A sky blue canvas ripped open by an enormous skull. Teeth bared through visceral slashes of oil and spray-paint. In 2017, this untitled artwork was auctioned off for over 110 million dollars. But it’s not the work of some old master. These strokes of genius belong to 21 year old black Brooklynite Jean-Michel Basquiat – one of America’s most charismatic painters, and currently, its highest sold.
Devasa bir kafatası, gök mavisi bir tuvali delip geçiyor. Yağ ve sprey boyaların içgüdüsel darbeleri, dişler açığa çıkarıyor. 2017'de bu isimsiz sanat eseri yaklaşık 110 milyon dolara müzayede ile satıldı. Fakat eski bir ustanın eseri değil. Bu dahice çizgiler 21 yaşındaki siyahi Brooklynite Jean-Michel Basquiat'a ait, kendisi Amerika'nın en etkileyici ressamlarından birisi ve şu anda, eseri en yükseğe satılan da kendisi.
Born in 1960 to a Haitian father and a Puerto Rican mother, Basquiat spent his childhood making art and mischief in Boerum Hill. While he never attended art school, he learned by wandering through New York galleries, and listening to the music his father played at home.
1960'da Haitili bir baba ve Puerto Ricalı bir annenin oğlu Bisquiat, Boerum Hill'de çocukluğunu sanat ve yaramazlık yaparak geçirdi. Hiçbir zaman sanat okuluna gitmese de New York galerilerini gezerek ve babasının evde çaldığı müziği dinleyerek sanatı öğrendi.
He drew inspiration from unexpected places, scribbling his own versions of cartoons, comic books and biblical scenes on scrap paper from his father’s office. But it was a medical encyclopedia that arguably exerted the most powerful influence on Basquiat. When young Jean-Michael was hit by a car, his mother brought a copy of "Grey’s Anatomy" to his hospital bed. It ignited a lifelong fascination with anatomy that manifested in the skulls, sinew and guts of his later work – which frequently explores both the power and vulnerability of marginalized bodies.
Beklenmedik yerlerden ilham aldı, babasının ofisinden aldığı müsvedde kağıtlara kendi karikatürlerini, çizgi romanlarını ve İncil'le ilgili sahneleri çizdi. Ancak Basquiat üzerinde en güçlü etkiyi muhtemelen tıbbi bir ansiklopedi bırakmıştı. Genç Jean-Michael'e araba çarptığında, annesi hastanede okuması için ona "Gray's Anatomy"nin kopyasını getirmişti. Bu kitap, anatomiden yaşamı boyunca büyülenmesini sağlamıştı; sonraki çalışmalarında bunu kafatası, kas telleri ve bağırsaklarla ortaya koydu, bu da ötekileştirilmiş vücutların gücünü ve kırılganlığını keşfediyor.
By 17, he launched his first foray into the art world with his friend Al Diaz. They spray painted cryptic statements and symbols all over Lower Manhattan, signed with the mysterious moniker SAMO. These humorous, profound, and rebellious declarations were strategically scattered throughout Soho’s art scene. And after revealing himself as the artist, Basquiat leveraged SAMO’s success to enter the scene himself; selling postcards, playing clubs with his avant-garde band, and boldly seeking out his heroes. By 21, he’d turned to painting full time.
17 yaşında, arkadaşı Al Diaz ile birlikte sanat dünyasına ilk girişini yaptı. Birlikte Lower Manhattan'ın her yerine sprey boyayla gizli ifadeler ve semboller çizdiler ve gizemli isim olan SAMO adıyla imzaladılar. Bu mizahi, derin ve isyankar ifadeler stratejik olarak Soho'nun sanat sahnesi içerisinde dağıtıldı. Kendisini sanatçı olarak ilan ettikten sonra Basquiat SAMO'nun başarısını sahneye girmek için güçlendirdi; kartpostallar sattı, avangart grubuyla kulüplerde çaldı ve cesurca kahramanlarını aradı. 21 yaşında, tam zamanlı olarak resim yapmaya başladı.
His process was a sort of calculated improvisation. Like Beat writers who composed their work by shredding and reassembling scraps of writing, Basquiat used similar cut-up techniques to remix his materials. When he couldn't afford canvases, he fashioned them out of discarded wood he found on the street. He used oil stick, crayons, spray paint and pencil and pulled quotes from the menus, comic books and textbooks he kept open on the studio floor.
Yöntemi bir tür hesaplanmış doğaçlamaydı. Basquiat, yazılarını parçalayarak ve yeniden birleştirerek çalışmalarını besteleyen Beat yazarları gibi materyallerini karıştırmak için benzer kesme teknikleri kullandı. Tuval alamadığı zaman, sokakta bulduğu atılmış odunlardan yaptı. Yağ çubuğu, boya kalemi, sprey boya ve kalem kullandı ve tuttuğu stüdyo katında menülerden, çizgi romanlardan ve ders kitaplarından alıntılar yaptı.
He kept these sources open on his studio floor, often working on multiple projects at once. Pulling in splintered anatomy, reimagined historical scenes, and skulls transplanted from classical still-lives, Basquiat repurposed both present day experiences and art history into an inventive visual language. He worked as if inserting himself into the legacy of artists he borrowed from, producing collages that were just as much in conversation with art history as they were with each other. For instance, "Toussaint L’Overture versus Savonarola" and "Undiscovered Genius of the Mississippi Delta" offer two distinct visions of Basquiat’s historical and contemporary concerns. But they echo each other in the details, such as the reappearing head that also resurfaces in "PPCD." All these pieces form a network that offers physical evidence of Basquiat’s restless and prolific mind.
Bu kaynakları stüdyo katında tuttu ve çoğu kez aynı anda birden fazla projede çalıştı. Parçalanmış anatomi, tarihi sahneleri ve klasik natürmortlardan nakledilen kafataslarını yeniden canlandıran Basquiat, hem günümüz deneyimlerini hem de sanat tarihini yaratıcı bir görsel dile döndürdü. Kendisini ödünç aldığı sanatçıların mirasına sokmak ve birbiriyle olduğu kadar sanat tarihi ile de aynı şekilde konuşabilen kolajlar üretmek için çalıştı. Örneğin, "Toussaint L'Overture, Savonarola'ya Karşı" ve "Mississippi Deltası'nın Keşfedilmemiş Dahisi" Basquiat’ın tarihi ve çağdaş kaygılarının iki farklı görüntüsünü sunar. Ancak birbirlerini "PPCD" deki yeniden görünen kafa gibi ayrıntılarda tekrarlıyorlar. Bütün bu parçalar Basquiat’ın huzursuz ve üretken zihninin fiziksel kanıtlarını sunan bir ağ oluşturur.
These chaotic canvases won rapid acclaim and attention. But despite his increasingly mainstream audience, Basquiat insisted on depicting challenging themes of identity and oppression. Marginalized figures take center stage, such as prisoners, cooks and janitors. His obsession with bodies, history, and representation can be found in works evoking the Atlantic slave trade and African history, as well as pieces focusing on contemporary race relations.
Bu kaotik tuvaller hızlı beğeni ve dikkat kazandı. Ancak giderek artan ana kitlelerine rağmen Basquiat, zorlu kimlik ve baskı temalarını betimlemekte ısrar etti. Marjinalleştirilmiş figürler; mahkum, aşçı ve kapıcılar olarak merkezde sahne alır. Çağdaş ırk ilişkilerine odaklanan parçaların yanı sıra cesetlere, tarihe ve temsilciliğe olan takıntısı Atlantik köle ticaretini ve Afrika tarihini hatırlatan çalışmalarda bulunabilir. On yıldan az bir sürede,
In less than a decade, Basquiat made thousands of paintings and drawings- along with sculpture, fragments of poetry and music. His output accelerated alongside his meteoric rise to fame, but his life and work were cut tragically short when he died from a drug overdose at the age of 27. After his death, Basquiat’s work only increased in value- but the energy and flair of his pieces have impacted much more than their financial worth. Today, his influence swirls around us in music, poetry, fashion and film- and his art retains the power to shock, inspire, and get under our skin.
Basquiat heykel, şiir ve müzik eserleri ile birlikte binlerce resim ve çizim yaptı. Çıkışı, meteorik yükselişiyle birlikte şöhrete doğru hızlandı ancak 27 yaşında aşırı dozda uyuşturucudan öldüğünde hayatı ve işi trajik bir şekilde kısaydı. Ölümünden sonra, Basquiat’ın çalışmaları sadece değer olarak arttı ancak eserlerinin enerjisi ve gücü, maddi değerlerinden çok daha fazla etkiledi. Bugün, etkisi müzik, şiir, moda ve filmlerde etrafımızda dolanıyor ve sanatı; şok etme, ilham verme ve içimize işleme gücünü koruyor.