"Don't talk to strangers."
‘’Yabancılarla konuşma.’’
You have heard that phrase uttered by your friends, family, schools and the media for decades. It's a norm. It's a social norm. But it's a special kind of social norm, because it's a social norm that wants to tell us who we can relate to and who we shouldn't relate to. "Don't talk to strangers" says, "Stay from anyone who's not familiar to you. Stick with the people you know. Stick with people like you."
Bu söylemi, arkadaşlarınızdan, ailenizden, medyadan ve okuldan yıllardır duyuyorsunuz. Bu, bir kural. Bu, toplumsal bir kural. Fakat bu, özel bir toplumsal kural. Bu, kiminle görüşebileceğimiz ve kiminle olmamamız gerektiğini gerektiğini söylemek isteyen toplumsal bir kural. ‘’Yabancılarla konuşma’’ derler, ‘’Tanımadığın insanlardan uzak dur’’ ‘’Bildiğin insanlarla vakit geçir’’ ‘’Senin gibilerle.’’
How appealing is that? It's not really what we do, is it, when we're at our best? When we're at our best, we reach out to people who are not like us, because when we do that, we learn from people who are not like us.
Kulağa çok mantıklı gibi gelmiyor mu? Bunu iyi olduğumuzda yapmayız değil mi? Böyle zamanlarda bizim gibi olmayan insanlarla bir araya geliriz Çünkü bunu yaptığımızda, bizim gibi olmayanlardan öğreniriz
My phrase for this value of being with "not like us" is "strangeness," and my point is that in today's digitally intensive world, strangers are quite frankly not the point. The point that we should be worried about is, how much strangeness are we getting?
‘’Bizim gibi olmayan insanlardan’’ kastım ‘’tanışmadıklarımız’’ söylemeye çalıştığım şey, günümüzün böylesine dijitalleşmiş dünyasında, yabancılar asıl konumuz değil. Endişelenmemiz gereken esas mesele, ne kadar yabancılaştığımız?
Why strangeness? Because our social relations are increasingly mediated by data, and data turns our social relations into digital relations, and that means that our digital relations now depend extraordinarily on technology to bring to them a sense of robustness, a sense of discovery, a sense of surprise and unpredictability. Why not strangers? Because strangers are part of a world of really rigid boundaries. They belong to a world of people I know versus people I don't know, and in the context of my digital relations, I'm already doing things with people I don't know. The question isn't whether or not I know you. The question is, what can I do with you? What can I learn with you? What can we do together that benefits us both?
Peki neden bu konu? Çünkü sosyal ilişkilerimiz gitgide internetle içiçe hale geliyor ve bu da sosyal ilişkilerimizi internet ilişkilerine çeviriyor, bunun anlamı da internet ilişkilerimizin artık beklenmedik bir biçimde teknolojiye bağlı olması, güven hissi vermesi, keşif hissi, şaşırtma ve öngörülemezlik hissi vermesi demek. Peki niye yabancılar olmasın ki? Çünkü yabancılar gerçekten sınırlarla çevrilmiş bir dünyanın parçası. Onlar tanıdıklarım ve tanımadıklarımın yer değiştirdiği yere aitler. ve sanal ilişkiler bağlamında, tanımadığım insanlarla zaten bir şeyler yapıyorum. Sorun seni tanıyıp tanımamam değil. Sorun, seninle ne yapacağım? Senden ne öğreneceğim? İkimizin yararına birlikte ne yapabiliriz?
I spend a lot of time thinking about how the social landscape is changing, how new technologies create new constraints and new opportunities for people. The most important changes facing us today have to do with data and what data is doing to shape the kinds of digital relations that will be possible for us in the future. The economies of the future depend on that. Our social lives in the future depend on that. The threat to worry about isn't strangers. The threat to worry about is whether or not we're getting our fair share of strangeness.
Sosyal durumun nasıl değiştiğini, yeni teknolojilerin insanlara nasıl kısıtlamalar, ve fırsatlar getirdiğini düşünerek çok zamanımı harcıyorum. Bugünlerde yüzleştiğimiz en önemli değişiklikler internetle olmak zorunda ve onun yaptığı şey gelecekte bizim için mümkün olacak dijital ilişkileri şekillendirmektir. Geleceğin ekonomisi buna bağlı. Geleceğin sosyal hayatı buna bağlı, Endişelenmemiz gereken tehdit yabancılar değil. Endişelenmemiz gereken şey, yabancılığın adil paylaşımını yapıp yapmadığımızdır.
Now, 20th-century psychologists and sociologists were thinking about strangers, but they weren't thinking so dynamically about human relations, and they were thinking about strangers in the context of influencing practices. Stanley Milgram from the '60s and '70s, the creator of the small-world experiments, which became later popularized as six degrees of separation, made the point that any two arbitrarily selected people were likely connected from between five to seven intermediary steps. His point was that strangers are out there. We can reach them. There are paths that enable us to reach them. Mark Granovetter, Stanford sociologist, in 1973 in his seminal essay "The Strength of Weak Ties," made the point that these weak ties that are a part of our networks, these strangers, are actually more effective at diffusing information to us than are our strong ties, the people closest to us. He makes an additional indictment of our strong ties when he says that these people who are so close to us, these strong ties in our lives, actually have a homogenizing effect on us. They produce sameness.
Şimdi, yirminci yüzyıl psikologları ve sosyologları yabancılar hakkında düşünmektedir; fakat önceden insan ilişkileri hakkında o kadar dinamik düşünmüyorlardı, yabancıları, sadece etkileri olan eylemler bağlamında düşünüyorlardı. 60'larda, 70'lerde küçük dünya deneylerini yaratmış, sonrasında ayrımın 6 haliyle ünlenmiş Stanley Milgram rastgele seçilmiş iki insanın ortalama beş ile yedi arası adımda ilişki kurabilme ihtimallerinin üzerinde durmuştur. Yabancıların orada olduğunu vurgulamıştır. Onlara ulaşabiliriz. Onlara ulaşmamızı, sağlayacak yollar var. Stanford sosyoloğu, Mark Granovetter, 1973'te yayınladığı çığır açan makalesi ''Güçsüz Bağların Gücü''nde sosyal ağımızı oluşturan bu güçsüz bağların ve buna ek olarak yabancıların, aslında bilgiyi yaymada bizim güçlü bağlarımızdan yani, bize yakın insanlardan daha etkili olduğunu önemle vurgulamıştır. Ek olarak bir iddiada bulunmuştur; bizim güçlü bağlarımız, yani aslında bize yakın olan tüm bu insanlar, aslında bizim üzerimizde, tekdüze, homojenize bir etkiye sahip. Tanıdıklarımız benzerlik üretiyor.
My colleagues and I at Intel have spent the last few years looking at the ways in which digital platforms are reshaping our everyday lives, what kinds of new routines are possible. We've been looking specifically at the kinds of digital platforms that have enabled us to take our possessions, those things that used to be very restricted to us and to our friends in our houses, and to make them available to people we don't know. Whether it's our clothes, whether it's our cars, whether it's our bikes, whether it's our books or music, we are able to take our possessions now and make them available to people we've never met. And we concluded a very important insight, which was that as people's relationships to the things in their lives change, so do their relations with other people. And yet recommendation system after recommendation system continues to miss the boat. It continues to try to predict what I need based on some past characterization of who I am, of what I've already done. Security technology after security technology continues to design data protection in terms of threats and attacks, keeping me locked into really rigid kinds of relations.
Meslektaşlarım ve ben son bir kaç yılımızı Intel'de digital platformların günlük hayatımızı yeniden şekillendirişini ve bundan sonra ne gibi yeni alışkanlıkların olabileceğini arayarak geçirdik. Özellikle de istediklerimizi, ki bunlar bize ve arkadaşlarımıza bağlı şeylerdir, elde etmemizi sağlayan ve tüm bunları tanımadığımız insanlar içinde uygun hale getiren yeni çeşit dijital platformları araştırdık. İster kıyafetlerimiz olsun, ister arabalarımız, ister bisikletlerimiz, isterse kitaplarımız ya da müziğimiz, şimdi tüm sahip olduklarımızı alabilir ve onları hiç tanışmadığımız insanlar için kullanılabilir hale getirebiliriz. Ve şu anlayışa varırız sonuç olarak, tüm bu eşyalara karşı bakış açımız değiştikçe, insanlarla olan ilişkilerimiz de değişiyor. Fakat yine de öneri yöntemi, yani önerilerden sonra, sistem fırsatları tepmeye devam etti. Kim olduğuma ve ne yapmış olduğuma dair geçmişteki bazı tanımlara dayanarak, neye ihtiyacım olduğunu tahmin etmeye devam ediyor. Güvenlik teknolojisi, tehditler ve saldırılar bağlamında internet koruması dizayn etmeye, ve beni katı ilişkilerin içine hapsetmeye devam ediyor.
Categories like "friends" and "family" and "contacts" and "colleagues" don't tell me anything about my actual relations. A more effective way to think about my relations might be in terms of closeness and distance, where at any given point in time, with any single person, I am both close and distant from that individual, all as a function of what I need to do right now. People aren't close or distant. People are always a combination of the two, and that combination is constantly changing.
''Arkadaşlar'' ve ''aile'' ve ''ilişkiler'' ve ''meslektaşlar'' gibi gruplar benim gerçek ilişkilerim hakkında hiç bir şey söylemiyor. İlişkilerim hakkında düşünmenin etkili yolu belki de herhangi bir zamanda, herhangi bir kişiyle olan yakınlığıma ve uzaklığıma bakmaktır. Fakat bir insana, işlevsel olarak, o an ne kadar ihtiyacım varsa o kadar yakın ve uzağım. Yani insanlar yakın ya da uzak değildir. İnsanlar her zaman ikisinin bir birleşimidir, ve bu birleşim sürekli değişir.
What if technologies could intervene to disrupt the balance of certain kinds of relationships? What if technologies could intervene to help me find the person that I need right now? Strangeness is that calibration of closeness and distance that enables me to find the people that I need right now, that enables me to find the sources of intimacy, of discovery, and of inspiration that I need right now. Strangeness is not about meeting strangers. It simply makes the point that we need to disrupt our zones of familiarity. So jogging those zones of familiarity is one way to think about strangeness, and it's a problem faced not just by individuals today, but also by organizations, organizations that are trying to embrace massively new opportunities. Whether you're a political party insisting to your detriment on a very rigid notion of who belongs and who does not, whether you're the government protecting social institutions like marriage and restricting access of those institutions to the few, whether you're a teenager in her bedroom who's trying to jostle her relations with her parents, strangeness is a way to think about how we pave the way to new kinds of relations. We have to change the norms. We have to change the norms in order to enable new kinds of technologies as a basis for new kinds of businesses.
Bu ilişkiler ya teknolojinin araya girmesiyle bozulursa? Ya da belki teknoloji şu an tam ihtiyacım olan kişiyi bulmamı sağlayabilir. Yabancılık: samimiyet, ilham, merak güdülerimi destekleyecek olan ve şu anda tam ihtiyacım olan insanı bulmamı sağlayacak; uzaklık ve yakınlığın ince ayarıdır. Yabancılık yabancılarla buluşmak demek değildir. Tanıdığımız çevrevi kurcalamamız gerekliliğini vurgular. Tanıdığımız çevreyi canlandırmak, yabancılık hakkında düşünmenin yollarından biridir, ve bu sadece bireylerin değil, aynı zamanda yeni olasılıklara kucak açan organizasyonların da problemidir. İster, kendi zararınıza da olsa, size dahil olan veya olmayan kişilerle ilgili katı bir görüşte ısrar eden siyasi bir parti olun, ister, evlilik gibi sosyal kurumları koruyan ve bu gibi kurumları sadece küçük bir kesim için ulaşılabilir kılan bir hükümet olun, ister, odasında, ailesiyle olan ilişkisini düzeltmeye çalışan bir ergen olun, yabancılık: nasıl yeni ilişkiler kurduğumuzu anlamanın yoludur. Kuralları değiştirmek zorundayız. Kuralları değiştirelim ki, yeni iş alanları için gerekli yeni teknolojiyi erişilebilir kılalım.
What interesting questions lie ahead for us in this world of no strangers? How might we think differently about our relations with people? How might we think differently about our relations with distributed groups of people? How might we think differently about our relations with technologies, things that effectively become social participants in their own right? The range of digital relations is extraordinary. In the context of this broad range of digital relations, safely seeking strangeness might very well be a new basis for that innovation.
Bizim için ne gibi ilginç sorular olabilir ki yabancıların olmadığı bu dünyada? İnsanlarla olan ilişkimiz hakkında farklı şekilde nasıl düşünebiliriz? Bizim için ne gibi ilginç sorular olabilir ki dağınık gruplarla olan ilişkimiz hakkında? Farklı şekilde nasıl düşünebiliriz, kendi kendine etkili bir şekilde sosyal katılımcılar haline gelen teknolojiyle olan ilişkimiz hakkında? Dijital ilişkilerin çeşitliliği oldukça olağanüstü. Dijital ilişkilerin bu genel çeşitliliği bağlamında güvenli bir şekilde ‘’yabancılığı’’ aramak bu yenilik için çok iyi bir temel olacaktır.
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkışlar)