Hello, Doha. Hello! Salaam alaikum.
Merhaba Doha. Merhaba. Selamün aleyküm.
I love coming to Doha. It's such an international place. It feels like the United Nations here. You land at the airport, and you're welcomed by an Indian lady who takes you to Al Maha Services, where you meet a Filipino lady who hands you off to a South African lady who then takes you to a Korean who takes you to a Pakistani guy with the luggage who takes you to the car with a Sri Lankan. You go to the hotel and you check in. There's a Lebanese. Yeah? And then a Swedish guy showed me my room.
Doha'ya gelmeyi seviyorum. Burası o kadar uluslararası bir yer ki. Burası sanki- burası sanki Birleşmiş Milletler gibi. Havaalanına iniş yapıyorsunuz sizi Hindistanlı bir bayan karşılıyor o da sizi Al Maha Servisine götürüyor, orada Filipinli bir bayanla buluşuyorsunuz O da sizi Güney Afrikalı bir bayana teslim ediyor sonra o da sizi bir Koreli'ye götürüyor, o da bagajlarla bekleyen Pakistanlıya götürüyor o da seni Sri Lankalı adamın olduğu arabaya götürüyor. Otele gidiyorsun kaydını yaptırıyorsun. Orada da bir Lübnanlı var. Evet? Ve sonra İsveçli bir adam bana odamı gösterdi.
I said, "Where are the Qataris?"
Ben de "Katarlılar nerde?" dedim (Gülüş sesleri)
(Laughter)
(Applause)
(Alkış)
They said, "No, no, it's too hot. They come out later. They're smart." "They know."
"Hayır, hayır, hava şu an çok sıcak. Onlar sonra ortaya çıkarlar. Onlar akıllılar." dediler (Gülüş sesleri) "Onlar işlerini bilirler".
(Laughter)
And of course, it's growing so fast, sometimes there's growing pains. You know, like sometimes you run into people that you think know the city well, but they don't know it that well. My Indian cab driver showed up at the W, and I asked him to take me to the Sheraton, and he said, "No problem, sir." And then we sat there for two minutes.
Ve elbette çok hızlı büyüyor, bazen büyüme sancıları oluyor. Mesela bazen şehri iyi bildiğini düşündüğün insanlarla karşılaşırsın, fakat onlar şehri o kadar da iyi bilmezler. Hindistanlı taksi şöfürüm W'da (Otel adı) ortaya çıktı ve ben ona beni Sheraton'a götürmesini söyledim, "sorun değil efendim" dedi ve sonra 2 dakika oturup bekledik.
I said, "What's wrong?" He said, "One problem, sir."
"Yanlış olan nedir?" dedim. "Bir sorun var efendim" dedi.
(Laughter)
"Nedir?" dedim. "Orası neresi?" dedi
I said, "What?" He goes, "Where is it?"
(Gülüş sesleri)
(Laughter)
"Sen şöförsün, sen bilmelisin" dedim. "Hayır efendim, ben yeni geldim" dedi.
I go, "You're the driver, you should know."
He goes, "No, I just arrived, sir."
I go, "You just arrived at the W?" "No, I just arrived in Doha, sir."
"W'ya mı biraz önce geldin?" dedim. "Hayır, Doha'ya henüz geldim, efendim.
(Laughter)
Havaalanından evime doğru gidiyordum. Yeni bir işim oldu.
"I was on my way home from the airport, I got a job. I'm working already."
Şimdiden çalışıyorum." dedi.
(Laughter)
"Efendim, siz neden sürmüyorsunuz?" dedi
He goes, "Sir, why don't you drive?"
(Laughter)
"Nereye gittiğimizi bilmiyorum" dedim.
"I don't know where we're going."
"Ben de aynı şekilde efendim. Bir macera olacak bu yolculuk" dedi.
"Neither do I. It will be an adventure, sir."
(Laughter)
The Middle East has been an adventure the past couple of years. It is going crazy with the Arab Spring and revolution and all this. Are there any Lebanese here tonight, by applause?
Bu bir macera. Orta Doğu geçtiğimiz birkaç yıldır bir macera oldu. Orta Doğu, Arap baharı ve devrimlerle ve yapılan herşeyle çılgın bir hale geliyor. Bu gece Lübnanlı var mı aramızda?
(Cheering)
Lübnanlılar alkışlar mı? (Alkışlar) Lüblanlılar.
Lebanese, yeah.
Evet. Orta Doğu çılgın hale geliyor.
The Middle East is going crazy. You know the Middle East is going crazy when Lebanon is the most peaceful place in the region.
Lübnan bölgenin en barış dolu yeri olduğu zaman Orta Doğu'nun çıldırdığını anlayabilirsiniz. (Gülüş sesleri) (Alkış)
(Laughter) (Applause)
Kim düşünürdü ki?Aman tanrım.
Who would have thought?
(Laughter)
Oh my gosh.
No, there's serious issues in the region. Some people don't want to talk about them. I'm here to talk about them tonight. Ladies and gentlemen of the Middle East, here's a serious issue. When we see each other, when we say hello, how many kisses are we going to do?
Hayır. Bölgede ciddi meseleler var. Bazı kişiler onlar hakkında konuşmak istemiyor. Ben bu gece onlar hakkında konuşmak için buradayım. Orta Doğu'nun bayları ve bayanları, işte çok ciddi bir konu. Birbirimizi gördüğümüz zaman, merhaba dediğimiz zaman, kaç defa öpüşürüz?
(Laughter)
Every country is different and it's confusing, okay? In Lebanon, they do three. In Egypt, they do two. I was in Lebanon, I got used to three. I went to Egypt. I went to say hello to this one Egyptian guy, I went, one, two. I went for three -- He wasn't into it.
Her ülke farklı ve çok karmaşık, değil mi? Lübnanda 3 kez öperler. Mısırda 2 kez. Ben Lübnandaydım ve 3 kez öpmeye alıştım. Mısır'a gittim. Mısırlı bir adama merhaba dedim. Bir öptüm, iki öptüm, üçüncüye gittim. O, üçüncüde yoktu. (Gülüşler)
(Laughter)
Ona anlattım, "hayır, hayır, hayır, ben daha yeni Lübnan daydım" dedim.
I told him, I said, "No, no, I was just in Lebanon." He goes, "I don't care where you were. You just stay where you are, please."
"Nerde olduğun beni ilgilendirmiyor. Sadece nerdeysen orda kal lütfen. Nerdeysen orda kal." dedi.
(Laughter) (Applause)
I went to Saudi Arabia. In Saudi Arabia, they go one, two, and then they stay on the same side: three, four, five, six, seven, eight, nine, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18 --
Suudi Arabistan'a gittim. Suudi Arabistanda, bir, iki, ve sonra aynı tarafta dururlar --üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18.
(Laughter)
(Gülüşler)
Next time you see a Saudi, look closely. They're just a little bit tilted.
Bir dahaki sefere bir Sudi gördüğünüzde yakından bakın. Onlar az bişey eğik dururlar.
(Laughter)
"Abdul, are you okay?"
"Abdul, iyi misin?" "Evet, yarım saattir merhaba diyordum.
"I was saying hello for half an hour. I'll be all right."
İyileşeceğim."
(Laughter)
Qataris, you guys do the nose to nose. Why is that? Are you too tired to go all the way around?
Katarlılar, Sizler burun buruna yaparsınız. Nedendir bu? Sağa sola öpüşmek için çok mu yorgunsunuz?
(Laughter)
"Habibi, it's so hot. Just come here for a second. Say hello. Hello, Habibi. Just don't move. Just stay there, please. I need to rest."
"Habibi, hava çok sıcak. Sadece bir saniye gel. Merhaba de. Merhaba Habibi. Hareket etme. Şuraya otur lütfen. dinlenmeye ihtiyacım var."
(Laughter)
Iranians, sometimes we do two, sometimes we do three. A friend of mine explained to me, before the '79 revolution, it was two.
Her ülke -- İranlılar, biz bazen 2, bazen 3 kere öperiz. Bir arkadaşım bana açıkladı, 79 devriminden önce
(Laughter)
2 kere öpülüyordu. Devrimden sonra 3 oldu.
After the revolution, three. So with Iranians, you can tell whose side the person is on based on the number of kisses they give you. Yeah, if you go one, two, three -- "I can't believe you support this regime!"
Yani İranlı biriyleyken sizi kaç kez öptüğüne bakarak kimin tarafında olduğunu anlayabilirsiniz. Evet, eğer bir, iki, üç ise -"Sana inanamıyorum üç kez öperek
(Laughter)
bu rejimi destekliyorsun."
"With your three kisses."
(Laughter)
Ama hayır, arkadaşlar, gerçekten, burda olmak heyecan verici
But no, guys, really, it is exciting to be here, and like I said, you guys are doing a lot culturally, you know, and it's amazing, and it helps change the image of the Middle East in the West. A lot of Americans don't know a lot about us, about the Middle East. I'm Iranian and American. I'm there. I know, I've traveled here. There's so much, we laugh, right? People don't know we laugh. When I did the Axis of Evil comedy tour, it came out on Comedy Central, I went online to see what people were saying. I ended up on a conservative website. One guy wrote another guy. He said, "I never knew these people laughed." Think about it. You never see us laughing in American film or television, right? Maybe like an evil laugh: "Wuhahaha."
ve söylediğim gibi, siz arkadaşlar kültürel olarak çok şey yapıyorsunuz, bilirsiniz, bu olağanüstü bir şey ve bu Batı'nın gözünde Orta Doğunun imajının değişmesine yardımcı oluyor. Bir çok Amerikalı bizim hakkımızda, Orta Doğu hakkında birçok şeyi bilmiyor. Ben hem İranlıyım hem Amerikalıyım. Ben ordayım. Ben bilirim, buraya yolculuk yaptım. Bilmedikleri o kadar çok şey var, biz güleriz, doğru mu? İnsanlar bizim güldüğümüzü bilmiyorlar. Ben Axis of Evil (Günahkar Eksen) komedi turnesi yaptığım zaman, Komedi Merkezinde sunuldu, daha sonra internetten insanların neler söylediklerine baktım. Muhafazakar bir sitede buldum kendimi. Bir adam diğerine yazmış. "Bu insanların güldüğünü hiç bilmiyordum." Bir düşünsenize. Amerikan filmlerinde ya da televizyonlarında bizi hiçbir zaman gülerken görmüyorsunuz, doğru mu? Bir kötülük gibi olabilir -- "Wuhahaha, wuhahaha", gibi.
(Laughter)
"I will kill you in the name of Allah, wuhahahahaha."
Seni Allah'ın adıyla öldüreceğim, wuhahahahaha."
(Laughter)
ama hiç bir zaman bunun gibi değil, "ha ha ha ha ha ha ha."
But never like, "Ha ha ha ha la."
(Laughter)
We like to laugh. We like to celebrate life. And I wish more Americans would travel here. I always encourage my friends: "Travel, see the Middle East, there's so much to see, so many good people." And it's vice versa, and it helps stop problems of misunderstanding and stereotypes from happening.
Biz gülmeyi severiz. Hayatı kutlamayı severiz. Ve isterim ki daha çok Amerikalı burayı ziyaret etsin. Ben daima arkadaşlarımı cesaretlendiriyorum: Yolculuğa çıkıp Orta Doğu yu görün, görülecek çok şey var, çok sayıda iyi insan var. Ve tam tersi de, bu yanlış anlaşılma ve kilişelerle ilgili problemleri engellemeye yardım eder.
For example, I don't know if you heard about this, a little while ago in the US, there was a Muslim family walking down the aisle of an airplane, talking about the safest place to sit on the plane. Some passengers overheard them, somehow misconstrued that as terrorist talk, got them kicked off the plane. It was a family, a mother, father, child, talking about the seating. As a Middle Eastern male, I know there's certain things I'm not supposed to say on an airplane in the US, right? I'm not supposed to be walking down the aisle, and be like, "Hi, Jack." That's not cool.
Örnek olarak, bilmiyorum bunu duydunuz mu, bir süre önce Amerikada bulunan Müslüman bir aile uçakta yerlerine doğru ilerlerken uçakta oturulacak en güvenli yer hakkında konuşuyorlardı. Bazı yolcular onlara kulak misafiri oldu, nasıl olduysa bunu bir terörist konuşması olarak algıladılar, onları uçaktan attırdılar. O, uçağın koridorunda yürürken oturmak ile ilgili konuşan anne, baba ve çocuktan oluşan bir aile idi. Şimdi Orta Doğulu bir erkek olarak, Amerika da uçağın içindeyken kesinlikle söylememem gereken şeyler olduğunu biliyorum, değil mi? Bir uçağın koridorunda yürüyüp mesela "Merhaba Jack" (hijack=uçak kaçırma) dememeliyim. Tahmin edeceğiniz gibi bu hoş bir durum olmazdı.
(Laughter)
Even if I'm there with my friend named Jack, I say, "Greetings, Jack. Salutations, Jack." Never "Hi, Jack."
Jack ismindeki arkadaşım ile orada olsaydım bile, "Selamlar Jack. Selamlarımızla Jack" filan derdim. Kesinlikle "Hi Jack" (uçak kaçırma) demezdim.
(Laughter)
(Kahkahalar)
But now, apparently we can't even talk about the safest place to sit on an airplane.
Görünen o ki uçaktaki en güvenli koltuk hakkında bile konuşamayız.
So my advice to all my Middle Eastern friends and Muslim friends and anyone who looks Middle Eastern or Muslim, so to, you know, Indians, and Latinos, everyone, if you're brown --
Benim bütün Orta Doğulu ve Müslüman arkadaşlarıma ve Ortadoğulu ve Müslüman görünüşlü herkese tavsiyem buna hintliler, latinler, herkes
(Laughter)
eğer kahverengi iseler --
Here's my advice to my brown friends.
İşte benim kahverengi arkadaşlarıma tavsiyem.
(Laughter)
The next time you're on an airplane in the US, just speak your mother tongue. That way no one knows what you're saying. Life goes on.
Bir sonraki sefere Amerika'da bir uçak içinde olduğunuz zaman sadece kendi ana dilinizde konuşun. Bu sayede kimse ne dediğinizi bilemez. Hayat devam eder.
(Laughter)
Diyelim ki bazı ana diller sıradan Amerikalılar için
Granted, some mother tongues might sound a little threatening to the average American. If you're walking down the aisle speaking Arabic, you might freak them out --
biraz tehditkar olabilir, değil mi? Eğer bir uçağın koridorunda yürürken arapça konuşursanız, onları korkutabilirsiniz, eğer yürüyorsanız, "(arapça)"
(Imitating Arabic)
"Ne hakkında konuşuyor?" diyebilirler,
They might say, "What's he talking about?" The key, to my Arab brothers and sisters, is to throw in random good words to put people at ease as you're walking down the aisle. Just as you're walking down --
Yani benim arap kardeşlerim ve kızkardeşlerim için esas nokta, uçağın koridorunda yürürken insanları rahatlatmak için gelişigüzel kelimeler ekleyin. Yürüdüğünüz sırada: "(arapçaya benzeterek) --
(Imitating Arabic)
çilek!"
Strawberry!
(Kahkahalar)
(Laughter)
"(arapçaya benzeterek) -- gökkuşağı!"
(Imitating Arabic)
Rainbow!
(Laughter)
(Imitating Arabic)
"(arapçaya benzeterek) -- meyveli dondurma!"
Tutti Frutti!
(Laughter)
"Sanırım uçağı dondurma ile kaçıracak."
"I think he's going to hijack the plane with some ice cream."
Çok teşekkür ederim. İyi akşamlar.
Thank you very much. Have a good night. Thank you, TED.
Teşekkürler TED. (Tezahurat) (Alkışlar)
(Cheers) (Applause)