I want to discuss with you this afternoon why you're going to fail to have a great career.
Ben, bu öğlen sizinle neden harika bir kariyer elde etmekte başarısız olacağınızı tartışmak istiyorum. (Kahkahalar)
(Laughter)
I'm an economist.
Ben bir ekonomistim. Ve kasvetliyim.
I do dismal. End of the day, it's ready for dismal remarks. I only want to talk to those of you who want a great career. I know some of you have already decided you want a good career. You're going to fail, too.
Günün sonu, üzücü yorumların zamanı. Ben aranızdan sadece harika bir kariyer isteyenlerle konuşmak istiyorum. Biliyorum ki, bazılarınız çoktan harika bir kariyer istediklerine karar verdiler.
(Laughter)
Siz de başarısız olacaksınız -- (Kahkahalar)
Because -- goodness, you're all cheery about failing.
çünkü -- Aman tanrım, hepiniz başarısız olma konusunda ne kadar da neşelisiniz.
(Laughter)
Kanadalı grup, şüphesiz. (Kahkahalar)
Canadian group, undoubtedly.
(Laughter)
İyi bir kariyer sahibi olmaya çalışanlar başarısız olacak
Those trying to have good careers are going to fail, because, really, good jobs are now disappearing. There are great jobs and great careers, and then there are the high-workload, high-stress, bloodsucking, soul-destroying kinds of jobs, and practically nothing in-between.
çünkü gerçekten de, iyi işler tükeniyor. Harika işler ve kariyerler var ve bolca stres, yüksek oranda iş yükü, kan emici, tekdüze ve can sıkıcı işler de var ve işten başka neredeyse hiçbir şey yok.
So people looking for good jobs are going to fail. I want to talk about those looking for great jobs, great careers, and why you're going to fail. First reason is that no matter how many times people tell you, "If you want a great career, you have to pursue your passion, you have to pursue your dreams, you have to pursue the greatest fascination in your life," you hear it again and again, and then you decide not to do it. It doesn't matter how many times you download Steven J.'s Stanford commencement address, you still look at it and decide not to do it.
Bu yüzden iyi iş arayan insanlar başarısız olacaklar. Harika işler ile kariyer arayanlar ve neden başarısız olacakları konusunda da konuşacağım. İlk sebep, insanlar size defalarca şöyle diyecekler: "Eğer harika bir kariyer istiyorsan, tutkunu sürdürmen, hayallerinin peşinden gitmen, hayatında seni en cezbeden, büyüleyen şeyi takip etmen gerek." tekrar tekrar bunu duysanız da sonunda yapmamaya karar vereceksiniz. Steven J.'nin Stanford'dan mezuniyet konuşmasını kaç kez indirirseniz indirin, yine ona bakacak ve yapmamaya karar vereceksiniz.
I'm not quite sure why you decide not to do it. You're too lazy to do it. It's too hard. You're afraid if you look for your passion and don't find it, you'll feel like you're an idiot, so then you make excuses about why you're not going to look for your passion. They are excuses, ladies and gentlemen. We're going to go through a whole long list -- your creativity in thinking of excuses not to do what you really need to do if you want to have a great career.
Neden böyle yaptığınız konusunda çok emin değilim. Bunu yapmak için çok tembelsiniz. Bu çok zor. Tutkunuz için bakmaktan ve onu bulamamaktan korkuyorsunuz, aptal gibi hissedeceksiniz, böylece neden tutkunuzu aramayacağınız hakkında bahaneler yaratıyorsunuz. Ve bunlar sadece bahaneler, bayanlar ve baylar. Şimdi, eğer harika bir kariyer istiyorsanız asıl yapmanız gereken neden yapmadığınız hakkında yaratıcılığınızla oluşturduğunuz bahanelerden oluşan uzun bir listenin üstünden geçeceğiz.
So, for example, one of your great excuses is:
Mesela, en büyük bahanelerinizden biri,
(Sigh)
"Harika kariyerler çoğu insan için sadece bir şans meselesi,
"Well, great careers are really and truly, for most people, just a matter of luck. So I'm going to stand around, I'm going to try to be lucky, and if I'm lucky, I'll have a great career. If not, I'll have a good career." But a good career is an impossibility, so that's not going to work.
o yüzden sadece bekleyeceğim ve şanslı olmayı deneyeceğim ve eğer şanslıysam, harika bir kariyere sahip olacağım. Eğer değilsem, iyi bir kariyerim olacak." Ama iyi bir kariyer olanaksız, dolayısıyla bu karar işlemeyecek. O zaman, diğer sebebiniz, "Evet, tutkularını takip eden özel
Then, your other excuse is, "Yes, there are special people who pursue their passions, but they are geniuses. They are Steven J. I'm not a genius. When I was five, I thought I was a genius, but my professors have beaten that idea out of my head long since."
insanlar var, ama onlar dâhiler. Onlar Steven J. Ben bir dâhi değilim. Beş yaşımdayken, dâhi olduğumu düşünmüştüm, ama öğretmenim bu fikri aklımdan çıkardığından
(Laughter)
beri çok uzun zaman oldu." (Kahkalar) Hmm?
"And now I know I am completely competent." Now, you see, if this was 1950, being completely competent -- that would have given you a great career. But guess what? This is almost 2012, and saying to the world, "I am totally, completely competent," is damning yourself with the faintest of praise.
"Ve şimdi biliyorum ki şu an tamamen yeterliyim." Şimdi, görüyorsunuz ki, eğer 1950'de olsaydık, tamamen yeterli olmak, size harika bir kariyer vermiş olurdu. Ama tahmin edin ne oldu? Yıl neredeyse 2012 ve dünyaya "Ben bütünüyle, tamamen yeterliyim," demek kendinizi övgülerin en sönüğüyle lanetlemektir. Ve sonrasında, tabii ki, bir başka bahane:
And then, of course, another excuse: "Well, I would do this, I would do this, but, but -- well, after all, I'm not weird. Everybody knows that people who pursue their passions are somewhat obsessive. A little strange. Hmm? Hmm? Okay? You know, a fine line between madness and genius. "I'm not weird. I've read Steven J.'s biography. Oh my goodness -- I'm not that person. I am nice. I am normal. I'm a nice, normal person, and nice, normal people -- don't have passion."
"Bunu yapardım, şunu yapardım, ama, ama nihayetinde ben tuhaf değilim. Herkes bilir ki hayallerini takip eden insanlar bir şekilde takıntılıdırlar. Biraz da garip? Hmm? Hmm? Oldu mu? Bilirsiniz, delilik ve zeka arasında ince bir çizgi. Ben garip değilim. Steven J.'nin biyografisini okudum. Aman aman. Ben bu insan değilim. Ben iyiyim. Ben normalim. Ben iyi, nomal bir insanım ve iyi, normal insanlar tutkuya sahip değillerdir.
(Laughter)
Ah. Ama hala harika bir kariyer istiyorum.
"Ah, but I still want a great career. I'm not prepared to pursue my passion, so I know what I'm going to do, because I have a solution. I have a strategy. It's the one Mommy and Daddy told me about. Mommy and Daddy told me that if I worked hard, I'd have a good career. So, if you work hard and have a good career, if you work really, really, really hard, you'll have a great career. Doesn't that, like, mathematically make sense?" Hmm. Not. But you've managed to talk yourself into that.
Ama tutkumun peşinden gitmek için hazır değilim, bu yüzden ne yapacağımı biliyorum, çünkü benim, benim bir çözümüm var. Bir stratejim var. Annemin ve babamın bana söylediği bir şey. Annem ve babam bana eğer sıkı çalışırsam, iyi bir kariyer elde edeceğimi söylediler. Dolayısıyla, eğer sıkı çalışıp iyi bir kariyere sahip oluyorsanız, eğer gerçekten çok çok sıkı çalışırsanız, harika bi kariyere sahip olacaksınız. Matematiksel olarak kulağa anlamlı gelmiyor mu?" Hmm. Hayır. (Kahkahalar) Ama kendinizi buna ikna etmeyi başardınız.
You know what? Here's a little secret: You want to work? You want to work really, really, really hard? You know what? You'll succeed. The world will give you the opportunity to work really, really, really, really hard. But, are you so sure that that's going to give you a great career, when all the evidence is to the contrary?
Biliyor musunuz? İşte sizi küçük bir sır. Çalışmak mı istiyorsunuz? Gerçekten çok çok çok sıkı mı çalışmak istiyorsunuz? Biliyor musunuz? Başarılı olacaksınız. Dünya size gerçekten çok çok çok sıkı çalışma şansını verecek, ama bütün kanıtlar tersine olmasına rağmen dünyanın size harika bir kariyer vereceğine emin misiniz? O zaman varsayalım ve aranızdan tutkularını bulmaya
So let's deal with those of you who are trying to find your passion. You actually understand that you really had better do it, never mind the excuses. You're trying to find your passion --
calışanları ele alalım. Gerçekten de bunu yapmanın sizin için daha iyi olacağını anladınız ve bahanelere aldırmadınız. Tutkunuzu bulmaya çalışıyorsunuz
(Sigh)
ve çok mutlusunuz.
and you're so happy. You found something you're interested in.
İlgilendiğiniz bir şey buldunuz.
"I have an interest! I have an interest!"
İlgimi çeken bir şey var! İlgimi çeken bir şey var! Söyle bana.
You tell me. You say, "I have an interest!" I say, "That's wonderful! And what are you trying to tell me?" "Well, I have an interest." I say, "Do you have passion?" "I have an interest," you say. "Your interest is compared to what?" "Well, I'm interested in this." "And what about the rest of humanity's activities?" "I'm not interested in them." "You've looked at them all, have you?" "No. Not exactly."
Diyorsunuz ki, "İlgimi çeken bir şey var." Diyorum ki, "Bu şahane!" Ve bana, bana neyi söylemeye çalışıyorsunuz? "İlgilendiğim bir şey var." Ben diyorum ki. "Bir tutkun var mı?" Sizse "İlgilendiğim bir şey var" diyorsunuz. İlginiz neye karşı? "Şununla ilgileniyorum." Peki geri kalan diğer aktiviteler? "Onlarla ilgilenmiyorum." Bütün hepsine baktın mı? "Hayır, tam olarak sayılmaz."
Passion is your greatest love. Passion is the thing that will help you create the highest expression of your talent. Passion, interest -- it's not the same thing. Are you really going to go to your sweetie and say, "Marry me! You're interesting."
Tutku en büyük aşkınız. Tutku sizin yeteniğinizi en üst düzeyde ifade etmenize yardım eden şeydir. Tutku, ilgi -- aynı şey değiller. Gerçekten de sevgilinize gidecek ve "Benimle evlen! İlginçsin." mi diyeceksiniz? (Kahkahalar)
(Laughter)
Won't happen. Won't happen, and you will die alone.
Gerçekleşmeyecek. Gerçekleşmeyecek ve yalnız öleceksiniz. (Kahkahalar)
(Laughter)
İstediğiniz şey, istediğiniz şey, istediğiniz şey:
What you want, what you want, what you want, is passion. It is beyond interest. You need 20 interests, and then one of them, one of them might grab you, one of them might engage you more than anything else, and then you may have found your greatest love, in comparison to all the other things that interest you, and that's what passion is.
tutku. İlginin ötesinde. 20 tane ilgiye ihtiyacınız var ve belki bunlardan biri sizi yakalayabilir, içlerinden biri sizi başka her şeyden daha çok bağlayıcı olabilir ve diğer şeylere kıyasla belki hayatınızdaki en büyük aşkı bulmuşsunuzdur; işte bu, sizin tutkunuz. Sevgilisine evlilik teklif eden bir arkadaşım var.
I have a friend, proposed to his sweetie. He was an economically rational person. He said to his sweetie, "Let us marry. Let us merge our interests."
Ekonomik olarak mantıklı davranan bir insan. Sevgilisine "Evlenmemize ve ilgilerimizi birleştirmize izin ver." dedi.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Yes, he did.
Evet, bunu dedi.
"I love you truly," he said. "I love you deeply. I love you more than any other woman I've ever encountered. I love you more than Mary, Jane, Susie, Penelope, Ingrid, Gertrude, Gretel -- I was on a German exchange program then. I love you more than --" All right. She left the room halfway through his enumeration of his love for her. After he got over his surprise at being, you know, turned down, he concluded he'd had a narrow escape from marrying an irrational person. Although, he did make a note to himself that the next time he proposed, it was perhaps not necessary to enumerate all of the women he had auditioned for the part.
"Seni içten seviyorum," dedi. "Seni derin bir sevgiyle seviyorum." "Seni daha önce karşılaştığım herhangi bir kadından daha çok seviyorum. Seni Mary'den, Jane'den, Susie'den, Penelope'dan, Ingrid'den, Gertrude'dan, Gretel'den daha çok seviyorum -- O zamanlar bir Alman değişim programındaydım." (Kahkahalar) "Seni --- dan da çok seviyorum" Pekâlâ. O, sevgilisine karşı olan aşkını sayarken kız odayı terk etti. Reddedilmiş olmanın yaşattığı şoku atlattıktan sonra, mantıksız bir insanla evlenmekten son anda ucuz kurtulduğu sonucuna vardı. Buna rağmen, bir daha evlenme teklifi ettiğinde önceden aynı rol için seçtiği kadınları tek tek saymanın gerekli bir şey olmadığını aklının bir köşesine yazdı. (Kahkahalar)
(Laughter)
İşin ana fikri ortada. Alternatifler için bakmalısıniz ki,
But the point stands. You must look for alternatives so that you find your destiny, or are you afraid of the word "destiny"? Does the word "destiny" scare you? That's what we're talking about. And if you don't find the highest expression of your talent, if you settle for "interesting," what the hell ever that means, do you know what will happen at the end of your long life? Your friends and family will be gathered in the cemetery, and there beside your gravesite will be a tombstone, and inscribed on that tombstone it will say, "Here lies a distinguished engineer, who invented Velcro." But what that tombstone should have said, in an alternative lifetime, what it should have said if it was your highest expression of talent, was, "Here lies the last Nobel Laureate in Physics, who formulated the Grand Unified Field Theory and demonstrated the practicality of warp drive."
kaderinizi bulabilesiniz ya da "kader" kelimesinden korkuyor musunuz? "Kader" kelimesi sizi korkutuyor mu? Bahsettiğimiz şey bu ve eğer yeteneğinizinin en yüksek şekilde ifade edilmiş halini bulmazsanız, sadece "ilgi çekici" olana razı olursanız, artık ne demek oluyorsa bu, uzun yaşamınızın sonunda ne olacağını biliyor musunuz? Aileniz ve arkadaşlarınız meazarlıkta toplanmış olacaklar ve orada mezarınızın tepesinde bir mezar taşı olacak ve üstüne şöyle bir yazı kazınmış olacak: "Burada Velcro'yu icat eden seçkin mühendis yatıyor." Ama mezartaşının asıl söylemesi gereken, alternatif bir hayatta, eğer yeteneğinizin en yüksek şekilde ifade edilmiş halinde olsaydınız yazması gereken "Burada Birleşik Alan Kuramı'nı formülize eden Warp sürücülerinin pratikte uygulanabilirliğini gösteren, Fizik dalında Nobel Ödülünü kazanmış biri yatıyor.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Velcro, indeed!
Velcro, tabii ki. (Kahkahalar)
(Laughter)
One was a great career. One was a missed opportunity. But then, there are some of you who, in spite of all these excuses, you will find, you will find your passion. And you'll still fail.
Biri harika bir kariyerdi. Biri kaçırılmış bir fırsattı. Ama diğer tarafta, aranızda bazıları var ki, bütün bu bahanalere rağmen, tutkunuzu, tutkunuzu bulacaksınız ve yine de başarısız olacaksınız.
You're going to fail, because -- because you're not going to do it, because you will have invented a new excuse, any excuse to fail to take action, and this excuse, I've heard so many times: "Yes, I would pursue a great career, but, I value human relationships --
Başarısız olacaksınız, çünkü tutkunuzu yapmayacaksınız, çünkü yeni bir bahane icat edeceksiniz, harekete geçmeyi başarısız kılacak bir bahane ve ben bu bahaneyi çok defalar duydum. "Evet, harika bir kariyer sürdürebilirdim ama ben insan ilişkilerine başarıdan daha büyük önem veriyorum."
(Laughter)
more than accomplishment. I want to be a great friend. I want to be a great spouse. I want to be a great parent, and I will not sacrifice them on the altar of great accomplishment."
Harika bir arkadaş olmak istiyorum. Harika bir eş olmak istiyorum. Harika bir ebeveyn olmak istiyorum ve ve bunları harika bir başarı için kurban etmeyeceğim."
(Laughter)
(Kahkahalar)
What do you want me to say? Now, do you really want me to say now, tell you, "Really, I swear I don't kick children."
Ne dememi istiyorsunuz? Şimdi, gerçekten şu an size şunu söylememi mi istiyorsunuz? "Gerçekten de, yemin ederim çocukları tekmelemiyorum." (Kahkahalar)
(Laughter)
Hmm? Kendinize verdiğiniz dünya görüşüne bir bakın.
Look at the worldview you've given yourself. You're a hero no matter what. And I, by suggesting ever so delicately that you might want a great career, must hate children. I don't hate children. I don't kick them. Yes, there was a little kid wandering through this building when I came here, and no, I didn't kick him.
Ne olursa olsun, siz bir kahramansınız ve ben, incelikle öneriyorum ki, eğer ki harika bir kariyer istiyorsanız,çocuklardan nefret etmelisiniz. Ben çocuklardan nefret etmiyorum. Onları tekmelemiyorum. Evet, buraya geldiğimde binanın etrafında gezinen küçük bir çocuk vardı ve hayır, onu tekmelemedim. (Kahkahalar)
(Laughter)
Elbette, ona bu binanın sadece yetişkinler için olduğunu söylemek
Course, I had to tell him the building was for adults only, and to get out. He mumbled something about his mother, and I told him she'd probably find him outside anyway. Last time I saw him, he was on the stairs crying.
ve onu dişarı çıkarmak zorundaydım. Annesi hakkında bir şeyler geveledi ve ben ona büyük ihtimalle annesini dışarıda bir şekilde bulacağını söyledim. Onu son gördüğümde, merdivenlerde ağlıyordu. (Kahkahalar)
(Laughter)
Tam bir korkak kedi. (Kahkahalar)
What a wimp.
(Laughter)
Ama ne demek istiyorsunuz? Bu sizin benden söylememi beklediğiniz şey.
But what do you mean? That's what you expect me to say. Do you really think it's appropriate that you should actually take children and use them as a shield? You know what will happen someday, you ideal parent, you? The kid will come to you someday and say, "I know what I want to be. I know what I'm going to do with my life." You are so happy. It's the conversation a parent wants to hear, because your kid's good in math, and you know you're going to like what comes next. Says your kid, "I have decided I want to be a magician. I want to perform magic tricks on the stage."
Gerçekten de düşünüyorsunuz ki, çocukları bir kalkan gibi kullanmak, yerinde ve uygun bir durum. Biliyor musunuz bir gün ne olacak, size, ideal aileye, size? Bu çocuk bir gün size gelecek ve şöyle diyecek: "Ne olmak istediğimi biliyorum. Hayatımla ne yapacağımı biliyorum." Çok mutlusunuz, Bu ailelerin duymak isteyeceği bir sohbet, çünkü çocuğunuz matematikte iyi ve biliyorsunuz ki söyleyeceği şeyi seveceksiniz. Çocuğunuz şunu diyor: "Karar verdim ki ben bir sihirbaz olmak istiyorum. Sahnede sihir numaralarını sergilemek istiyorum."
(Laughter)
(Kahkahalar)
And what do you say? You say, you say, "That's risky, kid. Might fail, kid. Don't make a lot of money at that, kid. I don't know, kid, you should think about that again, kid. You're so good at math, why don't you --"
Ve ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki, diyorsunuz ki, "Hmm, bu riskli, yavrum. Olmayabilir. Bundan çok para kazanamayabilirsin. Gerçi sen bilirsin, ben karışmam, yavrum ama bunun hakkında tekrar düşünmelisin çocuğum, matematikte çok iyisin, başka alan seçmeye ne dersin?
The kid interrupts you and says, "But it is my dream. It is my dream to do this." And what are you going to say? You know what you're going to say? "Look kid. I had a dream once, too, but -- But --" So how are you going to finish the sentence with your "but"? "But. I had a dream too, once, kid, but I was afraid to pursue it." Or are you going to tell him this: "I had a dream once, kid. But then, you were born."
Ve çocuk sizin konuşmanızı keserek "Ama bu benim hayalim. Benim hayalim bunu yapmak." diyor. Ve ne diyeceksiniz? Ne diyeceğinizi biliyor musunuz? "Bak çocuğum. Bir zamanlar benimde bir hayalim vardı ama" Ve "ama"yla başlayan cümlenizi nasıl bitireceksiniz? "Ama. Benimde bir hayalim vardı çocuğum ama onu takip etmeye korkuyordum." Ya da ona şunu mu söyleceksiniz? "Bir zamanlar bir hayalim vardı çocuğum. Ama sonra sen doğdun." (Kahkahalar)
(Laughter)
(Applause)
(Kahkalar) (Alkış)
Do you really want to use your family, do you really ever want to look at your spouse and your kid, and see your jailers? There was something you could have said to your kid, when he or she said, "I have a dream." You could have said -- looked the kid in the face and said, "Go for it, kid! Just like I did." But you won't be able to say that, because you didn't. So you can't.
Gerçekten de ailenizi kullanmak istiyor musunuz? Kocanıza ve çocuğunuza bakmak ve gardiyanlarınızı görmek istiyor musunuz? Çocuğunuza, size "Bir hayalim var." dediğinde söyleyebileceğiniz bir şey vardı. Bu çocuğun yüzüne bakabilir, ve diyebilirdiniz ki, "Peşinden git, çocuğum, tıpkı benim yaptığım gibi." Ama bunu söyleyemezdiniz, çünkü bunu yapmadınız. Dolayısıyla söyleyemezsiniz. (Kahkahalar)
(Laughter)
And so the sins of the parents are visited on the poor children. Why will you seek refuge in human relationships as your excuse not to find and pursue your passion? You know why. In your heart of hearts, you know why, and I'm being deadly serious. You know why you would get all warm and fuzzy and wrap yourself up in human relationships. It is because you are -- you know what you are.
Ve ailelerin günahları, zavallı çocuklara musallat oluyor. Neden insan ilişkilerini tutkunuzun peşinden gitmemek için bir bahane olarak kullanıp bir sığınak arayasınız ki? Neden olduğunu biliyorsunuz. Kalbinizin derinliklerinde nedenini biliyorsunuz ve son derece ciddiyim. İnsan ilişkileriyle içinizi ısıtıp kendinizi neden bununla sarmaladığınızı biliyorsunuz. Çünkü siz bir --- Ne olduğunuzu biliyorsunuz.
You're afraid to pursue your passion. You're afraid to look ridiculous. You're afraid to try. You're afraid you may fail. Great friend, great spouse, great parent, great career. Is that not a package? Is that not who you are? How can you be one without the other? But you're afraid.
Tutkunuzu takip etmeye korkuyorsunuz. Komik duruma düşmekten korkuyorsunuz. Denemeye korkuyorsunuz. Başarısız olacağınızdan korkuyorsunuz. Harika arkadaş, harika eş, harika aile, harika kariyer. Bir bir paket değil mi? Bu olduğunuz şey değil mi? Biri olmadan nasıl diğeri olabilirsiniz ki? Ama korkuyorsunuz.
And that's why you're not going to have a great career. Unless -- "unless," that most evocative of all English words -- "unless." But the "unless" word is also attached to that other, most terrifying phrase, "If only I had ..." "If only I had ..." If you ever have that thought ricocheting in your brain, it will hurt a lot.
İşte bu yüzden harika bir kariyere sahip olmayacaksınız, ancak -- İngilizce'de en davetkar sözlerden biri: ancak -- Ancak. Ama "ancak" sözü aynı zamanda başka korkunç sözlere bağlı: "Keşke ..." "Keşke ..." Bu gibi sözler beyninizde dolanacak olursa, çok acıtacaktır.
So, those are the many reasons why you are going to fail to have a great career. Unless --
Bunlar neden harika bir kariyere sahip olmakta başarısız olacağınızın nedenleri. ancak ...
Unless.
Ancak.
Thank you.
Teşekkürler. (Alkışlar)
(Applause)