My travels to Afghanistan began many, many years ago on the eastern border of my country, my homeland, Poland. I was walking through the forests of my grandmother's tales. A land where every field hides a grave, where millions of people have been deported or killed in the 20th century.
Afganistan'a seyahatlerim çok uzun yıllar önce ülkemin, anavatanımın doğu sınırında, Polonya'da başladı. Büyükannemin hakkında hikayeler anlattığı ormanlardan geçiyordum. Her arazinin bir mezar sakladığı bir ülke, milyonlarca insanın 20. yüzyılda sürüldüğü ya da öldürüldüğü bir yer.
Behind the destruction, I found a soul of places. I met humble people. I heard their prayer and ate their bread. Then I have been walking East for 20 years -- from Eastern Europe to Central Asia -- through the Caucasus Mountains, Middle East, North Africa, Russia. And I ever met more humble people. And I shared their bread and their prayer. This is why I went to Afghanistan.
Yıkımın arkasında, bu yerler hala eski ruhunu hissettirebiliyordu. Alçakgönüllü insanlarla tanıştım. Dualarını duydum ve ekmeklerini yedim. 20 yıldır Doğu'ya yolculuk ediyorum -- Doğu Avrupa'dan Orta Asya'ya -- Kafkas Dağları boyunca, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Rusya. Ve çok daha alçakgönüllü insanlarla tanıştım. Ve ekmeklerini ve dualarını paylaştım. Bu yüzden Afganistan'a gittim.
One day, I crossed the bridge over the Oxus River. I was alone on foot. And the Afghan soldier was so surprised to see me that he forgot to stamp my passport. But he gave me a cup of tea. And I understood that his surprise was my protection.
Bir gün, Ceyhun Nehri'ndeki köprüden geçtim. Tek başıma ve yayaydım. Ve Afgan asker beni gördüğüne o kadar şaşırdı ki pasaportumu mühürlemeyi unuttu. Ama bana bir bardak çay verdi. Ve anladım ki onun şaşkınlığı beni koruyan şeydi.
So I have been walking and traveling, by horses, by yak, by truck, by hitchhiking, from Iran's border to the bottom, to the edge of the Wakhan Corridor. And in this way I could find noor, the hidden light of Afghanistan. My only weapon was my notebook and my Leica. I heard prayers of the Sufi -- humble Muslims, hated by the Taliban. Hidden river, interconnected with the mysticism from Gibraltar to India. The mosque where the respectful foreigner is showered with blessings and with tears, and welcomed as a gift.
Uzun zamandır seyahat ediyordum, at ya da tibet öküzü üzerinde, kamyonla, otostopla, İran sınırından Wakhan Corridor'un bittiği yere kadar. Ve bu sayede Afganistan'ın saklı ışığını, nurunu buladildim. Tek silahım dizüstü bilgisayarım ve Lecia marka fotoğraf makinemdi. Sufi'lerin dualarını duydum -- Taliban'ın nefret ettiği alçakgönüllü Müslümanları. Saklı nehir, Cebelitarık'tan Hidistan'a kadar mistisizm ile birbirine bağlanmış. Saygılı bir yabancının iyi dilekler ve göz yaşlarıyla karşılandığı ve bir armağan olarak görüldüğü cami.
What do we know about the country and the people that we pretend to protect, about the villages where the only one medicine to kill the pain and to stop the hunger is opium? These are opium-addicted people on the roofs of Kabul 10 years after the beginning of our war. These are the nomad girls who became prostitutes for Afghan businessmen.
Koruyor gibi davrandığımız ülke ve halk hakkında, acıyı dindirmek ve açlığı bastırmak için kullandıkları tek ilacın afyon olduğu köyler hakkında ne biliyoruz? Bunlar Kabul'ün çatısındaki afyon bağımlısı insanlar savaşımız başladıktan 10 yıl sonra. Bunlar da Afgan iş adamları için ileride hayat kadınlığı yapacak olan göçebe kızlar.
What do we know about the women 10 years after the war? Clothed in this nylon bag, made in China, with the name of burqa. I saw one day, the largest school in Afghanistan, a girls' school. 13,000 girls studying here in the rooms underground, full of scorpions. And their love [for studying] was so big that I cried.
Savaştan 10 yıl sonra bu kadınlar hakkında ne biliyoruz? Çin'de yapılan burka adı verilen naylon kumaşlar giyiyorlar. Birgün Afganistan'daki en büyük okulun bir kız okulu olduğunu gördüm. 13,000 kız, burada, akrep dolu yeraltındaki sınıflarda okuyorlar. Ve onların okuma aşkı o kadar büyüktü ki gözlerim yaşardı.
What do we know about the death threats by the Taliban nailed on the doors of the people who dare to send their daughters to school as in Balkh? The region is not secure, but full of the Taliban, and they did it.
Kızlarını Balkh'taki okula göndermeye cesaret eden insanların kapılarına dayanmış olan Taliban'ın ölüm tehditleri hakkında ne biliyoruz? Bölgenin güvenli olmaması ve Taliban dolu olmasına rağmen, gönderiyorlar.
My aim is to give a voice to the silent people, to show the hidden lights behind the curtain of the great game, the small worlds ignored by the media and the prophets of a global conflict.
Benim amacım, bu sessiz insanların sesi olmak, büyük bir oyunun perde arkasındaki saklı ışığı, medya ve küresel çekişmenin elçilerinin göz ardı ettiği küçük dünyaları göstermek.
Thanks.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış)