With medical students restraining the patient and onlookers eagerly awaiting, Scottish surgeon Robert Liston poised himself to begin. In quick succession, he cut his patient’s flesh, sawed through their tibia and fibula and, within just a few minutes, the amputation was complete. It was the 1830s and Liston was renowned for his surgical speed. This was important because, before anesthesia was widely used, patients had to consciously endure every moment of surgery.
Tıp öğrencileri hastayı zapt ederken ve seyirciler istekle beklerken İskoç cerrah Robert Liston başlamak için kendini hazırladı. Hızlı bir şekilde sırayla hastasının vücudunu kesti, kaval kemiği ve kamış kemiğini dikti ve birkaç dakika içinde uzuv kesimi tamamlanmıştı. 1830 yılıydı ve Liston ameliyat etme hızıyla meşhurdu. Bu önemli bir şeydi çünkü anestezi sıkça kullanılmadan önce hastalar bilinçli şekilde ameliyatın her anına dayanmak zorundaydı.
The quest for anesthetics that could induce unconsciousness and enable more meticulous surgeries launched long before Liston. Around 200 CE, Chinese physician Hua Tuo described mixing alcohol with a powder of various ingredients to anesthetize patients. And 13th century Arab surgeon Ibn al-Quff described patients taking anesthetics, likely inhaling drugs like cannabis, opium, and mandrake, from saturated sponges.
Bilinçsizliğe teşvik edebilen ve daha dikkatli ameliyatlara imkan sağlayacak anestetiklere olan istek Liston’dan çok önce ortaya çıkmıştı. Milattan sonra 200 yılında Çinli doktor Hua Tuo hastaları uyutmak için alkolü çeşitli içeriklerin tozlarıyla karıştırmayı öne sürdü. 13. yüzyıl Arap cerrahı Ibn al-Quff, hastaların doygun süngerlerden kenevir, afyon ve adamotu gibi ilaçlara teneffüs ederek anestetik aldığını öne sürdü.
By the end of the 1700s, many scientists were pondering chemistry’s medical applications. This led to a profusion of anesthetic advancements involving three main players: nitrous oxide, ether, and chloroform.
1700′lerin sonunda birçok bilim insanı kimyasalların tıbbi uygulamaları hakkında kafa yoruyordu. Bu durum üç ana oyuncuyu içeren çok fazla anestetik gelişmeye yol açtı: Azot oksit, eter ve kloroform.
In 1799, English chemist Humphry Davy began experimenting with nitrous oxide, or laughing gas— inhaling it himself and observing its effects on friends. Davy noted that its pain-relieving abilities might make it useful for surgical operations— but it would be decades before that happened. This was, at least in part, because some surgeons and patients were skeptical of the effectiveness and safety of anesthetic drugs.
1799 yılında İngiliz kimyacı Humphry Davy, kahkaha gazı olarak bilinen azot oksitle teneffüs ederek ve arkadaşları üzerindeki etkisini gözlemleyerek deneylere başladı. Davy, azot oksidin acıyı giderme özelliğinin cerrahi operasyonlar için kullanışlı olabileceğini not etti ancak bunun olması için onlarca yılın geçmesi gerekiyordu. Bunun sebebi de bazı cerrahların ve hastaların anestetik ilaçların güvenliği ve etkililiği konusunda şüpheci olmasıydı.
In 1804, Japanese surgeon Seishū Hanaoka successfully removed a breast tumor from a patient anesthetized with a mix of medicinal herbs. But the news stayed in Japan indefinitely.
1804 yılında Japon cerrah Seishü Hanaoka şifalı ot karışımıyla uyutulmuş bir hastadan başarılı bir şekilde göğüs tümörü çıkardı. Ama bu haber sonsuza kadar Japonya’da kaldı.
Eventually, ether started garnering medical attention. It was first formulated centuries before then came to be used recreationally. During the so-called “ether frolics” of the early 1800s, an American physician noted that the fall he suffered while using ether was painless. In 1842, he etherized a patient and successfully removed a tumor from his neck.
Nihayetinde eter tıpta dikkat çekmeye başladı. İlk olarak yüzyıllar önce formüle edildi sonrasında eğlence amaçlı kullanıldı. “Eter eğlenceleri” denilen 1800′lerin başındaki dönemde Amerikan bir doktor eter kullanıp düştüğünde acı hissetmediğini not etti. 1842 yılında bir hastayı eterle uyuttu ve boynundan başarılı bir şekilde tümör çıkarttı.
In the meantime, dentists finally began recognizing nitrous oxide’s promise. But, in 1845, when an American dentist attempted a public tooth extraction on someone anesthetized with nitrous oxide, he apparently encountered a setback when his patient screamed. It was probably just an insufficient dose— but it was a bad publicity moment for the drug.
Bu sırada diş hekimleri azot oksidin vaat ettiklerini fark etmeye başlamıştı. Ama 1845 yılında Amerikan diş hekimi azot oksitle uyutulmuş bir hastada halka açık bir diş çekimine yeltendiğinde hastasının çığlığını duyunca bir yenilgiyle karşılaştı. Muhtemelen bu yetersiz doz yüzündendi ancak ilaç için kötü bir reklam olmuştu.
Meanwhile, dentists refined ether for tooth extractions. And, in October 1846, an American dentist administered ether to a patient, and a surgeon removed the man’s neck tumor. Two months later, Liston himself performed an upper leg amputation on an etherized patient, who reportedly regained consciousness minutes after and asked when the procedure would begin. Further ether-enabled successes followed from India, Russia, and beyond.
Bu sırada diş hekimleri, diş çekimleri için eteri arıtmıştı. 1846 yılı Ekim ayında Amerikan bir diş hekimi bir hastaya eter uyguladı ve bir cerrah hastanın boyun tümörünü çıkarttı. İki ay sonra Liston, eter uygulanmış hastanın üst bacağını ameliyatla kesti ve hasta birkaç dakika sonra bilincini kazanıp ameliyatın ne zaman başlayacağını sordu. Bir başka şey ise eterin gerçekleştirdiği başarıların
But ether had issues, including unpleasant side effects.
Hindistan, Rusya ve diğer ülkelerde de devam etmesiydi.
Scottish obstetrician James Simpson heard about an alternative anesthetic called chloroform. And, in 1847, he and two colleagues decided to try some themselves and promptly passed out. Soon after, Simpson administered chloroform to one of his patients during childbirth. It quickly gained popularity because it was fast-acting and thought to be side-effect-free— though we now know it’s harmful and probably carcinogenic.
Ancak eterin hoş olmayan yan etkiler dahil olmak üzere problemleri vardı. İskoç doğum uzmanı James Simpson, kloroform denilen alternatif bir anestetiği duymuştu. 1847′de o ve iki iş arkadaşı kendileri üzerinde denemeye karar verdiler ve hızlı bir şekilde kendilerinden geçtiler. Bir süre sonra Simpson, doğum sırasında hastalarından birisine kloroform uyguladı. Hızlı bir şekilde popülerlik kazandı çünkü hızlı tepki veriyordu ve yan etkisinin olmadığı düşünülüyordu ancak şu an biliyoruz ki zararlı ve muhtemelen kanserojen.
Because anesthetics weren’t yet fully understood, they sometimes had lethal consequences. And some doctors held sexist and racist beliefs that dictated the amount of anesthesia they’d provide, if any at all. American obstetrician Charles Meigs argued that the pain of childbirth was a form of divine suffering and was skeptical that doctors should interfere with it. Throughout the 1840s, American physician James Marion Sims conducted experimental gynecological surgeries without pain relief, primarily upon enslaved Black women.
Anestetikler henüz tamamen anlaşılmadığı için bazen ölümcül sonuçlar doğurdular. Bazı doktorlar kullanacakları anestetik miktarlarını belirleyen cinsiyetçi ve ırkçı fikirlere sahipti tabii o da anestetik kullanacaklarsa eğer. Amerikan doğum uzmanı Charles Meigs, doğum acısının kutsal bir acı olduğunu söyledi ve doktorların buna müdahale etmesi konusunda şüpheciydi. 1840 yılı boyunca Amerikan doktor James Marison Sims öncelikli olarak esir edilmiş siyahi kadınlar üzerinde acı giderimi olmaksızın deneysel jinekolojik ameliyatlar yaptı.
By the late 19th century, those who could access anesthetics were undergoing increasingly complex operations, including some that were previously impossible. Chloroform came to be understood as a riskier, more toxic option, and fell out of favor by the early 1900s. Alongside newer drugs, ether and nitrous oxide are still used today— but in modified formulations that are safer and produce fewer side effects, while doctors closely monitor the patient’s state. Thanks to these advances, speed is not always of the essence and, instead of acute agony, surgery can feel like just a dream.
19. yüzyılın sonlarına doğru anestetiklere erişimi olanlar önceden yapılması mümkün olmayanlar da dahil olmak üzere oldukça karmaşık ameliyatlardan geçiyorlardı. Kloroform riskli ve daha zehirli bir seçenek olarak düşünüldü ve 1900′lerin başında gözden düştü. Yeni ilaçların yanı sıra eter ve azot oksit şu anda hala kullanılıyor ancak değiştirilmiş daha güvenli ve az yan etkisi olan formüllerinde ve doktorlar yakın bir şekilde hastaların durumunu gözlemlerken. Bu gelişmeler sayesinde artık hız kritik öneme sahip değil ve şiddetli acılar yerine ameliyat tıpkı bir rüyaymış gibi hissettirebilir.