Looking deeply inside nature, through the magnifying glass of science, designers extract principles, processes and materials that are forming the very basis of design methodology. From synthetic constructs that resemble biological materials, to computational methods that emulate neural processes, nature is driving design. Design is also driving nature. In realms of genetics, regenerative medicine and synthetic biology, designers are growing novel technologies, not foreseen or anticipated by nature.
Doğaya bilimin çekici gözlükleriyle derinlemesine bakıldığında tasarımcılar, tasarım metodolojisinin çok temel esaslarını şekillendiren kurallar, işlemler ve malzemeler, biyolojik malzemelere benzeyen sentetik yapılardan sinirsel işlemleri taklit eden sayısal yöntemler çıkarırlar. Doğa tasarımı yönlendiriyor. Tasarım da doğayı yönlendiriyor. Genetik, yenileyici tıp ve sentetik biyoloji alanında tasarımcılar doğanın öngöremediği veya ummadığı ilginç teknolojiler geliştiriyorlar.
Bionics explores the interplay between biology and design. As you can see, my legs are bionic. Today, I will tell human stories of bionic integration; how electromechanics attached to the body, and implanted inside the body are beginning to bridge the gap between disability and ability, between human limitation and human potential.
Biyonikler biyoloji ve tasarım arasındaki etkileşimi keşfeder. Gördüğünüz gibi, bacaklarım biyonik. Bugün biyonikle bütünleşen insan hikayeleri anlatacağım. Elektromekaniklerin vücuda nasıl bağlandığını ve vücuda nasıl nakledildiğini, engel ve beceri, insan sınırları ve insan potansiyeli arasındaki köprünün nasıl oluşturduğunu anlatacağım.
Bionics has defined my physicality. In 1982, both of my legs were amputated due to tissue damage from frostbite, incurred during a mountain-climbing accident. At that time, I didn't view my body as broken. I reasoned that a human being can never be "broken." Technology is broken. Technology is inadequate. This simple but powerful idea was a call to arms, to advance technology for the elimination of my own disability, and ultimately, the disability of others. I began by developing specialized limbs that allowed me to return to the vertical world of rock and ice climbing. I quickly realized that the artificial part of my body is malleable; able to take on any form, any function -- a blank slate for which to create, perhaps, structures that could extend beyond biological capability. I made my height adjustable. I could be as short as five feet or as tall as I'd like.
Biyonikler benim fizikselliğimi tanımladı. 1982 yılında, iki bacağım da dağ tırmanışı kazası sırasında maruz kaldığım soğuk ısırığına bağlı doku hasarı nedeniyle kesildi. O zaman, vücudumu eksik olarak görmedim. Bir insanın asla eksik olamayacağını düşündüm. Eksik olan teknolojidir. Yetersiz olan teknolojidir. Bu basit ama güçlü fikir ileri teknolojiyi kendi engelimin ve nihayetinde diğerlerinin engelini ortadan kaldırması için bir göreve çağrı idi. İşe beni kaya ve buz tırmanışının dik dünyasına geri döndüren özelleştirilmiş uzuvlar geliştirerek başladım. Vücudumun yapay kısımlarının şekillendirilebilir olduğunu fark ettim. Her formu, her işlevi alabilen, belki de biyolojik kabiliyetin sınırlarının ötesine uzanabilecek yapılar yaratmak için beyaz bir sayfa. Yüksekliğimi ayarlanabilir hale getirdim. 150 santim kadar kısa veya istediğim kadar uzun olabiliyordum.
(Laughter)
(Kahkaha)
So when I was feeling bad about myself, insecure, I would jack my height up.
Kendimi kötü, güvensiz hissettiğimde yüksekliğimi artırırdım,
(Laughter)
ama kendimi rahat ve kendinden emin hissettiğimde,
But when I was feeling confident and suave, I would knock my height down a notch, just to give the competition a chance.
rekabete bir fırsat vermek için yüksekliğimi biraz azaltırdım.
(Laughter)
(Kahkaha) (Alkış)
(Applause)
Dar, kamalı ayaklar insan ayağının giremediği
Narrow-edged feet allowed me to climb steep rock fissures, where the human foot cannot penetrate, and spiked feet enabled me to climb vertical ice walls, without ever experiencing muscle leg fatigue. Through technological innovation, I returned to my sport, stronger and better. Technology had eliminated my disability, and allowed me a new climbing prowess. As a young man, I imagined a future world where technology so advanced could rid the world of disability, a world in which neural implants would allow the visually impaired to see. A world in which the paralyzed could walk, via body exoskeletons.
dik kaya çatlaklarına tırmanmamı sağladı. Çivili ayaklar ise dik buz duvarlara bacak kaslarını yormadan tırmanmamı sağladı. Teknolojik yenilikler sayesinde, sporuma daha güçlü ve iyi döndüm. Teknoloji engelimi ortadan kaldırdı ve bana yeni bir tırmanma hüneri verdi. Genç bir adam olarak, teknolojinin çok ilerlerdiği bir gelecekte engellilerin kurtulacağı bir dünya hayal ettim. Sinirsel nakillerin görme engellileri gördüreceği, felçlilerin dış iskeletlerle yürüyebileceği bir dünya.
Sadly, because of deficiencies in technology, disability is rampant in the world. This gentleman is missing three limbs. As a testimony to current technology, he is out of the wheelchair, but we need to do a better job in bionics, to allow, one day, full rehabilitation for a person with this level of injury. At the MIT Media Lab, we've established the Center for Extreme Bionics. The mission of the center is to put forth fundamental science and technological capability that will allow the biomechatronic and regenerative repair of humans, across a broad range of brain and body disabilities.
Maalesef, teknolojideki eksiklikler nedeniyle engellilik dünyada şahlanmış durumda. Bu beyfendinin üç uzvu yok. Mevcut teknolojinin bir ispatı olarak tekerlekli sandalyeden ayrıldı, fakat biyonik konusunda daha iyi işler yapmalı ve bu seviyede bir sakatlığı olan kişi için bir günlük tam rehabilitasyon sağlamalıyız. MIT Medya Laboratuvarında İleri Biyonikler Merkezi'ni kurduk. Merkezin görevi geniş bir yelpazede beyin ve vücut engelleri olan insanlarda biyomekatronik ve rejeneratif onarıma imkan sağlayacak temel bilim ve teknolojik kabiliyeti ortaya koymaktır.
Today, I'm going to tell you how my legs function, how they work, as a case in point for this center. Now, I made sure to shave my legs last night, because I knew I'd be showing them off.
Bugün, merkezin çalışmalarına bir örnek olarak sizlere bacaklarımın nasıl işlediğini, nasıl çalıştığını göstereceğim. Dün gece bacaklarımı traş etmeyi unutmadım çünkü onları göstereceğimi biliyordum.
(Laughter)
Biyonikler ileri arayüz mühendisliği gerektiriyor.
Bionics entails the engineering of extreme interfaces. There's three extreme interfaces in my bionic limbs: mechanical, how my limbs are attached to my biological body; dynamic, how they move like flesh and bone; and electrical, how they communicate with my nervous system.
Biyonik uzuvlarımda üç arayüz bulunuyor: mekanik, uzuvlarımın biyolojik bedenime bağlanışı; dinamik, et ve kemik gibi hareket etmesi; ve elektriksel, sinir sistemimle iletişime geçmesi.
I'll begin with mechanical interface. In the area of design, we still do not understand how to attach devices to the body mechanically. It's extraordinary to me that in this day and age, one of the most mature, oldest technologies in the human timeline, the shoe, still gives us blisters. How can this be? We have no idea how to attach things to our bodies. This is the beautifully lyrical design work of Professor Neri Oxman at the MIT Media Lab, showing spatially varying exoskeletal impedances, shown here by color variation in this 3D-printed model. Imagine a future where clothing is stiff and soft where you need it, when you need it, for optimal support and flexibility, without ever causing discomfort.
Mekanik arayüz ile başlayacağım. Tasarım alanında, aletleri mekanik olarak vücuda nasıl bağlayacağımızı anlayamıyoruz. Bu günde ve bu çağda, insan tarihindeki en olgun, en eski teknolojilerden biri olan ayakkabının su toplanmasına neden olması bana sıradışı geliyor. Bu nasıl olabilir? Aletlerin vücudumuza nasıl ekleneceği konusunda hiçbir fikrimiz yok. MIT Medya Laboratuvarından Profesör Neri Oxman'ın bu şiirsel tasarım işi, mekana göre değişen dış iskelet dirençleri 3D modelde renk çeşitliliği ile burada gösterilmiştir. İstediğiniz yer ve mekanda en iyi destek ve esneklik için hiç rahatsızlık vermeden sert veya yumuşak olan elbiselerin olduğu bir gelecek düşünün.
My bionic limbs are attached to my biological body via synthetic skins with stiffness variations, that mirror my underlying tissue biomechanics. To achieve that mirroring, we first developed a mathematical model of my biological limb. To that end, we used imaging tools such as MRI, to look inside my body, to figure out the geometries and locations of various tissues. We also took robotic tools -- here's a 14-actuator circle that goes around the biological limb. The actuators come in, find the surface of the limb, measure its unloaded shape, and then they push on the tissues to measure tissue compliances at each anatomical point.
Biyonik uzuvlarım biyolojik bedenime alt deri biyomekaniğini yansıtan sertlik çeşitliliği olan sentetik derilerle bağlı. Bu yansımayı gerçekleştirmek için önce biyolojik uzvumun matematik bir modelini geliştirdik. Bu maksatla, vücudumun içine bakmak, çeşitli dokuların geometri ve konumlarını belirlemek için MR gibi görüntüleme araçları kullandık. Robotik araçlar da kullandık. İşte bu, biyolojik uzuv etrafında dönen 14-aktüatörlü daire. Aktüatör gelir, uzvun yüzeyini bulur, yüksüz şekli ölçer ve dokularda ilerleyerek her anatomik noktadaki doku uyumluluğunu ölçer.
We combine these imaging and robotic data to build a mathematical description of my biological limb, shown on the left. You see a bunch of points, or nodes? At each node, there's a color that represents tissue compliance. We then do a mathematical transformation to the design of the synthetic skin, shown on the right. And we've discovered optimality is: where the body is stiff, the synthetic skin should be soft, where the body is soft, the synthetic skin is stiff, and this mirroring occurs across all tissue compliances. With this framework, we've produced bionic limbs that are the most comfortable limbs I've ever worn. Clearly, in the future, our clothing, our shoes, our braces, our prostheses, will no longer be designed and manufactured using artisan strategies, but rather, data-driven quantitative frameworks. In that future, our shoes will no longer give us blisters.
Biz de bu görüntüleme ve robotik verileri solda gösterilen biyolojik uzvumun matematiksel tanımlamasını yapmak için birleştiririz. Nokta veya boğum demetleri görüyorsunuz. Her boğumda, doku uyumunu gösteren renkler var. Sonra sağda gösterilen sentetik deriyi tasarlamak için matematiksel dönüşüm yaptık ve en uyguna ulaşmak için vücudun sert olduğu yerde, sentetik deri yumuşak, vücudun yumuşak olduğu yerde, sentetik derinin sert olması gerektiğini ve bu yansımanın tüm doku uyumlarında meydana geldiğini keşfettik. Bu çerçevede, giydiğim en rahat biyonik uzuvlar ürettik. Gelecekte, elbiselerimiz, ayakkabılarımız, diş tellerimiz, protezlerimiz bundan böyle sanatkar stratejileri kullanılarak değil, veri odaklı sayısal çerçevelerle tasarlanıp üretilecek. Bu gelecekte, ayakkabılarımız su toplanmasına neden olmayacak.
We're also embedding sensing and smart materials into the synthetic skins. This is a material developed by SRI International, California. Under electrostatic effect, it changes stiffness. So under zero voltage, the material is compliant, it's floppy like paper. Then the button's pushed, a voltage is applied, and it becomes stiff as a board.
Bizler ayrıca sentetik deri içerisine duyarlı ve akıllı maddeler yerleştiriyoruz. Bu madde SRI Uluslarlarası, Kaliforniya tarafından geliştirildi. Elektrostatik altında, sertliğini değiştiriyor. Yani sıfır voltajda, madde uyumlu. Kağıt gibi gevşek. Sonra düğmeye basılınca, voltaj uygulanır ve tahta gibi sertleşir.
(Tapping sounds)
We embed this material into the synthetic skin that attaches my bionic limb to my biological body. When I walk here, it's no voltage. My interface is soft and compliant. The button's pushed, voltage is applied, and it stiffens, offering me a greater maneuverability over the bionic limb.
Bu maddeyi biyonik uzvumu biyolojik vücuduma bağlayan sentetik deriye yerleştirdik. Burada yürüdüğümde, voltaj yok. Arayüz yumuşak ve uyumlu. Düğmeye basılarak voltaj uygulandığında sertleşiyor, biyonik uzva harika bir manevra yeteneği sağlıyor.
We're also building exoskeletons. This exoskeleton becomes stiff and soft in just the right areas of the running cycle, to protect the biological joints from high impacts and degradation. In the future, we'll all be wearing exoskeletons in common activities, such as running.
Ayrıca dış iskelet de inşa ediyoruz. Dış iskelet koşu döngüsünün doğru bölgelerinde biyolojik bağlantıları yüksek darbe ve bozulmalardan korumak için sert ve yumuşak oluyor. Gelecekte, hepimiz koşu gibi genel aktivitelerde dış iskelet giyiyor olacağız.
Next, dynamic interface. How do my bionic limbs move like flesh and bone? At my MIT lab, we study how humans with normal physiologies stand, walk and run. What are the muscles doing, and how are they controlled by the spinal cord? This basic science motivates what we build. We're building bionic ankles, knees and hips. We're building body parts from the ground up. The bionic limbs that I'm wearing are called BiOMs. They've been fitted to nearly 1,000 patients, 400 of which have been wounded U.S. soldiers.
Sıradaki, dinamik arayüz. Biyonik uzuvlarım nasıl et ve kemik gibi hareket eder? MIT'deki laboratuvarımda normal insan fizyolojisinin nasıl dikildiğini, yürüdüğünü, koştuğunu çalışıyoruz. Kaslar ne yapıyor ve omurilik tarafından nasıl kontrol ediliyorlar? Bu temel bilim, üretimimizi harekete geçiriyor. Biyonik bilek, diz ve kalça üretiyoruz. Tepeden tırnağa vücut parçaları üretiyoruz. Giydiğim biyonik uzuvun adı BiOMs. Neredeyse 1.000 hastaya uygulandı, bunlardan 400'ü yaralı ABD askeri.
How does it work?
Nasıl çalışır? Topuk çarptığında, bilgisayar kontrolünde,
At heel strike, under computer control, the system controls stiffness, to attenuate the shock of the limb hitting the ground. Then at mid-stance, the bionic limb outputs high torques and powers to lift the person into the walking stride, comparable to how muscles work in the calf region. This bionic propulsion is very important clinically to patients. So on the left, you see the bionic device worn by a lady, on the right, a passive device worn by the same lady, that fails to emulate normal muscle function, enabling her to do something everyone should be able to do: go up and down their steps at home. Bionics also allows for extraordinary athletic feats. Here's a gentleman running up a rocky pathway. This is Steve Martin -- not the comedian -- who lost his legs in a bomb blast in Afghanistan.
sistem sertliği kontrol ederek yere çarpan uzvun darbesini azaltıyor. Sonra orta duruşta, biyonik uzuv kişiyi yürüyüş adımına kaldırmak için yüksek tork ve güç üretir, baldır bölgesinde çalışan kaslara benzer şekilde. Bu ileri itiş klinik olarak hastalar için çok önemli. Evet, solda bir bayanın giydiği biyonik araç görüyorsunuz -- sağda aynı bayanın giydiği, normal kas işlevini canlandırmayı başaramayan pasif bir araç -- bu ona herkesin yapabilmesi gereken şeyleri yapmayı sağlıyor, ev merdivenlerini aşağı yukarı gidebiliyor. Biyonikler ayrıca sıra dışı atletik becerilere de olanak sağlar. Burada bir beyefendi taşlı bir yolda koşuyor. Bu Steve Martin, komedyen olan değil, Afganistan'daki patlamada bacaklarını kaybetti.
We're also building exoskeletal structures using these same principles, that wrap around the biological limb. This gentleman does not have any leg condition, any disability. He has a normal physiology, so these exoskeletons are applying muscle-like torques and powers, so that his own muscles need not apply those torques and powers. This is the first exoskeleton in history that actually augments human walking. It significantly reduces metabolic cost. It's so profound in its augmentation, that when a normal, healthy person wears the device for 40 minutes and then takes it off, their own biological legs feel ridiculously heavy and awkward. We're beginning the age in which machines attached to our bodies will make us stronger and faster and more efficient.
Ayrıca, biyolojik uzvu saran aynı prensipleri kullanarak dış iskelet yapılarını üretiyoruz. Bu beyefendinin herhangi bir bacak durumu, bir engeli yok. Normal bir fizyolojiye sahip, yani bu dış iskeletler kas gibi tork ve güç uyguluyor böylece onun kasları bu tork ve güçleri uygulaması gerekmiyor. Bu insan yürüyüşünü artıran tarihteki ilk dış iskelet. Metabolik sarfiyatı önemli ölçüde azaltır. Artırımı o kadar muazzam ki normal, sağlıklı bir insan aleti 40 dakika giydiğinde ve sonra çıkardığında, kendi biyolojik bacakları komik bir şekilde ağır ve garip hissettiriyor. Vücutlarımıza eklenen makinelerin bizi daha güçlü ve daha hızlı ve daha etkili yapacağı bir yaşta başlıyoruz.
Moving on to electrical interface: How do my bionic limbs communicate with my nervous system? Across my residual limb are electrodes that measure the electrical pulse of my muscles. That's communicated to the bionic limb, so when I think about moving my phantom limb, the robot tracks those movement desires. This diagram shows fundamentally how the bionic limb is controlled. So we model the missing biological limb, and we've discovered what reflexes occurred, how the reflexes of the spinal cord are controlling the muscles. And that capability is embedded in the chips of the bionic limb. What we've done, then, is we modulate the sensitivity of the reflex, the modeled spinal reflex, with the neural signal, so when I relax my muscles in my residual limb, I get very little torque and power, but the more I fire my muscles, the more torque I get, and I can even run. And that was the first demonstration of a running gait under neural command. Feels great.
Elektriksel arayüzde devam edersek, biyonik uzuvlarım nasıl sinir sistemimle iletişime geçiyor? Kalan uzuv boyunca elektrotlar kaslarımın elektriksel atımlarını ölçer. Bu biyonik uzuvla iletişim halindedir, yani hayalet bacağımı hareket ettirmeyi düşündüğümde, robot bu hareket arzusunu takip eder. Bu diyagram temel olarak biyonik uzvun nasıl kontrol edildiğini gösterir. Biz de eksik biyolojik uzvu modelledik ve hangi reflekslerin meydana geldiğini, omurilik reflekslerinin kasları nasıl kontrol ettiğini ve bu becerinin biyonik uzvun çiplerine nasıl yerleştirileceğini keşfettik. Sonrasında yaptığımız şey, sinirsel sinyal ile reflekslerin hassasiyetini modellenmiş omurga refleksini ayarladık. Böylece kalan uzvumdaki kaslarımı gevşettiğimde çok az bir tork ve güç elde ediyorum ama kaslarımı ne kadar kasarsam o kadar fazla tork oluyor ve koşabiliyorum bile. Ve bu sinirsel komuta altında ilk koşu gösterimi idi. Harika hissettiriyor.
(Applause)
(Alkış)
We want to go a step further. We want to actually close the loop between the human and the bionic external limb. We're doing experiments where we're growing nerves, transected nerves, through channels, or micro-channel arrays. On the other side of the channel, the nerve then attaches to cells, skin cells and muscle cells. In the motor channels, we can sense how the person wishes to move. That can be sent out wirelessly to the bionic limb, then [sensory information] on the bionic limb can be converted to stimulations in adjacent channels, sensory channels. So when this is fully developed and for human use, persons like myself will not only have synthetic limbs that move like flesh and bone, but actually feel like flesh and bone.
Bir adım ileri gitmek istiyoruz. Aslında, insani ve biyonik harici uzuv arasındaki boşluğu kapatmak istiyoruz. Sinirleri, kesilen sinirleri kanallar ya da mikro-kanal dizileri yoluyla geliştirdiğimiz deneyler yapıyoruz. Kanalın diğer tarafında sinir hücrelere bağlanır, deri ve kas hücrelerine. Motor kanallarında kişinin hareket etme isteğini hissedebiliriz. Bu da kablosuz olarak biyonik uzva gönderilebilir, sonra biyonik uzuvdaki sensörler komşu kanallarda, duyusal kanallarda dürtüye çevrilebiliyor. Yani, bu tam olarak geliştirildiğinde ve insanlar için kullanılabildiğinde, benim gibi insanlar sadece et ve kemik gibi hareket eden sentetik uzuvlara sahip olmayacak, tam olarak et ve kemik gibi hissedecek.
This video shows Lisa Mallette, shortly after being fitted with two bionic limbs. Indeed, bionics is making a profound difference in people's lives.
Bu video Lisa Mallette'nin iki biyonik bacak takıldıktan hemen sonraki durumunu gösteriyor. Hakikaten, biyonikler insanların
(Video) Lisa Mallette: Oh my God.
yaşamında derin farklılıklar yaratıyor.
LM: Oh my God, I can't believe it!
(Video) Lisa Mallette: Aman Tanrım. Aman Tanrım, inanamıyorum.
(Video) (Laughter)
LM: It's just like I've got a real leg!
Gerçek bacaklarım varmış gibi.
Woman: Now, don't start running.
Koşmaya başlama.
Man: Now turn around, and do the same thing walking up, but get on your heel to toe, like you would normally just walk on level ground. Try to walk right up the hill.
Man: Şimdi dön ve aynısını yürüyerek yap. Kalk, topuklarından parmak uçlarına yüksel, normalde yaptığın gibi yürü. Tepeye doğru yürümeye çalış.
LM: Oh my God.
LM: Aman Tanrım.
Man: Is it pushing you up?
Man: Seni yukarı itiyor mu?
LM: Yes! I'm not even -- I can't even describe it.
LM:Evet! Ben -- Bunu tarif bile edemem.
Man: It's pushing you right up.
Man: Seni direk yukarı itiyor.
Hugh Herr: Next week, I'm visiting the Center --
Hugh Herr: Haftaya -
Thank you. Thank you.
(Alkış) Teşekkür ederim, teşekkürler.
(Applause)
Teşekkürler. Haftaya,
Thank you.
Next week I'm visiting the Center for Medicare and Medicaid Services, and I'm going to try to convince CMS to grant appropriate code language and pricing, so this technology can be made available to the patients that need it.
Medicare ve Medicaid Servisleri Merkezini ziyaret edeceğim ve MMM'yi uygun kod dili ve ücretlendirme sağlamaya ikna etmeye çalışacağım böylece buna ihtiyacı olan hastalar
(Applause)
bu teknolojiye erişebilecek.
Thank you.
Teşekkür ederim. (Applause)
(Applause)
Hakettiği değeri görmedi fakat
It's not well appreciated, but over half of the world's population suffers from some form of cognitive, emotional, sensory or motor condition, and because of poor technology, too often, conditions result in disability and a poorer quality of life. Basic levels of physiological function should be a part of our human rights. Every person should have the right to live life without disability if they so choose -- the right to live life without severe depression; the right to see a loved one, in the case of seeing-impaired; or the right to walk or to dance, in the case of limb paralysis or limb amputation. As a society, we can achieve these human rights, if we accept the proposition that humans are not disabled. A person can never be broken. Our built environment, our technologies, are broken and disabled. We the people need not accept our limitations, but can transcend disability through technological innovation. Indeed, through fundamental advances in bionics in this century, we will set the technological foundation for an enhanced human experience, and we will end disability.
dünya nüfusunun yarısından fazlası bir çeşit zihinsel, duygusal, duyusal veya motor rahatsızlıktan muzdarip ve zayıf teknoloji yüzünden bu durumlar çoğu zaman sakatlık ve düşük hayat kalitesiyle sonuçlanıyor. En temel fizyolojik işlevler insan haklarımızın bir parçası olmalı. Her insan istiyorsa, engelsiz bir hayat yaşama hakkına sahiptir. Aşırı depresyon olmayan bir hayat yaşama hakkına; görme engelli ise sevdiğini görme hakkına; veya uzuv felci veya uzuv kaybı durumunda yürüme veya dans etme hakkına. Toplum olarak, insanların engelli olmadığı savını kabul edersek bu insan haklarını elde edebiliriz. Bir insan asla eksik olamaz. İnşa edilen çevremiz, teknolojimiz eksik ve engelli. Biz insanlar, sınırlamaları kabul etmek zorunda değiliz. Teknolojik yeniliklerle engelleri aşabiliriz. Bu yüzyılda biyonik alanındaki temel ilerlemelerden hareketle teknolojik gelişmiş bir insan deneyimi için teknolojik vakıflar kuracağız ve engelliliği sona erdireceğiz.
I'd like to finish up with one more story, a beautiful story. The story of Adrianne Haslet-Davis. Adrianne lost her left leg in the Boston terrorist attack. I met Adrianne when this photo was taken, at Spaulding Rehabilitation Hospital. Adrianne is a dancer, a ballroom dancer.
Bir hikaye ile bitirmek istiyorum, güzel bir hikaye, Adrianne Haslet-Davis'in hikayesi. Adrianne sol bacağını Boston terörist saldırısında kaybetti. Bu resim Adrianne ile Spaulding Rehabilitasyon Hastanesi'nde tanıştığımda çekildi. Adrianne bir dansçı, salon dansçısı.
Adrianne breathes and lives dance. It is her expression. It is her art form. Naturally, when she lost her limb in the Boston terrorist attack, she wanted to return to the dance floor.
Adrianne dansla nefes alır ve yaşar. Bu onun ifade şekli. Bu onun sanat formu. Doğal olarak, Boston terörist saldırısında uzvunu kaybettiğinde, dans pistlerine dönmek istedi.
After meeting her and driving home in my car, I thought, I'm an MIT professor. I have resources. Let's build her a bionic limb, to enable her to go back to her life of dance. I brought in MIT scientists with expertise in prosthetics, robotics, machine learning and biomechanics, and over a 200-day research period, we studied dance. We brought in dancers with biological limbs, and we studied how they move, what forces they apply on the dance floor, and we took those data, and we put forth fundamental principles of dance, reflexive dance capability, and we embedded that intelligence into the bionic limb. Bionics is not only about making people stronger and faster. Our expression, our humanity can be embedded into electromechanics.
Onunla tanışıp onu evine bıraktıktan sonra ben bir MIT profesörüyüm diye düşündüm. Kaynaklarım var. Hadi ona tekrar dans etmesini sağlayacak biyonik bir uzuv üretelim. Protez, robotik, makine öğrenimi ve biyomekanikte uzman olan MIT bilim adamlarını topladım. Ve 200 günden fazla bir araştırma sürecinde dans çalıştık. Biyolojik uzuvları olan dansçıları getirdik ve nasıl hareket ettiklerini, dans pistinde hangi kuvvetleri uyguladıklarını çalıştık ve bu verileri ve dansın temel prensiplerini, dönüşlü dans kabiliyetini ortaya koyduk ve bu bilgileri biyonik uzuvlara yerleştirdik. Biyoniklerin tek amacı insanları daha güçlü ve hızlı yapmak değildir. İfadelerimiz, insanlığımız elektromekaniklere yerleştirilebilir.
It was 3.5 seconds between the bomb blasts in the Boston terrorist attack. In 3.5 seconds, the criminals and cowards took Adrianne off the dance floor. In 200 days, we put her back. We will not be intimidated, brought down, diminished, conquered or stopped by acts of violence.
Boston terörist saldırısında bomba patlamaları 3.5 saniye aralıkla gerçekleşti. 3.5 saniyede, suçlular ve korkaklar Adrianne'yi dans pistinden aldılar. 200 gün içerisinde, biz onu geri kazandık. Şiddet eylemleri bizi korkutamayacak deviremeyecek, alçaltamayacak, yenemeyecek veya durduramayacak.
(Applause)
(Alkış)
Ladies and gentlemen, please allow me to introduce Adrianne Haslet-Davis, her first performance since the attack. She's dancing with Christian Lightner.
Bayanlar ve baylar, karşınızda Adrianne Haslet-Davis, saldırıdan sonraki ilk performansını gerçekleştirecek. Christian Lightner ile dans ediyor.
(Applause)
(Alkış)
(Music: "Ring My Bell" performed by Enrique Iglesias)
(Müzik: "Ring My Bell" Enrique Iglesias)
(Applause)
(Alkış)
Ladies and gentlemen, members of the research team: Elliott Rouse and Nathan Villagaray-Carski.
Bayanlar ve baylar, araştırma ekibinin üyeleri, Elliott Rouse ve Nathan Villagaray-Carski.
Elliott and Nathan.
Elliott ve Nathan.
(Applause)
(Alkış)