Server: May I help you, sir?
Garson: Yardımcı olabilir miyim, bayım?
Customer: Uh, let's see.
Müşteri: Hmm, bir bakalım.
Server: We have pan seared registry error sprinkled with the finest corrupted data, binary brioche, RAM sandwiches, Conficker fitters, and a scripting salad with or without polymorphic dressing, and a grilled coding kabob.
Garson: Üzerine en iyi bozulmuş veriler serpiştirilmiş, tavada çevrilmiş kayıt hatamız var, ikili çörek, RAM sandviçi, Conficker böreği ve komut salatamız, yanında polimorfik salata sosu opsiyonel ve de ızgarada kod kebabı.
Customer: I'd like a RAM sandwich and a glass of your finest Code 39.
Müşteri: Bir RAM sandviçi istiyorum ve bir bardak en iyi Kod 39'unuzdan.
Server: Would you like any desserts, sir? Our special is tracking cookie.
Garson: Tatlı ister miydiniz, efendim? Spesiyalitemiz izleme kurabiyesi.
Customer: I'd like a batch of some zombie tracking cookies, thank you.
Müşteri: Biraz zombi izleme kurabiyesi alayım, teşekkürler.
Server: Coming right up, sir. Your food will be served shortly.
Garson: Hemen geliyor, efendim. Yemeğiniz en kısa zamanda masanızda olacaktır.
(Applause)
(Alkış)
Maya Penn: I've been drawing ever since I could hold a crayon, and I've been making animated flip books since I was three years old. At that age, I also learned about what an animator was. There was a program on TV about jobs most kids don't know about. When I understood that an animator makes the cartoons I saw on TV, I immediately said, "That's what I want to be." I don't know if I said it mentally or out loud, but that was a greatly defining moment in my life.
Maya Penn: Pastel boya tutabildiğim zamandan bu yana çiziyorum ve üç yaşından beri hareketli animasyon kitapları yapıyorum. O yaşta, animatörün ne demek olduğunu öğrendim. Televizyonda çoğu çocuğun bilmediği meslekler hakkında bir program var. Animatörün, televizyonda gördüğüm çizgi filmleri yaptığını anladığımda, Hemen, "Bu olmak istediğim şey" dedim. Bunu içimden mi söyledim, yoksa sesli mi emin değilim, ancak o an hayatımdaki en önemli anlardan biriydi.
Animation and art has always been my first love. It was my love for technology that sparked the idea for "Malicious Dishes." There was a virus on my computer, and I was trying to get rid of it, and all of a sudden, I just thought, what if viruses have their own little world inside the computer? Maybe a restaurant where they meet up and do virusy things? And thus, "Malicious Dishes" was born.
Animasyon ve sanat her zaman benim ilk aşkımdı. "Kötü Yemekler" fikri, teknolojiye olan sevgim yüzünden ortaya çıktı. Bilgisayarımda bir virüs vardı ve ondan kurtulmaya çalışıyordum, birdenbire şöyle düşündüm, ya virüslerin bilgisayarlar içinde kendi küçük dünyaları varsa? Belki de buluşup virüsçe şeyler yaptıkları bir restoran? Ve böylelikle, "Kötü Yemekler" doğdu.
At four years old, my dad showed me how to take apart a computer and put it back together again. That started my love for technology. I built my first website myself in HTML, and I'm learning JavaScript and Python.
Dört yaşında, babam bana bir bilgisayarın nasıl parçalara ayrılıp tekrar birleştirileceğini gösterdi. Bu, teknoloji sevgimi başlattı. İlk internet sitemi HTML ile kendim kurdum, JavaScript ve Python öğreniyorum.
I'm also working on an animated series called "The Pollinators." It's about bees and other pollinators in our environment and why they're so important. If plants aren't pollinated by the pollinators, then all creatures, including ourselves, that depend on these plants, would starve. So I decided to take these cool creatures and make a superhero team. (Applause) (Foot stomp) (Music) (Roar) Pollinator: Deforestsaurus! I should have known! I need to call on the rest of the Pollinators! (Music)
"Pollinatörler" adındaki bir animasyon dizisi üzerinde de çalışıyorum. Arılar ve çevremizdeki diğer polen taşıyıcılar ve neden çok önemli oldukları hakkında. Bitkiler polen taşıyıcılar tarafından tozlaştırılmasaydı, bu bitkilere bağımlı bütün canlılar, biz de dâhil, açlıktan ölürdük. Bu yüzden bu güzel canlıları alıp süper kahraman takımı yaratmaya karar verdim. (Alkış) (Ayak vurma) (Müzik) (Kükreme) Polinatör: Deforestsaurus! Tahmin etmeliydim! Diğer Polinatörleri çağırmalıyım! (Müzik)
Thank you. (Applause)
Teşekkürler. (Alkış)
All of my animations start with ideas, but what are ideas? Ideas can spark a movement. Ideas are opportunities and innovation. Ideas truly are what make the world go round. If it wasn't for ideas, we wouldn't be where we are now with technology, medicine, art, culture, and how we even live our lives. At eight years old, I took my ideas and started my own business called Maya's Ideas, and my nonprofit, Maya's Ideas for the Planet. (Laughter) And I make eco-friendly clothing and accessories. I'm 13 now, and although I started my business in 2008, my artistic journey started way before then. I was greatly influenced by art, and I wanted to incorporate it in everything I did, even my business. I would find different fabrics around the house, and say, "This could be a scarf or a hat," and I had all these ideas for designs. I noticed when I wore my creations, people would stop me and say, "Wow, that's really cute. Where can I get one?" And I thought, I can start my own business.
Bütün animasyonlarım fikirlerle başlar, ama fikirler nedir? Fikirler bir hareketi ateşleyebilir. Fikirler, olanaklar ve yeniliktir. Fikirler, gerçekten de dünyayı döndüren şeydir. Eğer fikirler olmasaydı, teknoloji, tıp, sanat, kültür ve hatta hayatımızı yaşayış şeklimizde bugün olduğumuz yerde olmazdık. Sekiz yaşında, fikirlerimi alıp "Maya'nın Fikirleri" adındaki işimi ve "Dünya için Maya'nın Fikirleri" adlı kâr amacı gütmeyen organizasyonumu kurdum (Gülüşmeler) Ve çevre dostu giysiler ve aksesuarlar yapıyorum. Şimdi 13 yaşındayım ve işimi 2008 yılında kurduğum halde, sanatsal yolculuğum bundan çok önce başladı. Sanattan oldukça etkilenmiştim ve bunu yaptığım herşeye katmak istiyordum, işim dahil. Evin içinde değişik kumaşlar bulurdum ve şöyle derdim, "Bu bir eşarp ya da şapka olabilir." ve tasarım adına pek çok fikrim vardı. Farkettim ki, yaratttığım şeyleri giydiğimde, insanlar beni durdurup, şöyle diyorlar, "Bu gerçekten çok hoş. Nereden alabilirim bunu?" Ve kendi işimi kurabileceğimi düşündüm.
Now I didn't have any business plans at only eight years old. I only knew I wanted to make pretty creations that were safe for the environment and I wanted to give back. My mom taught me how to sew, and on my back porch, I would sit and make little headbands out of ribbon, and I would write down the names and the price of each item. I started making more items like hats, scarves and bags. Soon, my items began selling all over the world, and I had customers in Denmark, Italy, Australia, Canada and more.
Ancak iş planım yoktu, sadece sekiz yaşındaydım. Bildiğim tek şey, çevre için güvenli güzel şeyler yaratmak istediğim ve fayda sağlamak istediğimdi. Annem bana dikiş dikmeyi öğretti ve arka verandada oturup kurdelelerden küçük saç bantları yapardım ve her birine adlarını ve fiyatlarını yazardım. Şapkalar, eşarplar ve çantalar gibi daha fazla parça yapmaya başladım. Kısa zamanda, parçalarım dünyanın her yanında satmaya başladı, Danimarka, İtalya, Avustralya, Kanada ve diğer yerlerden müşterilerim oldu.
Now, I had a lot to learn about my business, like branding and marketing, staying engaged with my customers, and seeing what sold the most and the least. Soon, my business really started to take off. Then one day, Forbes magazine contacted me when I was 10 years old. (Laughter) They wanted to feature me and my company in their article.
Artık, işim hakkında çok şey öğrenmem gerekiyordu, markalaşma ve pazarlama, müşterilerimle iletişimde kalmak ve neyin çok, neyin az sattığını anlamak gibi. Ardından, işim gerçekten büyümeye başladı. Sonra bir gün, Forbes dergisi, ben 10 yaşındayken benimle iletişime geçti. (Gülüşmeler) Yazılarında benden ve şirketimden bahsetmek istediler.
Now a lot of people ask me, why is your business eco-friendly? I've had a passion for protecting the environment and its creatures since I was little. My parents taught me at an early age about giving back and being a good steward to the environment. I heard about how the dyes in some clothing or the process of even making the items was harmful to the people and the planet, so I started doing my own research, and I discovered that even after dyeing has being completed, there is a waste issue that gives a negative impact on the environment. For example, the grinding of materials, or the dumping of dried powder materials. These actions can pollute the air, making it toxic to anyone or anything that inhales it. So when I started my business, I knew two things: All of my items had to be eco-friendly, and 10 to 20 percent of the profits I made went to local and global charities and environmental organizations. (Applause) I feel I'm part of the new wave of entrepreneurs that not only seeks to have a successful business, but also a sustainable future. I feel that I can meet the needs of my customers without compromising the ability of future generations to live in a greener tomorrow.
Bir sürü insan bana işimin neden çevre dostu olduğunu soruyor? Küçüklüğümden beri çevreyi ve canlıları koruma tutkum var. Annem ve babam, bana küçük yaşta faydalı olmayı ve çevreye hizmet etmeyi öğrettiler. Giysilerdeki bazı boyaların ya da ürünleri yapma sürecinin dahi insanlara ve dünyaya zararlı olduğunu öğrendim, böylece kendi araştırmamı yapmaya başladım ve boyama bittikten sonra bile, çevreye negatif etkisi olan atık meselesinin olduğunu keşfettim. Örneğin, kumaşların öğütülmesi ya da kuru toz materyallerin atılması. Bu yapılanlar havayı kirletebilir, onu soluyan herkes için zararlı olabilir. Bu yüzden işimi kurduğumda, iki şey biliyordum: Bütün parçalarım çevre dostu olmalıydı ve yaptığım kârın yüzde 10 ila 20'si yerel ve küresel hayır kurumlarına ve çevresel organizasyonlara gitmeliydi. (Alkış) Sadece başarılı bir iş peşinde değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir gelecek arayışında olan yeni girişimci dalgasının bir parçası olduğumu hissediyorum. Genç kuşakların daha yeşil bir dünyada yaşama yetisinden ödün vermeden, müşterilerimin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimi hissediyorum.
We live in a big, diverse and beautiful world, and that makes me even more passionate to save it. But it's never enough to just to get it through your heads about the things that are happening in our world. It takes to get it through your hearts, because when you get it through your heart, that is when movements are sparked. That is when opportunities and innovation are created, and that is why ideas come to life.
Büyük, farklılıkları olan ve güzel bir dünyada yaşıyoruz ve bu beni onu korumak için daha da tutkulu yapıyor. Sadece dünyada olan şeyleri anlamak hiçbir zaman yeterli değil. Kalbinizden de geçirmelisiniz, çünkü kalbinizden geçirirseniz, o zaman hareket kıvılcımlanır. İşte o zaman olanaklar ve yenilikler ortaya çıkar ve böylece fikirler canlanır.
Thank you, and peace and blessings.
Teşekkürler, barış ve şükran.
(Applause)
(Alkış)
Thank you. (Applause)
Teşekkürler. (Alkış)
Pat Mitchell: So, you heard Maya talk about the amazing parents who are behind this incredible woman. Where are they? Please, Mr. and Mrs. Penn. Would you just -- Ah! (Applause)
Pat Mitchell: Evet, bu olağanüstü kızın arkasındaki harika anne ve babayı anlatan Maya'yı duydunuz. Neredeler? Lütfen, Bay ve Bayan Penn. Rica etsem biraz- Ah! (Alkış)