Getting a college education is a 20-year investment. When you're growing up poor, you're not accustomed to thinking that far ahead. Instead, you're thinking about where you're going to get your next meal and how your family is going to pay rent that month. Besides, my parents and my friends' parents seemed to be doing just fine driving taxis and working as janitors. It wasn't until I was a teenager when I realized I didn't want to do those things. By then, I was two-thirds of the way through my education, and it was almost too late to turn things around.
Bir üniversite eğitimi almak 20 yıllık bir yatırımdır. Sen yoksul büyüyünce çok ileriyi düşünmeye alışkın olmuyorsun. Onun yerine, sonraki yemeğini nerede yiyeceğini ve ailenin bu ay kirayı nasıl ödeyeceğini düşünüyorsun. Bunun yanı sıra, benim ailem ve arkadaşlarımın aileleri sadece iyi taksi sürücüleri ve kapıcı olarak çalışıyor gibi görünürdü. Ben bir delikanlı olana kadar bunları yapmak istemediğimin farkına varmamıştım. O zamana kadar eğitimimin üçte ikisini tamamlamıştım ve geriye dönmek için çok geçti.
When you grow up poor, you want to be rich. I was no different. I'm the second-oldest of seven, and was raised by a single mother on government aid in Queens, New York. By virtue of growing up low-income, my siblings and I went to some of New York City's most struggling public schools. I had over 60 absences when I was in seventh grade, because I didn't feel like going to class. My high school had a 55 percent graduation rate, and even worse, only 20 percent of the kids graduating were college-ready.
Fakir büyüyünce zengin olmak istersin. Ben farklı değildim. Ben yedi kardeşin ikinci büyüğüyüm ve bir anne tarafından devlet yardımıyla New York, Queens'de yetiştirildim. Düşük gelirle yetişmenin sayesinde kardeşlerim ve ben New York şehrinin karışık okullarından bazılarına gittik. Yedinci sınıftayken 60'ın üzerinde devamsızlığım vardı çünkü okula gitmek istemiyordum. Benim lisemin yüzde 55 mezun oranı vardı ve daha kötüsü, mezun olan çocukların sadece yüzde 20'si üniversiteye hazırdı.
When I actually did make it to college, I told my friend Brennan how our teachers would always ask us to raise our hands if we were going to college. I was taken aback when Brennan said, "Karim, I've never been asked that question before." It was always, "What college are you going to?" Just the way that question is phrased made it unacceptable for him not to have gone to college.
Ben üniversiteyi kazandığımda arkadaşım Brennan'a eğer üniversiteye gidiyor olsaydık öğretmenlerimizin nasıl ellerimizi kaldırmamızı isteyeceğini söyledim. Brennan "Karim, bu soruyu daha önce hiç sormadım." dediğinde şaşırıp kalmıştım. Her zaman "Hangi üniversiteye gidiyorsun?" Sadece bu sorunun ifade ediliş şekli onun, üniversiteye gitmemiş olmasını kabul edilemez yaptı.
Nowadays I get asked a different question. "How were you able to make it out?" For years I said I was lucky, but it's not just luck. When my older brother and I graduated from high school at the very same time and he later dropped out of a two-year college, I wanted to understand why he dropped out and I kept studying. It wasn't until I got to Cornell as a Presidential Research Scholar that I started to learn about the very real educational consequences of being raised by a single mother on government aid and attending the schools that I did. That's when my older brother's trajectory began to make complete sense to me.
Bu günlerde farklı bir soru aldım. "Nasıl başarabildin?" Yıllarca şanslı olduğumu söyledim, ama sadece şans değil. Ağabeyim ve ben liseden aynı zamanda mezun olduk ve o iki yıllık bir üniversiteden ayrıldı, niye bıraktığını anlamak istedim ve okumaya devam ettim. Cornell'a Araştırma Görevlisi Başkanı olarak gelene kadar devlet yardımıyla bir tek anne tarafından yetiştirilmenin ve gittiğim okullara katılım sağlamanın önemini öğrenmeye başlamamıştım. Ağabeyimin yolunun bana tam bir anlam ifade ettiği zamandı.
I also learned that our most admirable education reformers, people like Arne Duncan, the former US Secretary of Education, or Wendy Kopp, the founder of Teach For America, had never attended an inner city public school like I had. So much of our education reform is driven by a sympathetic approach, where people are saying, "Let's go and help these poor inner city kids, or these poor black and Latino kids," instead of an empathetic approach, where someone like me, who had grown up in this environment, could say, "I know the adversities that you're facing and I want to help you overcome them."
Ayrıca önceki Amerika eğitim sekreteri Arne Duncan, veya Amerika İçin Öğret'in kurucusu Wendy Kopp gibi takdire şayan eğitim reformcularının önceden benim katıldığım gibi şehir içi okullara katılmadığını öğrendim. Eğitim reformumuzun çoğu "Karşılaştığın olumsuzlukları biliyorum ve onların üstesinden gelmene yardım etmek istiyorum." diyen yaklaşım yerine "Hadi gidelim ve o şehir içi çocuklarına ya da o zavallı siyah ve Latin çocuklara yardım edelim." diyen sempatik yaklaşım tarafından yönetiliyor.
Today when I get questions about how I made it out, I share that one of the biggest reasons is that I wasn't ashamed to ask for help. In a typical middle class or affluent household, if a kid is struggling, there's a good chance that a parent or a teacher will come to their rescue even if they don't ask for help. However, if that same kid is growing up poor and doesn't ask for help, there's a good chance that no one will help them. There are virtually no social safety nets available.
Bugün nasıl başardığım hakkındaki soruları aldığımda en büyük sebeplerden birini paylaşıyorum ben soru sormaktan utanmazdım. Tipik bir orta sınıf ya da zengin evde eğer bir çocuk çabalıyorsa, yardım istemeseler bile bir ebeveyn ya da öğretmen büyük ihtimalle onların imdadına gelir. Ama aynı çocuk yoksullukla büyüyorsa ve yardım istemezse büyük ihtimalle hiç kimse ona yardım etmeyecek. Fiilen hiç aktif sosyal güvenlik ağı yok.
So seven years ago, I started to reform our public education system shaped by my firsthand perspective. And I started with summer school. Research tells us that two-thirds of the achievement gap, which is the disparity in educational attainment between rich kids and poor kids or black kids and white kids, could be directly attributed to the summer learning loss. In low-income neighborhoods, kids forget almost three months of what they learned during the school year over the summer. They return to school in the fall, and their teachers spend another two months reteaching them old material. That's five months. The school year in the United States is only 10 months. If kids lose five months of learning every single year, that's half of their education. Half.
Yedi yıl önce, eğitim sistemimizi yeniden benim kendi görüşümle şekillendirerek düzenlemeye başladım. Yaz okuluyla başladım. Araştırma, zengin çocuklar ve fakir çocuklar ya da siyah çocuklar ve beyaz çocuklar arasındaki eğitim başarısındaki eşitsizlikte, kazanım boşluğunun üçte ikisinin direkt olarak yaz bilgi kaybına dayandırılabileceğini gösteriyor. Düşük gelirli mahallelerde, çocuklar neredeyse okul döneminde öğrendiklerinin üç ayını yazın unutuyorlar. Sonbaharda okula dönüyorlar ve öğretmenleri onlara eski materyalleri öğretmek için iki ay daha harcıyor. Bu beş ay demek. Birleşik Devletler'de okul yılı sadece 10 aydır. Eğer çocuklar her sene öğrendiklerinin beş ayını unuturlarsa bu eğitimin yarısı demektir. Yarısı.
If kids were in school over the summer, then they couldn't regress, but traditional summer school is poorly designed. For kids it feels like punishment, and for teachers it feels like babysitting. But how can we expect principals to execute an effective summer program when the school year ends the last week of June and then summer school starts just one week later? There just isn't enough time to find the right people, sort out the logistics, and design an engaging curriculum that excites kids and teachers.
Eğer çocuklar yaz boyu okulda olsaydı, o zaman gerileyemezlerdi, ama geleneksel yaz okulu kötü tasarlanmış. Çocuklar için ceza gibi geliyor ve öğretmenler için bebek bakıcılığı gibi geliyor. Ama okul Haziran'ın son haftasında biterken nasıl, başkanların etkili bir yaz programı uygulamasını bekleyebiliriz? O zaman yaz okulu sadece bir hafta sonra başlar? Doğru insanları bulmak için, lojistiği sınıflandırmak için ve çocukları ve öğretmenleri heyecanlandıracak ilgi çekici müfredat bulmak için yeterli zaman yok.
But what if we created a program over the summer that empowered teachers as teaching coaches to develop aspiring educators? What if we empowered college-educated role models as teaching fellows to help kids realize their college ambitions? What if empowered high-achieving kids as mentors to tutor their younger peers and inspire them to invest in their education? What if we empowered all kids as scholars, asked them what colleges they were going to, designed a summer school they want to attend to completely eliminate the summer learning loss and close two-thirds of the achievement gap?
Ama ya yaz boyunca hevesli eğitmenler yetiştirmek için öğretmenleri öğretim koçları haline getirecek bir program yaratsaydık? Ya üniversite eğitimli rol modelleri çocukların üniversite tutkularını fark etmelerine yardım edecek öğretim üyeleri haline getirseydik? Ya yüksek başarılı çocukları daha genç arkadaşlara eğitimlerine katkı yapmaları için özel ders verecek ve ilham verecek danışmanlar haline getirseydik? Ya çocukları bilgibler haline getirse, hangi üniversitelere gideceklerini sorsa, yaz öğrenme kaybını tamamen gidermek için ve başarı açığının üçte ikisini kapatmak için onların katılmak istedikleri bir yaz okulu tasarlasaydık?
By this summer, my team will have served over 4,000 low-income children, trained over 300 aspiring teachers and created more than 1,000 seasonal jobs across some of New York City's most disadvantaged neighborhoods.
Bu yaza kadar, benim takımım 4000'in üstünde düşük gelirli çocuğa hizmet etmiş, 300'ün üzerinde hevesli öğretmen eğitmiş ve New York şehrinin en dezavantajlı mahallerinde 1000'den fazla sezonluk iş yaratmış olacak.
(Applause)
(Alkış)
And our kids are succeeding. Two years of independent evaluations tell us that our kids eliminate the summer learning loss and make growth of one month in math and two months in reading. So instead of returning to school in the fall three months behind, they now go back four months ahead in math and five months ahead in reading.
Ve çocuklarımız başarıyor. İki yıllık bağımsız araştırmalar bize çocuklarımızın yaz öğrenme kaybını giderdiğini ve matematikte bir aylık, okumada iki aylık bir gelişme kaydettiğini söylüyor. Yani okula sonbaharda üç ay geride dönmek yerine, şu anda matematikte dört ay ileride ve okumada beş ay ileride döndüler.
(Applause)
(Alkış)
Ten years ago, if you would have told me that I'd graduate in the top 10 percent of my class from an Ivy League institution and have an opportunity to make a dent on our public education system just by tackling two months of the calendar year, I would have said, "Nah. No way." What's even more exciting is that if we can prevent five months of lost time just by redesigning two months, imagine the possibilities that we can unlock by tackling the rest of the calendar year.
On yıl önce bana sınıfımın en iyi yüzde 10'unda bir Ivy Ligi kurumundan mezun olacağımı ve sadece bir yılın iki ayında uğraşarak genel eğitim sistemimizde bir değişim yapma fırsatım olacağını söyleseydiniz, "Mümkün değil." derdim. Daha ilginci sadece iki ayı tekrar tasarlayarak eğer beş aylık zaman kaybını önleyebilirsek, yılın geri kalanında uğraşarak kilidini açabileceğimiz ihtimalleri hayal edin.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)