I was only four years old when I saw my mother load a washing machine for the very first time in her life. That was a great day for my mother. My mother and father had been saving money for years to be able to buy that machine, and the first day it was going to be used, even Grandma was invited to see the machine.
Annemi hayatımda ilk defa bir çamaşır makinasını doldururken izlediğimde dört yaşındaydım. O gün annem için çok önemli bir gündü. Annem ve babam bu makineyi alabilmek için yıllardır para biriktirmişlerdi. Ve makinanın kullanılacağı ilk gün, anneannemi bile makinayı görmesi için
(Laughter)
bize çağırmıştık.
And Grandma was even more excited. Throughout her life, she had been heating water with firewood, and she had hand-washed laundry for seven children. And now, she was going to watch electricity do that work.
Anneannem daha da heyecanlıydı. Bütün yaşamı boyunca odun ateşinde su ısıtıp yedi çocuğunun çamaşırlarını elde yıkamıştı. Şimdi ise elektiriğin aynı işi yapmasını izleyecekti.
My mother carefully opened the door, and she loaded the laundry into the machine, like this. And then, when she closed the door, Grandma said, "No, no, no, no! Let me! Let me push the button!"
Annem dikkatlice makinenin kapağını açtı ve kirli çamaşırları makineye yerleştirdi, aynen böyle. Daha sonra kapağı kapadı, anneannem, "Dur, dur, dur. Düğmeye ben basayım ne olur." dedi.
(Laughter)
Ve düğmeye anneannem bastı,
And Grandma pushed the button, and she said, "Oh, fantastic! I want to see this! Give me a chair! Give me a chair! I want to see it," and she sat down in front of the machine, and she watched the entire washing program.
sonra da " Ah, bu inanılmaz bir şey. Bunu izlemek istiyorum. Bana bir sandalye getirin. bana bir sandalye getirin, bunu görmek istiyorum." Makinanın karşısına oturdu, ve tüm yıkama programını baştan sonra izledi.
(Laughter)
Adeta büyülenmişti.
She was mesmerized. To my grandmother, the washing machine was a miracle.
Anneannem için, çamaşır makinası bir mucizeydi.
Today, in Sweden and other rich countries, people are using so many different machines. Look -- the homes are full of machines. I can't even name them all. And they also, when they want to travel, they use flying machines that can take them to remote destinations. And yet, in the world, there are so many people who still heat the water on fire, and they cook their food on fire. Sometimes they don't even have enough food. And they live below the poverty line. There are two billion fellow human beings who live on less than two dollars a day. And the richest people over there -- there's one billion people, and they live above what I call the "air line" --
Bugün, İsveç'te ve diğer zengin ülkelerde, insanlar pek çok farklı makineler kullanıyorlar. Bakın, evler artık makina dolu; bazılarının adını bile bilmiyorum. Aynı zamanda, yolculuk etmek istediklerinde de onları uzak yerlere götürebilen uçan makinelere biniyorlar. Buna rağmen, dünyanın pekçok yerinde, bür sürü insan hala odun ateşi ile su ısıtıyor, ve yemeklerini de bu ateşle pişiriyor. Bazen yeterince yemek bulamıyorlar bile. ve fakirlik sınırının altında yaşıyorlar. Dünyada, günde iki dolardan az parayla geçinen iki milyar insan var. En zengin insanlar ise buradakiler -- burada bir milyar insan var -- ve benim hava çizgisi dediğim yerde yaşıyorlar,
(Laughter)
çünkü günlük tüketimleri için yaptıkları harcama
because they spend more than 80 dollars a day on their consumption.
80 doların üzerinde. Ama buradakiler, bir, iki, üç mülyar insan,
But this is just one, two, three billion people, and obviously, there are seven billion people in the world, so there must be one, two, three, four billion people more who live in between the poverty and the air line. They have electricity, but the question is: How many have washing machines? I've done the scrutiny of market data, and I've found that, indeed, the washing machine has penetrated below the air line, and today, there's an additional one billion people out there who live above the "wash line."
ve biliyoruz ki dünyada yedi milyar insan var, öyleyse fakirlik ve hava çizgisi arasında bir yerlerde yaşayan, bir, iki, üç, dört milyar insan olmalı. Onların elektrikleri var, ama sorum şu, kaçının çamaşır makinesi var? Piyasa verilerini detaylıca inceledim, ve şunu buldum, gerçekten de çamaşır makinesi hava çizgisinin altına da yayılmış durumda, ve günümüzde yaklaşık bir milyar insan çamaşır yıkama çizgisinin üzerinde yaşıyor.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
And they consume for more than 40 dollars per day. So two billion have access to washing machines.
Bu kişiler günde 40 doların üzerinde harcama yapıyorlar. Yani iki milyar kişinin çamaşır makinesi var.
And the remaining five billion -- how do they wash? Or, to be more precise, how do most of the women in the world wash? Because it remains the hard work for women to wash. They wash like this: by hand. It's hard, time-consuming labor, which they have to do for hours every week. And sometimes they also have to bring water from far away to do the laundry at home, or they have to bring the laundry away to a stream far off. And they want the washing machine. They don't want to spend such a large part of their life doing this hard work with so relatively low productivity. And there's nothing different in their wish than it was for my grandma. Look here, two generations ago in Sweden -- picking water from the stream, heating with firewood and washing like that. They want the washing machine in exactly the same way.
Kalan 5 milyar kişi, nasıl çamaşır yıkıyor? Ya da daha doğrusunu söylemek gerekirse dünyadaki kadınların çoğu nasıl çamaşır yıkıyor? Çünkü bu iş kadınlara kalan zor bir iş. Böyle yıkıyorlar: elle. Bu zor ve çok zaman alıcı bir iş, ve her hafta saatlerce bunu yapıyorlar. Bazen, evde çamaşır yıkarken çok uzaklardan eve su taşımak zorunda da kalıyorlar. Ya da çamaşırlarını uzaktaki bir dere kenarına taşımak zorundalar. Ve çamaşır makineleri olsun istiyorlar. Hayatlarının büyük bir kısmını, hiç de verimli olmayan bu zor işi yaparak geçirmek istemiyorlar. İstediklerinin, benim anneannemin istediğinden bir farkı yok. Bakın, iki nesil önce İsveç'te de -- nehirden su çekilip, su odun ateşinde ısıtılarak çamaşır yıkanıyordu. Onlar da aynı şekilde bir çamaşır makinesi istiyorlar.
But when I lecture to environmentally concerned students, they tell me, "No, everybody in the world cannot have cars and washing machines." How can we tell this woman that she isn't going to have a washing machine? And then I ask my students -- over the last two years, I've asked -- "How many of you don't use a car?" And some of them proudly raise their hand and say, "I don't use a car." And then I put the really tough question: "How many of you hand-wash your jeans and your bedsheets?" And no one raised their hand. Even the hardcore in the green movement use washing machines.
Ama ben, bunu çevreye duyarlı öğrencilerime anlattığımda, bana "Hayır, dünyadaki herkesin araba veya çamaşır makinası sahibi olması imkansız." diyorlar. Bu kadına, çamaşır makinesi sahibi olmasının imkansız olduğunu nasıl söyleyebiliriz? ben de öğrencilerime soruyorum, iki yıldır hep soruyorum bunu -- "İçinizden kaç tanesinin arabası yok?" Bazıları gururlu bir şekilde el kaldırıyorlar ve diyorlar ki "ben araba kullanmıyorum.". Ben de onlara daha zor bir soru soruyorum: " İşinizden kaçınız kot pantolonlarınızı ya da çarşaflarınızı elde yıkıyorsunuz?" ve kimse el kaldırmıyor. En iddialı çevreciler bile çamaşır makinası kullanıyorlar.
(Laughter)
(Gülüşmeler)
So how come [this is] something that everyone uses and they think others will not stop it? What is special with this? I had to do an analysis about the energy use in the world. Here we are. Look here. You see the seven billion people up there? The air people, the wash people, the bulb people and the fire people. One unit like this is an energy unit of fossil fuel -- oil, coal or gas. That's what most of the electricity and the energy in the world is. And it's 12 units used in the entire world, and the richest one billion, they use six of them. Half of the energy is used by one seventh of the world population. And these ones, who have washing machines but not a house full of other machines, they use two. This group uses three, one each. And they also have electricity. And over there, they don't even use one each. That makes 12 of them.
Öyleyse bu nasıl bir şey ki, herkes kullanıyor ve kimsenin de bunu kullanmaktan vazgeçmeyeceğini düşünüyor? Bunun için dünyada kullanılan enerji ile ilgili bir analiz yapmam gerekti. İşte burada. Bakın burada yedi milyar insan görüyorsunuz: hava insanları, çamaşır insanları, ampul insanları ve ateş insanları. Bu gördüğünüz karelerin her biri fosil yakıtlardan gelen bir enerji ünitesini temsil ediyor -- petrol, kömür ya da doğal gazdan gelen. Dünyada kullanılan enerji ve elektriğin çoğu böyle elde ediliyor. Tüm dünyada 12 ünite kullanılıyor, en zengin bir milyar kişi, bunlardan altı tanesini kullanıyor. Dünyanın tükettiği enerjinin yarısı, dünya nüfusunun yedide biri tarafından harcanıyor. Buradakiler ise çamaşır makinası olan, ama evlerinde diğer makinalar olmayan kişiler, sadece iki ünite kullanıyorlar. Bu grup üç ünite kullanıyor, her birine bir ünite. Aynı zamanda elektrik de kullanıyorlar. Buradakiler ise bir tane bile kullanmıyorlar. Toplamda 12 ünite ediyor.
But the main concern for the environmentally interested students -- and they are right -- is about the future. What are the trends? If we just prolong the trends, without any real advanced analysis, to 2050, there are two things that can increase the energy use: first, population growth; second, economic growth. Population growth will mainly occur among the poorest people here, because they have high child mortality and they have many children per woman. And that will get you two extra, but that won't change the energy use very much.
Ama çevreye duyarlı öğrencilerin ana kaygıları gelecek ile ilgili -- ki bunda haklılar da. Gidiş ne yöne doğru? Eğer fazla ileri bir analiz yapmaksızın eğilimi 2050 yılına taşıyacak olursak, enerji tüketimini artıran iki şey olduğunu görüyoruz. İlki nüfus artışı. İkincisi ise ekonomik gelişme. Nüfus artışı, özellikle buradaki daha fakir insanlar arasında olacak, çünkü burada çocuk ölüm oranları yüksek, ve kadın başına düşen çocuk sayısı fazla. Bu artış ile ilaveten iki ünite artış olacak, ama bu toplam enerji ihtiyacını çok artırmayacak.
What will happen is economic growth. The best of here in the emerging economies -- I call them "the New East" -- they will jump the air line. "Wopp!" they will say. And they will start to use as much as the Old West are doing already.
Esas konu ekonomik büyüme. Buradakilerin en iyileri gelişmekte olan ülkeler -- ben onlara Yeni Doğu diyorum-- bunlar hava çizgisinin diğer yanına atlayacaklar. "Hop!" diyecekler, ve halen Eski Batı'nın kullanmakta olduğu kadar enerji tüketmeye başlayacaklar.
(Laughter)
Buradaki insanlar ise, çamaşır makinesi sahibi olmak istiyorlar.
And these people, they want the washing machine. I told you. They'll go there. And they will double their energy use. And we hope that the poor people will get into the electric light. And they'll get a two-child family without a stop in population growth. But the total energy consumption will increase to 22 units. And these 22 units -- still, the richest people use most of them. So what needs to be done? Because the risk, the high probability of climate change is real. It's real. Of course, they must be more energy efficient. They must change their behavior in some way. They must also start to produce green energy, much more green energy. But until they have the same energy consumption per person, they shouldn't give advice to others -- what to do and what not to do.
Size söyledim. Onlar da buraya gelecek. Böylece enerji kullanımları iki katına çıkacak. Elbette fakir insanların da en azından elektriğe kavuşacağını umud ediyoruz. Onlar da nüfus artışını yavaşlatmadan aile başına iki çocuk yapacaklar. Böylece toplam enerji harcaması 22 üniteye çıkacak. Bu 22 ünitenin hala çoğunu zengin insanlar kullanıyor olacak. Peki, ne yapmamız lazım? Çünkü iklim değişikliği oluşma riski gerçekten yüksek. Bu gerçek. Elbetter, onlar enerji tüketimi konusunda daha tutumlu olmalılar. Bir şekilde davranış değişikliğine gitmeleri gerekli. Aynı zamanda sürdürülebilir enerji iretmeye başlamalılar, çok daha fazla yeşil enerji. Ancak, kişi başına olan enerji harcamaları diğerleri ile aynı olana dek, kimseye ne yapıp ne yapmamaları gerektiği konusunda önerilerde bulunmamalılar.
(Laughter)
(Alkışlar)
(Applause)
Buralarda çok daha fazla yeşil enerji kullanabiliriz.
Here, we can get more green energy all over.
Olmasını umut ettiğimiz şey bu.
This is what we hope might happen. It's a real challenge in the future. But I can assure you that this woman in the favela in Rio, she wants a washing machine. She's very happy about her minister of energy that provided electricity to everyone -- so happy that she even voted for her. And she became Dilma Rousseff, the president-elect of one of the biggest democracies in the world, moving from minister of energy to president. If you have democracy, people will vote for washing machines. They love them!
Bu, gelecek için çözülmesi gereken önemli bir konu. Ama sizi temin ederim ki, Rio'daki gecekondu mahallesindeki bu kadın bir çamaşır makinesine sahip olmak istiyor. Her eve elektrik gelmesini sağlayan Enerjiden sorumlu bakanını çok seviyor-- hatta oyunu da ona verdi. Bu bakanın adı Dilme Roussef, dünyanın en büyük demokrasilerinden birinin yeni devlet başkanı -- enerji bakanı ilek devlet başkanlığına seçildi. Eğer demokrasi varsa, insanlar çamaşır makineleri için oy verirler. Onları herkes sever.
(Laughter)
And what's the magic with them? My mother explained the magic with this machine the very, very first day. She said, "Now, Hans. We have loaded the laundry. The machine will make the work. And now we can go to the library." Because this is the magic: you load the laundry, and what do you get out of the machine? You get books out of the machines, children's books. And mother got time to read for me. She loved this. I got the "ABC's" -- this is why I started my career as a professor, when my mother had time to read for me. And she also got books for herself. She managed to study English and learn that as a foreign language. And she read so many novels, so many different novels here. And we really, we really loved this machine.
Bu kadar büyülü olmalarının sırrı ne? Annem bu makinenin neden büyülü olduğunu daha ilk günden bana açıklamıştı. Dedi ki "Hans, çamaşırı makineye koyduk; o çamaşırları yıkarken biz de kütüphaneye gidebiliriz." İşte büyü burada: çamaşırları makineye doldurursunuz, ve makineden size ne çıkar? Kitaplar, çocuk kitapları çıkar makineden. Ve annem onları bana okumaya fırsat buldu. Buna bayılmıştı. Ben de bu "ABC" kitabını aldım. Bir profesor olarak kraiyerime bu şekilde, annem bana kitap okumaya vakit ayrılabildiği gün başladım. Makineden ona da kitaplar çıktı. Yabancı bir dil olarak İngilizce öğrendi. Ve bu şekilde pek çok sayıda, değişik romanlar okuduç Ve ikimiz de bu makineyi çok ama çok sevdik.
(Laughter)
Annemle birlikte "Bize kitap okumak
And what we said, my mother and me, "Thank you, industrialization. Thank you, steel mill. Thank you, power station. And thank you, chemical processing industry that gave us time to read books."
için zaman verdiğiniz için teşekkürler sanayileşme. Teşekkürler demir-çelik fabrikası. Teşekkürler enerji santrali. Teşekkürler kimyasal madde üretim sanayii." dedik.
Thank you very much.
Çok teşekkürler.
(Laughter)
(Alkışlar)
(Applause)