I'd like to start by asking you all to go to your happy place, please. Yes, your happy place, I know you've got one even if it's fake.
Hepinizden, sizi mutlu eden bir yere gitmenizi isteyerek başlamak istiyorum. Evet, mutlu olduğunuz bir yer, Bir yeriniz olduğunu biliyorum, sahte bile olsa .
(Laughter)
(Kahkahalar)
OK, so, comfortable? Good.
Evet, rahat mısınız ? Güzel.
Now I'd like to you to mentally answer the following questions. Is there any strip lighting in your happy place? Any plastic tables? Polyester flooring? Mobile phones? No? I think we all know that our happy place is meant to be somewhere natural, outdoors -- on a beach, fireside. We'll be reading or eating or knitting. And we're surrounded by natural light and organic elements. Natural things make us happy. And happiness is a great motivator; we strive for happiness. Perhaps that's why we're always redesigning everything, in the hopes that our solutions might feel more natural. So let's start there -- with the idea that good design should feel natural.
Şimdi sizden akıllıca şu soruları cevaplamanızı istiyorum. Mutlu yerinizde herhangi bir led aydınlatma var mı? Plastik masalar? Polyester döşemeler? Cep telefonları? Hayır mı? Bence hepimiz biliyoruz ki; mutlu olduğumuz yer; doğal, dışarıda bir yerlerde-- ateş başında, bir sahilde. Orada okuyoruz, yemek yiyoruz ya da örgü örüyoruz. Ve etrafımız doğal ışık ve organik unsurlarla çevrili. Doğal şeyler bizi mutlu eder. Mutluluk, büyük bir motivasyondur ve biz mutlu olmak için gayret ederiz. Belki de her şeyi her zaman yeniden tasarlamamızın sebebi çözümlerimizin daha doğal hissettirmesi umududur. İyi bir tasarımın, doğal hissettirmesi fikriyle başlayalım.
Your phone is not very natural. And you probably think you're addicted to your phone, but you're really not. We're not addicted to devices, we're addicted to the information that flows through them. I wonder how long you would be happy in your happy place without any information from the outside world. I'm interested in how we access that information, how we experience it. We're moving from a time of static information, held in books and libraries and bus stops, through a period of digital information, towards a period of fluid information, where your children will expect to be able to access anything, anywhere at any time, from quantum physics to medieval viticulture, from gender theory to tomorrow's weather, just like switching on a lightbulb -- Imagine that.
Telefonunuz doğal değildir. Ve muhtemelen ona bağımlı olduğunuzu düşünüyorsunuz. Ama değilsiniz. Biz cihazlara bağımlı değiliz. biz, onlardan akan bilgiye bağımlıyız. Merak ediyorum da acaba dışarıdan bilgi almadan mutlu yerinizde ne kadar süre daha mutlu kalabilirdiniz. Ben bu bilgiye nasıl ulaştığımızla ilgileniyorum. Bilgiyi nasıl deneyimlediğimizle. Biz, kitaplarda, kütüphanelerde ve otobüs duraklarındaki durağan bilgi çağından, dijital bilgi çağını geçerek akışkan bilgi çağına doğru hareket ediyoruz. Çocuğunuzun, herhangi bir bilgiye herhangi bir yerde ve zamanda ulaşabileceği bir çağ; kuantum fiziğinden ortaçağ bağcılığına, cinsiyet teorisinden yarınki hava durumuna kadar. Tıpkı bir lambayı kapatıp açmak gibi. Hayal edin.
Humans also like simple tools. Your phone is not a very simple tool. A fork is a simple tool.
İnsanlar basit aletleri severler. Telefonunuz çok basit bir alet değildir. Çatal basit bir alettir.
(Laughter)
(Kahkahalar)
And we don't like them made of plastic, in the same way I don't really like my phone very much -- it's not how I want to experience information.
Ve biz, onları plastik sevmiyoruz aynı şekilde telefonumu pek sevmiyorum-- Ben, bilgiyi bu şekilde elde etmeyi istemiyorum.
I think there are better solutions than a world mediated by screens. I don't hate screens, but I don't feel -- and I don't think any of us feel that good about how much time we spend slouched over them. Fortunately, the big tech companies seem to agree. They're actually heavily invested in touch and speech and gesture, and also in senses -- things that can turn dumb objects, like cups, and imbue them with the magic of the Internet, potentially turning this digital cloud into something we might touch and move.
Bence, ekran aracılı dünyadan daha iyi çözümler var. Ekranlardan nefret etmiyorum. Ama hiçbirimizin onlar üzerinde harcadığımız vakitten memnun olduğunu sanmıyorum. Neyse ki, büyük teknoloji şirketleri hemfikir görünüyor. Bu şirketler dokunma, konuşma, el işaretleri ve hisler üzerine büyük yatırım yaptılar -- bardak gibi cansız nesnelere dönüşebilecek ve internetin sihriyle aşılanıp, tüm bu dijital bulutu dokunabileceğimiz ve hareket ettirebileceğimiz bir şeye dönüştürecek.
The parents in crisis over screen time need physical digital toys teaching their kids to read, as well as family-safe app stores. And I think, actually, that's already really happening.
Çocuklarının ekran başında geçirdiği zaman için endişeli olan aileler, çocuklara okumayı öğreten fiziksel dijital oyuncaklara ve aile-korumalı uygulamalara ihtiyaç duyuyorlar. Ben bunun gerçekleştiğine inanıyorum.
Reality is richer than screens. For example, I love books. For me they are time machines -- atoms and molecules bound in space, from the moment of their creation to the moment of my experience. But frankly, the content's identical on my phone. So what makes this a richer experience than a screen? I mean, scientifically. We need screens, of course. I'm going to show film, I need the enormous screen. But there's more than you can do with these magic boxes. Your phone is not the Internet's door bitch.
Gerçeklik ekranlardan çok daha zengindir. Örnek olarak ben kitapları çok severim. Benim için onlar zaman makinesi -- atom ve molekülleri uzayda bağlanır, oluştukları andan benim okuduğum ana kadar. Ama açıkçası içeriği telefonumdaki ile aynı. Öyleyse bunu ekrandan daha zengin bir deneyim yapan nedir? Yani bilimsel olarak. Ekranlara ihtiyacımız var, orası kesin. Bir film göstereceğim ve bunun için devasal bir ekrana ihtiyacım var. Ama bu sihirli kutularla yapabileceğinizden daha fazla şey var. Telefonunuz, İnternet'in sürtüğü değil.
(Laughter)
(Kahkahalar)
We can build things -- physical things, using physics and pixels, that can integrate the Internet into the world around us. And I'm going to show you a few examples of those.
Fiziği ve pikselleri kullanarak İnternet'i dünyamıza entegre eden bir şeyler inşa edebiliriz -- fiziksel şeyler. Bunun birkaç örneğini göstereceğim.
A while ago, I got to work with a design agency, Berg, on an exploration of what the Internet without screens might actually look like. And they showed us a range ways that light can work with simple senses and physical objects to really bring the Internet to life, to make it tangible. Like this wonderfully mechanical YouTube player. And this was an inspiration to me.
Bir süre önce Berg adında bir tasarım ajansıyla ekranlar olmadan İnternet'in nasıl gözükeceği konusunda bir işte çalıştım. Ve ışığın, basit hislerle ve fiziksel objelerle çalışabildiği çeşitli yollar gösterdiler. İnternet'i hayata sokmak için, elle tutulur bir hale getirmek için. Bu harika mekanik Youtube oynatıcısı gibi. Ve bu benim için bir ilham oldu.
Next I worked with the Japanese agency, AQ, on a research project into mental health. We wanted to create an object that could capture the subjective data around mood swings that's so essential to diagnosis. This object captures your touch, so you might press it very hard if you're angry, or stroke it if you're calm. It's like a digital emoji stick. And then you might revisit those moments later, and add context to them online. Most of all, we wanted to create an intimate, beautiful thing that could live in your pocket and be loved.
Sonrasında, AQ adında bir Japon ajansıyla ruh sağlığı hakkında bir araştırmada çalıştım. Ruh hali değişimleri hakkında veri toplayan bir cihaz yapmak istedik. Bu tanı koymak için çok önemliydi. Bu cihaz, dokunuşunuzu kaydeder. Eğer sinirliyseniz bastırır, rahatsanız elinizle okşarsınız. Bir dijital emoji çubuğu gibi. Ve belki sonra bu anlara yeniden bakıp içerik ekleyebilirsiniz. Hepsinin ötesinde cebinizde yaşayabilecek samimi, güzel ve sevilebilecek bir şey yaratmak istedik.
The binoculars are actually a birthday present for the Sydney Opera House's 40th anniversary. Our friends at Tellart in Boston brought over a pair of street binoculars, the kind you might find on the Empire State Building, and they fitted them with 360-degree views of other iconic world heritage sights --
Dürbün, Sydney Operası'na 40. kuruluş yıl dönümü için bir doğum günü hediyesi oldu. Boston, Tellart'da ki arkadaşlarımız Empire State'da bulunabilecek türden bir çift şehir dürbünü getirdiler. Ve dürbünleri, ikonik dünya miraslarının 360 derecelik görünümlerine ayarladılar --
(Laughter)
(Kahkahalar)
using Street View. And then we stuck them under the steps. So, they became this very physical, simple reappropriation, or like a portal to these other icons. So you might see Versailles or Shackleton's Hut. Basically, it's virtual reality circa 1955.
Sokak Görünümünü kullanarak. Sonra bunları zemine sabitledik. Bu şekilde bunları başka bir döneme açılan bir portal gibi kullanarak yeniden yorumladık. Bu şekilde Versay'ı ya da Shackleton kulübesini görebilirsiniz. Aslında bu, 1955'te geçen sanal bir gerçeklik.
(Laughter)
(Kahkahalar)
In our office we use hacky sacks to exchange URLs. This is incredibly simple, it's like your Opal card. You basically put a website on the little chip in here, and then you do this and ... bosh! -- the website appears on your phone. It's about 10 cents.
Biz, ofiste web sayfalarına girmek için bu küçük kutuları kullanıyoruz. İnanılmaz derecede basit, tıpkı Opal kartınız gibi. Aslında bir web sayfasını bu çipe yüklüyorsunuz. Sonra bunu yapıyorsunuz ve bum! Site telefonunuzda açılıyor. Fiyatı 10 cent civarında.
Treehugger is a project that we're working on with Grumpy Sailor and Finch, here in Sydney. And I'm very excited about what might happen when you pull the phones apart and you put the bits into trees, and that my children might have an opportunity to visit an enchanted forest guided by a magic wand, where they could talk to digital fairies and ask them questions, and be asked questions in return. As you can see, we're at the cardboard stage with this one.
Treehugger, Sidney'de Grumpy Sailor and Finch ile şu an üzerinde çalıştığımız bir proje. Bu konuda olacaklardan çok heyecanlıyım. Telefonları kaldırıp bunun yerine teknolojiyi ağaçlara entegre ettiğinizde çocuklar, bir asa tarafından kontrol edilen sihirli bir ormanı görme olanağına sahip oluyor. dijital perilerle konuşup, soru sorabilecekleri ve karşılığında soru sorulabilecekleri bir sistem. Gördüğünüz gibi burada kartondan bir sahnedeyiz.
(Laughter)
(Kahkahalar)
But I'm very excited by the possibility of getting kids back outside without screens, but with all the powerful magic of the Internet at their fingertips. And we hope to have something like this working by the end of the year.
Çocukları ekran başından alıp onları dışarı çıkarma ihtimali beni çok heyecanlandırıyor -- tabii, ellerinin altındaki İnternet'in sihirli gücüyle birlikte. Ve biz yıl sonuna doğru böyle
So let's recap.
bir şeye sahip olmayı umut ediyoruz.
Humans like natural solutions. Humans love information. Humans need simple tools. These principles should underpin how we design for the future, not just for the Internet. You may feel uncomfortable about the age of information that we're moving into. You may feel challenged, rather than simply excited. Guess what? Me too. It's a really extraordinary period of human history.
Hepsini toparlamak gerekirse; İnsanlar doğal çözümleri severler. İnsanlar bilgiye bayılırlar. İnsanlar basit gereçlere ihtiyaç duyar. Bu prensipler, geleceği tasarlarken temel aldığımız şeyler olmalı. Sadece İnternet için değil. İçine girdiğimiz bilgi çağından rahatsız olabilirsiniz. Heyecanlanmak yerine zorlanmış hissedebilirsiniz. Ama bilin bakalım? Ben de böyle hissediyorum. Bu insanlık tarihinin sıradışı bir zamanı.
We are the people that actually build our world, there are no artificial intelligences... yet.
Dünyayı inşa eden biz insanlarız. Bir yapay zeka yok. Henüz.
(Laughter)
(Kahkahalar)
It's us -- designers, architects, artists, engineers. And if we challenge ourselves, I think that actually we can have a happy place filled with the information we love that feels as natural and as simple as switching on lightbulb. And although it may seem inevitable, that what the public wants is watches and websites and widgets, maybe we could give a bit of thought to cork and light and hacky sacks.
Biz; tasarımcılar, mimarlar, sanatçılar, mühendisler. Ve eğer kendimizi zorlarsak mutlu olabileceğimiz bir yere sahip olabiliriz -- o sevdiğimiz bilgilerle dolu, doğal hissettiren ve lambayı kapatıp açmak kadar basit. Ve kaçınılmaz görünmesine rağmen toplumun isteği akıllı saatler, web siteleri ve küçük aygıtlar. Belki de mantar, ışık ve kutular hakkında biraz daha düşünmeliyiz.
Thank you very much.
Çok teşekkürler.
(Applause)
(Alkışlar)