This is where I live. I live in Kenya, at the south parts of the Nairobi National Park. Those are my dad's cows at the back, and behind the cows, that's the Nairobi National Park. Nairobi National Park is not fenced in the south widely, which means wild animals like zebras migrate out of the park freely. So predators like lions follow them, and this is what they do. They kill our livestock. This is one of the cows which was killed at night, and I just woke up in the morning and I found it dead, and I felt so bad, because it was the only bull we had.
Burası yaşadığım yer. Kenya'da Nairobi Milli Parkı'nın güneyinde yaşıyorum. Arkada görünen inekler babamın ve ineklerin de arkasında Nairobi Milli parkı bulunuyor. Nairobi Milli Parkının güneyinde çit yoktur. Bu, zebralar gibi vahşi hayvanların parkın dışına serbestçe göç edebileceği anlamına gelir. Aslanlar gibi yırtıcı hayvanlar da onları takip ederek ve bunları yapıyorlar. Çiftlik hayvanlarımızı öldürüyorlar. Bu gece öldürülen hayvanlardan biri, sabah uyandığımda onu ölü buldum ve çok kötü hissettim, çünkü o sahip olduğumuz tek boğaydı.
My community, the Maasai, we believe that we came from heaven with all our animals and all the land for herding them, and that's why we value them so much. So I grew up hating lions so much. The morans are the warriors who protect our community and the livestock, and they're also upset about this problem. So they kill the lions. It's one of the six lions which were killed in Nairobi. And I think this is why the Nairobi National Park lions are few.
Benim halkım, Maasai, inanıyoruz ki bizler toprağımız ve hayvanlarımızla beraber onları gütmek için cennetten geldik ve bu nedenle onlara çok değer veririz. Yani ben aslanlardan bu kadar nefret ederek büyüdüm. Moranlar halkımızı ve hayvanlarımızı koruyan savaşçılar, bu problemler yüzünden sinirliler. Bu yüzden aslanları öldüyorlar. Bu, Nairobi'de öldürülen 6 aslandan bir tanesi. Bence Nairobi Ulusal Parkı'nda aslan sayısının az olmasının sebebi budur.
So a boy, from six to nine years old, in my community is responsible for his dad's cows, and that's the same thing which happened to me.
Benim toplumumda altı ve dokuz yaş arasındaki bir erkek çocuk babasının ineklerinden sorumludur. Bu benim için de böyleydi.
So I had to find a way of solving this problem. And the first idea I got was to use fire, because I thought lions were scared of fire. But I came to realize that that didn't really help, because it was even helping the lions to see through the cowshed. So I didn't give up. I continued. And a second idea I got was to use a scarecrow. I was trying to trick the lions [into thinking] that I was standing near the cowshed. But lions are very clever. (Laughter) They will come the first day and they see the scarecrow, and they go back, but the second day, they'll come and they say, this thing is not moving here, it's always here. (Laughter) So he jumps in and kills the animals. So one night, I was walking around the cowshed with a torch, and that day, the lions didn't come. And I discovered that lions are afraid of a moving light. So I had an idea. Since I was a small boy, I used to work in my room for the whole day, and I even took apart my mom's new radio, and that day she almost killed me, but I learned a lot about electronics. (Laughter) So I got an old car battery, an indicator box. It's a small device found in a motorcycle, and it helps motorists when they want to turn right or left. It blinks. And I got a switch where I can switch on the lights, on and off. And that's a small torch from a broken flashlight.
Ben bu sorunu çözmek için bir yol bulmak zorunda kaldım. Ve aklıma gelen ilk fikir ateşi kullanmak oldu, çünkü aslanların ateşten korkacağını düşündüm. Ancak ateşin işe yaramadığını farkettim. hatta aslanlara ahırı görmelerinde yardımcı oluyordu. Ama ben pes etmedim. Devam ettim. İkinci fikrim bir korkuluk kullanmaktı. Ahırın yakınında durarak aslanları kandırmaya çalışıyordum Ama aslanlar çok akıllıdırlar. (Kahkaha) İlk gün gelip korkuluğu gördüler ve geri döndüler, ama ikinci gün gelip şöyle dediler; bu şey hareket etmiyor, o hep burada.(Kahkaha) Ve çiti atlayıp hayvanları öldürdüler. Bir gece, elimde bir meşale ile ahırın etrafında yürüyordum, o gün, aslanlar gelmedi. Ve ben aslanların hareket eden ışıktan korktuğunu farkettim. Böylece aklıma bir fikir geldi Küçüklüğümden beri, odamda bütün gün çalışırdım ve hatta annemin yeni radyosunu parçalara ayırmıştım. O gün neredeyse beni öldürüyordu, ama elektronik hakkında çok şey öğrendim. (Kahkaha) Çok eski bir araba aküsü buldum. ve bir endikatör kutusu. Motosiklet içinde bulunan bu küçük cihaz motorcular sağa veya sola dönmek istediklerinde yanıp söner. Ayrıca ışıkları açıp kapayabileceğim bir anahtar aldım. Ve kırık bir el fenerinden yapılmış küçük bir meşale.
So I set up everything. As you can see, the solar panel charges the battery, and the battery supplies the power to the small indicator box. I call it a transformer. And the indicator box makes the lights flash. As you can see, the bulbs face outside, because that's where the lions come from. And that's how it looks to lions when they come at night. The lights flash and trick the lions into thinking I was walking around the cowshed, but I was sleeping in my bed.
Böylece her şeyi ben kurdum. Gördüğünüz gibi güneş paneli aküyü şarj eder, ve akü gücü küçük endikatöre gönderir . Ben buna transformatör diyorum. Ve endikatör işiğın parıldamasını sağlar. Gördüğünüz gibi ampuller dışarı dönük çünkü aslanlar dışarıdan geliyor. Gece gelen aslanlara işte bu şekilde görünüyor. Işıklar yanıp sönerek aslanların ahırın etrafında dolaştığımı sanmasını sağlıyor, ama ben yatağımda uyuyor oluyorum.
(Laughter) (Applause) Thanks.
(Kahkaha) (Alkış) Teşekkürler.
So I set it up in my home two years ago, and since then, we have never experienced any problem with lions. And my neighboring homes heard about this idea. One of them was this grandmother. She had a lot of her animals being killed by lions, and she asked me if I could put the lights for her. And I said, "Yes." So I put the lights. You can see at the back, those are the lion lights. Since now, I've set up seven homes around my community, and they're really working. And my idea is also being used now all over Kenya for scaring other predators like hyenas, leopards, and it's also being used to scare elephants away from people's farms.
Her şeyi iki yıl önce evimde kendim kurdum ve o zamandan beri biz aslanlar ile herhangi bir sorun yaşamadık Komşularımız bunu gördüler. Bunlardan biri bu büyükanne oldu. Aslan tarafından öldürülmüş pek çok hayvanı vardı. Işıkları onun için de yerleştirip yerleştiremeyeceğimi sordu. "Evet." dedim. Işıkları yerleştirdim. Bu aslan ışıklarını arkada görebilirsiniz. Bundan sonra, bizim oradaki yedi eve daha ışık ayarladım ve onlar gerçekten çalışıyor. Ve benim fikrim şimdi sırtlan, leopar gibi diğer avcıları da korkutmak için Kenya'nın her yerinde kullanılıyor ayrıca filleri de insanların çiftliklerinden uzak tutmak için kullanılıyor.
Because of this invention, I was lucky to get a scholarship in one of the best schools in Kenya, Brookhouse International School, and I'm really excited about this. My new school now is coming in and helping by fundraising and creating an awareness. I even took my friends back to my community, and we're installing the lights to the homes which don't have [any], and I'm teaching them how to put them.
Bu buluş sayesinde Kenya'daki en iyi okula bursla girme şansı kazandım. Brookhouse Ulusal Okulu ve bu beni gerçekten heyecanlandırdı. Yeni okulum farkındalık meydana getirerek ve kaynak oluşturarak bizlere yardım ediyor. Hatta arkadaşlarımı bizim oralara götürdüm ve olmayan evlere ışık düzenekleri yerleştirmeye başladık. Onlara nasıl kurulacağını öğretiyorum.
So one year ago, I was just a boy in the savanna grassland herding my father's cows, and I used to see planes flying over, and I told myself that one day, I'll be there inside. And here I am today. I got a chance to come by plane for my first time for TED. So my big dream is to become an aircraft engineer and pilot when I grow up.
Bundan bir yıl önce, Savana çayırlarında sıradan bir oğlan çocuğuydum. babamın ineklerini otlatırken, üzerimden uçup giden uçakları seyrederdim ve bir gün kendime şöyle dedim. "Bir gün onun içinde olacağım." Ve ben bugün buradayım. TED için gelirken ilk defa uçakla uçma şansını yakaladım. Hayalim büyüdüğümde uçak mühendisi ve pilot olmak.
I used to hate lions, but now because my invention is saving my father's cows and the lions, we are able to stay with the lions without any conflict. Ashê olên. It means in my language, thank you very much.
Aslanlardan nefret ederdim, ama şimdi buluşum sayesinde babamın ineklerini ve aslanları koruyorum. Aslanlarla herhangi bir çatışma olmaksızın yaşayabiliyoruz. "Ashê olên". Benim dilimde, çok teşekkürler demektir.
(Applause)
(Alkış)
Chris Anderson: You have no idea how exciting it is to hear a story like yours. So you got this scholarship.Richard Turere: Yep.
Chris Anderson: Seninki gibi bir hikaye duymanın nasıl heyecan verici olduğunu bilemezsin. Burs kazandın. Richard Turere: Evet.
CA: You're working on other electrical inventions. What's the next one on your list?
CA: Yeni elektrikli buluşlar hakkında çalışıyorsun. Listendeki bir sonraki buluş nedir?
RT: My next invention is, I want to make an electric fence.CA: Electric fence? RT: But I know electric fences are already invented, but I want to make mine. (Laughter)
RT: Bir sonraki buluşum, ben bir elektrikli çit yapmak istiyorum. CA: elektrikli çit? RT: Elektrikli çitlerin zaten icat edildiğini biliyorum, ama ben benimkini yapmak istiyorum. (Kahkaha)
CA: You already tried it once, right, and you --RT: I tried it before, but I stopped because it gave me a shock. (Laughter)
CA: Zaten daha önce denedin değil mi? RT: Denedim ve çalıştı, ama durdurmak zorunda kaldım çünkü elektrik çarptı. (Kahkaha)
CA: In the trenches. Richard Turere, you are something else. We're going to cheer you on every step of the way, my friend. Thank you so much.RT: Thank you. (Applause)
CA: Richard Turere, sen başka bir şeysin. Bu yolda her adımda, seni destekliyor olacağız dostum. Çok teşekkür ederim. RT: Teşekkür ederim. (Alkış)