Hello, TEDWomen, what's up.
Merhaba TEDWomen, nasıl gidiyor?
(Cheering)
(Seyirci cevap veriyor)
Not good enough. Hello, TEDWomen, what is up?
Yeterince iyi değil. Merhaba TEDWomen, nasıl gidiyor?
(Loud cheering)
(Seyirci cevap veriyor)
My name is Maysoon Zayid, and I am not drunk, but the doctor who delivered me was. He cut my mom six different times in six different directions, suffocating poor little me in the process. As a result, I have cerebral palsy, which means I shake all the time. Look. It's exhausting. I'm like Shakira, Shakira meets Muhammad Ali.
Benim adım Maysoon Zayid, sarhoş değilim, ama beni doğurtan doktor öyleydi. Annemi altı farklı yerden altı kere kesmiş, bu arada zavallı ben de boğulmuşum. Sonuç olarak serebral palsi olmuşum, bunun anlamı sürekli titriyorum. Bakın. Bu çok yorucu, Shakira, Shakira'nın Muhammet Ali'yle birleşimi gibiyim.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
CP is not genetic. It's not a birth defect. You can't catch it. No one put a curse on my mother's uterus, and I didn't get it because my parents are first cousins, which they are.
SP genetik değil. Doğuştan gelmiyor. Ona yakalanamazsınız. Kimse annemin rahmine büyü yapmadı, annemler birinci dereceden kuzen oldukları için de olmadı, öyleler ama...
(Laughter)
(Gülüşmeler)
It only happens from accidents, like what happened to me on my birth day.
Sadece kazalardan oluyor, doğum günümde bana olduğu gibi.
Now, I must warn you, I'm not inspirational.
Sizi uyarmalıyım, ilham verici değilim
(Laughter)
ve bu odadaki kimsenin
And I don't want anyone in this room to feel bad for me, because at some point in your life, you have dreamt of being disabled. Come on a journey with me. It's Christmas Eve, you're at the mall, you're driving around in circles looking for parking, and what do you see? Sixteen empty handicapped spaces.
benim için üzülmesini istemiyorum, çünkü hayatınızın bir yerinde engelli olmayı siz de istediniz. Haydi benimle bir yolculuğa çıkın. Noel arifesi, alışveriş merkezindesiniz, park yeri bulmak için çemberler çiziyorsunuz, o sırada ne görüyorsunuz? On altı boş engelli park yeri.
(Laughter)
Siz de "Keşke birazcık
And you're like, "God, can't I just be a little disabled?"
engelli olsaydım." diyorsunuz.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Also, I've got to tell you, I've got 99 problems, and palsy is just one.
Ayrıca şunu söylemek istiyorum, 99 sorunum var, palsi bunlardan sadece birisi.
(Laughter)
Baskı Olimpiyatları olsaydı,
If there was an Oppression Olympics, I would win the gold medal. I'm Palestinian, Muslim, I'm female, I'm disabled, and I live in New Jersey.
altın madalyayı kazanmıştım. Filistinli'yim, Müslüman'ım, kadınım, engelliyim ve New Jersey'de yaşıyorum.
(Laughter)
(Gülüşmeler)(Alkış)
(Applause)
Kendinizi iyi hissetmiyorsanız, belki de hissetmelisiniz.
If you don't feel better about yourself, maybe you should.
(Laughter)
Cliffside Park, New Jersey'liyim..
Cliffside Park, New Jersey is my hometown. I have always loved the fact that my hood and my affliction share the same initials. I also love the fact that if I wanted to walk from my house to New York City, I could.
Memeleketimin ve hastalığımın aynı harflerle başlaması hoşuma gidiyor. İstediğim zaman evimden New York'a yürüyebilmem de hoşuma gidiyor.
A lot of people with CP don't walk, but my parents didn't believe in "can't." My father's mantra was, "You can do it, yes you can can."
SP'li birçok insan yürüyemiyor, ama annemle babam "yapamama"ya inanmıyordu. Babamın inancı "Yapabilirsin, evet, yapabilirsin bilirsin"
(Laughter) So, if my three older sisters were mopping, I was mopping. If my three older sisters went to public school, my parents would sue the school system and guarantee that I went too, and if we didn't all get A's, we all got my mother's slipper.
(Gülüşmeler) Yani üç ablam yerleri siliyorsa ben de siliyordum. Üç ablam devlet okulana gidiyorsa annemler eğitim sistemine dava açardı ve benim de okula gitmemi sağlarlardı. Hepimiz A almazsak da hepimiz annemizin terliğini yerdik.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
My father taught me how to walk when I was five years old by placing my heels on his feet and just walking. Another tactic that he used is he would dangle a dollar bill in front of me and have me chase it.
Babam 5 yaşımdayken yürümeyi öğretti, ayaklarımı ayaklarının üstüne koyardı ve yürürdü. Kullandığı başka bir taktikse önümde bir dolar sallardı, ben de ona doğru giderdim.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
My inner stripper was very strong.
İçimdeki striptizci güçlüydü.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Yeah. No, by the first day of kindergarten, I was walking like a champ who had been punched one too many times.
Evet. Anaokulunun ilk gününde dayak yemiş bir şampiyon gibi yürüyordum.
(Laughter)
Büyürken, yaşadığım yerde altı Arap vardı,
Growing up, there were only six Arabs in my town, and they were all my family.
hepsi de benim ailemdi.
(Laughter)
Şimdi yirmi Arap var,
Now there are 20 Arabs in town, and they are still all my family.
hala hepsi benim ailem. (Gülüşmeler)
(Laughter)
Kimsenin İtalyan olmadığımızın farkına vardığını sanmıyorum.
I don't think anyone even noticed we weren't Italian.
(Laughter)
(Gülüşmeler) (Alkış)
(Applause)
Bu 11 Eylül'den ve politikacıların
This was before 9/11 and before politicians thought it was appropriate to use "I hate Muslims" as a campaign slogan. The people that I grew up with had no problem with my faith. They did, however, seem very concerned that I would starve to death during Ramadan. I would explain to them that I have enough fat to live off of for three whole months, so fasting from sunrise to sunset is a piece of cake.
seçim kampanyalarında "Müslümanlar'dan nefret ediyorum" sloganını kullanmakta sakınca görmeden önceydi. Birlikte büyüdüğüm insanların inanacımla bir sorunu yoktu. Ama Ramazan'da açlıktan öleceğimden korkuyorlardı. Onlara bana üç ay yetecek kadar yağım olduğunu açıklardım, bu yüzden güneşin doğusundan batışına kadar oruç tutmak benim için çok kolaydı.
(Laughter)
I have tap-danced on Broadway. Yeah, on Broadway. It's crazy.
Broadway'de dans ettim. Evey Broadway'de. Çok çılgın. (Alkış)
(Applause)
Annemlerin fizik tedaviye yetecek parası yoktu,
My parents couldn't afford physical therapy, so they sent me to dancing school. I learned how to dance in heels, which means I can walk in heels. And I'm from Jersey, and we are really concerned with being chic, so if my friends wore heels, so did I.
o yüzden beni dans okuluna gönderdiler. Topuklularla dans etmeyi öğrendim, yani topuklularla yürüyebiliyorum. Jersey'liyim, şık giyinmekten hoşlanırız, yani arkadaşlarım topuklu giyiyorsa ben de giyiyordum.
And when my friends went and spent their summer vacations on the Jersey Shore, I did not. I spent my summers in a war zone, because my parents were afraid that if we didn't go back to Palestine every single summer, we'd grow up to be Madonna.
Arkadaşlarım yaz tatillerini Jersey Shore'de geçiriyorsa, ben geçirmezdim. Yazlarımı savaş bölgesinde geçirirdim, çünkü ailem her yaz Filistin'e gitmezsek, Madonna gibi olacağımızdan
(Laughter)
korkuyordu.
Summer vacations often consisted of my father trying to heal me, so I drank deer's milk, I had hot cups on my back, I was dunked in the Dead Sea, and I remember the water burning my eyes and thinking, "It's working! It's working!"
(Gülüşmeler) Yaz tatilleri genellikle babamın beni tedavi etme çabalarıyla geçerdi, geyik sütü içtim, sırtımda kupa çekildi, Ölü Deniz'e daldırıldım, suyun gözlerimi yaktığını ve "İşe yarıyor, işe yarıyor" diye düşündüğümü hatırlıyorum.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
But one miracle cure we did find was yoga. I have to tell you, it's very boring, but before I did yoga, I was a stand-up comedian who can't stand up. And now I can stand on my head. My parents reinforced this notion that I could do anything, that no dream was impossible, and my dream was to be on the daytime soap opera "General Hospital."
Ama, bulduğumuz bir mucize tedavi yoga oldu. Size şunu söylemeliyim, çok sıkıcı, ama yoga yapmadan önce, ayağa kalkamayan bir stand-up komedyeniydim. Şimdiyse kafamın üzerinde durabiliyorum. Annemler her şeyi yapabileceğime inanıyorlardı, hiçbir hayal ulaşılamaz değildi ve benim hayalim "General Hospital" pembe dizisinde oynamaktı.
(Laughter)
Pozitif ayrımcılık sırasında üniversiteye gittim
I went to college during affirmative action and got a sweet scholarship to ASU, Arizona State University, because I fit every single quota.
ve Arizona Eyalet Üniversitesi, ASU'ya harika bir burs aldım, çünkü bütün kotalara uyuyordum.
(Laughter)
Tiyatro departmanının evcil hayvanı gibiydim.
I was like the pet lemur of the theater department. Everybody loved me. I did all the less-than-intelligent kids' homework, I got A's in all of my classes, A's in all of their classes.
Herkes beni çok seviyordu. Ortalamanın altı her öğrencinin ödevini yaptım, bütün derslerimden A aldım, onların bütün derslerinden A aldım.
(Laughter)
"Sırça Kümes"ten
Every time I did a scene from "The Glass Menagerie," my professors would weep. But I never got cast. Finally, my senior year, ASU decided to do a show called "They Dance Real Slow in Jackson." It's a play about a girl with CP. I was a girl with CP. So I start shouting from the rooftops, "I'm finally going to get a part! I have cerebral palsy! Free at last! Free at last! Thank God almighty, I'm free at last!" I didn't get the part.
her sahne sergileyişimde profesörlerim ağlardı. Ama hiçbir zaman rol kapamadım. Sonunda, son sınıfta ASU'da "They Dance Real Slow ın Jackson" adlı oyunu sergilemeye karar verdiler. SP'li bir kızla ilgiliydi. Ben SP'li bir kızdım. Bağırıp çağırmaya başladım, "Sonunda bir rol kapıyorum! serebral palsim var! Sonunda özgürüm! Sonunda özgürüm! Allahıma şükürler olsun, sonunda özgürüm!" Rolü alamadım. (Gülüşmeler)
(Laughter)
Rolü Sherry Brown kaptı.
Sherry Brown got the part. I went racing to the head of the theater department crying hysterically, like someone shot my cat, to ask her why, and she said it was because they didn't think I could do the stunts. I said, "Excuse me, if I can't do the stunts, neither can the character."
Tiyatro departmanı başkanına ağlayarak koştum, sanki birisi kedimi vurmuştu, neden olduğunu sordum, benim bazı numaraları yapabileceğimden emin olamadıklarını söyledi. "Afedersiniz ama, numaraları ben yapamazsam, asıl karakter de yapamaz."
(Laughter)
(Gülüşmeler)(Alkış)
(Applause)
This was a part that I was literally born to play they gave it to a non-palsy actress. College was imitating life. Hollywood has a sordid history of casting able-bodied actors to play disabled onscreen.
Bu, kelimenin tam anlamıyla oynamak için doğduğum roldü ve onlar bu rolü palsisi olmayan bir oyuncuya vermişlerdi. Üniversite hayatı taklit ediyordu. Hollywood da perdede engelli karakterleri, engelsiz oyunculara oynatır.
Upon graduating, I moved back home, and my first acting gig was as an extra on a daytime soap opera. My dream was coming true. And I knew that I would be promoted from "Diner Diner" to "Wacky Best Friend" in no time.
Mezun olduktan sonra evime geri döndüm, ilk rolüm bir pembe dizide figüran olmak oldu. Hayalim gerçek oluyordu. Biliyordum ki kısa zamanda "restoranda yemek yiyen"den "çılgın en iyi arkadaş"a terfi edecektim.
(Laughter)
Ama bunun yerine, sadece başımın arkasından ben olduğumu anlayacağınız
But instead, I remained a glorified piece of furniture that you could only recognize from the back of my head, and it became clear to me that casting directors didn't hire fluffy, ethnic, disabled actors. They only hired perfect people. But there were exceptions to the rule. I grew up watching Whoopi Goldberg, Roseanne Barr, Ellen, and all of these women had one thing in common: they were comedians. So I became a comic.
bir mobilya parçasından biraz fazlası olmaya devam ettim ve anladım ki oyuncu seçicileri kilolu, etnik, engelli oyuncuları seçmiyor. Sadece mükemmel insanları seçiyorlar. Ama bu kuralın bir istisnası vardı. Büyürken Whoopi Goldberg, Roseanne Barr, Ellen gibileri izlerdim ve bunların bir ortak noktası vardı, komedyenlerdi. Böylece ben de bir komedyen oldum.
(Laughter)
(Gülüşmeler)(Alkış)
(Applause)
My first gig was driving famous comics from New York City to shows in New Jersey, and I'll never forget the face of the first comic I ever drove when he realized that he was speeding down the New Jersey Turnpike with a chick with CP driving him.
İlk rolüm ünlü komedyenleri New York'tan New Jersey'deki şovlara arabayla götürmek oldu. Arabayla taşıdığım ilk komedyenin New Jersey otabanında hız yaparken arabayı kullananın SP'li bir kız olduğunu fark ettiğinde
(Laughter)
yüzünün halini unutmayacağım.
I've performed in clubs all over America, and I've also performed in Arabic in the Middle East, uncensored and uncovered.
Amarika'nın her yerindeki kulüplerde sahne aldım, Orta Doğu'da sahne aldım, Arapça ve sansürsüz.
(Laughter)
Bazıları Arap Dünyası'nın
Some people say I'm the first stand-up comic in the Arab world. I never like to claim first, but I do know that they never heard that nasty little rumor that women aren't funny, and they find us hysterical.
ilk stand-up komedyeni olduğumu söylüyorlar. İlk olduğumu söylemeyi sevmem, ama bildiğim şu ki kadınların komik olamayacağı dedikodusunu duymamışlar ve bizi çok komik buluyorlar.
(Laughter)
In 2003, my brother from another mother and father Dean Obeidallah and I started the New York Arab-American Comedy Festival, now in its 10th year. Our goal was to change the negative image of Arab-Americans in media, while also reminding casting directors that South Asian and Arab are not synonymous.
2003'te başka bir anne babadan ağabeyim Deam Obeidallah ile New York Arap-Amerikan Komedi Festivali'ni düzenlemeye başladık, şimdi 10. yılında. Amacımız Arap Amerikanlar'ın medyadaki olumsuz imajını değiştirmek, aynı zamanda kadro seçimi yapan yönetmenlere Güney Asyalı ile Arap'ın aynı şey olmadığını hatırlatmak.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Mainstreaming Arabs was much, much easier than conquering the challenge against the stigma against disability.
Araplar'ı göz önüne çıkarmak, engellilere bakışı değiştirmekten çok daha kolay oldu.
My big break came in 2010. I was invited to be a guest on the cable news show "Countdown with Keith Olbermann." I walked in looking like I was going to the prom, and they shuffle me into a studio and seat me on a spinning, rolling chair.
Asıl çıkışım 2010 yılında oldu. "Countdown with Keith Olberman" adlı kablolu yayındaki haber şovuna davet edildim. Mezuniyet törenine gidiyormuş gibi giyinmiştim ve beni hızlıca stüdyoya sokup dönen, tekerlekli bir sandalyeye oturttular.
(Laughter)
Sahne yönetmenine baktım ve
So I looked at the stage manager and I'm like, "Excuse me, can I have another chair?" And she looked at me and she went, "Five, four, three, two ..." And we were live, right? So I had to grip onto the anchor's desk so that I wouldn't roll off the screen during the segment, and when the interview was over, I was livid. I had finally gotten my chance and I blew it, and I knew I would never get invited back. But not only did Mr. Olbermann invite me back, he made me a full-time contributor, and he taped down my chair.
"Afedersiniz, başka bir şandelye rica edebilir miyim" dedim. O bana baktı ve "Beş, dört, üç, iki ..." Yayındayız. Bölüm boyunca kaymamak için masaya yapıştım. Röportaj sona erdiğinde mosmor olmuştum. Şans sonunda bana gülmüştü ve bunu mahvetmiştim. Biliyordum ki ikinci bir şansım olmayacaktı. Ama Olbermann beni bir kez daha davet etmekle kalmadı, beni tam zamanlı bir çalışan yaptı ve sandalyemi yere bantladı.
(Laughter)
(Gülüşmeler)(Alkış)
(Applause)
One fun fact I learned while on the air with Keith Olbermann was that humans on the Internet are scumbags.
Keith Olbermann'la yayında öğrendiğim hoş bir şey ise
(Laughter) People say children are cruel, but I was never made fun of as a child or an adult. Suddenly, my disability on the world wide web is fair game. I would look at clips online and see comments like, "Yo, why's she tweakin'?" "Yo, is she retarded?" And my favorite, "Poor Gumby-mouth terrorist. What does she suffer from? We should really pray for her." One commenter even suggested that I add my disability to my credits: screenwriter, comedian, palsy.
internette insanların birer pislik olduğu oldu. İnsanlar çocukların acımasız olduğunu söyler, ama ne küçükken ne de yetişkinken kimse benimle dalga geçmedi. Birdenbire, internette engelimle dalga geçmek normal oldu. Videolara bakıp bazı yorumlarda "Yo, neden kıpraşıyor?" "Yo, gerizekalı mı?" ve benim favorim "Zavallı cemcük ağızlı terörist. Derdi ne ki? Onun için dua etmeliyiz" gibi şeyler gördüm. Hatta yorum yapan birisi engelimi ünvanlarım arasına koymamı önerdi. senaryo yazarı, komedyen, palsi.
Disability is as visual as race. If a wheelchair user can't play Beyoncé, then Beyoncé can't play a wheelchair user. The disabled are the largest — Yeah, clap for that, man. Come on.
Engel, ırk kadar göz önünde. Tekerlekli sandalyedeki birisi nasıl Beyonce'yi oynayamazsa, Beyonce de tekerlekli sandalyedeki birisini oynayamaz. Engelliler en büyük -- Evet, bunu alkışlayın.
(Applause)
(Alkış)
People with disabilities are the largest minority in the world, and we are the most underrepresented in entertainment.
Engelliler dünyadaki en büyük azınlık ve eğlence dünyasında en az gösterilenler biziz.
The doctors said that I wouldn't walk, but I am here in front of you. However, if I grew up with social media, I don't think I would be. I hope that together, we can create more positive images of disability in the media and in everyday life. Perhaps if there were more positive images, it would foster less hate on the Internet. Or maybe not. Maybe it still takes a village to teach our children well.
Doktor yürüyemeyeceğimi söyledi, ama burada karşınızdayım. Ama, sosyal medya ile büyüseydim, burada olabileceğimi düşünmüyorum. Umarım birlikte günlük hayattaki engelliler için daha pozitif bir imaj yaratabiliriz. Belki daha fazla pozitif imaj olursa internette daha az nefret olur. Belki de olmaz. Belki de bir çocuğu eğitmek için
My crooked journey has taken me to some very spectacular places. I got to walk the red carpet flanked by soap diva Susan Lucci and the iconic Loreen Arbus. I got to act in a movie with Adam Sandler and work with my idol, the amazing Dave Matthews. I toured the world as a headliner on Arabs Gone Wild. I was a delegate representing the great state of New Jersey at the 2008 DNC. And I founded Maysoon's Kids, a charity that hopes to give Palestinian refugee children a sliver of the chance my parents gave me. But the one moment that stands out the most was when I got -- before this moment --
hala bir köy gerekiyor. Sallantılı yolculuğum beni bazı inanılmaz yerlere götürdü. Pembe dizi yıldızı Susan Lucci ve ikonik Lorraine Arbus ile kırmızı halıda yürüdüm. Adam Sandler'la bir filmde oynadım ve idolüm muhteşem Dave Matthews'la çalıştım. Arabs Gone Wild (Çıldırmış Araplar)'ın başı olarak dünyayı turladım. 2008 Ulusal Demokratlar Kongresi'nde New Jersey eyaletini temsil ettim. Ve Maysoon'un Çocukları'nı kurdum, Filistinli göçmen çocuklara benim ailemin bana verdiği şansın birazcığını verebilmeyi amaçlayan bir hayır kurumu. Ama şimdiye kadar en öne çıkan an --bundan önce--
(Laughter)
(Gülüşmeler)(Alkış) --
(Applause)
But the one moment that stands out the most was when I got to perform for the man who floats like a butterfly and stings like a bee, has Parkinson's and shakes just like me, Muhammad Ali.
ama en öne çıkan an bir kelebek gibi uçan bir arı gibi sokan Parkinson hastalığına sahip ve tıpkı beim gibi titreyen Muhammet Ali'nin karşısında sahne almam oldu.
(Applause)
(Alkış)
(Applause ends)
Babanım beni canlı olarak
It was the only time that my father ever saw me perform live, and I dedicate this talk to his memory.
sahnede gördüğü tek zamandı ve bunu ona adıyorum.
(Arabic) Allah yerhamak yaba.
(Arapça) Rahmetler içinde uyu babacığım.
(English) My name is Maysoon Zayid, and if I can can, you can can.
Benim adım Maysoon Zayid ve ben bilirsem yapabildigimi, siz de yapabilirsiniz bilirsiniz.
(Cheering)
(Alkış)
(Applause)