Joseph Keller used to jog around the Stanford campus, and he was struck by all the women jogging there as well. Why did their ponytails swing from side to side like that? Being a mathematician, he set out to understand why.
Joseph Keller, Stanford kampüsünde dolaşırken, orada yürüyüş yapan tüm kadınların dikkatini çekerdi. At kuyrukları neden bu şekilde bir sağa bir sola sallanırdı? Bir matematikçi olan Joseph, bunun nedenini anlamaya çalıştı.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Professor Keller was curious about many things: why teapots dribble or how earthworms wriggle. Until a few months ago, I hadn't heard of Joseph Keller. I read about him in the New York Times, in the obituaries. The Times had half a page of editorial dedicated to him, which you can imagine is premium space for a newspaper of their stature.
Profesör Keller, bir çok şeyi merak ederdi. Çaydanlıklar neden damlatır ya da solucanlar neden kıvrılır. Bir kaç ay öncesine kadar, Joseph Keller'ın adını duymamıştım. New York Times'ta okudum adını, ölüm ilanlarında. Times'ın ona ithafen yarım sayfalık bir başyazısı vardı, bir gazeteye göre birinci sınıf bir alanda yer alıyordu.
I read the obituaries almost every day. My wife understandably thinks I'm rather morbid to begin my day with scrambled eggs and a "Let's see who died today."
Hemen hemen her gün ölüm ilanları okurum. Karım, güne omletle ve "Bakalım bugün kimler ölmüş" diye başladığımdan delirdiğimi düşünür.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
But if you think about it, the front page of the newspaper is usually bad news, and cues man's failures. An instance where bad news cues accomplishment is at the end of the paper, in the obituaries.
Bunu düşünürseniz, gazetenin ön sayfasında genelde kötü haberlere ve başarısızlıklara yer verilir. Kötü haberin başarıya işaret ettiği bir örnek ölüm ilanları içinde, sayfanın sonundadır.
In my day job, I run a company that focuses on future insights that marketers can derive from past data -- a kind of rearview-mirror analysis. And we began to think: What if we held a rearview mirror to obituaries from the New York Times? Were there lessons on how you could get your obituary featured -- even if you aren't around to enjoy it?
Gün boyu, pazarlamacıların geçmiş verilerden hareketle geleceğe odaklandığı bir şirket işletiyorum Bir tür geçmiş analizi. Ve düşünmeye başladık: New York Times'ın ölüm ilanları için geçmiş analizi yapsak ne olurdu? Ölüm ilanınızı ilgi çekici yapan dersler var mıydı? Bundan zevk almasanız bile?
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Would this go better with scrambled eggs?
Omletden daha iyi gider miydi?
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And so, we looked at the data. 2,000 editorial, non-paid obituaries over a 20-month period between 2015 and 2016. What did these 2,000 deaths -- rather, lives -- teach us?
Böylece, verilere baktık. 2015 ile 2016 yılları arasındaki 20 aylık süre boyunca 2000 başyazı ve basılmamış ölüm ilanları. Bu 2000 ölüm, daha doğrusu bu yaşamlar bize neler öğretti?
Well, first we looked at words. This here is an obituary headline. This one is of the amazing Lee Kuan Yew. If you remove the beginning and the end, you're left with a beautifully worded descriptor that tries to, in just a few words, capture an achievement or a lifetime. Just looking at these is fascinating. Here are a few famous ones, people who died in the last two years. Try and guess who they are.
İlk önce kelimelere baktık. İşte bir ölüm ilanı başlığı. Bu inanılmaz biri Lee Kuan Yew. Başını ve sonunu kaldırırsanız, birkaç kelimeyle yaşam boyu başarı yakalamaya çalışan, güzel bir tasvirle baş başasınız. Bunlara bakmak etkileyici. İşte son iki yıl içinde ölen ünlü insanlardan bazıları. Kim olduklarını tahmin edin.
[An Artist who Defied Genre] That's Prince.
[Tarzı Bilinmeyen Bir Sanatçı] Prince.
[Titan of Boxing and the 20th Century] Oh, yes.
[20. Yüzyılın ve Boksun Titanı] Ah, evet.
[Muhammad Ali]
[Muhammad Ali]
[Groundbreaking Architect] Zaha Hadid.
[Çığır açan Mimar] Zaha Hadid.
So we took these descriptors and did what's called natural language processing, where you feed these into a program, it throws out the superfluous words -- "the," "and," -- the kind of words you can mime easily in "Charades," -- and leaves you with the most significant words. And we did it not just for these four, but for all 2,000 descriptors. And this is what it looks like. Film, theatre, music, dance and of course, art, are huge. Over 40 percent. You have to wonder why in so many societies we insist that our kids pursue engineering or medicine or business or law to be construed as successful. And while we're talking profession, let's look at age -- the average age at which they achieved things. That number is 37. What that means is, you've got to wait 37 years ... before your first significant achievement that you're remembered for -- on average -- 44 years later, when you die at the age of 81 -- on average.
Bu sözcükleri aldık ve doğal dil işleme diye adlandırılan bir programa aktardık. Bu program "bir", "ve" gibi gereksiz sözcükleri ve "sessiz sinema" da kolayca tahmin edebileceğimiz türdeki sözcükleri atar. Size en mühim sözcükleri bırakır. Sadece bu dördü için değil, bunu her 2000 tanımlayıcı sözcük için de yaptık. Göründüğü gibi. Film, tiyatro, müzik, dans ve tabii ki sanatın oranı büyüktür. Yüzde 40'ın üstündedir. Birçok toplumda çocuklarımızın başarılı olabileceğini düşündüğümüz mühendislik, tıp, işletme veya hukuk gibi bölümlerde okumaları için neden ısrar ettiğimizi merak etmelisiniz. Mesleklerden söz etmişken, Başarıya ulaştıkları ortalama yaşlara bir göz atalım. Bu sayı 37'dir. Bu demek oluyor ki, ortalama 81 yaşında öldüğünüzde, ortalama 44 yıl sonra hatırladığınız ilk önemli başarınızdan önce 37 yıl beklemelisiniz.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Talk about having to be patient.
Hadi sabırlı olmaktan bahsedelim.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Of course, it varies by profession. If you're a sports star, you'll probably hit your stride in your 20s. And if you're in your 40s like me, you can join the fun world of politics.
Elbette mesleğe göre değişir. Bir spor yıldızıysanız, muhtemelen yıldızınız 20'li yaşlarda parlar. Eğer benim gibi 40'lı yaşlarındaysanız, neşeli siyaset dünyasına katılabilirsiniz.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Politicians do their first and sometimes only commendable act in their mid-40s.
Politikacılar 40'lı yaşların ortasında övgüye değer eylemler yaparlar.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
If you're wondering what "others" are, here are some examples. Isn't it fascinating, the things people do and the things they're remembered for?
"Diğerlerini" merak ediyorsanız, işte bazı örnekler. Etkileyici değil mi, insanların yaptığı ve hatırlayacağı şeyler?
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Our curiosity was in overdrive, and we desired to analyze more than just a descriptor. So, we ingested the entire first paragraph of all 2,000 obituaries, but we did this separately for two groups of people: people that are famous and people that are not famous. Famous people -- Prince, Ali, Zaha Hadid -- people who are not famous are people like Jocelyn Cooper, Reverend Curry or Lorna Kelly. I'm willing to bet you haven't heard of most of their names. Amazing people, fantastic achievements, but they're not famous. So what if we analyze these two groups separately -- the famous and the non-famous? What might that tell us?
Merakımız üst safhadaydı, sadece bir tanımdan daha çok analiz etmeyi arzuluyorduk. Böylece, 2000 ölüm ilanının ilk paragrafının tamamını ele aldık, Fakat bunu iki grup için ayrı ayrı yaptık: Ünlü ve ünlü olmayan insanlar. Ünlüler - Prince, Ali, Zaha Hadid - Ünlü olmayanlar Jocelyn Cooper, Reverend Curry ve Lorna Kelly gibi. Bahse girerim ki isimlerinin çoğunu duymamışsınızdır. İnanılmaz insanlar, harika başarılar, ama ünlü değiller. Peki, bu iki grubu ayrı ayrı analiz edersek, ünlü ve ünlü olmayanları? Bu bize ne anlatabilir?
Take a look. Two things leap out at me. First: "John."
Bir göz atalım. İki şey gözüme çarptı. İlki: "John."
(Laughter)
(Gülüşmeler)
Anyone here named John should thank your parents --
Burada John adında olan herkes ailenize teşekkür etmeli.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
and remind your kids to cut out your obituary when you're gone. And second: "help."
Çocuklarınıza, öldüğünüzde ölüm ilanınızı kesmesini hatırlatın. İkincisi: "Yardım."
We uncovered, many lessons from lives well-led, and what those people immortalized in print could teach us. The exercise was a fascinating testament to the kaleidoscope that is life, and even more fascinating was the fact that the overwhelming majority of obituaries featured people famous and non-famous, who did seemingly extraordinary things. They made a positive dent in the fabric of life. They helped.
Görmüş geçirmiş hayatlardan birçok ders ve baskıyla ölümsüzleşenlerin bize öğretebileceklerinden sonuçlar çıkardık. Yaşam, geride kalanlar için etkileyici bir vasiyettir. Daha da etkileyici olan şey ölüm ilanlarının çoğunlukta görünüşte olağanüstü şeyler yapan ünlü ve ünlü olmayan insanların olmasıdır. Onlar yaşam dokusunda olumlu bir etki yarattılar. Yardım ettiler.
So ask yourselves as you go back to your daily lives: How am I using my talents to help society? Because the most powerful lesson here is, if more people lived their lives trying to be famous in death, the world would be a much better place.
Günlük yaşantınıza geri dönerken kendinize şunu sorun: Topluma yardım etmek için yeteneklerimi nasıl kullanıyorum? Buradan çıkaracağımız ders, ölümle ünlü olmak için daha fazla insan hayatını yaşarsa, dünya daha iyi bir yer olabilir.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)