On November 30th, 1935, dozens of writers passed away. They came from different backgrounds, espoused divergent beliefs, and wrote in a variety of styles. Yet all of their work was stashed in a single trunk in an apartment in Lisbon, Portugal. So, what mysterious string tied all these writers together? Well, the trunk belonged to one enigmatic author, Fernando Pessoa, who was, in fact, all of them.
30 Kasım 1935 tarihinde, onlarca yazar hayatını kaybetti. Farklı geçmişlerden geldiler, farklı inançları desteklediler ve çeşitli tarzlarda yazdılar. Ancak tüm eserleri Lizbon, Portekiz’deki bir daireden tek bir sandığa konulmuştu. Peki, tüm bu yazarları bir araya getiren gizemli bağ nedir? Sandık, aslında hepsi olan gizemli yazar Fernando Pessoa’ya aitti.
Some authors use pseudonyms and pen names to protect their identities or bolster their artistic personas. But Pessoa used what he called “heteronyms” to write not as himself but as other people he invented, giving way to generative, artistic experimentation. He fleshed out their imagined lives, devised their distinct quirks, and cultivated their unique literary voices. Sometimes Pessoa's heteronyms interacted with each other, even criticizing one another's work. Pessoa described himself as a “nomadic wanderer through [his own] consciousness,” “a kind of medium,” “divided” among his heteronyms. “But,” he wrote, “I’m less real than the others, less substantial, less personal, and easily influenced by them all.”
Bazı yazarlar, kimliklerini korumak veya sanatsal kişiliklerini güçlendirmek için takma adlar ve mahlaslar kullanırlar. Ancak Pessoa, “heteronim” adını verdiği şeyleri kullanarak kendisi olarak değil, kendisi tarafından icat ettiği diğer kişiler olarak yazdı, bu da yaratıcı, sanatsal bir deneye yol açtı. Hayal ettikleri yaşamlarını detaylandırdı, onların özgün tuhaflıklarını tasarladı ve onların kendine özgü edebi seslerini geliştirdi. Bazen Pessoa’nın heteronimleri birbirleriyle etkileşime girdi, hatta birbirlerinin çalışmalarını eleştirdi. Pessoa kendisini “kendi bilincinde gezinen bir göçebe,” heteronimleri arasında “bölünmüş.” “bir tür aracı,” olarak tanımladı. “Ama,” diye yazdı, “diğerlerinden daha az gerçekçiyim, daha az somut, daha az kişisel, ve hepsinden kolayca etkilenen biriyim.”
Born in Lisbon in 1888, Pessoa began writing as different people when he was around six years old, authoring letters as an imaginary Frenchman, Chevalier de Pas. When Pessoa’s stepfather moved their family to South Africa, Pessoa picked up new languages. He adopted several English-language heteronyms in high school and published booklets of poems featured by the British press.
1888′de Lizbon’da doğan Pessoa, yaklaşık altı yaşındayken, farklı kişiler olarak yazmaya başladı. Hayali bir Fransız olan Chevalier de Pas olarak mektuplar yazıyordu. Pessoa’nın üvey babası ailesini Güney Afrika’ya taşıdığında, Pessoa yeni diller öğrenmeye başladı. Lise yıllarında İngilizce dilinde birkaç heteronim benimsedi ve İngiliz basınında öne çıkan şiir kitapçıkları yayımladı.
In 1905, Pessoa returned to Lisbon for good. He gained a reputation for his formal dress, affinity for the occult, and for being cordial and charming while always keeping people at arm’s length. Pessoa established art and literary journals and a publishing house. But while these public ventures failed to take off and Pessoa amassed debt and relocated frequently, his greatest experiments were unfolding in private. Scrawling in various languages on envelopes, book jackets and loose papers, Pessoa crafted a dreamy love letter as Maria José, a teenager with a spinal disorder who was infatuated with a metalworker; he scribbled detective stories as Horace James Faber; and analyzed astrological charts as Raphael Baldaya.
1905′te Pessoa, Lizbon’a kalıcı olarak döndü. O, resmi kıyafetleri, okültizme olan eğilimi ve insanlarla daima mesafeli olurken kibar ve çekici olmasıyla ün kazandı. Pessoa sanat ve edebi dergiler ile bir yayınevi kurdu. Ancak, bu kamusal girişimler başarısız oldu ve Pessoa borç biriktirirken sık sık yer değiştirdi, en büyük denemeleri özel alanında gelişiyordu. Farklı dillerde zarflara,kitap kapaklarına ve serbest kağıtlara yazarak, Pessoa, Maria José olarak, rüya gibi bir aşk mektubu hazırladı. Omurilik rahatsızlığı olan bir genç kızdı ve bir metal işçisine aşıktı; Horace James Faber olarak; dedektif hikayeleri karaladı ve Raphael Baldaya olarak astrolojik grafikleri analiz etti.
He used three heteronyms most frequently. Alberto Caeiro was a shepherd-poet who used simple diction to describe the world as he saw it. Ricardo Reis, a doctor, favored the epic style of Classical poets. And Álvaro de Campos, a bisexual naval engineer and nomad, wrote poetry extolling the wonder and hardship of daily life. Using de Campos, Pessoa said he could channel all the emotions he denied himself. And at one point, de Campos claimed it was Pessoa who didn’t truly exist.
En sık üç heteronim kullandı. Alberto Caeiro çoban-şairdi ve basit bir dil kullanarak dünyayı gördüğü gibi tanımladı. Bir doktor olan Ricardo Reis, klasik şairlerin destansı tarzını tercih etti. Álvaro de Campos, biseksüel bir deniz mühendisi ve göçebe, günlük yaşamın mucizesini ve zorluklarını överek şiir yazdı. De Campos’u kullanarak, Pessoa kendisine yasakladığı tüm duyguları ifade edebileceğini söyledi. Bir noktada de Campos, gerçekten var olmayanın Pessoa olduğunu iddia etti.
During his lifetime, Pessoa published poems, letters, essays, and literary criticism— some as heteronyms, others under his own name. He also produced a handful of books, just one in Portuguese— a poetry collection about Portugal’s mythic history called “Message.” He gained local recognition, but the full scope of his creative endeavours only revealed itself when Pessoa died a year after the book’s release.
Yaşamı boyunca, Pessoa şiirler, mektuplar, denemeler, ve edebi eleştiriler yayınladı — bazılarını heteronimler olarak, diğerlerini kendi adı altında. Ayrıca birkaç kitap da üretti, sadece bir tanesi Portekizce— Portekiz’in efsanevi tarihini anlatan “Message” adlı bir şiir koleksiyonu. Yerel tanınırlık kazandı, ancak yaratıcı çabalarının tam kapsamı Pessoa’nın ölümünden bir yıl sonra ortaya çıktı
From among almost 30,000 pages of unpublished work stashed in his trunk, critics eventually assembled “The Book of Disquiet” in 1982, which Pessoa spent two decades developing. It declares itself, in typically cryptic fashion, “the autobiography of someone who never existed.” Pessoa wrote it as the fictional diary of his so-called semi-heteronym, Bernardo Soares, whose personality he described as a “mere mutilation” of his own. Often frustrated by life’s demands, the book’s narrator explores how delving inwards through literature helps him escape reality’s confines. He continuously challenges conceptions of the self as a singular, reliable unit— instead grappling with identity as indefinite, each person a shifting sum of their parts. “My soul is a hidden orchestra,” the first entry reads. “I do not know what instruments, what violins and harps, drums and tambours sound and clash inside me. I know myself only as a symphony.”
Yaklaşık 30,000 sayfalık yayımlanmamış çalışma arasından, eleştirmenler 1982′de nihayet “The Book of Disquiet”i bir araya getirdi, ki Pessoa bunun üzerinde yirmi yıl boyunca çalışmıştı. Kendini, tipik olarak esrarengiz bir tarzda, “hiç var olmayan birinin otobiyografisi” olarak tanımlar. Pessoa, onu kendi adına yarı-heteronimi olarak adlandırdığı Bernardo Soares’in kurgusal günlüğü olarak yazdı; kişiliğini kendi “yalnızca bir sakatlama” olarak tanımladı. Hayatın taleplerinden sıkça hayal kırıklığına uğramış, kitabın anlatıcısı içselleşerek edebiyatın aracılığıyla gerçekliğin sınırlarından kaçmanın nasıl yardımcı olduğunu keşfeder. Sürekli olarak benliğin tek, güvenilir birim olarak algılanmasına meydan okur — bunun yerine kimliği belirsiz olarak ele alır, her kişinin parçalarının değişken bir toplamı. İlk girişte “Ruhum gizli bir orkestra,” diye yazıyor. “Ne tür enstrümanlar, hangi kemanlar ve arplar, davullar ve tamburlar içimde ne tür sesler çıkarır, bilmiyorum. Kendimi sadece bir senfoni olarak biliyorum.”