About 12 years ago, I gave up my career in banking to try to make the world a safer place. This involved a journey into national and global advocacy and meeting some of the most extraordinary people in the world. In the process, I became a civil society diplomat.
Yaklaşık 12 yıl önce bankacılık kariyerimden vazgeçerek dünyayı daha güvenli bir yer hâline getirmeye karar verdim. Bu, ulusal ve küresel bir müdafaaya doğru bir yolculuk ve dünyadaki en sıra dışı insanlarla bir araya gelmek demekti. Bu süreçte,
Civil society diplomats do three things: They voice the concerns of the people, are not pinned down by national interests, and influence change through citizen networks, not only state ones. And if you want to change the world, we need more of them.
bir sivil toplum diplomatı oldum. Sivil toplum diplomatları üç şey yaparlar: Halkın problemlerini dile getirirler, ulusal çıkarlara hizmet etmezler, değişimi hükûmetle ve vatandaşlarla kurdukları bağlantıları aracılığıyla gerçekleştirirler. Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsanız
But many people still ask, "Can civil society really make a big difference? Can citizens influence and shape national and global policy?" I never thought I would ask myself these questions, but here I am to share some lessons about two powerful civil society movements that I've been involved in. They are in issues that I'm passionate about: gun control and drug policy. And these are issues that matter here. Latin America is ground zero for both of them.
sivil toplum diplomatlarına ihtiyacımız var. Ama çoğu kişi hâlâ; ''Sivil topluluklar cidden bir değişim yaratabilir mi? Vatandaşlar ulusal ve küresel politikayı etkileyebilir mi?'' diye soruyor. Kendime bu soruları soracağımı hiç düşünmemiştim, yine de şimdi buradayım ve içinde bulunmuş olduğum iki güçlü sivil toplum hareketi sayesinde öğrendiklerimi sizle paylaşmak istiyorum. Bu hareketler tutkulu olduğum konularla ilgileniyor: silah kontrolü ve uyuşturucu politikaları. Burada önemli olan konular da bunlar.
For example, Brazil -- this beautiful country hosting TEDGlobal has the world's ugliest record. We are the number one champion in homicidal violence. One in every 10 people killed around the world is a Brazilian. This translates into over 56,000 people dying violently each year. Most of them are young, black boys dying by guns. Brazil is also one of the world's largest consumers of drugs, and the War on Drugs has been especially painful here. Around 50 percent of the homicides in the streets in Brazil are related to the War on Drugs. The same is true for about 25 percent of people in jail. And it's not just Brazil that is affected by the twin problems of guns and drugs. Virtually every country and city across Central and South America is in trouble. Latin America has nine percent of the world's population, but 25 percent of its global violent deaths.
Latin Amerika her ikisi için de sıfır noktasıdır. Örneğin; Brezilya,... TEDGlobal'e ev sahipliği yapan bu güzel ülke, dünyanın en çirkin rekorunun sahibi. Ölümle sonuçlanan şiddette dünya şampiyonuyuz biz. Dünya çapında öldürülen her 10 insandan biri Brezilyalı. Bu her yıl 56.000'den fazla insanın vahşice öldürüldüğü anlamına geliyor. Bunların çoğu silahla öldürülen genç siyahi erkeklerden oluşuyor. Brezilya ayrıca dünyada en çok uyuşturucu tüketilen ülkelerden biri ve uyuşturucuya karşı verilen mücadele burada oldukça sancılı geçiyor. Brezilya sokaklarındaki cinayetlerin yaklaşık %50'si uyuşturucuya karşı verilen mücadeleyle bağlantılı. Aynı şey hapishanelerdeki insanların %25'i için de geçerli. Silah ve uyuşturucu ikilisinden tek etkilenen Brezilya da değil. Güney ve Orta Amerika'daki neredeyse her ülke ve şehirde bu problem var. Latin Amerika dünya nüfusunun %9'unu oluşturuyor ama dünyadaki cinayetlerin %25'i de burada.
These are not problems we can run away from. I certainly could not. So the first campaign I got involved with started here in 2003 to change Brazil's gun law and to create a program to buy back weapons. In just a few years, we not only changed national legislation that made it much more difficult for civilians to buy a gun, but we collected and destroyed almost half a million weapons. This was one of the biggest buyback programs in history -- (Applause) -- but we also suffered some setbacks. We lost a referendum to ban gun sales to civilians in 2005.
Bunlar gözardı edebileceğimiz sorunlar değil. Ben edemedim. Katıldığım ilk kampanya Brezilya'nın silah yasasının değiştirilmesi ve silahların geri toplanması amacıyla 2003'te burada başladı. Birkaç yıl içinde, mevcut ulusal yasaları sivil silahlanmayı zorlaştıran yeni yasalarla değiştirmekle kalmadık yaklaşık yarım milyon kadar silahı da toplayıp yok ettik. Bu tarihteki en büyük geri alım programıydı. (Alkışlar) Fakat bazı aksiliklerle de karşılaştık. 2005'te sivillere silah satımını yasak- layacak olan referandumu kaybettik.
The second initiative was also home-grown, but is today a global movement to reform the international drug control regime. I am the executive coordinator of something called the Global Commission on Drug Policy. The commission is a high-level group of global leaders brought together to identify more humane and effective approaches to the issue of drugs. Since we started in 2008, the taboo on drugs is broken. Across the Americas, from the US and Mexico to Colombia and Uruguay, change is in the air.
İkinci girişim de yerli bir girişimdi; fakat şu an uluslararası uyuşturucu kontrol rejimini iyileştirecek küresel bir harekete dönüşmüş durumda. Ben, Uyuşturucu Politikası-- Küresel Komisyonunun idari koordinatörüyüm. Komisyon uyuşturucu konusuna daha insancıl ve etkili yaklaşımlar belirlemek üzere bir araya gelen küresel liderlerden oluşan bir gruptur. 2008'de başladığımızdan itibaren uyuşturucuyla ilgili tabular yıkıldı. ABD'den Meksika'ya Kolombiya'dan Uruguay'a kadar tüm Amerika çapında
But rather than tell you the whole story about these two movements, I just want to share with you four key insights. I call them lessons to change the world. There are certainly many more, but these are the ones that stand out to me.
değişim rüzgârları esiyor. Ama bu iki hareket hakkındaki tüm hikâyeyi anlatmaktansa sizle sadece 4 temel iç görüyü paylaşmak istiyorum. Ben onlara dünyayı değiştirmek için öğrenilmesi gerekenler diyorum. Kesinlikle daha fazlası vardır
So the first lesson is: Change and control the narrative. It may seem obvious, but a key ingredient to civil society diplomacy is first changing and then controlling the narrative. This is something that veteran politicians understand, but that civil society groups generally do not do very well. In the case of drug policy, our biggest success has been to change the discussion away from prosecuting a War on Drugs to putting people's health and safety first. In a cutting-edge report we just launched in New York, we also showed that the groups benefiting most from this $320 billion market are criminal gangs and cartels. So in order to undermine the power and profit of these groups, we need to change the conversation. We need to make illegal drugs legal. But before I get you too excited, I don't mean drugs should be a free-for-all. What I'm talking about, and what the Global Commission advocates for is creating a highly regulated market, where different drugs would have different degrees of regulation.
ama bunlar bana göre öne çıkanlar. Öğrendiğim ilk şey: Anlatıyı değiştir ve kontrol et. Çok aşikâr olabilir fakat sivil toplum diplomasisinde ana unsur anlatıyı değiştirip kontrol etmektir. Bu, deneyimli politikacıların anladığı ama sivil toplum kuruluşlarının çok iyi beceremediği bir şey. Uyuşturucu politikası yakasındaki en büyük başarımız tartışmayı uyuşturuculara karşı savaş açmaktan uzaklaştırarak insanların sağlığı ve güvenliğine odaklanacak şekilde değiştirmemizdi. New York'ta yayınladığımız son raporda ise bu 320 milyar dolarlık pazardan en fazla gelir elde eden grupların suç çeteleri ve karteller olduğunu kanıtladık. Bu grupların güç ve çıkarlarını baltalamak için gündemi değiştirmeliyiz. Yasa dışı uyuşturucuları yasallaştırmalıyız. Fakat sizi heyecanlandırmadan önce hemen şunu ekleyeyim: Uyuşturucunun tamaman serbestleştirilmesini kastetmiyorum. Söylemeye çalıştığım ve Küresel Komisyon'un da savunduğu şey: Farklı uyuşturucuların farklı yönetmeliklere tabii tutulduğu
As for gun control, we were successful in changing, but not so much in controlling, the narrative. And this brings me to my next lesson: Never underestimate your opponents. If you want to succeed in changing the world, you need to know who you're up against. You need to learn their motivations and points of view. In the case of gun control, we really underestimated our opponents. After a very successful gun-collection program, we were elated. We had support from 80 percent of Brazilians, and thought that this could help us win the referendum to ban gun sales to civilians. But we were dead wrong. During a televised 20-day public debate, our opponent used our own arguments against us. We ended up losing the popular vote. It was really terrible. The National Rifle Association -- yes, the American NRA -- came to Brazil. They inundated our campaign with their propaganda, that as you know, links the right to own guns to ideas of freedom and democracy. They simply threw everything at us. They used our national flag, our independence anthem. They invoked women's rights and misused images of Mandela, Tiananmen Square, and even Hitler. They won by playing with people's fears. In fact, guns were almost completely ignored in their campaign. Their focus was on individual rights. But I ask you, which right is more important, the right to life or the right to have a gun that takes life away? (Applause)
titizlikle düzenlemiş bir pazar yaratmak. Silah kontrolüne gelecek olursak anlatıyı değiştirmede başarılı olduk ancak anlatıyı kontrol etmede aynı şekilde başarılı olamadık. Bu da beni öğrendiğim ikinci şeye getiriyor: Rakibini asla hafife alma. Dünyayı değiştirmede başarılı olmak istiyorsan kime karşı olduğunu bilmen gerek. Rakiplerinin motivasyonlarını ve görüşlerini öğrenmelisin. Silah kontrolü tarafında rakiplerimizi gerçekten hafife aldık. Silah toplama programımızın başarılı olmasına çok sevinmiştik. Brezilyalıların %80'inin desteğini aldık ve bunun sivillere silah satımını yasaklayacak olan referandumda bize yardımcı olacağını düşündük. Ama yanıldık. Televizyonda yayınlanan 20 günlük kamuoyu tartışmaları sırasında rakiplerimiz kendi argümanlarımızı bize karşı kullandılar. Oy üstünlüğünü kaybettik. Bu gerçekten korkunçtu. Ulusal Tüfek Birliği... evet, Amerikan Ulusal Tüfek Birliği Brezilya'ya geldi. Sizin de bildiğiniz silah edinme hakkını özgürlük ve demokrasi anlayışına bağlayan propagandalarıyla kampanyamızı boğdular. Her taraftan üzerimize geldiler. Milli bayrağımızı, ulusal marşımızı kullandılar. Kadın haklarından istifade ettiler, Mendela, Tiananmen Katliamı, hatta Hitler üzerinden propaganda yaptılar. İnsanların korkularıyla oynayarak kazandılar. İşin aslı, kampanyalarında silahlar tamamen gözardı edildi. Odak noktaları bireysel haklardı. Ama sorarım size; hangi hak daha mühim? Yaşama hakkı mı, yoksa hayatları alıp götüren silahlara sahip olma hakkı mı? (Alkışlar)
We thought people would vote in defense of life, but in a country with a recent past of military dictatorship, the anti-government message of our opponents resonated, and we were not prepared to respond.
İnsanların hayatlarını savunma yönünde oy vereceklerini düşündük ancak ülkemizin yakın geçmişindeki askeri diktatörlük nedeniyle rakiplerimizin hükümet karşıtı görüşleri desteklendi. Biz de buna hazırlıksız yakalandık.
Lesson learned. We've been more successful in the case of drug policy. If you asked most people 10 years ago if an end to the War on Drugs was possible, they would have laughed. After all, there are huge military police prisons and financial establishments benefiting from this war. But today, the international drug control regime is starting to crumble. Governments and civil societies are experimenting with new approaches. The Global Commission on Drug Policy really knew its opposition, and rather than fighting them, our chair -- former Brazilian President Fernando Henrique Cardoso -- reached out to leaders from across the political spectrum, from liberals to conservatives. This high level group agreed to honestly discuss the merits and flaws of drug policies. It was this reasoned, informed and strategic discussion that revealed the sad truth about the War on Drugs. The War on Drugs has simply failed across every metric. Drugs are cheaper and more available than ever, and consumption has risen globally. But even worse, it also generated massive negative unintended consequences. It is true that some people have made these arguments before, but we've made a difference by anticipating the arguments of our opponents and by leveraging powerful voices that a few years ago would probably have resisted change.
Dersimizi aldık. Uyuşturucu politikası yakasında daha başarılı olduk. Eğer 10 yıl önce insanlara "Uyuşturucuyla savaşın sonlanması mümkün mü?" diye sorsaydınız çoğu size gülerdi. Sonuçta bu savaştan faydalanan devasa askeri hapishaneler ve mali kuruluşlar var. Ama günümüzde uluslararası uyuşturucu kontrol rejimi çökmeye başladı. Hükümetler ve sivil toplum kuruluşları yeni yaklaşımlar denemekteler. Uyuşturucu Politikası Küresel Komisyonu rakiplerini iyi tanıyor. Başkanımız -eski Brezilya Devlet Başkanı Fernando Henrique Cardoso- onlarla savaşmak yerine liberal ve muhafazakarlardan oluşan farklı siyasi görüşlere sahip liderlere ulaştı. Bu yüksek düzeyli grup uyuşturucu politikasındaki artı ve eksileri dürüstçe tartışma kararı aldı. Uyuşturucuya karşı verilen savaşla ilgili acı gerçeği bu etkili tartışmalar ortaya çıkardı. Uyuşturucuya karşı verilen savaş her alanda başarısız olmuştu. Uyuşturucular hiç olmadığı kadar ucuz ve yaygın, uyuşturucu kullanımı da tüm dünyada artmış durumda. Daha da kötüsü: bu tartışmalar beklenmeyen büyük sorunlara da neden oldu. Bu argümanların daha önce de ortaya atıldığı doğru ancak bizi diğerlerinden ayıran şey rakiplerimizin argümanlarını öngörmemiz ve birkaç yıl önce muhtemelen karşı çıkılacak görüşleri güçlü bir şekilde ortaya koymamız oldu.
Third lesson: Use data to drive your argument. Guns and drugs are emotive issues, and as we've painfully learned in the gun referendum campaign in Brazil, sometimes it's impossible to cut through the emotions and get to the facts. But this doesn't mean that we shouldn't try. Until quite recently, we simply didn't know how many Brazilians were killed by guns. Amazingly, it was a local soap opera called "Mulheres Apaixonadas" -- or "Women in Love" -- that kicked off Brazil's national gun control campaign. In one highly viewed episode, a soap opera lead actress was killed by a stray bullet. Brazilian grannies and housewives were outraged, and in a case of art imitating life, this episode also included footage of a real gun control march that we had organized right here, outside in Copacabana Beach. The televised death and march had a huge impact on public opinion. Within weeks, our national congress approved the disarmament bill that had been languishing for years. We were then able to mobilize data to show the successful outcomes of the change in the law and gun collection program. Here is what I mean: We could prove that in just one year, we saved more than 5,000 lives.
Öğrendiğim üçüncü şey: Argümanlarını veriyle destekle. İnsanlar silah ve uyuşturucu konularına duygusal yaklaşıyor. Brezilya'daki silah referandumunda maalesef öğrendik ki: Bazen insanların duygularını aşıp onlara gerçekleri sunmak mümkün olmuyor. Ama bu denemeyi bırakmamız anlamına gelmiyor. Çok yakın bir zamana kadar silahla öldürülen Brezilyalıların sayısını bilmiyorduk. Saşırtıcı bir şekilde, Brezilya'daki ulusal silah kontrolü kampanyasını başlatan şey "Mulheres Apaixonadas" yani "Aşık Kadınlar" adlı yerel bir diziydi. Çokça izlenen bir bölümünde bir dizi aktörü manganda kurşunuyla hayatını kaybediyordu. Brezilyalı nineler ve ev hanımları bu duruma çok sinirlenmişlerdi. Sanat hayatın bir taklidi olduğundan Copacabana Plajı'nın dışında gerçekleştirdiğimiz silah kontrol yürüyüşünün görüntüleri de bölüme dahil edildi. TV'de yayınlanan bu ölüm ve yürüyüş kamuoyunu büyük oranda etkiledi. Birkaç hafta içinde ululsal kongre senelerdir kabul edilmeyen silahsızlanma tasarısını onayladı. Bunun üzerine biz de yasadaki değişiklik ve silah toplama programı sayesinde gerçekleşen olumlu sonuçları gösteren veriler topladık. Demek istediğim şey şu: Yalnızca bir yıl içinde 5.000'den fazla hayat kurtardığımızı kanıtladık.
(Applause)
(Alkışlar)
And in the case of drugs, in order to undermine this fear and prejudice that surrounds the issue, we managed to gather and present data that shows that today's drug policies cause much more harm than drug use per se, and people are starting to get it.
Uyuşturucu vakasında ise konuyu çevreleyen tüm bu korku ve önyargının üstesinden gelmek için mevcut uyuşturucu politikalarının bu mücadeleye uyuşturucuların kendinden daha fazla zarar verdiğini gösteren veriler topladık ve paylaştık. İnsanlar da bunu anlamaya başlıyor.
My fourth insight is: Don't be afraid to bring together odd bedfellows. What we've learned in Brazil -- and this doesn't only apply to my country -- is the importance of bringing diverse and eclectic folks together. If you want to change the world, it helps to have a good cross-section of society on your side. In both the case of guns and drugs, we brought together a wonderful mix of people. We mobilized the elite and got huge support from the media. We gathered the victims, human rights champions, cultural icons. We also assembled the professional classes -- doctors, lawyers, academia and more.
Öğrendiğim dördüncü şey ise: Zıt kutupları bir araya getirmekten korkma. Brezilya'da öğrendiğimiz şey -ki bu her yer için geçerli- farklı ve eklektik insanları bir araya getirmenin ne kadar önemli olduğuydu. Dünyayı değiştirmek istiyorsanız eğer, her kesimden insanın desteğini almalısınız. Silah ve uyuşturucu hareketlerinde çeşit çeşit insanı bir araya getirdik. Seçkin sınıfı harekete geçirdik. Medyadan da büyük yardım aldık. Mağdurları, insan hakları savunucularını ve kültütel ikonları aynı yerde topladık. Doktorları, avukatları, akademisyenleri ve daha nice mesleki sınıfı bir araya getirdik.
What I've learned over the last years is that you need coalitions of the willing and of the unwilling to make change. In the case of drugs, we needed libertarians, anti-prohibitionists, legalizers, and liberal politicians. They may not agree on everything; in fact, they disagree on almost everything. But the legitimacy of the campaign is based on their diverse points of view.
Geçtiğimiz birkaç sene içinde öğrendiğim şey: değişim için isteklilerle isteksizlerin koalisyon içinde olması gerektiğidir. Uyuşturucu hareketinde liberterlere, yasak karşıtı olanlara, ve liberal politikacılara ihtiyacımız vardı. Her konuda anlaşamıyor olabilirler, hatta neredeyse hiçbir konuda anlaşamıyorlar. Ancak kampanyanın temeli onların farklı görüşleri üzerine kurulu.
Over a decade ago, I had a comfortable future working for an investment bank. I was as far removed from the world of civil society diplomacy as you can imagine. But I took a chance. I changed course, and on the way, I helped to create social movements that I believe have made some parts of the world safer. Each and every one of us has the power to change the world. No matter what the issue, and no matter how hard the fight, civil society is central to the blueprint for change.
Yaklaşık on yıl önce bir yatırım bankasında rahat bir geleceğe sahiptim. Tahmin edebileceğiniz üzere sivil toplum diplomatlığı ile hiçbir alakam yoktu. Ama riske girdim. Yolumu değiştirdim. Dünyanın belli kısımlarını daha güvenli hale getirdiğine inandığım toplumsal hareketlerin oluşumlarına katkılarda bulundum. Her birimiz dünyayı değiştirmek için gereken güce sahip. Konu ne olursa olsun, ne kadar zorlu olursa olsun sivil toplumlar değişimin başladığı yerlerdir.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)