We are losing our listening. We spend roughly 60 percent of our communication time listening, but we're not very good at it. We retain just 25 percent of what we hear. Now -- not you, not this talk, but that is generally true.
Dinlememizi kaybediyoruz. İletişim zamanımızın yaklaşık yüzde 60'ını dinlemeye harcıyoruz, ama bunda çok da iyi değiliz. Duyduklarımızın sadece yüzde 25'ini aklımızda tutuyoruz. Sizi ya da bu konuşmayı kastetmiyorum, ama bu durum genellikle doğru.
(Laughter)
Dinlemeyi
Let's define listening as making meaning from sound. It's a mental process, and it's a process of extraction.
sesten anlam çıkarma olarak tanımlayalım. Zihinsel bir süreç ve bu bir çıkarım süreci.
We use some pretty cool techniques to do this. One of them is pattern recognition. (Crowd noises) So in a cocktail party like this, if I say, "David, Sara, pay attention" -- some of you just sat up. We recognize patterns to distinguish noise from signal, and especially our name. Differencing is another technique we use. If I left this pink noise on for more than a couple of minutes, (Pink noise) you would literally cease to hear it. We listen to differences; we discount sounds that remain the same.
Bunu yapabilmek için çok güzel teknikler kullanıyoruz. Bu tekniklerden biri örüntü tanıma. (Kalabalık gürültüsü) Yani böyle bir kokteyl partisinde, eğer "David, Sara, dikkatinizi verin" dersem, bazılarınız doğrulur, dikkatini verir. Gürültüyü işaretten ve özellikle adımızdan ayırmak için örüntüleri tanıyoruz. Kullandığımız diğer bir teknik farklılaştırma. Bu pembe gürültüyü iki dakikadan fazla açık bırakırsam, siz bu gürültüyü artık duymazsınız. Biz farklılıkları dinliyoruz, aynı şekilde kalan sesleri önemsemiyoruz.
And then there is a whole range of filters. These filters take us from all sound down to what we pay attention to. Most people are entirely unconscious of these filters. But they actually create our reality in a way, because they tell us what we're paying attention to right now. I'll give you one example of that. Intention is very important in sound, in listening. When I married my wife, I promised her I would listen to her every day as if for the first time. Now that's something I fall short of on a daily basis.
Ve sonra bir dizi filtreler var. Bu filtreler bizi bütün gürültüden çıkarıp dikkatimizi verdiğimiz noktaya odaklıyor. Pek çok insan bu filtrelerden tamamen habersiz. Ama aslında onlar bir şekilde bizim gerçekliğimizi yaratıyorlar, çünkü şu anda neye ilgimizi verdiğimizi bize yansıtıyorlar. Size bunun bir örneğini vereyim: Seste ve dinlemede niyet çok önemlidir. Ben eşimle evlendiğim zaman, ona her gün onu, sanki ilk kezmiş gibi, dinleyeceğime söz verdim. Şimdi bu günlük olarak yapmakta eksik kaldığım bir şey.
(Laughter)
(Kahkahalar)
But it's a great intention to have in a relationship.
Ama bir ilişkide sahip olunacak harika bir niyet bu.
(Laughter)
Ama hepsi bu değil.
But that's not all. Sound places us in space and in time. If you close your eyes right now in this room, you're aware of the size of the room from the reverberation and the bouncing of the sound off the surfaces; you're aware of how many people are around you, because of the micro-noises you're receiving. And sound places us in time as well, because sound always has time embedded in it. In fact, I would suggest that our listening is the main way that we experience the flow of time from past to future. So, "Sonority is time and meaning" -- a great quote.
Ses bizi yere ve zamana yerleştiriyor. Bu odada gözlerinizi şimdi kapatırsanız, yankılanmadan ve yüzeydeki hareket seslerinden odanın büyüklüğünün farkında olursunuz. Ve algıladığınız mikro-sesler sayesinde etrafınızda kaç kişinin olduğunun farkına varırsınız. Ve ses bizi zamana da yerleştirir, çünkü sesin içinde zaman daima saklıdır. Hatta dinlemenin bizim geçmişten geleceğe zaman akışını tecrübe etmemizin temel yolu olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden, "Ses verme niteliği zaman ve anlamdır" -- muazzam bir alıntı!
I said at the beginning, we're losing our listening. Why did I say that? Well, there are a lot of reasons for this. First of all, we invented ways of recording -- first writing, then audio recording and now video recording as well. The premium on accurate and careful listening has simply disappeared. Secondly, the world is now so noisy, (Noise) with this cacophony going on visually and auditorily, it's just hard to listen; it's tiring to listen. Many people take refuge in headphones, but they turn big, public spaces like this, shared soundscapes, into millions of tiny, little personal sound bubbles. In this scenario, nobody's listening to anybody.
Başlangıçta da söylediğim gibi, dinlememizi kaybediyoruz. Peki neden bunu söyledim? Pek çok sebebi var. Sebeplerden biri kayıt etmenin yollarını icat etmemiz -- önce yazma, sonra ses kaydı ve şimdi de video kaydı. Doğru ve dikkatli dinlemenin değeri tamamen yok oldu. İkinci olarak, dünya artık çok gürültülü, (Gürültü) bu ahenksiz ses karmaşası devam ederken görsel ve işitsel olarak, dinlemek çok zor; dinlemek yorucu. Çok kişi kulaklıklarına sığınıyor, ama onlar burası gibi ses atmosferi paylaşılan büyük kamu alanlarını milyonlarca küçük kişisel ses kabarcıklarına dönüştürüyorlar. Bu senaryoda hiç kimse kimseyi dinlemiyor.
We're becoming impatient. We don't want oratory anymore; we want sound bites. And the art of conversation is being replaced -- dangerously, I think -- by personal broadcasting. I don't know how much listening there is in this conversation, which is sadly very common, especially in the UK. We're becoming desensitized. Our media have to scream at us with these kinds of headlines in order to get our attention. And that means it's harder for us to pay attention to the quiet, the subtle, the understated.
Sabrımızı yitiriyoruz. Artık hatiplik istemiyoruz, kısa beyanlar istiyoruz. Ve söyleşi sanatı --bence tehlikeli bir şekilde-- kişisel yayınlara yerini bırakıyor. Bu tür konuşmada ne kadar dinleme yapılıyor bilmiyorum, ve bu ne yazık ki çok yaygın, özellikle İngiltere’de. Duyarsızlaşıyoruz. Medyamız ilgimizi çekebilmek için bu tür manşetlerle bize bağırmak zorunda. Ve bu demek oluyor ki sessiz, göze çarpmayan ve abartısız olanlara dikkatimizi vermemiz daha zor.
This is a serious problem that we're losing our listening. This is not trivial, because listening is our access to understanding. Conscious listening always creates understanding, and only without conscious listening can these things happen. A world where we don't listen to each other at all is a very scary place indeed. So I'd like to share with you five simple exercises, tools you can take away with you, to improve your own conscious listening. Would you like that?
Dinlememizi kaybediyor olmamız ciddi bir problem. Önemsiz değil. Çünkü dinleme bizim anlamaya olan erişimimizdir. Bilinçli dinleme her zaman anlayışı yaratır. Ve sadece bilinçsiz dinleyerek Bu şeyler olabilir -- Birbirimizi hiç dinlemediğimiz bir dünya gerçekten çok korkunç bir yer. Bu yüzden bilinçli dinlemenizi geliştirmek için, yanınızda götürebileceğiniz beş basit egzersizi veya aracı sizinle paylaşmak isterim. Ne dersiniz?
Audience: Yes!
(İzleyiciler: Evet.) İyi.
Good. The first one is silence. Just three minutes a day of silence is a wonderful exercise to reset your ears and to recalibrate, so that you can hear the quiet again. If you can't get absolute silence, go for quiet, that's absolutely fine.
Birincisi sessizlik. Günde sadece üç dakikalık sessizlik kulaklarınızı adeta sıfırlamak ve yeniden ayarlamak için harika bir egzersizdir. Böylece tekrar sessizliği duyabilirsiniz. Eğer mutlak sessizliği sağlayamazsanız, dinginliği deneyin, bu da kesinlikle yeterli olur.
Second, I call this "the mixer." (Noise) So even if you're in a noisy environment like this -- and we all spend a lot of time in places like this -- listen in the coffee bar to how many channels of sound can I hear? How many individual channels in that mix am I listening to? You can do it in a beautiful place as well, like in a lake. How many birds am I hearing? Where are they? Where are those ripples? It's a great exercise for improving the quality of your listening.
İkincisi, karıştırıcı adını verdiğim bir egzersiz. (Gürültü) Yani bunun gibi çok gürültülü bir ortamda bulunsanız bile, ve böyle yerlerde çok zaman harcasak bile -- bir kafede ne kadar çok ses kanalı duyabilirim diye dinleyin. Bu karışımda birbirinden ayrı kaç tane kanal dinliyorum? İsterseniz bunu bir göl gibi, güzel bir yerde de yapabilirsiniz. Kaç tane kuş duyuyorum? Neredeler? Nerede o şarıltılar? Dinlemenizin kalitesini geliştirmek için harika bir egzersiz.
Third, this exercise I call "savoring," and this is a beautiful exercise. It's about enjoying mundane sounds. This, for example, is my tumble dryer.
Üçüncüsü tadını çıkarma adını verdiğim bir egzersiz, ve çok güzel bir egzersiz. Sıradan seslerden keyif almakla ilgili. Bu, örneğin, benim çamaşır kurutma makinem.
(Dryer)
(Kurutma makinesi) Bir vals.
It's a waltz -- one, two, three; one, two, three; one, two, three. I love it! Or just try this one on for size.
Bir, iki, üç. Bir, iki, üç. Bir iki üç. Bayılıyorum buna. Ya da bunu deneyin.
(Coffee grinder)
(Kahve makinesi)
Wow! So, mundane sounds can be really interesting -- if you pay attention. I call that the "hidden choir" -- it's around us all the time.
Vay be! Yani eğer ilginizi verirseniz sıradan sesler gerçekten çok ilginç olabilir. Ben buna saklı koro diyorum. Sürekli etrafımızda, bizimle.
The next exercise is probably the most important of all of these, if you just take one thing away. This is listening positions -- the idea that you can move your listening position to what's appropriate to what you're listening to. This is playing with those filters. Remember I gave you those filters? It's starting to play with them as levers, to get conscious about them and to move to different places. These are just some of the listening positions, or scales of listening positions, that you can use. There are many. Have fun with that. It's very exciting.
Bir sonraki egzersiz büyük olasılıkla aralarında öğrenebileceğiniz en önemli egzersiz. Dinleme pozisyonları -- Ana fikir şu; dinleme pozisyonunuzu dinlediğiniz şeye uygun şekilde değiştirebilirsiniz. Bu, o filtrelerle oynamaktır. Hatırlıyor musunuz, başlangıçta size o filtrelerden bahsettim. Bu, filtrelerden daha haberdar olmak ve farklı yerlere taşımak için onlarla kaldıraç olarak oynamaya başlamak. Bunlar dinleme pozisyonlarının sadece bazıları ya da kullanabileceğiniz dinleme pozisyonları ölçekleri. Bunlardan çok var. Keyfini çıkarın. Çok heyecan verici.
And finally, an acronym. You can use this in listening, in communication. If you're in any one of those roles -- and I think that probably is everybody who's listening to this talk -- the acronym is RASA, which is the Sanskrit word for "juice" or "essence." And RASA stands for "Receive," which means pay attention to the person; "Appreciate," making little noises like "hmm," "oh," "OK"; "Summarize" -- the word "so" is very important in communication; and "Ask," ask questions afterwards.
Ve son olarak, bir kısaltma. Bunu dinlemede, iletişimde kullanabilirisiniz. Eğer o rollerden birindeyseniz -- ve sanırım bu konuşmayı dinleyen herkes muhtemelen öyle -- bu kısaltma ATOS, Sanskritçe bir sözcük, özsu ya da öz, esas anlamına geliyor. Ve ATOS'un açılımı şöyle: kişiye dikkat verme anlamına gelen Alma; Hımm, öyle mi, tamam gibi ufak sesler çıkararak Takdir etme; Özetleme, 'yani' sözcüğü iletişimde çok önemli; ve Sorma, ardından sorular sorun.
Now sound is my passion, it's my life. I wrote a whole book about it. So I live to listen. That's too much to ask for most people. But I believe that every human being needs to listen consciously in order to live fully -- connected in space and in time to the physical world around us, connected in understanding to each other, not to mention spiritually connected, because every spiritual path I know of has listening and contemplation at its heart.
Ses benim tutkum, benim hayatım. Ses üzerine koskoca bir kitap yazdım. Yani hayatım dinlemekle geçiyor. Bu kadarını insanlardan istemek aşırı olur. Ama inanıyorum ki her insanoğlunun doluca yaşayabilmesi için bilinçli dinlemesi gerekir -- yer ve zaman açısından etrafımızdaki fiziksel dünyaya bağlı, birbirimizi anlamaya bağlı, ek olarak manevi şekilde bağlı olarak, çünkü bildiğim her manevi yolun özünde dinleme ve derin düşünce var.
That's why we need to teach listening in our schools as a skill. Why is it not taught? It's crazy. And if we can teach listening in our schools, we can take our listening off that slippery slope to that dangerous, scary world that I talked about, and move it to a place where everybody is consciously listening all the time, or at least capable of doing it.
Bu nedenle okullarımızda dinlemeyi bir beceri olarak öğretmeliyiz. Neden öğretilmiyor? Delilik! Ve eğer dinlemeyi okullarımızda öğretebilirsek, dinlememizi o bahsettiğim tehlikeli ve korkunç dünyanın kaygan zemininden kurtarıp herkesin her zaman bilinçli dinlediği bir yere taşıyabiliriz -- ya da en azından dinleme yeteneğine sahip olduğu.
Now, I don't know how to do that, but this is TED, and I think the TED community is capable of anything. So I invite you to connect with me, connect with each other, take this mission out. And let's get listening taught in schools, and transform the world in one generation to a conscious, listening world -- a world of connection, a world of understanding and a world of peace.
Bu nasıl yapılır bilmiyorum, ama bu TED, ve sanırım TED topluluğu her şeyi yapma yeteneğine sahip. Bu yüzden sizi benimle ve birbirinizle bağlanmaya davet ediyorum, bunu görev edinin ve okullarda dinlemenin öğretilmesini sağlayalım, ve dünyayı bir nesilde bilinçli dinleyen bir dünyaya dönüştürelim -- bir bağlantı dünyası, bir anlayış dünyası ve barış dünyası. Beni bugün dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Thank you for listening to me today.
(Alkışlar)
(Applause)