I'm really scared. I don't think we're going to make it. Probably by now most of you have seen Al Gore's amazing talk. Shortly after I saw that, we had some friends over for dinner with the family. The conversation turned to global warming, and everybody agreed, there's a real problem. We've got a climate crisis. So, we went around the table to talk about what we should do. The conversation came to my 15-year-old daughter, Mary. She said, "I agree with everything that's been said. I'm scared and I'm angry." And then she turned to me and said, "Dad, your generation created this problem; you'd better fix it." Wow. All the conversation stopped. All the eyes turned to me. (Laughter) I didn't know what to say. Kleiner's second law is, "There is a time when panic is the appropriate response." (Laughter) And we've reached that time. We cannot afford to underestimate this problem. If we face irreversible and catastrophic consequences, we must act, and we must act decisively. I've got to tell you, for me, everything changed that evening.
Gerçekten korkuyorum. Bunu başaracağımızı sanmıyorum. Muhtemelen birçoğunuz Al Gore'un muhteşem konuşmasını dinlemişsinizdir. Bu konuşmadan kısa süre sonra ailem ve bazı arkadaşlarımla yemekteydik. Konuşma küresel ısınmaya geldi ve hepimiz ortada bir problemin olduğunda, bir iklim krizi yaşadığımızda hemfikirdik. Biz de ne yapmamız gerektiğini konuşmak için masada toplandık. Sıra 15 yaşındaki kızım Mary'ye geldi. Mary söylenenlerle hemfikir olduğunu, kendisinin de korktuğunu ve sinirlendiğini söyledi ve bana dönerek dedi ki: "Baba, bu sorunu sizin nesliniz oluşturdu ve yine siz düzeltmelisiniz." Vaay. Bütün konuşma durdu. Herkes bana yöneldi. (Gülüşmeler) Ne diyeceğimi bilemedim. Kleiner'ın ikinci kuralı: "An gelir ki panik en yerinde tepkidir." (Gülüşmeler) Ve biz bu anı yaşıyoruz. Bu problemi göz ardı edemeyiz. Telafi edilemez ve feci sonuçlarla yüzleşirsek harekete geçmeliyiz ve kararlı davranmalıyız. Söylemem gerekir ki benim için o akşam her şey değişti.
And so, my partners and I, we set off on this mission to learn more, to try to do much more. So, we mobilized. We got on airplanes. We went to Brazil. We went to China and to India, to Bentonville, Arkansas, to Washington, D.C. and to Sacramento. And so, what I'd like to do now is to tell you about what we've learned in those journeys. Because the more we learned, the more concerned we grew. You know, my partners at Kleiner and I were compulsive networkers, and so when we see a big problem or an opportunity like avian flu or personalized medicine, we just get together the smartest people we know. For this climate crisis, we assembled a network, really, of superstars, from policy activists to scientists and entrepreneurs and business leaders. Fifty or so of them. And so, I want to tell you about what we've learned in doing that and four lessons I've learned in the last year.
Ortaklarımla beraber bu görev üzerinde daha fazla öğrenmek ve daha fazlasını yapmaya çalışmak için yola koyulduk. Harekete geçtik. Hava alanlarına dağıldık. Brezilya'ya gittik. Çin ve Hindistan'a, Bentonville'e Arkansas'a ve Washington'a ve Sacramento'ya gittik. Ve size anlatmak istediğim bizim bu yolculuklardan ne öğrendiğimiz. Çünkü daha çok öğrendikçe endişelerimiz de artıyor. Biliyorsunuz Kleiner'daki ortaklarımla ben etkili grup liderleriydik onun için kuş gribi gibi büyük bir problemle karşılaştığımızda ya da kişiselleştirilmiş ilaçlar gibi büyük fırsatlar yakaladığımızda çevremizdeki en akıllı insanları bir araya getiriyoruz. Bu iklim krizi için süper starlardan bir grup oluşturduk, gerçekten, politika aktivistlerinden bilim adamlarına, ve girişimcilerden iş adamlarına kadar geniş bir grup. Aşağı yukarı 50 kişi. Bunu yaparak öğrendiklerimizi ve geçen yıl öğrendiğim dört dersi anlatmak istiyorum.
The first lesson is that companies are really powerful, and that matters a lot. This is a story about how Wal-Mart went green, and what that means. Two years ago, the CEO, Lee Scott, believed that green is the next big thing, and so Wal-Mart made going green a top priority. They committed that they're going to take their existing stores and reduce their energy consumption by 20 percent, and their new stores by 30 percent, and do all that in seven years. The three biggest uses of energy in a store are heating and air conditioning, then lighting, and then refrigeration. So, look what they did. They painted the roofs of all their stores white. They put smart skylights through their stores so they could harvest the daylight and reduce the lighting demands. And, third, they put the refrigerated goods behind closed doors with LED lighting. I mean, why would you try to refrigerate a whole store? These are really simple, smart solutions based on existing technology.
İlki şirketlerin gerçekten güçlü oldukları ve bu gerçekten önemli. Bu Wal-Mart'ın nasıl yeşile döndüğü ve bunun ne ifade ettiğiyle ilgili bir hikaye. İki sene önce CEO Lee Scott yeşile dönmenin bir sonraki büyük olay olduğuna inandı ve Wal-Mart yeşile dönmenin önceliğini en üst seviyeye çıkardı. Var olan mağazalarının enerji tüketimini %20 ve yeni açacakları mağazaların enerj tüketimini de %30 azaltacaklarını ve bunları yedi yıl içinde gerçekleştireceklerini ifade ettiler. Bir mağazadaki en büyük üç enerji tüketimi ısıtma ve iklimlendirme, sonra ışıklandırma ve en son da soğutma. Bakın bunun için ne yaptılar. Bütün mağazalarının çatılarını beyaza boyadılar. Mağazalarına tavan penceresi eklediler böylece gün ışığından daha fazla yararlanarak aydınlatma gereksinimini azalttılar. Ve üçüncü olarak dondurulmuş gıdaları LED ışıklandırmalı kapıların arkasına yerleştirdiler. Yani neden bütün mağazayı soğutmaya çalışıyorsunuz ki? Bunlar mevcut teknolojiye bağlı çok basit ve akıllı çözümler.
Why does Wal-Mart matter? Well, it's massive. They're the largest private employer in America. They're the largest private user of electricity. They have the second-largest vehicle fleet on the road. And they have one of the world's most amazing supply chains, 60,000 suppliers. If Wal-Mart were a country, it would be the sixth-largest trading partner with China. And maybe most important, they have a big effect on other companies.
Neden Wal-Mart önemli? Çünkü muazzam büyüklükte. Amerika'daki en büyük özel işveren. En büyük şahsi elektrik kullanıcısı. İkinci en büyük araç filosunun sahibi. Ve dünyanın en şahane tedarik zincirlerinden birine sahip, 60,000 tedarikçi. Eğer Wal-Mart bir ülke olsaydı Çin'in altıncı en büyük ticaret ortağı olurdu. Belki de en önemlisi diğer şirketler üzerinde büyük etkiye sahip.
When Wal-Mart declares it's going to go green and be profitable, it has a powerful impact on other great institutions. So, let me tell you this: when Wal-Mart achieves 20 percent energy reductions, that's going to be a very big deal. But I'm afraid it's not enough. We need Wal-Mart and every other company to do the same.
Wal-Mart yeşile dönerek daha yararlı olacağını açıkladığında bunun diğer kurumlar üzerindeki etkisi büyüktür. Şunu söylememe müsaade edin: Wal-Mart %20 enerji tasarrufuna ulaştığında bu gerçekten iyi bir sonuç olacak. Ama korkarım ki bu yetersiz. Wal-Mart ve diğer şirketlerin aynı şeyi yapması gerekir.
The second thing that we learned is that individuals matter, and they matter enormously. I've got another Wal-Mart story for you, OK? Wal-Mart has over 125 million U.S. customers. That's a third of the U.S. population. 65 million compact fluorescent light bulbs were sold last year. And Wal-Mart has committed they're going to sell another 100 million light bulbs in the coming year. But it's not easy. Consumers don't really like these light bulbs. The light's kind of funny, they won't dim, takes a while for them to start up. But the pay-off is really enormous. 100 million compact fluorescent light bulbs means that we'll save 600 million dollars in energy bills, and 20 million tons of CO2 every year, year in and year out. It does seem really hard to get consumers to do the right thing. It is stupid that we use two tons of steel, glass and plastic to haul our sorry selves to the shopping mall. It's stupid that we put water in plastic bottles in Fiji and ship it here. (Laughter)
Öğrendiğimiz ikinci şey ise kişilerin önemli olduğu ve büyük fark oluşturdukları. Bir Wal-Mart hikayem daha var, olur mu? Wal-Mart'ın 125 milyon üzerinde Amerikan müşterisi var. Bu Amerika nüfusunun üçte biri. Geçen sene 65 milyon florasan ampul satıldı. Wal-Mart önümüzdeki yıl 100 milyon florasan ampul satacağını belirtti. Ama bu kolay değil. Tüketiciler florasan ampulleri sevmiyor. Komik bir şekilleri var, parlaklıkları ayarlanmıyor ve yanmaları biraz zaman alıyor. Ama getirdiği kazanç çok büyük. 100 milyon florasan ampul, elektrik faturalarında 600 milyon dolar ve yılda 20 milyon ton karbondioksit (CO2) kazancımız olacak demektir. Tüketicilerin doğru olanı yapmasını sağlamak çok zor görünüyor. Kendimizi alışveriş merkezlerine çekmek için tonlarca metal, cam ve plastik kullanmamız aptalca. İçme suyunu Fiji'de plastik şişelere koyup buraya taşımamız aptalca. (Gülüşmeler)
It's hard to change consumer behavior because consumers don't know how much this stuff costs. Do you know? Do you know how much CO2 you generated to drive here or fly here? I don't know, and I should. Those of us who care about all this would act better if we knew what the real costs were. But as long as we pretend that CO2 is free, as long as these uses are nearly invisible, how can we expect change? I'm really afraid, because I think the kinds of changes we can reasonably expect from individuals are going to be clearly not enough.
Tüketici davranışlarını değiştirmek zordur çünkü bütün bunların maliyetlerini bilmiyorlar. Biliyor musunuz? Buraya uçarken veya araba ile gelirken ne kadar CO2 ürettiğinizi biliyor musunuz? Ben bilmiyorum ve bilmem gerekir. Bütün bunları umursayan bizler, bunların gerçek maliyetini bilirsek daha iyi hareket edebiliriz. Ama CO2'in ücretsiz olduğunu varsaydığımız sürece ve tüketimi neredeyse fark edilmezken, nasıl değişim bekleyebiliriz? Gerçekten korkuyorum çünkü bireylerden bekleyebileceğimiz makul değişiklikler sanıyorum ki yeterli olmayacak.
The third lesson we learned is that policy matters. It really matters. In fact, policy is paramount. I've got a behind-the-scenes story for you about that green tech network I described. At the end of our first meeting, we got together to talk about what the action items would be, how we'd follow up. And Bob Epstein raised a hand. He stood up. You know, Bob's that Berkeley techie type who started Sybase. Well, Bob said the most important thing we could do right now is to make it clear in Sacramento, California that we need a market-based system of mandates that's going to cap and reduce greenhouse gases in California. It's necessary and, just as important, it's good for the California economy.
Öğrendiğimiz üçüncü ders politikaların gerçekten önemli olduğu. Aslında politika en büyük önemi taşıyor. Size bahsettiğim yeşil teknoloji ağıyla ilgili bir sahne arkası hikayem var. İlk toplantımızın sonunda, hangi eylem adımlarının olacağını ve nasıl takip edeceğimizi konuşmak için kafa kafaya verdik. Ve Bob Epstein el kaldırıp, söz aldı. Bob'u biliyorsunuz, Sybase'i kuran Berkeley'li tekno tip. Bob şu anda yapabileceğimiz en önemli şeyin California'da sera gazı salınımını azaltıp durduracak market tabanlı bir denetim sisteminin gerekliliğini Sacremento'da ortaya koymak olacağını söyledi. Bu gerçekten gerekli ve önemli olduğu kadar California ekonomisi için de iyi.
So, eight of us went to Sacramento in August and we met with the seven undecided legislators and we lobbied for AB32. You know what? Six of those seven voted yes in favor of the bill, so it passed, and it passed by a vote of 47 to 32. (Applause) Please. Thank you. I think it's the most important legislation of 2006. Why? Because California was the first state in this country to mandate 25 percent reduction of greenhouse gases by 2020. And the result of that is, we're going to generate 83,000 new jobs, four billion dollars a year in annual income, and reduce the CO2 emissions by 174 million tons a year. California emits only seven percent of U.S. CO2 emissions. It's only a percent and a half of the country's CO2 emissions. It's a great start, but I've got to tell you -- where I started -- I'm really afraid. In fact, I'm certain California's not enough.
Böylece, aramızdan 8 kişi Ağustos'ta Sacremonta'ya gidip AB32 için lobi oluşturdu ve yedi kararsız senatörle görüştü. Ve ne oldu biliyor musunuz? Bu yedi kişiden altısı tasarıya kabul oyu verdi ve tasarı 47'ye karşılık 32 oyla kabul edildi. (Alkış) Lütfen. Teşekkürler. Bence bu 2006'nın en önemli yasaması. Neden mi? Çünkü California 2020 yılına kadar sera gazı salınımını %25 azaltacak olan ilk eyalet. Ve bunun sonucu olarak 83,000 yeni iş sahası açılacak, yıllık 4 milyar dolar gelir ve yılda 174 milyon CO2 emisyonu edinmiş olacağız. California, Amerika'nın CO2 emisyonunun sadece %7'sini yayıyor ve bu kazanç CO2 salınımının %1,5'i demek. Büyük bir başlangıç ama söylemeliyim ki - başladığım gibi - gerçekten korkuyorum. Aslında California'nın yeterli olmadığına eminim.
Here's a story about national policy that we could all learn from. You know Tom Friedman says, "If you don't go, you don't know"? Well, we went to Brazil to meet Dr. Jose Goldemberg. He's the father of the ethanol revolution. He told us that Brazil's government mandated that every gasoline station in the country would carry ethanol. And they mandated that their new vehicles would be flex-fuel compatible, right? They'd run ethanol or ordinary gasoline. And so, here's what's happened in Brazil. They now have 29,000 ethanol pumps -- this versus 700 in the U.S., and a paltry two in California -- and in three years their new car fleet has gone from four percent to 85 percent flex-fuel. Compare that to the U.S.: five percent are flex-fuel. And you know what? Most consumers who have them don't even know it. So, what's happened in Brazil is, they've replaced 40 percent of the gasoline consumed by their automotive fleet with ethanol. That's 59 billion dollars since 1975 that they didn't ship to the Middle East. It's created a million jobs inside that country, and it's saved 32 million tons of CO2. It's really substantial. That's 10 percent of the CO2 emissions across their entire country. But Brazil's only 1.3 percent of the world's CO2 emission. So, Brazil's ethanol miracle, I'm really afraid, is not enough. In fact, I'm afraid all of the best policies we have are not going to be enough.
İşte hepimizin bir şeyler öğrenebileceği bir ulusal politika hikayesi. Tom Friedman'ın "Gitmiyorsan bilmiyorsundur" sözünü biliyorsunuz. Dr. Jose Goldemberg'la buluşmak için Brezilya'ya gittik. Kendisi etil alkol devriminin babası. Bize Brezilya hükümetinin ülkede bulunan her gaz istasyonunda etil alkol bulunmasını şart koştuğunu anlattı. Ve yeni araçların da yeni yakıtlarla uyumlu olması (flex-fuel) gerekiyor, değil mi? Etil alkolle veya normal benzinle çalışmalılar. Bu şekilde, işte Brezilya'da gerçekleşenler. 29,000 etil alkol pompasına sahipler -- Amerika'da 700 pompa bulunuyor, California'da sadece 2 -- ve üç yıl içinde filolarındaki flex-fuel araç oranı %4'ten %85'e yükseldi. Buna karşın Amerika'da sadece %5'lik bir oran flex-fuel. Ve biliyor musunuz bu araçlara sahip tüketicilerin çoğu bunu bilmiyor. Yani Brezilya'da olan şey şu, araç filosunda kullanılan benzini %40 oranında etil alkolle değiştirdiler. Bu 1975 yılından bu yana Orta Doğu'ya yatırılmayan 59 milyar dolar demek. Ülke içinde bir milyon iş alanı açıldı ve 32 milyon ton CO2 kazanıldı. İşte bu sağlıklı. Bu tüm ülkenin CO2 salınımının %10'una eşdeğer. Ama Brezilya'nın CO2 salınımı dünyanın sadece %1,3'ü. Yani Brezilya'nın etil alkol mucizesi maalesef yeterli değil. Aslında, korkarım elimizdeki en iyi politikalar çözüm için yeterli olmayacak.
The fourth and final lesson we've learned is about the potential of radical innovation. So, I want to tell you about a tragic problem and a breakthrough technology. Every year a million and a half people die of a completely preventable disease. That's malaria. 6,000 people a day. All for want of two dollars' worth of medications that we can buy at the corner drugstore. Well, two dollars, two dollars is too much for Africa. So, a team of Berkeley researchers with 15 million dollars from the Gates Foundation is engineering, designing a radical new way to make the key ingredient, called artemisinin, and they're going to make that drug 10 times cheaper. And in doing so, they'll save a million lives -- at least a million lives a year. A million lives. Their breakthrough technology is synthetic biology. This leverages millions of years of evolution by redesigning bugs to make really useful products. Now, what you do is, you get inside the microbe, you change its metabolic pathways, and you end up with a living chemical factory.
Öğrendiğimiz dördüncü ve son ders ise köklü değişimlerin potansiyeliyle ilgili. Sizinle trajik bir problem ve yenilikçi bir teknoloji hakkında konuşmak istiyorum. Her yıl bir buçuk milyon insan kaçınılabilir bir hastalıktan, sıtmadan, ölüyor. Günde 6,000 kişi. Bütün gereken ise köşe başındaki eczaneden alınabilecek 2 dolarlık ilaçlar. Ama 2 dolar Afrika için çok fazla. Berkeley'li araştırmacılardan oluşan bir grup Gates Vakfı'ndan 15 milyon dolarlık bir fonla, artemisinin adında anahtar malzemeyi üretmek için yeni yollar üzerinde çalışıyor ve böylece ilaçlar 10 kat daha ucuz olacak. Bunu yaparak bir milyon insanı kurtaracaklar -- en azından yılda bir milyon. Bir milyon kişi. Bu yenilikçi teknoloji suni (sentetik) biyoloji. Bu teknoloji böcekleri kullanışlı ürünler haline getirmek için yeniden tasarlayarak milyonlarca yıllık evrimi hızlandırıyor. Şimdi yapılan şey, bir mikrobun içine girmek, metabolik yapısını değiştirmek ve sonuç yaşayan bir kimya fabrikası.
Now, you may ask, John, what has this got to go with green and with climate crisis? Well, I'll tell you -- a lot. We've now formed a company called Amyris, and this technology that they're using can be used to make better biofuels. Don't let me skip over that. Better biofuels are a really big deal. That means we can precisely engineer the molecules in the fuel chain and optimize them along the way. So, if all goes well, they're going to have designer bugs in warm vats that are eating and digesting sugars to excrete better biofuels. I guess that's better living through bugs. Alan Kay is famous for saying the best way to predict the future is to invent it. And, of course, at Kleiner we, kind of, apologize and say the second best way is to finance it. And that's why we're investing 200 million dollars in a wide range of really disruptive new technologies for innovation in green technologies. And we're encouraging others to do it as well. We're talking a lot about this.
Tabi şimdi şunu sorabilirsiniz bunun iklim krizi ve yeşille ne ilgisi var? Anlatacağım -- ki baya bi' ilgisi var. Amyris adında bir şirket kurduk ve oluşturulan bu teknoloji daha iyi biyo-yakıtlar üretmek için kullanılabilir. Bunu atlamama izin vermeyin. Daha iyi biyo-yakıtlar çok büyük bir olay. Bu demek ki yakıt zincirindeki molekülleri inceleyerek istediğimiz şekilde optimize edebiliriz. Eğer her şey yolunda giderse ısı depolarında daha iyi yakıt elde etmek için şeker sindiren böcekler olacak. Tahminimce bu böceklerle gelen daha iyi bir yaşam. Alan Kay "Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu icat etmektir!" sözüyle tanınır. Ve tabi Kleiner'da biz, affınıza sığınarak söylüyorum ikinci yol da finanse etmektir diyoruz. Ve bu yüzden yeşil teknolojide yenilikler için geniş bir yelpazede yenilikçi teknolojilere 200 milyon dolar yatırım yapıyoruz. Ve diğerlerini de aynısını yapmaları için teşvik ediyoruz. Bununla ilgili çokça konuşuyoruz.
In 2005, there were 600 million dollars invested in new technologies of the sort you see here. It doubled in 2006 to 1.2 billion dollars. But I'm really afraid we need much, much more. For reference, fact one: Exxon's revenues in 2005 were a billion dollars a day. Do you know, they only invested 0.2 percent of revenues in R&D? Second fact: the President's new budget for renewable energy is barely a billion dollars in total. Less than one day of Exxon's revenues. Third fact: I bet you didn't know that there's enough energy in hot rocks under the country to supply America's energy needs for the next thousand years. And the federal budget calls for a measly 20 million dollars of R&D in geothermal energy. It is almost criminal that we are not investing more in energy research in this country. And I am really afraid that it's absolutely not enough.
2005 yılında, burada gördükleriniz gibi teknolojilere yatırılan 600 milyon dolar vardı. 2006'da bu rakam 1.2 milyar dolara katlandı. Ama gerçekten korkuyorum ki daha da fazlasını yapmalıyız. Örnek olarak, birinci gerçek: Exxon'un 2005 yılında günlük kazancı bir milyar dolardı. Gelirlerinin sadece %0.2'sini Ar-Ge'de değerlendirdiklerini biliyor musunuz? İkinci gerçek : başkanlığın yenilenebilir için ayırdığı yeni bütçe toplamda zar zor bir milyar dolar. Exxon'un günlük gelirinden daha az. Üçüncü gerçek: Bahse girerim yer altındaki kayalarda ülkenin gelecek bin yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak kadar enerji olduğunu bilmiyorsunuzdur. Ve federal bütçe jeotermal enerji araştırmalarına sadece 20 milyon dolar veriyor. Ülkemizde enerji araştırmalarına daha fazla yatırım yapmamamız neredeyse canice. Ve bunun tamamen yetersiz olduğundan korkuyorum.
So, in a year's worth of learning we found a bunch of surprises. Who would have thought that a mass retailer could make money by going green? Who would have thought that a database entrepreneur could transform California with legislation? Who would have thought that the ethanol biofuel miracle would come from a developing country in South America? And who would have thought that scientists trying to cure malaria could come up with breakthroughs in biofuels? And who would have thought that all that is not enough? Not enough to stabilize the climate. Not enough to keep the ice in Greenland from crashing into the ocean. The scientists tell us -- and they're only guessing -- that we've got to reduce greenhouse gas emissions by one half, and do it as fast as possible. Now, we may have the political will to do this in the U.S., but I've got to tell you, we've got only one atmosphere, and so somehow we're going to have to find the political will to do this all around the world. The wild card in this deck is China.
Yani bir yıllık öğrenim sürecinde avuç dolusu sürprizle karşılaştık. Kim büyük bir tedarikçinin yeşil teknoloji ile para kazanacağını düşünürdü? Kim bir veri tabanı uzmanının California'yı yasama ile değiştireceğini düşünürdü? Kim etnik alkol biyo-yakıt mucizesinin Güney Amerika'daki gelişmekte olan bir ülkeden geleceğini düşünürdü? Ve kim sıtmayı tedavi etmeye çalışan bilim adamlarının biyo-yakıtta çığır açan bir teknolojiyi bulacağını düşünürdü? Ve kim bütün bunların yetersiz olduğunu düşünürdü? Havayı dengelemek için yeterli değil. Greenland'deki buzulların okyanusa dökülmemesi için yeterli değil. Bilim adamları -- sadece tahmin olarak -- sera gazı salınımını yarıya düşürmemiz gerektiğini ve bunu olabildiğince hızlı yapmamız gerektiğini söylüyor. Şimdi, bunu Amerika'da yapacak politik iradeye sahip olabiliriz ama söylemem gerekiyor ki sadece bir atmosferimiz var ve bir şekilde bunu tüm dünya üzerinde gerçekleştirecek politik iradeyi bulmalıyız. Bu destedeki as kart Çin.
To size the problem, China's CO2 emissions today are 3.3 gigatons; the U.S. is 5.8. Business as usual means we'll have 23 gigatons from China by 2050. That's about as much CO2 as there is in the whole world. And if it's business as usual, we're going out of business. When I was in Davos, China's Mayor of Dalian was pressed about their CO2 strategy, and he said the following, "You know, Americans use seven times the CO2 per capita as Chinese." Then he asked, "Why should China sacrifice our growth so that the West can continue to be profligate and stupid?" Does anybody here have an answer for him? I don't. We've got to make this economic so that all people and all nations make the right outcome, the profitable outcome, and therefore the likely outcome. Energy's a six-trillion-dollar business worldwide. It is the mother of all markets. You remember that Internet?
Problemi ölçmek için, Çin'in bugün CO2 salınımı günlük 3.3 gton Amerika'nın ise 5.8 gton. İşler bugünkü gibi giderse 2050'de Çin 23 gton salınım yapacak. Bu bütün dünyadaki CO2 miktarı kadar. Ve işler böyle giderse, yapacak işimiz kalmayacak. Davos'ta, Çin Başkanı CO2 salınım stratejileri hakkında sıkıştırıldı ve buna takiben şöyle dedi: "Amerikanların kişi başına Çinlilerin 7 katı CO2 kullandığını biliyorsunuz." Ve sonra şunu sordu: "Amerika'nın savurgan ve aptal olmaya devam edebilmesi için mi Çin gelişimini feda etsin?" Herhangi birinin bunun için cevabı var mı? Benim yok. Bunu ekonomik bir şekilde yapmalıyız, böylece bütün milletler doğru olanı yapmalı, faydalı olanı ve bundan ötürü muhtemel olanı. Enerji dünya çapında 6 trilyon dolarlık bir pazar. Bütün pazarların annesi. İnterneti hatırladınız mı?
Well, I'll tell you what. Green technologies -- going green -- is bigger than the Internet. It could be the biggest economic opportunity of the 21st century. Moreover, if we succeed, it's going to be the most important transformation for life on the planet since, as Bill Joy says, we went from methane to oxygen in the atmosphere. Now, here's the hard question, if the trajectory of all the world's companies and individuals and policies and innovation is not going to be enough, what are we going to do? I don't know. Everyone here cares about changing the world and has made a difference in that one way or another.
Bakın ne söyleyeceğim. Yeşil teknolojiler -- yeşile dönme -- internetten daha büyük. 21. yüzyılın en büyük ekonomik fırsatı olabilir. Dahası eğer başarabilirsek, Bill Joys'un dediği gibi metandan oksijene geçişten beri dünya üzerindeki yaşam için en önemli dönüşüm olacak. Ve şimdi zor soru, eğer dünyadaki bütün şirketlerin kişilerin ve politikaların ve yeniliklerin gidişatı yeterli olmayacaksa, ne yapacağız? Bilmiyorum. Buradaki herkes dünyayı değiştirip şu ya da bu şekilde değişiklik yaratmayla ilgileniyor.
So, our call to action -- my call to you -- is for you to make going green your next big thing, your gig. What can you do? You can personally get carbon neutral. Go to ClimateCrisis.org or CarbonCalculator.com and buy carbon credits. You could join other leaders in mandating, lobbying for mandated cap and trade in U.S. greenhouse gas reductions. There's six bills right now in Congress. Let's get one of them passed.
Benim hareket çağrım -- size çağrım -- bir sonraki büyük olayınızın yeşil olması için. Ne yapabilirsiniz? Kişisel olarak karbon nötr olabilirsiniz. ClimateCrisis.org veya CarbonCalculator.com adresine gidip karbon kredisi alabilirsiniz. Liderlerimize yetkilendirmede sera gazı salınımı yasaları için lobi faaliyetlerinde katılabilirsiniz. Şu anda kongrede bekleyen altı ödenek var. Hadi bunlardan birini geçirelim.
And the most important thing you can do, I think, is to use your personal power and your Rolodex to lead your business, your institution, in going green. Do it like Wal-Mart, get it to go green for its customers and its suppliers and for itself. Really think outside the box. Can you imagine what it would be like if Amazon or eBay or Google or Microsoft or Apple really went green and you caused that to happen? It could be bigger than Wal-Mart. I can't wait to see what we TEDsters do about this crisis. And I really, really hope that we multiply all of our energy, all of our talent and all of our influence to solve this problem. Because if we do, I can look forward to the conversation I'm going to have with my daughter in 20 years. (Applause)
Ve yapabileceğiniz en önemli şey, bence, yeşile dönmede işinize ve kurumunuza liderlik etmek için kişisel gücünüzü ve Rolodex'inizi kullanmak. Wal-Mart gibi yapın, kendisi için tedarikçileri için ve tüketicileri için yeşile dönün. Gerçekten kutunun dışında düşünün. Amazon'un veya eBay'in ya da Google, Apple ve Microsoft'un yeşile döndüğünü ve bunu sizin sağladığınızı düşünebiliyor musunuz? Wal-Mart'tan daha büyük olabilir. Biz TEDcilerin bu krizle ilgili ne yapacağını görmek için sabırsızlanıyorum. Ve gerçekten umuyorum ki bütün enerjimizi, yeteneğimizi ve bütün etkimizi bu sorunu çözmek için çoğaltırız. Çünkü eğer yapabilirsek, 20 yaşındaki kızımla yapacağım söyleşileri bekleyebilirim. (Alkış)