When you grow up in a developing country like India, as I did, you instantly learn to get more value from limited resources and find creative ways to reuse what you already have. Take Mansukh Prajapati, a potter in India. He has created a fridge made entirely of clay that consumes no electricity. He can keep fruits and vegetables fresh for many days. That's a cool invention, literally. In Africa, if you run out of your cell phone battery, don't panic. You will find some resourceful entrepreneurs who can recharge your cell phone using bicycles. And since we are in South America, let's go to Lima in Peru, a region with high humidity that receives only one inch of rainfall each year. An engineering college in Lima designed a giant advertising billboard that absorbs air humidity and converts it into purified water, generating over 90 liters of water every day. The Peruvians are amazing. They can literally create water out of thin air.
Hindistan gibi gelişmekte olan bir ülkede büyüdüğünüz zaman, benim gibi, kısıtlı kaynaklardan daha fazla değer elde etmeyi hemen öğrenir ve sahip olduklarınızı farklı şekillerde kullanmak için yaratıcı yollar bulursunuz. Mansukh Prajapati'yi ele alalım, Hindistan'da bir çömlekçi. Tamamen kilden yapılan, elektrik tüketmeyen bir buzdolabı üretti. Meyve ve sebzeleri uzun bir süre taze tutabiliyor. Kelimenin tam anlamıyla, havalı bir icat. Afrika'da, cep telefonunuzun şarjı biterse, panik yapmayın. Telefonunuzu bisiklet kullanarak yeniden şarj edebilen birkaç becerikli girişimci bulacaksınız. Ve Güney Amerika'da olduğumuz için, Peru'da bulunan Lima'ya gidelim, yılda sadece bir inç yağmur alan yüksek nemli bir bölge. Lima'daki bir mühendislik üniversitesi, devasa bir reklam panosu tasarladı. Bu pano havadaki nemi emerek saf suya çeviriyor ve günde 90 litreden fazla su üretiyor. Perulular hayret vericiler. Kelimenin tam anlamıyla, hiç yoktan su yaratabilirler.
For the past seven years, I have met and studied hundreds of entrepreneurs in India, China, Africa and South America, and they keep amazing me. Many of them did not go to school. They don't invent stuff in big R&D labs. The street is the lab. Why do they do that? Because they don't have the kind of basic resources we take for granted, like capital and energy, and basic services like healthcare and education are also scarce in those regions. When external resources are scarce, you have to go within yourself to tap the most abundant resource, human ingenuity, and use that ingenuity to find clever ways to solve problems with limited resources.
Son yedi senedir, Hindistan, Çin, Afrika ve Güney Amerika'dan yüzlerce girişimciyle tanıştım ve beni şaşırtmaya devam ediyorlar. Büyük çoğunluğu okula gitmedi. Büyük AR-GE laboratuvarlarında bir şey icat etmediler. Laboratuvarları sokaklardı. Neden bunu yapıyorlar? Çünkü, bizim varlığını doğal karşıladığımız sermaye ve enerji gibi temel kaynakları yok ve sağlık ve eğitim gibi temel hizmetler de bu bölgelerde sınırlı. Dış kaynaklar kısıtlı olduğu zaman, en verimli kaynağı kullanmak için kendinize, pratik zekanıza yönelmek zorundasınız ve bu pratik zekayı kısıtlı kaynak problemlerine akılcıl çözümler bulmak için kullanırsınız.
In India, we call it Jugaad. Jugaad is a Hindi word that means an improvised fix, a clever solution born in adversity. Jugaad solutions are not sophisticated or perfect, but they create more value at lower cost. For me, the entrepreneurs who will create Jugaad solutions are like alchemists. They can magically transform adversity into opportunity, and turn something of less value into something of high value. In other words, they mastered the art of doing more with less, which is the essence of frugal innovation.
Hindistan'da buna Jugaad deriz. Jugaad Hintçe bir kelimedir. Anlamı ise doğaçlama çözüm, zor durumlarda doğan akıllıca bir çözümdür. Jugaad çözümleri sofistike veya mükemmel değil ama düşük maliyetle daha fazla değer yaratıyorlar. Bence, Jugaad çözümleri yaratan girişimciler simyacılar gibiler. Zor bir durumu büyülü bir şekilde avantaja dönüştürüyorlar ve değeri az olan bir şeyi yüksek değerli bir şeye çeviriyorlar. Bir başka deyişle, sade ve ucuz yeniliğin özü olan az olanla çok yapma sanatında uzmanlaşmışlar.
Frugal innovation is the ability to create more economic and social value using fewer resources. Frugal innovation is not about making do; it's about making things better. Now I want to show you how, across emerging markets, entrepreneurs and companies are adopting frugal innovation on a larger scale to cost-effectively deliver healthcare and energy to billions of people who may have little income but very high aspirations.
Sade ve ucuz yenilik, kısıtlı kaynakları kullanarak daha hesaplı ve daha fazla toplumsal değer yaratmaktır. Sade ve ucuz yenilik, idare etmek değidir, daha iyisini yapmakla ilgilidir. Şimdi sizlere, sade ve ucuz yeniliğin yükselen piyasalar, girişimciler ve şirketler boyunca benimsendiğinde geliri düşük ama azimli milyarlarca insana uygun bir maliyetle nasıl sağlık hizmeti ve enerji dağıttığını göstereceğim.
Let's first go to China, where the country's largest I.T. service provider, Neusoft, has developed a telemedicine solution to help doctors in cities remotely treat old and poor patients in Chinese villages. This solution is based on simple-to-use medical devices that less qualified health workers like nurses can use in rural clinics. China desperately needs these frugal medical solutions because by 2050 it will be home to over half a billion senior citizens.
İlk olarak Çin'e gidelim. Ülkenin en büyük B.T. hizmet sağlayıcısı Neusoft geliştirdiği bir teletıp çözümü ile Çin köylerindeki yaşlı ve fakir hastaları uzaktan tedavi etmeleri için şehirlerdeki doktorlara yardımcı oluyor. Bu çözüm, hemşire gibi daha az vasıflı sağlık çalışanlarının kırsal kliniklerde kullanabileceği kullanımı kolay tıbbi cihazları temel alır. Çinin bu sade ve ucuz çözümlere aşırı derecede ihtiyacı var çünkü 2050'de yarım milyondan fazla yaşlıya sahip olacak.
Now let's go to Kenya, a country where half the population uses M-Pesa, a mobile payment solution. This is a great solution for the African continent because 80 percent of Africans don't have a bank account, but what is exciting is that M-Pesa is now becoming the source of other disruptive business models in sectors like energy. Take M-KOPA, the home solar solution that comes literally in a box that has a solar rooftop panel, three LED lights, a solar radio, and a cell phone charger. The whole kit, though, costs 200 dollars, which is too expensive for most Kenyans, and this is where mobile telephony can make the solution more affordable. Today, you can buy this kit by making an initial deposit of just 35 dollars, and then pay off the rest by making a daily micro-payment of 45 cents using your mobile phone. Once you've made 365 micro-payments, the system is unlocked, and you own the product and you start receiving clean, free electricity. This is an amazing solution for Kenya, where 70 percent of people live off the grid. This shows that with frugal innovation what matters is that you take what is most abundant, mobile connectivity, to deal with what is scarce, which is energy.
Şimdi Kenya'yı ele alalım. Nüfusun yarısı M-Pesa mobil ödeme çözümünü kullanıyor. Bu Afrika kıtası için harika bir çözüm çünkü Afrika'lıların yüzde 80'i bir banka hesabına sahip değil, fakat heyecan verici olan, M-Pesa'nın enerji gibi bir sektördeki diğer aykırı yenilikçi işletme modellerin kaynağı oluyor olması. Evler için solar bir çözüm olarak üretilen M-KOPA kutusunu ele alalım. Güneş paneli, 3 LED ışığı solar radyosu ve cep telefonu şarj aleti var. Tam maliyeti 200 dolar, bu çoğu Kenyalı için çok pahalı. Tam bu noktada mobil telefonlar çok daha makul bir çözüm sunuyor. Şimdi, bu kiti 35 dolarlık bir ön ödeme ve cep telefonu ile günlük 45 centlik mikro ödemeler ile alabilirsiniz. 365 mikro ödeme yaptığınızdan sonra sistem hizmetinize açılıyor ve bedava elektriğe ulaşımınız oluyor. İnsanların % 70'inin elektriksiz yaşadığı Kenya için bu inanılmaz bir fırsat. Sade ve ucuz yenilikte önemli olan çok olan şeyi alıp, mobil bağlantıyı, zor temin edilen yani enerji için kullanmak.
With frugal innovation, the global South is actually catching up and in some cases even leap-frogging the North. Instead of building expensive hospitals, China is using telemedicine to cost-effectively treat millions of patients, and Africa, instead of building banks and electricity grids, is going straight to mobile payments and distributed clean energy.
Sade ve ucuz yenilik ile, Güney yarım küre Kuzey ile arayı kapatıyor hatta bazı durumlarda önüne geçiyor. Çin, pahalı hastaneler yapmak yerine teletıp ile ucuza milyonlarca hastayı tedavi ediyor. Ve Afrika, elektrik şebekeleri ve bankalar kurmak yerine mobil direkt ödemeler ve temiz enerji dağıtımı kullanıyor.
Frugal innovation is diametrically opposed to the way we innovate in the North. I live in Silicon Valley, where we keep chasing the next big technology thing. Think of the iPhone 5, 6, then 7, 8. Companies in the West spend billions of dollars investing in R&D, and use tons of natural resources to create ever more complex products, to differentiate their brands from competition, and they charge customers more money for new features. So the conventional business model in the West is more for more. But sadly, this more for more model is running out of gas, for three reasons: First, a big portion of customers in the West because of the diminishing purchasing power, can no longer afford these expensive products. Second, we are running out of natural water and oil. In California, where I live, water scarcity is becoming a big problem. And third, most importantly, because of the growing income disparity between the rich and the middle class in the West, there is a big disconnect between existing products and services and basic needs of customers. Do you know that today, there are over 70 million Americans today who are underbanked, because existing banking services are not designed to address their basic needs.
Bu yenilikçi akım, bizim Kuzey Küre'deki yenilikçi atılımların tam zıttı. Silikon Vadisi'nde yaşıyorum. Orada yeni büyük teknolojiyi kovalıyoruz. iPhone 5, 6, 7 ve 8'i düşünün. Batı'da şirketler AR-GE'ye yatırım için milyarlarca dolar harcıyor ve daha karmaşık ürünler yaratmak ve rekabet içinde kendi markalarını farklılaştırmak için tonlarca doğal kaynak kullanıyorlar ve üstüne de yeni özellikler için müşterilerden daha fazla para istiyorlar. Demek ki Batı'nın geleneksel iş modeli, "ne kadar çok o kadar iyi" Fakat bu modelin benzini 3 sebepten dolayı bitiyor. Öncelikle Batı'daki müşterilerin büyük çoğunluğu, alım gücünün gittikçe azalması nedeniyle, bu pahalı ürünleri alamıyor. İkinci olarak, bizim doğal suyumuz ve petrolümüz bitiyor. Yaşadığım Kaliforniya'da, su yetersizliği büyük bir problem haline geliyor. Üçüncü ve en önemlisi, Batı'da orta ve üst sınıflar arasında artan gelir uçurumundan dolayı, zaten var olan hizmet ve ürünler ve insanların temel ihtiyaçları arasında büyük bir uyumsuzluk var. Günümüzde banka hizmetlerinin temel gereksinimleri karşılamak için tasarlanmamış olduğu için banka hizmetlerinden yararlanamayan 70 milyondan fazla Amerikalı olduğunu biliyor muydunuz?
The prolonged economic crisis in the West is making people think that they are about to lose the high standard of living and face deprivation. I believe that the only way we can sustain growth and prosperity in the West is if we learn to do more with less.
Batı'da bir türlü sonu gelmeyen ekonomik kriz, insanlara sahip oldukları yüksek yaşam kalitesini her an kaybedeceklerini ve yoksullukla karşılaşacaklarını düşündürüyor. Bence gelişimi ve refahı Batı'da sürdürülebilir kılıcak tek şey az ile çok üretebilmeyi öğrenmek.
The good news is, that's starting to happen. Several Western companies are now adopting frugal innovation to create affordable products for Western consumers. Let me give you two examples.
İyi haber şu, bu olmaya başlıyor. Bir kaç Batılı firma sade ve ucuz yeniliği müşterileri için daha ucuz ürünler yaratabilmek için benimsiyor. Size 2 örnek vereyim.
When I first saw this building, I told myself it's some kind of postmodern house. Actually, it's a small manufacturing plant set up by Grameen Danone, a joint venture between Grameen Bank of Muhammad Yunus and the food multinational Danone to make high-quality yogurt in Bangladesh. This factory is 10 percent the size of existing Danone factories and cost much less to build. I guess you can call it a low-fat factory. Now this factory, unlike Western factories that are highly automated, relies a lot on manual processes in order to generate jobs for local communities. Danone was so inspired by this model that combines economic efficiency and social sustainability, they are planning to roll it out in other parts of the world as well.
Bu evi ilk gördüğümde, kendi kendime bu bir çeşit postmodern ev dedim. Aslında bu Grameen Danone tarafından, Muhammad Yunus'un Grameen Bankı ve uluslarası yemek şirketi Danone işbirliğinde Bangladesh'de kaliteli yoğurt üretmek için yapılmış küçük bir üretim tesisi. Tesis, standart Danone fabrikalarının %10'u boyutunda ve inşaat maliyeti çok daha düşük. Düşük kalorili bir fabrika diyebilirsiniz yani. Batı'daki otomasyon ağırlıklı fabrikaların tersine bu tesis daha çok insanların iş gücü ile çalışıyor ve yerel halk için istihdam sağlıyor. Danone bu verimliliği ve sürdürebilirliği birleştiren bu modelden o kadar etkilendi ki, Dünya'nın başka bölgelerinde benzer uygulamalar başlatmayı planlıyorlar.
Now, when you see this example, you might be thinking, "Well, frugal innovation is low tech." Actually, no. Frugal innovation is also about making high tech more affordable and more accessible to more people. Let me give you an example.
Bu örneği görünce, "Sade ve ucuz yeniliğin teknolojisi gelişmiş değil" diye düşünebilirsiniz. Aslında hayır. Bu yeniliğin amacı aynı anda gelişmiş teknolojileri, insanlar için daha ulaşılabilir ve daha ucuz yapmak. Size bir örnek vereyim.
In China, the R&D engineers of Siemens Healthcare have designed a C.T. scanner that is easy enough to be used by less qualified health workers, like nurses and technicians. This device can scan more patients on a daily basis, and yet consumes less energy, which is great for hospitals, but it's also great for patients because it reduces the cost of treatment by 30 percent and radiation dosage by up to 60 percent. This solution was initially designed for the Chinese market, but now it's selling like hotcakes in the U.S. and Europe, where hospitals are pressured to deliver quality care at lower cost.
Çin'de Siemens'in Sağlık departmanında araştırmacı mühendisler, hemşireler ve teknisyenler gibi daha az nitelikli çalışanların da kullanabileceği bir CT tarayacısı geliştirdi. Bu cihaz gün başına daha fazla hasta tarayabiliyor ve buna rağmen daha az elektrik tüketiyor, ki bu hastaneler için harika, üstelik hastalar için de öyle çünkü tedavi maliyetini %30 ve radyasyon dozajını %60 azaltıyor. Bu çözüm aslında Çin pazarı için tasarlanmıştı ama şu an daha düşük maliyete kaliteli tedavi sunmak için baskı altında olan Amerika'daki ve Avrupa'daki hastanelerde peynir ekmek gibi satıyor.
But the frugal innovation revolution in the West is actually led by creative entrepreneurs who are coming up with amazing solutions to address basic needs in the U.S. and Europe. Let me quickly give you three examples of startups that personally inspire me. The first one happens to be launched by my neighbor in Silicon Valley. It's called gThrive. They make these wireless sensors designed like plastic rulers that farmers can stick in different parts of the field and start collecting detailed information like soil conditions. This dynamic data allows farmers to optimize use of water energy while improving quality of the products and the yields, which is a great solution for California, which faces major water shortage. It pays for itself within one year.
Fakat inanılmaz çözümler yaratan yaratıcı girişimcilerin önderliğinde Batı'da gelişen bu yenilikçi devrim aslında Avrupa ve Amerika'daki temel ihtiyaçları karşılamak için. Size beni kişisel olarak etkileyen 3 startup örneği vereyim. Tesadüfen ilki Silikon Vadisin'deki komşum tarafından üretilmiş. Adı gThrive. Plastik cetveller şeklinde ürettikleri kablosuz sensörleri çiftçiler tarlalarının değişik bölgelerine saplayıp toprağın kalitesi hakkında detaylı bilgi toplayabilecekler. Bu dinamik ve sürekli elde edilen veriler çiftçilerin, susuzluğun ciddi bir problem olduğu Kaliforniya'da, su kullanımını optimize ederken mahsülün kalitesini arttırmasını sağlayan muazzam bir çözüm sunuyor. Kendi maliyetini 1 yıl içinde karşılıyor.
Second example is Be-Bound, also in Silicon Valley, that enables you to connect to the Internet even in no-bandwidth areas where there's no wi-fi or 3G or 4G. How do they do that? They simply use SMS, a basic technology, but that happens to be the most reliable and most widely available around the world. Three billion people today with cell phones can't access the Internet. This solution can connect them to the Internet in a frugal way.
Yine Silikon Vadisin'den ikinci bir örnek, kablosuz, 3G ya da 4G şebekelerinin bile bulunmadığı bölgelerde internete bağlanmanızı sağlayan Be-Bound. Bunu nasıl mı yapıyorlar ? Çok basit fakat güvenilebilir ve Dünya çapında ulaşılabilir olan SMS teknolojisini kullanıyorlar. Günümüzde cep telefonu olan 3 milyar kişinin internet erişimi yok. Bu yenilik onları sade ve ucuz bir şekilde internete bağlayabilir.
And in France, there is a startup calle Compte Nickel, which is revolutionizing the banking sector. It allows thousands of people to walk into a Mom and Pop store and in just five minutes activate the service that gives them two products: an international bank account number and an international debit card. They charge a flat annual maintenance fee of just 20 Euros. That means you can do all banking transactions -- send and receive money, pay with your debit card -- all with no additional charge. This is what I call low-cost banking without the bank. Amazingly, 75 percent of the customers using this service are the middle-class French who can't afford high banking fees.
Fransa'da ise bankacılık sektöründe devrim yaratan Compte Nickel adlı startup var. Binlerce insana esnaf dükkanlarına girdiklerinde, 5 dakika içinde onlara uluslararası banka hesabı numarası ve uluslararası bir kredi kartı numarası veren bir hizmeti aktive ediyor. 20 Euroluk yıllık sabit bir ücret alıyorlar. Bu tüm banka işlemlerini yapabileceğiniz anlamına geliyor para gönderme, kredi kartı ile ödeme yapabilirsin üstelik hiçbir ekstra ücret ödemeden. Ücretsiz bankacılık dediğiniz budur. Şaşırtıcı olarak bu hizmeti kullanan müşterilerin %75'i, pahalı banka işlem masraflarını karşılayamayan orta sınıf Fransızlar.
Now, I talked about frugal innovation, initially pioneered in the South, now being adopted in the North. Ultimately, we would like to see developed countries and developing countries come together and co-create frugal solutions that benefit the entire humanity. The exciting news is that's starting to happen. Let's go to Nairobi to find that out.
Şu ana kadar Güney'de başlayıp Kuzey'de benimsenmeye başlayan basit ve ucuz yenilik hakkında konuştum. Nihai olarak, görmek istediğimiz manzara gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bir araya gelerek tüm insanlığın faydalanabileceği yenilikler yaratması olacaktır. Heyecan verici şey bunun olmaya başlaması. Ne olduğunu öğrenmek için Nairobi'ye gidelim.
Nairobi has horrendous traffic jams. When I first saw them, I thought, "Holy cow." Literally, because you have to dodge cows as well when you drive in Nairobi. To ease the situation, the engineers at the IBM lab in Kenya are piloting a solution called Megaffic, which initially was designed by the Japanese engineers. Unlike in the West, Megaffic doesn't rely on roadside sensors, which are very expensive to install in Nairobi. Instead they process images, traffic data, collected from a small number of low-resolution webcams in Nairobi streets, and then they use analytic software to predict congestion points, and they can SMS drivers alternate routes to take. Granted, Megaffic is not as sexy as self-driving cars, but it promises to take Nairobi drivers from point A to point B at least 20 percent faster. And earlier this year, UCLA Health launched its Global Lab for Innovation, which seeks to identify frugal healthcare solutions anywhere in the world that will be at least 20 percent cheaper than existing solutions in the U.S. and yet more effective. It also tries to bring together innovators from North and South to cocreate affordable healthcare solutions for all of humanity.
Nairobi'de korkunç trafik var. Trafiği ilk gördüğümde "Çüş." dedim. Çünkü araba kullanırken hem arabalardan hem ineklerde kaçmak gerekiyor. Durumu kolaylaştırmak için Kenya'daki IBM laboratuvarlarındaki mühendisler, ilk olarak Japon mühendisler tarafından tasarlanan Megaffic adlı bir çözümün önderliğini yapıyorlar. Batı'nın tersine, Megaffic Nairobi'de oldukça pahalı olan yol kenarı sensörlerine dayalı değil. Bunun yerine Nairobi sokaklarındaki düşük çözünürlüklü web kameralarından toplanan resimleri ve verileri analitik bir yazılım ile işleyip, tıkanabilecek noktaları ve alternatif rotaları SMS ile sürücülere gönderebiliyorlar. Haliyle Megaffic kendi kendini sürebilen arabalar kadar seksi olmayabilir fakat Nairobi'li sürücüleri A noktasından B noktasına en az %20 daha hızlı ulaştırabilir. Yılın başında, UCLA Health, A.B.D'deki mevcut çözümlerden daha etkili ve en az %20 daha ucuz olan, sağlık alanında basit ve ucuz yenilikçi çözümleri Dünya'nın herhangi bir yerinde gerektiğince tespit edebilecek Küresel bir Laboratuvar programı başlattı. Program ayrıca tüm insanlık için ucuz sağlık hizmeti çözümleri yaratmak için Kuzey'den ve Güney'den yenilikçileri bir araya getirmeye çalışıyor.
I gave tons of examples of frugal innovators from around the world, but the question is, how do you go about adopting frugal innovation? Well, I gleaned out three principles from frugal innovators around the world that I want to share with you that you can apply in your own organization to do more with less.
Dünya çapında yapılan sade ve ucuz yenilikler hakkında bir sürü örnek verdim. Fakat asıl soru bunun nasıl benimseneceği? Sizinle paylaşmak istediğim Dünya çapında sade ve ucuz yenilikçilerden sizin de az ile çok yapabilmek için şirketlerinizde uygulayabileceğiniz 3 prensip topladım.
The first principle is: Keep it simple. Don't create solutions to impress customers. Make them easy enough to use and widely accessible, like the C.T. scanner we saw in China.
İlk prensip: Projenizi basit tutun. Müşterileri etkilemek için çözümler üretmeyin. Yaygın olarak kullanılabilicek kadar basit yapın, Çin'de bahsettiğimiz CT tarayıcısı gibi.
Second principle: Do not reinvent the wheel. Try to leverage existing resources and assets that are widely available, like using mobile telephony to offer clean energy or Mom and Pop stores to offer banking services.
İkinci prensip: Tekerleği yeniden icat etmeyin. Çevre dostu enerji için cep telefonu ya da bankacılık hizmetleri sunmak için küçük işletmeleri kullanmayı ve buna benzer mevcut kaynakları ve yaygın yerleri geliştirmeye çalışın.
Third principle is: Think and act horizontally. Companies tend to scale up vertically by centralizing operations in big factories and warehouses, but if you want to be agile and deal with immense customer diversity, you need to scale out horizontally using a distributed supply chain with smaller manufacturing and distribution units, like Grameen Bank has shown.
Üçüncü prensip ise: Yatay düşünün ve hareket edin. Şirketler operasyonlarını büyük fabrikalar ve depolarda merkezileştirerek dikey büyüme eğiliminde olurlar fakat eğer atik olmak ve geniş müşteri çeşitliliği ile başa çıkabilmek istiyorsanız daha küçük üretim ve dağıtım birimleri olan yayılmış bir tedarik zinciri kullanarak yatay dağılmanın gerekliliğini Grameen Bank bize gösterdi.
The South pioneered frugal innovation out of sheer necessity. The North is now learning to do more and better with less as it faces resource constraints. As an Indian-born French national who lives in the United States, my hope is that we transcend this artificial North-South divide so that we can harness the collective ingenuity of innovators from around the world to cocreate frugal solutions that will improve the quality of life of everyone in the world, while preserving our precious planet.
Güney yarım küre basit ve ucuz yeniliğin öncülüğünü mecburiyetten yaptı. Şimdi ise Kuzey küre kaynak kıtlığı ile karşılaştıkça az ile çok üretmeyi öğreniyor. Hindistan doğumlu, Amerika'da yaşayan Fransız asıllı biri olarak umudum bu yapay Kuzey-Güney ayrımını aşarak tüm dünyadaki girişimcilerin bu ortak yaratıcılığından yararlanmak ve kıymetli gezegenemizi koruyarak dünyadaki herkesin yaşam kalitesini arttıracak basit ve ucuz çözümler üretmek.
Thank you very much.
Çok teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)