I was one of the founding members of the Axis of Evil Comedy Tour. The other founding members included Ahmed Ahmed, who is an Egyptian-American, who actually had the idea to go to the Middle East and try it out before we went out as a tour. He went out solo and did it first. Then there was Aron Kader, who was the Palestinian-American. And then there was me, the Iranian-American of the group. Now, being Iranian-American presents its own set of problems, as you know. Those two countries aren't getting along these days. So it causes a lot of inner conflict, you know, like part of me likes me, part of me hates me.
Şeytani Komedi Turu Ekseni'nin kurucu üyelerinden biriydim. Bir diğer kurucu üye Ahmed Ahmed Mısır asıllı bir Amerikalı, Orta Doğu'ya gidip bu turu deneme fikrini ortaya attı. Tur olarak bunu gerçekleştirmeden önce, o yalnız olarak gitti ve ilk denemeyi yaptı. Bir de Filistin asıllı Amerikalı Aron Kader var. Bir de ben, grubun İran asıllı Amerikalısı. Sadece İran asıllı Amerikalı olmak bile bildiğiniz gibi kendi sorunlarını doğuruyor. Bu iki ülkenin bugünlerde arası pek iyi değil. Bu durum içimde bile birçok çatışma yaratıyor, mesela bir parçam beni seviyor, bir kısmım nefret ediyor.
(Laughter)
Bir parçam nükleer programım olması gerektiğini düşünüyor,
Part of me thinks I should have a nuclear program, the other part thinks I can't be trusted with one. These are dilemmas I have every day.
diğer kısmım güvenilir olmadığımı düşünüyor. Bunlar her gün yaşadığım ikilemler.
But I was born in Iran; I'm now an American citizen, which means I have the American passport, which means I can travel. Because if you only have the Iranian passport, you're kind of limited to the countries you can go to with open arms, you know -- Syria, Venezuela, North Korea.
Ben İran'da doğdum, ama şu an Amerika vatandaşıyım, yani Amerikan pasaportum var, yani seyahat özgürlüğüm var. Çünkü eğer sadece İran pasaportunuz varsa, size kollarını açacak ülkelerin sayısı kısıtlıdır, -- Suriye, Venezuela, Kuzey Kore.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
So, anyone who's gotten their passport in America will tell you, when you get it, it still says what country you were born in. So I remember getting my American passport. I was like, "Woo-hoo! I'm going to travel." And I opened it up, it said, "Born in Iran." I'm like, "Oh, come on, man!"
Amerika'dan pasaport almış herkes size şunu söyleyecektir, pasaportu elinize aldığınızda, hâlâ doğduğunuz ülkenin yazdığını görürsünüz. Amerikan pasaportumu aldığım zamanı hatırlıyorum. "Oleeeyy! Artık seyahat edeceğim." diyordum. Pasaportu açtım, "Doğum yeri: İran"ı gördüm ve
(Laughter)
"Ooo, yapma ama!" dedim. (Gülüşmeler)
"I'm trying to go places."
"Seyahat etmeye çalışıyorum."
(Laughter)
Ama ilginç olan şu, Amerikan pasaportum ile
But what's interesting is, I've never had trouble in any Western countries with my American passport, even though it says, "Born in Iran" -- no problems. Where I've had problems is in some of the Arab countries. I guess some of the Arab countries aren't getting along with Iran either. So I was in Kuwait recently, doing a comedy show with some other American comedians. They all went through. Then the border patrol saw my American passport: "Ah-ha! American, great." Then he opened it up. "Born in Iran? Wait."
seyahat ederken diğer Batı ülkelerinde hiç sorun yaşamadım, "İran doğumludur" demesine rağmen. Sorun olmadı. Bazı Arap ülkelerinde sorun yaşadım, çünkü sanırım bazı Arap ülkelerinin de İran ile arası pek iyi değil. Geçenlerde Kuveyt'te idim, bazı diğer Amerikalı komedyenler ile gösteri yapıyorduk. Hepsi sınırı geçti, sonra kontrolör benim Amerikan pasaportumu gördü. "Ah ha! Amerikalı, harika." Sonra açtı. "İran doğumlu mu? Bekle burada."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And he started asking me questions. He said, "What is your father's name?" I said, "Well, he's passed away, but his name was Khosro." He goes, "What is your grandfather's name?" I said, "He passed away a long time ago. His name was Jabbar." He says, "You wait. I'll be back," and he walked away. And I started freaking out, because I don't know what kind of crap my grandfather was into.
Ve bana sorular sormaya başladı. "Babanın adı nedir?" Dedim ki, "Şey, babam öldü ama ismi Khosro idi." Devam etti, "Büyükbabanın adı nedir? "O çok uzun zaman önce öldü. Adı Cebbar idi." dedim. "Burada bekle. Birazdan geleceğim" dedi ve yürüdü gitti. Korkmaya başladım, çünkü büyükbabamın nasıl işler peşinde olduğu
(Laughter)
konusunda bir fikrim yoktu. (Gülüşmeler)
Thought the guy was going to come back and be like, "We've been looking for you for 200 years."
Adamın birazdan geri gelip şöyle diyeceğini düşündüm, "200 yıldır seni arıyorduk."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
"Your grandfather has a parking violation. It's way overdue. You owe us two billion dollars."
"Büyükbabanızın park cezası varmış. Faiz binmiş. Bize iki milyar dolar borçlusunuz."
(Laughter)
Ama gördüğünüz gibi, konuştuğum zaman
But as you can see, when I talk, I speak with an American accent, which you would think, as an Iranian-American actor, I should be able to play any part, good, bad, what have you. But a lot of times in Hollywood, when casting directors find out you're of Middle Eastern descent, they go, "Oh, you're Iranian. Great! Can you say 'I will kill you in the name of Allah?'" I go, "I could say that, but what if I were to say, 'Hello. I'm your doctor'?" They go, "Great! And then you hijack the hospital."
Amerikan aksanı ile konuşuyorum, siz de İran asıllı bir Amerikalı aktör olarak iyi, kötü ne rol varsa oynayabileceğimi düşünürsünüz. Hollywood'da birçok kez oyuncu kadrosunu belirleyen yönetmenler sizin Orta Doğu kökenli olduğunuzu öğrendiğinde "Oo, İranlısın. Harika. Şöyle diyebilir misin? "Seni Allah adına öldürüyorum." "Diyebilirim ama şöyle desem nasıl olur, "Merhaba. Ben sizin doktorunuzum?" Onlar da, "Harika. O zaman hastaneyi rehin alırsın." derler.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Like, I think you're missing the point here. Don't get me wrong, I don't mind playing bad guys. I want to play a bad guy. I want to rob a bank. I want to rob a bank in a film, but do it with a gun, not with a bomb strapped around me, right?
Burada önemli noktayı kaçırdığınızı düşünüyorum. Beni yanlış anlamayın, kötü adam oynamaktan çekinmem. Kötü adam oynamak istiyorum. Banka soymak istiyorum. Bir filmde banka soymak istiyorum ama silahla, silahla, vücuduma sarılmış
(Laughter)
bir bomba ile değil. (Gülüşmeler)
Because I imagine the director: "Maz, I think your character would rob the bank with a bomb around him." "Why would I do that? If I want the money, why would I kill myself?"
Çünkü yönetmeni hayal ediyorum: "Maz, bence senin karakterin bankayı kendisini çevrelemiş bir bomba ile soyar." "Neden böyle bir şey yapayım? Eğer para istiyorsam, neden kendimi öldüreyim?"
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Right?
Değil mi!
(Applause) "Gimme all your money, or I'll blow myself up!"
(Alkışlar) "Tüm parayı sökül yoksa kendimi havaya uçururum."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
"Well, then blow yourself up.
"O zaman, havaya uçur kendini.
(Laughter)
Sadece lütfen bunu dışarıda yap."
Just do it outside, please."
(Gülüşmeler)
(Laughter)
But the fact is, there's good people everywhere. That's what I try and show in my stand-up, good people everywhere. All it takes in one person to mess it up. Like a couple months ago in Times Square in New York, there was a Pakistani Muslim guy who tried to blow up a car bomb. Now, I happened to be in Times Square that night doing a comedy show. And a few months before that, there was a white American guy in Austin, Texas who flew his airplane into the IRS building, and I happened to be in Austin that day doing a stand-up comedy show. Now I'll tell you, as a Middle-Eastern male, when you show up around a lot of these activities, you start feeling guilty at one point.
Gerçek şu ki, her yerde iyi insanlar var. Şovumda göstermeye çalıştığım şey de bu. Her yerde iyi insanlar var. Her şeyin mahvedilmesi için bir kişi yeterli. Birkaç ay önce New York'ta Times Meydanı'nda olduğu gibi, Pakistanlı bir Müslüman arabası bomba ile havaya uçurmaya çalıştı. Tesadüfen o gece Times Meydanı'nda bir komedi şovum vardı. Ondan birkaç ay önce de Teksas Austin'de beyaz bir Amerikalı uçağını IRS binasına doğru uçurmuştu, o gün de tesadüfen Austin'de komedi şovum vardı. Şimdi size Orta Doğulu bir erkek olarak şunu söyleyeyim, etrafınızda çok sayıda bu tür olayları gördüğünüzde bir noktadan sonra kendinizi suçlu hissetmeye başlıyorsunuz.
(Laughter)
Haberleri izliyordum. Ve "Bu olayın içinde ben de var mıyım?"
I was watching the news. I'm like, "Am I involved in this crap?"
diye düşünmeye başladım. (Gülüşmeler)
(Laughter)
"I didn't get the memo. What's going on?"
Bana bir bilgi verilmedi. Neler oluyor?"
(Laughter)
(Gülüşmeler)
But what was interesting was, the Pakistani Muslim guy -- see, he gives a bad name to Muslims and Middle Easterners and Pakistanis from all over the world. And one thing that happened there was also the Pakistani Taliban took credit for that failed car bombing. My question is: Why would you take credit for a failed car bombing? "We just want to say: we tried."
Daha da ilginç olanı, Pakistanlı Müslüman adam -- tüm dünyadaki Müslümanlara, Orta Doğululara ve Pakistanlılara kötü bir şöhret bıraktı. Bir başka olay ise Pakistanlı Taliban başarısız araba bombalama olayını üstlendi. Sorum şu: başarısız bir araba bombalama için neden sorumluluk üstlenilir? "Sadece denediğimizi belirtmek istedik."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
"And furthermore ...
"Ve dahası
(Laughter)
önemli olan düşünce."
it is the thought that counts."
(Gülüşmeler)
(Laughter)
(Alkışlar)
(Applause)
"And in conclusion, win some, lose some."
"Ve neticede hem kazandık hem kaybettik."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
But what happened was, when the white guy flew his plane into the building, I know all my Middle Eastern and Muslim friends in the States were watching TV, going, "Please, don't be Middle Eastern. Don't be Hassan or Hussein." And the name came out: Jack. I'm like, "Woooo! That's not one of us!" But I kept watching the news in case they came back, and were like, "Before he did it, he converted to Islam." "Damn it! Why Jack? Why?"
Olan şu, beyaz adam uçağını bir binaya doğru uçururken, Amerika'da ekran başındaki tüm Orta Doğulu ve Müslüman arkadaşlarım "Lütfen, Orta Doğulu olmasın. Hasan olmasın. Hüseyin olmasın." diye söyleniyordu. Ve adamın adının Jack olduğu anlaşıldı. Ben de, "Ooooo! Bizden değilmiş." dedim. Ama yine de her an şöyle diyeceklerini düşünerek izlemeye devam ettim, "Eylemi gerçekleştirmeden önce, Müslüman olmuştu." "Kahretsin! Neden Jack? Neden?"
But the fact is, I've been lucky to get a chance to perform all over the world, and I did a lot of shows in the Middle East. I just did a seven-country solo tour. I was in Oman, and I was in Saudi Arabia. I was in Dubai. And it's great, there's good people everywhere. And you learn great things about these places. I encourage people always to go visit these places. For example, Dubai -- cool place. They're obsessed with having the biggest, tallest, longest, as we all know. They have a mall there, the Dubai Mall. It is so big, they have taxis in the mall. I was walking. I heard, "Beep! Beep!" I'm like, "What are you doing here?" He goes, "I'm going to the Zara store. It's three miles away. Out of my way. Out of my way. Out of my way."
Gerçek şu ki, kendimi şanslı hissediyorum, çünkü dünyanın her yerinde gösterimi sergileme imkanı buldum, Orta Doğuda da birçok kez şov yaptım. Kısa bir süre önce yedi ülkelik solo bir tur yaptım. Umman'da, Suudi Arabistan'da ve Dubai'de idim. Her yerde çok iyi insanlar var, bu harika bir şey. Ve bu yerler hakkında harika şeyler öğreniyorsunuz. İnsanları oraları ziyaret etmeleri için teşvik ediyorum. Mesela, Dubai -- harika bir yer. Her şeyin, en büyüğüne, en uzununa sahip olmak konusunda saplantılılar. Dubai AVM adlı bir alışveriş merkezleri var. O kadar büyük ki içinde taksiler var. Orada yürüyordum. "Bip, bip." sesini duydum. "Ne yapıyorsun burada?" diye sordum. O da, "Zara mağazasına gidiyorum. 5 km. ileride. Çekil yolumdan. Çekil yolumdan. Çekil yolumdan."
(Laughter)
And what's crazy -- there's a recession going on, even in Dubai, but you wouldn't know by the prices. Like in the Dubai Mall, they sell frozen yogurt by the gram. It's like a drug deal. I was walking by. The guy goes, "Psst! Habibi, my friend."
Çılgın olan şey ise -- Dubai'de bile durgunluk söz konusu ama bunu fiyatlardan anlayamıyorsunuz. Dubai AVM'de donmuş yoğurdu gram ile satıyorlar. Uyuşturucu satışı gibi. Orada geçerken biri geldi, "Pşşt. Habibi, dostum."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
"You want some frozen yogurt?
"Biraz donmuş yoğurt ister misin?
(Laughter)
Gel buraya. Gel buraya. Gel.
Come here. Come here. Come here. I have one gram, five gram, 10 gram. How many gram do you want?"
Bir gram, beş gram, on gramım var. Kaç gram istiyorsun?" (Gülüşmeler)
(Laughter)
I bought five grams. 10 dollars. 10 dollars! I said, "What's in this?" He's like, "Good stuff, man. Colombian. Top of the line."
5 gram satın aldım. 10 dolar. 10 dolar! "Bunun içinde ne var?" dedim. "İyi mal var adamım. Kolombiya malı. En iyisi, en üstünü." dedi.
(Laughter)
Bazen bu Orta Doğu, Latin Amerika,
The other thing you learn when you travel in these countries, in the Middle East, Latin American, South American countries, a lot of times when they build stuff, there's no rules and regulations. For example, I took my two-year-old son to the playground at the Dubai Mall. And I've taken him to playgrounds all over the United States. And when you put your two-year-old on a slide in the United States, they put something on the slide to slow the kid down as he comes down the slide. Not in the Middle East.
Güney Amerika ülkelerini ziyaret ettiğinizde öğrendiğiniz bir başka şey de, bir şey inşa ettiklerinde kural veya düzenleme tanımıyorlar. Mesela, Dubai AVM'de 2 yaşındaki oğlumu oyun alanına götürdüm. Oğlumu tüm ABD'de oyun alanlarına götürmüştüm. ABD'de 2 yaşındaki çocuğunuzu kaydırağa koyduğunuzda, aşağı doğru kayarken yavaşlasın diye bir aparat konur. Orta Doğu'da konmaz.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
I put my two-year-old on the slide, he went whoosh! He took off!
Oğlumu kaydırağa koydum; o da fırrrrrrr! Fırladı.
(Laughter)
Aşağı indim. Dedim ki, "Oğlum nerede?"
I went down and, "Where's my son?" "On the third floor, sir. Third floor."
"Üçüncü katta, efendim. Üçüncü katta."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
"You take a taxi. You go to Zara. Make a left."
"Taksiye atlayın. Zara'ya gidin. Sola dönün."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
"Try the yogurt. It's very good. Little expensive."
"Yoğurdu deneyin. Çok iyidir. Biraz pahalıdır."
(Laughter)
Şovlarımda yapmaya çalıştığım bir şey de klişeleri yıkmak.
But one thing I try to do with my stand-up is break stereotypes. And I've been guilty of stereotyping as well. I was in Dubai. And there's a lot of Indians who work in Dubai. And they don't get paid that well. And I got it in my head that all the Indians must be workers. I forgot there's obviously successful Indians in Dubai too. I was doing a show, and they said, "We'll send a driver to pick you up." I went down to the lobby, and saw this Indian guy. I go, "He must be my driver," since he's standing there in a cheap suit, thin mustache, staring at me. I say, "Excuse me, are you my driver?" He goes, "No, sir. I own the hotel."
Ve klişeleştirmek konusunda ben de suçluyum. Dubai'deydim. Dubai'de çalışan bir çok Hintli var. Maaşları pek yüksek denemez. Aklıma oradaki tüm Hintlilerin işçi olması gerektiğini yerleştirmişim. Dubai'de başarılı Hintlilierin de olduğunu unutmuşum. Bir gösteri yapıyordum dediler ki, "Seni alması için bir şoför göndereceğiz." Lobiye indim ve bir Hintli gördüm. Dedim ki, "Bu benim şoförüm olmalı." Çünkü orada ucuz bir takım elbise, ince bıyıkları ile bana bakıyordu. Yanına gittim, "Afedersiniz, bayım, siz benim şoförüm müsünüz?" O da, "Hayır, bayım. Otelin sahibiyim." dedi.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
I go, "I'm sorry! Why were you staring at me?" He goes, "I thought you were my driver."
"Özür dilerim. O zaman neden bana bakıyorsunuz?" dedim. O da, "Sizi kendi şoförüm sandım." dedi.
(Laughter)
(Alkışlar)
(Applause)
(Laughter)
(Gülüşmeler)
I'll leave you with this: I try, with my stand-up, to break stereotypes, present Middle Easterners and Muslims in a positive light. I hope that in the coming years, more film and television programs come out of Hollywood, presenting us in a positive light. Who knows? Maybe one day, we'll even have our own James Bond. Right? "My name is Bond. Jamal Bond."
Sizlere şununla veda edeceğim: Gösterimde klişeleri yıkmaya çalışıyorum, Orta Doğuluları ve Müslümanları olumlu bir şekilde temsil etmeye çalışıyorum ve umarım ki gelecek yıllarda Hollywood'da bizi olumlu bir şekilde yansıtan birçok film ve televizyon programı üretilecek. Kim bilir, belki bir gün bizim de kendi James Bond'umuz olur değil mi? "Ben Bond, Camal Bond." (Gülüşmeler) O zamana kadar şakalarımı
(Laughter)
anlatmaya devam edeceğim. Umarım siz de gülmeye devam edersiniz.
Til then, I'll keep telling jokes. Hope you keep laughing. Have a good day. Thank you.
İyi günler. Teşekkürler. (Alkışlar)
(Applause)