It's time for humankind to recognize a disturbing truth: we have colonized the future. In wealthy countries, especially, we treat it like a distant colonial outpost where we can freely dump ecological damage and technological risk as if there was nobody there.
İnsanlığın rahatsız edici bir gerçeği kabul etmesinin zamanı geldi: Geleceği sömürgeleştirdik. Özellikle de zengin ülkelerde, ekolojik zararı ve teknolojik riski orada kimse yokmuş gibi, serbestçe bırakıp gidebileceğimiz uzak sömürge bir bölge gibi davranıyoruz.
The tragedy is that tomorrow's generations aren't here to challenge this pillaging of their inheritance. They can't leap in front of the king's horse like a suffragette or stage a sit-in like a civil rights activist or go on a Salt March to defy their colonial oppressors like Mahatma Gandhi. They're granted no political rights or representation; they have no influence in the marketplace. The great silent majority of future generations is rendered powerless.
Trajik olan ise şu: Yarının nesillerinin miraslarının bu talan edilme durumuyla mücadele etmek için burada olmamaları. Bir süfrajet gibi kralın atının önüne atlayamazlar ya da sivil haklar aktivisti gibi oturma eylemi yapamazlar ya da Mahatma Gandhi gibi sömürgecilere karşı gelmek için Tuz Yürüyüşü'ne katılamazsınız. Temsil edilme hakları veya siyasi hakları yok; pazarda hiçbir etkileri yok. Gelecek nesillerin sessiz büyük çoğunluğu, güçsüz kılınıyor.
It could be hard to grasp the scale of this injustice, so look at it this way: There are 7.7 billion people alive today. That's just a tiny fraction of the estimated 100 billion people who have lived and died over the past 50,000 years. But both of these are vastly outnumbered by the nearly seven trillion people who will be born over the next 50,000 years, assuming current birth rates stabilize. In the next two centuries alone, tens of billions of people will be born, amongst them, all your grandchildren, and their grandchildren and the friends and communities on whom they'll depend. How will all these future generations look back on us and the legacy we're leaving for them?
Bu adaletsizliğin ölçüsünü kavramak zor olabilir, o halde bir de bu yönden bakın: Günümüzde hayatta 7,7 milyar insan var. Son 50.000 bin yılda yaşayan ve ölen tahmini 100 milyar insanın sadece küçük bir bölümü. Ama her ikisi de şu anki doğum oranlarının sabit kalacağını varsayarsak sonraki 50.000 yıl içinde doğacak olan neredeyse 7 trilyon insana kıyasla sayıca çok az kalıyorlar. Sadece sonraki iki yüzyılda on milyarca insan doğacak, onların arasında torunlarınız ve onların torunları, arkadaşları ve bağımlı olacakları toplumlar olacak. Tüm bu gelecek nesiller, bize ve onlara bıraktığımız mirasa nasıl bakacalar?
We've clearly inherited extraordinary legacies from our common ancestors: the gift of the agricultural revolution, medical discoveries and the cities we still live in. But we've certainly inherited destructive legacies too. Legacies of slavery and colonialism and racism creating deep inequities that must now be repaired. Legacies of economies that are structurally addicted to fossil fuels and endless growth that must now be transformed. So how can we become the good ancestors that future generations deserve?
Ortak atalarımızdan açıkça olağanüstü miraslar aldık: Tarım devrimi hediyesi, tıbbi keşifler ve hala yaşamakta olduğumuz şehirler. Ancak hiç şüphesiz yıkıcı miraslar da aldık. Kölelik, sömürgecilik ve ırkçılık şimdi düzeltilmesi gereken adaletsizliklere neden oldu. Yapısal olarak fosil yakıtlara bağımlı olan ekonomilerin mirası ve sonsuz büyüme şimdi dönüşüme uğramalı. Gelecek nesillerin hak ettiği iyi atalara nasıl dönüşebiliriz?
Well, over the past decade, a global movement has started to emerge of people committed to decolonizing the future and extending our time horizons towards a longer now. This movement is still fragmented and as yet has no name. I think of its pioneers as time rebels. They can be found at work in Japan's visionary Future Design movement, which aims to overcome the short-term cycles that dominate politics by drawing on the principle of seventh generation decision making practiced by many Native Americans communities.
Son on yıldır, küresel bir hareket, geleceği sömürgecilikten kurtarmaya ve zaman ufkumuzu daha geniş bir şimdiye doğru uzatmaya kendini adamış insanlardan ortaya çıkmaya başladı. Bu hareket hala parçalı durumda ve henüz bir ismi yok. Öncülerini zaman asileri olarak adlandırıyorum. Japonya'nın düşsel Future Design hareketinin çalışmalarında bulunabilir, birçok Amerikan yerli toplumları tarafından uygulanan yedinci neslin karar alması ilkesini kullanarak siyasete hükmeden kısa süreli döngülerin üstesinden gelmeyi amaçlıyor.
Future Design gathers together residents to draw up and discuss plans for the towns and cities where they live. Half the group are told they're residents from the present day. The other half are given ceremonial robes to wear and told to imagine themselves as residents from the year 2060. Well, it turns out that the residents from 2060 systematically advocate far more transformative city plans, from healthcare investments to climate change action. And this innovative form of future citizens assembly is now spreading throughout Japan from small towns like Yahaba to major cities like Kyoto. What if Future Design was adopted by towns and cities worldwide to revitalize democratic decision making and extend their vision far beyond the now?
Future Design, bölge sakinlerini yaşadıkları kasaba ve şehirlerin planlarını oluşturmak ve tartışmak üzere bir araya topluyor. Grubun yarısına şimdiki zamanın bölge sakinleri oldukları söyleniyor. Diğer yarısına ise tören cübbeleri veriliyor ve 2060 yılının bölge sakinleri olduklarını hayal etmeleri isteniyor. Meğerse 2060 yılının bölge sakinleri sistematik olarak sağlık yatırımlarından tutun iklim değişikliği hareketine kadar daha dönüştürücü şehir planlarını destekliyorlar. Geleceğin vatandaşlarının bu yenilikçi şekli, şu anda Yahaba gibi küçük kasabalardan tutun, Kyoto gibi büyük şehirlere kadar tüm Japonya'da yayılıyor. Peki ya Future Design demokratik bir karar alma sürecini teşvik etmek ve vizyonlarını bugünün çok ötesine genişletmek için tüm dünyadaki kasaba ve şehirler tarafından uyarlansaydı ne olurdu?
Now, time rebels have also taken to courts of law to secure the rights of future people. The organization Our Children's Trust has filed a landmark case against the US Government on behalf of 21 young people campaigning for the legal right to a safe climate and healthy atmosphere for both current and future generations. Their David versus Goliath struggle has already inspired groundbreaking lawsuits worldwide from Colombia and Pakistan to Uganda and the Netherlands. And this wave of activism is growing alongside the movement to grant legal personhood to nature, from the Whanganui River in Aotearoa, New Zealand to the Ganges and Yamuna Rivers in India.
Zaman asileri ayrıca gelecekteki insanların haklarını güvence altına almak için mahkemeye gittiler. Çocuklarımızın Güveni kuruluşu, hem şimdiki hem de gelecek nesiller için güvenli bir iklimin ve sağlıklı bir atmosferin yasal hakkı için mücadele eden 21 genç adına ABD hükûmetine karşı dönüm noktası olan bir dava açtılar. David ve Goliath mücadelesi, Kolombiya ve Pakistan'dan tutun, Uganda ve Hollanda'ya kadar tüm dünyadaki çığır açan davalara zaten ilham vermişti ve bu aktivizim dalgası da bu hareketin yanında doğaya yasal bireylik vermek için Yeni Zelanda, Aotearoa'daki Whanganui Nehri'nden tutun, Hindistan'daki Ganj ve Yamuna Nehri'ne kadar büyüyor.
Time rebels are taking action at the ballot box too. In 2019, teenagers across Europe began lobbying their parents and grandparents to give them their votes in the European parliamentary elections of that year. The hashtag #givethekidsyourvote went viral on social media and was spread by climate campaigners as far as Australia. My partner and I heard about it and decided to give our votes in the last UK general election to our 11-year-old twins. So we all sat around the kitchen table and debated the party manifestos, and they then each told us where to put the X on the ballot sheet. And in case you're wondering, no, they didn't simply mirror their parents' political opinions.
Zaman asileri seçim sandığında da harekete geçtiler. 2019'da Avrupa'daki gençler, o seneki Avrupa parlamentosu seçimlerinde kendi oylarını vermeleri için ebeveynlerini, büyükanne ve büyükbabalarını ikna etmeye başladılar. #oyunuzuçocuklaradevredin etiketi sosyal medyada viral oldu ve iklim savunucuları tarafından Avustralya'ya kadar yayıldı. Eşim ve ben bunu duyduk ve son Birleşik Krallık genel seçimlerinde oylarımızı 11 yaşındaki ikizlerimize vermeye karar verdik. Mutfak masasına hepimiz oturduk ve parti beyannamelerini tartıştık, sonra teker teker oy pusulasında X'i nereye yerleştireceğimizi söylediler ve eğer merak ediyorsanız hayır, ebeveynlerinin düşüncelerini tamamen yansıtmadılar.
So the time rebellion has begun. The rebels are rising to decolonize the future founding a global movement for long-term thinking and intergenerational justice that may turn out to be one of the most powerful political movements of this century. They're helping us escape the short-term cycles that digital distraction and consumer culture trap us in, with the lure of the Buy Now button and 24/7 news. They inspire us to extend our time horizons from seconds and minutes to decades and far beyond.
Böylelikle zamana karşı ayaklanma başladı. Ayaklananlar, uzun vadeli bir görüş ve bu yüzyılın en güçlü siyasi hareketlerden biri olarak ortaya çıkabilecek kuşaklararası adalet için küresel bir hareket oluşturarak geleceği sömürgecilikten kurtarmaya başlıyorlar. 7/24 haberlerin ve "Şimdi Satın Alın" butonunun cazibesiyle birlikte dijital oyalama ve tüketici kültürünün bizi içine hapsettiği kısa vadeli döngüden kurtulmamıza yardımcı oluyorlar. Zaman ufkumuzu saniyeler ve dakikalardan on yıllara ve daha ötesine genişletmemiz için bize ilham veriyorlar.
The artist Katie Paterson's project, Future Library, will be a century in the making. Every year, a famous writer donates a book which will remain completely unread until 2114 when the whole collection will be printed on paper made from a forest of trees planted for this very purpose. The Svalbard Global Seed Vault sets its vision even further, housing millions of seeds in an indestructible rock bunker in the Arctic Circle that's designed to last 1,000 years. But how can we really think and plan on the scale of millennia?
Sanatçı Katie Paterson'ın Gelecek Kütüphane Projesi yapım aşamasındaki bir yüzyıl olacak. Her yıl ünlü bir yazar 2114'e kadar hiç okunmayacak bir kitap bağışlayacak ve tüm koleksiyon bu amaç için dikilmiş ormanlardan elde edilmiş kağıtlara basılacak. Svalbard Küresel Tohum Deposu vizyonunu daha da ileriye götürüyor, Kuzey Kutup Dairesi'nde bin sene dayanmak için tasarlanmış yok edilemez bir depoda milyonlarca tohuma ev sahipliği yapıyor. Peki ama bin yıllık bir zaman dilimini nasıl düşünebilir ve planlayabiliriz?
Well, the answer is perhaps the ultimate secret to being a time rebel, and it comes from the biomimicry designer Janine Benyus, who suggests we learn from nature's 3.8 billion years of evolution. How is it that other species have learned to survive and thrive for 10,000 generations or more? Well, it's by taking care of the place that would take care of their offspring, by living within the ecosystem in which they're embedded, by knowing not to foul the nest, which is what humans have been doing with devastating effects at an ever-increasing pace and scale over the past century.
Cevap, belki de bir zaman asisi olmanın esas sırrıdır ve bu sır, doğanın 3,8 milyar yıllık evrimini öğrenmemizi öneren biyomimikri tasarımcısı Janine Benyus'tan geliyor. Diğer türler nasıl oldu da 10 binden fazla nesil boyunca hayatta kalmayı ve gelişmeyi öğrendiler? Yavrularına bakacakları yerle ilgilenerek, parçası oldukları ekosistemde yaşayarak, yuvayı kirletmeyerek öğrendiler ki bu, insanların son yüzyıl boyunca giderek artan hızda ve oranda yıkıcı etkilerle yaptığı bir şey.
So a profound starting point for time rebels everywhere is to focus not simply on lengthening time but on regenerating place. We must restore and repair and care for the planetary home that will take care of our offspring. For our children, and our children's children, and all those yet to come, we must fall in love with rivers and mountains, with ice sheets and savannas, and reconnect with the long and life-giving cycles of nature.
Dolayısıyla zaman asileri için temel başlangıç noktası sadece zamanı uzatmaya değil, mekanı da yeniden canlandırmaya odaklanmak olmalı. Evlatlarımıza bakacak olan gezegenimizi yenileştirmeli, onarmalı ve onunla ilgilenmeliyiz. Çocuklarımız için ve çocuklarımızın çocukları için ve henüz burada olmayanlar için nehirlere, dağlara, buz örtüsüne, savanlara aşık olmalı ve doğanın hayat veren uzun döngüleriyle yeniden bağ kurmalıyız.
Let us all become time rebels and be inspired by the beautiful Mohawk blessing spoken when a child is born: "Thank you, Earth. You know the way."
Hepimiz zaman asisi olalım ve bir çocuk doğduğunda söylenen harika Mohawk duasından esinlenelim: "Teşekkürler Dünya. Yolu biliyorsun."