Brain magic. What's brain magic all about? Brain magic to me indicates that area of magic dealing with psychological and mind-reading effects. So unlike traditional magic, it uses the power of words, linguistic deception, non-verbal communication and various other techniques to create the illusion of a sixth sense.
Beyin büyülemek. Beyin büyülemek ne ile ilgilidir? Bana göre beyin büyülemek, sihrin psikolojik ve zihin okuma etkileridir. Yani geleneksel sihrin aksine, bir altıncı his ilüzyonu yaratmak için kelimelerin gücünü, dilsel aldatmayı, konuşmadan iletişim kurmayı ve diğer çeşitli teknikleri kullanır.
I'm going to show you all how easy it is to manipulate the human mind once you know how. I want everybody downstairs also to join in with me and everybody. I want everybody to put out your hands like this for me, first of all. OK, clap them together, once. OK, reverse your hands. Now, follow my actions exactly. Now about half the audience has their left hand up. Why is that? OK, swap them around, put your right hand up. Cross your hands over, so your right hand goes over, interlace your fingers like this, then make sure your right thumb is outside your left thumb -- that's very important. Yours is the other way around, so swap it around. Excellent, OK. Extend your fingers like this for me. All right. Tap them together once. OK, now, if you did not allow me to deceive your minds, you would all be able to do this.
Şimdi, size nasıl yapılacağını bildikten sonra insan zihnini aldatmanın ne kadar kolay olduğunu göstereceğim. Aşağıdaki ve buradaki herkesin bana katılmasını istiyorum. Öncelikle herkesin ellerini bu şekilde tutmanızı istiyorum. Tamam, bir kere birbirine vurun. Tamam, eller Şimdi yaptıklarımı aynen tekrar edin. İzleyicilerin yarısına yakını sol ellerini havaya kaldırdı. Bu neden? Tamam, ellerinizi değiştirin, sağ elinizi havaya kaldırın. Tamam, şimdi ellerinizi çapraz hale getirin, yani sağ eliniz sol elinizin üstünden geçecek, parmaklarınızı bu şekilde birbirine geçirin, ve sağ baş parmağınızın sol baş parmağınızın dığında olduğundan emin olun -- bu çok önemli. Sizinki ters olmuş, onu etrafından geçirin. Harika, tamam. Parmaklarınızı benim için bu şekilde uzatın. Güzel. Bir kere birbirine vurun. Tamam, şimdi, eğer zihninizi aldatmama izin vermediyseniz, hepiniz bunu yapabilmelisiniz.
(Laughter)
(Kahkahalar)
(Laughter ends)
Evet, şimdi nasıl yapılacağını bildikten sonra
Now you can see how easy it is for me to manipulate the human mind, once you know how.
benim için insan beynini aldatmanın ne kadar kolay olduğunu görebilirsiniz.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Now, I remember when I was about 15,
Şimdi, hatırlıyorum da ben 15 yaşlarındayken,
(Laughter)
Baskı harfleri algılayabilen
I read a copy of Life magazine, which detailed a story about a 75-year-old blind Russian woman who could sense printed letters -- there's still people trying to do it --
75 yaşındaki Rus bir kadının detaylı hikayesini anlayan bir Life dergisi sayısı okumuştum -- burada hala bunu yapmayı deneyen insanlar var -- (Kahkahalar)
(Laughter)
Baskı harfleri hatta renkleri sadece dokunarak algılayabiliyordu.
-- who could sense printed letters and even sense colors, just by touch. And she was completely blind. She could also read the serial numbers on bills when they were placed, face down, on a hard surface. Now, I was fascinated, but at the same time, skeptical. How could somebody read using their fingertips? You know, if you actually think about it, if somebody is totally blind -- a guy yesterday did a demonstration in one of the rooms, where people had to close their eyes and they could just hear things. And it's just a really weird thing to try and figure out. How could somebody read using their fingertips?
Ve tamamen kördü. Ayrıca sert bir yüzeye üzerine ters çevrilmiş faturaların üzerindeki seri numaraları okuyabiliyordu. Bunun karşısında büyülenmiştim ama aynı zamanda şüpheleniyordum. İnsan nasıl parmak uçlarını kullanarak okuyabilir? Bilirsiniz bunun üstüne gerçekten düşünürsünüz, eğer birisi tamamen körse - adamın biri dün herkesin gözlerini kapatmak ve etrafını sadece duymak zorunda oldukları odalardan birinde bir gösteri yaptı. Ve birinin nasıl olup da parmak uçlarını kullanarak okuyabildiğini anlamak gerçekten garip bir şey.
Now earlier on, as part of a TV show that I have coming up on MTV, I attempted to give a similar demonstration of what is now known as second sight. So, let's take a look.
Geçmişte, MTV'de yayınlalan bir TV programının bir parçası olarak, ikincil görüş olarak bilinen şeyle ilgili bir gösteri yaptım. Hadi bir göz atalım.
(Video) Man: There we go. I'm going to guide you into the car.
(Video) Adam: İşte gidiyoruz. Sana arabaya kadar eşlik edeceğim.
Kathryn Thomas: (Laughter)
Kathryn: (Kahkahalar)
Man: You're OK, keep on going.
Adam: İyi gidiyorsun, gitmeye devam et.
KT: How are you?
Nasılsın?
Keith Barry: Kathryn, it's Keith here. I'm going to take you to a secret location, OK? Kathryn, there was no way you could see through that blindfold.
Keith Barry: Kathryn, ben Keith, seni gizli bir yere götüreceğim, tamam mı? KB: Şimdi, Kathryn, bu göz bağının ötesini görmenin hiçbir yolu yoktu.
KT: OK, but don't say my name like that. KB: But you're OK?
Kathryn: Tamam ama adımı bu şekilde söyleme.
KT: Yes.
KB: Hayır, sorun yok değil mi?
KB: No way to see through it? KT: No.
Kathryn: Evet.
KB: Göz bağının ötesini görmenin hiçbir yolu yoktu, değil mi?
KB: I'll take it off.
Kathryn: Hayır.
Do you want to take the rest off? Take it off, you're OK. We'll stop for a second.
KB: Tamam, sadece onu çıkartacağım, sorun yok, sorun yok. Diğer kısmını da sen çıkarmak ister misin? Hadi çıkar, sorun yok. Sadece bir saniyeliğine duracağız.
KT: I'm so afraid of what I'm going to see.
Kathryn: Neyle karşılaşacağım konusunda çok endişeliyim.
KB: You're fine, take it off. You're OK. You're safe. Have you ever heard of second sight?
Hayır, hayır, sorun yok, sorun yok, çıkart onu. Sorun yok, güvendesin. Hiç ikincil görüş diye bir şey duydun mu?
KT: No.
Kathryn: Hayır.
KB: Second sight is whereby a mind-control expert can see through somebody else's eyes. And I'm going to try that right now.
KB: İkincil görüş bir zihin kontrolü ustasının başkasının gözlerinden görebilmesidir. Ve şimdi bunu deneyeceğim.
KT: God.
Kathryn: Tanrım.
KB: Are you ready? Where is it? There's no way --
KB: Hazır mısın? Nerde? Hiçbir şekilde ...
KT: (Beep)
Kathryn: (Bip)
KT: Oh, my God!
Aman Tanrım!
KB: Don't say anything, I'm trying to see through your eyes. I can't see.
KB: Şşt. Hiçbir şey söyleme, Senin gözlerinden görmeye çalışıyorum. Göremiyorum.
KT: There's a wall, there's a wall.
Kathryn: Bir duvar var, bir duvar var.
KB: Look at the road, look at the road.
KB: Yola bak, yola bak.
KT: OK, OK, OK. Oh, my God!
Kathryn: Tamam, tamam, tamam. Aman Tanrım!
KB: Now, anything coming at all? KT: No.
KB: Şimdi herhangi bir şey geliyor mu?
KB: Sure there's not?
Kathryn: Hayır, hayır, hayır, hayır.
KB: Hiçbir şey olmadığına emin misin?
KT: No, no, I'm just still looking at the road. I'm looking at the road, all the time. I'm not taking my eyes off the road.
Kathryn: Hayır, hayır, hala sadece yola bakıyorum. Hep yola bakıyorum. Gözlerimi yoldan ayırmıyorum.
(Beep)
(Bip)
(Beep)
(Bip)
(Beep)
(Bip)
KT: Oh, my God!
Aman Tanrım!
KB: Where are we? Where are we? We're going uphill, are we going uphill?
KB: Neredeyiz? Neredeyiz? Yokuş yukarı gidiyoruz, yokuş yukarı mı gidiyoruz?
KT: Look at the road -- (Beep) Still got that goddamn blindfold on.
Kathryn: Yola bak -- (Bip) Hala o kahrolası göz bağını takıyorsun.
KB: What?
KB: Ne?
KT: How are you doing this?
Kathryn: Bunu nasıl yapıyorsun?
KB: Just don't break my concentration.
KB: Sadece konsantrasyonumu bozma.
We're OK, though? KT: Yes.
KB: Bu arada iyi gidiyor muyuz?
That's so weird. We're nearly there. Oh, my God!
Kathryn: Evet. Bu çok garip. Neredeyse vardık. Aman Tanrım!
Oh, my God!
Aman Tanrım!
KB: And I've stopped.
KB: Ve durdum.
KT: That is weird. You're like a freak-ass of nature. That was the most scary thing I've ever done in my life!
Kathryn: Bu garip. Sen doğanın bir ucubesi gibisin. Bu hayatımda yaptığım en korkunç şeydi.
(Applause)
(Alkışlar)
KB: Thank you. By the way, two days ago, we were going to film this down there, at the race course, and we got a guy into a car, and we got a camera man in the back, but halfway through the drive, he told me he had, I think it was a nine-millimeter, stuck to his leg. So, I stopped pretty quick, and that was it.
Teşekkürler. Bu arada iki gün önce, bunu aşağıda yarış sahasında filme çekecektik, ve arabanın içine bir adam aldık, ve arkada bir kameraman vardı, ama sürüşün yarısında, bana bacağında -- Sanırım bir dokuz milimetreydi, olduğunu söyledi. Ben de olabildiğince çabuk durdum, ve bu kadardı. Peki, birinin gözlerinden görmenin
So, do you believe it's possible to see through somebody else's eyes? That's the question. Now, most people here would automatically say no. OK, but I want you to realize some facts. I couldn't see through the blindfold. The car was not gimmicked or tricked in any way. The girl, I'd never met before, all right. So, I want you to just think about it for a moment. A lot of people try to come up with a logical solution to what just happened, all right. But because your brains are not trained in the art of deception, the solutions you come up with will, 99 percent of the time, be way off the mark.
mümkün olduğuna inanıyor musunuz? Asıl soru bu. Şimdi, buradaki çoğu insan otomatik olarak hayır der. Tamam, ama bazı gerçeklerin farkına varmanızı istiyorum. Göz bağının ötesini göremiyordum. Arabada hiçbir şekilde bir hile ya da numara yoktu, kızla -- daha önce hiç karşılaşmadım, her şey tamam. Sadece bir anlığına bunu bir düşünmenizi istiyorum. Bir çok insan bu olanlara mantıklı bir çözüm bulmaya çalışır. Ama beyinleriniz aldatma sanatıyla eğitilmediği için, bulduğunuz çözümlerin yüzde 99'u gerçeğin yakınından bile geçmeyecektir.
This is because magic is all about directing attention. If, for instance, I didn't want you to look at my right hand, then I don't look at it. But if I wanted you to look at my right hand, then I look at it, too. You see, it's very simple, once you know how, but very complicated in other ways.
Bunun sebebi büyünün tamamen dikkati yönlendirmeyle ilgili olmasıdır. Eğer, örnek olarak, sağ elime bakmamanızı istersem, ben de bakmam. Ama eğer sağ elime bakmanızı istersem, ben de bakarım, gördüğünüz gibi. Nasıl yapılacağını bildikten sonra bunu yapmak çok çok kolay, ama başka yönlerden de oldukça karmaşık.
I'm going to give you some demonstrations right now. I need two people to help me out real quick. Can you come up? And let's see, down at the end, here, can you also come up, real quick? Do you mind? Yes, at the end. OK, give them a round of applause as they come up. You might want to use the stairs, there.
Tam şu anda size canlı olarak bazı örnekler göstereceğim. Hızlı bir şekil de bana yardım etmesi için iki kişiye ihtiyacım var. Siz gelebilir misiniz? Ve bir bakalım, sonda, aşağıda, siz de gelebilir misiniz, gerçekten hızlıca? Sorun olur mu? Evet, sondaki. Buraya gelene kadar onları alkışlayalım. Buradaki merdivenleri kullanabilirsiniz.
(Applause)
(Alkışlar)
It's very important for everybody here to realize I haven't set anything up with you. You don't know what will happen, right? Would you mind just standing over here for a moment?
Buradaki herkesin, benim bu iki kişiyle herhangi bir şey kurmadığımı bilmesini istiyorum. Biraz sonra ne olacağını bilmiyorsunuz. Değil mi? Tamam, bi süre burada dikilmek senin için sorun olur mu? İsmin?
Your name is? Nicole: Nicole.
Nicole: Nicole.
KB: Nicole, and?
KB: Nicole, ve?
(Telephone ringing)
(Telefon çalar)
KB: Actually, here's the thing, answer it, answer it, answer it.
KB: Tamam, o. Söyle onlara, aslında yapacağımız şey şu,
(Laughter)
cevapla, cevapla, cevapla.
Is it a girl? Man: They've already gone.
(Kahkahalar)
KB: Bir kız mı?
KB: OK, swap over positions.
Man: Durdu bile.
Can you stand over here? This will make it easier. Pity, I would have told them it was the ace of spades. OK, a little bit closer.
KB: O, durdu mu, tamam. Aslında, yer değiştirin. Burada durabilir misin, bu işleri biraz daha kolaylaştıracaktır. Yazık oldu, arayanlara maça ası olduğumu söyleyebilirdim. Tamam, biraz daha yakın.
(Laughter)
(Kahkahalar)
OK, a little bit closer, come over -- they look really nervous up here. Do you believe in witchcraft?
Biraz daha yakın. (Kahkahalar) Tamam, biraz daha yakın, gelin buraya -- burada gerçekten gergin görünüyorlar. Biraz daha yakına gelin.
Nicole: No.
Tamam, şimdi, büyücülüğe hiç inanır mısın?
Nicole: Hayır.
KB: Voodoo? Nicole: No.
KB: Vudu'ya?
KB: Things that go bump in the night? Nicole: No.
Nicole: Hayır.
KB: Geceleri fırlayıveren şeylere?
KB: Besides, who's next, no, OK.
Nicole: Hayır.
I want you to just stand exactly like this for me, pull up your sleeves, if you don't mind. OK, now, I want you to be aware of all the different sensations around you, because we'll try a voodoo experiment. I want you to be aware of the sensations, but don't say anything until I ask you, and don't open your eyes until I ask you. From this point onwards, close your eyes, do not say anything, do not open them, be aware of the sensations.
KB: Sıradaki kim dışında hayır, güzel. Benim için tam olarak böyle kalmanı istiyorum, sorun olmayacaksa giysinin kollarını kıvır. Tamam, şimdi, çevrendeki her çeşit hisse karşı duyarlı olmanı istiyorum, çünkü şimdi bir vudu deneyi yapmayı deneyeceğiz. Duyulara karşı duyarlı olmanı, ama sana söyleyene kadar hiçbir şey söylemeni ve söyleyene kadar gözlerini açmamanı istiyorum. Şu andan itibaren, gözlerini kapat, hiçbir şey söyleme, gözlerini açma, duyulara duyarlı ol.
Yes or no, did you feel anything?
Evet ya da hayır, herhangi bir şey hissettin mi?
Nicole: Yes.
Nicole: Evet.
KB: You did feel that? What did you feel?
KB: Bunu hissettin mi? Ne hissettin?
Nicole: A touch on my back.
Nicole: Sırtımda bir dokunma.
KB: How many times did you feel it?
KB: Bunu kaç kere hissettin?
Nicole: Twice.
Nicole: İki kere.
KB: Twice. OK, extend your left arm out in front of you. Extend your left arm, OK. OK, keep it there. Be aware of the sensations, don't say anything, don't open your eyes, OK.
KB: İki kere. Tamam, sol kolunu önüne doğru uzat. Sol kolunu uzat, tamam. Tamam, kolunu orada tut. Duyulara duyarlı ol, hiçbir şey söyleme, gözlerini açma, tamam.
Did you feel anything, there?
Orada herhangi bir şey hissettin mi?
Nicole: Yes. KB: What did you feel?
Nicole: Evet.
KB: Ne hissettin?
Nicole: Three --
Nicole: Üç --
KB: Like a tickling sensation? Nicole: Yes.
KB: Gıdıklanma hissi gibi mi?
Nicole: Evet.
KB: Can you show us where? OK, excellent. Open your eyes. I never touched you. I just touched his back, and I just touched his arm. A voodoo experiment.
Bize nerede olduğunu gösterir misin? Tamam, harika. Gözlerini aç. Sana hiç dokunmadım. Sadece onun arkasına dokundum ve onun koluna dokundum. Bir vudu deneyi.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Yeah, I walk around nightclubs all night like this.
Evet, bütün gece gece kulüplerinde böyle geziyorum.
(Laughter)
(Kahkahalar)
You just take a seat over here for a second. I'm going to use you again, in a moment. Can you take a seat right over here, if you don't mind.
Bir saniyeliğine şuraya otur. Tekrar seni kullanacağım, bir süre sonra. Ve eğer sorun olmazsa sen de benim için buraya oturur musun?
Sit right here. Man: OK.
Tam buraya otur.
Adam: Tamam.
KB: OK, take a seat. Excellent, OK. Now, what I want you to do is look directly at me, OK, just take a deep breath in through your nose, letting it out through your mouth, and relax. Allow your eyes to close, on five, four, three, two, one. Close your eyes right now. OK, now, I'm not hypnotizing you, I'm merely placing you in a heightened state of synchronicity, so our minds are along the same lines. And as you sink and drift and float into this relaxed state of mind, I'm going to take your left hand, and just place it up here.
KB: Tamam, otur. Harika, tamam. Şimdi, yapmanı istediğim şey direkt olarak bana bakman, tamam mı, sadece burnundan derin bir nefes al, ve ağzından ver, ve rahatla. Gözlerinin kapanmasına izin ver, beş, dört, üç, iki, bir -- şimdi gözlerini kapat. Tamam, şimdi, seni hipnotize etmiyorum, Seni sadece senkronizmin yükseltilmiş bir haline yerleştiriyorum ki zihinlerimiz aynı çizgiler üzerinde olsun. Ve sen zihnin bu rahatlamış haline doğru batıp, sürüklenip, yüzerken,
I want you to hold it there just for a moment,
ben sol elini kaldırıp buraya bırakacağım.
and I only want you to allow your hand to sink and drift and float back to the tabletop at the same rate and speed as you drift and float into this relaxed state of awareness, and allow it to go all the way down to the tabletop. That's it, all the way down, all the way down. and further, and further. Excellent. I want you to allow your hand to stick firmly to the tabletop. OK, now, allow it to stay there.
Ve bir süreliğine kolunu orada tutmanı istiyorum, ve elinin senin bu rahatlamış farkındalık haline girerken sürüklenip yüzdüğün hızda batıp sürüklenip yüzerek masanın inmesine izin vermeni ve elinin ta masanın üstüne kadar inmesine izin vermeni istiyorum. İşte bu, en aşağıya kadar, en aşağıya kadar, en aşağıya kadar, devam et, devam et, devam et, devam et, devam et, devam et. Harika. Elinin tamamen masanın üstüne yapışmasına izin vermeni istiyorum. Tamam, şimdi, orada kalmasına izin ver.
OK, now, in a moment, you'll feel a certain pressure, OK, and I want you to be aware of the pressure. Just be aware of the pressure. And I only want you to allow your hand to float slowly back up from the tabletop as you feel the pressure release, but only when you feel the pressure release. Do you understand? Just answer yes or no.
Tamam, şimdi, kısa bir süre sonra belirgin bir baskı hissedeceksin, tamam mı, ve bu baskının farkında olmanı istiyorum. Sadece baskının farkında ol. Ve senden sadece baskının gittiğini hissettiğinde elinin masanın üstünden tekrar yukarı yükselmesine izin vermeni istiyorum, ama sadece baskının gittiğinin hissettiğin zaman. Anladın mı? Sadece evet ya da hayır diye cevapla.
Man: Yes.
Anladın mı?
Adam: Evet.
KB: Hold it right there. And only when you feel the pressure go back, allow your hand to drift back to the tabletop, but only when you feel the pressure.
KB: Tam orada dur. Tamam, ve sadece baskıyı hissettiğin zaman geri indir. Elinin yavaşça masanın üstüne sürüklenmesine izin vermeni istiyorum, ama sadece baskıyı hissettiğin zaman.
(Laughter)
(Kahkahalar)
OK, that was wonderfully done. Let's try it again.
Tamam, bu harikaydı, hadi tekrar deneyelim.
Excellent. Now that you've got the idea, let's try something even more interesting. Allow it to stick firmly to the tabletop, keep your eyes closed. Can you stand up? Just stand, stage forward. I want you to point directly at his forehead. OK. Imagine a connection between you and him. Only when you want the pressure to be released, make an upward gesture, like this, but only when you want it to be released. You can wait as long as you want, but only when you want the pressure released. OK, let's try it again. OK, now, imagine the connection, OK. Point directly at his forehead. Only when you want the pressure released, we'll try it again.
Harika. Şimdi ne olduğunu anladın, hadi daha da ilginç bir şey deneyelim. Masanın üstüne tamamen yapışmasına izin ver, gözlerini kapalı tut. Ayağa kalkar mısın? Tamam, sadece dikil, biraz ileride. Direkt olarak onun alnına işaret etmeni istiyorum, tamam. Onunla kendin arasında bir bağlantı hayal et, sadece baskının kalkmasını istediğinde, yukarı doğru böyle bir hareket yap, ama sadece baskının kalkmasını istediğin zaman. İstediğin kadar bekleyebilirsin, ama sadece baskının kalkmasını istediğin zaman yap. Tamam, hadi bir daha deneyelim. Tamam, simdi, bir bağlantı hayalet, tamam. Direkt olarak onun alnına işaret et, sadece baskının gitmesini istediğin zaman bir daha deneyeceğiz.
OK, it worked that time, excellent. And hold it there, both of you. Only when you want the pressure to go back, make a downward gesture. You can wait as long as you want. You did it pretty quickly, but it went down, OK.
Tamam, bu sefer işe yaradı, harika. Ve orada tut, orada tut, ikiniz de, orada tutun, sadece baskının geri gelmesini istediğinde, aşağı doğru bir hareket yap. İstediğin kadar bekleyebilirsin. Oldukça hızlı yaptın, ama aşağı indi, tamam.
Now, I want you to be aware that in a moment, when I snap my fingers, your eyes will open, again. It's OK to remember to forget, or forget to remember what happened. Most people ask you, "What the hell just happened up here?" But it's OK that even though you're not hypnotized, you will forget everything that happened. On five, four, three, two, one -- open your eyes, wide awake. Give them a round of applause, as they go back to their seats.
Şimdi, kısa bir süre içinde parmaklarımı şıklattığmda tekrar gözlerinin açılacağının bilincinde olmanı istiyorum. Olanları unutmayı hatırlaman ya da hatırlamayı unutman normal. İnsanların çoğu biraz önce neler olduğunu sorar. Ama hipnotize olmamış olsan da ne olduğunu unutmak normal. (Kahkahalar) Beş, dört, üç, iki, bir -- gözlerini aç, tamamen uyanık. Koltuğuna geri dönerken
(Applause)
onu alkışlayalım.
OK, you can go back.
(Alkışlar)
(Applause)
Tamam, geri gidebilirsin.
I once saw a film called "The Gods Are Crazy." Has anybody here seen that film? Yeah. Remember when they threw the Coke out of the airplane, and it landed on the ground, and it didn't break? Now, see, that's because Coke bottles are solid. It's nearly impossible to break a Coke bottle. Do you want to try it? Good job. She's not taking any chances.
Bir keresinde "Tanrılar Çıldırmış Olmalı" diye bir film izlemiştim. Kimse o filmi izledi mi? Evet, evet, evet. (Alkışlar) Kola şişesini uçaktan fırlattıklarında şişenin yere düştüğünü ve kırılmadığını hatırlıyor musunuz? Şimdi, bakalım, bunun sebebi kola şişelerinin katı olmasıdır. Bir kola şişesini kırmak neredeyse imkansızdır. Denemek ister misin? Çok iyi. (Kahkahalar)
(Laughter)
Hiç şansı yok.
You see, psychokinesis is the paranormal influence of the mind on physical events and processes. For some magicians or mentalists, sometimes the spoon will bend or melt, sometimes it will not. Sometimes the object will slide across the table, sometimes it will not. It depends on how much energy you have that day, so on and so forth.
Psikokinezi zihnin fiziksel olaylar ve süreçler üzerindeki doğa üstü etkisidir. Bazı sihirbazlar ve zihin okuyucular için kaşık bazen kıvrılacak ya da eriyecek, bazen olmayacaktır. Obje bazen masanın üstünde kayacak, bazen kaymayacaktır. Bu o gün ne kadar enerjiye sahip olduğunuzla ilgilidir, vesaire.
We're going to try an experiment in psychokinesis, right now. Come right over here, next to me. Excellent. Now, have a look at the Coke bottle. Make sure it is solid, there's only one hole, and it's a normal Coke bottle. And you can whack it against the table, if you want; be careful. Even though it's solid, I'm standing away. I want you to pinch right here with two fingers and your thumb. Excellent. Now, I've got a shard of glass here, OK. I want you to examine the shard of glass. Careful, it's sharp. Just hold on to it for a moment. Now, hold it out here.
Şimdi bir psikokenezi deneyi yapmayı deneyeceğiz. Buraya, yanıma gel. Harika. Şimdi, kola şişesine bir göz at. Katı olduğundan, sadece bir delik olduğundan ve bunun normal bir kola şişesi olduğundan emin ol. Ve istersen onu masaya vurabilirsin. Dikkatli ol. Katı olmasına rağmen uzak duruyorum. Tamam, senden onu tam buradan iki parmağın ve baş parmağınla tutmanı istiyorum. Harika. Şimdi, burada bir parça cam var, tamam. Senden bu cam parçasını incelemeni istiyorum. dikkatli ol çünkü keskin. Sadece onu bir süre tut. Şimdi, onu burada tut.
I want you to imagine, right now, a broken relationship from many years ago. I want you to imagine all the negative energy from that broken relationship, from that guy, being imparted into the broken piece of glass, which will represent him, OK. But I want you to take this very seriously. Stare at the glass, ignore everybody right here. In a moment, you'll feel a certain sensation, OK, and when you feel that sensation, I want you to drop the piece of glass into the bottle. Think of that guy, that ba -- that guy.
Şimdi senden yıllar önceki bitmiş bir ilişkiyi düşünmeni istiyorum. Senden istediğim şey bu bitmiş ilişkiden ve o adamdan kalan bütün negatif enerjiyi o adamı temsil edecek olan bu kırık cam parçasına katılmış olarak hayal etmen, tamam. Ama bunu çok ciddiye almanı istiyorum. Cama bak, buradaki herkesi görmezden gel. Kısa bir süre sonra belirgin bir duygu hissedeceksin, tamam, ve bunu hissettiğin zaman, cam parçasını şişenin içine bırakmanı istiyorum. O adamı düşün, o -- o adam,
(Laughter)
(Kahkahalar)
I'm trying to be good here. OK, and when you feel the sensation -- it might take a while -- drop it into the glass. OK, drop it in.
Burada iyi olmaya çalışıyorum. Tamam, ve duyguyu hissettiğin zaman -- biraz zaman alabilir -- camı şişenin içine atmanı istiyorum. Tamam, at içine.
Now, imagine all that negative energy in there. Imagine his name and imagine him inside the glass. And I want you to release that negative energy by shaking it from side to side.
Şimdi oradaki bütün negatif enerjiyi hayal et. Onun adını ve onu şişenin içinde hayal et. Ve senden şişeyi sallayarak bu negatif enerjiyi serbest bırakmanı istiyorum. bu negatif enerjiyi serbest bırakmanı istiyorum.
(Burst)
(Kahkahalar)
(Laughter)
That was a lot of negative energy, built up in there.
Bu içeride üretilmiş çok fazla negatif enerjiydi.
(Laughter)
(Kahkahalar)
(Applause)
(Alkışlar)
I also want you to look at me and think of his name. OK, think of how many letters in the title of his name. There's five letters in the title. You didn't react to that, so it's four letters. Think of one of the letters in the title. There's a K in his name, there is a K. I knew that because my name starts with a K also, but his name doesn't start with a K, it starts with an M. Tell Mike I said hello, the next time you see him.
Senden ayrıca onun adını düşünmeni istiyorum. Bana bak ve adını düşün. Onun adını yakaladın mı? Tamam, adındaki harfleri düşün. İsimdeki harfleri düşün. İsimde beş harf var. Buna tepki vermedin, yani isimde dört harf var. İsimdeki harfleri düşün. Harflerden birini düşün. İsminde bir K var, bir K var. Bunu nasıl bildiğimi gör, çünkü benim adım K ile başlıyor, ama onun adı K ile başlamıyor, onunki M ile başlıyor. Onu bir daha gördüğünde Mike'a benden selam söyle.
Was that his name? Nicole: Mm-hmm.
Adı bu muydu?
Nicole: Hm-hmm.
KB: OK, give her a round of applause.
KB: Tamam, onu alkışlayalım.
(Applause)
(Alkışlar)
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)
(Applause ends)
Sizinle paylaşacağım bir şey daha var.
I've got one more thing to share with you right now. Actually, Chris, I was going to pick you for this, but instead of picking you, can you hop up here and pick a victim for this next experiment? And it should be a male victim, that's the only thing.
Aslında, Chris, bunun için seni seçecektim, ama seni seçmek yerine, buraya gelip sıradaki deney için bir kurban seçer misin? Bir erkek kurban olmalı tek şart bu.
Chris Anderson: Oh, OK.
Chris Anderson: O, Tamam.
KB: I was going to use you, but I decided I might want to come back another year.
KB: Bunu için seni kullanacaktım, ama başka bir yıl tekrar gelmek isteryebileceğimi düşündümi
(Laughter)
(Kahkahalar)
CA: Well, to reward him for saying "eureka," and for selecting Michael Mercil to come and talk to us -- Steve Jurvetson.
CA: Onu "eureka" dediği ve konuşması için Micael Mercil'i çağırdığı için ödüllendirelim -- Steve Jurvetson.
KB: OK, Steve, come on up here.
KB: Tamam, Steve, buraya gel.
(Applause)
(Alkışlar)
CA: You knew!
CA: Bildin!
KB: OK, Steve, I want you to take a seat, right behind here. Excellent. Now, Steve -- oh, you can check underneath. Go ahead, I've no fancy assistants underneath there. They insist that because I was a magician, put a nice, black tablecloth on. There you are, OK.
KB: Tamam, Steve, buraya, masanın arkasına oturmanı istiyorum. Harika. Şimdi, Steve -- O, altını kontrol edebilirsin. Devam et, aşağıda şaşaalı yardımcılarım yok. Sadece, bir sihirbaz olduğumu düşünmüşler ve masaya güzel siyah bir örtü örtmüşler. İşte buradasın, tamam.
(Laughter)
(Kahkahalar)
I've got four wooden plinths here, Steve. One, two, three and four. Now, they're all the exact same except this one obviously has a stainless steel spike sticking out of it. I want you to examine it, and make sure it's solid. Happy?
Burada dört tane küçük tahta kaide var Steve. Bir, iki, üç ve dört. Şimdi, üstünde açık seçik lekesiz bir iğne olan bu hariç hepsi tamamen aynı. Senden bunu incelemeni ve katı olduğundan emin olmanı istiyorum. Mutlu musun?
Steve Jurvetson: Mmm, yes.
Steve Juvertson: Mmm, evet.
KB: OK. Now, Steve, I'm going to stand in front of the table, When I stand in front of the table, I want you to put the cups on the plinths, in any order you want, and then mix them all up, so nobody has any idea where the spike is, all right?
KB: Tamam. Şimdi, Steve, ben masanın önünde duracağım, tamam, masanın önüne geçtiğimde, senden bu bardakları bu şekilde bardakların üstüne koymanı istiyorum, ve onları istediğin sırayla karıştır ki hiç kimsenin iğnenin nerede olduğuyla ilgili bir fikri olmasın, tamam mı?
SJ: No one in the audience?
SJ: İzleyicilerin hiçbirinin mi?
KB: Yes, and just to help you out, I'll block them from view, so nobody can see what you're doing. I'll also look away. So, go ahead and mix them up, now. OK, and tell me when you're done.
KB: İzleyicilerin hiçbirinin ve sana yardım etmek için, onların görüşlerini engelleyeceğim ki kimse ne yaptığını görmesin. Ben de bakmayacağım, yani karıştır onları şimdi. Tamam, bittiği zaman bana söyle.
(Laughter)
(Kahkahalar)
(Laughter)
KB: You done? SJ: Almost.
Bitti mi?
SJ: Mmm, neredeyse.
KB: Almost, oh. OK, you're making sure that's well hidden. Oh, we've got one here, we've got one here.
KB: Neredeyse, o. Tamam, iyice saklanmış olduğundan emin oluyorsun. Şimdi -- O, burada zeki biri var, zeki biri var.
(Applause)
(Alkışlar)
So, all right, we'll leave them like that.
Pekala, onları böyle bırakacağız.
(Laughter)
(Kahkahalar)
I'm going to have the last laugh, though.
Yine de son gülen ben olacağım.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Now, Steve, you know where the spike is, but nobody else, does? Correct? But I don't want you to know either, so swivel around on your chair. They'll keep an eye on me to make sure I don't do anything funny. No, stay around, OK. Now, Steve, look back. Now you don't know where the spike is, and I don't know where it is either. Now, is there any way to see through this blindfold?
Şimdi, Steve, sen iğnenin nerede olduğunu biliyorsun, ama başkası bilmiyor? Doğru mu? Ama ben senin de bilmeni istemiyorum, bu yüzden sandalyenin üstünde arkana dön. Onlar eğlenceli bir şey yapmadığımdan emin olmak için beni gözleyecekler, Hayır, arkan dönük kal, tamam. Şimdi, Steve, arkana bak. Pekala, şimdi sen iğnenin nerede olduğunu bilmiyorsun ve nerede olduğunu ben de bilmiyorum, tamam. Şimdi, bu göz bağının ardını görmenin herhangi bir yolu var mı?
SJ: Put this on?
SJ: Takayım mı?
KB: No, just, is there any way to see through it? No?
KB: Hayır, sadece ardını görmenin herhangi bir yolu var mı?
SJ: Hayır.
SJ: No, I can't see through it. KB: Excellent.
KB: Hayır mı?
Now, I'm going to put on the blindfold. Don't stack them up, OK. Give them an extra mix up. Don't move the cups, I don't want anybody to see where the spike is, but give the plinths an extra mix up, and then line them up. I'll put the blindfold on. Give them an extra mix up. No messing around this time. OK, go ahead, mix them up. My hand is at risk here.
SJ: Hayır, ardını göremiyorum. KB: Ardını göremiyorsun. Harika, tamam. Şimdi, göz bağını ben takacağım. Onları üst üste yığma, tamam. Onları bir daha karıştır. Bardakları çekme çünkü kimsenin iğnenin yerini bilmesini istemiyorum, ama kaideleri bir kez daha karıştır, ve onları bu şekilde sıraya diz, tamam mı? Göz bağını takacağım. Bir kere daha karıştır. Bu sefer oyalanmak yok. Tamam, devam et, karıştır onları. Burada elim hayatta yani -- risk altında.
(Laughter)
(Kahkahalar)
Tell me when you're done. SJ: Done.
Bittiğinde bana haber ver.
KB: OK, where are you? Put out your hand. Your right hand.
SJ: Bitii.
Tell me when I'm over a cup.
Tamam, neredesin? Elini getir. Bu sağ elin mi? Değil mi -- hayır, tamam
SJ: You're over a cup. KB: I'm over a cup, right now?
Bir bardağın üstünde olduğum zaman bana söyle.
SJ: Bir bardağın üstündesin.
KB: Şu an bir bardağın üstünde miyim?
SJ: Mm-hmm.
SJ: Evet.
KB: Now, Steve, do you think it's here? Yes or no?
KB: Şimdi, Steve, sence iğne burada mı? Evet mi hayır mı?
SJ: Oh!
SJ: O!
(Laughter)
(Kahkahalar)
KB: I told you I'd have the last laugh.
KB: Size son gülenin ben olacağını söylemiştim.
(Laughter)
(Kahkahalar)
SJ: I don't think it's there. KB: No? Good decision.
SJ: Burada olduğunu düşünmüyorum.
KB: Hayır mı? İyi seçim.
(Laughter)
(Kahkahalar)
(Applause)
(Alkışlar)
(Applause ends)
Now, if I go this way, is there another cup over here?
Şimdi, bu tarafa gidersem başka bir bardak var mı?
SJ: Can we do the left hand?
SJ: Sağ elle yapabilir miyiz?
KB: Oh, no, no, no. He asked me could he do the left hand. Absolutely not.
KB: O, hayır, hayır, hayır. Bana sağ elle yapıp yapamayacağımızı sordu. Kesinlikle olmaz.
(Laughter)
(Kahkahalar)
KB: If I go this way, is there another cup?
KB: Şimdi, bu tarafa gidersem başka bir bardak var mı?
SJ: Evet o tarafta başka bir bardak var.
SJ: Yes. KB: Tell me when to stop.
KB: Bana ne zaman durmam gerektiğini söyle.
SJ: Tamam.
SJ: OK. KB: There?
KB: Burada mı?
SJ: Yes, there's one.
SJ: Evet burada bir tane var.
KB: OK. Do you think it's here, yes or no? This is your decision, not mine.
KB: Tamam. Sence iğne burada mı? Evet ya da hayır.
(Laughter)
Bu senin seçimin, benim değil. (Kahkahalar)
SJ: I'm going to say no. KB: Good decision.
SJ: Hayır diyeceğim.
(Laughter)
KB: İyi seçim.
OK, give me both hands. Now, put them on both cups. Do you think the spike is under your left or your right hand?
(Kahkahalar) Tamam, bana iki elini de ver. Şimdi, onları iki kabın da üstüne koy. Sence iğne sol elinin altında mı, yoksa sağ elinin altında mı?
SJ: Neither.
SJ: Hiçbirinin.
KB: Neither, oh, OK. But if you were to guess.
KB: Hiçbirinin, o, tamam. Ama tahmin etseydin.
(Laughter)
(Kahkahalar)
SJ: Under my right hand. KB: Under your right hand? Now, remember, you made all the decisions all along. Psychologists, figure this out.
SJ: Bence sağ elimin altında. KB: Sağ elinin altında olduğunu mu düşünüyorsun? Unutma, şimdiye kadarki bütün kararları sen verdin. Psikologlar, bunu çözün.
(SJ gasps)
İçine bir bak.
Have a look.
SJ: Oh!
SJ: O!
(Applause)
(Alkışlar)
KB: Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause ends) If anybody wants to see some sleight of hand later on, I'll be outside. Thank you.
Teşekkür ederim. Eğer biraz el çabukluğu görmek isteyen olursa, dışarıda olacağım. Teşekkür ederim
(Applause)
(Alkışlar)
Thank you.
Teşekkür ederim.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)