There's a grocery store in Brooklyn, New York, with sales per square foot 4 times as high as any other grocery store in the area. 10,000 people work there, and it doesn’t have a CEO.
Brooklyn, New York’ta bulunan bir marketin metrekare başı satış oranı bölgedeki diğer marketlerden 4 kat fazla. Burada 10 bin kişi çalışıyor ancak başlarında bir CEO bulunmuyor.
This place is the Park Slope Food Co-op, and it’s one of 3 million cooperatives, or co-ops for short, around the world. Co-ops are a big part of the global economy: they employ 280 million people— 10% of the world’s workforce and the equivalent of over $2 trillion flow through their doors every year.
Bu yer, Park Slope Yiyecek Kooperatifi ve dünyadaki 3 milyon kooperatiften biri. Kooperatifler küresel ekonominin büyük bir parçasıdır: 280 milyon kişiye, yani küresel işgücünün %10′una istihdam sağlar. Bu da her yıl kapılarından 2 trilyon doların girmesi anlamına gelir.
How is it possible that a business with 10,000 workers doesn’t have a CEO?
10 bin kişinin çalıştığı bir işletmede nasıl oluyor da CEO bulunmuyor?
To answer that, we have to talk about what a co-op is and why they were founded.
Bunun için kooperatiflerin ne olduğunu ve neden kurulduklarını konuşmamız gerekiyor.
Let’s rewind to 1844. A group of 28 weavers in Rochdale, England came together to create and co-own a store. By buying in bulk directly from suppliers, they could negotiate prices, which allowed all of them to buy stuff they couldn't otherwise afford. They ran the store collectively and democratically, which was remarkable at the time. The Rochdale Society of Equitable Pioneers wasn't the world's first co-op, but it was the first to publicize its principles— principles that guide co-ops to this day.
Şimdi 1844 yılına bir gidelim. Rochdale, İngiltere’de yaşayan 28 dokumacı ortak bir mağaza açmak için bir araya geldi. Tedarikçilerden toptan mal satın alarak fiyatlarda pazarlık yapabiliyorlardı. Bu da satın alamayacakları malları almalarını sağlıyordu. Ortaklaşa ve demokratik olarak dükkanı işletiyorlardı ve bu, o dönemde kayda değerdi. Rochdale Adil Öncüleri Derneği, dünyanın ilk kooperatifi değildi ancak bugün kooperatiflere yol gösteren ilkeleri ilan eden ilk kooperatifti.
Today, there are all kinds of co-ops: REI in the US and S-Group in Finland are large consumer co-ops. Credit unions and mutual insurance companies are financial sector co-ops. And when farmers or other producers come together, that's a producer co-op.
Günümüzde birçok kooperatif türü var: ABD’de REI ve Finlandiya’da S-Group, büyük tüketici kooperatifleridir. Kredi birlikleri ve karşılıklı sigorta şirketleri finans kooperatifleridir. Çiftçiler veya diğer üreticiler ise üretici kooperatiflerini oluşturur.
And then there are worker co-ops, like Mondragon in Spain or The Cheeseboard in Berkeley, California, which are founded to provide jobs to people in the community.
İspanya’da Mondragon veya Kaliforniya, Berkeley’de Cheeseboard gibi işçi kooperatifleri ise topluma istihdam sağlamak için kurulmuşlardır.
Some consumer co-ops, like Park Slope, require their members to work shifts in the store. In exchange for their work, members pay 15 to 50% less for groceries, and they influence what products are— or aren’t— sold there.
Park Slope gibi tüketici kooperatifleri üyelerinin mağazada mesai yapmalarını şart koşar. Üyeler karşılığında yiyecek ürünlerine %15 ila %50 daha az ücret öderler ve hangi ürünün satılıp satılmayacağına etki ederler.
Three crucial things to know about co-ops: first, all co-ops are jointly owned by their members, whether those members are consumers, producers, workers, or whoever. Unlike traditional companies, which can have outside shareholders, all owners of a co-op are also members.
Kooperatiflerle ilgili 3 önemli bilgi: Öncelikle bütün kooperatiflerde üyeler kooperatife ortaktır. Bu üyeler tüketici, üretici, işçi veya herhangi biri olabilir. Dışarıdan ortakları olan geleneksel şirketlerin aksine, kooperatiflerin bütün sahipleri aynı zamanda üyedir.
Second, co-ops are not founded to maximize profit. Many do turn a significant profit, but that’s not their core mission. So evaluating a co-op purely by traditional business metrics ignores the most important reason for their existence: how well do they serve their members?
İkinci olarak, kooperatifler azami kâr elde etmek için kurulmazlar. Birçoğu yüksek kâr eder ancak bu onların temel görevi değildir. Kooperatifleri geleneksel işletme ölçütlerine göre değerlendirmek en önemli varlık sebeplerini göz ardı ediyor: Üyelerine ne kadar yararları var?
And third: co-ops are controlled democratically by their members.
Üçüncü olarak, kooperatifler üyeleri tarafından demokratik olarak yönetilir.
But how do decisions get made?
Ancak kararlar nasıl alınıyor?
It varies.
Değişiyor.
At a small worker co-op like The Cheeseboard, day-to-day operational decisions are just made by the workers.
Cheeseboard gibi küçük bir işçi kooperatifinde, gündelik işlerle ilgili kararlar işçiler tarafından alınıyor.
As co-ops get larger, they do institute some form of leadership or management.
Kooperatifler büyüdükçe, liderlik veya idare gibi bir yapı oluşturur.
Park Slope has a general manager who leads the 80 or so employees. And the largest network of worker and consumer co-ops in the world, Mondragon, has a president and managers who lead the roughly 30,000 worker-owners and 50,000 contract workers.
Park Slope’ta yaklaşık 80 çalışanı yöneten bir genel müdür bulunmaktadır. Dünyanın en büyük işçi ve tüketici kooperatifleri ağı Mondragon’da yaklaşık 30 bin işçi-hissedarı ve 50 bin sözleşmeli işçiyi yöneten bir başkan ve müdürler bulunuyor.
But leadership roles in a co-op are very different than in a traditional company. The leadership implements policies that its members or worker-owners have agreed upon, by vote. And at Mondragon workers, can vote to fire the president.
Ancak kooperatiflerdeki liderlik rolleri geleneksel şirketlerden çok farklıdır. Liderlik, üyelerin veya işçi-hissedarların oy kullanarak anlaştıkları politikaları uygular. Mondragon’da işçiler, oy kullanarak başkanı kovabilir.
At a co-op, there’s no single person with overarching, top-down power over everyone else, like a CEO would have in a traditional company.
Geleneksel şirketlerde CEO’nun sahip olduğu, herkesi kapsayan, baskın bir güce kooperatiflerde tek bir kişi sahip değildir.
Meanwhile, in both co-ops and traditional companies, major company-wide decisions are made by voting.
Hem kooperatiflerde hem de geleneksel şirketlerde, şirket çapında büyük kararlar oylama ile alınır.
But who votes and how is wildly different.
Ama kimin, nasıl oy verdiği ise son derece farklıdır.
In a traditional company, voting rights usually come with shares of stock. The more shares you own, the more votes you have. Take Alphabet, the parent company of Google: there are thousands of shareholders, but the two founders control 51% of the votes and therefore the direction of the company.
Geleneksel şirketlerde oy hakkı genellikle hisse senetlerine göre belirlenir. Ne kadar hisseniz varsa o kadar çok oyunuz olur. Mesela, Google’ın ana şirketi Alphabet’te, binlerce hissedar var ama iki kurucu oyların %51′ini oluşturuyor ve böylece şirketin yönünü belirliyor.
In a co-op, every member has the right to vote, and in most co-ops, every member gets one vote. That difference results in radically different policies than you’d find at traditional companies. For example, Mondragon limits the salaries of its management to about 6 times what the lowest paid worker makes. In Spain, CEOs of traditional companies make, on average, 143 times as much as a typical worker.
Kooperatiflerde her üyenin oy hakkı vardır ve çoğu kooperatifte her üye bir oy verebilir. Bu fark, geleneksel şirketlere göre radikal politikalar üretilmesine neden olur. Örneğin, Mondragon’da yönetimin maaşları, en düşük ücretli işçininkinden en fazla 6 kat ile sınırlanıyor. İspanya’da geleneksel şirket CEO’ları normal işçilerden ortalama 143 kat fazla kazanıyor.
At Park Slope, there’s a monthly general meeting, where any member can show up to vote, and a motion needs a simple majority to pass. It then gets taken up by the Board of directors, which is composed of co-op members, for official approval.
Park Slope’ta, her üyenin gelip oy kullandığı aylık toplantılar yapılır. Bir önergenin kabulü ise basit çoğunlukla sağlanır. Sonrasında kooperatif üyelerinden oluşan yönetim kurulunda resmi onay için değerlendirilir.
At The Cheeseboard, the worker-owners try to reach consensus on major decisions. This means that some decisions can take a long time. For example, in the late 1970s, the workers debated whether to post a sign outside declaring that The Cheeseboard was a collective for one and a half years. But the extensive discussion, and disagreements, around that decision made it a solid one— The Cheeseboard still advertises the fact that it’s a collective almost 50 years later.
Cheeseboard’da işçi-hissedarlar, büyük kararlarda uzlaşmaya çalışır. Yani bazı kararların alınması uzun sürebilir. Örneğin, 1970′lerin sonlarında, işçiler bir buçuk yıl boyunca, dışarıya Cheeseboard’un ortak bir girişim olduğunu beyan eden bir tabela asma konusunu tartıştılar. Ancak bu karardaki tartışma ve anlaşmazlıklar onu sağlam bir karara dönüştürdü: Cheeseboard, 50 yıl sonra bile hâlâ ortak bir girişim olduğunun reklamını yapıyor.
And that’s not all that’s working well at co-ops. Studies in the UK show that co-op start-ups are almost half as likely to close within five years as traditional businesses. And in one study, researchers polled 600 workers at two in-home healthcare businesses: one was a worker co-op and the other was a traditional company. The workers did similar work with similar salaries. The biggest difference? Co-op workers were about 40% happier with their jobs.
Kooperatiflerde iyi giden tek şey bunlar değil. Birleşik Krallık’taki araştırmalara göre, kooperatif girişimlerin beş yıl içinde kapanma olasılığı geleneksel şirketlerin yarısı. Bir çalışmada araştırmacılar, iki evde bakım şirketinde 600 çalışana anket yaptılar: Biri işçi kooperatifi, diğeri geleneksel şirketti. Çalışanlar benzer maaşlarla benzer işler yapıyorlardı. En büyük fark ne miydi? Kooperatif çalışanları işlerinden %40 daha çok memnundular.