Over the past 10 years, I've been researching the way people organize and visualize information. And I've noticed an interesting shift.
Geçtiğimiz 10 yıl boyunca, insanların bilgiyi düzenleme ve görselleştirme biçimlerini araştırdım. İlginç bir değişim fark ettim.
For a long period of time, we believed in a natural ranking order in the world around us, also known as the great chain of being, or "Scala naturae" in Latin, a top-down structure that normally starts with God at the very top, followed by angels, noblemen, common people, animals, and so on. This idea was actually based on Aristotle's ontology, which classified all things known to man in a set of opposing categories, like the ones you see behind me. But over time, interestingly enough, this concept adopted the branching schema of a tree in what became known as the Porphyrian tree, also considered to be the oldest tree of knowledge.
Uzun bir zaman boyunca, çevremizdeki dünyada, büyük yaradılış zinciri olarak da bilinen ve Latince'de "Scala naturae" olarak bilinen, normalde en tepede Tanrı ile başlayıp melekler, soylular, halk, hayvanlar ve diğerleriyle devam eden yukarıdan aşağı bir yapıya inandık. Bu düşünce esasen Aristoteles'in, arkamda gördükleriniz gibi insanoğlunun bildiği her şeyi karşılıklı kategorilerle sınıflandıran ontolojilerine dayandırılır. Fakat zaman içinde, gerçekten ilginç, bu kavram en eski bilgi ağacı olarak da kabul edilen, Porfir ağacı olarak bilinen, dallara ayrılan ağaç şemasını edindi.
The branching scheme of the tree was, in fact, such a powerful metaphor for conveying information that it became, over time, an important communication tool to map a variety of systems of knowledge. We can see trees being used to map morality, with the popular tree of virtues and tree of vices, as you can see here, with these beautiful illustrations from medieval Europe. We can see trees being used to map consanguinity, the various blood ties between people. We can also see trees being used to map genealogy, perhaps the most famous archetype of the tree diagram. I think many of you in the audience have probably seen family trees. Many of you probably even have your own family trees drawn in such a way. We can see trees even mapping systems of law, the various decrees and rulings of kings and rulers. And finally, of course, also a very popular scientific metaphor, we can see trees being used to map all species known to man. And trees ultimately became such a powerful visual metaphor because in many ways, they really embody this human desire for order, for balance, for unity, for symmetry.
Ağacın dallara ayrılan şeması aslında bilgiyi iletmede o kadar güçlü bir metafordu ki, zaman içinde çeşitli bilgi sistemlerini haritalandırmak için önemli bir iletişim aracı hâline geldi. Ağaçların, popüler fazilet ağaçlarıyla, ahlaksızlık ağaçlarıyla, gördüğünüz gibi Orta Çağ Avrupa'sına ait güzel görsellerle ahlakı haritalandırmada kullanıldığını görebiliyoruz. Ağaçların, insanların kan bağlarını, soy ağaçlarını haritalandırmada kullanıldığını görebiliyoruz. Ayrıca ağaçların, belki de en ünlü ağaç diyagramı örneği olan genleri haritalandırmada kullanıldığını görebiliyoruz. Sanırım, çoğunuz bu aile ağaçlarından görmüştür. Hatta çoğunuz, bu şekilde, aile ağacınızı çizmişsinizdir. Hukuk sistemlerinde, çeşitli kararnamelerde, kral ve yönetici idarelerinde bile haritalandırma için ağaçlar kullanılabiliyor. Son olarak, elbette çok popüler bir bilimsel metafor olarak ağaçların, bilinen türlerin haritalarında kullanıldığını görüyoruz. Sonunda ağaçlar çok güçlü bir görsel metafor hâline geldi, çünkü çoğu açıdan insanların sıralama, denge, birleştirme ve simetriye olan eğilimlerini gerçekten cisimleştiriyorlar.
However, nowadays we are really facing new complex, intricate challenges that cannot be understood by simply employing a simple tree diagram. And a new metaphor is currently emerging, and it's currently replacing the tree in visualizing various systems of knowledge. It's really providing us with a new lens to understand the world around us. And this new metaphor is the metaphor of the network. And we can see this shift from trees into networks in many domains of knowledge.
Bununla birlikte, bugünlerde, sadece basit bir ağaç diyagramı ile anlaşılamayan yeni, karmaşık, kompleks zorluklarla karşılaşıyoruz. Son zamanlarda yeni bir metafor ortaya çıkıyor ve çeşitli bilgi sistemlerini görselleştirme konusunda ağacın yerini almak üzere. Bu gerçekten bize, etrafımızdaki dünyayı anlamamız için yeni bakış açısı sağlıyor. Bu metafor, ağ metaforu. Bilginin birçok alanında, ağaçlardan ağlara doğru geçişi görebiliriz.
We can see this shift in the way we try to understand the brain. While before, we used to think of the brain as a modular, centralized organ, where a given area was responsible for a set of actions and behaviors, the more we know about the brain, the more we think of it as a large music symphony, played by hundreds and thousands of instruments. This is a beautiful snapshot created by the Blue Brain Project, where you can see 10,000 neurons and 30 million connections. And this is only mapping 10 percent of a mammalian neocortex. We can also see this shift in the way we try to conceive of human knowledge.
Beyni anlamaya çalıştığımız zaman da bu değişimi görebiliriz. Önceden beyni, belirli bir alanın hareket ve davranışlar dizisinden sorumlu olan, modüler, merkezi bir organ olarak düşünürdük; beyin hakkında daha fazla bilgi edindikçe, onu yüzlerce ve binlerce müzik aletiyle çalınan bir müzik senfonisi gibi düşünmeye başladık. Bu, on bin nöron ve otuz milyon bağlantıyı görebileceğiniz "Blue Brain Project" tarafından çekilmiş, güzel bir fotoğraf. Bir memeli neokorteksinin sadece %10'luk kısmını haritalandırmış. Bu değişimi insan bilgisini kavramaya çalıştığımızda da görebiliriz.
These are some remarkable trees of knowledge, or trees of science, by Spanish scholar Ramon Llull. And Llull was actually the precursor, the very first one who created the metaphor of science as a tree, a metaphor we use every single day, when we say, "Biology is a branch of science," when we say, "Genetics is a branch of science." But perhaps the most beautiful of all trees of knowledge, at least for me, was created for the French encyclopedia by Diderot and d'Alembert in 1751. This was really the bastion of the French Enlightenment, and this gorgeous illustration was featured as a table of contents for the encyclopedia. And it actually maps out all domains of knowledge as separate branches of a tree.
Bunlar birkaç göze çarpan bilgi ağaçları, bilim ağaçları; İspanyol bilim adamı Ramon Llull tarafından yapıldı. Llull aslında öncü, bilim metaforunu bir ağaç biçiminde yaratan ilk kişi, "Biyoloji, bilimin bir dalıdır" dediğimizde ya da "Genetik, bilimin bir dalıdır" dediğimizde bu metaforu her gün kullanmış oluyoruz. Fakat belki de, en azından benim için, bilgi ağaçlarının en güzeli 1751'de, Diderot ve d'Alembert tarafından Fransız ansiklopedisi için yapıldı. O gerçekten de Fransız Aydınlanması'nın kalesiydi ve bu görkemli görseller, ansiklopedinin içerik tablosu olarak kullanıldı. Aslında ağacın ayrı dalları olarak, bilginin bütün alanlarını haritalandırıyor.
But knowledge is much more intricate than this. These are two maps of Wikipedia showing the inter-linkage of articles -- related to history on the left, and mathematics on the right. And I think by looking at these maps and other ones that have been created of Wikipedia -- arguably one of the largest rhizomatic structures ever created by man -- we can really understand how human knowledge is much more intricate and interdependent, just like a network.
Fakat bilgi, bundan çok daha karmaşık. Bunlar, makaleler arası bağlantıları gösteren iki Vikipedi haritası, tarihle ilgili olanlar solda, matematikle ilgili olanlar sağda. Bence, bu ve diğer Vikipedi haritalarına bakarak, -- insanoğlu tarafından yapılmış en geniş kökten gövdeye yapılar -- insan bilgisinin nasıl çok daha karmaşık ve tıpkı bir ağ gibi birbirine bağlı olduğunu gerçekten anlayabiliriz.
We can also see this interesting shift in the way we map social ties between people. This is the typical organization chart. I'm assuming many of you have seen a similar chart as well, in your own corporations, or others. It's a top-down structure that normally starts with the CEO at the very top, and where you can drill down all the way to the individual workmen on the bottom. But humans sometimes are, well, actually, all humans are unique in their own way, and sometimes you really don't play well under this really rigid structure.
İnsanlar arası sosyal bağları haritalandırırken de, bu ilginç değişimi görebiliriz. Bu tipik kuruluş şeması. Sanırım, çoğunuz, şirketinizde veya başkalarının şirketinde buna benzer bir şema gördünüz. Bu normalde tepede CEO ile başlayıp, en altta bireysel işçiye kadar erişim sağlayabileceğiniz, baş aşağı bir yapı. Ama insanlar bazen, pekâlâ, aslında, bütün insanlar kendi yollarında eşsizdir ve bazen bu sabit yapının altında çok da iyi oynayamayabilirsiniz.
I think the Internet is really changing this paradigm quite a lot. This is a fantastic map of online social collaboration between Perl developers. Perl is a famous programming language, and here, you can see how different programmers are actually exchanging files, and working together on a given project. And here, you can notice that this is a completely decentralized process -- there's no leader in this organization, it's a network.
Sanırım internet, bu paradigmayı oldukça değiştiriyor. Bu, Perl geliştiricileri arasındaki çevrimiçi sosyal işbirliğinin fantastik haritası. Perl ünlü bir programlama dilidir, burada farklı yazılımcıların dosyaları nasıl değiş-tokuş ettiklerini ve bir projede nasıl beraber çalıştıklarını görüyoruz. Fark edebileceğiniz üzere, bu tamamen merkezsiz bir süreç ve bu organizasyonun bir lideri yok, bu bir ağ.
We can also see this interesting shift when we look at terrorism. One of the main challenges of understanding terrorism nowadays is that we are dealing with decentralized, independent cells, where there's no leader leading the whole process. And here, you can actually see how visualization is being used. The diagram that you see behind me shows all the terrorists involved in the Madrid attack in 2004. And what they did here is, they actually segmented the network into three different years, represented by the vertical layers that you see behind me. And the blue lines tie together the people that were present in that network year after year. So even though there's no leader per se, these people are probably the most influential ones in that organization, the ones that know more about the past, and the future plans and goals of this particular cell.
Terörizme baktığımızda da bu ilginç değişimi görebiliyoruz. Günümüzde terörizmi anlamanın ana zorluklarından birisi, tüm süreci yürüten bir liderin olmadığı; merkezsiz, bağımsız hücrelerle uğraşıyor olmamızdır. Burada, görselleştirmenin aslında nasıl kullanıldığını görebilirsiniz. Arkamda gördüğünüz şema, 2004 yılında Madrid saldırısına dâhil olmuş tüm teröristleri gösteriyor. Orada yaptıkları şey ise, ağı, arkamda gördüğünüz dikey katmanlarda gösterilen üç farklı yıla bölmüş olmalarıdır. Mavi çizgiler ise yıllar geçtikçe o ağda bulunan insanları birbirlerine bağlıyor. Yani tek başına bir lider olmasa bile, bu organizasyonda, bu insanlar muhtemelen en etkili insanlar, bu hücrenin geçmişi, geleceği ve amaçları hakkında daha çok şey bilen insanlar.
We can also see this shift from trees into networks in the way we classify and organize species. The image on the right is the only illustration that Darwin included in "The Origin of Species," which Darwin called the "Tree of Life." There's actually a letter from Darwin to the publisher, expanding on the importance of this particular diagram. It was critical for Darwin's theory of evolution. But recently, scientists discovered that overlaying this tree of life is a dense network of bacteria, and these bacteria are actually tying together species that were completely separated before, to what scientists are now calling not the tree of life, but the web of life, the network of life.
Türleri sıralama ve sınıflandırma biçimimizde de ağaçlardan ağlara doğru olan bu değişimi görebiliriz. Sağdaki resim, Darwin'in "Türlerin Kökeni" adlı eserinde kullandığı bir illüstrasyon ve Darwin onu "Hayat Ağacı" olarak adlandırıyor. Darwin'in yayıncıya yazdığı, bu şemanın önemini belirten bir mektup vardır. Darwin'in evrim teorisi için bu çok önemlidir. Fakat son zamanlarda bilim adamları, bu hayat ağacının üzerindeki tabakanın, yoğun bir bakteri ağı olduğunu ve bu bakterilerin de aslında daha önce tamamen ayrı olan türleri birbirine bağladığını keşfettiler ve buna hayat ağacı değil, hayat ağı, yaşam ağı diyorlar.
And finally, we can really see this shift, again, when we look at ecosystems around our planet. No more do we have these simplified predator-versus-prey diagrams we have all learned at school. This is a much more accurate depiction of an ecosystem. This is a diagram created by Professor David Lavigne, mapping close to 100 species that interact with the codfish off the coast of Newfoundland in Canada. And I think here, we can really understand the intricate and interdependent nature of most ecosystems that abound on our planet.
Son olarak, bu değişimi, tekrardan, gezegenimizin etrafındaki ekosistemlere baktığımızda da görüyoruz. Artık okulda öğrendiğimiz, basitleştirilmiş türden, yırtıcı hayvan ve av şemaları yok. Bu, bir ekosistemin daha doğru bir tasviri. Profesör David Lavigne'in yarattığı bu şema, Kanada'da Newfoundland kıyısında morina balığı ile etkileşimde bulunan 100'e yakın türü haritalandırıyor. Sanırım bu noktada, gezegenimizde bol miktarda bulunan çoğu ekosistemin karışık ve bağımsız doğasını gerçekten anlayabiliriz.
But even though recent, this metaphor of the network, is really already adopting various shapes and forms, and it's almost becoming a growing visual taxonomy. It's almost becoming the syntax of a new language. And this is one aspect that truly fascinates me. And these are actually 15 different typologies I've been collecting over time, and it really shows the immense visual diversity of this new metaphor. And here is an example. On the very top band, you have radial convergence, a visualization model that has become really popular over the last five years. At the top left, the very first project is a gene network, followed by a network of IP addresses -- machines, servers -- followed by a network of Facebook friends. You probably couldn't find more disparate topics, yet they are using the same metaphor, the same visual model, to map the never-ending complexities of its own subject. And here are a few more examples of the many I've been collecting, of this growing visual taxonomy of networks.
Ancak bu ağ metaforu, güncel olmasına rağmen, çeşitli biçimler ve formlar edinmiş durumda ve büyüyen görsel bir sınıflama hâline gelmekte. Yeni bir dilin söz dizimi hâline bile gelmekte. Bu, beni büyüleyen bir yön. Aslında bunlar, zamanla topladığım 15 farklı tipoloji ve gerçekten, bu yeni metaforun da uçsuz bucaksız görsel çeşitliliğini gösteriyor. İşte bir örnek. En üstteki çizgide, son beş yılda gerçekten popüler bir hâl alan bir görselleştirme modeli olan radikal yaklaşım var. En üstte solda, ilk proje bir gen ağı, ardından -- makinelerin, sunucuların -- IP adreslerinin ağı geliyor ve sonra, Facebook arkadaşlarının bir ağı var. Muhtemelen daha farklı şeyler bulamazdınız, fakat hepsi, kendi konularının bitmeyen karmaşıklıklarını haritalamak için aynı metaforu, aynı görsel modeli kullanıyor. Gitgide büyüyen ağ sınıflamasına dair topladığım örneklerden birkaçı daha.
But networks are not just a scientific metaphor. As designers, researchers, and scientists try to map a variety of complex systems, they are in many ways influencing traditional art fields, like painting and sculpture, and influencing many different artists. And perhaps because networks have this huge aesthetical force to them -- they're immensely gorgeous -- they are really becoming a cultural meme, and driving a new art movement, which I've called "networkism." And we can see this influence in this movement in a variety of ways. This is just one of many examples, where you can see this influence from science into art. The example on your left side is IP-mapping, a computer-generated map of IP addresses; again -- servers, machines. And on your right side, you have "Transient Structures and Unstable Networks" by Sharon Molloy, using oil and enamel on canvas. And here are a few more paintings by Sharon Molloy, some gorgeous, intricate paintings.
Fakat ağlar yalnızca bilimsel bir metafor değildir. Tasarımcılar, araştırmacılar ve bilim adamları karmaşık sistem çeşitliliğini haritalamaya çalıştıkça; resim ve heykel gibi geleneksel sanat alanlarına ve birçok sanatçıya ilham verirler. Belki de, ağların, devasa estetik güçleri olduğu için, -- son derece görkemli oldukları için -- kültürel bir öge hâline geliyorlar ve benim "ağcılık" olarak adlandırdığım, yeni bir sanat hareketini de başlatıyorlar. Bu hareketin etkisini birçok biçimde görebiliriz. Bu, birçok örnekten yalnızca birisi, burada, bilimden sanata giden bu etkiyi görebilirsiniz. Solunuzdaki örnek, -- sunucu ve makinelerin -- IP adreslerinin, bilgisayarda üretilen bir haritası. Sağınızda, Sharon Molloy tarafından üretilen "Geçici Yapılar ve Değişen Ağlar" var ve bunu, tuval üzerinde yağ ve emaye kullanarak yaptı. Birkaç Sharon Molloy resmi daha, birkaç muhteşem, karmaşık resim.
And here's another example of that interesting cross-pollination between science and art. On your left side, you have "Operation Smile." It is a computer-generated map of a social network. And on your right side, you have "Field 4," by Emma McNally, using only graphite on paper. Emma McNally is one of the main leaders of this movement, and she creates these striking, imaginary landscapes, where you can really notice the influence from traditional network visualization.
Bilim ve sanat arasındaki bu ilginç çapraz-tozlaşmaya dair birkaç örnek daha. Solunuzda "Gülümseme Operasyonu". Sosyal bir ağın, bilgisayarda üretilmiş bir haritası. Sağınızda ise, kâğıt üzerinde yalnızca grafit kullanan Emma McNally tarafından üretilen "4. Alan". Emma McNally bu hareketin liderlerinden biri ve geleneksel ağ görselleştirmesinden gelen etkiyi görebileceğiniz bu çarpıcı, hayali manzaraları yaratıyor.
But networkism doesn't happen only in two dimensions. This is perhaps one of my favorite projects of this new movement. And I think the title really says it all -- it's called: "Galaxies Forming Along Filaments, Like Droplets Along the Strands of a Spider's Web." And I just find this particular project to be immensely powerful. It was created by Tomás Saraceno, and he occupies these large spaces, creates these massive installations using only elastic ropes. As you actually navigate that space and bounce along those elastic ropes, the entire network kind of shifts, almost like a real organic network would.
Fakat ağcılık, yalnızca iki boyutta var olmuyor. Bu yeni harekette benim favori projelerimden bir tanesi de bu. Sanırım başlık her şeyi anlatıyor -- başlık şöyle: "Galaksilerin, bir Örümcek Ağının İplikleri İçerisindeki Damlacıklar Gibi, Filamanlar Yaratmaları." Bu projeyi oldukça güçlü buluyorum. Bunu Tomás Saraceno üretti ve bu büyük alanları alıp yalnızca elastik ipler kullanarak bu büyük donanımları yaratıyor. Alandan geçip elastik ipler arasında zıpladığınız zaman, tüm ağ neredeyse değişiyor, tıpkı gerçek, organik bir ağın değişeceği gibi.
And here's yet another example of networkism taken to a whole different level. This was created by Japanese artist Chiharu Shiota in a piece called "In Silence." And Chiharu, like Tomás Saraceno, fills these rooms with this dense network, this dense web of elastic ropes and black wool and thread, sometimes including objects, as you can see here, sometimes even including people, in many of her installations.
Şimdi, tamamen başka bir seviyeye taşınmış olan ağcılıktan başka bir örnek. Japon sanatçı Chiharu Shiota, bunu "Sessizlikte" adlı bir parçada yarattı. Tıpkı Tomás Saraceno gibi, Chiharu da bu odaları yoğun ağlarla, sıkı elastik ip ağlarıyla, siyah yün ve ipliklerle dolduruyor ve bazen de, burada gördüğünüz gibi, kurgularına nesneleri ve hatta insanları da dâhil ediyor.
But networks are also not just a new trend, and it's too easy for us to dismiss it as such. Networks really embody notions of decentralization, of interconnectedness, of interdependence. And this new way of thinking is critical for us to solve many of the complex problems we are facing nowadays, from decoding the human brain, to understanding the vast universe out there. On your left side, you have a snapshot of a neural network of a mouse -- very similar to our own at this particular scale. And on your right side, you have the Millennium Simulation. It was the largest and most realistic simulation of the growth of cosmic structure. It was able to recreate the history of 20 million galaxies in approximately 25 terabytes of output. And coincidentally or not, I just find this particular comparison between the smallest scale of knowledge -- the brain -- and the largest scale of knowledge -- the universe itself -- to be really quite striking and fascinating. Because as Bruce Mau once said, "When everything is connected to everything else, for better or for worse, everything matters."
Fakat ayrıca, ağlar yalnızca yeni bir moda değil ve öyle zannedip gözden kaçırmamız da kolay bir şey. Ağlar gerçekten merkezsizlik, bağlantısızlık, bağımsızlık kavramlarını somutlaştırırlar. Bu yeni düşünce biçimi de, bizlerin günümüzde karşılaştığı; insan beyninin çözümlenmesinden, oradaki engin evrenin anlaşılmasına kadar, karmaşık problemler açısından çok önemlidir. Solunuzda, bir farenin sinirsel ağının bir fotoğrafı var -- bu ölçekte, bizimkine çok benziyor. Solunuzda ise, Bin Yıl Simülasyonu var. Bu, kozmik yapının büyümesine ait olan en büyük ve en gerçekçi simülasyon. Ortalama 25 terabaytlık çıktı ile, 20 milyon galaksinin tarihini yeniden yaratmayı başardı. Tesadüfen ya da değil, ben, bilginin en küçük ölçeği - beyin - ile bilginin en büyük ölçeği - evrenin kendisi - arasında yapılan bu karşılaştırmanın gerçekten çok çarpıcı ve büyüleyici olduğunu düşünüyorum. Çünkü, Bruce Mau'nun da dediği gibi, "Her şey, başka her şeyle bağlantılı olduğu zaman, öyle ya da böyle, her şey önemli olur."
Thank you so much.
Çok teşekkürler.
(Applause)
(Alkışlar)