Mark Miskin: This is a rotifer. It's a microorganism about a hair's width in size. They live everywhere on earth -- saltwater, freshwater, everywhere -- and this one is out looking for food.
Mark Miskin: Bu bir rotator. Saç teli kalınlığında bir mikroorganizma. Bu mikroorganizmalar tuzlu suda, tatlı suda ve dünyanın her yerinde yaşarlar. Buradaki rotator yiyecek aramaya çıkmış.
I remember the first time I saw this thing, I was like eight years old and it completely blew me away. I mean, here is this incredible little creature, it's hunting, swimming, going about its life, but its whole universe fits within a drop of pond water.
Bu şeyi ilk gördüğüm zamanı hatırlıyorum. Sekiz yaşlarındaydım. Beni çok şaşırtmıştı. Yani bu inanılmaz küçük yaratık avlanıyor, yüzüyor ve hayatını böyle sürdürüyor. Ama bu yaratığın tüm hayatı bir havuzdaki damlaya sığabiliyor.
Paul McEuen: So this little rotifer shows us something really amazing. It says that you can build a machine that is functional, complex, smart, but all in a tiny little package, one so small that it's impossible to see it.
Paul McEuen: Bu küçük rotator bize inanılmaz bir şey gösteriyor. Gözle görünmesi imkansız, işlevsel, karmaşık, akıllı fakat bir o kadar da küçük bir makine yapabileceğimizi gösteriyor.
Now, the engineer in me is just blown away by this thing, that anyone could make such a creature. But right behind that wonder, I have to admit, is a bit of envy. I mean, nature can do it. Why can't we? Why can't we build tiny robots? Well, I'm not the only one to have this idea. In fact, in the last, oh, few years, researchers around the world have taken up the task of trying to build robots that are so small that they can't be seen. And what we're going to tell you about today is an effort at Cornell University and now at the University of Pennsylvania to try to build tiny robots.
Şimdi bu makine içimdeki mühendisi hayran bıraktı, herkes böyle bir şey yapabilir. Fakat kabul etmeliyim ki bu harikanın arkasında biraz imrenme var. Yani demek istediğim doğa bunu yapabiliyorsa, biz neden yapamayalım? Biz neden küçük robotlar yapamayalım? Bu fikir sadece benim değil. Aslında son birkaç yıldır dünyanın her yerinden araştırmacılar görülemeyecek kadar küçük robotlar icat etme görevini üstlendiler. Bugün sizinle paylaşacağımız konu da Cornell Üniversitesi'nde, hatta artık Pennsylvania Üniersitesi'nde küçük robot yapma uğraşlarıyla ilgili.
OK, so that's the goal. But how do we do it? How do we go about building tiny robots? Well, Pablo Picasso, of all people, gives us our first clue. Picasso said --
Amaçları bu. Ama bunu nasıl yaparız? Bu küçük robotları yapmaya nasıl başladık? Herkesten önce Pablo Picasso, bize ilk ipucunu veren kişiydi. Picasso der ki:
["Good artists copy, great artists steal."]
''İyi sanatçılar kopya çeker, mükemmel sanatçılar ise çalar.''
(Laughter)
(Gülüşmeler)
"Good artists copy. Great artists steal."
''İyi sanatçılar kopya çeker. Mükemmel sanatçılar ise çalar.''
(Laughter)
(Gülüşmeler)
OK. But steal from what? Well, believe it or not, most of the technology you need to build a tiny robot already exists. The semiconductor industry has been getting better and better at making tinier and tinier devices, so at this point they could put something like a million transistors into the size of a package that is occupied by, say, a single-celled paramecium. And it's not just electronics. They can also build little sensors, LEDs, whole communication packages that are too small to be seen.
Fakat kimden çalarlar? İnanın ya da inanmayın, küçük robotlar yapmak için gereken teknolojinin çoğu zaten mevcut. Yarı iletken endüstrisi küçük cihaz üretiminde gün geçtikçe daha da gelişiyor, artık öyle bir noktaya gelindi ki milyonlarca transistör, tek hücreli paremezyum boyutundaki bir pakete sığabiliyor. Ayrıca bu sadece elektronik değil. Aynı zamanda küçük sensörler de üretebiliyorlar. LED'ler, gözle görülemeyecek kadar küçük iletişim paketleri.
So that's what we're going to do. We're going to steal that technology.
Yapacaklarımız bunlar. Bu teknolojiyi çalacağız.
Here's a robot.
Burada bir robot var.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Robot's got two parts, as it turns out. It's got a head, and it's got legs.
İki bölümden oluşurlar. Bir kafası, ve bacakları var.
[Steal these: Brains]
[Şunu çalıyoruz: beyin]
(Laughter)
(Gülüşmeler)
We're going to call this a legless robot, which may sound exotic, but they're pretty cool all by themselves. In fact, most of you have a legless robot with you right now. Your smartphone is the world's most successful legless robot. In just 15 years, it has taken over the entire planet. And why not? It's such a beautiful little machine. It's incredibly intelligent, it's got great communication skills, and it's all in a package that you can hold in your hand. So we would like to be able to build something like this, only down at the cellular scale, the size of a paramecium.
Bunu bacaksız robot olarak adlandıracağız, ilginç gelebilir, fakat zaten onlar yeterince havalılar. Aslına bakılırsa birçoğunuzda şu an bacaksız robotlar var. Akıllı telefonlarınız dünyanın en başarılı bacaksız robotları. Sadece 15 yılda tüm dünyayı etkisi altına aldılar. Peki neden olmasın? Çok güzel, küçük bir makine. İnanılmaz derecede akıllı, mükemmel iletişim becerileri var ve tamamı, elinizde tutabileceğiniz kadarcık bir pakette. Biz bunun gibi bir şey yapabilmeyi isteriz, yalnızca hücresel boyutlarda, bir paramezyum boyutunda.
And here it is. This is our cell-sized smartphone. It even kind of looks like a smartphone, only it's about 10,000 times smaller. We call it an OWIC.
İşte karşınızda. Bu bizim hücresel boyutlardaki akıllı telefonumuz. Hatta akıllı telefon gibi görünüyor, yalnızca 10000 kat daha küçük. Ona OWIC diyoruz.
[Optical Wireless Integrated Circuits]
[Optik Kablosuz Birleştirilmiş Devre]
OK, we're not advertisers, all right?
Ama reklamcı değiliz, tamam mı?
(Laughter)
(Gülüşmeler)
But it's pretty cool all by itself. In fact, this OWIC has a number of parts. So up near the top, there are these cool little solar cells that you shine light on the device and it wakes up a little circuit that's there in the middle. And that circuit can drive a little tiny LED that can blink at you and allows the OWIC to communicate with you. So unlike your cell phone, the OWIC communicates with light, sort of like a tiny firefly.
Fakat zaten o oldukça havalı. Aslında, bu OWIC'in birçok parçası var. Tepesine yakın noktasında cihazınızda ışık açabileceğiniz ve ortada küçük bir devre başlatan bu güneş hücreleri var. bu devre, küçücük bir LEDi çalıştırabilir ve bu LED sizi görüp, OWIC'in sizinle iletişime geçmesini sağlayabilir. Telefonunuzun aksine, OWIC, ışık ile iletişim kurar, tıpkı minik bir ateş böceği gibi.
Now, one thing that's pretty cool about these OWICs is we don't make them one at a time, soldering all the pieces together. We make them in massive parallel. For example, about a million of these OWICs can fit on a single four-inch wafer. And just like your phone has different apps, you can have different kinds of OWICs. There can be ones that, say, measure voltage, some that measure temperature, or just have a little light that can blink at you to tell you that it's there.
Bu OWIC'lerle ilgili havalı olan şey aynı anda tüm parçaları lehimleyerek bir araya getirmiyoruz. Büyük ölçekte paralel yapıyoruz. Örneğin, bu OWIC'lerden yaklaşık bir milyon tanesi dört inçlik bir levhaya sığabilir. Tıpkı telefonunuzda farklı uygulamalar olduğu gibi farklı OWIC çeşitleri de olabilir. Bazıları voltajı, bazıları da sıcaklığı ölçer ya da bazıları sadece orada olduğunu anlamanız için küçük bir ışık yakar.
So that's pretty cool, these tiny little devices. And I'd like to tell you about them in a little more detail. But first, I have to tell you about something else. I'm going to tell you a few things about pennies that you might not know.
Bu küçük cihazlar oldukça havalı. Onları biraz daha detaylı anlatmak istiyorum. Ama önce, başka bir şey anlatmam gerek. Penilerle ilgili bilmiyor olabileceğiniz bir şey.
So this one is a little bit older penny. It's got a picture of the Lincoln Memorial on the back. But the first thing you might not know, that if you zoom in, you'll find in the center of this thing you can actually see Abraham Lincoln, just like in the real Lincoln Memorial not so far from here. What I'm sure you don't know, that if you zoom in even further --
Bu biraz eski bir peni. Arkasında Lincoln anıtının bir fotoğrafı var. Fakat bilmiyor olabileceğiniz ilk şey, yakınlaştırdığınızda, tam ortasında Abraham Lincoln'ü görmeniz. Buraya da çok uzak olmayan gerçek Lincoln anıtında olduğu gibi Bilmediğinizden emin olduğum şey ise daha da yakınlaştırdığınızda --
(Laughter)
(Gülüşmeler)
you'll see that there's actually an OWIC on Abe Lincoln's chest.
Aslında Abe Lincoln'un göğsünde OWIC olduğunu görüyorsunuz.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
But the cool thing is, you could stare at this all day long and you would never see it. It's invisible to the naked eye. These OWICs are so small, and we make them in such parallel fashion, that each OWIC costs actually less than a penny. In fact, the most expensive thing in this demo is that little sticker that says "OWIC."
Havalı olan şey ise buna tüm gün boyunca baksanız da onu asla göremezdiniz. Çıplak gözle görülmesi imkansız. Bu OWIC'ler çok küçük ve biz onları öyle bir paralel şekilde yapıyoruz ki bir OWIC aslında bozuk paradan bile daha ucuz. Aslında, bu tanıtımdaki en pahalı şey, OWIC diyen bu küçük çıkartma.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
That cost about eight cents.
Yaklaşık sekiz sent.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Now, we're very excited about these things for all sorts of reasons. For example, we can use them as little tiny secure smart tags, more identifying than a fingerprint. We're actually putting them inside of other medical instruments to give other information, and even starting to think about putting them in the brain to listen to neurons one at a time.
Her türlü sebepten, bu küçük şeyler için çok heyecanlıyız. Örneğin, onları küçük akıllı etiket olarak kullanabiliriz, parmak izinden daha tanımlayıcı. Başka bilgiler vermesi için onları diğer tıbbi cihazların içine koyuyoruz. Hatta nöronları birer birer dinlemek için beyne bile yerleştirmeyi düşünüyoruz.
In fact, there's only one thing wrong with these OWICs: it's not a robot. It's just a head.
Aslında bu OWIC'lerle ilgili tek bir yanlış var: Bu bir robot değil. yalnızca bir kafa.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And I think we'll all agree that half a robot really isn't a robot at all. Without the legs, we've got basically nothing.
Bence hepimiz yarım robotun gerçekten bir robot olmadığı konusunda hemfikiriz. Bacakları olmadan hiçbir şey ifade etmez.
MM: OK, so you need the legs, too, if you want to build a robot. Now, here it turns out you can't just steal some preexisting technology. If you want legs for your tiny robot, you need actuators, parts that move. They have to satisfy a lot of different requirements. They need to be low voltage. They need to be low power, too. But most importantly, they have to be small. If you want to build a cell-sized robot, you need cell-sized legs. Now, nobody knows how to build that. There was no preexisting technology that meets all of those demands. To make our legs for our tiny robots, we had to make something new.
MM: Robot yapmak istiyorsanız bacaklara da ihtiyacınız var. Buradan anlaşılıyor ki zaten var olan bir teknolojiyi çalamazsınız. Robotunuzun bacakları olsun istiyorsanız hareket eden uyarıcılara ihtiyacınız var. Farklı gereklilikleri karşılamaları gerek. Düşük voltajda olmalılar. Aynı zamanda düşük güçte. Ama en önemlisi, küçük olmaları gerek. Hücresel boyutlarda bir robot yapmak istiyorsanız, o boyutlarda bacaklar lazım. Şu anda kimse bunun nasıl yapılacağını bilmiyor. Tüm bu istekleri karşılayan ve önceden var olan bir teknoloji yok. Küçük robotlarımıza bacak yapmak için yeni bir şey bulmamız lazım.
So here's what we built. This is one of our actuators, and I'm applying a voltage to it. When I do, you can see the actuator respond by curling up. Now, this might not look like much, but if we were to put a red blood cell up on the screen, it'd be about that big, so these are unbelievably tiny curls. They're unbelievably small, and yet this device can just bend and unbend, no problem, nothing breaks. So how do we do it? Well, the actuator is made from a layer of platinum just a dozen atoms or so thick. Now it turns out, if you take platinum and put it in water and apply a voltage to it, atoms from the water will attach or remove themselves from the surface of the platinum, depending on how much voltage you use. This creates a force, and you can use that force for voltage-controlled actuation. The key here was to make everything ultrathin. Then your actuator is flexible enough to bend to these small sizes without breaking, and it can use the forces that come about from just attaching or removing a single layer of atoms.
Yaptığımız şey işte burada. Bu uyarıcılarımızdan biri, voltaj veriyorum. Voltaj verdiğimde, uyarıcının kıvrıldığını görüyorsunuz. Bu çok görünmeyebilir fakat ekrana koysaydık, tam olarak kırmızı bir kan hücresi boyutunda olurdu, bunlar inanılmaz küçük kıvrımlar. İnanılmaz küçükler, buna rağmen bu cihaz bükülüp düzelebiliyor, hiçbir şey kırılmıyor. Bunu nasıl yapıyoruz? Uyarıcılar bir platin tabakasından yapılıyor sadece bir düzine atom kalınlığında. Şimdi anlıyoruz ki, bir platini suya koyup voltaj uygularsanız, sudaki atomlar platinin yüzeyine yapışırlar veya yüzeyden ayrılırlar, bu ne kadar voltaj kullandığınıza bağlı. Bu işlem kuvvet üretir ve bu kuvveti voltaj kontrollü uyarılar için kulanabilirsiniz. Burada önemli nokta her şeyi çok ince yapmaktır. Böylece uyarıcı kırılmadan bu küçük boyutlarda bükülmek için yeterince esnek olur ve yalnızca atomların bir tabakasından gelen birleşme veya ayrılma ile oluşan kuvveti kullanabilir.
Now, we don't have to build these one at a time, either. In fact, just like the OWICs, we can build them massively in parallel as well. So here's a couple thousand or so actuators, and all I'm doing is applying a voltage, and they all wave, looking like nothing more than the legs of a future robot army.
Bunları birer birer yapmak zorunda da değiliz. Aslında tıpkı OWIC'ler gibi, bunları da büyük ölçekte paralel yapabiliriz. Burada birkaç bin civarı uyarıcı var ve tek yaptığım voltaj uygulamak, böylece hepsi dalgalanıyor, gelecekteki robot ordusunun bacaklarına benziyor.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
So now we've got the brains and we've got the brawn. We've got the smarts and the actuators. The OWICs are the brains. They give us sensors, they give us power supplies, and they give us a two-way communication system via light. The platinum layers are the muscle. They're what's going to move the robot around. Now we can take those two pieces, put them together and start to build our tiny, tiny robots. The first thing we wanted to build was something really simple. This robot walks around under user control. In the middle are some solar cells and some wiring attached to it. That's the OWIC. They're connected to a set of legs which have a platinum layer and these rigid panels that we put on top that tell the legs how to fold up, which shape they should take. The idea is that by shooting a laser at the different solar cells, you can choose which leg you want to move and make the robot walk around.
şimdi hem beynimiz var hem de kas gücümüz. Zekamız ve uyarıcılarımız var. OWIC'ler beyindir. Bize sensorleri ve güç kaynaklarını verirler ayrıca ışık yoluyla iki yönlü iletişim sistemi sunarlar. Platin tabakalar kaslardır. Robotu hareket ettirmeye yararlar. Bu iki parçayı bir araya getirip minik robotlarımızı yapmaya başlayabiliriz. İlk yapmak istediğimiz çok basit. Bu robot kullanıcı kontrolü ile yürür. ortasında güneş hücrelerine bağlı kablolar var. Bu OWIC. Platin tabakası olan bacaklara ve bacaklara nasıl katlanacağını hangi şekli alacağını söyleyen bu üste koyduğumuz sert panellere bağlılardır. Bu fikirde, lazer ışığını farklı güneş hücrelerine tutarak hangi bacağı hareket ettirmek istediğinizi seçebilir ve robotu yürütebilirsiniz.
Now, of course, we don't build those one at a time, either. We build them massively in parallel as well. We can build something like one million robots on a single four-inch wafer. So, for example, this image on the left, this is a chip, and this chip has something like 10,000 robots on it. Now, in our world, the macro world, this thing looks like it might be a new microprocessor or something. But if you take that chip and you put it under a microscope, what you're going to see are thousands and thousands of tiny robots.
Tabi ki bunları birer birer üretmiyoruz. Bunları da büyük ölçüde paralel olarak üretiyoruz. Dört inçlik tek bir levha üzerine bir milyon robot inşa edebiliriz. Örneğin bu soldaki fotoğrafta bir çip var ve üzerinde 10.000 kadar robot var. Makro dünyamızda bu, yeni bir mikro işlemci gibi görünüyor. Ama eğer bu çipi mikroskop altına koyarsanız, binlerce küçük robot göreceksiniz.
Now, these robots are still stuck down. They're still attached to the surface that we built them on. In order for them to walk around, we have to release them. We wanted to show you how we do that live, how we release the robot army, but the process involves highly dangerous chemicals, like, really nasty stuff, and we're like a mile from the White House right now? Yeah. They wouldn't let us do it. So --
Bu küçük robotlar hala sıkışık. Hala inşa ettiğimiz yüzeye yapışıklar. Yürümeleri için serbest bırakmamız gerekiyor. Bunu nasıl yaptığımızı, robot ordusunu nasıl serbest bıraktığımızı size göstermek istedik ama bu süreç çok zararlı kimyasalları barındırıyor, çok kötü şeyler, şimdi Beyaz Saray'dan 1,6 km uzaktayız, değil mi? Evet. Bunu yapmamıza izin vermezlerdi. Bu yüzden --
(Laughter)
(Gülüşmeler)
so we're going to show you a movie instead. (Laughs) What you're looking at here are the final stages of robot deployment. We're using chemicals to etch the substrate out from underneath the robots. When it dissolves, the robots are free to fold up into their final shapes. Now, you can see here, the yield's about 90 percent, so almost every one of those 10,000 robots we build, that's a robot that we can deploy and control later.
bunun yerine size bir film göstereceğiz. (Gülüşmeler) Burada gördüğünüz, robot konuşlanmasının aşamaları Robotların altını aşındırmak için kimyasallar kullanıyoruz. Çözündüğünde artık robotlar son şekillerini almaya hazır. Gördüğünüz gibi verim yaklaşık yüzde 90, ürettiğimiz 10.000 robottan neredeyse her birini konuşlandırabilir ve daha sonra kontrol edebiliriz.
And we can take those robots and we can put them places as well. So if you look at the movie on the left, that's some robots in water. I'm going to come along with a pipette, and I can vacuum them all up. Now when you inject the robots back out of that pipette, they're just fine. In fact, these robots are so small, they're small enough to pass through the thinnest hypodermic needle you can buy. Yeah, so if you wanted to, you could inject yourself full of robots.
Bu robotları yerlerine de koyabiliriz. Sağdaki filme bakarsanız, suda birkaç robot var. Bir pipet getireceğim ve hepsini vakumlayacağım. Şimdi bu robotları pipetten geri çıkarırsanız, gayet iyiler. Aslında bu robotlar o kadar küçük ki, alabileceğiniz en ince şırıngadan geçebilecek kadar küçükler. İsterseniz, kendinize robot enjekte edebilirsiniz. (Gülüşmeler)
(Laughter)
Bence buna yatkınlar.
I think they're into it.
(Gülüşmeler)
(Laughter)
On the right is a robot that we put in some pond water. I want you to wait for just one second. Ooop! You see that? That was no shark. That was a paramecium. So that's the world that these things live in.
Sağda göl suyuna koyduğumuz bir robot var. Bir saniye beklemenizi istiyorum. Hoop! Gördünüz mü? Köpek balığı değil. Bu bir paramezyum. Bu şeylerin yaşadığı dünya bu.
OK, so this is all well and good, but you might be wondering at this point, "Well, do they walk?" Right? That's what they're supposed to do. They better. So let's find out.
Tamam bu çok iyi ama bu noktada bir şey merak ediyor olabilirsiniz. ''Yürüyorlar mı?'' Doğru mu? Onlardan beklenen bu. Yapsalar iyi olur. Bir bakalım.
So here's the robot and here are its solar cells in the middle. Those are those little rectangles. I want you to look at the solar cell closest to the top of the slide. See that little white dot? That's a laser spot. Now watch what happens when we start switching that laser between different solar cells on the robot. Off it goes!
Bu robot ve bu ortadakiler de güneş hücreleri. Şu küçük dikdörtgenler. Üst kısımdaki güneş hücrelerine daha yakından bakmanızı istiyorum. Küçük beyaz noktayı gördünüz mü? O bir lazer noktası. Şimdi bu lazeri robotun farklı güneş hücrelerinde hareket ettirmeye başladığımızda neler olduğuna bakın. İşte hareket ediyor!
(Applause)
(Alkışlar)
Yeah!
Evet!
(Applause)
(Alkışlar)
Off goes the robot marching around the microworld. Now, one of the things that's cool about this movie is: I'm actually piloting the robot in this movie. In fact, for six months, my job was to shoot lasers at tiny cell-sized robots to pilot them around the microworld. This was actually my job. As far as I could tell, that is the coolest job in the world.
Robot mikro dünyasında yürüyor. Bu film ile ilgili havalı olan şeylerden biri de ben aslında bu filmde robota pilotluk yapıyorum. Altı aydır benim işim robotları mikro dünyalarında yürütmek için onlara lazer tutmak. Aslında bu, benim işim. Anlatabildiğim kadarıyla bu, dünyadaki en havalı iş.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
It was just the feeling of total excitement, like you're doing the impossible. It's a feeling of wonder like that first time I looked through a microscope as a kid staring at that rotifer.
Bu tam olarak heyecan verici bir şey, sanki imkansızı başarıyorsunuz gibi. Küçükken mikroskopla bu rotatora ilk baktığımda hissettiğim merak duygusu gibi.
Now, I'm a dad, I have a son of my own, and he's about three years old. But one day, he's going to look through a microscope like that one. And I often wonder: What is he going to see? Instead of just watching the microworld, we as humans can now build technology to shape it, to interact with it, to engineer it. In 30 years, when my son is my age, what will we do with that ability? Will microrobots live in our bloodstream, as common as bacteria? Will they live on our crops and get rid of pests? Will they tell us when we have infections, or will they fight cancer cell by cell?
Ben bir babayım, üç yaşında bir oğlum var. Ama bir gün bunun gibi bir mikroskoptan bakacak. Sıkça şunu merak ederim: Acaba ne görecek? Yalnızca mikro dünyayı izlemek yerine, insanlar olarak biz, artık onu şekillendirecek, iletişime geçecek, planlayıp düzenleyecek olan teknolojiyi üretebiliriz. 30 yıl içerisinde, oğlum benim yaşlarımdayken bu yetenekle ne yapacağız? Mikro robotlar bakteriler gibi kanımızda mı dolaşacak? Mahsullerimizde yaşayıp bizi haşerelerden mi kurtaracaklar? Enfekte olduğumuzda bize söyleyecekler, hücre hücre kanserle mi savaşacaklar?
PM: And one cool part is, you're going to be able to participate in this revolution. Ten years or so from now, when you buy your new iPhone 15x Moto or whatever it's called --
PM: Ayrıca bir havalı özelliği de bu devrimde siz de rol alacaksınız. On yıl gibi bir sürede, yeni iPhone 15x Moto'nuz ya da adı her ne olursa-
(Laughter)
(Gülüşmeler)
it may come with a little jar with a few thousand tiny robots in it that you can control by an app on your cell phone. So if you want to ride a paramecium, go for it. If you want to -- I don't know -- DJ the world's smallest robot dance party, make it happen.
içinde telefonunuzdan bir uygulama ile kontrol edebileceğiniz binlerce küçük robot olan bir kavanozda gelebilir. Eğer bir paramezyuma binmek istiyorsanız, buyrun. Eğer dünyanın en küçük robot dans partisinde DJ olmak istiyorsanız, haydi yapın.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And I, for one, am very excited about that day coming.
Ben o günün için çok heyecanlıyım.
MM: Thank you.
MM: Teşekkürler.
(Applause)
(Alkışlar)