When I was little, I thought my country was the best on the planet. And I grew up singing a song called "Nothing To Envy." And I was very proud. In school, we spent a lot of time studying the history of Kim Il-Sung, but we never learned much about the outside world, except that America, South Korea, Japan are the enemies. Although I often wondered about the outside world, I thought I would spend my entire life in North Korea, until everything suddenly changed.
Ben küçükken ülkemin en iyi yer olduğunu düşünmüştüm. Ve "kıskanacak bir şey yok" adli şarkıyı söyleyerek büyüdüm. Gururluydum. Okulda, Kim ll -Sung 'un tarihini çalışarak çok fazla zaman harcadık. Fakat dış dünya hakkında çok fazla şey hiçbir zaman öğrenmedik. Amerika, Güney Kore ve Japonya düşmanları hariç. Dış dünyayı sık sık merak etmeme rağmen bütün hayatımı Kuzey Kore' de geçireceğimi sanmıştım. Her şey aniden değişinceye kadar.
When I was seven years old, I saw my first public execution. But I thought my life in North Korea was normal. My family was not poor, and myself, I had never experienced hunger.
İlk halka açık infazı gördüğümde 7 yaşındaydım. Fakat Kuzey Kore'deki hayatımın normal olduğunu sanmıştım. Ailem fakir değildi ve ben hiç kıtlık yaşamamıştım.
But one day, in 1995, my mom brought home a letter from a coworker's sister. It read, "When you read this, our five family members will not exist in this world, because we haven't eaten for the past three weeks. We are lying on the floor together, and our bodies are so weak, we are waiting to die."
Fakat bir gün 1995' te, annem eve iş arkadaşının kız kardeşinden bir mektup getirdi. Ve şöyle diyordu; "bunu okuduğunuzda 'ailenizden beş kişi artık bu dünyada olmayacak. Çünkü biz geçen 2 haftadan beridir bir şey yemedik. Biz yerde birlikte yatıyoruz ve vücudumuz o kadar zayıf ki ölmeye hazırız'
I was so shocked. This was the first time I heard that people in my country were suffering. Soon after, when I was walking past a train station, I saw something terrible that to this day I can't erase from my memory. A lifeless woman was lying on the ground, while an emaciated child in her arms just stared helplessly at his mother's face. But nobody helped them, because they were so focused on taking care of themselves and their families.
Çok şok olmuştum. Ülkemdeki insanların açlık çektiğini ilk kez duymuştum. Bir müddet sonra tren istasyonundan geçerken hafızamdan silemeyeceğim çok kötü bir şeyler gördüm. Cansız bir kadın kollarında bir deri bir kemik kalmış çocuğuyla yerde yatıyordu. Ve sadece aciz bir şekilde annesinin yüzüne bakıyordu Hiç kimse onlara yardım etmiyordu. Çünkü herkes kendi hayatlarına ve ailelerine odaklanmıştı.-
A huge famine hit North Korea in the mid-1990s. Ultimately, more than a million North Koreans died during the famine, and many only survived by eating grass, bugs and tree bark. Power outages also became more and more frequent, so everything around me was completely dark at night, except for the sea of lights in China, just across the river from my home. I always wondered why they had lights, but we didn't. This is a satellite picture showing North Korea at night, compared to neighbors.
1990'ların ortalarında çok büyük bir kıtlık Kuzey Kore'yi vurmuştu. Ve sonuç olarak 1 milyondan fazla Kuzey Koreli kıtlık süresince açlıktan öldü ve bir çoğuda ot, böcek ve ağaç kabuklarını yiyerek hayatını sürdürdüler. Elektrik kesintisi gittikçe sıklaşmaya başladı bu yüzden de etrafımdaki her şey geceleri karanlıktı. Evimin karşısındaki ırmaktan görünen Çin'deki deniz ışıklar hariç. Her zaman neden onların ışıkları var bizim yok diye merak ederdim. Bu komşularımıza nazaran Kuzey Kore'yi geceleri gösteren bir uydu resmiydi.
This is the Amnok River, which serves as a part of the border between North Korea and China. As you can see, the river can be very narrow at certain points, allowing North Koreans to secretly cross. But many die. Sometimes, I saw dead bodies floating down the river. I can't reveal many details about how I left North Korea, but I only can say that during the ugly years of the famine, I was sent to China to live with distant relatives. But I only thought that I would be separated from my family for a short time. I could have never imagined that it would take 14 years to live together.
Bu Amork nehri Kuzey Kore ve Çin arasında bir sınırdır. Gördüğünüz gibi nehir bazı belli noktalarda dardır Kuzey Koreliler'in gizlice karşıya geçmesine izin verir, fakat pek çoğu ölür. Bazen cansız vücutları nehrin üzerinde yüzerken görürdüm. Kuzey Kore'yi nasıl terk etme konusundaki detaylara anlam veremezdim. Fakat sadece şunu söyleyebilirim ki bu çok kötü kıtlık sürecinde akrabalarımdan uzakta Çin'de yaşamaya gönderildim. Fakat sadece kısa bir süreliğine ailemden ayrı kalabileceğimi düşünmüştüm. Birlikte yaşamanın14 yıl olacağını asla hayal etmemiştim.
In China, it was hard living as a young girl without my family. I had no idea what life was going to be like as a North Korean refugee. But I soon learned it's not only extremely difficult, it's also very dangerous, since North Korean refugees are considered in China as illegal migrants. So I was living in constant fear that my identity could be revealed, and I would be repatriated to a horrible fate, back in North Korea.
Çin'de ailesiz genç bir kız olarak yaşamak çok zordu. Kuzey Koreli bir mülteci olarak yaşamın neye benzeyeceği konusunda hiç bir fikrim yoktu Fakat yaşamanın sadece zor olduğunu değil aynı zamanda tehlikeli olduğunu da öğrendim. Çünkü Kuzey Koreli mülteciler Çin'de yasa dışı göçmenler olarak düşünülür. Bu yüzden sürekli kimliğim açığa çıkacak korkusuyla yaşıyordum ve bu korkunç kaderle Kuzey Kore'ye geri gönderilebilirdim.
One day, my worst nightmare came true, when I was caught by the Chinese police, and brought to the police station for interrogation. Someone had accused me of being North Korean, so they tested my Chinese language abilities, and asked me tons of questions. I was so scared. I thought my heart was going to explode. If anything seemed unnatural, I could be imprisoned and repatriated. I thought my life was over. But I managed to control all the emotions inside me, and answer the questions. After they finished questioning me, one official said to another, "This was a false report. She's not North Korean." And they let me go. It was a miracle.
Çin polisi tarafından yakalandım zaman bir gün bu korkunç kabusum gerçeğe döndü ve sorgulama için karakola getirildim. Birileri beni Kuzey Koreli olmakla suçluyordu bundan dolayı da Çince bilgimi test edip bir sürü sorular sordular. Çok korkmuştum, kalbimin birden patlayacağını düşündüm. Eğer yolunda gitmeyen bir şeyler olursa hapse atılacaktım ve ülkeme geri gönderilecektim. O an hayatımın bittiğini sandım. Fakat duygularımı kontrol etmeyi başardım ve tüm soruları yanıtladım. Beni sorgulamaları bittikten sonra başka bir görevli "bu sahte bir belgedir" dedi. "O Kuzey Koreli değildir " ve gitmeme izin verdiler. Bu bir mucizeydi.
Some North Koreans in China seek asylum in foreign embassies. But many can be caught by the Chinese police, and repatriated. These girls were so lucky. Even though they were caught, they were eventually released, after heavy international pressure. These North Koreans were not so lucky. Every year, countless North Koreans are caught in China and repatriated to North Korea, where they can be tortured, imprisoned, or publicly executed.
Bazı Kuzey Koreliler Çin'de sığınak arıyorlardı- yabancı konsolosluklarda. Fakat çoğu Çin polisi tarafından yakalanmıştı ve ülkelerine geri gönderilmişti. O kızlar çok şanslıydı. Yakalanmalarına rağmen ağır bir uluslararası baskıdan sonra nihayetinde serbest bırakılmışlardı. Bu Kuzey Koreliler o kadar şansli değildiler. Her yıl Çin'de sayısız Kuzey Koreli yakalanıyordu ve Kuzey Kore'ye geri gönderiliyorlardı. Orada da işkence görebiliyor, hapse atılabiliyor ya da
Even though I was really fortunate to get out, many other North Koreans have not been so lucky. It's tragic that North Koreans have to hide their identities and struggle so hard just to survive. Even after learning a new language and getting a job, their whole world can be turned upside down in an instant. That's why, after 10 years of hiding my identity, I decided to risk going to South Korea. And I started a new life yet again.
halka açık infaza maruz kalabiliyorlardı. Ben kaçtığım için gerçekten çok şanslıydım. Fakat bir çok Kuzey Koreli bu kadar şanslı değildi. Kuzey Koreliler'in kimliklerini saklamak zorunda olmaları ve hayatta kalmak için bu kadar uğraş vermeleri çok korkunç bir şeydi. Yeni bir dil öğrendikten ve yeni bir işe sahip olduktan sonra bile tüm dünyaları aniden alt üst olabilirdi. 10 yıl kimliğimi sakladıktan sonra Güney Kore'ye gitme riskini alma ve tekrardan yeni bir hayata başlama nedenim budur.
Settling down in South Korea was a lot more challenging than I had expected. English was so important in South Korea, so I had to start learning my third language. Also, I realized there was a wide gap between North and South. We are all Korean, but inside, we have become very different, due to 67 years of division. I even went through an identity crisis. Am I South Korean or North Korean? Where am I from? Who am I? Suddenly, there was no country I could proudly call my own.
Güney Kore'de yaşamak, yerleşmek umduğumdan çok daha zordu. İngilizce Güney Kore'de çok önemliydi ve bu yüzden 3. dilimi öğrenmek zorundaydım. Ayrıca, Kuzey Kore ve Güney Kore arasında büyük bir boşluk olduğunu fark ettim. Hepimiz Koreli idik, fakat 67 yıllık bölünmeden dolayı içten içe farklılaşmıştık. Hatta ben bir kimlik krizi yaşadım. Kuzey Koreli mi yoksa Güney Koreli miyim? Nereliyim? Kimim? Gururla benim diyebileceğim bir ülke yoktu.
Even though adjusting to life in South Korea was not easy, I made a plan -- I started studying for the university entrance exam.
Güney Kore'deki hayata alışmak kolay olamamasına rağmen bir plan yaptım. Üniversite giriş sınavına çalışmaya başladım.
Just as I was starting to get used to my new life, I received a shocking phone call. The North Korean authorities intercepted some money that I sent to my family, and, as a punishment, my family was going to be forcibly removed to a desolate location in the countryside. They had to get out quickly. So I started planning how to help them escape.
Yeni hayatıma alışmaya başlamışken şok edici bir telefon aldım. Kuzey Kore hükumeti aileme gönderdiğim paraya el koymuştu. Ve ceza olarak da ailem zorla kırsal bölgedeki boş bir yere sürülmüşlerdi. Oradan hemen çıkmaları gerekliydi. Bu yüzde onları nasıl kaçırabileceğimi planlamaya başladım.
North Koreans have to travel incredible distances on the path to freedom. It's almost impossible to cross the border between North Korea and South Korea. So, ironically, I took a flight back to China and headed toward the North Korean border. Since my family couldn't speak Chinese, I had to guide them somehow through more than 2,000 miles in China, and then into Southeast Asia. The journey by bus took one week, and we were almost caught several times. One time, our bus was stopped and boarded by a Chinese police officer. He took everyone's I.D. cards, and he started asking them questions. Since my family couldn't understand Chinese, I thought my family was going to be arrested. As the Chinese officer approached my family, I impulsively stood up, and I told him that these are deaf and dumb people that I was chaperoning. He looked at me suspiciously, but luckily, he believed me.
Kuzey Koreliler özgürlük yolunda çok büyük mesafeler katetmek zorundaydılar. Kuzey Kore ve Güney Kore arasındaki sınırı geçmek neredeyse imkansızdı. Ve işin garip tarafı Çin'e gitmek için bir bilet aldım ve Kuzey Kore sınırına doğru yol aldım. Ailem Çince konuşamadığı için onlara rehberlik etmek zorundaydım. Bir şekilde Çin'de 2000 milden fazla mesafeden sonra Güney Doğu Asya'ya doğru gittim. Yolculuğumuz otobüsle 1 hafta sürdü ve neredeyse birkaç defa yakalanıyorduk. Bir keresinde otobüsümüz durduruldu zırhlı bir Çin polisi bindi. Herkesin kimliğini aldı ve onlara sorular sormaya başladı. Ailem Çince anlamadığı için ailemin tutuklanacağını sanmıştım. Polis aileme yaklaştığında hemen ayağa kalktım bunlar sağır ve dilsizler ve bu yüzden ben bunlara eşlik ediyorum dedim. Şüpheli bir şekilde bana baktı. Fakat neyse ki bana inandı.
We made it all the way to the border of Laos. But I had to spend almost all my money to bribe the border guards in Laos. But even after we got past the border, my family was arrested and jailed for illegal border crossing. After I paid the fine and bribe, my family was released in one month. But soon after, my family was arrested and jailed again, in the capital of Laos.
Laos sınırına doğru tüm yol boyunca bunu yaptık. Fakat hemen hemen bütün paramı sınır görevlilerine rüşvet vererek harcamak zorunda kalmıştım. Fakat sınırı geçtikten sonra bile yasa dışı sınır geçişinden dolayı ailem tutuklanıp hapse atılmıştı. Para cezasını ve rüşveti ödedikten sonra 1 ay içerisinde ailem serbest bırakıldı. Fakat kısa bir süre sonra, Laos'un başkentinde ailem tekrar tutuklanıp hapse atıldı.
This was one of the lowest points in my life. I did everything to get my family to freedom, and we came so close, but my family was thrown in jail, just a short distance from the South Korean embassy. I went back and forth between the immigration office and the police station, desperately trying to get my family out. but I didn't have enough money to pay a bribe or fine anymore. I lost all hope.
Bu hayatımdaki en kötü şeylerden biriydi. Ailemin özgürlüğü için her şeyi yaptım, çok yaklaşmıştık, ama ailem Güney Kore konsolosluğunun biraz uzağında hapse atılmıştı. Yeniden göçmen bürosu ve karakol arasında umutsuzca ailemin serbest bırakılması için çabalayarak gittim geldim. Fakat rüşvet verecek ve para cezasını ödeyecek yeterince param yoktu. Bütün umudumu kaybetmiştim.
At that moment, I heard one man's voice ask me, "What's wrong?" I was so surprised that a total stranger cared enough to ask. In my broken English, and with a dictionary, I explained the situation, and without hesitating, the man went to the ATM, and he paid the rest of the money for my family, and two other North Koreans to get out of jail.
İşte o an bir adamın bana seslendiğini duydum "Sorun nedir" Tamamen bir yabancının ilgi göstermesine çok şaşırmıştım. Bozuk İngilizcem ve sözlük yardımıyla tereddüt etmeden durumu açıkladım, ve adam para çekme makinesine gitti. Ailem ve diğer iki Kuzey Koreli'nin serbest kalması için geri kalan bütün parayı ödedi.
I thanked him with all my heart, and I asked him, "Why are you helping me?"
Bütün kalbimle ona teşekkür ettim ve sordum "Neden bana yardım ediyorsun? "
"I'm not helping you," he said. "I'm helping the North Korean people."
"Sana yardım etmiyorum" "Kuzey Koreli insanlara yardım ediyorum" dedi.
I realized that this was a symbolic moment in my life. The kind stranger symbolized new hope for me and the North Korean people, when we needed it most. And he showed me that the kindness of strangers and the support of the international community are truly the rays of hope we North Korean people need.
İşte o anın hayatımın sembolik ani olduğunu fark ettim. Bu yabancı kibar adam benim ve bütün Kuzey Koreli insanlar için en çok ihtiyacımızın olduğu andaki umudu simgelemişti. Ve bana yabancıların kibarlığını ve uluslararası toplumun desteğini gösterdi. Kuzey Koreliler için umudun ışığı olmuştur.
Eventually, after our long journey, my family and I were reunited in South Korea. But getting to freedom is only half the battle. Many North Koreans are separated from their families, and when they arrive in a new country, they start with little or no money. So we can benefit from the international community for education, English language training, job training, and more. We can also act as a bridge between the people inside North Korea and the outside world. Because many of us stay in contact with family members still inside, and we send information and money that is helping to change North Korea from inside.
Sonunda uzun bir yolculuktan sonra ben ve ailem Güney Kore'de tekrar bir araya gelmiştik. Fakat özgürlük bu savaşın sadece yarısıdır. Çoğu Kuzey Koreli ailelerinden ayrılmışlardı ve yeni bir ülkeye vardıklarında hayatlarına parasız ya da çok az parayla başlayacaklar. Bu yüzden uluslararası toplumdan eğitim , İngilizce dil eğitimi, iş eğitimi ve dahası için yardım alabilirdik. Ayrıca Kuzey Kore ve dış dünyadaki insanlar arasında bir köprü görevi görebiliriz. Çünkü çoğumuz hala aile üyelerimizle iletişim halindeyiz ve Kuzey Koreyi değiştirmek için yardım olarak onlara bilgi ve para gönderiyoruz.
I've been so lucky, received so much help and inspiration in my life, so I want to help give aspiring North Koreans a chance to prosper with international support. I'm confident that you will see more and more North Koreans succeeding all over the world, including the TED stage.
Bu kadar yardım ve ilham aldığım için çok şanslıydım. Bu yüzden de uluslararası destekle Kuzey Koreliler'e başarma şansı amacını vermek istiyorum. Kendimden eminim ki dünyanın her yerinde TED de dahil olmak üzere gittikçe artan başarılı Kuzey Koreliler göreceksiniz.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkışlar)