So I'm a professional poker player, and today, I want to talk about three things that the game has taught me around decision-making that I find apply to everyday life.
Ben profesyonel bir poker oyuncusuyum ve bugün bu oyunun bana karar verme konusunda öğrettiği ve günlük hayatta uyguladığım üç şey hakkında konuşmak istiyorum.
Now the first of these things is about luck. Now, like poker, life is also a game of skill and luck, and when it comes to the biggest things we care about -- health, wealth and relationships -- these outcomes don't only depend on the quality of our decision-making, but also the roll of life's dice. For example, we can be perfectly health-conscious and still get unlucky with something like cancer. Or we can smoke 20 a day and live to a ripe old age, and this kind of ambiguity can make it hard for us to know how good our strategies are, sometimes, especially when we're experiencing a lot of success.
Bu üç şeyden ilki şans. Tıpkı poker gibi hayat da bir yetenek ve şans oyunu ve en çok önemsediğimiz şeyler söz konusu olduğunda -sağlık, zenginlik ve ilişkiler gibi- bu sonuçlar yalnızca bizim karar verme kalitemize dayanmıyor, hayatın gidişatına da dayanıyor. Örneğin tamamen sağlık odaklı olabiliriz ve yine de kanser gibi bir şanssızlığa yakalanabiliriz. Veya günde 20 sigara içip çok uzun yaşayabiliriz, işte bu tür belirsizliker bazen stratejilerimizin ne kadar iyi olduğunu anlamamızı zorlaştırabiliyor, özellikle de çok başarı elde ettiğimiz zaman.
For example, back in 2010, I won a really big poker tournament known as the European Poker Tour. And because I'd only been playing full-time for about a year, when I won, I assumed I must be rather brilliant. In fact, I thought I was so brilliant that I not only got rather lazy with studying the game, but I also got more risky, started playing in the biggest tournaments I could against the very best in the world. And then my profit graph went from a thing of beauty to something kind of sad, with this worrying downhill trend for a long time, until I finally realized that I was overestimating my skill level, and got my act together.
Örneğin 2010 yılında Avrupa Poker Turu olarak bilinen büyük bir poker turnuvasını kazandım. Öncesinde sadece yaklaşık bir yıl poker oynadığım için kazandığımda oldukça zeki olduğum fikrine kapıldım. Hatta o kadar zeki olduğumu düşündüm ki oyunu oynarken tembellik yapmakla kalmadım, daha çok risk almaya başladım, oynayabileceğim en büyük turnuvalarda oynamaya başladım, dünyanın en iyilerine karşı. Kâr grafiğim çok güzelken çok üzücü bir hâl aldı, bu endişe verici düşüş bir süre devam etti, ta ki yeteneğimi abarttığımı fark edene kadar ve sonra kendimi toparladım.
And this kind of reminds me of what we've been seeing in the cryptocurrency space, at least in 2017, where the only thing that's been going up faster than the markets themselves is the number of "senior investment specialists" who have been appearing out of nowhere. Now I'm not saying it's not possible to have a strategic edge, but at the same time, it's very easy to feel like a genius when you're in a market that's going up so fast that even the worst strategies are making a profit. So when we're experiencing success, it's important to take a moment to really ask ourselves how much of it is truly down to us, because our egos love to downplay the luck factor when we're winning.
Bu bana kripto bara biriminde en azından 2017 yılında ne gördüğümüzü hatırlatıyor, pazarların kendinden daha hızlı artış gösteren tek şeyin hiç yoktan var olan olgun yatırım uzmanları sayısı olduğu zamanı. Stratejik bir avataj sağlamanın imkansız olduğunu söylemiyorum ama aynı zamanda en kötü stratejilerin bile kâr ettiği bu kadar hızlı artış gösteren bir pazardayken kendinizi dahi gibi hissetmek çok kolay. Yani biz başarı elde ettiğimizde kendimize şu soruyu sorabilmek çok önemli: Bunun ne kadar bana özgü? Çünkü kazandığımız zaman egomuz şans faktörünü azaltmayı çok sever.
Now, a second thing poker taught me is the importance of quantifying my thinking. When you're playing, you can't just get away with going, "Eh, they're probably bluffing." That's just going to lose you a bunch of money, because poker is a game of probabilities and precision, and so you have to train yourself to think in numbers. So now, whenever I catch myself thinking vaguely about something really important, like, "It's unlikely I'll forget what I want to say in my TED Talk," I now try to estimate it numerically.
Pokerin bana öğrettiği ikinci şey düşünce şeklini sayısallaştırmanın önemi. Poker oynarken sürekli şu yaklaşımla ilerleyemezsiniz, ''Muhtemelen blöf yapıyor.'' Bu yalnızca size bir sürü para kaybettirecek çünkü poker bir olasılıklar ve kesinlikler oyunu ve bu yüzden kendinizi sayılar hâlinde düşünme konusunda eğitmelisiniz. Ne zaman kendimi önemli bir şey hakkında belli belirsiz düşünürken bulsam, mesela şunun gibi, ''TED konuşmamda ne söylemek istediğimi unutmam muhtemel değil.'' artık bunu sayısal olarak değerlendiriyorum.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Trust me, it helps a lot with the planning process. And the thing is, almost anything that could possibly happen here today, or at any point in the future, can also be expressed as a probability, too.
İnanın bana, planlama sürecinde çok faydası oluyor. Aslına bakarsanız bugün burada olabilecek nerdeyse her şey veya gelecekte herhangi bir nokta olasılık olarak da ifade edilebilir.
(Laughter)
(Kahkahalar)
So now I also try to speak in numbers as well. So if someone asks me, "Hey, Liv, do you think you're going to come along to that thing tonight?" instead of just saying to them, "Yeah, probably," I actually give them my best estimate -- say, 60 percent. Because -- I know that sounds a little odd -- but the thing is, I ran a poll on Twitter of what people understand the word "probably" to mean, and this was the spread of answers. Enormous! So apparently, it's absolutely useless at actually conveying any real information.
Ben de o yüzden artık sayılar hâlinde konuşmaya çalışıyorum. Biri bana soru sorarsa ''Hey Liv, bu akşamki etkinliğe geliyorsun değil mi?'' onlara ''Evet, muhtemelen'' yerine en iyi değerlendirmemi sunuyorum; mesela yüzde 60 olasılıkla. Kulağa tuhaf geldiğini biliyorum ama bakın, Twitter'da bir anket yaptım, insanların ''muhtemelen''den ne anladığını sorguladım ve işte ortaya çıkan yanıtlar. Müthiş! Görünen, gerçek bilgi alışverişinde bu tamamen faydasız bir kelime.
So if you guys catch yourselves using these vague words, like "probably" or "sometimes," try, instead, using numbers, because when we speak in numbers, we know what lands in the other person's brain.
Bu belirsiz kelimeleri kullandığınızı fark ettiğinizde, yani ''muhtemelen'' veya ''bazen'' gibi, sayıları kullanmaya çalışın çünkü sayı kullandığımız zaman diğer kişinin ne kavradığını biliyoruz.
Now, the third thing I want to touch on today is intuition. How often have you seen these kinds of inspirational memes in your Facebook feed?
Değinmek istediğim üçüncü şey de içgüdü. Facebook akışınızda bu tür ilham verici esprilerle ne kadar sık karşılaşıyorsunuz?
[Always trust your gut feeling and never second-guess.]
[İçgüdülerinize hep güvenin ve ikinci tahminde bulunmayın.]
They're nice, right? It's lovely. Yes. "Trust your soul." Well, they're terrible advice. These are some of the best poker players in the world right now. Do they look like people who live purely off feelings and intuitions?
Çok hoşlar, değil mi? Hoş, evet. ''Ruhunuza güvenin.'' Bunlar korkunç tavsiyeler. Bu gördükleriniz dünyadaki en iyi poker oyuncularından bazıları. Hislerine ve içgüdülerine göre yaşayan insanlara mı benziyorlar?
(Laughter)
(Kahkahalar)
Look at them! Obviously, these guys are about slow, careful analysis, and that's because the game has outgrown the days where pure street smarts and people-reading can get you to the top. And that's because our intuitions aren't nearly as perfect as we'd like to believe. I mean, it'd be great, whenever we're in a tough spot, to just have an answer appear to us from some magical source of inspiration. But in reality, our gut is extremely vulnerable to all kinds of wishful thinking and biases.
Onlara bir bakın! Bu insanların yavaş ve özenli analiz yapan insanlar olduğu çok açık ve bunun sebebi, şehir zekâsı ve insan okumanın sizi en üstlere taşıdıgı günler poker için geride kaldı. Çünkü içgüdülerimiz inanmak istediğimiz kadar kusursuz değil. Tabii ki zor bir durumdayken sihirli bir ilham anında aradığımız yanıtın belirmesi harika olurdu. Ancak gerçek hayatta içgüdülerimiz her tür istek ve ön yargılara karşı aşırı savunmasız.
So then, what is our gut good for? Well, all the studies I've read conclude that it's best-suited for everyday things that we have lots and lots of experience in, like how we just know that our friend is mad at us before we've even said anything to them, or whether we can fit our car into a tight parking spot. But when it comes to the really big stuff, like what's our career path going to be or who should we marry, why should we assume that our intuitions are better calibrated for these than slow, proper analysis? I mean, they don't have any data to be based off.
Peki içgüdülerimiz ne zaman iyi? Okuduğum tüm çalışmalara göre günlük şeyler için ideal, çok fazla deneyimimizin olduğu şeylerde, mesela tek kelime etmemişken arkadaşımızın bize kızgın olduğunu bilmek veya dar bir park alanına arabamızın sığdırabileceğimizi bilmek. Ancak gerçekten ciddi bir konu olduğunda, mesela kariyerimiz nasıl bir yön alacak veya kimle evlenmeliyiz konusu, niçin içgüdülerimizin yavaş ve düzgün analizlere göre daha iyi olduğu kanısındayız? Üzerine dayandırabileceğimiz hiçbir veri yok.
So my third lesson is, while we shouldn't ignore our intuitions, we shouldn't overprivilege them either. And I'd like to summarize these three lessons today with my own set of memes, with more of a poker-player twist.
Üçüncü dersim, içgüdülerimizi gözardı etmemeliyiz ama öncelikli hâle de getirmemeliyiz. Ben bu üç dersi kendi yaptığım esprilerle özetlemek istiyorum, poker oyuncusu tarzı ekleyerek.
"Success is sweetest when you achieve it across a large sample size."
''Büyük bir çapta olduğu zaman başarı en tatlı olduğu zamandır.''
(Laughter)
(Kahlahalar)
"Your gut is your friend and so is a cost-benefit analysis.
''İçgüdüleriniz arkadaşınız, kâr odaklı analiz de öyle.''
(Laughter)
(Kahkahalar)
"The future is unknown, but you can damn well try and estimate it."
''Gelecek bilinmiyor ama kesinlikle değerlendirmeye çalışabilirsiniz.''
Thank you.
Teşekkürler.
(Applause)
(Alkışlar)