Biologically speaking, I am right in the middle of my reproductive age. That's the years between 15 and 49, when most people with ovaries are able to have children. Socially speaking, that means I'm right in the middle of roughly 30 years' worth of public commentary, suggestions and judgments about my fertility. Whether it’s regular pleas from my mum to give her grandchildren, or depictions of desperate females in movies and TV, it's a reality that is hard to escape. And let's not forget about the ads that have been following me around the internet since the age of roughly 25, promising to track my ovulation, confirm a pregnancy or let me know about places nearby where I can freeze my eggs.
Biyolojik olarak üreme çağımın tam ortasındayım. Yani 15 ila 49 yaşları arasındaki yumurtalığı olan çoğu insan çocuk sahibi olabilir. Sosyal olarak da bu, tahminen 30 yıl daha sürecek yorum, öneri ve eleştiri hakkını insanlara sunmamın tam ortasındayım demek. Annemin torununa vereceği sıradan öğütler veya filmler ve TV’deki umutsuz kadınlar sağ olsun artık bu gerçekten kaçamıyoruz. Ayrıca reklamları da es geçmeyelim. 25 yaşımdan beri peşimi bırakmayan bu reklamlar ovulasyon takibi veya hamilelik tespiti yapmayı, yumurtalık dondurtabileceğim yakınlardaki yerleri bana bildirmeyi vaat ediyor.
But what about the sperm? Why have none of my male friends or the guys I've dated been exposed to this same pressure?
Peki konu sprem ise ne oluyor? Niçin hiçbir erkek arkadaşım ya da çıktığım erkek aynı baskıya mazur kalmadı?
[Am I Normal? With Mona Chalabi]
[Mona Chalabi ile ‘Normal miyim?’]
Well, we know from historical data that for generations, research into fertility has focused on poking and prodding uteruses, while our understanding of male fertility has continued to lag behind. For example, in the US, there was a 50-year gap between the founding of the American Board of Obstetrics and Gynecology in 1927 and the formation of the American Society of Andrology in 1975. And today in the US, there are an estimated five reproductive endocrinologists who mostly specialize with female patients, for every one male fertility specialist.
Tarihsel verilerden biliyoruz ki nesillerdir doğurganlık araştırmalarında rahimler dürtüp durulurken erkeklerin doğurganlığına dair anlayış hep arka planda kalmıştır. Örneğin ABD’de, Amerika Kadın Hastalıkları ve Doğum Kurulu 1927′de kurulmuş ve 1975′te kurulan Amerikan Androloji Derneği arasında 50 yıllık bir zaman boşluğu mevcut. Günümüzde ABD’de her bir erkek doğurganlığı uzmanı başına genelde kadın hastalar üzerine uzmanlaşmış tahminen beş üreme endokrinoloğu düşmekte.
Research into male fertility really only began to make waves in the 1990s. And since then, research has started to chip away at the persistent myth that a man's sperm is viable over his entire life.
Erkek doğurganlığı üzerindeki araştırmalar 1990′larda yeni ilgi çekmeye başlamıştı. Akıllara kazınan erkek sperminin ömür boyu canlı kaldığı söylentisi o tarihten itibaren araştırmalarla beraber ortadan kaldırıldı.
A study from 2013 found that there is a big change that happens in male fertility after the age of 34. At age 35, their sperm count begins to drop. At 40, the sperm concentration, as well as the percentage of sperm with a normal shape, begins to decline. At 43, sperm motility decreases, And from the age of 45, semen ejaculate volume begins to go down. What all of this means is that from the age of 34, there is a declining likelihood that a man will father a child through intercourse. And that probability continues to decline as they get older. Crucially, that decline exists independently of the age of their female partner.
2013 yılındaki bir çalışma, erkek doğurganlığının 34 yaşından sonra büyük oranda değiştiğini ortaya koydu. 35 yaşında sperm sayıları düşmeye başlıyor. 40 yaşında sperm yoğunluğu ve aynı zamanda normal şekildeki sprem oranı azalmaya başlıyor. 43′e gelince sperm hareketliliği düşüyor. 45 yaşından itibaren meni boşalma hacmi azalmaya başlıyor. Bütün bunlar, erkeklerin 34 yaşından itibaren cinsel birleşme yoluyla baba olma ihtimalinin düştüğü anlamına geliyor. Ki yaşlanmayla birlikte bu ihtimal düşmeye devam ediyor. En önemlisi de erkeklerdeki bu düşüşün partnerlerinin yaşına bakmaksızın mevcut olması.
Because of research like this, a growing number of physicians are arguing that men have biological clocks, too. This is really important because most fertility research did not control for the age of the father. What this means is that so much of our understanding about how women in their late 30s are struggling to get pregnant has not taken into account that many of them are trying to get pregnant with men in their 40s.
Bu tür araştırmalar sebebiyle erkeklerin de biyolojik saatinin olması sayıca artan uzmanlarca öne sürülüyor. Birçok doğurganlık araştırmasının babanın yaşını göz önüne almaması sebebiyle bu oldukça mühim bir konu. Bu ise 30′larının sonuna gelmiş kadınların hamile kalmakta zorlandığını düşünürken aslından çoğunun 40′larındaki erkeklerle beraber olduğu gerçeğini göz ardı ettiğimiz anlamına geliyor.
Imagine the other fertility breakthroughs that could come about with even better research -- and the effect that all of that would have on our culture and our behavior. Young couples might be able to better prepare when to have children. Guys would be hounded by ads on when to freeze their sperm, and I would have even more reason to continue to date young hot men.
Daha derin çalışmalarla ortaya çıkan doğurganlık üzerindeki ilerlemeleri, bunların kültürümüz ve davranışlarımızda yaratabileceği etkileri düşünün. Genç çiftler çocuk sahibi olma zamanlarını planlayabilirler. Sprem dondurma reklamları erkeklerin yakasına yapışabilir, genç erkeklerle randevuya çıkmak için benim de daha çok nedenim olur.
We've always known that it takes two to tango. Now it's time for research to give both partners equal billing.
Tek koltuğa iki karpuz sığmayacağını biliyoruz. Araştırmaların çiftlere aynı faturayı kesme zamanı artık geldi.