Chris Anderson: I get now to introduce one of the most powerful women in the world. I mean, if we are to escape from the mess that we're in right now, she is going to play a major part in helping us do that. She's the head of the International Monetary Fund, a delight to welcome here Kristalina Georgieva. Kristalina, welcome.
Chris Anderson: Şimdi tanıtacağım kişi, dünyanın en güçlü kadınlarından biri, Yani, yaşadığımız karmaşayı atlatacaksak o yardım etmekte büyük bir rol oynayacak. O Uluslararası Para Fonu'nun başkanı. Sizi burada ağırlamak bir zevk, Kristalina Georgieva. Kristalina, hoşgeldin.
Kristalina Georgieva: Great to be with you, Chris. Thank you for having me.
KG: Seninle olmak harika, Chris Teşekkürler. Bana yer verdiğin için teşekkürler.
CA: So you just took on this role late last year, and within four months, boom, COVID arrives. That is one heck of an introduction to a new job. How are you doing?
CA: Görevine geçen yılın sonunda başladın ve dört ay içerisinde boom, COVID doğdu. Bu yeni bir işe berbat bir tanıtım. Nasıl gidiyor?
KG: Well, I find strength in action. And at the Fund, we have been, from day one on this crisis, leaning forward with everything we have to provide lifelines to countries, and that means to people and businesses. Already, we have received over 90 requests and we have offered, to 56 countries, critical financial packages.
KG: Eylemde kuvvet buluyorum. Ve IMF'de, bu krizin birinci gününden beri, ülkelere yaşam hatları sağlamak için elimizdeki her şeyle uğraşıyoruz ve bu insanlara ve işletmelere demek. Kritik finansal paketler için şimdiden 90'dan fazla talep aldık ve 56 ülkeye teklif verdik.
CA: You've described this pandemic as a crisis like no other. In what way a crisis like no other?
CA: Pandemiyi eşsiz olarak tanımladığında bunu hangi manada kastettin?
KG: Truly like no other. First, never before we will inflict on the economy consciously so much pain to fight a virus and save lives. We are asking businesses not to produce and consumers not to go out and consume. At the Fund, we labeled this "the Great Lockdown." Second, never before there would be such a rapid change of fortunes practically for everybody around the world. In January, I was in Davos, talking about "anemic growth," growth of three percent. In April, during our spring meetings, it was already minus three percent. In January, we predicted 160 countries to have positive income per capita growth. Now it is 170 countries with negative income per capita growth. Now this, we call "the Great Reversal." Very painful. And three, uncertainty. We always live with uncertainty, Chris, but this time, it is the uncertainty of a novel coronavirus that policymakers have to integrate. We at the Fund combine epidemiological projections with our traditional macroeconomic modeling to see through that uncertainty. I must add to this, I very much hope that when we go on the other side in the recovery, we can use a new term and call it "the Great Transformation." Make the world a better place.
KG: Gerçekten eşsiz. Öncelikle, daha önce hiç bilinçli olarak ekonomiye bir virüsle savaşmak ve hayat kurtarmak için bu kadar zarar vermemiştik. Üreticilereden üretmemelerini, tüketicilerden de dışarı çıkmamalarını ve tüketmemelerini istiyoruz. IMF'de bunu "Büyük Karantina" olarak etiketledik. İkinci olarak, neredeyse dünyadaki herkes için hiç bu kadar ani bir baht değişimi olmadı. Ocak ayında Davos'ta "büyüme oranı"ndan bahsediyordum. %3'lük bir büyüme. Nisan'da, ilkbahar toplantılarımızda, eksi yüzde üç olmuştu bile. Ocak'ta, 160 ülkenin kişi başı büyüme oranına orantılı olarak pozitif gelirlerinin olacağını ön gördük. Şimdi ise, 170 ülkenin kişi başı büyüme oranına orantılı olarak negatif gelirleri var. Buna ise "Büyük Tersinme" diyoruz. Çok acı verici. Ve üçüncü olarak, belirsizlik. Her zaman belirislikle yaşarız, Chris. Ancak bu sefer, siyasetçilerin kaynaştırmak zorunda olduğu bir yeni tip koronavirüs belirsizliği var. IMF'de bu belirsizliği aşmak için epidemiyolojik projeleri geleneksel makro ekonomik modellemelerimiz ile birleştiriyoruz. Buna eklemeliyim ki iyileşmenin karşı tarafına geçtiğimizde yeni bir terim kullanmamızı ve buna "Büyük Değişim" dememizi umuyorum. Dünyayı daha bir yer yapmamızı.
CA: Well, I'll be excited to come on to that in a bit. But in this moment of responding to the crisis, the main tool that seems to have been executed, at least by the rich countries, has been this massive economic stimulus, to the tune of trillions of dollars. Is that a wise response?
CA: Birazdan bu noktaya heyecanla değineceğim. Ama virüse tepki vermenin bu anında, uygulanan ana araç, en azından zengin ülkeler tarafından, trilyonlarca dolara kadar uzanan, çok büyük bir ekonomik teşvik. Bu akıllıca bir tepki mi?
KG: It is a necessity. And you don't hear the Fund often telling countries, "Please, spend. Spend as much as you can." And that is what we do now. We do add to that, "And keep the receipts. Don't lose accountability to the citizens, to the tax payers." The reason financial injection is necessary, these fiscal measures of almost nine trillion dollars are necessary, is because when the economy is standing still, unless there is help, unless there is monetary policy stimulus, firms are going to go massively bankrupt, people would be unemployed, the economy would be scarred. When we go to the other side, this scarring is going to make the recovery much more difficult. So that is a wise thing to do, and it helps the fact that central banks in major economies have been acting in a synchronized manner and that fiscal stimulus came really, really fast. This is how we see people being able to go through this very, very tough time.
KG: Gerekli bir tepki. Ve genellikle IMF'nin başka ülkelere "Lütfen harcayın, harcayabildiğiniz kadar harcayın" dediğini duymazsınız. Ve şuan yaptığımız tam da bu. Ve şunu da ekliyoruz, "Ve faturaları saklayın vatandaşlara, mükelleflere, sorumluluğunuzu kaybetmeyin." Mali enjektenin gerekli olmasının sebebi, yaklaşık 9 trilyon dolarlık tedbirlerin gerekli olmasının sebebi, ekonomi durgunlaştığında, yardım olmadığı sürece, para politikası teşviği olmadığı sürece, firmalar ağır iflaslar yaşayacak, insanlar işsiz kalır ve ekonomi yara alır. Diğer tarafa geçtiğimizde bu yaralanma iyileşme sürecini daha da zorlaştıracak. Yani bu yapılması akıllıca, Ve ana ekonomilerdeki merkez bankalarının senkronize bir tutum sergilemesi ve mali teşviklerin çok çabuk gelmesi buna yardımcı oldu. İnsanların bu çok, çok zor zamanı bu şekilde atlatabildiğini görüyoruz.
CA: But how far can it go? Because it's been described, in a sense, as "printing money" -- governments are issuing more and more bonds that have to paid back at some point. There's this term, in economics, of the Minsky moment, where things can go very well for a while, as everyone believes that, you know, that the train can keep running, the cycle can keep turning, you know, that governments have all this money. At some point, though, doesn't that break down? Do you worry that we may be nearing a Minsky moment, where, like Michael in Mary Poppins grabs his tuppence and starts a run on the bank. Is there stress in the international financial system now that concerns you, that makes you feel that we may be running out of headroom?
CA: Ama ne kadar devam edebilir? Çünkü bir bakıma "para basmak"-- olarak tasvir edildi. Devletler belli bir noktada geri ödenmesi gerekecek tahvillerden git gide daha çok çıkarıyor. Ekonomide bir terim vardır, Minsky anı. İşler bir süre iyi gidiyordur, insanlar da bunun süreceğine inanırlar; döngünün dönmeye devam edeceğine, devletlerin tüm bu paralara sahip olduğuna. Ama belirli bir noktada, bu düşünce yıkılmaz mı? Mary Poppins'deki Micheal'in 2 kuruşunu kapıp bankaya akın etmesi gibi bir Minsky anına yaklaşmamızdan endişelenmiyor musunuz? Uluslararası finansal sistemde şu an sizi endişelendiren stres var mı, artan paramızın tükendiğini hissettiren?
KG: Of course, this cannot go on forever. I, for one, have trust in our scientists, I think we will see breakthroughs, and we will see also people in businesses getting accustomed to social distancing, to micromeasures that protect from spreading the disease. We have seen very massive injection in health systems, so hospitals can actually treat people that are coming for help. Obviously, if it is to go for a very long time, we would be worried. For now, what we are projecting is that there would be a gradual reopening -- we see it already happening in a number of countries. And we project for next year, 2021, a partial recovery. Not a full recovery, unfortunately, but coming to a better place. Now, what helps us is something that I don't particularly love, but I see it as a positive feature -- very low interest rates, in some cases, negative -- that allows this injection of fiscal measures and liquidity to be sustained over a number of years. And for now, we do not see on the horizon any return to increase in interest rates. So low for longer, and that is, in that environment, a helpful feature.
KG: Tabii ki, bu sonsuza kadar devam edemez. Özellikle bilim insanlarına güveniyorum, İlerleme göreceğimize inanıyorum, ayrıca işletmelerdeki insanların, sosyal mesafeye ve hastalığın yayılmasını önleyecek küçük tedbirlere alışacaklarını göreceğiz. Hastanelerin yardım almak için gelenlere gerçekten yardım edebilmesi için sağlık sistemlerinde çok büyük enjeksiyonlar gördük. Tabii ki uzun süre devam edecek olursa endişeleniriz. Şimdilik tasarımız yavaş bir yeniden açılma-- bir takım ülkelerde şimdiden yaşandığını görüyoruz. Ve önümüzdeki 2021 yılı için tasarımız kısmi bir iyileşme. Tam iyileşme değil maalesef ama daha iyi bir yere gelme. Bize yardımcı olan şey özellikle sevdiğim bir şey değil ama olumlu bir özellik olarak görüyorum-- çok düşük faiz oranları bazı durumlarda, negatif-- bu mali önlemlerin ve likiditenin birkaç yıl boyunca sürdürülmesini sağlar. Şimdilik, gündemde faiz oranlarında artış olması yok. Yani daha uzun süre düşük kalacak, ve bu, o ortamda, yardımcı bir özellik.
CA: I mean, the financial crisis of 2008 came perilously close to breaking the entire financial system -- arguably, it did that. By most people's calculation, this is a far worse impact to the economy overall. Did the world learn something from 2008 that has helped us so far be resilient this time?
CA: Demek istediğim, 2008'in mali krizi mali sistemin tamamını çökertmeye tehlikeli şekilde yaklaşmıştı-- tartışmaya açık bir şekilde, çökertti. Çoğu kişinin hesaplamalarına göre, bu ekonomiye genel olarak daha kötü bir darbe. Dünya 2008'de, bu sefer için şu ana kadar dirençli olmamıza yardımcı olan bir şey öğrendi mi?
KG: What the world learned is that the financial system has to be tested and then strengthened to withstand shocks. And that is helping us tremendously today. The banking system is resilient, and even in the nonbanking financial institutions, there is more attention paid to how far can you go without running into trouble. I would say, if you look around the world, the most important lesson then was "build resilience to shocks." Those who have done it cope now better. And those who have not done it are in a much tougher spot. And actually, for the Fund, what we are praying is that we will come out of this crisis with this lesson about resilience being spread beyond the banking system, so we actually have this crisis-management mindset for a world that is inevitably going to be more shock-prone, because of climate and also because of the sheer density of economic and social life on our planet.
KG: Dünyanın öğrendiği şey mali sistemin sınanmak ve sonra şokları atlatmak için güçlendirilmesi gerektiğiydi. Ve bu bügün bize çok yardım ediyor. Bankacılık sistemi dirençli ve banka dışı mali kurumlar bile belaya çatmadan ne kadar ileriyle gidilebileceği dikkate alınıyor. Bana göre, tüm dünyaya göz attığımızda o zamanın en önemli dersi "şoklara karşı dirençllilik kurun" idi. Bunu yapanlar şimdi daha iyi başa çıkıyor. Yapmayanlar ise çok daha zorlayıcı bir noktada. Aslında, IMF için umduğumuz şey bu krizden dirençlilik hakkındaki dersin bankacılık sisteminin ötesine yayılmasıyla çıkmamız ki şoka kaçınılmaz bir şekilde daha yatkın olacak bir dünya için gerçekten bir kriz yönetim zihniyetimiz olsun. Bu iklim yüzünden ve ayrıca gezegenimizdeki ekonomik ve sosyal hayatın büsbütün yoğunluğu yüzünden.
CA: In your role, you're paying special attention to the situation in developing countries. And it does seem that they're facing a really terrible situation right now. Many of them have significant debt denominated in dollars. In the current crisis, their currencies are depreciating against the dollar, making it nigh impossible for them to execute the kind of injection, stimulus injections, that the rich countries are doing and seems to be the only way out. So that seems like a really dangerous cycle. Is there any way to break that cycle?
CA: Görevinde, gelişmekte olan ülkelerdeki duruma özel ilgi gösteriyorsun. Ve şu an berbat bir durumla karşı karşıyalarmış gibi görünüyor. Çoğunun dolar cinsinden ciddi borçları var. Şu anki krizde, güncel para birimleri dolara karşı değersizleşiyor ve bu tarz bir enjeksiyon uygulamaları, zengin ülkelerin yaptığı ve tek çıkış yolu gibi görünen teşvik edici enjeksiyonlar, imkansıza yakın oluyor. Bu yüzden tehlikeli bir döngü gibi görünüyor. Bu döngüyü bozmanın bir yolu var mı?
KG: Well, let me first separate countries that have built strong fundamentals. And now in this crisis, as we are receiving incoming data, not very many, but there are still some positive surprises, and they come from countries that have built stronger buffers, stronger fundamentals, have been more disciplined during good times. But indeed, we do see quite a number of emerging markets, developing countries, faced with multiple pressures. They had the hit from the coronavirus, many of them with weak health systems. Then, they have the high level of indebtedness, from before the crisis, which creates a much more difficult environment for them. Then, many of them are commodity exporters. Commodity prices, oil price, they went down very dramatically, that hits them again. Many rely on remittances. Remittances shrunk some 20 to 30 percent. And then you have a number of countries that are highly dependent on tourism. Tourism is the hardest hit sector, or one of the hardest hit. So, very tough for these countries, but this is why institutions like mine have been wisely created. The IMF, the World Bank, the regional development banks, we work very closely together in this crisis. The IMF, fortunately, that was one of the lessons from the 2008-2009 crisis -- make sure that in the center of the financial safety net is an IMF with financial strength. We have four times more money to lend today than we had then. From 250 billion to one trillion dollars. And of course, we are deploying these funds exactly for the countries that need us the most.
KG: Önce sağlam temeller kuran ülkeleri ayırmama izin verin. Şimdi bu krizde veriler gelirken çok olmasa da pozitif sürprizler var ve daha güçlü finansal istikrarlar kuran, daha güçlü temelleri kuran, iyi zamanlarda daha disiplinli olmuş olan ülkelerden geliyorlar. Ama gerçekten de gelişmekte olan oldukça fazla piyasanın, ülkenin birden çok baskı altında olduğunu görüyoruz. Koronavirüsü tarafından yaralandılar, çoğunun sağlık sistemi zayıf. Ayrıca kriz öncesinden olan yüksek düzeydeki borçları var, bu onlar için çok daha zor bir ortam oluşturuyor. Buna ek olarak, çoğu ürün ihracatçısı. Mal fiyatları, petrol fiyatları, çok dramatik biçimde düştü, bu da onları tekrar yaraladı. Çoğu kişi ödemelerine güveniyor. Ödemeler %20 ve 30 arası düştü. Ve ek olarak ekonomisi turizme dayalı çok fazla ülke var. Turizm en ağır yaralanan sektör ya da en ağır yaralananlardan biri. Yani, bu ülkeler için çok zor ama bu yüzden benimki gibi kurumlar zekice kuruldu. IMF, Dünya Bankası, bölgesel kalkınma bankaları, bu krizde birlikte çok yakın çalışıyoruz. Neyse ki IMF'nin 2008-2009 krizindeki derslerinden biri de finansal güvenlik ağının merkezinde mali gücü olan bir IMF'nin bulunması gerekiyordu. Bugün o zamana kıyasla dört kat daha fazla ödünç verecek paramız var. 250 milyar dolardan bir trilyon dolara. Ve elbette, bu paraları bize en çok ihtiyacı olan ülkelere dağıtıyoruz. Ve bir şey daha yaptık.
And we did one more thing. With David Malpass, the president of the World Bank, we called for a debt moratorium for the poorest countries to their official bilateral creditors. And people tend to say, "Oh, we don't work together, it's not good enough." But here is an area where we made this call in late March, and in mid-April, the G20 agreed on this moratorium. Amazing, we had the Paris Club, China, the Gulf countries, all agreeing that we should not suffocate the poorest countries by asking them to pay their debts when their economies are standing still.
Dünya Bankası başkanı David Malpass ile en yoksul ülkelerin borçlarının iki yanlı kredi veren resmi kuruluşları tarafından ertelenmesini istedik. Ve insanlar "Birlikte çalışmıyorsunuz, yeterli değil." dediler. Ama burada, Mart sonunda ve Nisan ortalarında, çağrıda bulunduğumuz bir bölge var, G20 bu moratoryumu onayladı. Harikaydı, Paris Club vardı, Çin vardı, Körfez ülkeleri vardı, hepimiz en fakir ülkeleri ekonomileri durgunken borçlarını ödemelerini isteyerek boğmamak konusunda anlaştık.
CA: Is it possible that some developing countries are overdoing the lockdown policy? I mean, if large numbers of your citizens are already struggling to stay alive, isn't it almost like a death sentence to order them not to leave their homes?
CA: Bazı gelişmekte olan ülkelerin karantina politikasını abartıyor olmaları mümkün mü? Demek istediğim, vatandaşlarının büyük bir kısmı zaten hayatta kalmakta zorlanıyorsa onlara evden çıkmamalarını söylemek bir nevi bir idam hükmü değil mi?
KG: Well, Chris, one of the most heartbreaking conversations I would have is with leaders of countries where they have to stare in the face a choice of people dying from the virus or dying from hunger. And it is a very dramatic situation for them. Where you have a very large part of your economy being informal, where people live hand-to-mouth every day, the lockdowns we have in advanced economies are not quite applicable, but even there, countries are doing really well in social distancing to the extent it is possible. Many of the countries in Africa were very early to step up preventive measures. Why? They learned from the Ebola, they learned from prior crises that hygiene, taking any measure you can really helps. So again, I cannot stress enough how important is solidarity with these countries. How important it is for my institution to be there for them in a timely manner. And we do it.
KG: Chris, yapabileceğim en yürek burkan konuşmalardan birisi insanların virüsten ölmesi ya da açlıktan ölmesi gibi seçeneklerle karşı karşıya kalan liderlerle. Ve bu onlar için çok dramatik bir durum. Ekonomilerin büyük bir kısmının enformel olduğu, insanların her gün elden ağıza yaşadığı yerlerde, gelişmiş ülkelerde uyguladığımız karantinalar pek uygun değil ama oralarda bile, ülkeler sosyal mesafeyi mümkün olduğu kadar iyi koruyor. Afrika'daki çoğu ülke önleyici tedbirleri erkenden artırdı. Neden? Önceki krizlerden, Ebola'dan, hijyenin, alabileceğin her bir önlemin gerçekten işe yaradığını öğrendiler. Bundan dolayı, bu ülkelerle dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu, yeterince vurgulayamam. Kurumumun onlara zamanında yardımcı olmasının ne kadar önemli olduğunu. Ve oluyoruz.
CA: Whitney.
CA: Whitney.
Whitney Pennington Rogers: Hi there, thank you, this is a wonderful conversation, and we're starting to see some questions coming from the community. The first one we have is from Bill Elkus, and it's a follow-up to something you were mentioning earlier, related to the stimulus, Kristalina. What are the prospects for inflation from such a large stimulus?
Whitney Pennington Rogers: Merhaba, teşekkürler, bu harika bir sohbet, şimdi de topluluktan bazı sorulara yer vereceğiz. Birincisi Bill Elkus'tan ve az önce bahsettiğiniz bir konunun tamamlayıcısı niteliğinde, teşvik hakkında, Kristalina. Böylesine büyük bir teşvikten enflasyon beklentileri nelerdir?
KG: At this point, we are not worried about inflation in advanced economies and in the majority of emerging market economies. We do worry about inflation in countries that have weak fundamentals, no access to foreign exchange easily, where the only way to address the crisis is our help or their central banks printing more money. And sometimes it's a combination of those two. Why I don't worry about inflation in advanced economies? Because countries that have their hard currency are putting liquidity in place, but at the same time, they're not seeing a big expansion of demand and prices being pushed up. So for these countries, at least for the observable future, we don't see a way of going, like after the Second World War, in inflation jumping up. The consumers are not consuming so aggressively, demand is not that strong, and these are societies where there is a lot of maturity in how they exercise their policy options. But if you are a poor country, that out of desperation, with no access to markets, no access to hard currency, ought to somehow put money supply enough, then inflation is going to be there. A very extreme case is Zimbabwe, and I do worry there may be other countries. So this is why we are so determined to engage with these countries early. And also look at some of the high-debt countries. Would it be necessary, on a country-by-country basis, to restructure debts to prevent that moving in a desperate direction?
KG: Bu noktada, gelişmiş ekonomilerdeki enflasyon oranı ve yükselen piyasa ekonomilerinin çoğunda enflasyon için endişeli değiliz. Zayıf temellere sahip olan, dövize kolay erişimi olmayan, krize yön vermelerinin tek yolu yardımımız olan ya da merkez bankalarının daha çok para basması ve bazen ikisinin birleşimi olan ülkelerde enflasyon için endişeleniyoruz. Neden mi gelişen ekonomilerde enflasyon için endişeli değilim? Çünkü güçlü ekonomisi olan ülkeler likiditeyi devreye sokuyor, ama aynı zamanda, talepte ve fiyatlarda büyük bir artış görmüyorlar. Yani bu ülkeler için en azından gözlenebilir gelecekte, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki gibi bir gidişat ,enflasyonda artış görmüyoruz. Tüketiciler o kadar saldırganca tüketmiyor, talep çok şiddetli değil ve bunlar politika seçeneklerini uygulamak konusunda çok olgunluk gösteren toplumlar. Ama eğer fakir bir ülkeyseniz çaresizlikle, marketlere erişim olmadan, stabil paraya erişim olmadan, bir şekilde yeterince para oluşturmaya çalışıyorsanız o zaman orada enflasyon olur. Zimbabve çok aşırı bir vaka ve başka ülkelerin de olmasından endişeleniyorum. Bundan dolayı bu ülkelerle erkenden yakından ilgilenmeye başlamakta bu kadar kararlıyız. Bir de yüksek borç ülkelerinden bazılarına bakın. Umutsuz bir yola sapmalarını engellemek için ülkeler bazında borçları yeniden düzenlemek gerekli olur mu?
WPR: Thank you. And we have one more question that I wanted to share from our community. This is from Keith Yamashita, and it's about how we all can be involved in some of this change. "You are tasked with macro-economic and funding efforts. What should we do as citizens to help renewal and recovery?"
WPR: Teşekkürler, topluluğumuzdan sizinle paylaşmak istediğim bir soru daha var. Bu Keith Yamashita'dan ve hepimizin bu değişikliğin bir kısmıyla nasıl ilgilenebileceğiyle ilgili. "Makroekonomik ve finansman çabalarla görevlendirildiniz. Biz vatandaşlar yenilenme ve iyileşmeye yardım etmek için ne yapmalıyız?
KG: Well, it is incredibly important for all of us citizens -- and aside of being the head of the IMF, I am also a global citizen -- that we are to bring that notion of solidarity in a moment of crisis. I loved the way this segment was musically backed, and it was "Lean on Me." It is very important that we do create that sense -- "we are in this together, we will get through it together." And please, speak up on that. I was, for many years, crisis commissioner, and one thing I learned is that the majority of people are positive, good people. You can lean on them. And there is a minority that is hateful and fearful and also very loud. So, good people, speak up. Spread that sense of "we are in this together, we'll get through it together."
KG: Vatandaş olarak hepimiz için son derece önemli olan şey-- ve IMF'nin başkanı olmanın yanı sıra, dünya vatandaşıyım-- bir kriz anında dayanışma düşüncesini sağlamak. Bu bölümün müzik destekli olmasına ve şarkının "Lean on me" olmasına bayıldım. Şu algıyı oluşturmamız gerçekten önemli: "Bu işte birlikteyiz, birlikte atlatacağız" Ayrıca lütfen, bu konu hakkında sesinizi yükseltin. Uzun yıllar boyu kriz delegesiydim ve öğrendiğim şeylerden biri, insanların çoğunun pozitif, iyi olduğuydu. Onlara güvenebilirsiniz. Bir de nefret ve korkuyla dolu olan azınlık bir kısım var hem de sesleri çok yüksek. Bundan dolayı, iyi insanlar, sesinizi yükseltin. "Bu işte birlikteyiz, birlikte atlatacağız." algısını yayın.
WPR: Thank you. I'll come back later with other questions.
WPR: Teşekkürler. Sonra başka sorularla döneceğim.
CA: Kristalina, I'd love to expand on that and just ask you a bit more about leadership, actually. You know, when people think of the nations that have performed best, they often refer to -- when I say best, best in response to the current pandemic -- they often refer to Germany, New Zealand, South Korea, Taiwan, Denmark and Norway. When they think of those that have performed worst, they often think of Spain, Italy, the UK, Belgium, Sweden, Iran, Brazil, Russia and the United States. All of that second group are run by men, all but one of the first group are run by women. Is that a coincidence?
CA: Kristalina, bu konuyu açıp sana liderlik hakkında sormak istiyorum. İnsanlar en iyi performans gösteren ülkelerden bahsederken genellikle bahsettikleri yerler -- en iyi derken, şu anki pandemiye en iyi karşılık veren -- genellikle Almanya, Yeni Zelanda, Güney Kore, Tayvan, Danimarka ve Norveç. En kötü performans gösterenleri düşündüklerinde ise, akıllara genellikle İspanya, İtalya, Birleşik Krallık, Belçika, İsveç, İran Brezilya, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri geliyor. İkinci grubun tamamı erkekler tarafından yönetiliyor, biri hariç birinci grubun tamamı kadınlar tarafından yönetiliyor. Bu tesadüf mü?
KG: Well, now, speaking a bit subjectively as a woman, I do believe that women are great to lead in a crisis. They are more likely to show empathy, to care about the most vulnerable people and to be able to speak about that. They are decisive. I can say that for myself, we take energy from action. And we don't tend to, kind of, mourn and complain too much. So there is perhaps something to be said about the value of gender equality for the future. Bring more women for this world of more crisis ahead of us.
KG: Biraz öznel konuşacağım ama kadınların krizleri harika yönetebildiğine inanıyorum. Kadınların empati göstermeleri, savunmasız insanları önemsemeleri ve bunun hakkında konuşmaları daha olası. Kadınlar kararlıdır. Bunu kendim için de söyleyebilirim, biz eylemden güç alıyoruz. Ve bir bakıma kederlenmeye ve şikayet etmeye fazla meyilli değiliz. Dolayısıyla belki gelecek için cinsiyet eşitliğinin önemi hakkında söylenecek bir şey vardır. Önümüzdeki daha fazla krizli bu dünya için daha fazla kadın getirin.
CA: It's obviously hard to make generalizations about gender of any kind, but I mean, is there also, almost, something about the embracing of nuance, that women might be better at that than men? Men are often, it's like, "let's win, let's conquer," and in a situation like this, where it's all probabilities, it's like, there are so many complex dials to turn on this dangerous pandemic machine that we're trying to wrestle. I mean, are women better at handling nuance?
CA: Cinsiyet hakkında herhangi bir genelleme yapmanın zor olduğu açık, ama, bu noktada ayrıca, ayıntıları kavramak konusunda kadınların erkeklerden daha mı iyi? Erkeler genellikle "hadi kazanalım, hadi fethedelim," ve bunun gibi bir durumda, her şey olasılıklardan ibaretken bu tehlikeli pandemi makinesiyle mücadele ederken yapılması gereken birçok karmaşık şey var. Kadınlar ayrıntılarla baş etmekte daha mı iyi?
KG: Let me say something, Chris. We need everybody, and we need this mixture of experience, knowledge and predisposition. Men and women coming together. I find it that it is great to have different perspectives when we make decisions. Then, the chances of making a good decision are higher. So we need each other, but we also need to recognize is that yes, there are certain things, I have seen it time and again, women are more willing to find a pathway to compromise, they're more willing to be corrected if they're wrong. Say, "Oh, OK, that's a good point, let me integrate it in the way I think about it." And when you are in uncertainty, that is a huge advantage in decision-making.
Bir şey söyleyeyim, Chris. Herkese ihtiyacımız var. Deneyim, bilgi ve yatkınlığın karışımına ihtiyacımız var. Erkeklerin ve kadınların toplanmasına. Kararlar verirken farklı bakış açılarının olması bence harika. O zaman, iyi kararlar verme olasılığımız artar. Bu yüzden birbirimize ihtiyacımız var, ama şunu da kabul etmeliyiz, evet, belirli şeyler var, çokça kez gördüm, kadınlar orta yolu bulup anlaşmaya daha istekli, hatalılarsa düzeltilmeye daha istekliler. "Tamam, bu iyi bir tespit, kendi düşüncemle entegre edeyim" demeye. Ve tereddütteseniz, bu karar verirken büyük bir avantaj.
CA: So perhaps talk a bit more about your own leadership in this moment. I mentioned you've only recently come to this job. Before that, you were European Commissioner, you dealt with humanitarian crises in more than one part of the world. And in your own country, Bulgaria, you witnessed the wholesale transformation of the country, both politically and economically. What lessons can you bring from your past experience to this moment?
CA: O zaman belki sizin şu anki liderliğiniz hakkında konuşursunuz. Bu işe daha yeni başladığınızdan bahsetmiştim. Ama ondan önce Avrupa Komisyon Üyesiydiniz, dünyanın birden fazla bölgesinde insanlık krizleriyle uğraştınız. Ve kendi ülkenizde, Bulgaristan'da, ülkenin toptan değişimine tanık oldunuz, hem siyasi hem ekonomik olarak. Geçmiş tecrübelerinizden bu ana hangi dersleri getirebilirsiniz?
KG: Well, there are many things I learned. I was very fortunate to have these multiple experiences for the job I have now. But let me highlight three.
KG: Öğrendiğim çok şey var. Şu anki işim için birçok tecrübemin olması yönünden şanslıydım. Ama üçünü vurgulayayım.
First, how critically important it is to prepare for a crisis. Kind of, think of the unthinkable, and then act with some foresight when a shock hits you. You have a title for this series called "Build Back Better." I actually would like to modify it, if I may, and I would talk about "Build Better Before." Preparedness, prevention, pay off big time.
Birincisi, bir krize hazırlanmanın ne derece önemli olduğu. Bir nevi, düşünülmezi düşünmeyi ve sonra bir şok anında biraz ileri görüşlülük ile hareket etmeyi. Bu seri için bir isminiz var: "Build Back Better." Aslında biraz değiştirmek istiyorum, müsaade ederseniz ve "Build Better Before" hakkında konuşurum. Hazır olma, engelleme büyük fayda sağlar.
The second -- and not necessarily in priority, it is as important -- is collective action, working together. Seeking help, offering help. Makes a huge difference in an emergency.
İkincisi-- tam olarak öncelikli değil ama en az o kadar önemli -- toplu eylem, birlikte çalışmak. Yardım istemek, yardım etmek. Acil durumlarda çok büyük bir fark yaratıyor.
And the third is something I learned time and again. We don't know our internal strength until we are hit. We are so resilient, we are so able to withstand shocks, especially when we come together, that this always gives me this sense of optimism that, as hard as it is, we can overcome it. From the days when my country collapsed, the economy collapsed, I would get up at four o'clock in the morning, queue to buy milk for my daughter, to the days when I would see Syrian refugees in terrible situations helping each other, to today, when I'm the head of the IMF, that internal strength, our power of resilience, the more we are together, the more it is amplified.
Ve üçüncüsü tekrar tekrar öğrendiğim bir şey. İçimizdeki gücün darbe alana kadar farkında olmuyoruz. Çok dirençliyiz, şokları çok iyi atlatabiliyoruz, özellikle bir araya geldiğimizde, bu bende hep şöyle bir iyimserlik algısı yaratıyor, ne kadar zor olursa olsun, üstesinden gelebiliriz. Ülkemin, ekonominin çöktüğü günlerden, sabah saat 4'te kalkıp kızıma süt almak için sıraya girdiğim günlerden, Suriyeli sığınmacıların berbat durumlarda birbirlerine yardım ettiğini gördüğüm günlerden, IMF'nin başkanı olduğum bugünlere, iç gücün, dayanma gücümüzün, ne kadar birlikte olursak, o kadar güçleneceğini öğrendim.
CA: Actually, could you talk a bit more about the role of the IMF, especially as we look forward to trying to recover from this? What specifically can your organization do to take us forward?
CA: Aslında, IMF'nin rolü hakkında biraz daha konuşabilir misiniz, özellikle bu durumdan iyileşmeye çalışmayı iple çekerken? Kuruluşunuz bize ileriye götürmek için özellikle ne yapabilir?
KG: So there are three things that are quite unique for the IMF, and they're really so important in a time of crisis. The first one is to give a good diagnostic of what is happening and what is the way forward. Let me just say, in this crisis, in the very first weeks, we put together, we call it policy action tracker, for 193 countries. What actions are countries taking, how they can learn from each other, so we can be more effective together. We are adding to it, now, actions for responsible reopening of the economies exactly with that purpose. What we are known best for, we are the financial first responder. We are coming in this incredible shock with very significant financial firepower. And what people don't know is that the Fund has multiple instruments. Emergency financing is the one we doubled for this crisis. And it is no conditionalities. We are asking one thing, Chris. Pay your doctors and your nurses, your hospitals, protect your most vulnerable people and parts of the economy. That's it, this is the condition. And the third thing we do at the Fund is to help countries have the capacity for good policies. After the financial crisis, we helped many countries to have good debt management, good fiscal management, transparency and accountability to improve the performance of public finance. So the Fund is not a very big organization by any standard, we are some 3,000 people. Highly professional, incredibly committed. When you use the expression "all hands on deck," that's us. And it is a digital deck, it is a digital deck these days.
KG: IMF için oldukça eşsiz üç şey var ve kriz anında çok önemliler. Birincisi ne olduğu ve ne yapılabileceği hakkında iyi bir teşhis koymak. Krizin ilk haftaları, 193 ülke için politika eylemi izcisi dediğimiz şeyi oluşturduğumuzu belirteyim. Ülkeler hangi önlemleri alıyor, birbirlerinden nasıl öğrenebilirler, ki birlikte daha etkili olabilelim. Şimdi buna, tam bu sebep için ekonomilerin sorumlu bir şekilde yeniden açılışı için önlemleri de ekledik. En iyi tanındığımız şey, mali ilk yardımcı olmamız. Bu inanılmaz şoka kayda değer mali ateş gücüyle geliyoruz. Ve insanların bilmediği şey IMF'nin birçok aracının olduğu. Acil finansmanı bu kriz için iki katına çıkardık. Ve bu bir şartlılık değil. Bir şey istiyoruz, Chris. Doktorlarınıza maaşlarını ödeyin ve hemşirelerinizi, hastanelerinizi, en savunmasız insanlarınzı ve ekonominin bölümlerini koruyun. İşte bu, şart bu. Ve IMF'de yaptığımız üçüncü şey ülkelerin iyi politikalar için kapasite oluşturmalarına yardım etmek. Mali krizden sonra, birçok ülkeye iyi borç yönetimleri, iyi kamu maliyesi yönetimleri, şeffaflıkları ve mali sorumlulukları olsun, kamu finansmanlarının performansı artsın diye yardım ettik. IMF herhangi bir standarda göre çok büyük bir kuruluş değil, yaklaşık 3,000 kişiyiz. Son derece profesyonel, inanılmaz bir şekilde odaklı, "Herkes iş başına" sözünü kullanırsanız, bu biziz. Ve bu dijital bir iş, bu günlerde dijital bir iş.
CA: I mean, this is a global crisis. A lot of people are worried that unlike perhaps even in 2008, where it really did seem there was a lot of global cooperation, there's actually, in some worrying ways, less this time? Are you worried about how crucial is that to getting us through this?
CA: Bu küresel bir kriz. Birçok kişi belki 2008'den bile farklı olarak, ki o zaman gerçekten çok fazla küresel iş birliği var gibiydi, aslında belki, bazı endişelendirici yönlerde bu sefer daha az vardır diye endişeleniyor. Bunu atlatmamız için bunun ne kadar kritik olduğu sizi endişelendiriyor mu?
KG: I mean, my preoccupation is, in our mandate, in my area of responsibility, bring the membership together. We have almost the whole world, 189 countries are our members, and so far, I am very impressed by how responsive the membership has been. I put in front of them in the spring a package, very strong package of measures to expand the role of the IMF in the crisis. Everything that we ask for -- we ask for doubling emergency financing, we got it. Very interesting. We ask for tripling concession of financing. Exactly because, you know, like the virus hits people with a weak system the hardest, the crisis hits weak economies the hardest. So we wanted to triple concession of financing. Within one month, we got it. We asked for grants for debt relief, we got it. So what I'm trying to say here is that we need to focus on ways in which we bring the world together. And then act on that. Rather than complaining that maybe not everything is the way it should be, do your duty to the global community.
KG: Benim kaygım, talimatlarımızda, sorumlu olduğum bölgede, üyeleri bir araya getirmek. Yaklaşık tüm dünya var, 189 ülke üyemiz. Ve şimdiye kadar, üyelerin duyarlılığı beni etkiledi. İlkbaharda karşılarına bir paket koydum, IMF'nin krizdeki rolünü genişletmek için tedbirlerle dolu çok güçlü bir paket. İstediğimiz her şeyi -- acil finansmanın iki katına çıkarılmasını istedik, kabul edildi. Çok ilginç. Finansman imtiyazının üç katına çıkmasını istedik. Kesinlikle çünkü, biliyorsun, virüs zayıf sistemli insanları en ağır yaraladığı gibi, kriz de zayıf ekonomileri en ağır şekilde yaralıyor. Bu yüzden finansman imtiyazının üç katına çıkmasını istedik. Bir ay içerisinde, kabul edildi. Borçların ödenmesi için yardım istedik, kabul edildi. Yani burada demek istediğim dünyayı bir araya getirmenin yollarına odaklanmalıyız. Ve sonra buna göre hareket etmeliyiz. Her şeyin belki olması gerektiği gibi olmadığı için şikayet etmektense, küresel topluma vazifemizi yerine getirmeliyiz.
CA: Well, indeed. And the IMF is dependent on the financing from its members, its key members.
CA: Aynen. Ve IMF, üyelerinin finansmanına bağlı, anahtar üyelerinin.
KG: Yes.
CA: İhtiyacı olan uluslara
CA: I mean, you spoke of the trillion dollars that you are looking to make available to nations that need it. As I read it, that comes from -- you've got these units called Special Drawing Rights. You basically draw a currency from members. And hasn't there been pushback, though, from the US, to block that effort of raising all that money?
sağlamak istediğiniz trilyonlarca dolardan bahsettiniz. Okuduğuma göre, bunun kaynağı -- özel çekme hakları adında birimleriniz var. Temel olarak üyelerden para çekiyorsunuz. Ama buna rağmen, ABD'den para toplamak için olan bu çabalarınızı engellemek için bir direniş gelmedi mi?
KG: So the one trillion dollars is from our quotas and also from our ability to move money from well-to-do members from the advanced economies and lend it at very low or zero interest to the developing emerging markets. And we had this one trillion and what was very interesting, not everybody noticed that -- the US, in their two trillion dollars stimulus package, included the support for the IMF. The Special Drawing Rights is something that we, indeed, don't have yet consensus among the membership to do. It was done during the 2009 crisis, issuing liquidity, and it goes to everybody. And there are many voices, including mine -- I spoke to the G20 about that -- that are saying, well, that may be a good thing to do now. It is not being supported for reasons. It is not just capriciously.
KG: Şöyle, bir trilyon dolar bizim kotalarımızdan ve ayrıca gelişmiş ekonomilerdeki zengin üyelerimizden para alıp çok düşük ya da sıfır payla gelişmekte olan piyasalara ödünç verme yetimizden. Ve bu bir trilyon dolara sahiptik, İlginç olan, ABD'nin, iki trilyon dolarlık teşvik paketlerinde, IMF için desteği dahil ettiğini herkes fark etmedi. Özel çekme hakları üyelikte gerçekten de henüz uzlaşmaya varabildiğimiz bir şey değil. Likidite kullanılarak 2009 krizinde uygulanmıştı, ve herkese ulaştı. Çok fazla ses var, buna benimki dahil. Hatta G20'yle bunun hakkında konuştum -- Belki de şimdi uygulamanın iyi bir şey olacağını söylüyorlar. Belirli sebepler yüzünden desteklenmiyor. Ve bunlar anlık sebepler değil.
The problem with Special Drawing Rights is that when we issue them, they go to all members, and the advanced economies get 62 percent of the new allocation, and there are some that are saying, "Can we think of something that is more directed, or exclusively directed to those who need it?" But, Chris, everything is on the table for us. As the crisis unfolds, we need to do more, we bring the membership to do more.
Özel çekme haklarının sorunu onları dağıttığımızda tüm üyelere gidiyorlar, ve gelişmiş ekonomiler yeni paylaştırımın yüzde 62'sini alıyor, ve bazıları şunu söylüyor, "Daha doğrudan bir şey düşünebilir miyiz? veya sadece ihtiyacı olanlara hitap eden bir şey?'' Ama, Chris bizim için her şey masanın üzerinde. Kriz geliştikçe daha fazla şey yapmalıyız, üyeliğin de daha fazla şey yapmasını sağlamalıyız.
CA: Whitney.
CA: Whitney.
WPR: We actually have a question from the community that builds on what you're discussing right now. Yavnika Khanna asks, "Which countries will prove to be resilient in the Great Transformation: those with popular leaders or those with sound financial systems?"
WPR: Aslında şu an tartıştığınız konu üzerine topluluktan bir soru var. Yavnika Khanna, "Hangi ülkeler Büyük Değişim'de dirençlerini kanıtlayacak: popüler liderlere sahip olanlar mı, sağlam mali sisteme sahip olanlar mı?
KG: You know, they both matter. Countries with strong fundamentals are clearly going through this crisis with less trauma than those that had weak fundamentals to begin with. And of course, leadership matters. How you mobilize a country for action matters. In my view, what we would see on the other side, the winners would be those who think today of this crisis also as an opportunity. Clearly, digital transformation is a huge opportunity. Moving to e-learning, e-government, e-payments, e-commerce, linking small and medium-sized enterprises through digital to consumers, big winner. Secondly, I very much hope that we would come on the other side with a low carbon footprint and a more climate-resilient economy. Those who move in this direction, they would reduce the risk for themselves and the world. From this other crisis, that we are not talking so much about these days, but it hasn't gone anywhere. And you know, if you don't like pandemic, you are not going to like the climate crisis at all. And also, countries that are thinking of how to make the economy in the future a fairer economy. In other words, we have been seeing inequality building up before this crisis. My colleagues who have researched pandemics have a very bitter lesson for us. After pandemics, after H1N1, after SARS, after Zika, inequality goes up. Well, are we going to let inequality to go up, up, after this crisis? And if we do, we are damaging the fabric of our societies, and my sense is that hundreds of millions of people in this crisis would much prefer to have a simpler, fairer, more equitable world to live in, and definitely, a more sustainable world.
KG: İkisi de önemli. Güçlü ekonomik temelleri olan ülkeler bu krizi zayıf temelleri olanlardan açıkça daha az travmayla atlatıyor. Ve tabii ki liderlik önemli. Bir ülkeyi eylem için nasıl hareketlendirdiğiniz önemli. Benim görüşüme göre, diğer tarafta göreceğimiz şey kazananların bunun bir kriz ama aynı anda bir fırsat olduğunu düşünenler olacak. Açık bir biçimde, dijital dönüşüm büyük bir fırsat. E-eğitime, e-hükûmete, e-ödemelere, e-ticarete yönelen, küçük ve orta boylu işletmeleri dijital yolla müşterilere bağlayan, büyük kazanan olacak. İkincisi, öyle umuyorum ki diğer tarafa geçişimiz daha düşük karbon ayak iziyle ve iklime daha dirençli bir ekonomiyle olacak. Bu yöne hareket edenler, kendileri için ve dünya için riski azaltır. Diğer krizden, bu günlerde hakkında çok konuşmuyoruz ama hiçbir yere gitmedi. Pandemi sevmiyorsanız iklim krizini hiç sevmeyeceksiniz. Ayrıca, ülkeler artık gelecekte nasıl daha adil bir ekonomi yaratacaklarını düşünüyor. Başka bir ifadeyle, krizden önce eşitsizliğin geliştiğini gördük. Pandemileri araştıran iş arkadaşlarımın bizim için acı bir dersi var. Pandemilerden sonra, domuz gribinden sonra, SARS'tan sonra, Zika'dan sonra, eşitsizlik artıyor. Peki bu krizden sonra adaletsizliğin artmasına izin mi vereceğiz? Ve eğer verirsek toplumlarımızın bünyelerine zarar vereceğiz ve hislerime göre bu krizdeki yüz milyonlarca insan daha kolay, daha adil, daha eşitlikçi bir dünyada yaşamayı tercih eder; kesinlikle daha sürdürülebilir bir dünyada.
CA: Mm.
KG: Those would be the winners.
KG: Bunlar kazananlar olur.
WPR: Definitely. And just one more question from our community, before turning it back to Chris for some final questions here. You know, this one is from Sarah Rugheimer. And the question is, "What do you see as the main potential positive shifts / changes in this world from this pandemic, say, two to 10 years from now?"
WPR: Kesinlikle. Son birkaç soru için sözü Chris'e vermeden topluluğumuzdan gelen bir soru daha var. Bu Sarah Rugheimer'dan. Soru şu, "Bu dünyada pandemiden 2-10 yıl sonra hangi olası değişiklikleri görüyorsunuz?"
KG: Well, I touched upon it a little bit. First, I hope to see fiscal policy to help us recover to be geared towards green recovery and more equitable recovery. And that is something that is in the hands of policymakers. It can be done. Secondly, I very much hope to see us integrating what we have learned from the crisis, in terms of virtual work. My organization, the IMF, well, we can shrink our carbon footprint dramatically just by sustaining the practices we are developing now, and we will. I certainly hope to see, in the future, much more attention to two things that we saw in this crisis are essential. Universal access to health in some form, strong health systems, as well as strong social safety nets, built as automatic stabilizers in a time of shock. And by the way, it is cheaper if we do it in this way. The bill for everyone is going to be smaller. And also, I very much hope that this notion of investing in people, recognizing that now that we see this horrible tragedy, the loss of lives, that investing in people is the very best investment we can make.
KG: Buna biraz değinmiştim. Öncelikle, maliye politikamızın çevresel toparlanmada hız kazanma ve daha adil bir iyileşme için yardımcı olmasını umuyoruz. Bu siyasetçilerin elinde olan bir şey. Yapılabilir bir şey. İkincil olarak, edindiğimiz sanal deneyimi hayatımıza entegre etmiş olmayı çok görmek isterim. Kuruluşum, IMF, sadece şu an geliştirdiğimiz uygulamaları güçlendirerek karbon ayak izimizi önemli ölçüde küçültebiliriz ve küçülteceğiz. Gelecekte, kesin olarak, bu krizde gerekli olduğunu gördüğümüz iki şeye daha çok ilgi gösterildiğini görmek istiyorum. Sağlık hizmetlerine evrensel erişim, güçlü sağlık sistemlerinin yanı sıra güçlü sosyal güvenlik ağları kriz anında otomatik istikrar sağlayıcıları olarak devreye girer. Bu arada, bu şekilde yaptığımızda çok daha ucuza geliyor. Fatura herkes için daha küçük olacak. Ayrıca, insanlara yatırım yapma düşüncesinin, burada kaybettiğimiz insanları ve bu berbat trajediyi hatırlatmak isterim, en iyi yatırım olduğunu görmeyi umuyorum.
CA: Mm.
WPR: That's great.
WPR: Bu harika.
CA: So, see you again in a minute, Whitney. Kristalina, it's so -- It's so inspiring, actually, hearing the energy and stuff, the energy that you're bringing to this. I don't think many people coming into this would have expected to hear, from the head of the IMF, this emphasis on, you know, "Let's solve the climate crisis, let's tackle inequality and injustice." Do you really believe that this moment, this crisis could help lead us into a great transformation? People will feel it's your job to sound positive, you have to do that. Do you really see the path forward that we can get through this, and what sort of timescale are we talking about here, Kristalina?
CA: Bir dakikaya tekrar görüşürüz, Whitney. Kristalina, o kadar- o kadar ilham verici ki, gerçekten, bu enerjiyi görmek, bu işe getirdiğin enerjiyi. Bu videoya gelen çoğu kişinin IMF başkanından şu konulara vurgu yapmasını beklemiyor: "Hadi iklim krizini çözelim, hadi adaletsizlik ve haksızlık ile mücadele edelim." Bu anın, bu krizin bizi gerçekten büyük bir değişime yönlendirebileceğine inanıyor musun? İnsanlar olumlu görünmek işinmiş gibi hissedecek, yapmak zorunda olduğunu düşünecek. Gerçekten bunun üstesinden gelmemiz için ileriye giden yolu görüyor musun ve burada nasıl bir zaman ölçeğinden bahsediyoruz, Kristalina?
KG: Well, you know, one thing I learned from the transition I lived through, the transition from central planning to markets, is it is tough, it is long, it is painful and it is a road that takes turns. So I don't have an expectation of miracle from here to there. But I genuinely believe that we are now in a point of our history when people demand from their leaders safety and security and a society that is not torn apart by conflicts. And that is actually not unusual to see. So, I would turn the table a little bit on you, Chris. After a war, we see the world coming together and building a better world. Why not after a pandemic? And yes, we can make mistakes and not take the right road to travel. But we certainly have an obligation to try to get on that road.
KG: Geçirdiğim değişimde öğrendiğim bir şey, merkezi planlamadan piyasalara olan değişimden, zor, uzun, acı verici ve değişimli bir yolculuk. Bundan dolayı buradan oraya bir mucize beklemiyorum. Fakat gerçekten de şuna inanıyorum ki öyle bir tarihi noktadayız ki insanlar liderlerinden emniyet ve güvenlik ve çatışmalarla ayrışmayan bir toplum istiyor. Ve bu aslında görülmesi olağan dışı değil. Bunun yüzünden, durumu biraz sana çevireceğim, Chris. Bir savaştan sonra, dünyanın bir araya geldiğini ve daha iyi bir dünya kurduğunu görüyoruz. Neden bir pandemiden sonra bu olmasın? Ve evet, hata yapabiliriz ve doğru yolu seçemeyebiliriz. Ama kesinlikle o yolu bulmayı denemek için bir yükümlülüğümüz var.
CA: So if you could just inject --
CA: Enjekte edebilseydin--
KG: And everybody matters for that.
KG: Ve bunun için herkes önemli.
CA: So if you could inject one idea into the mind of everybody, or into to the world leaders who listen to you, what would that idea be at this moment?
CA: Herkesin aklına bir fikir enjekte edebilecek olsaydın ya da seni dinleyen dünya liderlerinin, şu an o fikir ne olurdu?
KG: Optimism. Build a better world. Possible, desirable, we must do it.
KG: İyimserlik. Daha iyi bir dünya kurma. Mümkün, çekici, yapmak zorundayız.
CA: That sounds like optimism as the stance, not just a naive belief that it will happen, but a determination to make it so. That's what you're calling for. To use that as the motivation to pull us all forward together.
CA: Bu kulağa bir duruş olarak iyimserlik gibi geliyor, olacağına dair saf bir inanış değil de öyle yapmak için bir kararlılık gibi. Olmasını istediğin şey bu. Ve bunu ilerlemek için motivasyon olarak kullanmayı istiyoruz.
KG: Chris, do I have one minute, or I'm done, I need to go?
KG: Chris, bir dakikam var mı, yoksa bitti mi, gitmem mi gerekiyor?
CA: If you want to say one last thing in one minute, alright, go.
CA: Bir dakikada son bir şey söylemek istiyorsan, peki, başla.
KG: I want to say one thing. To recommend to the audience to watch the movie "Bridge of Spies." There is a part in the movie in which the two main actors, the lawyer and the Russian spy, talk to each other. The lawyer says, "Things are very bad, it looks like you may hang." The spy is very calm. Lawyer says, "Aren't you worried?" The spy answers, "Would it help?" So my message is, it is tough, but worries won't help. Positive action will. Positive, stay positive, so that's my message.
KG: Bir şey söylemek istiyorum. Seyiriclere "Casuslar Köprüsü"nü izlemelerini önermek istiyorum. Filmde iki ana oyuncunun, avukatın ve Rus ajanının birbirleriyle konuştuğu bir bölüm var. Avukat diyor ki, "İşler kötü, asılacakmışsın gibi görünüyor." Ajan gayet sakin. Avukat, "Endişeli değil misin?" diyor. Ajan, "Fayda eder mi?" diye cevaplıyor. Yani mesajım, şartlar zor ama endişe etmek yardım etmez. Pozitif eylem yardım eder. Pozitif, pozitif kalın, mesajım bu.
CA: Well, I have to say thank you. It's incredibly inspiring, actually, to see your energy and your determined optimism, let's call it that. I think we wish you the very best as you use your position to help get us out of this mess. Thank you so much, Kristalina, for spending time here at TED. Thank you.
CA: Teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Enerjini görmek aslında son derece ilham verici ve kararlı iyimserliğini, adını böyle koyalım. Pozisyonunu bizi bu karmaşadan çıkarmaya yardım etmek için kullanırken sanırım sana en iyisini diliyoruz. Çok teşekkürler, Kristalina, TED'de vakit ayırdığın için. Teşekkürler.
WPR: Thank you, Kristalina.
WPR: Teşekkürler, Kristalina.