During World War I, one of the horrors of trench warfare was a poisonous yellow cloud called mustard gas. For those unlucky enough to be exposed, it made the air impossible to breathe, burned their eyes, and caused huge blisters on exposed skin.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, siper mücadelesinin en korkunç taraflarından biri, hardal gazı denen zehirli sarı bulut gazıydı. Yeterince şanslı olmayanlar bu gaza maruz kalıyordu, hava, nefes almayı imkânsız hâle getirip onların gözlerini yakıyordu ve bu gaza maruz kalan ciltlerde kocaman kabarıklıklara sebep oluyordu.
Scientists tried desperately to develop an antidote to this vicious weapon of war. In the process they discovered the gas was irrevocably damaging the bone marrow of affected soldiers— halting its ability to make blood cells. Despite these awful effects, it gave scientists an idea. Cancer cells share a characteristic with bone marrow: both replicate rapidly. So could one of the atrocities of war become a champion in the fight against cancer? Researchers in the 1930s investigated this idea by injecting compounds derived from mustard gas into the veins of cancer patients. It took time and trial and error to find treatments that did more good than harm, but by the end of World War II, they discovered what became known as the first chemotherapy drugs.
Bilim insanları korkunç savaş silahı için çaresizce ilaç geliştirmeye çalıştılar. Bu süreçte, gazın, hasta askerlerin kemik iliklerine geri döndürülemez biçimde zarar verip kan hücreleri üretme yetisini durdurduğunu keşfettiler. Fena etkilerine rağmen bu durum bilim insanlarına fikir verdi. Kanser hücreleri ile kemik iliğinin ortak bir noktası var: ikisi de hızla çoğalıyor. Peki savaşın vahşetlerinden biri kanserle savaşta bir şampiyon olabilir mi? 1930'larda araştırmacılar bu fikri soruşturdular ve hardal gazından elde edilen bileşimleri kanser hastalarının damarlarına enjekte ettiler. Zarardan çok yarar sağlayan tedavileri bulmak için deneme yanılma yaptılar ve bu zaman aldı. Ama İkinci Dünya Savaşı'nda ilk kemoterapi ilaçları olarak tanınanları keşfettiler.
Today, there are more than 100. Chemotherapy drugs are delivered through pills and injections and use "cytotoxic agents," which means compounds that are toxic to living cells. Essentially, these medicines cause some level of harm to all cells in the body— even healthy ones. But they reserve their most powerful effects for rapidly-dividing cells, which is precisely the hallmark of cancer.
Bugün bu ilaçların sayısı yüzden fazla. Kemoterapi ilaçları haplarla ve enjeksiyonlarla uygulanıyor ve yaşayan hücrelere zararlı olan "zehirli ajanlar" kullanılıyor. Esasen, bu ilaçlar vücuttaki tüm hücrelere belli bir ölçüde zarara sebep oluyor, bu ilaçlar sağlıklı olan hücrelere bile zararlı. Ama bunlar en güçlü etkilerini çok hızlı bölünen hücrelere saklıyorlar ki bu da kanserin tamamen kendine has olan niteliği.
Take, for example, those first chemotherapy drugs, which are still used today and are called alkylating agents. They’re injected into the bloodstream, which delivers them to cells all over the body. Once inside, when the cell exposes its DNA in order to copy it, they damage the building blocks of DNA’s double helix structure, which can lead to cell death unless the damage is repaired. Because cancer cells multiply rapidly, they take in a high concentration of alkylating agents, and their DNA is frequently exposed and rarely repaired. So they die off more often than most other cells, which have time to fix damaged DNA and don’t accumulate the same concentrations of alkylating agents.
Örneğin ilk kemoterapi ilaçlarını ele alalım, bu ilaçlar bugün hâlâ kullanılıyor ve bunlara alkile edici ajanlar deniyor. Kana enjekte ediliyorlar ve tüm vücuda yayılıyorlar. Bu ilaçların DNA'sını kopyalamak için hücre onlarla karşı karşıya geldiğinde ilaçlar DNA'nın çift sarmallı yapısının yapı taşlarına zarar veriyorlar, zarar onarılmadıkça bu durum hücre ölümüne sebep olabiliyor. Kanser hücreleri çok hızlı çoğaldığından yüksek konsantreli alkile edici ajanlar içerirler ve DNA'ları sıklıkla deşifre olup nadiren onarılır. Bu yüzden diğer birçok hücreden daha sıklıkla teker teker ölürler, diğer hücrelerin zarar görmüş DNA'yı onarmak için zamanları olur ve alkile edici ajanlar gibi aynı yoğunlukta birikmezler.
Another form of chemotherapy involves compounds called microtubule stabilizers. Cells have small tubes that assemble to help with cell division and DNA replication, then break back down. When microtubule stabilizers get inside a cell, they keep those tiny tubes from disassembling. That prevents the cell from completing its replication, leading to its death.
Başka tür bir kemoterapi, mikrotübül stabilizatörü denen bileşimler içerir. Hücrelerin, birbirleriyle birleşen küçük tüpleri vardır, bu tüpler hücre bölünmesine ve DNA replikasyonuna yardım ederler, sonra tekrar bölünürler. Mikrotübül stabilitazörleri bir hücreye girdiğinde bu küçük tüplerin birbirlerine bağlanmalarını engellerler.
These are just two examples of the six classes of chemotherapy drugs
Bu da hücrenin çoğalmayı tamamlamasını engelleyip ölümüne sebep olur.
we use to treat cancer today. But despite its huge benefits, chemotherapy has one big disadvantage: it affects other healthy cells in the body that naturally have to renew rapidly. Hair follicles, the cells of the mouth, the gastrointestinal lining, the reproductive system, and bone marrow are hit nearly as hard as cancer.
Bunlar, altı kategoriye sahip kemoterapi ilaçları arasından bugün kanseri tedavi ederken kullandığımız sadece iki örnek. Muazzam yararlarına rağmen kemoterapinin büyük bir dezavantajı var: Doğal şekilde hızlıca yenilenmek zorunda olan vücuttaki diğer sağlıklı hücreleri etkiliyor. Saç kökleri, ağızdaki hücreler, gastrointestinal duvar, üreme sistemi
Similar to cancer cells, the rapid production of these normal cells means that they’re reaching for resources more frequently— and are therefore more exposed to the effects of chemo drugs. That leads to several common side effects of chemotherapy, including hair loss, fatigue, infertility, nausea, and vomiting. Doctors commonly prescribe options to help manage these side-effects, such as strong anti-nausea medications. For hair loss, devices called cold caps can help lower the temperature around the head and constrict blood vessels, limiting the amount of chemotherapy drugs that reach hair follicles. And once a course of chemo treatment is over, the healthy tissues that’ve been badly affected by the drug will recover and begin to renew as usual.
ve kemik iliği neredeyse kanserin vücuda verdiği hasar kadar çok zarar görüyorlar. Kanser hücrelerine benzer olarak bu normal hücrelerin hızlı üretimi, kaynaklara daha sıklıkla ulaştıkları anlamına geliyor ve bu yüzden kemoterapi ilaçlarının etkilerine daha çok maruz kalıyorlar. Bu durum saç dökülmesi, yorgunluk, kısırlık, mide bulantısı ve kusma gibi kemoterapinin yaygın olan birçok yan etkisine sebep oluyor. Doktorlar yan etkilerle baş etmeye yardım etmek için bulantı giderici güçlü ilaç tedavileri gibi yolları sıklıkla tavsiye ediyorlar. Saç dökülmesini engellemek için soğuk şapka denen cihazlar baş çevresindeki sıcaklığın düşmesine ve kan damarlarının daralmasına yardımcı olabiliyor, bu da saç köklerine ulaşan kemoterapi ilaçlarının miktarını sınırlayabiliyor. Kemoterapi tedavisi sona erdiğinde ilaçtan kötü biçimde zarar gören sağlıklı dokular
In 2018 alone, over 17 million people world-wide received a cancer diagnosis. But chemotherapy and other treatments have changed the outlook for so many. Just take the fact that up to 95% of individuals with testicular cancer survive it, thanks to advances in treatment. Even in people with acute myeloid leukemia— an aggressive blood cancer— chemotherapy puts an estimated 60% of patients under 60 into remission following their first phase of treatment.
iyileşmeye başlayıp her zamanki gibi yenilenirler. Sadece 2018'de dünya çapında 17 milyondan fazla insan kanser tanısı aldı. Ama kemoterapi ve diğer tedaviler birçok insanın bakış açısını değiştirdi. Sadece testis kanseri olan insanların %95'e varan kısmının tedavideki gelişmeler sayesinde hayatta kaldıkları gerçeğini dikkate alın. Akut Miyeloid Lösemi olanlarda bile —Saldırgan bir kan kanseri— kemoterapi sayesinde, 60 yaşından genç hastaların tahmini %60'ının hastalığı tedavinin ilk safhasını bitirmelerinin akabinde geriliyor.
Researchers are still developing more precise interventions that only target the intended cancer cells. That’ll help improve survival rates while leaving healthy tissues with reduced harm, making one of the best tools we have in the fight against cancer even better.
Araştırmacılar hâlâ sadece kanser hücrelerini hedef alan daha hassas müdahaleler geliştiriyorlar. Bu da sağlıklı dokulara kısıtlı zararlar verip hayatta kalma oranlarını arttırarak kansere karşı savaşta sahip olduğumuz