Other people. Everyone is interested in other people. Everyone has relationships with other people, and they're interested in these relationships for a variety of reasons. Good relationships, bad relationships, annoying relationships, agnostic relationships, and what I'm going to do is focus on the central piece of an interaction that goes on in a relationship. So I'm going to take as inspiration the fact that we're all interested in interacting with other people, I'm going to completely strip it of all its complicating features, and I'm going to turn that object, that simplified object, into a scientific probe, and provide the early stages, embryonic stages of new insights into what happens in two brains while they simultaneously interact.
Diğer insanlar. Herkes diğer insanlar ile ilgilenir. Herkesin diğer insanlar ile ilişkileri vardır ve bu ilişkilerle ilgilenmeleri için çeşitli sebepleri vardır. İyi ilişkiler, kötü ilişkiler, can sıkıcı ilişkiler, kuşkucu ilişkiler, ve şimdi yapacağım şey etkileşimin iletişime giden merkezi kısmına odaklanmak. Diğer insanlarla etkileşimde ilgileniğimiz unsuru ilham olarak alacağım. bütün komplike özelliklerinden sıyırıp bu sadeleştirilmiş objeyi bir bilimsel araştırmaya dönüştüreceğim. aynı anda etkileşime geçtikleri sırada iki beyine ne olduğu ile ilgili yeni anlayışın erken safhalarını, embriyonik safhalarını sağlayacağım.
But before I do that, let me tell you a couple of things that made this possible. The first is we can now eavesdrop safely on healthy brain activity. Without needles and radioactivity, without any kind of clinical reason, we can go down the street and record from your friends' and neighbors' brains while they do a variety of cognitive tasks, and we use a method called functional magnetic resonance imaging. You've probably all read about it or heard about in some incarnation. Let me give you a two-sentence version of it. So we've all heard of MRIs. MRIs use magnetic fields and radio waves and they take snapshots of your brain or your knee or your stomach, grayscale images that are frozen in time. In the 1990s, it was discovered you could use the same machines in a different mode, and in that mode, you could make microscopic blood flow movies from hundreds of thousands of sites independently in the brain. Okay, so what? In fact, the so what is, in the brain, changes in neural activity, the things that make your brain work, the things that make your software work in your brain, are tightly correlated with changes in blood flow. You make a blood flow movie, you have an independent proxy of brain activity.
Fakat bunu yapmadan önce, bunu mümkün kılan bir çift şey söylememe izin verin. Birincisi biz artık emniyetli bir şekilde sağlıklı beyin aktivitesine kulak misafiri olabiliyoruz. İğnesiz ve radyoaktivitesiz, herhangi bir klinik işlem olmadan, Manyetik rezonans görüntüleme isimli bir metod kullanarak, caddeye çıkıp çeşitli zihinsel faaliyetler yaparken arkadaşlarınızın ve komşularınızın beyinlerinden kayıt alabiliriz. Sizler muhtemelen bunun canlı örnekleri ile ilgili birşeyler okumuş veya duymuşsunuzdur. Size iki cümlelik bir örneğini vereyim. Hepimiz MRI cihazlarını duymuşuzdur. MRI cihazları manyetik alanlar ve radyo dalgaları kullanır ve sizin beyninizin, dizinizin veya midenizin siyah beyaz anlık görüntülerini çeker. 1990'larda aynı makineleri farklı modda kullanabileceğiniz keşfedildi ve bu modda beyinden bağımsız olarak yüzbinlerce mikroskobik kan akışı filmi çekebiliyorsunuz. Tamam, ya sonra? Aslında beyindeki sinirsel aktiviteyi değiştiren, beyninizin çalışmasını sağlayan, beyninizdeki yazılımın çalışmasını sağlayan şeyler, kan akışınızın değişimi ile sıkıca bağlantılıdır. Bir kan akışı filmi yaparsınız, bağımsız bir beyin aktivitesi yerine geçer.
This has literally revolutionized cognitive science. Take any cognitive domain you want, memory, motor planning, thinking about your mother-in-law, getting angry at people, emotional response, it goes on and on, put people into functional MRI devices, and image how these kinds of variables map onto brain activity. It's in its early stages, and it's crude by some measures, but in fact, 20 years ago, we were at nothing. You couldn't do people like this. You couldn't do healthy people. That's caused a literal revolution, and it's opened us up to a new experimental preparation. Neurobiologists, as you well know, have lots of experimental preps, worms and rodents and fruit flies and things like this. And now, we have a new experimental prep: human beings. We can now use human beings to study and model the software in human beings, and we have a few burgeoning biological measures.
Bu zihinsel bilim ile ilgili tam bir devrimdir. İstediğiniz herhangi bir zihinsel alan seçin, Hafıza, planlama yapmak, kaynananızı düşünmek, insanlara kızmak, duygusal tepkiler vermek, devam eder gider, insanlar işlevsel MRI cihazlarına koyun ve bu tür değişkenlerin beyin aktivitesi üzerinde meydana getirdiği değişiklikleri görüntüleyin. Bu onun ilk aşamalarıdır ve işlenmemiş bazı ölçümleridir fakat aslında 20 yıl önce sıfır noktasındaydık. İnsanları bu şekilde yapamazsınız. Sağlıklı insanları yapamazsınız. Bu tam bir devrime neden oldu ve bize yeni bir deneysel hazırlanma sağladı. Nörobiyologların bildiğiniz üzere çok çeşitli denekleri var, solucanlar, kemirgenler, meyve sinekleri ve bunlar gibi şeyler. Ve şimdi, yeni bir deneğimiz var, insan. Artık yazılımları üzerinde çalışabilme ve modelleme için insanları kullanabiliyoruz ve bir miktar filizlenen biyolojik ölçümlerimiz var.
Okay, let me give you one example of the kinds of experiments that people do, and it's in the area of what you'd call valuation. Valuation is just what you think it is, you know? If you went and you were valuing two companies against one another, you'd want to know which was more valuable. Cultures discovered the key feature of valuation thousands of years ago. If you want to compare oranges to windshields, what do you do? Well, you can't compare oranges to windshields. They're immiscible. They don't mix with one another. So instead, you convert them to a common currency scale, put them on that scale, and value them accordingly. Well, your brain has to do something just like that as well, and we're now beginning to understand and identify brain systems involved in valuation, and one of them includes a neurotransmitter system whose cells are located in your brainstem and deliver the chemical dopamine to the rest of your brain. I won't go through the details of it, but that's an important discovery, and we know a good bit about that now, and it's just a small piece of it, but it's important because those are the neurons that you would lose if you had Parkinson's disease, and they're also the neurons that are hijacked by literally every drug of abuse, and that makes sense. Drugs of abuse would come in, and they would change the way you value the world. They change the way you value the symbols associated with your drug of choice, and they make you value that over everything else.
Evet, size insanların yaptıkları deneyler ile ilgili bir örnek vereyim ve bu sizin değerlendirme dediğiniz alan içerisinde. Bildiğiniz gibi değerlendirme düşündüğünüz şeydir. Eğer iki şirketi birbiri ile karşılaştırırsanız hangisinin daha değerli olduğunu bilmek isteyeceksiniz. Kültürler değerlendirmenin kilit özelliğini binlerce yıl önce keşfettiler. Portakal ile araba ön camını karşılaştırmak isterseniz ne yaparsınız? Portakal ve araba ön camını karşılaştıramazsınız. Karıştırılamazlar. Birisi diğeri ile karışmaz. Bunun yerine siz onları ortak bir değer ölçüsüne çevirirsiniz. İkisinide bu ölçeğe koyarız ve buna göre değerlendiririz. Beyninizin de buna benzer birşey yapması gerekir biz artık değerlemeye tabi tuttuğumuz beyin sistemlerini anlayıp tanımlayabiliyoruz, bunlardan bir tanesi hücreleri beyinsapında bulunan nörotransmitter sistemi kapsayan ve dopamin kimyasalını beynin geri kalanına gönderendir. Bunun detaylarına girmeyeceğim, fakat bu önemli bir keşif ve bizim bunun hakkında bir parça bilgimiz var, sadece küçük bir parçası fakat bu önemli çünkü bunlar Parkinson hastalığına yakalanmanız durumunda kaybedeceğiniz nöronlar, ve bunlar aynı zamanda uyuşturucu bağımlılığı tarafından gaspedilen nöronlar, ve bunun bir anlamı var. Uyuşturucu bağımlılığı gelir ve sizin dünyayı değerlendirme şeklinizi değiştirir. sembollere, bakış açınız ile ilişkilendirerek anlamlar yüklersiniz ve onlar sizin bunu herşeyin üzerinde yapmanızı sağlarlar.
Here's the key feature though. These neurons are also involved in the way you can assign value to literally abstract ideas, and I put some symbols up here that we assign value to for various reasons. We have a behavioral superpower in our brain, and it at least in part involves dopamine. We can deny every instinct we have for survival for an idea, for a mere idea. No other species can do that. In 1997, the cult Heaven's Gate committed mass suicide predicated on the idea that there was a spaceship hiding in the tail of the then-visible comet Hale-Bopp waiting to take them to the next level. It was an incredibly tragic event. More than two thirds of them had college degrees. But the point here is they were able to deny their instincts for survival using exactly the same systems that were put there to make them survive. That's a lot of control, okay?
Anahtar özellik şu. Bu nöronlar sizin tamamen soyut fikirlere atayabileceğiniz değerleri engeller buraya çeşitli sebeplerden dolayı değer verdiğimiz bir takım semboller koydum. Beynimizde davranışsal olarak çok güçlüyüzdür ve en azından bir kısmı dopamin ile ilgilidir. Bir fikrin ayakta kalması için, bütün içgüdülerimizi reddedebiliriz, önemsiz bir fikir için. Başka hiçbir canlı türü bunu yapamaz. 1997 yılında "cennetin Kapısı" tarikatı o sıralarda görülebilen Hale-Bopp kuyrukluyıldızının kuyruğunun arkasına saklanan bir uzaygemisinin kendilerini bir sonraki seviyeye götürmek için beklediği düşüncesi ile toplu intihar eylemi gerçekleştirdi. Üçte ikisinden fazlası üniversite mezunuydular. Buradaki ana nokta kendilerini kurtarmak için koyulanla tamamen benzer bir sistemi kullanan hayatta kalma içgüdülerini reddedebilmeleriydi. Bu çok büyük bir hakimiyet değil mi?
One thing that I've left out of this narrative is the obvious thing, which is the focus of the rest of my little talk, and that is other people. These same valuation systems are redeployed when we're valuing interactions with other people. So this same dopamine system that gets addicted to drugs, that makes you freeze when you get Parkinson's disease, that contributes to various forms of psychosis, is also redeployed to value interactions with other people and to assign value to gestures that you do when you're interacting with somebody else.
Bu hikayenin dışında tuttuğum en belirli şey ki kısa konuşmamın geri kalanının tamamını oluşturuyor, bu diğer insanlar. Bu benzer değerleme sistemleri diğer insanlarla olan etkileşimleri değerlendirdiğimiz zaman yeniden düzenlenir. Yani bu, ilaçlara bağlı benzer dopamin sistemi, Parkinson hastalığına yakalandığınızda sizi dondurur, farklı biçimlerde akıl hastalıklarına katkıda bulunur, ayrıca insanlarla ilişkileri değerlendirmemizi yeniden düzenler. ve başkaları ile etkileşim halindeyken yaptığınız jestlere değer katar.
Let me give you an example of this. You bring to the table such enormous processing power in this domain that you hardly even notice it.
Bunun bir örneğini vereyim. Bu alanda zorluklara rağmen farkettiğiniz çok büyük işlem gücü ile ilgili bir fikir öne sürüyorsunuz.
Let me just give you a few examples. So here's a baby. She's three months old. She still poops in her diapers and she can't do calculus. She's related to me. Somebody will be very glad that she's up here on the screen. You can cover up one of her eyes, and you can still read something in the other eye, and I see sort of curiosity in one eye, I see maybe a little bit of surprise in the other.
Birkaç örnek vereyim. Bu bir bebek. O üç aylık. hala bezine yapıyor ve hesap yapamıyor. O benimle ilgilidir. Birisi onun burada ekranda olmasından çok memnun olacak. Gözlerinden birisini örtebilirsiniz ve hala diğer gözünden bir anlam çıkarabilirsiniz,bir gözünde merak görüyorum, diğerinde belki bir miktar şaşırma.
Here's a couple. They're sharing a moment together, and we've even done an experiment where you can cut out different pieces of this frame and you can still see that they're sharing it. They're sharing it sort of in parallel. Now, the elements of the scene also communicate this to us, but you can read it straight off their faces, and if you compare their faces to normal faces, it would be a very subtle cue.
Bir çift. Birlikte bir an paylaşıyorlar hatta bu karenin herhangi bir parçasını kesip çıkarttığımız halde hala paylaştıklarını göreceğimiz bir deney bile yapmıştık. Onlar benzer şekilde paylaşıyorlar. Bu görüntünün unsurları da bize bunu anlatıyorlar fakat siz bunu dosdoğru yüzlerinden okuyabilirsiniz, onların yüzlerini normal yüzlerle karşılaştırırsanız bu fazla göze batmayan bir belirtidir.
Here's another couple. He's projecting out at us, and she's clearly projecting, you know, love and admiration at him.
İşte başka bir çift. erkek bizle ilgileniyor, ve bayan ise açıkça, gördüğünüz gibi, sevgi ve hayranlık ile onunla.
Here's another couple. (Laughter) And I'm thinking I'm not seeing love and admiration on the left. (Laughter) In fact, I know this is his sister, and you can just see him saying, "Okay, we're doing this for the camera, and then afterwards you steal my candy and you punch me in the face." (Laughter) He'll kill me for showing that.
İşte başka bir çift. (Kahkaha) Soldakinde sevgi ve hayranlık görmediğimi düşünüyorum.(Kahkaha) Aslında, ben onun kız kardeşi olduğunu biliyorum ve siz onun "Tamam biz bunu kamera için yapıyoruz, "daha sonra sen benim şekerlemelerimi alacaksın ve suratıma bir yumruk atacaksın." (Kahkaha) Bunu gösterdiğim için beni öldürecek.
All right, so what does this mean? It means we bring an enormous amount of processing power to the problem. It engages deep systems in our brain, in dopaminergic systems that are there to make you chase sex, food and salt. They keep you alive. It gives them the pie, it gives that kind of a behavioral punch which we've called a superpower.
Tamam, Peki bu ne demek? Bu, bizim soruna çok büyük miktarda işlem gücü getirdiğimiz anlamına gelir. Beynimizin derin sistemlerine bağlıdır, seks, yemek ve tuz peşinde koşan dopaminerjik sistemlerine. Sizi canlı tutarlar. cenneti verir, süpergüç diye adlandırdığımız bir tür davranışsal güç verir.
So how can we take that and arrange a kind of staged social interaction and turn that into a scientific probe? And the short answer is games. Economic games. So what we do is we go into two areas. One area is called experimental economics. The other area is called behavioral economics. And we steal their games. And we contrive them to our own purposes. So this shows you one particular game called an ultimatum game. Red person is given a hundred dollars and can offer a split to blue. Let's say red wants to keep 70, and offers blue 30. So he offers a 70-30 split with blue. Control passes to blue, and blue says, "I accept it," in which case he'd get the money, or blue says, "I reject it," in which case no one gets anything. Okay? So a rational choice economist would say, well, you should take all non-zero offers. What do people do? People are indifferent at an 80-20 split. At 80-20, it's a coin flip whether you accept that or not. Why is that? You know, because you're pissed off. You're mad. That's an unfair offer, and you know what an unfair offer is. This is the kind of game done by my lab and many around the world. That just gives you an example of the kind of thing that these games probe. The interesting thing is, these games require that you have a lot of cognitive apparatus on line. You have to be able to come to the table with a proper model of another person. You have to be able to remember what you've done. You have to stand up in the moment to do that. Then you have to update your model based on the signals coming back, and you have to do something that is interesting, which is you have to do a kind of depth of thought assay. That is, you have to decide what that other person expects of you. You have to send signals to manage your image in their mind. Like a job interview. You sit across the desk from somebody, they have some prior image of you, you send signals across the desk to move their image of you from one place to a place where you want it to be. We're so good at this we don't really even notice it. These kinds of probes exploit it. Okay?
Bunu nasıl ele alabiliriz, sosyal etkileşimin bir aşaması olarak düzenleyebiliriz ve bilimsel bir araştırmaya dönüştürebiliriz. Kısa cevap oyunlardır. Ekonomik oyunlar. Yani yaptığımız 2 alanı incelemektir. Bir alan deneysel ekonomi olarak adlandırılır. diğer alan ise davranışsal ekonomi olarak adlandırılır. Biz onların oyunlarını çalarız. Ve kendi amaçlarımıza uydururuz. Bu size ultimatom oyunu olarak adlandırılan belirli bir oyunu görterir. Kırmızı adama 100 dolar verilmiştir ve maviye bir paylaşım teklif edebilir.Kırmızının 70'i kendisine saklayıp maviye 30 teklif ettiğini farzedelim. Yani maviyle 70-30 bir paylaşım teklif ediyor. Kontrol maviye geçtiğinde mavi "Kabul ediyorum" diyor ve bu durumda parayı alıyor veya "Kabul etmiyorum" diyor ve bu durumda kimse hiçbirşey alamıyor. Tamam mı? Yani oransal seçimler ile ilgili ekonomistler sıfır olmayan bütün teklifleri kabul edin diyeceklerdir. İnsanlar ne yapar. İnsanlar 80-20 paylaşımlara kayıtsız kalırlar. 80-20 kabul edip etmeyeceğiniz bir yazı turadır. Neden böyledir? Bilirsiniz. çünkü sinirlisinizdir. Kızmışsınızdır. Bu adil olmayan bir tekliftir, ve siz adil olmayan bir teklifin ne olduğunu bilirsiniz. Bu benim labaratuarım ve dünyadaki birçokları tarafından yapılan bir oyundur. Bu size bu oyunların araştırdığı türde bir örnek verir. İlginç olan bu oyunlar sizden bir sürü kavramsal cihazın doğrudan bağlantılı olmasını ister. Masaya bir başka insanın uygun bir modeli ile gelebilmelisiniz. Neler yaptığınızı hatırlayabilmelisiniz. Bunu yaptığınız zamanda dayanabilmelisiniz. Sonra geri gelen sinyallere göre modelinizi güncellemelisiniz, derin düşünce denemesi türünden ilginç birşeyler yapmalısınız. Bu, diğer insanın sizden ne beklediğinize karar verme zorunluluğunuzdur. Onların zihinlerindeki imajınızı yönetmek için sinyaller göndermelisiniz. Bir iş görüşmesi gibi. Bir masada birilerinin karşısında oturuyorsunuz, onlarda size ait bir ön imaj vardır, masanın diğer tarafına onların sizin hakkınızdaki kanılarını istediğiniz şekilde değiştirebilmek için sinyaller gönderirsiniz. Bunu gerçekten farkedemesek bile bu konuda çok iyiyizdir. Bu tür araştırmalar bunu kullanır, değil mi?
In doing this, what we've discovered is that humans are literal canaries in social exchanges. Canaries used to be used as kind of biosensors in mines. When methane built up, or carbon dioxide built up, or oxygen was diminished, the birds would swoon before people would -- so it acted as an early warning system: Hey, get out of the mine. Things aren't going so well. People come to the table, and even these very blunt, staged social interactions, and they, and there's just numbers going back and forth between the people, and they bring enormous sensitivities to it. So we realized we could exploit this, and in fact, as we've done that, and we've done this now in many thousands of people, I think on the order of five or six thousand. We actually, to make this a biological probe, need bigger numbers than that, remarkably so. But anyway, patterns have emerged, and we've been able to take those patterns, convert them into mathematical models, and use those mathematical models to gain new insights into these exchanges. Okay, so what? Well, the so what is, that's a really nice behavioral measure, the economic games bring to us notions of optimal play. We can compute that during the game. And we can use that to sort of carve up the behavior.
Bunu yaparken keşfettiğimiz şey insanların sosyal değişimlerde bağımlı kanaryalar gibi oldukları. Kanaryalar bir çeşit biosensör gibi madenlerde kullanılırlardı. Metan arttığı zaman, karbon dioksit arttığı zaman, oksijen azaldığı zaman kuşlar insanlardan önce bayılırlardı erken uyarı sistemi gibi davranırdı: Madenden dışarı çıkın. Birşeyler iyi gitmiyor. İnsanlar ve hatta bu açıksözlü sahnelenen sosyal etkileşimler masaya gelirler insanlar arasında sadece numaralar ileri geri gider gelir. ve çok büyük hassasiyet getirirler. Bundan faydalanabileceğimizi fark ettik, hatta biz bunu yaparken ve biz bunu şimdi binlerce kişiye yaptık, Yaklaşık olarak beş veya altı bin civarında olduğunu düşünüyorum. Biz bunu bir biyolojik araştırma yapmak için aslında bundan daha büyük dikkat çekici sayılara ihtiyacımız var. Fakat nasılsa örnekler ortaya çıkmış ve bu örnekleri alabiliyoruz, bunları matematiksel modellere dönüştürebiliyoruz, ve bu matematiksel modelleri yeni anlayışlar elde etmek için kullanırız. Tamam, ne olmuş yani? Yani bu gerçekten güzel bir davranışsal ölçüm ekonomik oyunlar bize en uygun oyun kavramını kazandırırlar. Bunu oyun sırasında hesaplayabiliriz. Bunu bir nevi davranışa üstün gelmek için kullanabiliriz.
Here's the cool thing. Six or seven years ago, we developed a team. It was at the time in Houston, Texas. It's now in Virginia and London. And we built software that'll link functional magnetic resonance imaging devices up over the Internet. I guess we've done up to six machines at a time, but let's just focus on two. So it synchronizes machines anywhere in the world. We synchronize the machines, set them into these staged social interactions, and we eavesdrop on both of the interacting brains. So for the first time, we don't have to look at just averages over single individuals, or have individuals playing computers, or try to make inferences that way. We can study individual dyads. We can study the way that one person interacts with another person, turn the numbers up, and start to gain new insights into the boundaries of normal cognition, but more importantly, we can put people with classically defined mental illnesses, or brain damage, into these social interactions, and use these as probes of that. So we've started this effort. We've made a few hits, a few, I think, embryonic discoveries. We think there's a future to this. But it's our way of going in and redefining, with a new lexicon, a mathematical one actually, as opposed to the standard ways that we think about mental illness, characterizing these diseases, by using the people as birds in the exchanges. That is, we exploit the fact that the healthy partner, playing somebody with major depression, or playing somebody with autism spectrum disorder, or playing somebody with attention deficit hyperactivity disorder, we use that as a kind of biosensor, and then we use computer programs to model that person, and it gives us a kind of assay of this.
Şimdi en harika olanı. Altı veya yedi yıl önce bir takım geliştirdik. O zamanlar Houston Teksas'taydı. Şimdi Virginia ve Londra'da. İnternet üzerinden kullanımda olan manyetik rezonans görüntüleme cihazlarını balğlayan bir yazılım ürettik. Bir seferde 6 makinayı bağladığımızı tahmine ediyorum ama gelin 2 tane üzerine odaklanalım. Yani dünyanın herhangi bir yerindeki makineleri senkronize edebiliyor. Makineleri senkronize ederiz, bu sahnelenen sosyal etkileşime ayarlarız, etkileşim içindeki beyinleri gizlice dinleriz. İlk sefer için tekil bireylerin ortalamalarına bakmak zorunda değiliz veya bilgisayar oyunu oynamalarına göz yumabiliriz veya bu yolla sonuç çıkarabiliriz. Birbirinden farklı 2 bireyi çalışabiliriz. Bir kişinin diğeri ile etkileşim şeklini çalışabiliriz. sayıları arttırırız ve normal bilişsel sınırlar içerisinde yeni anlayışlar elde ederiz, fakat daha önemlisi, insanları klasik olarak tanımlanmış zihinsel hastalıklar veya beyin hasarları ile sosyal etkileşimler içerisine koyarız, ve bunları bunun araştırması olarak kullanırız. yani biz bu çabaya başladık. birkaç küçük isabetimiz oldu, bir kaç, başlangıç aşamasında keşifler. Bunda bir gelecek olduğunu düşünüyoruz. Bu yeniden tanımlamada veri sözlüğü ile, daha matematiksel, bizim şimdiye kadar düşündüğümüz standart zihinsel hastalıkların karşısında kendi yolumuz. bu hastalıkları, insanları kuşların yerine koyarak tanımlıyoruz. Bu sağlıklı insanın büyük depresyonda birisi ile oynaması, otizm hastalığı olan birisi ile oynaması, veya hiperaktif dikkat eksikliği hastalığı olan birisi ile oynaması durumunu kulandığımız durumdur. bunu bir tür biosensör olarak kullanırız ve bu kişiyi modellemek için bilgisayar programları kullanırız ve bu bize bunun bir tahlilini verir.
Early days, and we're just beginning, we're setting up sites around the world. Here are a few of our collaborating sites. The hub, ironically enough, is centered in little Roanoke, Virginia. There's another hub in London, now, and the rest are getting set up. We hope to give the data away at some stage. That's a complicated issue about making it available to the rest of the world. But we're also studying just a small part of what makes us interesting as human beings, and so I would invite other people who are interested in this to ask us for the software, or even for guidance on how to move forward with that.
İlk zamanlar, başlangıçtaydık, dünyanın dört bir yanında siteler kuruyorduk. Bunlar birlikte çalıştığımız sitelerden bazıları. Dağıtım soketi yeterince ironik bir şekilde Roanoke Virginia'da kurulmuştu. Şimdi diğer bir dağıtım merkezi Londra'da. Geri kalanlar kuruluyorlar. Verileri başka bir platformda paylaşmayı umuyoruz. Bunu dünyanın geri kalanında kullanılır hale getirmek komplike bir mesele. Biz aynı zamanda bizi insan olarak neyin ilginç yaptığı konusunun bir kısmı üzerinde de çalışıyoruz. Bu konu ile ilgilenen herkesi bize bu yazılım ile ilgili sorular sormak ve bununla nasıl daha ileriye gidebileceğimiz ile ilgili rehberlik yapmak üzere davet etmek istiyorum.
Let me leave you with one thought in closing. The interesting thing about studying cognition has been that we've been limited, in a way. We just haven't had the tools to look at interacting brains simultaneously. The fact is, though, that even when we're alone, we're a profoundly social creature. We're not a solitary mind built out of properties that kept it alive in the world independent of other people. In fact, our minds depend on other people. They depend on other people, and they're expressed in other people, so the notion of who you are, you often don't know who you are until you see yourself in interaction with people that are close to you, people that are enemies of you, people that are agnostic to you. So this is the first sort of step into using that insight into what makes us human beings, turning it into a tool, and trying to gain new insights into mental illness. Thanks for having me. (Applause) (Applause)
Kapanışta sizinle bir düşüncemi daha paylaşmama izin verin. Kavrayış konusunda çalışma ile ilgili ilginç olan şey kısıtlı olduğumuzdu, bir şekilde. Simultane olarak etkileşim içinde olan beyinlere bakabilecek cihazlarımız yoktu. Hakikat, yanlız olduğumuz zaman bile, son derece sosyal varlıklar olduğumuz. Bizler bizi dünyadaki diğer insanlardan bağımsız olarak hayatta tutan, yalnız birer zihin değiliz. Hatta zihinlerimiz diğer insanlara bağlıdır. Onlar diğer insanlara bağlıdır ve diğer insanlarla ifade edilirler. Yani kim olduğunuz kavramını size yakın olan diğer insanlarla, düşmanlarınızla, size kuşku ile yaklaşanlarla etkileşene kadar genellikle bilmezsiniz. Bu bir nevi bizi neyin insan yaptığı anlayışını kullanmaya bir cihaza dönüştürüp, zihinsel hastalıklar ile ilgili yeni anlayışlar elde etmeye çalışmak yönelik ilk adım Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. (Alkış) (Alkış)