri olabilir, ibadet ettiğiniz yerde, bir yerlerde, siyahi bir genç adam olabilir. İyi birisiniz. Merhaba deyin. Daha derine, yakına, daha ileriye gidin ve ilişki türleri kurun. Aslında bu ilişki türleri, bütünsel kişiyi görmemizi ve basmakalıp düşüncelerden kurtulmamızı sağlar. Biliyorum içinizden birileri,
I know because I have some white friends in particular that will say, "You have no idea how awkward I am. Like, I don't think this is going to work for me. I'm sure I'm going to blow this." Okay, maybe, but this thing is not about perfection. It's about connection. And you're not going to get comfortable before you get uncomfortable. I mean, you just have to do it. And young black men, what I'm saying is if someone comes your way, genuinely and authentically, take the invitation. Not everyone is out to get you. Go looking for those people who can see your humanity. You know, it's the empathy and the compassion that comes out of having relationships with people who are different from you. Something really powerful and beautiful happens: you start to realize that they are you, that they are part of you, that they are you in your family, and then we cease to be bystanders and we become actors, we become advocates, and we become allies. So go away from your comfort into a bigger, brighter thing, because that is how we will stop another Ferguson from happening. That's how we create a community where everybody, especially young black men, can thrive.
özellikle şunu diyecek, biliyorum çünkü benim de beyaz arkadaşlarım var, "Ne kadar tuhaf olduğumu bilmiyorsun. Bunun bende işe yarayacağını düşünmüyorum. Eminim elime yüzüme bulaştıracağım." Tamam, belki mükemmellikle ilgili değil. Bu, bağlantı ile ilgili. Rahatsız olmadan önce rahatlamazsınız. Sadece yapmalısınız. Genç siyahi adamlar, diyorum ki birisi yolunuza özgünce ve gerçekçe çıkıyorsa davetini kabul edin. Kimse üstünüze gelmeyecek. Sizdeki tevazuyu görebilen insanlar arayın. Bu bizden farklı insanlarla yaptığımız ilişkilerde ortaya çıkan empati ve merhamettir. Çok güçlü ve güzel bir şey ortaya çıkar: Onların siz olduklarının farkına varırsınız, onlar sizin bir parçanızdır, ailenizden biridir. Sonra seyirci olmayı bırakır, aktör oluruz, avukat oluruz ve müttefik oluruz. Şimdi rahatlığınızdan uzaklaşıp daha büyük ve parlak bir şey içine girin, çünkü bunu yaparak başka bir Ferguson olayını önleyebiliriz. Böylece herkesin özellikle de siyahi insanların başarılı olduğu bir toplum oluşturabiliriz.
So this last thing is going to be harder, and I know it, but I'm just going to put it out there anyway. When we see something, we have to have the courage to say something, even to the people we love. You know, it's holidays and it's going to be a time when we're sitting around the table and having a good time. Many of us, anyways, will be in holidays, and you've got to listen to the conversations around the table. You start to say things like, "Grandma's a bigot." (Laughter) "Uncle Joe is racist." And you know, we love Grandma and we love Uncle Joe. We do. We know they're good people, but what they're saying is wrong. And we need to be able to say something, because you know who else is at the table? The children are at the table. And we wonder why these biases don't die, and move from generation to generation? Because we're not saying anything. We've got to be willing to say, "Grandma, we don't call people that anymore." "Uncle Joe, it isn't true that he deserved that. No one deserves that." And we've got to be willing to not shelter our children from the ugliness of racism when black parents don't have the luxury to do so, especially those who have young black sons. We've got to take our lovely darlings, our future, and we've got to tell them we have an amazing country with incredible ideals, we have worked incredibly hard, and we have made some progress, but we are not done. We still have in us this old stuff about superiority and it is causing us to embed those further into our institutions and our society and generations, and it is making for despair and disparities and a devastating devaluing of young black men. We still struggle, you have to tell them, with seeing both the color and the character of young black men, but that you, and you expect them, to be part of the forces of change in this society that will stand against injustice and is willing, above all other things, to make a society where young black men can be seen for all of who they are.
Sonuncusu biraz zor olabilir, bunu biliyorum ama yine de onu bir yerlere koyacağım. Bir şey gördüğümüzde, bir şey söylemek için cesaretimiz olmalı, sevdiğimiz insanlara bile. Tatillerde masanın etrafına oturup güzel zaman geçirecek vaktimiz olacak. Birçoğumuz, tatilde masanın etrafındaki sohbetlere tanık olacak. "Büyükannem bir yobaz." demeye başlayacaksınız. (Kahkahalar) "Joe amca bır ırkçı." Ama büyükannemizi ve Joe amcamızı seviyoruz. Onlar iyi insanlar ama söyledikleri yanlış. Bir şeyler söyleyebilmeliyiz çünkü masada başka kimlerin olduğunu biliyoruz? Çocuklarımız da masada. Ön yargıların bitmeyip neden nesilden nesile geçtiğini merak ediyoruz. Çünkü hiçbir şey söylemiyoruz. Şöyle diyebilmeliyiz: "Büyükanne, artık insanlara öyle demeyeceğiz" "Joe Amca, bu doğru değil, o bunu hak etmiyor. Kimse bunu hak etmiyor." Eğer siyahi ebeveynlerin, özellikle siyah erkek çocukları olanların bunu yapma lüksü yoksa, çocuklarımızı ırkçılığın çirkinliğinden korumamak için istekli olmamız lazım. Canlarımızı, geleceğimizi alıp onlara idealleri olan ne kadar güzel bir ülkemiz olduğunu anlatmalıyız. Çok çalıştık, bazı ilerlemeler kaydettik ama henüz bitirmedik. Hâlâ üstünlük konusunda eski saçmalıklarımız var ve bu, kurum, toplum ve nesillerimizin kafasına bunu sokmamıza neden oluyor. Bu, umutsuz, uyumsuz ve de yıkıcı değersizleşmiş siyahi genç adamlar oluşturuyor. Hâlâ mücadele ediyoruz, iki rengi birlikte ve siyahi genç adamların karakterini görebilmeyi anlatmak zorundasınız ama beklediğiniz, bu toplumda bu haksızlığa karşı duracak değişim güçlerinin bir parçası olmak ve diğer her şeyden daha fazla genç siyahi erkeklerin toplumda kim olduklarını görebilmelerini istiyorsunuz.
So many amazing black men, those who are the most amazing statesmen that have ever lived, brave soldiers, awesome, hardworking laborers. These are people who are powerful preachers. They are incredible scientists and artists and writers. They are dynamic comedians. They are doting grandpas, caring sons. They are strong fathers, and they are young men with dreams of their own.
Birçok muhteşem siyah erkek, gelmiş geçmiş en muhteşem devlet adamı olanlar, cesur askerler, harika, çalışkan emekçiler. Güçlü bir vaiz olan insanlar var. İnanılmaz bilim adamları, sanatçılar ve yazarlar. Dinamik komedyenler. Sevecen büyükbabalar ve önem veren evlatlar. Güçlü babalar ve kendi hayalleri olan genç adamlar.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkışlar)