Shah Rukh Khan: Be it Mumbai or Delhi, Chennai or Kolkata, all our big cities have one great thing in common, they happily welcome people from smaller places arriving in search of work. What is also true is that this warm welcome leads to consequences. Problems like housing in these cities are born. Today we have with us a human settlement expert and researcher: Dr. Gautam Bhan, who is re-imagining a solution to this increasing problem. He will share with us the new picture of urban India that he can see. TED Talks India New Thoughts welcomes Dr. Gautam Bhan. Dr. Gautam Bhan, everyone.
İster Bombay olsun, ister Delhi, Madras veya Kalküta, bütün büyük şehirlerimizin harika bir ortak noktası var: Küçük yerlerden iş aramak için gelen insanları sevinçle karşılıyorlar. Şu da var ki, bu sıcak karşılama bazı sonuçlar doğuruyor. Bu şehirlerde, barınma gibi sorunlar beliriyor. Bugün yanımızda insan yerleşimi uzmanı ve araştırmacı Dr. Gautam Bhan var. Kendisi, bu büyüyen probleme yeni bir çözüm hayal ediyor. Öngördüğü kentleşmiş Hindistan'ın yeni resmini bizlerle paylaşacak. TED Söyleşileri Hindistan Yeni Fikirler Dr. Gautam Bhan'ı ağırlıyor. Karşınızda Dr. Gautam Bhan.
(Applause)
(Alkış)
Gautam Bhan: In this country, until a few years ago, if you asked someone: "Where are you from?" the answer would be Delhi, Mumbai, Kolkata. You'd immediately ask again: "Where do you belong?" Until recently in India, nobody was from a city; people only migrated to the city. This is changing. Urbanization is changing India, but are our cities prepared?
Gautam Bhan: Bu ülkede, bir kaç yıl öncesine kadar, birisine "Neredensin?" diye sorsanız, yanıt Delhi, Bombay, Kalküta olurdu. Hemen tekrar sorardınız: "Peki nerelisin?" Hindistan'da son zamanlara kadar, kimse bir şehirden değildi; insanlar sadece şehire göç etmişlerdi. Bu değişiyor. Kentleşme Hindistan'ı değiştiriyor, fakat şehirlerimiz hazır mı buna?
Let's assume you were born somewhere else. Your parents worked as laborers all day. Then you too would have come to a city for progress. Or maybe, like it happens today, you were born in the city itself. One day you go out looking for an accommodation in the city, to buy or maybe just to rent. Will you be able find an affordable home?
Başka bir yerde doğduğunuzu, ebeveynleriniz bütün gün el emeğiyle çalıştığını varsayalım. O zaman siz de ilerleme için şehre gelirdiniz. Ya da belki günümüzde olduğu gibi, zaten şehirde doğdunuz. Bir gün şehirde kalacak yer aramak için dışarı çıkıyorsunuz, satın almak veya sadece kiralamak için olabilir. Uygun fiyata bir ev bulabilecek misiniz?
The government says we are falling short of at least 20 million homes. 20 million homes, that's 100 million people. And this is not the shortage of <i>3 BHKs</i> (bedroom hall kitchen). 95 percent of the shortage is for people earning 10 to 15,000 rupees per month. Will you be able to find an affordable home in this budget? If this happened with you, what would you do?
Hükümet, en az 20 milyon ev eksiğimiz olduğunu söylüyor. 20 milyon ev, 100 milyon insan demektir. Ama bu 3 oda 1 salon evlerin eksikliği değil. Eksikliğin %95'i, aylık kazancı 10 rupi ile 15.000 rupi arasında olan dar gelirliler için. Bu bütçenin karşılayabileceği bir ev bulabilir misiniz? Bu sizin başınıza gelse ne yapardınız?
Home is not a car or some sort of jewellery. Home is food and clothes. Nobody can live without it. If you couldn't find a home in a city to either buy or rent, you too would be driven to do what most people end up doing. Make a home wherever possible. You too would make a <i>settlement.</i> The government may keep calling it a <i>slum,</i> but like the people living there, I too will call it a settlement.
Ev, bir araba veya bir tür mücevher değildir. Ev, yiyecek ve giyecektir. Kimse onlar olmadan yaşayamaz. Satın almak ya da kiralamak için şehirde bir ev bulamasaydınız, siz de çoğu insanın sonunda yaptığını yapmaya sürüklenirdiniz. Neresi uygunsa, oraya ev yapmaya. Siz de bir "yerleşim yeri" yapardınız. Hükümet ona "gecekondu" demeye devam edebilirdi, ama orada yaşayan insanlar gibi, ben de yerleşim yeri diyeceğim.
One hundred million are not homeless. They have homes. Homes they built on their own. But most of these homes are in settlements. This is the truth of an affordable home in India. The homes in settlements are cheap, but not sturdy. The homes outside are sturdy, but not cheap.
Yüz milyon kişi evsiz değil. Evleri var. Kendi kendilerine inşa ettikleri evler. Fakat bu evlerin çoğu yerleşim yerlerinde. Hindistan'daki maliyeti karşılanabilir ev gerçeği budur. Yerleşim yerlerinde evler ucuz, fakat sağlam değil. Bunun dışındaki evler sağlam, ama ucuz değil.
(Applause)
(Alkış)
We will have to lay the foundation of a new thought from here itself. A settlement is not a problem; it is a solution. We just have to make it secure and sturdy. To fulfill the shortage of 20 million homes you cannot make 20 million 25 square foot flats, and neither should you be making them.
Buradan itibaren yeni bir düşüncenin temelini kurmak zorunda kalacağız. Bir yerleşim yeri bir problem değil, bir çözümdür. Bunu sağlam ve güvenli yapmak zorundayız. 20 milyon ev eksikliğini tamamlamak için 2,5 metrekarelik 20 milyon tane ev yapamazsınız ve yapıyor olmamanız da gerekir.
For example take the Karnataka government. They have a very good record in this. By 2020, Karnataka needs 2.6 million homes. In the last ten years they have managed to make 350,000 homes. Even if a government tries with complete sincerity, it cannot fulfill this need in the next couple of lifetimes. If we do not make new homes, then what is the next solution? How to make a settlement secure?
Örneğin Karnataka yönetimini ele alalım. Bu konuda çok iyi bir sicilleri var. 2020 yılı itibariyle, Karnataka'nın 2,6 milyon ev gereksinimi var. Son on yıl içinde 350.000 ev yapmayı başardılar. Hükümet bunu tam bir içtenlikle yapmayı denese de, gelecek birkaç nesil boyunca bu gereksinimi karşılayamayacak. Yeni evler yapmazsak, o zaman bir sonraki çözüm ne olur? Bir yerleşim yeri nasıl güvenli hâle getirilir?
Firstly, eviction needs to be stopped. Bulldozing needs to be stopped. Never has that resulted in progress in the past, nor will it in the future.
İlk olarak, resmi tahliyenin durdurulması gerekir. Buldozer ile yıkımın durdurulması gerekir. Geçmişte bu ilerlemeyi durdurmadığı gibi, gelecekte de durdurmayacak.
(Applause)
(Alkış)
We have to start believing that the laborers who build and run the city have a right over the land of that city.
Şuna inanmaya başlamak zorundayız: Şehri inşa eden ve işleten işçiler, o şehrin toprağında hak sahibidir.
(Applause)
(Alkış)
I know you are thinking that settlements are made on illegally captured land, but capturing of land never happens in the dead of the night. Whether the land belongs to the government or not, a settlement is never formed secretly. It is inhabited over time. The government also agrees that the settlements in our cities have been there for over 10, 20, 30, even 40 years. What kind of illegally captured land is this, which was ignored for 30 years and suddenly a day before eviction is declared illegal? A settlement can easily accommodate 15 to 60 percent of a city's population by using just one, two or maximum ten percent of the land. Can such a huge number of people not have a right over this small bit of land?
Ne düşündüğünüzü biliyorum. O yerleşim yerleri, yasa dışı olarak zapt edilmiş topraklara yapılıyor. Fakat toprağın zapt edilmesi asla zifiri karanlıkta gerçekleşmez. Toprak devlete ait olsun ya da olmasın, bir yerleşim yeri asla gizlice oluşmaz. Zamanla üzerinde yaşanmaya başlanır. Hükümet de şunu kabul ediyor ki, şehirlerimizdeki yerleşim yerleri 10, 20, 30, hatta 40 seneden fazla süredir orada bulunuyor. Bu nasıl bir yasa dışı ele geçirme ki 30 yıldır görmezden gelinmiş ve aniden tahliyeden bir gün önce yasa dışı olduğu ilan edilmiş? Bir yerleşim yeri, arazinin sadece yüzde bir, iki veya en fazla onunu kullanarak, bir şehrin nüfusunun yüzde 15 ilâ 60'ını kolayca barındırabilir. Bu kadar çok sayıda insan, bu kadar küçük bir arazi üzerinde hak sahibi olamaz mı?
A city's progress is often measured by the cost of its land. How do you ascribe a cost to the life of a person living on a piece of land? A settlement is not asking you for shiny homes; all it's asking for is basic necessities: electricity, roads, water, toilets and drainage. We call this <i>upgradation.</i> Here's an example of upgradation. In Ahmedabad, they started a program where for ten years, 44 settlements were promised there wouldn't be any eviction. Only a promise. Nothing written, no documents. And basic necessities were provided to them. In ten years that slum changed into a locality, a place, a world of its own. The government didn't have to build even a single new home.
Bir şehrin gelişmişliği, sıklıkla arazisinin fiyatıyla ölçülür. Bir parça toprağın üzerinde yaşayan bir insanın hayatına fiyat nasıl biçilir? Bir yerleşim yeri, sizden parıldayan evler istemez; bütün istediği temel gereksinimlerdir: Elektrik, yol, su, tuvalet ve kanalizasyon. Biz buna "yükseltme" diyoruz. Bir yükseltme örneği vereyim. Ahmedabad'da bir program başlattılar: On yıl için, 44 yerleşim yerine hiçbir tahliye olmayacağı sözü verildi. Sadece bir söz. Yazılı bir şey değil, belge yok. Onlara temel gereksinimler sağlandı. On yıl içinde bu gecekondu kendi kendine bir semte, mahalleye, bir dünyaya dönüştü. Devlet tek bir tane bile yeni ev inşa etmek zorunda kalmadı.
(Applause)
(Alkış)
Thailand launched this program at national scale, benefiting 100,000 people in 137 cities. And every person was given the right to live over that land. But pay attention here. Not the right to sell, but the right to live there, use it, settle on it. The whole world knows now that to move forward, we cannot remove settlements. We can only advance when we think of ways to make settlements secure and sturdy. But just one thing. If we know it, then why doesn't it happen?
Tayland bu programı ulusal ölçekte başlattı ve 137 şehirde 100.000 kişi yararlandı. Her bireye o arazide yaşama hakkı verildi. Fakat buraya dikkat edin. Satma hakkı değil, orada yaşama hakkı, kullanma, üstünde yaşama hakkı. Bütün dünya şimdi biliyor ki, ilerleyebilmek için yerleşim yerlerini kaldıramayız. Yerleşim yerlerini güvenli ve sağlam yapma yollarını düşünerek ilerleyebiliriz. Tabi bir şey daha var. Biliyorsak, o zaman neden gerçekleşmiyor?
To apply this new thinking to settlements, we, that is you and me, need to look deep within and get rid of the disgust, disrespect and apprehensions that we have. Actually I should not be standing here in front of you today. A person from the settlement who lives there should be standing here. But if someone like that came here, you wouldn't have listened to him. You are listening to me, because you think I am not from a settlement. This is the very thought that needs to be changed.
Bu yeni düşünme tarzını yerleşim yerlerine uygulamak için, bizim, yani sizin ve benim, derinlere bakmamız ve içimizdeki tiksinmeden, saygısızlıktan ve önyargılarımızdan kurtulmamız gerek. Aslında bugün burada sizin önünüzde duruyor olmamam gerekirdi. O yerleşim yerlerinde yaşayan birinin burada duruyor olması gerekirdi. Fakat buraya onlardan biri gelseydi, onu dinlemezdiniz. Beni dinliyorsunuz çünkü benim yerleşim yerinden olmadığımı düşünüyorsunuz. Değiştirilmesi gereken düşünce tam olarak bu işte.
Thank you.
Teşekkür ederim.
(Applause) SRK: Thank you very much. Thank you, Dr. Gautam Bhan. Thanks a lot.
(Alkış) SRK: Çok teşekkür ederim. Teşekkür ederim, Dr. Gautam Bhan. Çok teşekkürler.
Please tell me, you just gave an example of Thailand and the big thing there is the homes are for people to settle in, not to sell. They cannot be used for sale. Is there a similar thought process or program in our country too, inspired by your talks and those of people around you?
Lütfen söyleyin bana, az önce Tayland örneğini verdiniz ve oradaki büyük şey, evlerin insanlara yaşamaları için verilmesi, satmaları için değil. Satılmak üzere kullanılamaz. Bizim ülkemizde de benzer bir düşünce süreci veya program var mı, konuşmalarınızdan ve etrafınızdaki kişilerden esinlenen?
GB: I wouldn't say by me, but by the people movement who are fighting for rights in the city. That is making a difference. For instance, in Odisha the Chief Minister, Mr. Patnaik, announced the same scheme: that all the people in settlements will have rights over that land.
GB: Benim sayemde olduğunu söyleyemem ama şehirde bu haklar için savaşıyor olan kişilerin eylemi sayesinde diyebilirim. Bu bir farklılık yaratıyor. Örneğin, Odisha'da Başbakan Patnaik, aynı tasarıyı duyurdu: Yerleşim yerlerinde yaşayan herkes, toprak üzerinde hak sahibi olacak.
(Applause)
(Alkış)
And I think this scheme shouldn't be called populism; it should be called an economic development strategy. Because economic development does not happen from the top, but from the bottom.
Bu tasarının halkçılık olarak adlandırılmaması gerektiğini düşünüyorum; ekonomik gelişim stratejisi denmesi gerekir. Çünkü ekonomik gelişim tepeden değil tabandan gerçekleşir.
(Applause)
(Alkış)
SRK: I too promise I will only say settlements, and not slums, ever again. 100 percent.
SRK: Ben de söz veriyorum, bundan sonra asla gecekondu değil, yerleşim yeri diyeceğim sadece. Yüzde yüz.
(Applause)
(Alkış)
Dr. Bhan you came here and said such wonderful things. There is a song. I will not sing it, as I am a terrible singer.
Dr. Bhan buraya geldiniz ve böyle harika şeyler söylediniz. Bir şarkı var. Söylemeyeceğim şimdi korkunç bir sesim olduğundan.
GB: I too am a terrible singer.
GB: Benim de sesim korkunç.
SRK: But we can't keep shut also, because we are saying wonderful things. (laughter) So we will just say it. Slowly the heart will find settlement. GB: Slowly the heart will find settlement. SRK: Only then will life be filled with love and fun times.
SRK: Fakat susamayız da, çünkü harika şeyler söylüyoruz. (Kahkaha) Bu durumda sadece sözleri söyleyeceğiz. Yavaş yavaş, kalp yerleşim yerini bulacak. GB: Yavaş yavaş, kalp yerleşim yerini bulacak. SRK: Hayat ancak o zaman eğlenceli günlerle ve aşkla dolacak.
(Applause)
(Alkış)
Ladies and gentlemen, Dr. Gautam Bhan. Thank you.
Bayanlar ve baylar, Dr. Gautam Bhan. Teşekkürler.
(Applause)
(Alkış)
Thank you very much.
Çok teşekkür ederim.
(Applause)
(Alkış)