Who are we? That is the big question. And essentially we are just an upright-walking, big-brained, super-intelligent ape. This could be us. We belong to the family called the Hominidae. We are the species called Homo sapiens sapiens, and it's important to remember that, in terms of our place in the world today and our future on planet Earth.
Biz Kimiz? Asıl soru bu. Aslında biz sadece dik yürüyen, büyük beyinli... ...süper akıllı maymunuz. Bu biz olabiliriz. Biz; insanlar Hominidae adlı familyadanız. Homo sapiens sapiens adlı türden gelmekteyiz... ...ve bu, dünyada bügünkü konumumuz... ...ve gelecekteki konumumuz açısından... ...unutulmaması gereken birşeydir.
We are one species of about five and a half thousand mammalian species that exist on planet Earth today. And that's just a tiny fraction of all species that have ever lived on the planet in past times. We're one species out of approximately, or let's say, at least 16 upright-walking apes that have existed over the past six to eight million years. But as far as we know, we're the only upright-walking ape that exists on planet Earth today, except for the bonobos.
Biz, dünyada bulunan... ...yaklaşık 5500 memeli türünden... ...biriyiz. Ve bu, şimdiye kadar geçmiş yıllarda dünyada yaşayan... ...tüm türlerin küçük bir kısmıdır. Bizler, geçtiğimiz 6-8.000.000 yıl öncesinde yaşayan... ...yaklaşık 16 dik yürüyen maymun türünün... ...dışında bir türüz. Fakat bildiğimiz kadarıyla biz, Bonobo lar hariç... ...Dünya da bulunan tek yürüyen maymun türüyüz.
And it's important to remember that, because the bonobos are so human, and they share 99 percent of their genes with us. And we share our origins with a handful of the living great apes. It's important to remember that we evolved. Now, I know that's a dirty word for some people, but we evolved from common ancestors with the gorillas, the chimpanzee and also the bonobos. We have a common past, and we have a common future. And it is important to remember that all of these great apes have come on as long and as interesting evolutionary journey as we ourselves have today. And it's this journey that is of such interest to humanity, and it's this journey that has been the focus of the past three generations of my family, as we've been in East Africa looking for the fossil remains of our ancestors to try and piece together our evolutionary past.
Unutmamak gerekir ki;... ...Bonobolar çok insansı olduklarından... ...ve genlerinin %99' unu bizimle paylaştığından... ...biz kökenlerimizin bir kısmını yaşayan büyük maymunlarla paylaşırız. Evrimleştiğimiz gerçeği unutulmamalıdır. Şimdi, biliyorum ki, bazı insanlar için bu kabul edilmez bir kelime... ...fakat biz gorillerle, şempanzelerle ve bonobolarla... ...aynı türden evrimleştik. Ortak bir geçmişimiz ve ortak bir geleceğimiz var... ...ve bu büyük maymunların bizim bugünlere geldiğimiz gibi... ...ilginç bir evrimsel yolculuk geçirdikleri... ...unutulmamalıdır. Bu yolculuk insanlığın kökenine olan ilginin bir yolculuğudur, ... ...bu yolculuk, Doğu Afrika da atalarımızın fosil kalıntılarını aramak... ...ve evrimsel geçmişimizi bir araya getirmek için bulunduğumuzda... ...ailemin son üç jenerasyonunun... ... odak noktası haline gelen evrimsel yolculuktur, bu yolculuk.
And this is how we look for them. A group of dedicated young men and women walk very slowly out across vast areas of Africa, looking for small fragments of bone, fossil bone, that may be on the surface. And that's an example of what we may do as we walk across the landscape in Northern Kenya, looking for fossils. I doubt many of you in the audience can see the fossil that's in this picture, but if you look very carefully, there is a jaw, a lower jaw, of a 4.1-million-year-old upright-walking ape as it was found at Lake Turkana on the west side. (Laughter) It's extremely time-consuming, labor-intensive and it is something that is going to involve a lot more people, to begin to piece together our past. We still really haven't got a very complete picture of it.
Burada onları nasıl aradığımız görülüyor. Bu iş için tahsis edilmiş genç erkekler ve bayanlardan oluşan bir grup... ...Afrika' nın geniş alanları üstünde yavaşça yürüyerek... ...küçük kemik parçalarını ve yüzeyde olabilecek kemik fosillerini arar. Ve bu yürüyüşümüzün bir örneğidir... ...manzara Kenya da fosil ararken. Birçoğunuzun bu fotoğraftaki fosili... fark etmediğini düşünüyorum. Fakat dikkatli bakarsanız, bir çene var- alt çene... ...4.1 milyon yaşında dik yürüyen bir maymunun çenesi... ...batı tarafında Turkana gölünde bulunduğu gibi. (Gülüşmeler) Bu iş, fazlasıyla zaman alan, yoğun emek gerektiren... ...ve geçmişimizi bir araya getirebilmek için... ...daha fazla insana ihtiyaç duyulan bir iştir. Aslında hala tam bir resme sahip değiliz.
When we find a fossil, we mark it. Today, we've got great technology: we have GPS. We mark it with a GPS fix, and we also take a digital photograph of the specimen, so we could essentially put it back on the surface, exactly where we found it. And we can bring all this information into big GIS packages, today. When we then find something very important, like the bones of a human ancestor, we begin to excavate it extremely carefully and slowly, using dental picks and fine paintbrushes. And all the sediment is then put through these screens, and where we go again through it very carefully, looking for small bone fragments, and it's then washed.
Bir fosil bulduğumuzda, onu işaretliyoruz. Artık üstün bir teknolojimiz var, GPS imiz var. Fosili GPS tespitiyle işaretliyoruz... ...ve ayrıca numunenin dijital bir fotoğrafını çekiyoruz... ...böylece onu yerine geri koyabiliyoruz... ...tam bulduğumuz yere... ...ve artık tüm bu bilgileri büyük CBS paketleriyle taşıyabiliyoruz. Daha sonra, bir insan soyunun kemikleri gibi... ...bir şey bulduğumuzda.... ...hassas kazmalar ve ince boya fırçaları kullanarak... ...son derece dikkatli bir şekilde kazmaya başlarız. Tüm tortu bu ekranlar sayesinde alınır... ...küçük kemik parçaları için... ...orada dikkatli bir şekilde tekrar arama yaparız, sonrasında kemikler yıkanır.
And these things are so exciting. They are so often the only, or the very first time that anybody has ever seen the remains. And here's a very special moment, when my mother and myself were digging up some remains of human ancestors. And it is one of the most special things to ever do with your mother. (Laughter) Not many people can say that.
Birinin kalıntıları sık sık yada ilk defa görmesi... ...çok heyecan vericidir. Ve burası çok özel bir andı... ...ben ve annem bir insan atasının kalıntılarını kazıyorduk... ...bunu herzaman annenizle yapmanız... ...en özel şeylerden biridir. (Gülüşmeler) Birçok kişi bunu söyleyemez.
But now, let me take you back to Africa, two million years ago. I'd just like to point out, if you look at the map of Africa, it does actually look like a hominid skull in its shape. Now we're going to go to the East African and the Rift Valley. It essentially runs up from the Gulf of Aden, or runs down to Lake Malawi. And the Rift Valley is a depression. It's a basin, and rivers flow down from the highlands into the basin, carrying sediment, preserving the bones of animals that lived there.
Fakat şimdi sizi Afrika da iki milyon yıl öncesine götürmek istiyorum. Haritaya bakarsanız, göstermek istiyorum ki... ...oradaki, şekil olarak bir Hominid kafatası gibi gözüküyor. Şimdi Doğu Afrika da ki Rift Vadisi ne gideceğiz. Bu vadi Aden Körfezin den doğmaktadır... ...ve Malawi Gölü ne akmaktadır. Rift Vadisi bir çöküntü vadisidir. Aynı zamanda bu vadi, bir havza özelliği taşır, yaylalardan havzaya... ...tortu taşıyan ve orada yaşayan hayvanların kemiklerini sürükleyen nehirler akar.
If you want to become a fossil, you actually need to die somewhere where your bones will be rapidly buried. You then hope that the earth moves in such a way as to bring the bones back up to the surface. And then you hope that one of us lot will walk around and find small pieces of you. (Laughter) OK, so it is absolutely surprising that we know as much as we do know today about our ancestors, because it's incredibly difficult, A, for these things to become -- to be -- preserved, and secondly, for them to have been brought back up to the surface. And we really have only spent 50 years looking for these remains, and begin to actually piece together our evolutionary story.
Bir fosil olmak istiyorsanız, aslında kemiklerinizin çabucak gömüleceği... ...bir yerde ölmeniz gerekiyor. O zaman dünyanın hareketinin... ...kemiklerinizi tekrar yeryüzüne çıkaracağını umut edersiniz. Ve sonrasında bizden biri nin arayarak... ...sizin küçük parçalarınızı bulmasını beklersiniz. (Gülüşmeler) Evet, atalarımız hakkında günümüz kadar bilgi sahibi olmamız... ...aslında gerçekten şaşırtıcıdır. Çünkü bu inanılmaz derecede zordur... ...bunların meydana gelmesi, kemiklerin zarar görmemesi... ...sonra, onların günyüzüne çıkmış olması. Biz gerçekten 50 yılımızı sadece bu kalıntıları arayarak geçirdik... ...ve evrimsel hikayemizi oluşturmaya başladık.
So, let's go to Lake Turkana, which is one such lake basin in the very north of our country, Kenya. And if you look north here, there's a big river that flows into the lake that's been carrying sediment and preserving the remains of the animals that lived there. Fossil sites run up and down both lengths of that lake basin, which represents some 20,000 square miles. That's a huge job that we've got on our hands. Two million years ago at Lake Turkana, Homo erectus, one of our human ancestors, actually lived in this region. You can see some of the major fossil sites that we've been working in the north. But, essentially, two million years ago, Homo erectus, up in the far right corner, lived alongside three other species of human ancestor. And here is a skull of a Homo erectus, which I just pulled off the shelf there. (Laughter)
Ülkemiz Kenya'nın tam Kuzeyindeki... ...bu tür bir göl olan Turkana gölüne gidelim. Burada kuzeye bakarsanız, oralarda yaşayan hayvanların... ...tortularını taşıyarak ve kalıntılarını sürükleyerek akan... ...büyük bir nehir var. Fosil alanları, yirmi bin millik bir alanı teşkil eden havza gölü boyunca... ...hem yukarı hem aşağı uzanmaktadır. Bu bizim için büyük bir uğraştır. İki milyon yıl önce Turkana Gölün de... ...bizim atalarımızdan biri olan Homo Erectus... ...tam olarak bu bölgede yaşamıştır. Kuzeyde çalıştığımız ana fosil alanlarını görebilirsiniz... ...fakat aslında, iki milyon yıl önce... ...Homo Erectus, sağ üst köşede... ...diğer üç insan türüyle birlikte yaşamıştır. Burada, raftan şimdi aldığım... ...bir Homo Erectus un kafatası var. (Gülüşmeler)
But it is not to say that being a single species on planet Earth is the norm. In fact, if you go back in time, it is the norm that there are multiple species of hominids or of human ancestors that coexist at any one time. Where did these things come from? That's what we're still trying to find answers to, and it is important to realize that there is diversity in all different species, and our ancestors are no exception. Here's some reconstructions of some of the fossils that have been found from Lake Turkana.
Fakat, bu, dünya da tek bir tür olmanın bir norm olduğu anlamına gelmiyor. Aslında zaman içinde geriye gidersek... ...hominidlerin çoklu türlerinin olması ya da her hangi bir zamanda insan atalarının... ...birlikte var olmaları normdur. Bunlar Nereden Geldi? Bu, cevaplarını bulabilmek için sürekli üstünde çalıştığımız sorudur... ...ve dikkat edilmesi gereken şudur ki; tüm farklı türlerde çeşitlilik vardır... ...ve atalarımız istisna değildir. Burada, Turkana Gölünden bazı fosillerin... ...canlandırmaları var.
But I was very lucky to have been brought up in Kenya, essentially accompanying my parents to Lake Turkana in search of human remains. And we were able to dig up, when we got old enough, fossils such as this, a slender-snouted crocodile. And we dug up giant tortoises, and elephants and things like that. But when I was 12, as I was in this picture, a very exciting expedition was in place on the west side, when they found essentially the skeleton of this Homo erectus.
Fakat, ben, Kenya da yetiştiğim için... ...ve Turkana gölündeki insan kalıntıları araştırmasında ailemle birlikte çalıştığım için... ...kendimi çok şanslı hissediyorum. Yeteri kadar tecrübe sahibi olduğumuzda... ...bu şekildeki fosilleri kazmaya başladık, burada ince burunlu bir timsah... ...dev kaplumbağalar, filler ve bu tür kalıntıları kazıyorduk. Ben, bu resimde 12 yaşımdayken... ...batı tarafında çok heyecan verici bir keşif yaşandı... ...bu Homo Erectus un gerçek bir iskeleti bulunmuştu.
I could relate to this Homo erectus skeleton very well, because I was the same age that he was when he died. And I imagined him to be tall, dark-skinned. His brothers certainly were able to run long distances chasing prey, probably sweating heavily as they did so. He was very able to use stones effectively as tools. And this individual himself, this one that I'm holding up here, actually had a bad back. He'd probably had an injury as a child. He had a scoliosis and therefore must have been looked after quite carefully by other female, and probably much smaller, members of his family group, to have got to where he did in life, age 12. Unfortunately for him, he fell into a swamp and couldn't get out. Essentially, his bones were rapidly buried and beautifully preserved.
Bu iskeletin bir Homo Erectus a ait olduğu bağlantısını kurdum... ...çünkü o öldüğünde benimle aynı yaştaydı. Ve ben, onu uzun boylu, esmer tenli biri olarak hayal ettim. Kuşkusuz kardeşleri uzun mesafeleri koşabiliyor ve avlanabiliyordu... ...muhtemelen de bunu yaparken terliyorlardı. Eminim ki taşları etkili bir şekilde araç olarak kullanabiliyordu. Bu kişi, şuan burada elimde tuttuğum... ...geçmişinde muhtemelen bir sakatlık geçirmiş. Omurgasında bir skalyozu vardı bu yüzden... ...bir kadın tarafından dikkatlice bakımı sağlanmış olmalı... ...muhtemelen ailesinden daha küçük kişiler, 12 yaşına kadar hayatında bunlar oldu. Ne yazık ki bir bataklığa düşmüş... ...ve oradan çıkamamış. Aslında, kemikleri hemen gömülmüş... ...güzelce korunmuş.
And he remained there until 1.6 million years later, when this very famous fossil hunter, Kamoya Kimeu, walked along a small hillside and found that small piece of his skull lying on the surface amongst the pebbles, recognized it as being hominid. It's actually this little piece up here on the top. Well, an excavation was begun immediately, and more and more little bits of skull started to be extracted from the sediment. And what was so fun about it was this: the skull pieces got closer and closer to the roots of the tree, and fairly recently the tree had grown up, but it had found that the skull had captured nice water in the hillside, and so it had decided to grow its roots in and around this, holding it in place and preventing it from washing away down the slope. We began to find limb bones; we found finger bones, the bones of the pelvis, vertebrae, ribs, the collar bones, things that had never, ever been seen before in Homo erectus. It was truly exciting. He had a body very similar to our own, and he was on the threshold of becoming human.
Ve fosili 1.6 milyon yıl sonrasına kadar kalmış... ...resimdeki ünlü fosil avcısı, Kamoya Kimeu... ...küçük bir yamaç boyunca yürüyüp... ...yerde, çakıl taşları arasında duran bir kafatası parçasını bulduğunda... ...onun, bir Hominid'e ait olduğunu fark etmişti. O, tam olarak burada üst kısımdaki parça. Sonrasında hemen bir kazıya başlandı... ...ve tortunun içinden... ...daha küçük kafatası parçaları çıkarılmaya başlandı. Burada işi eğlenceli kılan... ...kafatası parçalarının yeni büyüyen bir ağacın köklerine... ...yakınlaşmış, iç içe girmiş olmasıydı... ...yamaçta kafatasının, içinde su biriktirmesi... ...ağacın, köklerini kafatasının içinde ve etrafında büyütmesini sağladı... ...böylece kökler, onun aşağı doğru kayıp gitmesini engellemiş oldu. Parmak, kalça, omurga, köprücük kemikleri gibi... ...daha önce Homo erectus da görülmemiş... ...kemikleri bulmaya başladık... Bu gerçekten heyecan vericiydi. Bizimkine çok benzeyen bir vücudu vardı... ...ve insan olmanın eşiğindeydi...
Well, shortly afterwards, members of his species started to move northwards out of Africa, and you start to see fossils of Homo erectus in Georgia, China and also in parts of Indonesia. So, Homo erectus was the first human ancestor to leave Africa and begin its spread across the globe. Some exciting finds, again, as I mentioned, from Dmanisi, in the Republic of Georgia. But also, surprising finds recently announced from the Island of Flores in Indonesia, where a group of these human ancestors have been isolated, and have become dwarfed, and they're only about a meter in height. But they lived only 18,000 years ago, and that is truly extraordinary to think about.
...türünün üyeleri kısa bir süre sonra... ...Afrika dışında kuzeye doğru göç etmeye başladı... ...burada Homo erectus un fosillerini görüyorsunuz... ...Gürcistan da, Çin de, ve ayrıca Endonezya nın çeşitli bölgelerinde. Görüyoruz ki, Afrika dan ilk ayrılan ve dünya çapında yayılmaya başlayan... ...ilk insan atası Homo erectus tur. Gürcistan' ın başkenti Dmanisi de... ...yeni önemli bulgular var. Ve ayrıca son zamanlarda... ...yaklaşık bir metre civarında cüce boylu bu insan atalarından oluşan... ...bir grubun karantina altına alındığı Endonezya nın Flores Adalarında... ...çarpıcı bulgular olduğu söylendi. Fakat onlar tam 18.000 yıl önce yaşamıştı... ...ve bu, gerçekten düşünmesi olağanüstü bir şey.
Just to put this in terms of generations, because people do find it hard to think of time, Homo erectus left Africa 90,000 generations ago. We evolved essentially from an African stock. Again, at about 200,000 years as a fully-fledged us. And we only left Africa about 70,000 years ago. And until 30,000 years ago, at least three upright-walking apes shared the planet Earth.
İnsanlara zaman olarak düşünmek zor geldiği için... ...bu süreye nesiller açısından bakarsak... ...Homo erectus Afrika' dan 90.000 nesil önce ayrılmıştır. Aslında biz, Afrikalı bir nesilden evrimleştik. Yaklaşık 200,000 yılda tam olarak olgunlaşmış hale geldik... ...ve Afrika dan yanlızca 70.000 yıl önce ayrıldık. 30.000 yıl öncesine kadar, en az üç dik yürüyen maymun... ...dünyayı paylaşıyordu.
The question now is, well, who are we? We're certainly a polluting, wasteful, aggressive species, with a few nice things thrown in, perhaps. (Laughter) For the most part, we're not particularly pleasant at all. We have a much larger brain than our ape ancestors. Is this a good evolutionary adaptation, or is it going to lead us to being the shortest-lived hominid species on planet Earth?
Şimdiki soru; "Biz Kimiz?" Biz,aslında bir kaç iyi yanımız olsa da... ...kirliliğe yol açan, savurgan, kavgacı türleriz. (Gülüşmeler) Genelde hiç iç açıcı değiliz. Maymun atalarımızdan daha büyük bir beyine sahibiz. Bu, iyi bir evrimsel adaptasyon mu? Ya da bizi dünyadaki... ...kısa ömürlü hominid türlerinden olmaya götürecek mi?
And what is it that really makes us us? I think it's our collective intelligence. It's our ability to write things down, our language and our consciousness. From very primitive beginnings, with a very crude tool kit of stones, we now have a very advanced tool kit, and our tool use has really reached unprecedented levels: we've got buggies to Mars; we've mapped the human genome; and recently even created synthetic life, thanks to Craig Venter.
Ve bizi biz yapan nedir? Bence, bizi biz yapan; kollektif zekamızdır. Birşeyleri yazıya dökebilme yeteneğimizdir, ... ...konuşma yeteneğimiz ve bilincimizdir. Kaba taşlardan oluşan araç gereçlerin kullanıldığı ilkel çağların ardından... ...günümüzde çok gelişmiş bir araç-gereç imkanına sahibiz... ...ve bunların kullanımı, daha önce hiç görülmemiş düzeylere ulaşmıştır. Mars'a giden uzay araçlarımız var, insan genomu haritası çizildi... ...hatta son zamanlarda Craig Venter sayesinde Sentetik Hayat bile yaratıldı.
And we've also managed to communicate with people all over the world, from extraordinary places. Even from within an excavation in northern Kenya, we can talk to people about what we're doing. As Al Gore so clearly has reminded us, we have reached extraordinary numbers of people on this planet. Human ancestors really only survive on planet Earth, if you look at the fossil record, for about, on average, a million years at a time. We've only been around for the past 200,000 years as a species, yet we've reached a population of more than six and a half billion people.
Ayrıca, dünyanın farklı bölgelerinde olan insanlar arasındaki... ...iletişimi sağlamayı başardık. Kenya'nın kuzeyindeki bir kazı esnasında bile... ...insanlara o anda ne yaptığımızı anlatabiliyoruz. Albert Gore'nin açıkça söylediği gibi: ... ...bu gezegende, olağanüstü seviyedeki... ...insan sayısına ulaştık. Fosil kayıtlarına baktığımızda... ...insan ataları yaklaşık olarak ortalama... ...bir milyon yıldır dünya üzerinde yok olmadan kalmıştır. Bir tür olarak geçmiş iki yüz bin yıldan günümüze varlığımızı sürdürüyoruz, ... ...günümüzde 6.5 milyon üzerinde insan sayısının mevcut olduğu bir nüfusa ulaştık.
And last year, our population grew by 80 million. I mean, these are extraordinary numbers. You can see here, again, taken from Al Gore's book. But what's happened is our technology has removed the checks and balances on our population growth. We have to control our numbers, and I think this is as important as anything else that's being done in the world today. But we have to control our numbers, because we can't really hold it together as a species.
Ve dünya üzerindeki nüfusumuz geçen yıl 80 milyon kişi arttı. Söylemek istediğim; nüfusun çok aşırı artış göstermiş olması. Burada, Albert Gore'nin kitabından alınan oranları görüyorsunuz... ...ne yazık ki; teknolojide yaşanan gelişmeler... ...nüfus artışı üzerindeki kontrol ve dengeyi ortadan kaldırdı. Nüfus artışını kontrol altına almak zorundayız, ve bence bu... ...yapılan diğer her şey kadar büyük bir öneme sahip. Nüfus sayısını kontrol etmemiz gerekiyor... ...çünkü, bu sayıyı bir tür olarak daha fazla sürdüremeyiz.
My father so appropriately put it, that "We are certainly the only animal that makes conscious choices that are bad for our survival as a species." Can we hold it together? It's important to remember that we all evolved in Africa. We all have an African origin. We have a common past and we share a common future. Evolutionarily speaking, we're just a blip. We're sitting on the edge of a precipice, and we have the tools and the technology at our hands to communicate what needs to be done to hold it together today. We could tell every single human being out there, if we really wanted to. But will we do that, or will we just let nature take its course?
Yeri gelmişken babamın bir sözünden bahsetmek istiyorum... ..."Biz, bir tür olarak hayatta kalabilmek için bilinçli bir şekilde... ...yanlış tercihler yapan tek hayvan türüyüz." Bu artışı daha fazla sürdürebilir miyiz? Unutulmaması gerekir ki; hepimiz Afrika da evrim geçirdik. Hepimizin Afrikalı bir kökeni var. Ortak bir geçmişimiz ve paylaşacağımız ortak bir geleceğimiz var. Evrimsel olarak biz sadece bir sinyal iz. Bir uçurumun kenarında oturuyoruz, ... ...ve hayatta kalabilmek için gerekli olan ihtiyaçlarımızı... ...başkalarına iletebilecek araç gereçlerimiz ve... ...teknolojik imkanlarımız var. Her insanın gerçekten istediğinde bu imkanları kullanabileceğini söyleyebiliriz. Fakat, bunu mu yapacağız, yoksa doğanın kendi doğal akışını sürdürmesine izin mi vereceğiz?
Well, to end on a very positive note, I think evolutionarily speaking, this is probably a fairly good thing, in the end. I'll leave it at that, thank you very much. (Applause)
Olumlu bir yaklaşımla bitirmek için... ...son olarak, evrimsel açıdan konuşmak gerekirse... ...bence bu, belkide iyi bir şeydir. Burada bitiriyorum, çok teşekkürler. (Alkış)