So, this happy pic of me was taken in 1999. I was a senior in college, and it was right after a dance practice. I was really, really happy. And I remember exactly where I was about a week and a half later. I was sitting in the back of my used minivan in a campus parking lot, when I decided I was going to commit suicide. I went from deciding to full-blown planning very quickly. And I came this close to the edge of the precipice. It's the closest I've ever come. And the only reason I took my finger off the trigger was thanks to a few lucky coincidences. And after the fact, that's what scared me the most: the element of chance.
Bu mutlu kare 1999 yılında çekildi. Üniversite'nin son sınıfındaydım ve dans provasının hemen sonrasıydı. Gerçekten çok mutluydum. Ve bir buçuk hafta sonra tam olarak nerede olduğumu hatırlıyorum. Kampüsün otoparkında ikinci el minivanımın arkasında oturuyordum, işte o an, intihar etmeye karar vermiştim. Karar verme aşamasından tam teşekküllü plan yapmaya hızlı bir geçiş yapmıştım. Uçurumun kenarına bu kadar yaklaşmıştım. Şu ana kadar en yaklaştığım andı. Tetiğe basmamamın tek nedeni için bazı şanslı tesadüflerdi. Ve işte bu olaydan sonra, beni en çok korkutan şey şans faktörü oldu.
So I became very methodical about testing different ways that I could manage my ups and downs, which has proven to be a good investment. (Laughs) Many normal people might have, say, six to 10 major depressive episodes in their lives. I have bipolar depression. It runs in my family. I've had 50-plus at this point, and I've learned a lot. I've had a lot of at-bats, many rounds in the ring with darkness, taking good notes. So I thought rather than get up and give any type of recipe for success or highlight reel, I would share my recipe for avoiding self-destruction, and certainly self-paralysis.
Bundan sonra gelgitlerimi test etmek için oldukça metodik bir hâl aldım, bu da iyi bir yatırım olduğunu zamanla kanıtladı. (Gülüşmeler) Birçok normal insan, hayatı boyunca altı ila on büyük depresif atak geçirebilirler. Bende bipolar depresyon var. Ailemde de var. Şu ana kadar 50'nin üzerinde geçirdim ve bunlardan çok şey öğrendim. Birçok kez sıra bana geldi, karanlık ile ringde bayağı round yaşadım, güzel notlar aldım. Ayağa kalkıp bir başarı reçetesi vermek ya da en iyi anlarımın bir filmini yapmak yerine, intihardan kaçınma reçetemi paylaşmayı tercih ettim ve ayrıca öz-felçten.
And the tool I've found which has proven to be the most reliable safety net for emotional free fall is actually the same tool that has helped me to make my best business decisions. But that is secondary. And it is ... stoicism. That sounds boring.
Bulduğum bu araç duygusal bir serbest düşüşe karşı en iyi güvenlik ağı olduğunu kanıtladı ve bu aynı araç ayrıca şimdiye kadar verdiğim en iyi ticari kararlara da yardım etmiştir. Ama bu ikincil sırada. Bu bir stoik felsefedir. Kulağa sıkıcı geliyor.
(Laughter)
(Kahkaha)
You might think of Spock, or it might conjure and image like this --
Spock'ı düşünebilirsiniz ya da böyle bir şey aklınıza gelebilir --
(Laughter)
(Kahkaha)
a cow standing in the rain. It's not sad. It's not particularly happy. It's just an impassive creature taking whatever life sends its way.
yağmurda bekleyen bir inek. Hüzünlü değil. Özellikle mutlu da değil. Yalnızca hayat ona ne gönderirse alan, kayıtsız bir canlı.
You might not think of the ultimate competitor, say, Bill Belichick, head coach of the New England Patriots, who has the all-time NFL record for Super Bowl titles. And stoicism has spread like wildfire in the top of the NFL ranks as a means of mental toughness training in the last few years. You might not think of the Founding Fathers -- Thomas Jefferson, John Adams, George Washington to name but three students of stoicism. George Washington actually had a play about a Stoic -- this was "Cato, a Tragedy" -- performed for his troops at Valley Forge to keep them motivated.
Tüm zamanların Süper Kupa NFL rekorunu elinde bulunduran, New England Patriots'un baş antrenörü Bill Belichick'i en büyük rakibiniz olarak görmezsiniz. Stoisizm, son yıllarda NFL'de başa oynayanlar arasında zihinsel dayanıklılık eğitimi olarak hızla yayılmaktadır. Kurucu atalarımızı, Thomas Jefferson, John Adams, George Washington, stoisizmin üç öğrencisi olarak düşünmezsiniz. George Washington'ın bir Stoik ile ilgili bir oyunu vardı -- "Cato, bir Trajedi"ydi -- Valley Forge'daki askerlerini motive tutabilmek için oynanıyordu.
So why would people of action focus so much on an ancient philosophy? This seems very academic. I would encourage you to think about stoicism a little bit differently, as an operating system for thriving in high-stress environments, for making better decisions. And it all started here, kind of, on a porch.
Peki neden eylem insanları eski bir felsefeye bu kadar odaklansın? Bu çok akademik duruyor. Stoisizmi yüksek stresli ortamlarda ayakta kalabilmenin bir yolu olarak, hatta daha iyi kararlar verebilmenin bir yolu olarak görmenizi isterim. Her şey burada başladı, bir şekilde, bir verandada.
So around 300 BC in Athens, someone named Zeno of Citium taught many lectures walking around a painted porch, a "stoa." That later became "stoicism." And in the Greco-Roman world, people used stoicism as a comprehensive system for doing many, many things. But for our purposes, chief among them was training yourself to separate what you can control from what you cannot control, and then doing exercises to focus exclusively on the former. This decreases emotional reactivity, which can be a superpower.
Atina'da MÖ 300 dolaylarında Citium'lu Zeno adında biri boyalı bir verandanın, "stoa"nın etrafında dolaşıp dersler verirmiş. Sonradan bu "stoisizm"e dönüşmüş. Ve Greko-Romen dünyada, insanlar stoisizmi birçok şey yapmak için kapsamlı bir sistem olarak kullanmışlar. Ama bizim amacımız için, bunların arasından neyi kontrol edip neyi edemeyeceğimizi ayırt edebilmeyi öğrenmek ve daha sonra da özellikle ilkine odaklanmayı sağlayacak şeyler yapmaktır. Bu duygusal reaktiviteyi azaltacaktır, ki bu bir süper güç olabilir.
Conversely, let's say you're a quarterback. You miss a pass. You get furious with yourself. That could cost you a game. If you're a CEO, and you fly off the handle at a very valued employee because of a minor infraction, that could cost you the employee. If you're a college student who, say, is in a downward spiral, and you feel helpless and hopeless, unabated, that could cost you your life. So the stakes are very, very high.
Ters olarak da, diyelim ki futbolda forvet oyuncusunuz. Bir pası kaçırdınız. Kendinize çok kızarsınız. Bu size oyunu kaybettirebilir. Bir CEO'ysanız ve çok değerli bir çalışana, ufak bir hatadan dolayı çok kızarsanız, bu size o çalışanı kaybetmeye malolabilir. Üniversite öğrencisiyseniz, diyelim ki çıkmaza girmiş bir öğrenciyseniz ve biçare ve umutsuz hissediyorsunuz, bu sizin hayatınıza malolabilir. Yani kaybedilecek şeyler çok çok büyük.
And there are many tools in the toolkit to get you there. I'm going to focus on one that completely changed my life in 2004. It found me then because of two things: a very close friend, young guy, my age, died of pancreatic cancer unexpectedly, and then my girlfriend, who I thought I was going to marry, walked out. She'd had enough, and she didn't give me a Dear John letter, but she did give me this, a Dear John plaque.
Sizi o noktaya götürecek birçok da şey var. Ben 2004'te hayatımı baştan aşağı değiştiren bir noktaya odaklanacağım. Beni bulmasının nedeni de iki olaydı: Çok yakın bir arkadaşım, genç, benim yaşlarımda, beklenmedik bir şekilde pankreas kanserinden ölmüştü ve sonra evlenmeyi düşündüğüm kız arkadaşım beni terk etti. Canına tak etmişti, bir "Sevgili John" mektubu bile bırakmadı, ama bana bunu verdi, bir Sevgili John plaketi.
(Laughter)
(Kahkaha)
I'm not making this up. I've kept it. "Business hours are over at five o'clock." She gave this to me to put on my desk for personal health, because at the time, I was working on my first real business. I had no idea what I was doing. I was working 14-plus hour days, seven days a week. I was using stimulants to get going. I was using depressants to wind down and go to sleep. It was a disaster. I felt completely trapped. I bought a book on simplicity to try to find answers.
Bunu uydurmuyorum. Sakladım. "Mesai saatleri saat beşte biter." Bana kişisel sağlığıma dikkat edeyim diye masama koymam için vermişti, çünkü o zamanlar hayatımdaki ilk gerçek işimde çalışıyordum. Ne yaptığım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Haftanın yedi günü, günde 14 saatin üzerinde çalışıyordum. Devam edebilmek için uyarıcılar kullanıyordum. Dinlenmek ve uyuyabilmek için sakinleştirici kullanıyordum. Tam bir felaketti. Tamamen kapana kısılmış hissediyordum. Cevap bulabilmek için yalınlık üzerine bir kitap satın almıştım.
And I did find a quote that made a big difference in my life, which was, "We suffer more often in imagination than in reality," by Seneca the Younger, who was a famous Stoic writer. That took me to his letters, which took me to the exercise, "premeditatio malorum," which means the pre-meditation of evils. In simple terms, this is visualizing the worst-case scenarios, in detail, that you fear, preventing you from taking action, so that you can take action to overcome that paralysis. My problem was monkey mind -- super loud, very incessant. Just thinking my way through problems doesn't work. I needed to capture my thoughts on paper. So I created a written exercise that I called "fear-setting," like goal-setting, for myself. It consists of three pages. Super simple.
Oradaki bir söz hayatımda büyük bir değişime neden oldu, "Hayalimizde, gerçekte olduğundan daha fazla acı çekeriz." Meşhur bir stoik yazar olan Genç Seneca'nın bir sözü. Bu beni mektuplarına götürdü, oradan da "premaditatio malorum" çalışmasına götürdü. Kötülüğün önceden düşünülmesi anlamına geliyor. Basitçe, korktuğunuz ne varsa, en kötü senaryoyu detaylı bir şekilde görselleştirmektir, sizi harekete geçmekten alıkoyacak, böylece paralize olmanızı engelleyecek aksiyonlar alabilirsiniz. Benim problemim maymun beyin -- çok gürültücü, çok aralıksız. Problemlerle ilgili kendi yolumu düşünmek işe yaramıyordu. Düşüncelerimi kâğıda dökmem gerekiyordu. Kendime yazılı bir egzersiz geliştirdim, kendim için, adına da "korku-belirleme" dedim, tıpkı hedef-belirleme gibi. Üç sayfadan oluşuyor. Çok basit.
The first page is right here. "What if I ...?" This is whatever you fear, whatever is causing you anxiety, whatever you're putting off. It could be asking someone out, ending a relationship, asking for a promotion, quitting a job, starting a company. It could be anything. For me, it was taking my first vacation in four years and stepping away from my business for a month to go to London, where I could stay in a friend's room for free, to either remove myself as a bottleneck in the business or shut it down.
İlk sayfa burada. "Eğer ben...?" Bu korktuğunuz ne varsa, sizde endişeye neden olan ne varsa, kenara attığınız ne varsa olabilir. Bu, birine çıkma teklif etmek olabilir, bir ilişkiyi bitirmek olabilir, terfi istemek, istifa etmek, şirket kurmak olabilir. Her şey olabilir. Benim için bu, dört yıldan sonra ilk iznime çıkmak ve işlerden bir aylığına Londra'ya gitmek için uzaklaşmaktı, orada bir arkadaşımın odasında bedavaya kalacaktım, böylece ya kendimi şirketteki bir darboğaz olarak kaldıracaktım ya da şirketi kapatacaktım.
In the first column, "Define," you're writing down all of the worst things you can imagine happening if you take that step. You want 10 to 20. I won't go through all of them, but I'll give you two examples. One was, I'll go to London, it'll be rainy, I'll get depressed, the whole thing will be a huge waste of time. Number two, I'll miss a letter from the IRS, and I'll get audited or raided or shut down or some such.
İlk sütunda, "Tanımla", burada bu adımı attığınızda başınıza gelebilecek en kötü şeyi düşünüp yazıyorsunuz. 10 ila 20 madde arası. Hepsinin üzerinden geçmeyeceğim, ancak iki örnek vereceğim. İlki, Londra'ya giderim, yağmurlu olur ve depresyona girerim, böylece tüm tatil bir zaman kaybına dönüşür. İkincisi, IRS'ten bir mektubu kaçırırım ve teftiş edilirim, hatta baskına uğrar ve şirketim kapanır.
And then you go to the "Prevent" column. In that column, you write down the answer to: What could I do to prevent each of these bullets from happening, or, at the very least, decrease the likelihood even a little bit? So for getting depressed in London, I could take a portable blue light with me and use it for 15 minutes in the morning. I knew that helped stave off depressive episodes. For the IRS bit, I could change the mailing address on file with the IRS so the paperwork would go to my accountant instead of to my UPS address. Easy-peasy.
Sonra "Önleme" sütununa geçeriz. Bu sütunda: "Bu maddelerin gerçekleşmesini engellemek için ya da en azından, gerçekleşme olasılığını azatmak için ne yapabiliriz?" sorusunun cevabını yazın. "Londra'da depresyona girmek" maddesi için yanıma taşınabilir mavi bir ışık alırım ve sabahları 15 dakika kullanırım. Bunun depresif ataklarıma iyi geldiğini biliyorum. IRS için de, posta adresimi, muhasebecime yönlendirebilirim, böylece evraklar posta kutuma değil, direkt olarak muhasebecime gider. Çocuk oyuncağı.
Then we go to "Repair." So if the worst-case scenarios happen, what could you do to repair the damage even a little bit, or who could you ask for help? So in the first case, London, well, I could fork over some money, fly to Spain, get some sun -- undo the damage, if I got into a funk. In the case of missing a letter from the IRS, I could call a friend who is a lawyer or ask, say, a professor of law what they would recommend, who I should talk to, how had people handled this in the past. So one question to keep in mind as you're doing this first page is: Has anyone else in the history of time less intelligent or less driven figured this out? Chances are, the answer is "Yes."
Daha sonra "Onar"a geçeriz. Burada, eğer en kötü senaryo gerçekleşirse oluşacak hasarı biraz da olsa tamir edebilmek için ne yapabiliriz ya da kimden yardım isteyebiliriz? İlk maddemizde, Londra'da, biraz daha para harcayıp İspanya'ya biraz güneş için gidebilirim -- çok ümitsizliğe kapılırsam, hasarı giderir. IRS'ten gelen mektubu kaçırma durumunda, avukat bir arkadaşımı arayabilirim veya bir hukuk profesörüne, ne önereceğini sorabilir ya da bu durumla karşılaşmış kişilerin ne yaptığını sorabilirim. İlk sayfayı yaparken aklınızda tutmanız gereken tek soru şudur: Tarihte benden daha az zeki ya da daha az motive biri bunun çözümünü bulmuş mudur? Ve büyük ihtimalle, cevap "evet"tir.
(Laughter)
(Kahkaha)
The second page is simple: What might be the benefits of an attempt or a partial success? You can see we're playing up the fears and really taking a conservative look at the upside. So if you attempted whatever you're considering, might you build confidence, develop skills, emotionally, financially, otherwise? What might be the benefits of, say, a base hit? Spend 10 to 15 minutes on this.
İkinci sayfa basit: Başarıya ulaşmaya çalışmanın faydaları neler olabilir? Gördüğünüz gibi korkulardan geçip işin olumlu tarafına muhafazakâr bir bakış atıyoruz. Yani her ne yapmayı düşünüyorsanız, bunun için özgüven mi, yetenek mi geliştirirsiniz, duygusal, finansal ya da başka şeyler? Mesela en ideal durumda getiri ne olur? Bunun üzerinde bir 10-15 dakika harcayın.
Page three. This might be the most important, so don't skip it: "The Cost of Inaction." Humans are very good at considering what might go wrong if we try something new, say, ask for a raise. What we don't often consider is the atrocious cost of the status quo -- not changing anything. So you should ask yourself, if I avoid this action or decision and actions and decisions like it, what might my life look like in, say, six months, 12 months, three years? Any further out, it starts to seem intangible. And really get detailed -- again, emotionally, financially, physically, whatever.
Üçüncü sayfa. Bu en önemli sayfa olabilir, o yüzden atlamayın: "Harekete geçmemenin maliyeti." İnsanlar yeni bir şey denediklerinde neyin ters gidebileceğini ele almakta oldukça iyidirler, örneğin zam istemek. Ama genellikle ele almadığımız şey, statükonun ağır maliyeti -- hiçbir şeyi değiştirmemenin. O yüzden kendinize sormalısınız, ben bu konuda karar vermez ya da harekete geçmezsem, hayatım nasıl bir hâl alır, mesela altı ay sonra, bir yıl ya da üç yıl sonra? Daha ötesine gidersek, biraz soyut görünmeye başlıyor. Ve gerçekten de detaylandırın, duygusal, finansal, fiziksel olarak, her türlü.
And when I did this, it painted a terrifying picture. I was self-medicating, my business was going to implode at any moment at all times, if I didn't step away. My relationships were fraying or failing. And I realized that inaction was no longer an option for me.
Ben bunu yaptığımda ortaya dehşet verici bir resim çıktı. Kendi kendime ilaç kullanıyordum, eğer uzaklaşmazsam, şirketim her an yok olabilirdi. İlişkilerim bozuluyor ya da bitiyordu. Ataletin artık benim için bir seçenek olmaktan çıktığının farkına vardım.
Those are the three pages. That's it. That's fear-setting. And after this, I realized that on a scale of one to 10, one being minimal impact, 10 being maximal impact, if I took the trip, I was risking a one to three of temporary and reversible pain for an eight to 10 of positive, life-changing impact that could be a semi-permanent. So I took the trip. None of the disasters came to pass. There were some hiccups, sure. I was able to extricate myself from the business. I ended up extending that trip for a year and a half around the world, and that became the basis for my first book, that leads me here today.
İşte üç sayfa buydu. Bu kadar. İşte bu korku-belirtme. Bundan sonra, 1'den 10'a bir ölçekte, 1 en düşük etki, 10 en büyük etki olmak üzere, seyahate çıkarsam, 1-3 arasında geçici ve geri dönülebilir bir acıyı göze alarak, 8-10 arası hayatımı değiştirebilecek etkiye sahip yarı-kalıcı bir sonuçla karşılaşacaktım. Bu yüzden o geziye çıktım. Hiçbir felaket başıma gelmedi. Evet ufak tefek aksaklıklar oldu. Kendimi işten kurtarmayı başarmıştım. Sonunda bu seyahati, tüm dünyaya ve bir buçuk yıla genişlettim ve bu benim ilk kitabımın temelini oluşturdu ve bu da beni bugün buraya getiren şeydi.
And I can trace all of my biggest wins and all of my biggest disasters averted back to doing fear-setting at least once a quarter. It's not a panacea. You'll find that some of your fears are very well-founded.
En büyük kazançlarımı ve en büyük felaketlerden kurtuluşumu incelersem, hepsinin ucunu en azından üç ayda bir yaptığım korku belirlemeye dayandırabilirim. Bu öyle her derde deva bir ilaç değil. Bazı korkularınızın çok sağlam temellere dayandığını göreceksiniz.
(Laughter)
(Kahkaha)
But you shouldn't conclude that without first putting them under a microscope. And it doesn't make all the hard times, the hard choices, easy, but it can make a lot of them easier.
Ama onları mercek altına yatırmadan bu sonuca varmamalısınız. Ve her zor zamandaki, zor kararları, kolay kılmayacaktır, ama onları en azından biraz daha kolay hâle getirebilir.
I'd like to close with a profile of one of my favorite modern-day Stoics. This is Jerzy Gregorek. He is a four-time world champion in Olympic weightlifting, political refugee, published poet, 62 years old. He can still kick my ass and probably most asses in this room. He's an impressive guy.
Kapanışımı en favori modern zaman Stoiklerinden biri ile kapatmak istiyorum. Bu Jerzy Gregorek. Olimpik halterde dört kez dünya şampiyonu olmuş, politik bir mülteci, kitabı olan bir şair, 62 yaşında. Beni ve bu salondaki birçok kişiyi pataklayabilir. Çok etkileyici biri.
I spent a lot of time on his stoa, his porch, asking life and training advice. He was part of the Solidarity in Poland, which was a nonviolent movement for social change that was violently suppressed by the government. He lost his career as a firefighter. Then his mentor, a priest, was kidnapped, tortured, killed and thrown into a river. He was then threatened. He and his wife had to flee Poland, bounce from country to country until they landed in the US with next to nothing, sleeping on floors.
Stoasında, verandasında çok zaman geçirdim, hayat ve pratik hakkında tavsiye aldım, Polonya'daki dayanışmanın bir parçasıydı, bu dayanışma hükûmet tarafından kaba-kuvvet ile baskılanan pasit bir sosyal değişim hareketiydi. İtfaiyeci olan kariyerini kaybetmişti. Daha sonra akıl hocası olan bir papaz, kaçırılmış, işkence görmüş, öldürülmüş ve nehre atılmıştı. Daha sonra tehdit edilmişti. Karısı ile birlikte Polonya'dan kaçmak zorunda kalmış ve bir ülkeden diğerine atlayıp durmak zorunda kalmıştı, son olarak yerlerde uyuyarak, ABD'ye neredeyse hiçbir şeyleri olmadan gelene kadar.
He now lives in Woodside, California, in a very nice place, and of the 10,000-plus people I've met in my life, I would put him in the top 10, in terms of success and happiness. And there's a punchline coming, so pay attention. I sent him a text a few weeks ago, asking him: Had he ever read any Stoic philosophy? And he replied with two pages of text. This is very unlike him. He is a terse dude.
Şimdi Woodside, Kaliforniya'da yaşıyor, hoş bir yer, hayatım boyunca tanıştığım 10000'in üzerinde insan arasında kendisini başarı ve mutluluk açısından ilk 10'a koyarım. Hikâyenin en son ve önemli kısmına geliyorum, lütfen dikkat edin. Birkaç hafta önce ona bir mesaj attım. Sorum: Hiç stoik felsefe okudun mu? İki sayfa metin ile cevap verdi. Hiç onun tarzı değil aslında. Kısa ve öz biridir.
(Laughter)
(Kahkaha)
And not only was he familiar with stoicism, but he pointed out, for all of his most important decisions, his inflection points, when he stood up for his principles and ethics, how he had used stoicism and something akin to fear-setting, which blew my mind.
Stoisizm ile sadece bilgi sahibi değil, çok daha fazlasıymış. Hayatındaki en önemli kararlarında, kırılma noktalarında, prensipleri ve etiği için bir şeylere karşı durduğunda, stoizmi ve korku-belirlemeye yakın bir şeyi kullandığı gösterdi. Bu benim aklımı aldı.
And he closed with two things. Number one: he couldn't imagine any life more beautiful than that of a Stoic. And the last was his mantra, which he applies to everything, and you can apply to everything:
İki madde ile bitirdi. Birincisi: Bir Stoik'in hayatından daha güzel bir hayat düşünemediği. Ve ikincisi, her şeye uyguladığı ve sizin de uygulayabileceğiniz mantrası:
"Easy choices, hard life. Hard choices, easy life."
"Basit kararlar, zor hayat. Zor kararlar, basit hayat."
The hard choices -- what we most fear doing, asking, saying -- these are very often exactly what we most need to do. And the biggest challenges and problems we face will never be solved with comfortable conversations, whether it's in your own head or with other people.
Zor kararlar -- bizi yapmaya, sormaya, söylemeye en çok korkutan şeyler -- bunlar sıkça en çok yapmamız gereken şeyler. Ve hayatta karşılaşacağımız en büyük zorluklar ve problemler, ister kendi kafamızın içinde, ister diğer insanlarla yapacağımız rahat sohbetlerle asla çözülemez.
So I encourage you to ask yourselves: Where in your lives right now might defining your fears be more important than defining your goals? Keeping in mind all the while, the words of Seneca: "We suffer more often in imagination than in reality."
O yüzden sizi kendinize şu soruyu sormanıza teşvik ederim: Hayatınızın neresinde korkularınızı belirmek, hedeflerinizi belirlemekten daha önemlidir? Seneca'nın şu şözlerini de aklınızda tutmayı unutmayın: "Hayalimizde, gerçekte olduğundan daha fazla acı çekeriz."
Thank you very much.
Çok teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)