While we’re already feeling the devastating effects of human-caused climate change, governments continue to fall short on making and executing emissions pledges that would help thwart further warming. So, what will our world look like in the next 30 to 80 years, if we continue on the current path?
İnsanlığın kaynaklı iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini biz hissediyorken, hükümetler salınım vaatleri hakkında yetersiz kalmaya devam ediyor bu küresel ısınmayı daha da körüklüyor. Önümüzdeki 30-80 yıl içinde böyle giderse dünyamız nasıl görünecek?
While it’s impossible to know exactly how the next decade will unfold, scientists and climate experts have made projections, factoring in the current state of affairs. This future we’re about to describe is bleak, but remember there’s still time to ensure it doesn’t become our reality.
Önümüzdeki 10 yılda ne olacağını kestirmek zor bilim insanları ve iklim uzmanları devletlerin ekonomik ilişkileriyle ilgili öngörüler tasarladılar. Tanımlamak üzere olduğumuz bu gelecek kasvetli, ama unutmayın ki gerçek olmamasını sağlamak için zaman var.
It’s 2050. We’ve blown past the 1.5 degree target that world leaders promised to stick to. The Earth has warmed 2 degrees since the 1800s, when the world first started burning fossil fuels in mass scale.
2050 yılındayız. Dünya liderlerinin bağlı kalmaya söz verdiği 1,5 derecelik hedefi aştık. Dünya ilk kez fosil yakıtları büyük ölçüde kullanmaya başladığı 1800′lerden beri 2 derece ısındı.
Reports on heatwaves and wildfires regularly fill the evening news. Summer days exceed 40 degrees in London and 45 degrees in Delhi, as extreme heat waves are now 8 to 9 times more common. These high temperatures prompt widespread blackouts, as power grids struggle to keep up with the energy demands needed to properly cool homes. Ambulance sirens blare through the night, carrying patients suffering from heatstroke, dehydration, and exhaustion.
Sıcaklık dalgaları ve yangın haberleri haber bültenlerinde sürekli çıkıyor. Yaz günleri Londra’da 40 dereceyi ve Delhi’de 45 dereceyi aşıyor. Çünkü aşırı sıcak hava dalgaları şu anda 8 ila 9 kat daha yaygın. Yüksek sıcaklıklar, evleri uygun şekilde soğutmak için gereken enerji taleplerini karşılamakta zorlanan elektrik şebekeleri nedeniyle elektrik kesintilerine neden oluyor. Ambulans sirenleri gece boyunca ötüyor, kalp krizi, susuzluk ve bitkinlikten muzdarip hastaları taşıyor.
The southwestern United States, southern Africa, and eastern Australia experience longer, more frequent, and more severe droughts. Meanwhile, the Philippines, Indonesia, and Japan face more frequent heavy rainfall as rising temperatures cause water to evaporate faster, and trap more water in the atmosphere. As the weather becomes more erratic, some communities are unable to keep pace with rebuilding what’s constantly destroyed. Many move to cities, where they face housing shortages and a lack of jobs.
Güneybatı ABD, güney Afrika ve doğu Avustralya daha uzun, daha sık ve daha şiddetli kuraklıklar yaşıyor. Bu arada, Filipinler, Endonezya ve Japonya daha sık yağışlarla yüzleşiyor yükselen sıcaklıklar suyu daha hızlı buharlaştırıp atmosfere daha çok su hapsettiği için. Hava daha düzensiz hale geldikçe, bazı topluluklar sürekli olarak yıkılan şeyleri yeniden yapamaz hale geldiler. Çoğu konut kıtlığı ve işsizlikle yüzleştikleri şehirlere taşınıyor.
A resource squeeze is felt in newborn intensive care wards, as the rising temperature and air pollution cause higher rates of premature and underweight births. More children develop asthma and respiratory disease, and rates balloon in communities regularly exposed to forest fire smoke. The global emissions added to the atmosphere each year finally start to level off, thanks to government action, but it’s decades too late. We fail to reach net zero in time.
Yenidoğan yoğun bakımlarında kaynakların çekildiği hissediliyor, çünkü yüksek sıcaklıklar ve hava kirliliği yüksek oranda prematüre ve zayıf doğumlara sebep oluyor. Daha fazla çocukta astım ve solunum yolu hastalığı görülüyor ve oranlar orman yangınına maruz kalan topluluklarda patlıyor. Her yıl atmosferde çoğalan küresel emisyonlar, hükümetlerin müdahalesiyle azalmaya başlıyor ama bu onlarca yıl gecikmiş durumda. Zamanında net sıfıra ulaşamıyoruz.
As a result, by 2100 the Earth has warmed another 0.5 to 1.5 degrees. Over half of our remaining glaciers have melted. As the sea heats up, its volume increases due to thermal expansion. Together, this elevates sea level by well over a meter. Entire nations, like the Marshall Islands and Tuvalu, are uninhabitable as large swaths of their islands are submerged. Some islands, like the Maldives, spend billions building interconnected rafts that house apartments, schools, and restaurants that float above its drowned cities. Resettled climate migrants in Jakarta, Mumbai, and Lagos are forced to abandon their homes once again, as rising tides and extreme storms flood buildings and crumble infrastructure. Overall, 250 million people are displaced.
Sonuç olarak, 2100 yılına kadar Dünya 0,5 ila 1,5 derece daha ısındı. Kalan buzullarımızın yarısından fazlası eridi. Deniz ısındıkça, termal genleşme nedeniyle hacmi artıyor. Birlikte, bu deniz seviyesini bir metreden fazla yükseltiyor. Marshall Adaları ve Tuvalu gibi ada ülkeleri battığından büyük bir kısmı yaşanmaz halde. Maldivler gibi bazı adalar evlerin, restoranların ve okulların bağlı olduğu yüzen beton kaideler için milyarlar harcıyor. Cakarta, Mumbai ve Lagos’ta yeniden yerleşen iklim göçmenleri tekrardan evlerini terk etmek zorundalar çünkü yükselen dalgalar ve sert fırtınalar her yeri su altında bırakıyor, altyapıyı felç ediyor. Toplamda 250 milyon insan yerinden oluyor.
Some affluent cities like New York and Shanghai attempt to adapt, elevating buildings and roadways. Ten-meter-tall seawalls line the cities’ coasts. Children learn about extinct sea life which once inhabited the ocean’s reefs, all of which have vanished thanks to rising surface water temperatures.
New York ve Şangay gibi bazı varlıklı şehirler, binaları ve yolları yükselterek uyum sağlamaya çalışıyor. Şehirlerin kıyılarını 10 metre olan dalgakıranlar kaplıyor. Çocuklar bir zamanlar mercanlardaki yok olmuş deniz yaşamını öğreniyor, tüm bunlar yükselen yüzey sıcaklığı yüzünden silindiler.
Grocery prices skyrocket, as food and water scarcity touch all communities. Fruits and products long grown in the tropics and subtropics rarely show up on shelves, as intense heat waves paired with increasing humidity make it deadly for farmers to work outdoors. Unpredictable heatwaves, droughts, and floods cripple small-scale farmers in Africa, Asia, and South America, who previously produced one-third of the world’s food. Hundreds of millions of people are pushed into hunger and famine.
Market fiyatları birdenbire yükseliyor, yiyecek ve su kıtlığı her toplumu etkiliyor. Orta tropik ve tropiklerde uzun süredir yetişen meyveler ve ürünler nadiren raflarda görülüyor çünkü artan nemle birlikte yoğun ısı dalgaları çiftçiler için dışarıda çalışmayı ölümcül yapıyor. Öngörülemeyen sıcak hava dalgaları, kuraklık ve seller daha önce dünyanın gıdanın üçte birini karşılayan üç kıtadaki küçük çiftlikleri çökertiyor. Yüz milyonlarca insan açlığa ve kıtlığa sürükleniyor.
Climate predictions can feel overwhelming and terrifying. Yet many of the experts responsible for these assessments remain optimistic. Since countries have first begun taking steps to lower their emissions, warming projections have shifted downwards. In less than a decade, we’ve reduced our projected emission rates so that we’re no longer on track to hit nearly 4 degrees of warming.
İklim tahminleri bunaltıcı ve korkunç gelebilir. Ancak bu değerlendirmelerden sorumlu uzmanların çoğu iyimser. Ülkeler salınımlarını azaltmak için ilk adımları attıklarından dolayı, ısınma tahminleri düşüşe geçti. 10 yıldan az bir sürede salınım oranlarımızı düşürdük ki böylece 4 derece ısınmada değiliz.
Policies that invest in renewable energy sources, cut fossil fuel production, support electric transportation, protect our forests, and regulate industry can help mitigate the worst effects of climate change.
Yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik eden, fosil yakıt tüketimini kesen, elektrikli ulaşımı destekleyen, ormanlarımızı koruyan ve sanayiyi düzenleyen politikalar, iklim değişikliğinin en kötü etkilerini hafifletebilir.
But climate experts have also stressed that current policies and pledges don’t go far enough— in speed or scale. Enacting real change will require bold solutions, innovations, and collective action. There’s still time to rewrite our future, and every tenth of a degree counts.
Ama iklim uzmanları ayrıca belirtiyor ki şu anki politikalar ve sözler oranlarda ve hız konusunda yetersizler. Gerçek bir değişim cesur çözümler, yenilikler ve kolektif eylem gerektirecek. Geleceğimizi yeniden yazmak için hâlâ zaman var ve küçük dereceler bile önemli.