Isn't it fascinating how the simple act of drawing a line on the map can transform the way we see and experience the world? And how those spaces in between lines, borders, become places. They become places where language and food and music and people of different cultures rub up against each other in beautiful and sometimes violent and occasionally really ridiculous ways. And those lines drawn on a map can actually create scars in the landscape, and they can create scars in our memories.
Harita üzerine çizgi çizmek gibi basit bir eylemin dünyayı görüş ve deneyimleyişimizi değiştirebilmesi, çizgiler ve sınırlar arasındaki o alanların mekânlar haline gelmesi büyüleyici değil mi? Dillerin, yemeklerin, müziğin ve farklı kültürlerden insanların bazen güzel bazen vahşiyane, zaman zaman oldukça gülünç biçimde rastlaştıkları yerler haline gelirler. Harita üzerine çekilen o çizgiler, aslında yeryüzünde iz oluşturabilir ve hafızamızda yaralar bırakabilirler.
My interest in borders came about when I was searching for an architecture of the borderlands. And I was working on several projects along the US-Mexico border, designing buildings made out of mud taken right from the ground. And I also work on projects that you might say immigrated to this landscape. "Prada Marfa," a land-art sculpture that crosses the border between art and architecture, and it demonstrated to me that architecture could communicate ideas that are much more politically and culturally complex, that architecture could be satirical and serious at the same time and it could speak to the disparities between wealth and poverty and what's local and what's foreign.
Sınırlara olan ilgim, sınırların mimarisini araştırdığım sırada oluştu. Amerika-Meksika sınır hattındaki birkaç proje üzerinde çalışıyor, yerden alınan topraktan yapılmış binalar tasarlıyordum. Ayrıca, bu alana göçle geldiği söylenebilecek projeler üzerinde çalıştım. ''Prada Marfa'' adında, sanatla mimari arasındaki sınırı aşan arazi sanatı heykeli, bana mimarinin siyasal ve kültürel açıdan oldukça karmaşık fikirlerin iletişimini sağlayabileceğini gösterdi. Mimarinin aynı zamanda hem eleştirel hem de ciddi olabileceğini, zengillik ile yoksulluk arasındaki farklılıkları, neyin yerli neyin yabancı olduğunu gösterebileceğini anlattı.
And so in my search for an architecture of the borderlands, I began to wonder, is the wall architecture? I began to document my thoughts and visits to the wall by creating a series of souvenirs to remind us of the time when we built a wall and what a crazy idea that was. I created border games,
Benim de sınır bölgelerinin mimarisine ilişkin arayışım sırasında aklımda bir soru oluştu. Bu duvar bir mimarlık eseri mi? Ben de düşüncelerimi ve duvarı ziyaretlerimi birtakım hatıralar yaratarak kaydetmeye başladım, bizlere duvarı inşa ettiğimiz dönemi ve bunun o zamanlar ne kadar çılgın bir fikir olduğunu hatırlatması için. Sınır oyunları,
(Laughter)
(Gülüşmeler)
postcards, snow globes with little architectural models inside of them, and maps that told the story of resilience at the wall and sought for ways that design could bring to light the problems that the border wall was creating.
kartpostallar, içinde küçük mimari maketler olan kar küreleri, duvara karşı direncin hikâyesini anlatan haritalar oluşturdum ve sınırın yarattığı problemin tasarım sayesinde çözülebilmesi için yollar aramaya başladım.
So, is the wall architecture? Well, it certainly is a design structure, and it's designed at a research facility called FenceLab, where they would load vehicles with 10,000 pounds and ram them into the wall at 40 miles an hour to test the wall's impermeability. But there was also counter-research going on on the other side, the design of portable drawbridges that you could bring right up to the wall and allow vehicles to drive right over.
Yani, bu duvar mimari bir eser midir? Tabii ki tasarlanmış bir yapı olup FenceLab adlı bir araştırma tesisinde tasarlanmıştır. 4.500 kilogramlık yüklerle doldurulmuş araçları, geçirmezliğini test etmek adına saatte 64 km hızla duvarın üstüne sürmüşlerdi. Ancak diğer tarafta devam eden karşıt bir araştırma vardı. Duvara götürülebilecek ve üzerinden araçların geçmesine izin verecek taşınabilir bir köprünün tasarımı.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And like with all research projects, there are successes and there are failures.
Her araştırma projesinde olduğu gibi başarılar ve başarısızlıklar var.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
But it's these medieval reactions to the wall -- drawbridges, for example -- that are because the wall itself is an arcane, medieval form of architecture. It's an overly simplistic response to a complex set of issues. And a number of medieval technologies have sprung up along the wall: catapults that launch bales of marijuana over the wall
Bunlar Ortaçağ'dan kalma tepkiler, açılıp kapanan asma köprü mesela, çünkü duvar kendi başına mimarinin gizemli ve Ortaçağ'dan kalma bir formu. Birtakım kompleks sorunlara karşı fazla basit bir cevap. Birkaç Ortaçağ teknolojisi duvar süresince türemiş: duvarın üstünden marihuana balyaları atan mancınıklar
(Laughter)
(Gülüşmeler)
or cannons that shoot packets of cocaine and heroin over the wall. Now during medieval times, diseased, dead bodies were sometimes catapulted over walls as an early form of biological warfare, and it's speculated that today, humans are being propelled over the wall as a form of immigration. A ridiculous idea. But the only person ever known to be documented to have launched over the wall from Mexico to the United States was in fact a US citizen, who was given permission to human-cannonball over the wall, 200 feet, so long as he carried his passport in hand
veya duvarın üzerinden kokain ve eroin paketleri ateşleyen toplar. Ortaçağ zamanlarında hastalıklı, ölü bedenler bazen biyolojik silahların ilkel bir şekli olarak duvarların üzerinden atılırdı ve bugün, insanların göçmenliğin bir şekli olarak duvarların üzerinden fırlatıldığı düşünülüyor. Gülünç bir düşünce. Ama şimdiye kadar duvarın üzerinden Meksika'dan Amerika'ya atıldığı bilinen belgelenmiş tek kişi, bir Amerikan vatandaşıymış. Ona duvarın üzerinden, 60 metre yüksekten atılma izni verilmiş. Tabii, pasaportunu elinde taşıması şartıyla
(Laughter)
(Gülüşmeler)
and he landed safely in a net on the other side. And my thoughts are inspired by a quote by the architect Hassan Fathy, who said, "Architects do not design walls, but the spaces between them." So while I do not think that architects should be designing walls, I do think it's important and urgent that they should be paying attention to those spaces in between. They should be designing for the places and the people, the landscapes that the wall endangers.
ve o karşı tarafta bulunan bir filenin içine güvenlice inmiş. Fikirlerimde mimar Hassan Fathy'nin bir sözünden ilham aldım. "Mimarlar duvarları değil, duvarların arasındaki alanları tasarlar." demişti. Yani, ben mimarların duvar tasarlaması gerektiğini düşünmüyorum, ama aradaki o alanlara dikkat etmelerinin önemli ve zaruri olduğunu düşünüyorum. Mekânlar ve insanlar için, duvarın tehlikeye attığı alanları tasarlamalılar.
Now, people are already rising to this occasion, and while the purpose of the wall is to keep people apart and away, it's actually bringing people together in some really remarkable ways, holding social events like binational yoga classes along the border, to bring people together across the divide. I call this the monument pose.
İnsanlar şimdiden gerekeni yapıyorlar ve duvarın amacı insanları ayırmak, birbirlerinden uzak tutmakken aslında onları dikkate değer şekillerde bir araya getiriyor. İnsanlar sınırda iki uluslu yoga dersi gibi etkinlikler düzenliyorlar, bölünen insanları bir araya getirmek için. Ben bu poza anıt pozu diyorum.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And have you ever heard of "wall y ball"?
Daha önce hiç "duvarbol"u duymuş muydunuz?
(Laughter)
(Gülüşmeler)
It's a borderland version of volleyball, and it's been played since 1979
Bu voleybolun sınır versiyonu ve 1979'dan beri oynanıyor.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
along the US-Mexico border to celebrate binational heritage. And it raises some interesting questions, right? Is such a game even legal? Does hitting a ball back and forth over the wall constitute illegal trade?
ABD-Meksika sınırı boyunca iki uluslu mirası kutlamak için. Bu akla ilginç sorular getiriyor, değil mi? Böyle bir oyun yasal mı? Duvarın üzerinden top atıp tutmak yasa dışı ticaret midir?
(Laughter)
(Gülüşmeler)
The beauty of volleyball is that it transforms the wall into nothing more than a line in the sand negotiated by the minds and bodies and spirits of players on both sides. And I think it's exactly these kinds of two-sided negotiations that are needed to bring down walls that divide.
Bu voleybolun güzelliği, duvarı sadece kumun üzerindeki bir çizgi haline getirmesi, her iki tarafın zihni, bedeni ve ruhu tarafından belirlenmiş bir çizgi. Ben asıl bu iki taraflı anlaşmaların bölen duvarı indirmek için gerektiğine inanıyorum.
Now, throwing the ball over the wall is one thing, but throwing rocks over the wall has caused damage to Border Patrol vehicles and have injured Border Patrol agents, and the response from the US side has been drastic. Border Patrol agents have fired through the wall, killing people throwing rocks on the Mexican side. And another response by Border Patrol agents is to erect baseball backstops to protect themselves and their vehicles. And these backstops became a permanent feature in the construction of new walls. And I began to wonder if, like volleyball, maybe baseball should be a permanent feature at the border, and walls could start opening up, allowing communities to come across and play, and if they hit a home run, maybe a Border Patrol agent would pick up the ball and throw it back over to the other side.
Şimdi, duvarın üzerinden top atmak sorun değil ama duvarın üzeriden taş atılması Sınır Devriyesi araçlarına zarar verdi ve Sınır Devriyesi polisleri yaraladı, Amerika tarafından gelen karşılık ise şiddetli oldu. Sınır Devriyesindeki polislerin duvardan ateş açması Meksika tarafından taş atan insanları öldürdü. Sınır Devriyesi'nden gelen başka bir karşılık, kendileri ve araçlarını korumak için beyzbol saha arkası çiti dikmekti. Bu saha arkası çitleri, yeni duvarların yapımında kullanılan kalıcı bir özellik haline geldi. Ben de belki de voleybol gibi beyzbol da sınırda olan kalıcı bir özellik olmalı diye düşünmeye başladım. Bu sayede duvarlar açılmaya başlayabilir, toplumların karşıya geçip oynamasına izin verebilir. Eğer sayı vuruşu yaparlarsa da belki bir Sınır Devriyesi polisi topu alıp diğer tarafa tekrar atabilir.
A Border Patrol agent buys a raspado, a frozen treat, from a vendor just a couple feet away, food and money is exchanged through the wall, an entirely normal event made illegal by that line drawn on a map and a couple millimeters of steel. And this scene reminded me of a saying: "If you have more than you need, you should build longer tables and not higher walls." So I created this souvenir to remember the moment that we could share food and conversation across the divide. A swing allows one to enter and swing over to the other side until gravity deports them back to their own country.
Bir Sınır Devriyesi polisi sadece birkaç metre ötedeki satıcıdan donmuş bir tatlı olan raspado alabilir ve duvar yoluyla para ve yemek takas edilir. Oldukça normal olan bu etkinlik, haritaya çizilmiş çizgi ve birkaç milimetre çelik yüzünden yasa dışı bir hale geliyor. Bu sahne bana bir deyişi hatırlattı. "Eğer ihtiyacın olandan daha fazlasına sahipsen uzun masalar yapmalısın, yüksek duvarlar değil." Bu yüzden ben bu hediyelik eşyayı, bölünme karşısında paylaşabileceğimiz yemekle sohbeti hatırlatması için yarattım. Bir salıncak, birinin girmesi ve karşı tarafa doğru sallanmasına izin verir ta ki yer çekimi onu ülkesine geri gönderene kadar.
The border and the border wall is thought of as a sort of political theater today, so perhaps we should invite audiences to that theater, to a binational theater where people can come together with performers, musicians. Maybe the wall is nothing more than an enormous instrument, the world's largest xylophone, and we could play down this wall with weapons of mass percussion.
Sınır ve sınır duvarı bugünlerde bir tür politik bir tiyatro gibi düşünülüyor, yani belki biz de bu tiyatroya seyirci davet etmeliyiz. İnsanların oyuncu ve müzisyenlerle bir araya gelebilecekleri bu iki uluslu tiyatroya. Belki duvar, kocaman bir enstrümandan başka bir şey değildir. Dünyanın en büyük ksilofonu ve biz bu duvarı kitlesel perküsyon hareketleriyle yıkabiliriz.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
When I envisioned this binational library, I wanted to imagine a space where one could share books and information and knowledge across a divide, where the wall was nothing more than a bookshelf. And perhaps the best way to illustrate the mutual relationship that we have with Mexico and the United States is by imagining a teeter-totter, where the actions on one side had a direct consequence on what happens on the other side, because you see, the border itself is both a symbolic and literal fulcrum for US-Mexico relations, and building walls between neighbors severs those relationships.
Ben kafamda iki uluslu kütüphaneyi canlandırdığımda insanların sınır üzerinden kitap ve bilgi paylaşabileceği bir alan hayal etmek istedim. Duvarın kitap rafından başka bir şey olmadığı bir alan. Belki de Meksika ve ABD arasındaki karşılıklı ilişkiyi örnekleyebilecek en iyi yol bir tahterevalli hayal etmektir. Olanların karşı tarafta olacakları doğrudan etkileyeceği bir tahterevalli. Çünkü görüyorsunuz ki sınır kendi başına ABD-Meksika ilişkilerinde hem sembolik hem de gerçek bir dayanak noktası ve iki komşu arasına duvar dikmek bu ilişkileri yaralar.
You probably remember this quote, "Good fences make good neighbors." It's often thought of as the moral of Robert Frost's poem "Mending Wall." But the poem is really about questioning the need for building walls at all. It's really a poem about mending human relationships. My favorite line is the first one: "Something there is that doesn't love a wall." Because if there's one thing that's clear to me -- there are not two sides defined by a wall. This is one landscape, divided. On one side, it might look like this. A man is mowing his lawn while the wall is looming in his backyard.
Muhtemelen, "İyi çitler, iyi komşular yaratır." sözünü hatırlıyorsunuzdur. Bu genelde Robert Frost'un "Mending Wall" şiirinin teması olarak düşünülür. Ama şiir aslında duvar dikme ihtiyacımızı sorgular. Aslında insan ilişkilerini onarmak hakkında. İlk dizesi en sevdiğim dize: "Duvarı sevmeyen bir şey var." Çünkü eğer bana göre açık olan bir şey varsa o da duvar tarafından belirlenen iki taraf yok. Bu sadece bölünmüş bir arazi. Bir tarafta şöyle görünebilir. Bir adam arka bahçesinde bir duvar belirirken çimlerini biçiyor.
And on the other side, it might look like this. The wall is the fourth wall of someone's house. But the reality is that the wall is cutting through people's lives. It is cutting through our private property, our public lands, our Native American lands, our cities, a university, our neighborhoods.
Ama diğer tarafta şöyle görünebilir. Duvar bir kişinin evinin dördüncü duvarı. Ama gerçekte duvar insanların hayatlarını kesiyor. Özel mülkümüzü, kamu arazilerimizi, Yerli Amerikalı topraklarımızı, şehirlerimizi, bir üniversiteyi, mahallelerimizi kesiyor.
And I couldn't help but wonder what it would be like if the wall cut through a house. Remember those disparities between wealth and poverty? On the right is the average size of a house in El Paso, Texas, and on the left is the average size of a house in Juarez. And here, the wall cuts directly through the kitchen table. And here, the wall cuts through the bed in the bedroom. Because I wanted to communicate how the wall is not only dividing places, it's dividing people, it's dividing families. And the unfortunate politics of the wall is today, it is dividing children from their parents.
Ben de çok merak ettim. Eğer duvar bir evi ortasından kesseydi ne olurdu? Zenginlikle fakirliğin farklılığını hatırlıyor musunuz? Sağ tarafta El Paso, Texas'taki bir evin ortalama büyüklüğü, sol taraftaysa Juarez'deki bir evin ortalama büyüklüğü. Burada duvar mutfak masasını doğrudan ikiye bölüyor. Burada da duvar yatak odasında yatağın üzerinden geçiyor. Çünkü ben duvarın sadece yerleri değil, insanları ve aileleri ayırdığını anlatmak istedim. Duvarın talihsiz siyaseti bugün çocukları ailelerinden ayırıyor.
You might be familiar with this well-known traffic sign. It was designed by graphic designer John Hood, a Native American war veteran working for the California Department of Transportation. And he was tasked with creating a sign to warn motorists of immigrants who were stranded alongside the highway and who might attempt to run across the road. Hood related the plight of the immigrant today to that of the Navajo during the Long Walk. And this is really a brilliant piece of design activism. And he was very careful in thinking about using a little girl with pigtails, for example, because he thought that's who motorists might empathize with the most, and he used the silhouette of the civil rights leader Cesar Chavez to create the head of the father.
Bu bilindik trafik işaretine aşina olabilirsiniz. Yerli bir eski asker ve Kaliforniya Ulaştırma Departmanı'nda çalışan bir grafik tasarımcı olan John Hood tarafından tasarlanmıştı. Ona, karayolunda mahsur kalan göçmenlerin yolun karşısına koşabileceği konusunda motorcuları uyaracak bir levha tasarlama görevi verilmişti. Hood, günümüzdeki göçmenleri Uzun Yürüyüş sırasındaki Navajo'lularla bağdaştırıyor. Bu gerçekten tasarım aktivizminin mükemmel bir örneği. O çok dikkatliydi, mesela iki atkuyruğu olan küçük bir kızı kullanırken. Çünkü motorcuların en çok onunla empati kurabileceğini düşündü. İnsan hakları lideri Cesar Chavez'in silüetini babanın başını yaratırken kullandı.
I wanted to build upon the brilliance of this sign to call attention to the problem of child separation at the border, and I made one very simple move. I turned the families to face each other. And in the last few weeks, I've had the opportunity to bring that sign back to the highway to tell a story, the story of the relationships that we should be mending and a reminder that we should be designing a reunited states and not a divided states.
Ben bu işaretin harikuladeliğini kullanarak çocukların sınırda ailelerinden ayırılmalarına dikkat çekmek istedim. Çok basit bir harekette bulundum. Aileleri birbirleriyle yüz yüze getirdim. Bu son haftalarda o levhayı karayoluna tekrar getirme şansı elde ettim. Bir hikâye anlatmak için, onarmamız gereken ilişkileri ve bölünmüş değil yeniden birleşmiş devletleri tasarlamamız gerektiğini hatırlatan bir hikâye.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkışlar)