So I come from the tallest people on the planet -- the Dutch. It hasn't always been this way. In fact, all across the globe, people have been gaining height. In the last 150 years, in developed countries, on average, we have gotten 10 centimeters taller. And scientists have a lot of theories about why this is, but almost all of them involve nutrition, namely the increase of dairy and meat.
Gezegendeki en uzun insanların soyundan geliyorum-- Flemenkler. Bu hep böyle değildi. Aslında, yerkürenin her yerinde insanlar uzuyor. Son 150 yılda, gelişmiş ülkelerde, ortalamaya bakıldığında, 10 santimetre daha uzadık. Bilim adamlarının neden böyle olduğu ile ilgili bir sürü teorisi var ama neredeyse hepsi beslenmeyi içeriyordu, yani süt ve etteki artış.
In the last 50 years, global meat consumption has more than quadrupled, from 71 million tons to 310 million tons. Something similar has been going on with milk and eggs. In every society where incomes have risen, so has protein consumption. And we know that globally, we are getting richer. And as the middle class is on the rise, so is our global population, from 7 billion of us today to 9.7 billion by 2050, which means that by 2050, we are going to need at least 70 percent more protein than what is available to humankind today. And the latest prediction of the UN puts that population number, by the end of this century, at 11 billion, which means that we are going to need a lot more protein.
Son elli yılda, küresel et tüketimi dört kattan fazla arttı, 71 milyon tondan 310 milyon tona çıktı. Benzer bir durum, süt ve yumurtalarda da görülüyor. Bütün toplumlarda gelirin artmasıyla protein tüketimi de arttı. Dünyaca biliyoruz ki, gitgide zenginleşiyoruz. Orta sınıf yükseldikçe, dünya nüfusu da artıyor, bugün 7 milyar olan nüfus, 2050'de 9.7 milyar olacak. Bu da demek oluyor ki 2050'de, bugün sahip olduğumuzdan en az yüzde 70 daha fazla proteine ihtiyaç duyacağız. BM'nin son tahminlerine göre, bu yüzyılın sonunda dünya nüfusu 11 milyar olacak, bu da çok daha fazla proteine ihtiyaç duyacağımız anlamına geliyor.
This challenge is staggering -- so much so, that recently, a team at Anglia Ruskin Global Sustainability Institute suggested that if we don't change our global policies and food production systems, our societies might actually collapse in the next 30 years.
Bu zorluk endişe verici. Anglia Ruskin Üniversitesi Evrensel Sürdürülebilirlik Enstitüsü'nden bir takıma göre, eğer küresel tutumumuzu ve gıda üretim sistemimizi değiştirmezsek, insanlık 30 yıl içinde çökebilir.
Currently, our ocean serves as the main source of animal protein. Over 2.6 billion people depend on it every single day. At the same time, our global fisheries are two-and-a-half times larger than what our oceans can sustainably support, meaning that humans take far more fish from the ocean than the oceans can naturally replace.
Hâlihazırda denizlerimiz, hayvan protein kaynaklarının ana kısmını oluşturuyor. Her gün, 2,6 milyardan fazla insan denizlere bel bağlıyor. Aynı zamanda, dünyadaki balıkçılık, denizlerimizin sürdürülebilir bir şeklide karşılayabileceği miktardan 2,5 kat daha fazla. Bunun anlamı, insanlar, denizlerin doğal yollarla kendini yenileyebileceği miktardan daha fazla avlanıyor.
WWF recently published a report showing that just in the last 40 years, our global marine life has been slashed in half. And another recent report suggests that of our largest predatory species, such as swordfish and bluefin tuna, over 90 percent has disappeared since the 1950s.
WWF'in son raporuna göre, son 40 yılda, denizlerimizdeki canlı türleri yarı yarıya azaldı. Yakın zamandaki bir diğer rapora göre, kılıç balığı, istavrit gibi en büyük yırtıcı türlerinin, 1950'den bu yana yüzde 90'ından fazlasının yok olduğu bildirildi.
And there are a lot of great, sustainable fishing initiatives across the planet working towards better practices and better-managed fisheries. But ultimately, all of these initiatives are working towards keeping current catch constant. It's unlikely, even with the best-managed fisheries, that we are going to be able to take much more from the ocean than we do today.
Bunun yanında, denizlerde avlanmayı iyileştirmeye yönelik dünyada birçok sürdürülebilir girişimler var. Fakat sonuçta, bu girişimler, günümüzdeki avlanmanın devamı dikkate alınarak yapılıyor. En başarılı işletilen balıkçılıkla bile, gelecekte okyanustan bugün aldığımız balıktan daha fazlasını alabileceğimiz olası değil.
We have to stop plundering our oceans the way we have. We need to alleviate the pressure on it. And we are at a point where if we push much harder for more produce, we might face total collapse. Our current systems are not going to feed a growing global population.
Denizlerimizi yağmalamaktan vazgeçmeliyiz. Üzerindeki bu baskıyı hafifletmeliyiz. Geldiğimiz noktada, eğer daha fazla üretim için zorlarsak, toptan bir çöküşle yüzleşebiliriz. Şu anki sistemlerimiz, artan global nüfusumuzu besleyemeyecek.
So how do we fix this? What's the world going to look like in just 35 short years when there's 2.7 billion more of us sharing the same resources? We could all become vegan. Sounds like a great idea, but it's not realistic and it's impossibly hard to mandate globally.
Öyleyse, bunu nasıl çözeriz? 35 kısa yıl içinde, 2,7 milyar insan daha, aynı kaynakları paylaşacağı zaman dünya nasıl gözükecek? Hepimiz vegan olabiliriz, kulağa iyi bir fikir gibi geliyor ama gerçekçi değil ve bunu küresel olarak zorunlu hâle getirmek imkansız.
People are eating animal protein whether we like it or not. And suppose we fail to change our ways and continue on the current path, failing to meet demands.
Biz sevsek de sevmesek de, insanlar hayvan proteini yiyor. Yöntemlerimizi değiştirmeyi başaramadığımızı ve şu anki yolda devam ettiğimizi, talebi karşılayamadığımızı varsayalım.
The World Health Organization recently reported that 800 million people are suffering from malnutrition and food shortage, which is due to that same growing, global population and the declining access to resources like water, energy and land. It takes very little imagination to picture a world of global unrest, riots and further malnutrition. People are hungry, and we are running dangerously low on natural resources. For so, so many reasons, we need to change our global food production systems.
Yakın zamanda Dünya Sağlık Örgütü, büyüyen küresel nüfus ve su, enerji, toprak gibi kaynaklara ulaşımın azalmasından dolayı 800 milyon insanın dengesiz beslenme ve gıda kıtlığından mağdur olduğunu açıkladı. Küresel kargaşa, isyanlar ve daha fazla dengesiz beslenme olan bir dünya hayal etmek çok da zor değil. İnsanlar aç ve doğal kaynaklarımız tehlikeli bir şekilde azalıyor. Pek çok sebep dolayısıyla, küresel gıda üretim sistemimizi değiştirmek zorundayız.
We must do better and there is a solution. And that solution lies in aquaculture -- the farming of fish, plants like seaweed, shellfish and crustaceans. As the great ocean hero Jacques Cousteau once said, "We must start using the ocean as farmers instead of hunters. That's what civilization is all about -- farming instead of hunting." Fish is the last food that we hunt.
Daha iyisini yapmalıyız ve bir çözüm var. Bu çözüm yetiştiricilikte yatıyor -- balık yetiştiriciliği, yumuşakçalar yosun gibi bitkiler ve kabuklular. Büyük Okyanus kahramanı Jacques Cousteau'nun da bir zamanlar dediği gibi, "Okyanusu, avlanmak yerine çiftçilik için kullanmalıyız. Medeniyet tamamen bununla alakalı -- avlanmak yerine yetiştirmek." Balık, avladığımız son hayvan.
And why is it that we keep hearing phrases like, "Life's too short for farmed fish," or, "Wild-caught, of course!" over fish that we know virtually nothing about? We don't know what it ate during its lifetime, and we don't know what pollution it encounters. And if it was a large predatory species, it might have gone through the coast of Fukushima yesterday. We don't know. Very few people realize the traceability in fisheries never goes beyond the hunter that caught the wild animal.
Peki, neden sürekli, adeta hakkında hiçbir şey bilmediğimiz balıklarla ilgili, "Hayat yetiştirilmiş balık için çok kısa" ya da "Tabii ki de yabandan avlanmış" gibi vecizeler duyuyoruz? Yaşamı boyunca ne yedi bilmiyoruz, ne tür bir kirlilikle karşılaştı bilmiyoruz. Eğer bir yırtıcı bir tür olsaydı, dün Fukuşima kıyılarına gitmiş bile olabilirdi. Bunları bilmiyoruz. Balıkçılıkta izlenebilirliğin, yabani hayvanı avlayan avcıdan daha ileri gidemediğinin çok az insan farkındadır.
But let's back up for a second and talk about why fish is the best food choice. It's healthy, it prevents heart disease, it provides key amino acids and key fatty acids like Omega-3s, which is very different from almost any other type of meat. And aside from being healthy, it's also a lot more exciting and diverse.
Ama hadi bir saniye geriye gidip, neden balığın en iyi yiyecek seçimi olduğunu konuşalım. Sağlıklı, kalp hastalıklarını önlüyor, anahtar amino asitler sağlıyor ve neredeyse diğer tüm et çeşitlerinden farklı olarak Omega-3 gibi anahtar yağ asitleri sağlıyor. Sağlıklı olmanın yanı sıra, çok daha heyecan verici ve çeşitli.
Think about it -- most animal farming is pretty monotonous. Cow is cow, sheep is sheep, pig's pig, and poultry -- turkey, duck, chicken -- pretty much sums it up. And then there's 500 species of fish being farmed currently. not that Western supermarkets reflect that on their shelves, but that's beside that point.
Bir düşünün -- çoğu hayvan çiftçiliği tekdüzedir, inek inektir, koyun koyundur, domuz domuzdur ve kümes hayvancılığı -- hindi, ördek, tavuk -- aşağı yukarı özetliyor. Öte yandan, hâlihazırda yetiştirilen 500 çeşit balık var. Batı süpermarketleri bunu raflara yansıtmasa da ama bu konumuzun dışında.
And you can farm fish in a very healthy manner that's good for us, good for the planet and good for the fish. I know I sound fish-obsessed --
Balığı bizim için, gezegen için ve balık için iyi olacak şekilde, oldukça sağlıklı bir biçimde yetiştirebilirsiniz. Biliyorum kulağa kafayı balıklara takmışım gibi geliyor.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Let me explain: My brilliant partner and wife, Amy Novograntz, and I got involved in aquaculture a couple of years ago. We were inspired by Sylvia Earle, who won the TED Prize in 2009. We actually met on Mission Blue I in the Galapagos. Amy was there as the TED Prize Director; me, an entrepreneur from the Netherlands and concerned citizen, love to dive, passion for the oceans.
Açıklayayım: Birkaç yıl önce muhteşem partnerim ve eşim Amy Novograntz ile balık yetiştiriciliğine katıldık. 2009'da TED ödülü'nü kazanan Sylvia Earle'den ilham almıştık. Hatta kendisiyle de Galapagos'ta Mission Blue I'da tanıştık. Amy orada TED Ödül Direktörü olarak aradaydı, ben de Hollanda'dan bir girişimci, dalmayı seven, okyanuslara tutkulu ve kaygılı bir vatandaş olarak oradaydım.
Mission Blue truly changed our lives. We fell in love, got married and we came away really inspired, thinking we really want to do something about ocean conservation -- something that was meant to last, that could make a real difference and something that we could do together.
Mission Blue, gerçekten hayatlarımızı değiştirdi. Aşık olduk, evlendik ve oradan okyanusları korumakla ilgili gerçekten bir değişiklik yaratabilecek ve sürecek ve beraber yapabileceğimiz bir şeyi gerçekleştirmek için ilham alarak ayrıldık.
Little did we expect that that would lead us to fish farming. But a few months after we got off the boat, we got to a meeting at Conservation International, where the Director General of WorldFish was talking about aquaculture, asking a room full of environmentalists to stop turning from it, realize what was going on and to really get involved because aquaculture has the potential to be just what our oceans and populations need.
Bu şeyin bizi balık yetiştiriciliğine ileteceğini aklımızdan bile geçirmemiştik. Ama bottan indikten birkaç ay sonra, Uluslararası Koruma'da, WorldFish Genel Müdürü'nün, bir oda dolusu çevreciye balık çiftliklerinden söz ettiği, buna sırtlarını dönmekten vazgeçmeleri gerektiğini ve ne olup bittiğini fark edip buna katılmaları gerektiğini, çünkü balık yetiştiriciliğinin tam olarak okyanusların ve toplumların ihtiyacı olan şey olduğunu anlattığı bir toplantısına gittik.
We were stunned when we heard the stats that we didn't know more about this industry already and excited about the chance to help get it right.
İstatistikleri duyduğumuzdaysa, bu endüstriyle ilgili hâlâ çok şey bilmediğimize afalladık ve bir şeyleri düzeltme şansımız olduğu için de heyecanlandık.
And to talk about stats -- right now, the amount of fish consumed globally, wild catch and farmed combined, is twice the tonnage of the total amount of beef produced on planet earth last year. Every single fishing vessel combined, small and large, across the globe, together produce about 65 million tons of wild-caught seafood for human consumption.
İstatistiklerden söz edecek olursak, şu anda küresel olarak tüketilen yaban ve çiftlik balığının toplamı, geçen yıl dünyada üretilen toplam sığır etinin iki katı. Tüm dünyadaki küçük, büyük balıkçı tekneleri, toplamda 65 milyon ton avlanmış deniz ürününü insanlığın tüketimine sunuyor.
Aquaculture this year, for the first time in history, actually produces more than what we catch from the wild.
Şu an, tarihte ilk defa balık yetiştiriciliği yılı, aslında avladığımızdan daha fazla balık yetiştiriyoruz.
But now this: Demand is going to go up. In the next 35 years, we are going to need an additional 85 million tons to meet demand, which is one-and-a-half times as much, almost, as what we catch globally out of our oceans. An enormous number.
Ama şu anda: Talep artacak. Gelecekteki 35 yıl içinde, talebi karşılayabilmek için ekstra 85 milyon tona ihtiyacımız olacak, neredeyse küresel olarak okyanuslardan avladığımızın 1,5 katı fazla. Devasa bir sayı.
It's safe to assume that that's not going to come from the ocean. It needs to come from farming. And talk about farming -- for farming you need resources. As a human needs to eat to grow and stay alive, so does an animal. A cow needs to eat eight to nine pounds of feed and drink almost 8,000 liters of water to create just one pound of meat. Experts agree that it's impossible to farm cows for every inhabitant on this planet. We just don't have enough feed or water.
Bunun okyanustan gelmeyeceğini varsayabiliriz. Yetiştiricilikten gelmesi gerekiyor. Yetiştiricilikten bahsedersek, yetiştiricilik için kaynaklara ihtiyacınız var. Bir insanın büyümek ve hayatta kalmak için yemeğe ihtiyacı olduğu gibi hayvanların da var. Bir ineğin yarım kilo et üretebilmesi için 4-5 kilo yem yemesi ve neredeyse 8.000 litre su içmesi gerekiyor. Uzmanlar, bu gezegenin tüm sakinleri için inek yetiştirmenin imkânsız olduğu konusunda hemfikir. Yeterince yemimiz ya da suyumuz yok.
And we can't keep cutting down rain forests for it. And fresh water -- planet earth has a very limited supply. We need something more efficient to keep humankind alive on this planet.
Bunun için yağmur ormanlarını kesmeye devam edemeyiz. Tatlı su kaynaklarımız sınırlı. İnsan ırkını bu gezegende hayatta tutmak için daha sürdürülebilir bir şeye ihtiyacımız var.
And now let's compare that with fish farming. You can farm one pound of fish with just one pound of feed, and depending on species, even less. And why is that? Well, that's because fish, first of all, float. They don't need to stand around all day resisting gravity like we do. And most fish are cold-blooded -- they don't need to heat themselves. Fish chills.
Şimdi de bunu balık çiftçiliğiyle kıyaslayalım. Yarım kilo balığı, yarım kilo yemle yetiştirebilirsiniz, hatta balığın türüne bağlı olarak daha az da. Peki, neden böyle? Çünkü her şeyden önce, balık, su üzerinde duruyor. Bizim gibi tüm gün yerçekimine karşı ayakta durmaya ihtiyaçları yok ve çoğu balık soğuk kanlıdır, kendilerini ısıtmaya ihtiyaçları yok. Balıklar üşüyor.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And it needs very little water, which is counterintuitive, but as we say, it swims in it but it hardly drinks it. Fish are the most resource-efficient animal protein available to humankind, aside from insects.
Son olarak, sezgilere aykırı ama çok az suya ihtiyaç duyuyorlar. Dediğimiz gibi, içinde yüzüyorlar ama neredeyse hiç içmiyorlar. Balık, böcekler dışında insanın erişebileceği en kaynak-verimli hayvan proteini.
How much we've learned since. For example, on top of that 65 million tons that's annually caught for human consumption, there's an additional 30 million tons caught for animal feed, mostly sardines and anchovies for the aquaculture industry that's turned into fish meal and fish oil.
O zamandan beri ne kadar şey öğrendik. Mesela, o insan tüketimi için avlanan 65 milyon tonun dışında, hayvan besini için de ekstra 30 milyon ton yakalanıyor, balık unu ve balık yağı endüstrisine dönen balık yetiştiriciliği için çoğunlukla sardalye ve hamsiler.
This is madness. Sixty-five percent of these fisheries, globally, are badly managed. Some of the worst issues of our time are connected to it. It's destroying our oceans. The worst slavery issues imaginable are connected to it. Recently, an article came out of Stanford saying that if 50 percent of the world's aquaculture industry would stop using fish meal, our oceans would be saved. Now think about that for a minute.
Bu delilik. Küresel olarak bu balıkçılığın %65'i kötü işletiliyor. Çağımızın en kötü sorunlarından bazıları bununla ilişkili. Okyanuslarımızı yok ediyor. Hayal edilebilir en kötü kölelik sorunları bununla ilgili. Yakın zamanda, Stanford'ın yayınladığı bir makaleye göre, dünyadaki su kültürü endüstrisinin %50'si, balık ununu kullanmayı bırakırsa, okyanuslarımızı kurtarabileceğiz. Şimdi bunun üzerine bir dakika düşünün.
Now, we know that the oceans have far more problems -- they have pollution, there's acidification, coral reef destruction and so on. But it underlines the impact of our fisheries, and it underlines how interconnected everything is. Fisheries, aquaculture, deforestation, climate change, food security and so on.
Okyanusların çok daha fazla problemi var; su kirliliği var, asidifikasyon var, mercan resiflerinin yok edilmesi var ve devamı. Ama bu, balıkçılığımızın etkisini ve her şeyin birbirine ne kadar bağlı olduğunun altını çiziyor. Balıkçılık, yetiştiricilik, orman tahribi, iklim değişikliği, gıda güvenliği vb.
In the search for alternatives, the industry, on a massive scale, has reverted to plant-based alternatives like soy, industrial chicken waste, blood meal from slaughterhouses and so on.
Endüstri, alternatif arayışlarında, büyük ölçekte soya gibi bitkisel alternatiflere, endüstriyel tavuk atığına, mezbahadan kan ununa döndü.
And we understand where these choices come from, but this is not the right approach. It's not sustainable, it's not healthy. Have you ever seen a chicken at the bottom of the ocean? Of course not. If you feed salmon soy with nothing else, it literally explodes. Salmon is a carnivore, it has no way to digest soy.
Bu seçimlerin nereden geldiğini anlayabiliyoruz ama bu doğru bir yaklaşım değil. Sürdürülebilir değil. Sağlıklı değil. Siz hiç okyanusun dibinde bir tavuk gördünüz mü? Tabii ki görmediniz. Eğer somonu, soya dışında başka bir şeyle beslemezseniz, kelimenin tam anlamıyla patlar. Somon bir etoburdur, soyayı sindirmesinin hiçbir yolu yok.
Now, fish farming is by far the best animal farming available to humankind. But it's had a really bad reputation. There's been excessive use of chemicals, there's been virus and disease transfered to wild populations, ecosystem destruction and pollution, escaped fish breeding with wild populations, altering the overall genetic pool, and then of course, as just mentioned, the unsustainable feed ingredients.
Bugün balık çiftçiliği, insan ırkı için açık ara mevcut en iyi hayvan çiftçiliğidir. Ama gerçekten kötü bir şöhrete sahipti. Geçmişte, kimyasalların aşırı kullanımı, virüs ve hastalıkların yabani popülasyona aktarımı, ekosistem tahribatı ve kirlilik, kaçan balığın yabani soylarla karışması, genel itibariyle genetik havuzunun değişimi ve tabii ki demin bahsettiğimiz gibi sürdürülemez yem içeriği.
How blessed were the days when we could just enjoy food that was on our plate, whatever it was. Once you know, you know. You can't go back. It's not fun. We really need a transparent food system that we can trust, that produces healthy food.
Ne olursa olsun, tabağımızdaki yemekten zevk alabildiğimiz günler, ne kadar da kutsaldı. Bir kere bildiğini bilirsen, geri dönemezsin. Bu eğlenceli değil. Gerçekten sağlıklı yiyecekler üreten, güvenebileceğimiz, saydam bir gıda sistemine ihtiyacımız var.
But the good news is that decades of development and research have led to a lot of new technologies and knowledge that allow us to do a lot better. We can now farm fish without any of these issues.
Ama iyi haber şu ki, yıllardır süren araştırma ve geliştirme çalışmalarımız, daha iyisini yapmamıza izin veren teknoloji ve bilgiye ulaştırdı. Artık bu sorunların hiçbiri olmadan balık yetiştirebiliriz.
I think of agriculture before the green revolution -- we are at aquaculture and the blue revolution. New technologies means that we can now produce a feed that's perfectly natural, with a minimal footprint that consists of microbes, insects, seaweeds and micro-algae. Healthy for the people, healthy for the fish, healthy for the planet.
Yeşil Devrim'den önceki tarımı düşünüyorum, biz de "Mavi Devrim"den önceki balıkçılığı yaşıyoruz. Yeni teknolojiler demek, mikropları, böcekleri, deniz yosunlarını ve mikro algleri içeren minimum kullanım alanıyla, mükemmel doğallıkta yem üretmek demek. İnsanlar için sağlıklı, balıklar için sağlıklı, gezegen için sağlıklı.
Microbes, for example, can be a perfect alternative for high-grade fish meal -- at scale.
Örneğin mikroplar, skalada, yüksek kalite balık unu için harika alternatifler olabilir.
Insects are the -- well, first of all, the perfect recycling because they're grown on food waste; but second, think of fly-fishing, and you know how logical it actually is to use it as fish feed. You don't need large tracts of land for it and you don't need to cut down rain forests for it. And microbes and insects are actually net water producers.
Böcekler -- pekâlâ, öncelikle, geri dönüşüm için harikalar çünkü yiyecek artığıyla büyüyorlar, ama ikinci olarak, sinek balıkçılığını düşünün. Gerçekten de sineği, balık yemi olarak kullanmak çok mantıklı. Bunun için geniş arazilere ihtiyacınız yok ve yağmur ormanlarını kesmenize de gerek olmuyor. Mikroplar ve böcekler aslında net su üreticileridirler.
This revolution is starting as we speak, it just needs scale. We can now farm far more species than ever before in controlled, natural conditions, creating happy fish.
Biz konuşurken devrim başlıyor, sadece büyütülmesi gerekli. Artık eskiden hiç olmadığı kadar çok çeşitli balık yetiştirebiliyoruz; kontrollü, doğal koşullarında ve mutlu balıklar.
I imagine, for example, a closed system that's performing more efficiently than insect farming, where you can produce healthy, happy, delicious fish with little or no effluent, almost no energy and almost no water and a natural feed with a minimal footprint. Or a system where you grow up to 10 species next to each other -- off of each other, mimicking nature. You need very little feed, very little footprint. I think of seaweed growing off the effluent of fish, for example.
Örneğin, az ya da sıfır atık maddeyle, neredeyse hiç enerji ve su harcamadan, minimal kullanım alanıyla üretilmiş doğal yemle, sağlıklı, mutlu ve lezzetli balıklar yetiştirebileceğimiz, böcek yetiştiriciliğinden daha verimli çalışan bir kapalı sistem hayal ediyorum. Ya da 10'a yakın türü birbirinin yanında - ayrı olarak, doğayı taklit ederek yetiştirildiğini. Çok az yeme ihtiyacınız var, çok az kullanım alanına. Mesela, balık atığından deniz yosunu yetiştirdiğinizi düşünün.
There's great technologies popping up all over the globe. From alternatives to battle disease so we don't need antibiotics and chemicals anymore, to automated feeders that feel when the fish are hungry, so we can save on feed and create less pollution. Software systems that gather data across farms, so we can improve farm practices.
Tüm dünyada aniden ortaya çıkan çok güzel teknolojiler var. Hastalıklarla savaşmak için alternatiflere, böylece antibiyotik ve kimyasallara daha fazla ihtiyaç duymayacağız, balıkların ne zaman acıktıklarını hisseden otomatik besleyicilere, böylece yemden tasarruf yapıp çevreyi de daha az kirletiriz. Yazılım sistemimiz çiftliklerden veri topluyor, böylece tarım uygulamalarını geliştirebileceğiz.
There's really cool stuff happening all over the globe. And make no mistake -- all of these things are possible at a cost that's competitive to what a farmer spends today. Tomorrow, there will be no excuse for anyone to not do the right thing.
Dünyada gerçekten havalı şeyler oluyor. Tabii şüphesiz ki, tüm bunlar, bugün çiftçilerin harcamalarına rakip bir maliyetle mümkün oluyor. Yarın, doğru olanı yapmadığı için kimsenin bir bahanesi olmayacak.
So somebody needs to connect the dots and give these developments a big kick in the butt. And that's what we've been working on the last couple of years, and that's what we need to be working on together -- rethinking everything from the ground up, with a holistic view across the value chain, connecting all these things across the globe, alongside great entrepreneurs that are willing to share a collective vision.
Dolayısıyla, birinin noktaları birleştirmesi ve bu gelişmelere cesaret vermesi gerekiyor ve son birkaç yıldır üzerinde çalıştığımız konu bu. Kollektif bir bakışı paylaşmaya hevesli büyük girişimcilerle, dünya genelinde her şeyi birleştirerek ve değerler zincirinde bütünsel bir bakış açısıyla, her şeyi baştan ayağa yeniden düşünüp beraber çalışmaya ihtiyacımız var.
Now is the time to create change in this industry and to push it into a sustainable direction. This industry is still young, much of its growth is still ahead. It's a big task, but not as far-fetched as you might think. It's possible.
Artık, bu endüstride değişim yaratma ve daha sürdürülebilir bir yöne itmenin vakti geldi. Endüstri hâlâ genç ve gelişiminin büyük çoğunluğu hâlâ ileride. Bu büyük bir görev ama düşündüğünüz gibi imkânsız değil. Mümkün.
So we need to take pressure off the ocean. We want to eat good and healthy. And if we eat an animal, it needs to be one that had a happy and healthy life.
Okyanustan baskıyı çekmemiz gerekiyor. İyi ve sağlıklı yemek istiyoruz. Eğer bir hayvan yiyeceksek, mutlu ve sağlıklı bir hayatı olan biri olmalı.
We need to have a meal that we can trust, live long lives. And this is not just for people in San Francisco or Northern Europe -- this is for all of us. Even in the poorest countries, it's not just about money. People prefer something fresh and healthy that they can trust over something that comes from far away that they know nothing about. We're all the same.
Güvenebileceğimiz bir yemeğe ihtiyacımız var, uzun hayatlar yaşamaya. Bu sadece San Francisco ya da Kuzey Avrupa'daki insanlar için değil, hepimiz için. En fakir ülkelerde bile bu sadece parayla ilgili değil. İnsanlar, uzaktan gelen ve hakkında hiçbir şey bilmedikleri yemeğe, taze, sağlıklı ve güvenebilecekleri yemeği tercih ediyorlar. Hepimiz aynıyız.
The day will come where people will realize -- no, demand -- farmed fish on their plate that's farmed well and that's farmed healthy -- and refuse anything less.
Gün gelecek, insanlar, tabaklarındaki yetiştirilmiş balığı fark edecekler -- hayır, bunu talep edecek -- iyi ve sağlıklı yetiştirilmiş balığı ve de daha azını reddedecekler.
You can help speed this up. Ask questions when you order seafood. Where does my fish come from? Who raised it, and what did it eat? Information about where your fish comes from and how it was produced needs to be much more readily available. And consumers need to put pressure on the aquaculture industry to do the right thing.
Bunu hızlandırmaya yardım edebilirsiniz. Deniz ürünü sipariş ettiğinizde sorular sorun. Balığım nereden geliyor? Kim yetiştirdi ve ne yedi? Balığınızın nereden geldiği ve nasıl üretildiği hakkındaki bilgi kolayca ulaşılabilir olmalı. Tüketiciler, endüstriye doğru olanı yapması konusunda baskı uygulamalı.
So every time you order, ask for detail and show that you really care about what you eat and what's been given to you. And eventually, they will listen. And all of us will benefit.
Bu yüzden, her sipariş verdiğinizde detayları sorun ve ne yediğinize ve size ne verildiğine değer verdiğinizi gösterin. Zamanla sizi dinleyecekler ve hepimiz yarar göreceğiz.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)