(Music)
(Müzik)
♫ My age is three hundred ♫
Yaşım üç yüz
♫ and seventy-two ♫
yetmiş iki
♫ I think with the deepest regret ♫
Büyük pişmanlıkla düşünüyorum,
♫ How I used to pick up
nasıl kandırıp
and voraciously chew ♫
karşılaştığım
♫ the dear little boys
sevgili küçük oğlanları
that I met ♫
nasıl iştahla çiğnediğimi
♫ I've eaten them raw
Onları çiğ çiğ yedim
in their holiday suits, ♫
otel odalarında,
♫ Eaten them
yedim onları
curried with rice, ♫
pirinç serperek
♫ I've eaten them baked
Sonra ceket ve botlarının içinde
in their jackets and boots, ♫
fırınlanmış yedim onları
♫ And found them exceedingly nice. ♫
ve son derece lezzetli buldum onları
♫ But now that my jaws
Fakat şimdi çenelerim
are too weak for such fare, ♫
böyle bir menü için çok zayıf
♫ I think it's increasingly rude ♫
Sanırım böyle bir şey yapmak
♫ To do such a thing
çok daha ayıp♫
when I'm quite well aware ♫
küçük oğlanların
♫ Little boys do not like
çiğnenmeyi sevmediğinin
being chewed. ♫
farkında iken
♫ Little boys do not like
Küçük oğlanlar
being chewed. ♫
çiğnenmekten hoşlanmaz
(Music)
Müzik
♫ So now I contentedly live upon eels, ♫
Şimdi rahatça yılan balıklarıyla besleniyorum
♫ And try to do nothing amiss ♫
ve kötü birşey yapmamaya çalışıyorum
♫ And pass all the time
ve tüm zamanı
I can spare from my meals ♫
öğünlerimi azaltıp
♫ In innocent slumber like this, ♫
masum uyuşukluk içinde geçiriyorum,
♫ Innocent slumber
masum uyuşukluk
like this. ♫
bunun gibi
(Applause)
(Alkış)
I suppose I owe you an explanation. I've been working on a project for the last six years adapting children's poetry to music. And that's a poem by Charles Edward Carryl, who was a stockbroker in New York City for 45 years, but in the evenings, he wrote nonsense for his children. And this book was one of the most famous books in America for about 35 years. "The Sleepy Giant," which is the song that I just sang, is one of his poems. Now, we're going to do other poems for you, and here's a preview of some of the poets. This is Rachel Field, Robert Graves -- a very young Robert Graves -- Christina Rossetti. Ghosts, right? Have nothing to say to us, obsolete, gone -- not so. What I really enjoyed about this project is reviving these people's words. Taking them off the dead, flat pages. Bringing them to life, bringing them to light. So, what we're going to do next is a poem that was written by Nathalia Crane. Nathalia Crane was a little girl from Brooklyn. When she was 10 years old in 1927, she published her first book of poems called "The Janitor's Boy." Here she is. And here's her poem.
Sanırım size bir açıklama borçluyum. Altı yıldır çocuk şiiirini müziğe uyarlayan bir proje üzerinde çalışıyorum. Ve bu Charles Edward Carryl'den bir şiir, kendisi 45 yıl New York'ta borsacı olarak çalıştı, fakat akşamları, çocuklar için anlamsız şiirler yazdı. Ve bu kitap yaklaşık 35 yıldır, Amerika'daki en ünlü kitaplardan biridir. "Uykucu Dev", az önce söylediğim şarkı, onun şiirlerinden biridir. Şimdi, diğer şiirleri de sizler için seslendireceğim. Ve işte bazı şairlerin ön tanıtımı. Bu Rachel Field, Robert Graves, ve çok genç Robert Graves, Christina Rossetti. Hayaletler, evet, bize söyleyecek hiçbir şeyi yok. Demode. Yıpranmış. Öyle değil. Bu projede gerçekten hoşuma giden insanların bu sözlerini gündeme getirmek, onları ölmüş, düz sayfalardan çıkarmak, canlandırmak, gün ışığına çıkarmak. Şimdi söyleyeceğimiz Nathalia Crane tarafından yazılmış bir şiir. Nathalia Crane Brooklyn'li küçük bir kızdı. 10 yaşındayken, 1972'de, "Kapıcının oğlu" adlı ilk şiir kitabını çıkardı. İşte bu. Ve işte onun şiiri.
(Music)
(Müzik)
♫ Oh, I'm in love
Ah, aşığım
with the janitor's boy, ♫
kapıcının oğluna
♫ And the janitor's boy
ve kapıcının oğlu
is in love with me. ♫
bana aşık
♫ Oh, I'm in love
Ah, aşığım
with the janitor's boy, ♫
ve kapıcının oğluna
♫ And the janitor's boy
ve kapıcının oğlu
is in love with me. ♫
bana aşık
♫ He's going to hunt for a desert isle ♫
Bir çöl adası arayacak
♫ In our geography. ♫
coğrafyamızda
♫ A desert isle
Bir çöl adası
with spicy trees ♫
baharatlı ağaçlardan
♫ Somewhere in Sheepshead Bay; ♫
Budala Koyunda bir yerlerde
♫ A right nice place,
Doğru, güzel bir yer
just fit for two ♫
sadece iki kişilik
♫ Where we can live always. ♫
daima yaşayabileceğimiz
♫ Oh, I'm in love
Ah, aşığım
with the janitor's boy, ♫
kapıcının oğluna
♫ And the janitor's boy, ♫
ve kapıcının oğlu
he's busy as can be; ♫
olabildiği kadar meşgul
♫ Down in the cellar he's making a raft ♫
Aşağıda mahzende, bir sal yapıyor
♫ Out of an old settee. ♫
eski kanepeden
♫ He'll carry me off,
Beni kaçıracak
I know that he will, ♫
Biliyorum yapacak,
♫ For his hair is exceedingly red; ♫
saçları fazlasıyla kızıl olduğu için,
♫ And the only thing
ve aklıma gelen
that occurs to me ♫
tek şey
♫ Is to dutifully shiver in bed. ♫
görev duygusuyla yatakta titremek
♫ And on the day that we sail,
Ve denize açıldığımız gün
I will leave a little note ♫
kızdırmaktan nefret ettiğim aileme
♫ For my parents I hate to annoy: ♫
bir not bırakacağım
♫ "I have flown to an island
bir adaya uçtum
in the bay ♫
koyda
♫ With my janitor's
benim kızıl saçlı
red haired-boy." ♫
kapıcının oğluyla
♫ The janitor's red-haired boy ♫
Kapıcının kızıl saçlı oğlu
♫ The janitor's red-haired boy ♫
Kapıcının kızıl saçlı oğlu
♫ The janitor's red-haired boy ♫
Kapıcının kızıl saçlı oğlu
♫ The janitor's red-haired boy ♫
Kapıcının kızıl saçlı oğlu
♫ I'm going to sail away ♫
Uzaklara açılacağım
♫ Gone to Sheepshead Bay ♫
Budalalar Koyuna
♫ With my janitor's red-haired boy. ♫
benim kızıl saçlı kapıcının oğluyla
♫ On an old settee ♫
Eski bir kanepenin üstünde
♫ My red-haired boy and me ♫
benim kızıl saçlım ve ben
♫ The janitor's red-haired boy. ♫
Kapıcının kızıl saçlı oğlu
♫ The janitor's red-haired boy ♫
Kapıcının kızıl saçlı oğlu
♫ The janitor's red-haired boy ♫
Kapıcının kızıl saçlı oğlu
♫ The janitor's red-haired boy ♫
Kapıcının kızıl saçlı oğlu
♫ The janitor's red-haired boy ♫
Kapıcının kızıl saçlı oğlu
(Applause)
(Alkış)
The next poem is by E.E. Cummings, "Maggie and Milly and Molly and May."
Sıradaki şiir E.E. Cummings'e ait, "Maggie ve Milly ve Molly ve May".
(Music)
(Müzik)
♫ Maggie and Milly,
Maggie ve Milly
Molly and May ♫
Molly ve May
♫ They went down to the beach
aşağıya sahile gittiler
one day to play ♫
birgün oynamak için
♫ And Maggie discovered
Ve Maggie
a shell that sang ♫
öyle tatlı şarkı söyleyen bir deniz kabuğu buldu
♫ So sweetly she couldn't remember
problemlerini
her troubles ♫
unuttu
♫ Maggie and Milly,
Maggie ve Milly
Molly and May ♫
Molly ve May
♫ Maggie and Milly,
Maggie ve Milly
Molly and May ♫
Molly ve May
♫ Milly befriended
Milly sahile vurmuş
a stranded star ♫
bir yıldızla arkadaş oldu
♫ Whose rays,
ışıkları
whose rays ♫
ışıkları
♫ Five languid fingers
beş tembel
were ♫
parmaktı
(Music)
(Müzik)
♫ Maggie and Milly,
Maggie ve Milly
Molly and May ♫
Molly ve May
♫ Maggie and Milly,
Magiie ve Milly
Molly and May ♫
Molly ve May
(Music)
(Müzik)
♫ Molly was chased
Molly'yi korkunç bir şey
by a horrible thing ♫
kovaladı
♫ Which raced
yanından koşarak
sideways blowing ♫
eserek
♫ Blowing ♫
eserek
♫ Blowing ♫
eserek
♫ May came home
Sonunda eve geldi
with a smooth, round stone ♫
yumuşak, yuvarlak bir taşla
♫ Small as a world
dünya kadar küçük
and as large as alone ♫
ve yalnız kadar büyük
(Music)
(Müzik)
♫ For whatever we lose
Ne kaybedersek kaybedelim
like a you or a me ♫
bir sen ya da bir ben gibi
♫ Always ourselves
herzaman kendimiziz
that we find
bulduğumuz
at the sea ♫
denizde
(Applause)
(Alkış)
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)
The next poem is "If No One Ever Marries Me." It was written by Laurence Alma-Tadema. She was the daughter of a very, very famous Dutch painter who had made his fame in England. He went there after the death of his wife of smallpox and brought his two young children. One was his daughter, Laurence. She wrote this poem when she was 18 years old in 1888, and I look at it as kind of a very sweet feminist manifesto tinged with a little bit of defiance and a little bit of resignation and regret.
Sıradaki şiir "Ya Hiç Kimse Benimle Evlenmezse". Laurence Alma-Tadema tarafından yazılmış. Ününü İngiltere'de yapmış çok çok ünlü Hollandalı bir ressamın kızı. Eşinin çiçek hastalığından ölmesi üzerine oraya gitti ve iki genç çocuğunu da birlikte götürdü. Biri kızı Laurence'ti. Bu şiiri 1888 yılında, 18 yaşındayken yazdı, ve ben bu şiire bir çeşit çok tatlı feminist bir manifesto olarak bakıyorum bir parça isyan ve bir parça teslimiyet ve pişmanlık içeren.
(Music)
(Müzik)
♫ Well, if no one ever marries me ♫
Şey, eğer hiç kimse benimle evlenmezse
♫ And I don't see why they should, ♫
ve niye yapmalılar anlamıyorum
♫ Nurse says I'm not pretty, ♫
Hemşire güzel olmadığımı söylüyor
♫ And you know I'm seldom good,
ve bilirsin ben pek de hoş değilim
seldom good -- ♫
pek hoş değilim
♫ Well, if no one ever marries me ♫
Şey, eğer hiç kimse benimle evlenmezse
♫ I shan't mind very much; ♫
Çok fazla takmamalıyım
♫ Buy a squirrel in a cage ♫
kafeste bir sincap
♫ And a little rabbit-hutch. ♫
ambarda bir tavşan alırım
♫ If no one marries me ♫
Eğer kimse benle evlenmezse
♫ If no one marries me ♫
Eğer kimse benle evlenmezse
♫ If no one marries me ♫
Kimse benle evlenmezse
♫ If no one marries me ♫
Eğer kimse benle evlenmezse
♫ If no one marries me ♫
Eğer kimse benle evlenmezse
♫ I'll have a cottage near a wood ♫
Koruya yakın bir kulübem olacak
♫ And a pony all my own ♫
ve küçük bir atım, kendime ait
♫ A little lamb quite clean and tame ♫
küçük bir koyun temiz ve evcil
♫ That I can take to town. ♫
kasabaya götürebileceğim
♫ And when I'm really getting old -- ♫
ve gerçekten yaşlanırken
♫ And 28 or nine -- ♫
ve 28 veya 29
♫ Buy myself a little orphan girl ♫
kendime yetim bir kız alacağım
♫ And bring her up as mine. ♫
ve kendi çocuğum gibi büyüteceğim
♫ If no one marries me ♫
Eğer kimse benle evlenmezse
♫ If no one marries me ♫
Eğer kimse benle evlenmezse
♫ If no one marries me ♫
Eğer kimse benle evlenmezse
♫ If no one marries me ♫
Kimse benle evlenmezse
♫ Well, if no one marries me ♫
Şey, eğer kimse benle evlenmezse
♫ Marries me ♫
Evlenmezse
♫ Well, if no one marries me ♫
Şey, eğer kimse benle evlenmezse
♫ Marries me ♫
Evlenmezse
♫ Well, if no one marries me ♫ Thank you.
Şey, eğer kimse benle evlenmezse Teşekkür ederim.
(Applause) Thank you.
(Alkış)
I became very curious about the poets after spending six years with them, and started to research their lives, and then decided to write a book about it. And the burning question about Alma-Tadema was: Did she marry? And the answer was no, which I found in the London Times archive. She died alone in 1940 in the company of her books and her dear friends. Gerard Manley Hopkins, a saintly man. He became a Jesuit. He converted from his Anglican faith. He was moved to by the Tractarian Movement, the Oxford Movement, otherwise known as -- and he became a Jesuit priest. He burned all his poetry at the age of 24 and then did not write another poem for at least seven years because he couldn't rectify the life of a poet with the life of a priest. He died typhoid fever at the age of 44, I believe, 43 or 44. At the time, he was teaching classics at Trinity College in Dublin. A few years before he died, after he had resumed writing poetry, but in secret, he confessed to a friend in a letter that I found when I was doing my research: "I've written a verse. It is to explain death to a child, and it deserves a piece of plain-song music." And my blood froze when I read that because I had written the plain-song music 130 years after he'd written the letter. And the poem is called, "Spring and Fall."
Onlarla altı yıl geçirdikten sonra, şairlerin hayatını çok merak etmeye başladım, ve hayatlarını araştırmaya başladım, ve bu konuda bir kitap yazmaya karar verdim. Alma-Tadema hakkındaki en önemli soru "evlendi mi acaba?" oldu. Cevap "hayır"dı, London Times arşivinde bulduğum. 1940 yılında kitapları ve sevgili arkadaşları eşliğinde yalnız öldü. Gerard Manley Hopkins, aziz gibi bir adam. Bir Cizvit oldu. Anglikan inancından döndü. Traktarian haraketi sebebiyle Oxford tarafına geçti, ya da başka bir deyişle Cizvit bir rahip oldu. 24 yaşında tüm şiirlerini yaktı ve ondan sonra en az yedi yıl hiç şiir yazmadı çünkü bir şairin yaşamını bir rahibin yaşamı ile arındıramazdı. Tifodan kaynaklanan yüksek ateşten öldü 44 yaşında, sanırım, 43 ya da 44. O sırada, Dublin'deki Trinity Üniversitesinde klasikleri öğretiyordu. Ölmeden birkaç yıl önce, yeniden şiir yazmaya başladıktan sonra, fakat gizlice, bir arkadaşına yazdığı mektupta itiraf etti bu mektubu araştırmalarımı yaparken buldum. "Bir dörtlük yazdım. Bir çocuğa ölümü anlatmak için. Ve bir kilise müziğine layık." Okuduğumda kanım donuyor çünkü mektubu yazdıktan 130 yıl sonra o müziği ben yaptım. Şiirin adı "İlkbahar ve Güz."
♫ Margaret,
Margaret
are you grieving ♫
yaslı mısın
♫ Over Goldengrove
Goldengrove yüzünden
unleaving, by and by? ♫
yaprakları koparılmış, yavaş yavaş
♫ Leaves, like the things
Yapraklar,
of man, you ♫
insanlar gibi, sen
♫ With your fresh thoughts care for,
tecrübesiz düşüncelerinle çocuk yetiştirebilirsin,
can you? ♫
değil mi?
♫ But as the heart grows older ♫
Fakat kalbin yaşlandıkça
♫ It will come to such sights
öyle bir zaman gelecek ki
much colder ♫
görüşlerin daha soğukkanlı olacak
♫ By and by,
Yavaş yavaş,
nor spare a sigh ♫
ne de boş bir görüş
♫ Though worlds of
Karanlık ormanların dünyası
wanwood leafmeal lie; ♫
yalan söylese de
♫ And yet you will weep
ve sen hala ağlayacaksın
and you'll know why. ♫
ve nedenini bileceksin
♫ No matter child, the name: ♫
Çocuğa rağmen,
♫ Sorrow's springs are all the same ♫
hüznün baharlarının adı hep aynıdır
♫ They're all the same. ♫
Onlar hep aynıdır
♫ Nor mouth had
Ne ağız söyledi
nor no mind expressed ♫
ne hiçbir zihin açıkladı
♫ What heart heard of,
kalbin ne duyduğunu
ghost had guessed: ♫
hayalet tahmin etti
♫ It's the blight
İnsan
man was born for, ♫
keşmekeş için doğmuştur
♫ It is Margaret
Senin matemini tuttuğun
that you mourn for ♫
Margaret'tir.
Thank you so much.
Çok teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)
(Music)
(Müzik)
I'd like to thank everybody, all the scientists, the philosophers, the architects, the inventors, the biologists, the botanists, the artists ... everyone that blew my mind this week. Thank you. (Applause)
Herkese teşekkür etmek istiyorum, tüm bilim adamlarına, filozoflara, mimarlara, kaşiflere, biyologlara, botanistlere, resssamlara, bu hafta kendimden geçmemi sağlayan herkese. Teşekkür ederim. (Alkış)
♫ Oh, a li la li la la la ♫
Oh, La li la li la la la
♫ La li la la li la la la la la la ♫ (Applause)
La li la la li la la la la la la
♫ La li la la la ♫
La li la la la
♫ La li la la la la ♫
La li la la la la
♫ La li la la la la la la ♫
La li la la la la la la
♫ La la la li la la la la la ♫
La la la li la la la la la
♫ You've been so kind and
Çok naziksiniz ve
generous ♫
cömert
♫ I don't know how you keep on giving. ♫
Nasıl sürekli vericisiniz bilmiyorum
♫ And for your kindness,
Ve nezaketiniz,
I'm in debt to you. ♫
Size borçluyum
♫ And for your selflessness,
Ve bencil olmayaşınız
my admiration. ♫
hayranlığım
♫ And for everything you've done,
Ve yaptığınız herşey için,
you know I'm bound; ♫
bilirsiniz mecburum
♫ I'm bound to thank for it ♫
Mecburum size teşekkür etmeye
♫ La li la li la la la ♫
La li la li la la la
♫ La li la la li la li la la la ♫ (Clapping)
La li la la li la li la la la
♫ La li la la la ♫
La li la la la
♫ La li la la la la ♫
La li la la la la
♫ La li la li la la la ♫
La li la li la la la
♫ La li la la li la li la la ♫
La li la la li la li la la
♫ And you ♫
Teşşekür ederim
♫ Now you've been so kind and ... ♫
Çok naziksiniz ve
Curb the enthusiasm, just a little bit. Just bring it down a little. (Laughter) It's my turn. I still have two minutes. (Laughter) Okay, we're going to start that verse again.
coşkuyu dizginlediniz, sadece birazcık. Sadece biraz aşağı çektiniz. (Kahkaha) Sıra bende. Hala iki dakikam var. (Kahkaha) Pekala, tekrar dörtlüğe başlayacağız.
♫ Well, you've been so ... ♫
Şey, çok.... oldunuz
That's innovative, don't you think? Calming the audience down; I'm supposed to be whipping you into a frenzy, and I,
yaratıcı, sizce de öyle değil mi? Seyirciyi sakinleştirmek; Sizi çılgınlığın eşiğine uçurmam gerek.
"That's enough. Sh." (Laughter)
Bunu sevdim. Yeterli. Şşşş.
♫ Now, you've been kind and ... ♫
Şimdi, çok naziksiniz ve
I'm going to sing this to Bill Gates. (Laughter) I have so much admiration for him.
Bunu Bill Gates'e söyleyeceğim. Kendisine çok hayranım.
♫ Now, you've been so kind and
Şimdi, çok naziksiniz ve
generous, ♫
cömert
♫ I don't know how you keep on giving. ♫
Nasıl sürekli vericisiniz bilmiyorum
♫ And for your kindness
Ve nezaketiniz
I'm in debt to you. ♫
Size borçluyum
♫ And I never could have come
Ve sizsiz asla
this far without you. ♫
bu kadar ilerleyemezdim
♫ So for everything you've done,
Dolayısıyla yaptığınız her şey için
you know I'm bound ♫
mecburum bilirsiniz
♫ I'm bound to thank you for it ♫ (Clapping)
mecburum teşekkür etmeye
♫ La li la la li la la la ♫
La li la la li la la la
♫ La li la la li la la la ♫
La li la la li la la la
♫ La li la la la ♫
La li la la la
♫ La li la la la la ♫
La li la la la la
♫ La li la la li la la la ♫
La li la la li la la la
♫ La li la la li la li la la la ♫
La li la la li la li la la la
♫ La li la la la ♫
La li la la la
♫ Oh, I want to thank you for so many gifts ♫
Bu kadar çok hediye için teşekkür etmek isterim
♫ You gave in love with tenderness ♫
sevgiyle, içtenlikle verdiğiniz
♫ Thank you ♫
Teşekkür ederim
♫ I want to thank you
Teşekkür etmek isterim
for your generosity ♫
fedakarlığınız için
♫ the love and the honesty that you gave me ♫
bana verdiğiniz sevgi ve dürüstlük için
♫ I want to thank you
Teşekkür etmek isterim
show my gratitude, ♫ My love
şükranımı, sevgimi
and my respect for you ♫
ve saygımı sunmak isterim
♫ I want to thank you, thank you ♫
Teşekkür etmek isterim, teşekkür ederim
♫ Thank you, thank you ♫
Teşekkür ederim, teşekkür ederim
♫ Thank you, thank you ♫
Teşekkür ederim, teşekkür ederim
♫ Thank you, thank you ♫
Teşekkür ederim, teşekkür ederim
♫ I want to thank you, thank you ♫
Teşekkür etmek isterim, teşekkür ederim
♫ Thank you, thank you ♫
Teşekkür ederim, teşekkür ederim
You know what? I'll show you how to clap to this song. (Laughter) (Clapping)
Biliyor musunuz? Bu şarkıya alkışla nasıl tempo tutulacağını göstereceğim size.
♫ I want to thank you, thank you ♫
Teşekkür etmek isterim, teşekkür ederim
♫ Thank you, thank you ♫
Teşekkür ederim, teşekkür ederim
♫ Thank you, thank you ♫
Teşekkür ederim, teşekkür ederim
♫ Thank you, thank you ♫
Teşekkür ederim, teşekkür ederim
♫ I want to thank you, thank you ♫
Teşekkür ederim, teşekkür ederim
It works better, right?
Daha iyi işliyor, değilmi?
♫ I want to thank you, thank you ♫
Teşekkür etmek isterim, teşekkür ederim
♫ I want to thank you ♫
Teşekkür etmek isterim
♫ Ooh hoo ♫
Oohoo
♫ Ooh hoo ♫
Oohoo
♫ Ooh hoo ♫
Hoohoo
♫ Ooh hoo ♫
Woohoo
Let's bring it down. Decrescendo. Gradually, bringing it down, bringing it down.
Hadi düşürelim. Diminuendo Azar azar, tempoyu düşürerek düşürerek
♫ I want to thank you, thank you ♫
Teşekkür etmek isterim, teşekkür ederim
Finger popping, ain't no stopping. Thank you so much.
Parmak kukla. Durmuyor. Çok teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)